@sahrakendirci
|
Kapının sesi karanlığın içinden sertçe ayrılmamı sağladı. Gözlerim her an tehlikenin ortasındaymış gibi açılırken bulunduğum yeri taradım hızlıca. Sıçrayarak uyandığım bir güne yine hazırdım. Son üç yıldır hep bu şekilde uyanan bedenim alışmanın yanından bile geçmiyordu. Korku her bir hücreme işlemişti çünkü. Daha da sertçe vurulmaya başlayan kapının ardından Gülşah ablanın sesi geldi rahatlatırcasına. “Kız Tamay yine mi sızdın sen açsana gülüm kapıyı” duvarın kenarında sıkmaktan uyuşmuş bacaklarımın acısını görmezden gelerek ayağa kalktım. Yine o ilaçları almış ve yine uyuşarak uyuyakalmıştım. Başımın ağrısıyla elimi sertçe şakaklarıma bastırdım. Tek göz evin içindeki kapıya doğru ilerledim sinirle. Bir gün uyumak istiyordum sadece bir gün hiçbir şey düşünmeden korkmadan huzurla uyumak istiyordum ya. “Geldim işte” kapıyı açıp yüzüne bile bakmadan içeri yöneldim geri. Ev buz gibiydi resmen. Gece sobayı yakmamıştım tabi ne bekliyordum ki. “Ohoo gülüm sen kendini öldürmek mi istiyorsun bu ne hal” “Keşke ölebilsem” evin içinde daha doğrusu ev demeye bin şahit tek gözlü banyo tuvalet mutfak ve yatağın bir olduğu harabenin köşesindeki musluğu açıp soğuk suyu yüzüme çarptım. Yine gün aymıştı kahretsin ki. Yine ölmeyi başaramamıştım . Sahi sen neyi başardın Tamay? “Bana bak bakayım sen bi” kolumdan çekip yüzüme baktı hırsla . “Lan sen gene mi o zıkkımları kullandın” “Abla başım çatlıyor birde sana hesap veremem.” Üzerindeki fuşya renkli hırkayı çıkarıp yerde bulunan yatağın üzerine attı hırsla. Ona aldırmadan kenarda bulunan tekli kanepeye oturdum. “Aferin kızım sana iç o ilaçları böyle uyuştursun beynini tamam mı ne bok olduğu belli değil onların salak mısın sen” “Başka nasıl dayanırım burada abla sen söyle “ kenardaki bez dolaptan eline kıyafetlerimi aldı ve üzerime attı sinirle. “Giyin hadi gidiyoruz” Yorgun bedenimi üzerime atılan kıyafetlerle kaldırdım ve banyoya girdim. Yeşil uzun kollu bluz ve kot pantalonu bacaklarımdan geçirdim. Saçlarımı yukarıdan topuz yapıp içeri girdim sessizce. “Hah giyindiysen çıkalım gülüm Efnan kahvaltı hazırladı “ Efnan Gülşah ablanın kızıydı. Daha 17 yaşında küçük ve masum bir kızdı. Hepimizin kızıydı. Gülşah abla pavyondaki konslardan biriydi. Kocasının onu satmasıyla düşmüş hamile olduğunu öğrenince de tehditlerle tutmuşlar onu. Bizim tanışmamız ise Efnan daha 14 yaşındayken o şerefsiz adamın küçük kız demeden masalara çıkarmaya çalışmasıyla olmuştu. Zorla kıza makyaj yapıp o rezil adamların önüne çıkarmıştı. En canımın yandığı dayağı o gün yesem de Gülşah abla ile birlik olmuş Efnan’ın mutfakta bulaşıkçı olması ile çözebilmiştik durumu. Çünkü orospu çocuğu insan değildi onun için nefes alan her kadın küçük kız bile olsa demeden para demekti. Ah bir elimize verselerdi parça parça ederdikte olmuyordu işte. “Abla anlatsana nasıl bir yerdi Almanya” Efnan çok zeki bir o kadar da meraklı bir kızdı. Etrafında olanlara derin bir duvar örmüş kendi dünyasında yaşıyordu. Bir gün kurtulabilme umuduyla yaşıyordu hayatı. Ve biz bir gün kurtaracaktık onu ne olursa olsun en azından o kurtulmalıydı. “Gülüm yorma