Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@sahrakendirci

Kemiklerim bile sızlarken altına gömüldüğüm yorgana daha sıkı sarıldım. Çok uzaklardan gelen seslere cevap vermek istesem de hareket edemiyordum. Sallanan yatak dönen başıma eşlik ederek midemi bulandırıyordu. Kapının vurulma sesleri evin içerisinde daha da şiddetli yankı oluştururken aniden kırılan cam bile yerimden oynatamamıştı bedenimi.

İnsanların sesleri yankılanıyor fakat bir türlü anlayamıyordum ne dediklerini. Üzerimdeki yorgan hızla çekilirken soğuk hava fırsattan istifade ederek her yanımı sardı. Yorganı çeken kişiyi görmek istesem de göz kapaklarımın üzerindeki ağırlık izin vermiyordu kirpiklerimi aralamama.

"Zümra" duyduğum sert ses ile yerimden kalkıp burada ne işi olduğunu sormak istedim.

"Yavrum ne oldu sana" acıyla konuşmasına eğer halim olsaydı saatlerce gülebilirdim. Alnıma değen sıcak parmaklarının yerini dudakları alırken hissettiğim heyecanla kendimi dövmek istedim. Aptal bir kız çocuğuydum sadece.

"Çok ateşi var Göktuğ hemen Ali'yi ara benim eve geçsin" konuştuğu adamın cevap vermesini duyamadan kapanan zihnim ile uçsuz bir karanlığa girdim.

"Abi sen ne yapıyorsun. Canına kastın mı var senin" tanıdık ses tekrar kulaklarıma dolarken bilincim yavaş yavaş açılmaya başlamıştı.

"Dinlemiyor ki adama ben taşırım dedim" diğer adam cevap verdiğinde nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım.

"Çok kötü değil Allah'tan." kendi aralarında konuşmaya devam eden adamlar bir müddet sonra sustuklarında hafifçe kirpiklerimi aralamaya çalıştım. Karanlık odayı aydınlatan komodinin üzerindeki gece lambası tanıdık geldiğinde hızlıca uzandığım yerden kalktım. Ben buraya nasıl gelmiştim? En son evde yatıyordum. Kolumdaki küçük sızı ile başımı çevirdiğimde bitmeye az kalmış seruma baktım. Evet rüya görme ihtimalim yüzde kaçtı?

"Uyanmışsın" Kapının önünden gelen sesle korkarak yatakta geriye kaydım panikle. Bu adam ne cüretle çıkıyordu karşıma?

"Biraz daha iyi misin" hiçbir şey olamamış gibi konuştuğunda nefretle baktım o güzel yüzüne. Duvardaki düğmeye basıp odayı aydınlattığında kamaşan gözlerimle netleşen solgun yüzü, kızarmış gözleri ve uzamış sakallarıyla ilk defa bu kadar dağılmış görüyordum onu. Yaslandığı kapıdan sırtını ayırarak yatağın yanındaki koltuğa oturdu sakince. Üzerimden ayırmadığı bakışlarındaki yabancı ifadeyi anlamayarak yaslandığım yerden çektim bedenimi.

"Konuşmayacak mısın"

"Neden buradayım" serum takılı kolumu kaldırıp odayı gösterdim sertçe. Yaptığım hareket sonucunda canım acısa da görmezden gelmeye çalıştım. Karşımdaki adamın varlığı yeterince yakıyordu zaten yüreğimi. Derin bir nefes alarak oturduğu koltuğa iyice yerleşti.

"Konuşmak için yanına geldim fakat kapıyı açmadın. Telefonun içeride çalmaya devam ettiğinde bir şey olduğunu sanıp camı kırdım." çok normalmiş gibi bahsederken şaşkınlık nidası çıktı dudaklarımın arasından. Camı mı kırmıştı? "İyi ki kırmışım çünkü ateşler içinde yatakta yatıyordun." gözleri sanki bir anıyı hatırlar gibi kapandığında sinirle parmaklarımı sıktım. "Zümra ne oluyor, neden düşmanınmışım gibi bakıyor o güzel gözlerin" sorduğu soru ile kahkaha atan dudaklarımı durduramadım. Şaka mıydı bu? Gerçekten sormuş muydu o soruyu bana?

