Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@sahrakendirci

Güneş gecenin izlerini yavaş yavaş yok ederken yatağın üzerinde oturmuş elimdeki telefona bakıyordum. Mantık bedenimi terk ettiği yerden gecenin ilerleyen saatlerinde çat kapı içeri dalmış ve okkalı bir tokat atmıştı suratıma. Utanç güneşin fütursuzca doğması gibi her hücremi aydınlatırken başımı sayamadığım kadar tekrar yatağa bastırıp çığlık attım. Ben dün akşam cesaret hapı mı içmiştim de o kadar yaklaşmıştım bir türlü anlamıyordum. Hayır her şeyi geçtim nasıl bakacaktım adamın yüzüne. Arsız kalbim çelmişti aklımı yoksa ben hayatımda hiçbir erkeğe bu kadar yaklaşmamıştım.

Ama adam yakışıklı şimdi içimde ne ara büyüttüğümü anlamadığım kadın tırnaklarını tekrar etime batırırcasına konuşurken bastırdığım başımı hızla kaldırıp karşımdaki aynaya baktım hızla. Tabi sen ordaydın kimse görmüyordu seni, ben uğraşacak ben utançtan ölecektim. Hayır bir de Aslan rövanş falan dedi ne yapacaktım ben ne demek rövanş ya. Ne kadar düşünürsem düşüneyim asla hak vermiyordum. Tamam hoşlanabilirsin kızım anlıyorum da adamı kendi evinde köşe başlarında sıkıştıracak kadar ne yaşadın sen hı. Birde ailesi herkes içerideydi ya biri görseydi ah kızım hiç mi kafa yok sende beynini mi aldırdın Zümra sen.

En iyisi ben bu evden hiç çıkmayım evet evet yaşarım ben burada. Ömrüm dört duvar arasında geçerdi işte. Kuaför ne olacaktı? Kızlara ne diyecektim? Acaba bavulumu alıp direk başka bir şehre mi taşınsam. Aslı ah Aslı kafanı duvara sürte sürte tövbe ettiricem sana Aslı, imana gel diye kulağında sabaha kadar kulağını patlatacağım Aslı, hep senin yüzünden sıkıştırdım ben adamı Aslı.

Hayır bir yolu yordamı var dimi bu işin münasip bir yerde buluşur oturur konuşursun dimi kızım. Be adam derdin ne bana neden böyle davranıyorsun dersin, sen niye sidik yarıştırıyorsun Zümra?

"Alo kime sesleniyorum e kalkmışsın ya sen neden ses vermiyorsun" Ayben'in odaya çat kapı dalmasıyla başımı gömdüğüm yerden kaldırdım sinirle.

"Sen nerdeydin Ayben ben salağım hadi sen nerdeydin" evet nerdeydi yani dalmıştı yemeğe insan bir bakardı bana dimi? Bu kız ne halt yiyor, iyi mi yapıyor kötü mü yapıyor. Ama nerdeee

"Kızım ne oldu buradayım işte " boş bakışlarının ardından kurduğu cümle ile yastığı kafasına doğru fırlattım.

"Dün gece ben Aslan'ı tuvalette sıkıştırırken neredeydin diyorum insan yapma der kızım neden tutmadınız beni. Zümra utançtan mahalleye çıkamazsın diye neden demediniz "başına yastığı yiyen Ayben şokla yüzüme bakarken kapının arkasından donmuş bir halde duran Aslı ve Nilüferle göz göze geldim. Allah'ım neden ben , kimin bedduasını aldım ben?

"Abla sen abimi bizim tuvalette mi sıkıştırdın oha" hayrete düşmüş sesi ile ellerini başının üzerine geçirmiş Nilüfer'e yandan bir bakış attım utançla. Tövbe Yarabbim abisi hakkında neler diyordum ben ya.

"Oha kızım lan şaka mı " kahkaha atmaya başlayan Aslı zaten gerilmiş sinirlerimi koparmıştı .