ablanı bak daha temizlik yapıcaz güzelce yapsın kahvaltısını” “Sorun değil abla elleme kıza “ Efnan ile sohbet etmek istemsizce o eski Tamayı hatırlatıyordu bana . Huzurlu günleri olan kzıı. Ne salakmışım o zamanlar isyan ederek yaşıyordum ama bilmiyordum yaşayacaklarımı bilsem hiç … Of neyse ne işte salak salak şeyler düşünme hayat bu duygusallığı kaldıracak kadar kolay değil. Aşağıya gelen araba pencereden dikkatimi çekerken oflayarak kalktım masadan.Bir arka sokakta olan pavyondan kaçamazdık tabiî ki ama o kadar acizlerdi ki akılları çıkıyordu birimiz kaçarda polise gideriz diye. O kadar tehditlere ve işkencelere rağmen cesaret edebileceğimizden korkuyorlardı piç kuruları. Alkışlar yankılanırken içeriden aynada olan kadınla bakışmamı sona erdirdim. Abartılı makyaj altı pullu bir hayli açık elbise ve kabarık saçları olan kadın yabancıydı bana. “Şu heriflerin ağız kokusundan yıldım valla bok kafalılar” Gülşah abla kıvırarak kendini arkada bulunan kanepeye attı. “Ay abla valla akıl yok bu salaklarda sırf masaya gelelim diye milyonlar yığıyorlar” ağzında sakız ile konuşan Ebru tırnaklarını törpülüyordu. “Neyse hadi susun da içeri girin millet para yağmazsa gece devam eder o zaman görürüsünüz gününüzü” Aslı üzerindeki elbiseyi aynadan şöyle bir düzelti ve sallana sallana kapıdan çıktı. Hiç kimse memnun değildi halinden ama daha kötülerini görmektense şuan ki durumları daha normal geliyordu onlara. Zaten kim isteyerek düşerdi ki bu bataklığa. Bir keresinde izlediğim filmde bu hayatı seçen insanları anlatıyordu. Ne kadar da normalmiş gibi devam ediyordu film. Hak vermiştim o zaman filme hatta çok beğenmiş ve birkaç defa da izlemiştim. Ne salakmışım şimdiki aklım olsa buraların nasıl bir bataklık olduğunu haykırırdım. Senaristi arayıp sabaha kadar söverdim belki de .Ona şu kadınların hikayelerini anlatırdım kaç tane kızın cesedini gözlerime serdiklerini anlatırdım. Ona sırf bu hayatı özendirdiği için dava açar tüm hayatı boyunca içeri tıkılmasını bile sağlardım. Çünkü burası dünyada bulunan cehennemdi.Kapıda dikilenler zebani başımızdaki adi de şeytandı. Kalabalığa doğru gezdirdiğim gözlerimin ardından masanın kenarında her an kalkmaya hazır oturan Gülşah ablaya baktım . Yanındaki adamlar zil zurna olmuştu bile. İğrenç gülüşme sesleri ta buraya kadar geliyordu. Çok kötü bir şeydi şuan hissettiğim ama en azından o masada oturmadığıma şükrettim. O masalardan birinde oturmamak için verdiğim mücadeleye şükrettim. Asla oturmamıştım oraya o kadar işkence dayak ve tehdide rağmen asla yaptıramamıştı bunu bana o pezevenk.Çünkü herkesin kaybedecek şeyleri vardı benimse verecek bir canım vardı. Hiç gözümü kırpmadan kucaklardım ölümü biliyorlardı. Eski bir dostla selamlaşır gibi sarılırdım ölüme . Burada olmaktansa toprağın altında olmayı tercih ederdim. “Hoş geldiniiizz” bana da yabancı gelen kadını sahneye bıraktım . Zihnimin karanlık kuytularına çekilerek izledim onu uzaktan. Sahi kaç kişi olmuştuk. Sayamıyordum artık delirmeye başlamış hatta çoktan kafayı bile sıyırmıştım. O kadar çok ben vardı ki benden başka artık onlar bile tanımıyordu birbirlerini.
