Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@sahrakendirci

İnsan çok aciz bir varlıktı aslında . Hayatın neler getireceğini bilmeden hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyordu hayatını. Ve bir gün öleceğim korkusuyla da uyuyamıyordu geceleri. Kaç insan vicdanını rahatlatarak giriyordu yatağına. Kaç insan veriyordu kefaretinin bedelini masumlara. Ben söyleyeyim bir ya da iki.

En başında babam yapmamıştı söylediklerimi. En başta babam vazgeçememişti hırsından ve o mükemmel gücünden. Sonra ne oldu kendi büyüttüğü eliyle harcadığı kendi yarattığı canavarının elleriyle girmişti o parmaklıklar arasına. Asla bu hale geleceğini düşünememişti. Çünkü öyle kör olmuştu ki gözleri gerçekler aslında burnunun dibindeyken bile inkar etmişti olanı biteni.

Ne acı ama insanlar çok kötülerdi ve her kötülüğünde karşısında daha büyük bir kötü vardı. Eğer onlardan daha acımasız olmazsan yaşamazsın demişti çok saygı değer müdürüm Aydın Bey. Ne saçma ama. Ben sevgimle iyileştirmek istemiştim bazı şeyleri. Ben sevgimin gücü sayesinde yaşatmıştım aslında sevdiklerimi. Neden bir diğerimiz daha da büyük kötülükler yaparak karşılık vermek zorundaydık ki. İnsan hiç ona vurana sarılamaz mıydı sahiden. Bunlar hep boş kurallar büyük büyük laflardı. Nasıl gerçekten içinde sevgi barındıran biri kötülük yapardı. Şeytan gerçektende yanımızda hiç kalırdı.

“Evet herkes anladı mı” Aydın müdürün sesi ile düşüncelerimin meşgul ettiği zihnimi sessizliğin ardına gömerek masanın en başında duran bedenine çevirdim. 3 yıl önce de aynıydı bu adam. Ne saçı ne sakalı ne de giyindiği kıyafetleri değişiyordu. Stabil ve monoton.

“Müdürüm otelin planı elimizde fakat kameralar en fazla 15 dakika devre dışı bırakılabilir. Bunun için hızlı ve temiz bir şekilde hareket etmeliyiz.” İçinde bulunduğum ekibin bir parçası olan hayli de yaşı küçük görünen çocuk bilgisayarın başından kafasını kaldırmadan konuştu. Evet sanırım koordinatörümüzdü. Neden buradaydı acaba? Ne yaşamıştı ya da kendi isteyerek mi gelmişti buraya?

“15 dakika hem çok uzun hemde çok kısa bir süre çocuklar . Kutay ve Tamay 15 dakika içinde dışarı çıkabilir misiniz”

Kutay yanımda bulunan sandalyesini geriye itekleyerek duvarda yansıtılan ekrandan gözlerini çekti ve şöyle yandan beni süzdü. Hah kibirli hali canımı sıkıyordu bazen.

“Biz her şekilde 10 dakikaya ayarlarız kendimizi müdürüm fakat dosyaların aktarılması biraz uzun sürebilir bunun içinde yeni bir yazılım ve önceden bilgisayarın içine aktarılmış program lazım. Adamı her şekilde dışarı çıkarırız ama bilgiler olmadan adam pek te işimize yaramaz gibi “ mantıklı sesi odanın içinde yankılanırken oturduğum sandalyeden yavaşça kalkarak otelin olduğu planda gezdirdim gözlerimi 10 dakika .

“Adamı ben çıkarırım dışarıya bunun için Kutayın yanıma gelmesine gerek yok. Bir haftaya yakın zamandır iletişimde olduğumuz için biraz fazla kaptırdı kendini bana bu süreyi uzatmak istemeyecektir. Kapıdan araca bindiğimizde Acar aracın sürücüsünün yerini çoktan kapmış olman lazım zaten araçta bayılacağı için bindiğinde sorun olmaz. Paralar kripto üzerinde olduğundan Kutayın dediği gibi 15 dakika da bilgi aktarımı için az bir süre” düşünce ile gözlerimi benden hayli küçük olan bilgisayar başındaki çocuğa çevirdim. Dikkatini üzerimde toplamıştı.