"Aslı gel buraya seni Hayri ile tanıştırıcam gel yakından bir ilişki kurun" diye bağırırken bir yandan da yatağın altındaki levyeye uzanmaya çalışıyordum. Hayrinin adını duyması ile gözleri büyüyen arkadaşım hızla evin içinde çığlık atarak kaçmaya başladı. "Kaçma kaçma birazdan bu Hayriyi göremeyeceksin sen gel buraya ağzına sıçıcam senin" Hayri elimde yataktan fırlarken beni tutmaya çalışan Ayben ve Nilüfer'i itekleyerek ardından koştum. Salonun ortasındaki sehpanın bir kenarında diğerine kaçarken hala gülmeye devam ediyordu.

"Kız Zümra sende ne şehvetli gacıymışsın ne cevherler varmış içinde" hala dalga geçmeye devam ediyordu. Daha ne kadar kızaracağını bilemediğim yüzümle gözlerimden ateş çıkarabilirdim.

"Lan hala konuşuyor vururum kızım seni" üzerine atıldığımda diğer tarafa geçen kızla masaya elimi dayadım nefes nefese. İlla yan yana gelecektik.

"Aslı sussana canına kastın mı var" Ayben aramıza girmeye çalışırcasına bana yaklaşıyordu temkinli bir şekilde. "Zümra sen bakma buna her zamanki Aslı işte"

"Vay arkadaş adamı sıkıştır mı dedim ben sana" sandalyeye yaslanmış soluklanırken konuşmaya devam eden Aslı'ya doğru ikinci bir atağı yapacakken arkamdan Ayben sarılıp geçmemi önledi.

"Lan sen demedin mi sana ne yaptıysa aynısını yap diye, bak Aslı valla az dövcem gel şuraya" sinirle ne söylediğimi bilmeden konuşurken

"Yuh abim de seni mi sıkıştırıyor abla " diye elini daha ne kadar şok olacağını bilmediğim yüzüne kapatan Nilüfer'e döndüm hırsla

"Ne düşünüyorsun sen kızım ya "aklından hiçte iyi şeyler geçmediğini beyan eden gözleri yere dikilirken bir yandan da gülmemeye çalışıyordu. Allah'ım ben bu hallere düşecek kadın mıydım?

"Oha kızım sizin nasıl bir ilişkiniz var böyle" onlara ayak uyduran Ayben'i arkamdan iteklemeye çalışsam da koala gibi yapışmış bırakmıyordu bir türlü.

"Ayben sende mi ya"

Evin içinde bir saati aşkın süredir geçen kovalamaca nihayet attığım yastığın Aslı'nın kafasına isabet etmesiyle biterken mutfaktaki masanın başında oturmuş alnına buz tutan kıza bakıyordum sinirle. Kafasına çarpan yastık sayesinde önündeki duvara yapışmıştı .Oh ne de güzel olmuştu.

"Vicdansızsın kızım sen" büktüğü dudaklarıyla konuşurken elimdeki sigaradan derince nefes çektim içime.

"Ben sana gel az dövücem dedim kaçan sensin" intikamımı almış olmanın verdiği rahatlıkla sandalyede bacaklarımı toplayıp sessizce kahvaltısını yapan Nilüfer'e çevirdim gözlerimi. Yukarıdan topladığı saçlarının arasından göz ucuyla bana bakarken başımı eğerek göz göze gelmemizi sağladım.

"Ne oldu ablacım" yapmacıktan sevimli konuştuğumu anlamayan kız heyecanla başını kaldırdı. Geliyordu bir vaka.

"Bak şimdi abla benim anlamadığım bir şey var sen abimi nasıl sıkıştırdın dağ gibi adam benim abim ne yaptın da kedi gibi köşelere sindi benim abim" sonlara doğru ağıt yakan teyzeler gibi ellerini dizlerine vurmasıyla gülsem mi ağlasam mı bilemedim.