"Sen dalga mı geçiyorsun benimle" hakim olamadığım ses tonum yükselirken anlamayarak yüzüme bakmaya başladı. Gönüller diyor ki çak suratının ortasına bir tane.

"Anlamıyorum gelemediğim için bu kadar sinirlenmen-"

"Aslan ben salak değilim. Gördüm sizi, o kadın sana sarılıyordu. Daha neyi anlatıyorsun sen bana" çileden çıkmıştım çoktan. Şokla bakan gözleri hala anlamsızca suratıma bakarken dolan gözlerime lanet ederek serumu çektim kolumdan "Gerçekten ben kime ne anlatıyorum" mırıldanarak hızla yataktan kalktığımda beni durdurmaya çalışan adamı itekledim hırsla.

"Zümra dur ne diyorsun " hala salağa yatarken bedeni bir milim bile kıpırdamazken sakin kalmaya çalıştım. Üzerime uzanan kollarıyla olabildiğince geriye çekilerek elimi koydum aramıza.

"Sakın bana dokunma" kaşları söylediklerimle çatılırken geri eski yerine geçti. Heyecan ve öfkeyle inip kalkan göğsüme parmaklarımı bastırdım. Hala bu adamın karşısında nasıl iradesini bırakıyordu.

"Zümra ne gördün bilmiyorum ama kendimi anlatmama izin verir misin" açıklamaya çalışan adamı dinlemeden ağrıyan kolumu tuttuğumda üzerimdeki bana bir hayli büyük gelen tişörte ve eşofmana baktım. Bu -bunu ne ara giydim ben? Anlamsızca üzerimdeki kıyafetlere bakarken beni kimin giydirdiği sorusu büyük bir yankı uyandırdı beynimde. Bu adam beni soymuş muydu? Hala bir şeyler konuşan adamı dinlemeyerek komodinin üzerinde yanmakta olan abajuru elime alarak ona doğru fırlattım.

"Sen ne hakla üzerimi değiştiriyorsun sapık mısın" çığlığım evde yankılanırken abajur Aslan'ın karnına denk geldiğinde yere yığıldı hızla. "Sen ne sanıyorsun lan kendini. Kim verdi sana bu hakkı ha" hareket etmeden yerde yatan adama doğru ilerledim. Hesap verecekti bana. "Alo kime diyorum kalk çabuk" elleri karnında tepki vermeden yatmaya devam ettiğinde geriye çekildim korkuyla. Ölmüş müydü? Kafasına bile isabet etmedi nasıl ölebilirdi ya? "Aslan bak oyun oynama kalk yerden" titreyen sesimle konuştuğumda hala aynı pozisyonda duruyordu. "A-aslan öldün mü" Allah'ım katil mi olmuştum? Ya bir şey olduysa neden adama bir şeyler atıyorsun sen kızım ya.

Korkarak yanına ilerleyip yatan bedenini hareket ettirdiğimde yana cansızca düşen koluna baktım şokla. Ben ne yapmıştım. "Aslan kalk hadi çok özür dilerim kendine gel" baygın başını havaya kaldırıp sarstım hızlıca . "A-aslan kalkar mısın ya "göz yaşlarım akmaya başlamış görüşüm bulanıklaşırken içeriden çalan telefonla aklım başıma gelirken salona koştum. Ali yazan ekran kapanmadan hızlıca yanıtladım. "Aslan abi şey dicek-" panikle konuşan adamın sözünü kestim.

"A-aslan yerde yatıyor ben öldürdüm sanırım onu" hıçkırıklarım eşliğinde karşımdaki adamı dinlemeden devam ettim "Ama ben nereden bileyim ölsün istemedim yanlışlıkla oldu"

"Nerdesiniz"

"Evdeyiz lütfen çabuk gel ben bilerek yapmadım." kapanan telefonla titreyen bedenimi tekrar yatak odasına yönlendirdim. Hala aynı halde cansızca yatan adamı kollarından tutup yatağa taşımaya çalıştım. Kütük gibi olan bedenini kımıldatamazken kanamaya devam eden karnını sıyırıp üzerimdeki tişörtü çıkardım. Kan kaplanmış sol yanına sertçe kanını durdurmak için bastırdığımda dudaklarından ufak bir inilti çıktı. Yaşıyordu. Allah'ım şükürler olsun yaşıyordu.