“Sen ne düşünüyorsun peki” Aydın müdür masanın ucundan kollarını yaslayarak kenara çekilirken derince nefes aldım.

“Biz seninle içeri 2 saat önceden gireceğiz. Sen benim menajerim gibi davranacaksın ve bende seni bilgisayarın içinde bulunduğu odaya götüreceğim. Kutay 2 saat sonra geldiğinde aktarmış olduğun flash belleği ona teslim edecek ve toplantın olduğu için çıkacaksın. Bu arada bende adamla yemeğe oturmuş olacağım . Bilgilerin sızdığını anlamamaları için ise iki bilgisayarı da birbirine bağlayacak ve giriş çıkışları kontrol edeceksin. Adam dışarı çıktığındaysa ondaki bilgisayar imha edecek kendini”

“2 saat yeter mi sana” Kutay kıstığı gözlerinin ardından planı beğenmediğini hayli belli ederek çocuğa döndü.

“2 saatte bırak o bilgisayarı tüm örgütün bilgisayarlarına çökerim.” Kendinden emin şekilde arkasına yaslanan çocuk önündeki bilgisayardan gözlerini çekerek gülümsedi. Oyun gibi mi geliyordu ona bu yaşananlar .

“Eğer 2 saatte o bilgileri sızdıramazsan Tamay yerine adamla yemek yiyen sen olursun genç çocuk anladın mı beni” gözlerimi Kutayın gereksiz tehditiyle devirdim. Bazen Aydın abim gibi oluyordu.

“Eğer acıkırsam neden olmasın”

 

“Evet plan hazır olduğuna göre çalışmalara başlayın 3 gün var önünüzde kusursuz bir iş birliği istiyorum. Özellikle sen Emre aç gitmediğinden emin ol ki Tamayın yerine yemek yemek zorunda kalma .” Aydın Müdür masadan bilgisayarı alıp yanıma geldi. Ne düşündüğü belli olmayan gözleri şöyle bir üzerimi taradı ve bir adım daha attı üzerime doğru “ Yeniden İstanbula hoş geldin Tamay biraz konuşalım mı?”

Zihnimin karanlık pencerelerinde gezinen kadın tırnaklarını cama sürterek tehlikenin yaklaştığını haber vermek istercesine uyarıda bulundu. Kokusunu alıyordum bu şehrin o aldatmacalı havasının.

“tamam efendim.”

Önüme bırakılan kahveden bir yudum aldım. Değişmemiş odasında gözlerim gezinirken kenardaki dosyaların içinde bulunan bilgileri düşündüm. Acaba o da var mıydı o dosyalarda. Salak yanım İstanbulun havasını almışken devreleri de yakmaya karar vermiş gibi davranıyordu. Başımı salladım onaylamazca. Hayır düşünme Tamay yapma 3 yıldır nasıl yaşıyorsan aynı şekilde devam et.

“Nasıl hissettin bir haftadır buradasın “ Aydın müdür odada bulunan camların önündeki peteğe yaslanmış kahvesini yudumlarken konuştuğunda bana çok güzel öğrettiği şeyi yaptım maskemi taktım yüzüme.

“Olması gerektiği gibi” ifadesiz ses tonum içimi soğuttu bir an . Ben bu hale gelebilmek için neler atlattım.

“Kime göre” tek kaşını kaldırıp en derin halde baktı gözlerime .

“Birine göre değil efendim. Genel geçer hislerden bahsediyorum. Özlemişim memleketimi denizi bile ayrı” sanki tatile gitmişim de gelmişim gibi davranan yanımı tebrik ettim.

“Biz seni düşmanlara karşı eğitelim derken sen surlar ördün etrafına değil mi” yarattığı makineden memnun değil miydi? Ah nasıl olurdu ki ben ağlayarak kapıların ardında çıldırırken umursamayan o değil miydi?