"Nilüş sen orda mı kaldın hala ya ne yapacağım senin abine salak salak konuşma" neler yapmadım senin abine demek isteyen yanımı görmezden gelerek Aslan'ın o halini düşünmemeye çalıştım. Kıstığı karanlık gözleri ile üzerime doğru eğili-

"Alo kız nereye daldı bu yine"

"Nereye olacak yediği naneleri düşünüyordur" yediği yastığı unutmuş gibi hala car car konuşan arkadaşımla sabırla eğdim başımı. Ben katil olacaktım.

"Ebeni düşünüyorum Aslı bulayım çıktığın yere göndercem seni tövbe tövbe ya neler söyletiyor bana" Sevim teyze aklıma gelirken mırıldanarak devam etmiştim sözlerime. Annesinin günahı yoktu sonuçta.

"Ayıp ayıp nasıl gireyim ben anneme" olayı hala dalgaya alarak cevap verirken elimde olmayan gülmeye başladım. Cidden iyi bir psikolojide değildim şuan.

"Ooo hadi kızlar kalkın geç kalıyoruz bugün çarşamba yoğun geçer" Ayben masadakileri hızla kaldırmaya başladığında ikinci bir sigarayı yakıp bahçe kapısından dışarı baktım. Bahçeyi mi temizleseydim bugün?

"Zümra kalksana kime diyorum"

"Ha yok ben gelmiyorum"

"Ne demek gelmiyorum"

"Artık hayatımı bu dört duvar arasında geçirmeye karar verdim" mantıklı bir karar vermiştim. Oh bahçem de vardı. Gerçi önünden geçen herkes içini görse de yüksek duvar ördürür devam ettirirdim yaşamımı.

"Allah'ım millet deliye biz akıllıya hasret " kenardan kenardan bana laf sokmaya çalışan Aslı'ya döndüğümde bir şey demedim dercesine ellerini kaldırıp işine devam etti.

"Saçmalama Zümra ne kadar evde kalacaksın"

"Ömrümün sonu dedim Ayben utançtan çıkamam ben dışarı ya karşılaşırsak" yeminle utançtan ölürdüm ya.

"Abla yalnız abim seni ilk sizin bahçede sıkıştırmıştı hatırla istersen" inatla beynime beynime konuşan Nilüfer'e tabaktaki zeytinden fırlatırken ayağa kalktım sinirle.

"Bak valla katil olacağım ben bu ikisi yüzünden"

Ayben'in yoğun ısrarları üzerine kendimi hazırlanmış ve kuaförde bulmuştum. Nasıl yapıyordu anlamıyordum ama bir şekilde ikna ediyordu beni bu kız. Arkada çalan şarkıya eşlik eden dudaklarımla önümdeki kızın saçlarını boyuyordum sakinlikle. Kafamı işe verdiğimde tamamen düşünmeyi bırakan zihnim rahatlamamı sağlarken biraz olsun dinlenebilmiştim. Aynadan göz ucuyla kendime baktım. Dağınık saçlarımı yukarıdan gelişigüzel topuz yapmıştım. Geceden beri kapanmayan göz kapaklarım çökmüş göz bebeğim kızarmıştı. Makyajı bırakın nemlendirici bile sürmediğim yüzüm solgun solgun göz kırparken hızla aynadan çektim başımı. Bu halde değil Aslan'la erkek bir sinekle bile karşılaşsam tanımazdı beni.

Aslı ise kenarda kadının birinin saçına fön çekerken bir yandan da bana ima ile göz kırpıyordu. Bu kız hiç akıllanmıyordu. Kızaran alnı bile aklını getirmemişti yerine. Defalarca kez olduğu gibi yine göz göze geldiğimizde elimdeki fırçayı kaldırdım hızla havaya. Sen dua et kalabalıktı şu kuaför. Sabır çekerek önümdeki boyalı saçları tek elimde topladım.

"Abla telefonun çalıyor" Ayşe kasanın ardından seslenirken topladığım saçları ile müşteriyi beklemesi için kenara aldım. Ellerimdeki eldivenleri çıkararak çöpe attım . Kasadan bana tuhaf bir ifade ile bakan Ayşe'nin yanından geçip çalan telefona elimi uzatırken ekranda yazan isimle kafamı çevirdim hızla yanımdaki kıza. Çaktırmadan bakmaya çalıştığı telefonu elime alıp kapının önüne çıktım.

