Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@sahrakendirci

Önümde ki sıcak çorbadan zorla bir kaşık daha alırken masum masum kızlara baktım. Çok acıydı bu, boğazım yanmıştı resmen. İyileştirelim derken öldüreceklerdi.

"Hiç öyle bakma kuzum bitecek o çorba" zebani gibi başıma dikilmiş Ayben kasede ki çorbanın bitip bitmediğini kontrol ediyordu. Hayır bitmese masanın karşısından da görürdü ne gerek vardı başımda dikilmesine?

"Ayben gerçekten bazen iyi olmadığını düşünüyorum" mırıldanarak bir kaşık daha alıp masada ki suya uzandım tekrardan.

"Ya Zümra sen onu geçte sadece bunlar mı oldu kızım ya " Aslı sabahtan beri neredeyse yüzüncü kez aynı soruyu sorarken sinirle iç çektim.

"Ne istiyorsun Aslı koynuna mı gireyim adamın tövbe tövbe konuşturma kızın yanında beni kötü kötü" Nilüfer elinde ki telefonu kenara bırakıp kaşını kaldırıp üzerimi süzdü sinsice. Bu da ayrı manyaktı.

"Abla doğruyu söyle bak benden çekinme yeğenlerim olsun isterim bende ne yaptınız?"

"Ebeni yaptık Nilüfer sövücem artık ama Aslan'la bu kadar konuşmadık ilişki hakkında ya " sonunda biten kaseyi kenara bırakıp bacaklarımı kendime çektim. Biraz kırgınlık vardı üzerimde.

"Ay abla ha sende bulmuşsun gül gibi adamı at yatağa bak kaçırmasınlar sonra garantiye-" Nilüfer devamını getiremeden fırlattığım paketle geriye düştüğünde sabır çektim sinirle. Bu kızın harbi ayarı yoktu.

"Ver şu paketi geri edepsiz karı seni" evet sonunda ağzım bu kızın yanında da bozulmuştu. Kim böyle bir görümce hayal eder. Görümce dediğin görümce gibi olur işte bu kız olmamış ya.

"Bak suçluluk psikolojisi bu nerde görsem tanırım ne yaptın el değmemiş abime"

"Irzına geçtim abinin Nilüfer oldu mu, namusunu kirlettim ya benimsin ya da kara toprağın dedim. Geç yat yatağa yaralı haline acımam senin soyun dedim tövbe ya "

"Bunun içinde ne varmış böyle Aslı abla, siz nasıl zaptettiniz bu zamana kadar" Kahkahalarla gülen kızlara eşlik ederken paketten bir sigara yakıp söylediklerimi düşündüm. 1.92 lık adama ne yapabilirdim ben allasen ya.

"Ya Zümra ben anlamadım Samet neden bana söylemedi ki Aslan abinin yaralandığını hiçbir şey saklamazdı bu çocuk benden" düşünceli halde önündeki bardaktan bir yudum alan Aslı aklına birden ne geldiyse bardağı sertçe masaya vurdu. "Kız bu çocuk benden bunu saklarsa her şeyi saklar ah Samet yüzüğü takınca ne oldu sana böyle ben seni fabrika ayarlarına döndürmez miyim."

"Ooo Aslı valla bu çocuk ilk zamandan böyleyse neler saklar senden. Belki de saklamıştır nerden biliyorsun?" Ayben yine her zaman ki gibi Aslı ile uğraşırken Nilüfer'in uzattığı çaydan bir yudum alıp sandalyeye biraz daha yerleştim. İçimde tarif edemeyeceğim bir heyecan vardı. Adını duyduğumda bile göğsümü parçalayan kuşlar nefes almamı zorlaştırıyor, ellerim titriyordu. İstemsiz yüzü gözümün önünde asılı kalmış bir portre gibi duruyor her bir santimini ezberlememi sağlıyordu. Bu eğer aşksa insanlar nasıl başa çıkıyordu. Hep mi böyle hissedecektim?

"Sen ne diyorsun Zümra yapalım mı" Aslı'nın sorduğu soru ile düşüncelerim toz misali dağılırken boş boş yüzüne baktım. Neyi yapalım?

"Uçmuş bu uzun süre gelemez kendine."

"Alooooo hoo ablaaa kendine gel da valla bizumkiler uzaklara dalan gelun istemez" bozuk şive ile elini sallayan Nilüfer'in tuhaf hareketleri bile sempatik geliyordu. Ben iyi değildim.

"Kuzum sen bakma bu duygusuzlara aşktan ne anlarlar bunlar? Diyoruz ki pikniğe mi gitsek hep beraber sen, ben ,Aslan abi ,Samet falan"

"Bak valla kafana vururum Aslı bizi niye saymıyon sen" Ayben elindeki bardağı tehditkar bir halde Aslı'ya doğru sallarken derince nefes aldım. Giderdik de kimse bilmiyordu ki. Nasıl olacaktı bu iş.