"Aslan beni duyuyor musun" başını halsizce salladığında rahatlayarak başını dizime yerleştirdim. "Bak ben sana zarar vermek istemedim. Bir anlık sinirle oldu ölme tamam mı" Bir adama göre hayli uzun olan kirpiklerini usulca araladığında etrafa bakınan gözleri başındaki benle buluştuğunda yutkundu seslice. "Bak cidden bilerek olmadı, arkadaşını aradım geliyor dayan biraz." ne dediğimi anlamayarak yüzüme baktığında "Ali vardı ya o geliyor doktor dimi o" Bir yandan bastırdığım yarasını kontrol ediyordum. "Hadi biraz iyiysen bedenini yatağa taşımama yardım et" halsizce onayladığında onunda yardımıyla yatağa yatırdım bedenini. Acıdan kasılan yüzü ile yasladığı başını bana çevirdiğinde şokla açıldı gözleri. Bittin kızım sen kasti adam yaralamaktan nerden baksan beş on yıl yersin şimdi. Ah Zümra ah kızım ya

"Üstünü giyin" acılı sesi kulaklarıma dolduğunda anlamayarak yanına gittim.

"Hı ne bir şey mi istiyorsun" bu panikle her istediğini yapardım şuan. Yeter ki ölmesindi ya. Bir gün normal geçsin ne olur bir gün ya.

"Ü-üstünü giy Zümra" sertçe konuştuğunda tişörtümü çıkardığım aklıma gelirken ellerimi bedenime siper ederek geriye kaçtım utançla. Bakışlarını üzerimden ayırmayan adam daha da utanmamı sağlıyordu. "Bakma sakın. Valla acımam tekrar vururum çek gözlerini" ne diyorsun aptal diyen yanımı görmezden gelerek etrafta göz gezdirdim. Kıyafetlerim neredeydi ya.

"Dolaptan bir şey al Ali gelir şimdi" söyledikleriyle hızla dolabına yönelip elime rastgele aldığım tişörtü geçirdim başımdan. Çalan zil ile hızla odadan çıkarak kapıyı açtım. Ali abi aceleyle içeri girerken Göktuğ abi ile adını bilmediğim adama baktım korkuyla.

"Ne oldu Zümra" Göktuğ abi konuşmaya başladığında diğer adamın belindeki silah ve pantolonundan sarkan polis kimliğine baktım. Bittin kızım sen.

"Ben böyle olsun istemedim yani bilerek yapmadım üzerimi değiştirdiğini görünce tamamen kendimi korumak için fırlattım abajuru valla zarar vermek istemedim" Korkuyla konuşurken iki adamda ciddi ciddi birbirine bakıp kahkaha atmaya başladığında anlamayarak geriye çekildim. Neydi bu şimdi psikolojik şiddet falan mı? Komik bir durum mu vardı ortada. Hayır varsa ben niye göremiyorum.

"Ya abim geç sen içeri hadi" Göktuğ abi omuzlarımdan içeri ilerlettiğinde hala gülmeye devam ediyorlardı.

"Ah Aslan sen bu hallere düşecek adam mıydın" adını bilmediğim adam dalga geçercesine ardımızdan gülerek konuşmaya devam ederken Aslan'ın olduğu odaya girmiştik. Ali abi üzerindeki tişörtü çıkarmış elindeki dikiş ipiyle dikerken dayanamayarak başımı başka yöne çevirdim.

Aradan geçen yarım saatin ardından Aslan ağrı kesicinin etkisiyle uyuyakalmıştı. Bense mutfakta çay içiyordum. Evet hiçbir şey olmamış gibi davranan üç adam çay demlemiş kendi aralarında sohbet etmeye başlamışlardı. Üstüne üstlük zorla beni de dahil etmişlerdi. Hiç bir şey anlamamıştım. Hayır biri benim arkadaşlarıma şunu yapsa asla sağ bırakmazdım ben ama onlar sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlardı.