Susan telefon tekrar çalmaya başladığın da arkamdaki duvara kafamı vurmak istedim sinirle. Aslan arıyordu. Gittiğini sandığım utanç hızla yüzümü kızartırken titreyen ellerimle telefonu açarak kulağıma götürdüm. Kaçmanın manası yoktu.

"Günaydın" neşeli çıkan sert sesini duyduğumda heyecanlanan kalbime küfür ettim hızla. Oto boka heyecanlanıyordu şu aralar.

"Gün ayalı çok oldu" istemsiz gerginliğimi yansıttığım ses tonuma gülümsediğinde ayaklarımı yere vurma isteğimi bastırmaya çalıştım. Bu adamın gülmesi kalbe zarardı.

"Hayırdır bir çekingen geldi sesin" hah çok mu komikti yani?

"Ne alaka neden çekinecekmişim "

"Bende onu diyorum çekinecek bir şey yok" birden ciddileşen ses tonu zihnimin içerinde yankılanırken göz ucuyla sokağa baktım yavaşça. İnsanlar bütün dünyanın telaşını bir güne sığdırmışçasına oradan oraya koşuyordu. Sessizliğimi koruyarak hala etrafa bakınırken diyecek tek bir kelimem yoktu.

"Çok bakıyorsun etrafa" keyifsiz sesi kulaklarıma dolarken daha da dikkatli bakındım etrafa. Burada mıydı?

"Sen burada mısın" heyecanımı gizleyemediğim sesimle konuşurken hızla elimi saçıma götürdüm. Eyvah yataktan kalktığım gibi gelmiştim ya.

"Ben hep buradaydım sen sadece görmeye başladın" derinlerden gelen dalgın sesi istemsizce duraksamama neden olurken söylediklerini düşündüm. Ne demekti bu şimdi?

"ne demek istiyorsun"

"Diyorum ki iş çıkışı bekle seni çok güzel bir yere götüreceğim" hazırlıksız gelen teklifi ile itiraz edecekken "hadi yavrum Allaha emanet" diyerek telefonu kapattı. Cevap bile verememiştim.

Kapının önünde biraz daha etrafa bakındığımda Aslan' a dair hiç bir iz göremeyince içeri girdim allak bullak bir kafa ile. Akşama kadar heyecandan titreyen elimle iki bardak kırmıştım. Ne yapacaktık şimdi biz ne konuşacaktık ki? Midem bulanmaya başlarken elimi salladım serinlemek için. İçim kıpır kıpır asla yerimde duramazken ne ara akşam olmuş anlamamıştım bir türlü.

Kapıdaki yazıyı 'kapalıyız' a çeviren Ayben'e baktım heyecanla. Önümdeki hesap defterini hızla kapatıp ayağa kalktım. Ani kalkışım kızların bana dönmesini sağlarken kapıya doğru bakındım. Aslan her an gelebilirdi.

"Hadi gidin siz" şimdi onların önünde rahat davranamazdım. Zaten utanıyordum.

"Allah Allah kızım Aslan abi gelince gideriz işte neden panik yapıyorsun" Aslı elindeki paspası kenara bırakıp konuştuğundan ellerimi birbirine kenetleyerek başımı önüme eğdim utançla.

"Utanıyorum kızım siz gidin işte "mırıldanarak konuştuğumda anladıklarını belli eden bir nida çıktı dudaklarından.

"Bak bizi habersiz bırakma " Ayben eline aldığı çantasıyla kapıdan konuşurken başımı sallayarak onları gönderip hemen aynanın karşısına geçtim. Solgun yüzüme hafif makyaj yapıp dağınık saçlarımı maşa ile düzelterek aynadan kendime bakındım. İdare ederdi. Gelen araba sesi ile kapıya heyecanla ilerlediğimde Aslan olmadığını görerek geri içeri girdim.