Tanrım kötü kullarını Sen affetsen ben affetmem Bütün zalim olanları Sen affetsen ben affetmem Kadın son ses şarkıyı söylüyor adamlar da öylece eşlik ediyorlardı. Ne hakkınız vardı affedilecek sizin şeref yoksunları diye bağırmak istesem de bende kapadım gözlerimi. Kenarda bulunan rakıdan yudum alarak devam etmeye başladım. Hiçbir insan normal kafayla çekemezdi burayı çünkü. Ayık kafa ile buraya bile girmezdi aklı olan bırakın buraya girmek kapısından sokağından semtinden bile geçmezdi. Öyle pis öyle tenha bir yerdi burası. “Heyt be gülüm sana ne yuvalar yıkarsın sen” masaların birinden bağıran adama arkamı dönerek söylemeye devam ettim şarkıyı. Ben yıkmazdım o yuvayı senin şerefsizliğin yıkar demek isterdim. Senin sahip çıkamadığın uçkurun yıkardı yuvayı. Sahneyi başkasına devrederek üç saatin sonunda ara verdiğimde hızla merdivenlerden indim. İçeride yoğun kokan sigara ve alkol zaten bulanan midemi harlıyordu. “Nereye böyle güzelim” köşeden hızla çıkıp önümü kesen adamla korkarak geri adımladım. Leş gibi içki kokuyordu. “Çekil belanı benden bulma” yanından geçmeye çalışırken kolumu tutarak iğrenç bedenine yasladı bedenimi. Hayır Tamay sakin ol bir şey yapamaz sakin ol. “Hayırdır güzelim neyse parası veririz.” Sözlerini duymazdan gelerek bu sefer de sahneye doğru ilerledim. Yanından bile geçmezdim bu adamın. “Orospu değil misin kızım sen ne bu namuslu tavırlar bilmesek-“ elleri vücuduma sürtünerek konuşurken gelen sinirime engel olamadım. Geriye doğru attığım tekme hayalarına sertçe denk geldiğinde sızlanarak iki büklüm olmuştu.” Bana dokunmayacaksın anladın mı “ hızımı alamadan sertçe yine vurdum aynı yere “Ben orospu değilim anladın mı” üçüncü tekmem yine aynı yerine geldiğinde yere üşen bedenine tekme attım tekrardan. “Diyelimki ben orospuyum yine ben istemeden dokunamazsın piç kurusu anladın mı hayırı öğreneceksin “ Kollarımdan sertçe çekilmemle geriye savurlan bedenim şiddete ayak uyduramadan yere düştü sertçe. Düşmemin etkisiyle çarpan dizlerim soyulurken kaçınılmaz sona doğru baktım. Bugün dayak yiyeceksem boşa yemezdim bende. “Lan lan sen akıllanmadın mı hala “ Halil denen adam yüzüme savurduğu tokatla bana çoktan had bildirmeye başlamışken öylece bıraktım kendimi. Acı hissetmiyordum böyle zamanlarda. Hissizlik her yanımı sarmaya başlar ve öylece bitmesini beklerdim . Tıpkı şimdi olduğu gibi . Her bir darbeyle savrulan bedenim sanki bir ceset gibi tepkisizce duruyordu. Ölüm en çok bu günlerde yakın gibi geliyordu bana. Ne vardı da şu darbelerden biri beni öldürseydi bende huzura erseydim. Bu nasıl bir imtihandı Allahım. Gerçekten ben bu kadar günahkar bir insan mıydım da sen bana yardım etmiyordun. Beni ne zaman göreceksin. Takatim kalmamıştı artık. “Alın şunu ayağımın altından öldürtmek için yapıyor kendini ama sana ölüm yok duydun mu beni sana ölüm falan yok” saçımı çekerek yüzümü kaldırıp söylediği sözlerin üzerine baskıladı. Boşlukta sallanan gözlerim öylece yüzüne baktığında geriye doğru son kez fırlattığı bedenimle beyaz tavana baktım yine. Kaç kez karşılaşmıştık seninle beyaz tavan. Yine şahit oldun mu birazcık ölümüme .Kapanan bilincim karanlığın içine çekilmemi sağladığında bu sefer bir kabusun içine düşmüştüm. “Bırak dedim sana ben o adamların masasına oturmam” soyunma odasından sürüklenerek çıkarmaya çalıştığı bedenimi ayak direyerek içeri sokmaya çalıştım “Şarkı dedin söylüyorum daha ne istiyorsun bırak “ ne kadar olmuştu buraya geleli 4 ay belki 5 ay bilmiyordum. Zaman ve mekan kavramları bende yoktu. Gün ışığını bile