Arkadaşlarım? Aklıma gelen kızlarla izin isteyerek ayağa kalktığımda yanımda telefon olmadığını hatırladım. "Şey telefonunuzu kullanabilir miyim?" Sersem halime gülen hala adını bilmediğim adam cebinden telefonu çıkarıp uzattığında alıp mutfaktan çıktım hızlıca. Ayben'in numarasını tuşlayıp kulağıma götürdüm. Yine merak etmişlerdir kesin bir de cam kırıktı ne gelmiştir aklına kesin.

"Alo" uykulu çıkan sesiyle bir müddet duraksasam da konuşmaya başladım.

"Ayben benim Zümra haber veremedim biliyorum çok mer-"

"Aaa Zümra kız ne haberi Aslan abi söyledi zaten konuşmaya karar vermişsiniz ya çok sevindim valla sen hiiç dert etme beni evdeyim sabah zaten tatil ya gelmene bile gerek yok hadi iyi geceler" yüzüme kapanan telefona boş boş bakıp mutfağa adımladım. Ne ara söylemişti ki Ayben'e?

"Teşekkürler" telefonu masanın başındaki adama uzatıp yerime geri oturdum. Üç adam gelişimle sohbetlerini kesip bana doğru döndüklerinde seslice yutkundum. Evet şimdi ne yapıyorduk?

"Zümra bir şeyler atıştırsana abim serumdan sonra iyi gelir" bir abi edasıyla konuşan Ali abiye mahcubiyetle baktım.

"Abi ben özür dilerim böyle olsun istemedim sinirle fırlattım abajuru" suçlulukla konuştuğumda kenardaki polisle kendime gelip devam ettim panikle "Yani bu her sinirlendiğimde insanlara zarar veriyorum gibi algılanmasın nefsi müdafaa bu durum" polis şimdi tutuklardı falan uğraşamazdım.

"Ne diyorsun sen abim anlamadık" Göktuğ abi yanımdan konuştuğunda parmaklarımla oynamaya başladım stresten.

"Hani ben vurunca böyle oldu ya ama plastik nasıl keser hiç anlamadım çok hassasmış" mırıldanarak konuşurken üç adam da tekrar kahkaha atmaya başladı. Allah aşkına komik bir şey mi vardı. Zaten sabahtan beri panikten bir hayli kasılmıştım şimdi bir de bunlar böyle davranınca iyice kafam atıyordu.

"Ya abim sen bizi güldürdün Allah ta seni güldürsün "

"Hassas dedi dağ gibi adama ya " kendi aralarında tekrar dalga geçmeye başladıklarında nasıl bir ifade ile baktım bilmiyorum ama ciddi bir hale büründürdüler yüzlerini.

"Abim Aslan on bir gün önce bıçakla yaralandı" Polis olan abinin söyledikleri beynimde yankılanırken hızla yüzüne baktım. Ne demek bıçaklandı.

"Nasıl yani" Titreyen parmaklarımı başıma götürdüm.

"Senin haberin yok muydu" varmış gibi mi duruyordu. Haberim olsa ben böyle davranır mıydım.

"Ya şey işte bir aydır falan ihale için tehdit ediyorlardı Aslan'ı o da ihaleden çekilmedi tabi. On gün müydü tam hatırlamıyorum bu Mesut Amcayı erken göndermiş tek başına kalmış ofiste. Bir işi mi ne varmış .Hayır dedim de ben ona şu aralar yalnız kalma diye ama inatçı işte bu adam dinlemiyor abim keçi keçi." dağıttığı konuyu anlatması için beklentiyle yüzüne bakmaya devam ettiğimde devam etti konuşmasına "Sonra da içeri girmiş adamlar bir tartışma arbede yaşanmış aralarında. Adamlar Aslan'ı çıkarmamışlar ihaleden çekilsin diye bu da inatlaşmış e telefonu da almışlar haber verememiş bize. İşte geceye doğru tekrar tartışmaya başladıklarında adamın biri saplamış bıçağı. Aslan yere düşünce de öldü sanmışlar bırakıp kaçmışlar." Polis olan abi anlatırken yüreğimde ki acı dağlanarak bir kor gibi her yanımı yakmaya başladığında yutkunup boğazımdaki ateşi söndürmeye çalıştım.