Saat on bire gelirken elimdeki telefona bakıyordum dalgınca. Bir şey mi olmuştu acaba? Kaza mı yaptı diyen yanımla içimde oluşan acı ile defalarca aradığım numarayı tuşladım tekrardan. Çalan telefon bir müddet sonra kapanarak yerini sessizliğe bırakırken içimde oluşan huzursuzluk ile oturduğum yerden ayağa kalkıp kapının önüne doğru ilerledim. İşi mi uzun sürmüştü acaba?

Saat on ikiyi geçerken çantamı alıp dükkanı kapattım. Nilüfer'de eve gelmediğini söylemişti. Büyük ihtimalle işte bir sorun olmuştu. Telefondan eve geçtiğime dair mesaj atarak yürümeye başladığımda anlayışla başımı salladım. Sonuçta o kadar işi vardı adamın. Bende bazen unutabiliyordum bir şeyleri. Kulaklığı takarak Sezen ablamdan çok sevdiğim şarkısı olan Son Bakış'ı açarak evin olduğu tarafa döndüm.

Biraz ilerimde kadın adamın birine sarıldığında huzurla içimi çekerek bir gün böyle olur muyuz diye düşünmeden edemedim. Kimseden korkmadan ,çekinmeden ,utanmadan sarılabilir miydim gerçekten. Düşüncesi bile ellerimi titretmeye yeterken başımı eğerek ilerlemeye devam ettim.

Yabancı çifte yaklaştığımda çaktırmadan bakmak için gözlerimi kaldırdım hafifçe. Karanlıkta duran adamın yüzü sokak lambasının yanmasıyla aydınlanırken aramızdaki mesafeye rağmen tanıdığım adam içimde sessiz bir fırtınanın kopmasına neden oldu. Kadının yasladığı göğsü , nefesimi keserken yanımdaki duvara tutumdum hızla. Yere sallanan kolları ile başını asfalttan kaldırırken aceleyle duvarın karanlık tarafına geçtim.

Uyuşan bacaklarımla yere çökerek hafızama kazınan anı ile boş boş yola bakıyordum. Dudaklarımın arasından çıkan hıçkırıkla elimi ağzıma götürürken ne ara akmaya başladığını bilmediğim gözlerim görüşümü bulanıklaştırmıştı.

Bacaklarımı uzatıp yere tamamen oturduğumda titreyen elimle bir yandan da sigaramı arıyordum. Şoka giren zihnim hala tepki vermezken yaktığım sigaradan uzun bir nefes çekerek başımı ardımdaki duvara yasladım.

Boş sokağın kenarında kimsesiz bir çocuk misali kaldırıma oturmuş kavrayamadığım anı düşünürken sıkışan yüreğime bastırdım parmaklarımı. Kimsesiz bir çocuk misali mi dedi zihnimin en karanlık kuyusundan çıkan on beş yaşındaki Zümra. Aptal sen zaten kimsesizsin. Ne sandın yine mi kandın sen , ne zaman anlayacaksın seni ailen bile sevmedi. Acıyarak konuşan ses beynimin ortasında yankı yaptığında küçücük olmuş bedenimi daha da çektim kendime. Geçmiş zehirli bir sarmaşık misali her yanımı sarmaya başlarken kulağımda çınlayan seslere bile tepki verememiştim.

Kadının başını yasladığı göğsünde dün soluklandığım aklıma gelirken çoktan bitmiş sigaramı kenara fırlatarak yenisini yaktım. Aldığım nefes boğazımı deşerken ne kadar orada oturduğumu bilmiyordum. Yere attığım izmaritleri kenara itekleyerek hala akmaya devam eden gözlerimi silerek ayağa kalkmaya çalıştım. Kaç kez düştüm bilmiyorum fakat sonunda dizlerim kanamaya başladığında sinirle vazgeçtim ayağa kalkmaktan. Belki de hiç kalkmama gerek yoktu. Zaten eninde sonunda yine düşecektim. Yine kanayacaktı dizlerim. Bu sefer düştüğüm bu kuyuda kalır kanayan dizlerimi öyle bırakırdım. En azından bir daha yanmazdı yüreğim.

Loading...
0%