unutmuştum . Pavyonda şarkı söylüyor hemen ardından da karanlık bir odaya itiliyordum. Biliyordum bugünün geleceğini ve gelmişti işte . Lanet olsun ki o kadar güçlüydü ki zorla masaya götürmüştü beni. Yanımda oturan adamlardan biri ilk başta normal sohbet etmeye başlamış ilerleyen saatlerde ise bacağıma dokunmaya çalışmasıyla masadaki rakı şişesini kafasına geçirmiştim. Masada bulunan adamların elinden zorla almış ve yine o fareli odaya yönelmiştik. Ayaklarımı direterek çığlık atmaya başlamıştım bile. Hayır çok kötüydü orası. “Kes lan sana iyi bir ders vermenin zamanı geldi” “Ne olur bak söz her gün şarkı söylerim söz gıkım çıkmaz ama masalara gitmem bak öldür beni o zaman yeter öldür artık beni” yalvarışlarımın hiçbirine yardım gelmemişti . İnsanlık kalmamıştı burada. Nereye düştüğümü çok daha iyi anladığım gündü bu gün. Kızgın demir sırtımdan aşağı bastırıldığında acıdan bayılmış çığlıklarım da öylece kaybolmuştu. “Dokunma bırak yeter dokunma” sırtımın acısı yerimden sıçrayarak kalkmamı sağladı. Dudaklarımdan firar eden yakarış başımda bezle duran Gülşah ablanın ayağa kalkmasına sebep oldu. “Sakin ol gülüm benim” Etrafı tarayan gözlerim kapının kenarında ağlayarak bana bakan Efnanı es geçti. Güvendesin kendine gel. “Kızım su getir ablana” Gülşah abla yeniden başucuma oturdu. “Ah be kızım şu haline bak ya eli kırılsın şerefsizin” “Abla öldür beni” acıyan her yanım artık isyan bayrağını çekmiş ve yine o raddeye gelmiştim. Titreyen vücudumu bu sefer ben bilerek bıraktım çünkü dayanacak gücüm kalmamıştı. Çünkü tükenmiştim ve artık sona gelmiştim. “Tamay sakin ol kızım” “Öldür beni ya Allahım al canımı yeter ne olur biri beni şu hayattan kurtarsın al canımı ya alsana ne bakıyorsun yaşıyor muyum ben bırak dokunma öldürmeyeceksen dokunma” Efnan’ın uzattığı su bardağını duvara çarptım hırsla . Acıya rağmen kaldırdım vücudumu cama koşmaya başlayan bedenime arkadan sıkıca sarılan Gülşah ablayı iteklemeye çalıştım. “Yapma kızım bak aşağıdalar zaten ölemezsin biliyorsun yapma ne olur” çırpınarak kurtulmaya çalıştığım bedenim darbelerin etkisiyle ve sıkışan göğsümle yere yığılırken histeri krizine girmiş gibi sesler çıkıyordu sadece dudaklarımdan. Yaranın olduğu yer göğsüme baskı uygularken kalıcı bıraktığı hasar kalbimi sıkıştırdı. Ne olur dedim bu kez ne olur kurtar beni artık. O günün üzerinden 2 gün geçmişti. 2 gün boyunca aynı şekilde ilerlemişti her şey. Gelmiş şarkı söylemiş sonra da evlere dağılmıştık. Ölüm sessizliği vardı resmen. O günün hesabını daha sormamıştı ceza verecekti biliyordum ama ne olduğunu da söylememişti. Belirsizlik korkumu perçinliyordu. İçimdeki ateş korkuyla harlandıkça harlanıyordu resmen. Yine şarkıyı söylemiş soyunma odasına gelmiştim. Başımdaki peruğu çıkarıp aynadan makyajla kapadığım yüzüme baktım. Yine oradan öylece bakıyordu bana o kadın. Ve o da bıkmıştı artık ölmek istiyordu. Gözlerinde sadece boşluk vardı nefret bile kalmamıştı. “Tamay kız ne dicem sana bugün Efnanın doğum günüymüş ya “ ne ara yanıma geldiğini anlamadığım Gülşah abla konuştuğunda aynadan hala kendime bakıyordum. “Tamay kime diyorum Efnanın doğum günüymüş bugün” algılarım yavaşça açılmış zihnim kelimeleri anlamlandırmaya başlamıştı. “Ne yapalım abla” robot misali aynadan öylece yüzüne baktım. “Bir şey yapamayız kızım kapanışın temizliği bizde nerden baksan sabah 10 da evde oluruz anca biter.” Boşlukta ayaklarını sallayan küçük kız zihnimin uzak köşelerinden ürkekçe baktı öylece. Aklına gelen fikir çok mantıksız olsa da başımı salladım fikrine . Zaten