"Allah'tan Alev sokakta bulmuş bizi aradı işte" Ali abi de konuştuğunda dolan gözlerimi iyice eğdim yere. Ben ne yapmıştım neler düşünmüştüm bu adam hakkında. Allah seni bildiği gibi yapsın Zümra.

"Abim bak kimse bilmiyor bu inatçı keçi on gündür baygın yattığı için iş gezisine çıktı dedik aman Songül teyze duymasın hele Mesut amca ortalığı kaldırır ayağa "taşlar yerine otururken utançla salladım başımı. Ben tam bir aptaldım.

"Neyse abim biz gidelim sen burdasın dimi" ayağa kalkan adamların yüzüne bakmaya bile cesaretim yoktu."Evet"diye mırıldandım usulca.

"Tamam Aslan sana emanet uyanınca ağrı kesicileri içsin ve yemek yesin seni dinler o keçi" Ali abi omuzumu sıvazladığında evden çıkan adamların ardından mutfağa girdim. Ya ona bir şey olsaydı. Ya ben öğrenemeden hakkında çirkin çirkin şeyler düşünürken .Düşüncelerimin ağırlığıyla çöktüğüm masanın üzerinden bir dal sigara aldım. Konuşmadan etmeden nasıl yargılardım ben bu adamı. Başımı dizlerime gömerek dolan gözlerimi sildim. Nasıl affedecekti beni. Ben bile affedemiyordum ki kendimi. Ama bilmiyordun diyen yanımla elimdeki bitmiş sigarayı attım. Bilmesem de konuşabilirdim değil mi adam uyandığı gibi aramış ve ben hiçbirine bakmamıştım. Hayır üstüne de tekrar yarasının açılmasını sağlamıştım.

Topladığım mutfağın ardından yattığı odaya girdim sessizce. Yatakta boylu boyunca yatan adamın üzerinde gözlerimi gezdirirken yutkunup yavaşça yaklaştım yanına. Sarılmış yarası ve göğsünde sararmış morluklar içimi tekrar kanatırken gözlerimden akan yaşları tutmadım bu sefer. Kaşları bir an çatılır gibi olduğunda uzattığım elimi çektim yavaşça. Çok mu acıyordu canı. Ya ona bir şey olsaydı diyen yanımla dağılmış saçlarına götürdüm parmaklarımı. Tekrar yıkılırdım o zaman. Ben buna bir daha katlanabilir miydim işte onu hiç bilmiyordum. Dudaklarımdan davetsizce kaçan çığlık kirpiklerini aralamasını sağlarken aynı halde kaldım. Siyah hareleri tavandan gözlerime yavaş yavaş çıktığında akıp giden damla yüzüne düştü hesapsızca.

"Yavrum" halime anlam veremeyen ses tonu ile yutkunup başımı kaldırdım yukarı. Ya bir daha yavrum diyemeseydi bana. Yüzüme dokunan parmaklarla yukarıda olan bakışlarımı geri çevirdim yatan adama. "Neden ağlıyorsun" fısıldayarak sorduğu soru ile incitmekten korkarmışçasına akan yaşları siliyordu. Siyah hareleri yine o anlam veremediğim ifade ile bakmaya başlamıştı yüzüme. O kadar güzel bir bakıştı ki bu sanki sadece ben vardım bu dünyada. Çok değerli bir inci tanesine bakar gibi bakıyordu. Dudaklarımı ısırıp alnına yasladım alnımı. Nefesi yüzümü okşayıp tenimde bir yol oluştururken gözlerimi yumdum sıkıca. Çok sevdiğim toprak kokusunu derince çektim içime. Şokla kasılan bedeni hareketsizce dururken düzensizleşen nefesi ile hızla kalkıp inmeye başladı göğsü. "Yavrum" dudaklarını araladığında parmaklarımı götürdüm hızla üzerine. Acı her yanımı sarmış kaybetme korkusu işgal etmişti ruhumu. Sıkışan göğüs kafesim nefes almamı zorlaştırırken dudaklarımı araladım usulca.

"Aslan yüreğim yanıyor acıdan. İçim gidiyor içimden. Ruhum diz çöktü önünde. Affedebilecek misin beni"

Loading...
0%