“Siz eğittiniz beni daha azı olamazdı.” Kibirle sırtımı daha da dikleştirdim. Evet olduğum kadından memnundum. En azından birileri kefaretini ödüyordu yapılanların.

“Doğru. Gurur duyuyorum seninle gerçekten “ inanmayan bakışlarım hafif kırlaşmaya başlayan saçlarında takıldı. Zaman geçiyordu. “Ama yanlış kararlar verdiğimi düşünmüyor değilim.” Çatılan kaşlarımla kahveyi önümde bulunan masaya bıraktım. Hata mı yapmıştım.

“Ben yanlış bir şey mi yaptım efendim.”

“Hayır çocuk hayır tabiî ki de . Baksana şu haline . 3 yıl önceki o gözlerinde umut olan kızla bir misin sen. Sen burada olmamalıydın ama bir yandan da en olman gereken yer burası. “ sözlerini sevmemiştim. Beni tanımıyordu. Yada tanıdığı için böyle konuşuyordu. Sen tanıyor musun kendini. O kadın uzaklardan konuşmaya başladığında derince nefes aldım çaktırmadan. Sen gerçekten de buralarda çıkmamalıydın ortaya ve konuşman çok ta işime yaramazdı.

“Hala devam ediyor mu” gözlerimi sıkıca kapadım ve başımı duvarda asılı olan saate çevirdim.

“Ne “

“Zihninde olan kadın hala konuşuyor mu” lanet olsundu ki o psikolojik saçma şeylerden yaparak beynimin içine girmişlerdi. Özel olan hiçbir şeyim kalmamıştı. Resmen içimde ikinci bir kadın varmış gibi konuşuyordu. O DA BENDİM ASLINDA NEDEN KABUL ETMİYORLARDI.

“Bazen evet bazen hayır selam vermek ister misin”

“Benimle görüşmek istiyor mu ki”

“O genelde sadece benimle iletişime geçiyor malum siz sırları bir bir açıkladığınız için ikimize özel şeyler kalsın istiyor”.

“Peki öyle olsun bakalım. Tamay ben seni ve burada bulunan herkesi evladım olarak görüyorum. Eğer bir sıkıntınız olursa benim çözemeyeceğim ve açamayacağım hiçbir kapı yok. Anlıyor musun bütün anahtarlar bende.” İması gerilen bedenimi diken üstünde tutarken yavaşça sandalyeden kalktım. Her ne kadar kıyamasam da olmayacak ve geri dönülmeyecek insanlar vardı. Ben her ne kadar şuan suçlu hissetmesem de ihanet edenler vardı. Geçmiş asla silinmiyor ve hatta peşimizi bırakmıyordu. Bunu neden anlamıyorlardı.

“Benim açılacak tek kapım bile yok maalesef.Çıkabilir miyim? “ baştan aşağı incelediği bedenimle en son gözlerimde duraksadı. Bir iki üç… yaklaşık 20 saniyenin ardından başıyla onay verdiğinde hızla dışarı attım bedenimi. Sakin ol çıktık dışarı. Ve teşekkür ederim beni koruduğun için.zihnimin karanlık duvarında saklanmış ellerini eteğinin ucunda gezdirerek sallanan kıza gülümsedim sessizce. Bana kalmış tek masumiyetti o.

“Evet selam ekibimizin yeni ve zeki üyesi ben Emre robot Emre her türlü bilgi kafamda olduğu için öyle söylerler . Sen de zehir Tamay sın artık biz ekip olarak bunu layık gördük sana nasıl” aniden önüme çıkan biraz önceki toplantıdaki halinden eser kalmamış ciddiyeti tamamen bırakmış ve sonunda yaşının insanı gibi davranan çocukla olumsuzca başımı salladım.

“Tamay düz Tamay” uzattığı çayı aldım konuşurken. Gözlüklerinin ardından heyecanla bana bakıyordu. Hayat enerjisi sönmemiş birisi.