anlamlı olan şey mi vardı burada. “Bizde herkes gidince yaparız burada kutlamayı” “Ne diyorsun Tamay salak salak konuşma “umutsuzca arkamdaki kanepeye yürürken ayağa kaldırdım hala sızlayan bedenimi. “Niye ya kimse kalmayınca işte kameralarda kapanıyor ya bir tane pasta aldırırız kutlarız ne olcak.” “Ay olur mu kız” olmuştu tabiî ki en azından hala bir şeyleri aklıma koyduğumda yapabiliyordum. Herkes gidince kızlarla dört bir elden etrafı temizlemiş Efnan masaları silerken de pastayı getirmiştik. İlk defa sanırım bugün gülmüştük hep beraber. Aslı çaldığı rakıları masaya açmış ve iki saatin sonunda hepimiz çakırkeyif olmuştuk bile. En son ne zaman öylesine içmiştim hatırlamıyordum bile. Kimselere yakalanmadan etrafı toparlayarak dışarı çıktık. Eve girip ilk defa keyiften hissetmediğim yorgunluğumla üzerimi değiştirerek eşofman ve üzerine bluz giydim. Aynadan gördüğüm makyajlı yüzüme baktım sinirle “Hay ben kafama makyajı nasıl unutursun kızım ya “ Çalan kapı Efnan’ın büyük ihtimalle ona aldığımız son dakika hediyesini görmesinden kaynaklıydı. “Of be kızım sabah ederdin teşekkürünü patlama geldim” kapıyı açtım ve karşımdaki Halilin adamlarını görmemle yutkundum istemsizce..korkudan gerilen ellerimi bacağıma bastırdım. “Evet beyler ne vardı” her an kapıyı örtmeye hazır bir halde kapının ardında duruyordum . Hiç hayırlı bir hal değildi çünkü. “Giyin çıkıyoruz” yüzünde meymenet olmayan adam konuştu . “Ne oldu söyleyin bi “ “Halil çağırıyor zorluk çıkarma istersen Tamay yoksa Efnan doğum gününde terfi alsın mı istersin işinden” rezil adam gözdağı verdiğinde üzerime kışın soğuğuna rağmen hırka geçirip takip etmeye başladım. Salak adam ceza vermeyi unutmuş ve beni karanlık odaya mı sokacaktı yoksa fareler- ah düşünme kızım sakin ol alıştın sen bunlara. İçtiğim birkaç kadehte başımı bulandırıyordu. Üzerimde şaşırtılacak bir sakinlik ve deli cesareti vardı.Pavyona doğru ilerleyen bedenimi çevirip otelin kapısını gösterdiklerinde hala anlamlandırmaya çalışıyordum bir şeyleri. Ne oluyordu şuan. “Neden giriyoruz buraya” “Patronun işi vardı buraya getirmemizi istedi gir içeri” Otelin lobisinden sonra asansörlere yöneldik. Birinci kat ikinci kay derken dördüncü katta duran asansörler açıldı ve Halil karşımda durdu birden. “Hoş geldin Tamay” gevşek gevşek konuşmasıyla neden buraya getirdiğini anlamlandırmaya çalışıyordum. Temizlik mi yapacaktım. “Neden getirdin beni buraya” “Bir iş için . Temiz para anlarsın ya” iması üzerine asansöre geri binmeye çalıştım. Şerefsiz beni satmış mıydı? “Öldürürüm kendimi Halil bak yemin ederim” Mengene misali koluma yapışan adamlardan kurtulmaya çalışıyordum fakat vücudum çok dirençsizdi. Kahretsin ki gücüm yetmiyordu. “İnan bu paraya değer, götürün” asansöre yönelen bedenine saldırmaya çalışsamda sürüklenerek bir odanın kapısına getirilirdim. “Bırak orospu çocukları ” tekme atmaya çalıştım “öldürürüm seni Halil asla bu odaya girmem” açılan kapının pervazlarına ayaklarımı direttim “Girmem dedim ne olur bırakın söz veriyorum ne isterseniz yapacağım” odanın içine iteklenen bedenim yere savruldu.” Kapama kapıyı bırakmayın beni burada” kapanan kapıya doğru yerden kalkarak hızla koştum. Arkadan kilitlenen kapı ile ellerimi hırsla vurmaya başladım. “Bırakın beni yeter artık ne olur bırak” parmak uçlarım acıdan çatlayıp son vuruşumda kanamaya başladı. Delirmiş gibiydim. “Asla bedenimi satmana izin vermem ölürüm duydun mu beni “ “Tamay dur artık” arkamdan gelen sesin sahibi bir bıçak misali hareketlerimi kesti. Gerçekten O muydu? |
0% |