“Evet Tamay dedim bende zaten öyle demedim mi arkadaşlar.” Arkasında bulunan benim bize baktıklarını fark etmediğim neredeyse 8 kişi hızla kafasını salladığında onlara doğru ilerledim. “Gel seni diğer üyelerle tanıştırayım. Ay çok eğlenicez”

“Robot musun hurda mı kardeşim bilmem ama Tamay en çok benim ekibim yani hepiniz geçici ben kalıcı değil mi” omzuma attığı koluyla şakalaşarak Kutay da sohbete dahil olduğunda içimden sadece kısa sürmesini istedim. Eve dönmek istiyorum.

Gecenin ilerleyen saatlerinde tahsis edilen odanın içine girerek önümde bulunan boğaz manzarasına doğru ilerledim. Uzun ve kapkaranlık olan deniz köprünün ışıklarıyla yalancı bir aydınlığa bürünmüştü. Biz insanlar kendimizi yalandan aydınlattığımız gibi bir de doğaya yapıyorduk aynısını ne acı ama.

Hiçbir doğallığı kabul etmeyen her şeyi kendi istediğimiz gibi yontup biçen , herkesi kendi istediğimiz gibi role sokarak kabullenen ve birde yapay ışıkların altında hayranlıkla bakan sahtekarlardık aslında. Sadece bu kadardık işte.

Son üç yıldır o kadar iyi gözlemlemiştim ki insanları o kadar uzaktan ve o kadar yakındım ki onlara.Ve bir o kadar da görünmez…Gerçek yüzlerini görmeye başlamıştım sanki. Yüzlerinde olan maskeleri , yalandan attıkları kahkahaları… Mide bulandırıcı gelen çıkar üzerine kurulu ilişkileri…

Kimse gerçekten de sevdiği için yanında değildi aslında kimsenin. Herkes o kalabalığın içinde o kadar kimsesizdi ki… sende öyle değil misin? Karanlık zihnimin odalarından gelen sesle sakince nefes aldım. Evet öyleyim. Evet çok kimsesizdim o kadar çok kimsesizdim ki kendi kafamda seni kurmuştum ve tüm ömrüm boyunca da bir sen olmuştun yanımda. Ne acizlik ve büyük bir ucuzluk öyle değil mi? Sinirlisin değil mi? Senin sinirin bana mı yoksa şehre adım attığından beri düşünmeye başladığın adama mı? Ah canım pardon sen hep onu düşünüyordun değil mi? Seni asla sevmeyen, bir kukla misali iplerinden tutup buraya kadar getiren ve tüm hayatını alan adamı hala unutamamak nasıl bir saygısızlıktır kendine? Tüm hayatımı alan mı? Ben böyle tanımlamıyordum işte yaşadıklarımı. Bence hiçbir insan nedensiz yere girmiyordu hayatımıza. Hep bir sebep vardı tesadüf yoktu hayatta. Ben evet onun sayesinde çok acı çekmiştim yıkılmıştım hatta ölmüştüm ama benim elimde yaşamam için hayatım boyunca asla elde edemeyeceğim bir şans oldu. Ben çocukluğumun intikamını aldım. Ben babamın daha fazla günah işlemesine , daha fazla çocuklara zarar vermesine engel oldum. Evet zor zamanlar geçirdim ama vicdanım en büyük desteğim oldu bana. Şu hayatta bir insanın bile kurtulmasına yardımcı olduysam ne mutlu banaydı.

Sen gerçekten aptalsın biliyorsun değil mi? Elinde ne varsa gitti baksana şu camdaki yansımana ,bana bak. Gözlerinde olan o kadına bak. Gördün mü beni şimdi.Sen elinden oyuncağı alınmış bir kız çocuğu değilsin senin elinden oyuncağın değil hayatın alındı. Söylesene en son kendin için ne yaptın.

Zehirli sözleri bir ok misali zihnimin her yanında yankılanırken sinirle elimde bulunan bardağı fırlattım. Sinirlenince ne kadar da kendin oluyorsun . Kana aç bir katil gibi. Ne oldu gerçekleri söylediğim için kızdın mı?Gözlerimi camdaki yansımadan çekerek yatağın üzerinde bulunan telefona sarıldım hızla. Bu gece de katlanamazdım o katı sözlerine . Susması lazımdı. O kadar aptalsın ki beni bile başkası sanıyorsun.

“Tamay” telefonun ucundaki uyku sersemi ses ile başımı eğdim yavaşça.

“Şarkı söyleyelim mi” toparlanmam lazımdı. Toparlanmak ve yeniden dağılana kadar ayakta kalmak istiyordum.

“Çatıya gel çıkıyorum bende. Derin nefes al tamam mı sen o değilsin” Kutay ah benim belkide en büyük şansım olan tek dostum. Yaşadığımın bir atak habercisi olduğunu biliyordu. Beni tanıyordu ve ben asla sen değildim. Olmamıştım.

Kırmızı elbisemi çekiştirerek şuh bir kahkaha patlattım lobinin önünde. Bilerek üzerimde bulunan şalı aşağı kaydırıp karşımda bulunan adamın dikkatini tamamen kendime çektim. Midem bulanıyor.Emre lütfen çık artık dışarı yoksa kusucam. Yanına doğru ilerledim beni edepsizce süzen adamın. “Yasemin yukarı mı çıksak acaba “ sözlerinin ardında bulunan ima bulanan midemi bile unutturacak kadar sinirlendirdi beni.

“Cibiliyetsiz pezevenk” kulaklığın ucundan gelen Acar’ın sözlerine hak vererek salladım başımı. Bu adamların konuşturmak için bile yaşamaya hakkı yoktu. Sakin ol. Sakin ol kızım az kaldı sen sorgu odasında yapacağın işkenceleri düşün çığlıklarını…

“Ama Erol söyledim sana ben tanınan biriyim bir otel odası mı hayatım” iğrenç rolümden dolayı kendimden tiksindim. Bu şekilde severek konuşan kadın var mıydı gerçekten. Olamazdı. Biz kadınlar asla bir adam için bu halde konuşmamalıydık.”Tamay seni bu şekilde hatırlamak istemem dostum” kulaklığın ucundan gelen Emre rahatça gülümsememi sağladı. Çıkabiliriz.

“Sen nasıl istersen hayatım gece uzun sonuçta otel ev fark etmez.” Asansörlerin olduğu taraftan rahatlıkla yürüyen Kutay tamamen görevin başarılı bir halde bittiğinin işaretini verirken Erol denen haysiyetsizin omzuna yasladım başımı nefesimi tutarak.

“Sabırsızlanıyorum Erol çıksak mı artık” şehvetle konuşarak ileriye adım attığımda eli belimin aşağılarına doğru inmeye başlayan adamla donuklaşmaya çalışan duygularımı kontrol etmeyi bıraktım. O eli kıracaktım.

“Buyrun efendim” Acar aracın kapısını açarak arabaya binmemizi sağladı. Ön koltukta oturan Kutayla aynadan göz göze geldik. Zafer edasıyla salladığı başına eşlik ettim.

“Nerede kalmıştık” arabanın hareket etmesiyle bana uzanan adamın parmaklarını hızlı bir hamle ile geriye büktüm. Kemik sesleri zihnimde en güzel melodiyi oluşturmaya başlamıştı bile.

“En zevkli kısmında” başımdaki peruğu çıkardım . Kutay arkasına dönerek adamın yakasından tuttu hızla.

“Siz de kimsiniz lan ne oluyor . Öldüreceğim seni kaltak karı” sözleri üzerine bolca kahkaha attım.

“Ben zaten ölüyüm “

“A sende mi ölüsün”

“Vay arkadaş çok imrendim bi ben ölü değilim lan Acar sen nasıl ölmüştün kanka”

Loading...
0%