"Gidelim gitmesine de kimse bilmiyor ya bizi yani çok yeni fazla dillenmesin demiştim" sonuçta bunun Ayten'i var Melehat'ı var, var da var.

"Abla ne dert ediyon sen ben hallederim onları. Baksana bana sen, Songül Hancıoğlu'nun kızıyım ben, evelallah hakkından gelirim onların" ciddileşen Nilüfer gözlerini kısmış uzaklara bakarken usulca başımı salladım sonuçta nerde göreceklerdi bizi değil mi ama?

"Neyse kızlar hadi ben yatayım çok yoruldum ya" üzerimdeki hırkayı çıkarıp ayağa kalkıp kapıya yöneldim.

"Zümra bu arada yarın açmıyoruz dükkanı"

"Neden Ayben bir şey mi oldu?"

"Yok kuzum genel temizliğe girdik 3 gün açmayız zaten ilaçlanacak falan hem tatil yaparız hafta sonunu ekleriz" ah genel yıllık temizlik nasıl unuturdum ya ayarlamayı ben yapacaktım.

"Ya kızlar kim yaptı ayarlamayı ben unutmuşum kusura bakmayın"

"Kuzum niye kusur olsun ben ayarladım her şeyi " Aslı konuşurken ayaklanan Nilüfer'e çevirdim başımı.

"Neyse kızçeler sohbet muhabbet çok iyi ama annem bugün iştimaya çekecek bizi eve gel diyor. Gazam mübarek olsun valla müebbet verecek bu kadın bana " ağlamaklı konuşan Nilüfer'in ardından Aslı da kalkınca ayaklarımı sürüyerek yatağa uzandım.

Uzaklardan gelen zil sesi ile başımı daha çok yastığa gömdüm. Alarmı kapatmayan elimi kırayım yani. Bir gün ya bir gün uyuyayım ne var yani. Bana da yazık değil mi? İnatla çalmaya devam eden melodi alarm değil de zil sesi olduğunu fark etmemi sağlarken yatağın içinde çalmaya devam eden telefonu aramaya başladım. Gözlerim kapalı bulduğum telefonu kulağıma dayadım.

"Hmm" uyku tekrar içine çekmek için son hız mücadele ediyordu resmen.

"Yavrum, uyuyor muydun?" telefonun ucundan gelen sert ses ile uykulu halim anında dağılırken yatakta oturur pozisyona geçtim.

"Aslan, yok şey uyuyordum ama şi-şimdi uyandım" sabahın sersemliği ile kekeleyen dilime lanetler yağdırırken bir yandan da aynadan üstümü başımı düzelttim. Bir dakika bu adam beni görmüyordu ki. Kendine gel Zümra dedi zihnimin karanlık tarafındaki kişi, salak mısın?

"Yavrum çok mu hastasın dükkanı da açmamışsınız" endişeli sesi istemsiz dudaklarımın kıvrılmasına sebep oldu. Seni önemsiyor.

"Ha yok şey genel temizlik, ilaçlama falan olacak o yüzden 3 gün kapalı kalacak"

"Anladım yavrum kusura bakma ben işe gideceksin diye erkenden aradım hadi yat sen bölme o güzel uykunu."

"Yok olur mu ne kusuru uyandığım iyi oldu zaten saatte 09.00 olmuş bile" ah uyuyacaktım sabahın dokuzunda mı uyandım yine? Telefonun ucundan gelen kısık gülme sesi ile donan ellerime dudaklarımda eşlik etti. Bu hayatımda duyduğum en güzel ses olabilir miydi?

"Yavrum sen bugün güzelce dinlen hadi zaten hastasın dikkat et evde ıstırahat et tamam mı" sen nasıl istersen bey diye kolundaki bilezikleri sallayarak oynayan zihnimin ucundaki kıza göz devirdim. Ben o kadar da değilim.

"Sen nasıl oldun" onunla bu şekilde konuşmak hala o kadar imkansız ve uzak geliyordu ki.

"İyiyim yavrum ben sen o güzel canını sıkma, babam geldi konuşuruz sonra dikkat et Allah'a emanet ediyorum seni" sonlara doğru gelen sesi stabilleşirken yüzüme kapattığı telefonla bir süre duvara bakakaldım. Bu adam çok odundu.

Yatağa hüzünle bakıp çoktan dağılmış uykumla ayağa kalktım. Neyse en azından erken başlamıştım güne değil mi? Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçip kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya başladım. Ayben uyanana kadar oyalanmış olurdum.

Hazırladığım masaya en son doğradığım salatalıkları da ekledikten sonra biten ekmek sepetine bakıp çayın altını kapattım. Uzun kollu eşofmanın üzerine aldığım hırka ile dışarı çıkıp bakkala doğru yürümeye başladım.

Mahallede ki kadınlar çoktan uyanmış kendi aralarında sabah dedikodusunu yaparken bahçedeki Ayten ablanın radarına yakalanmamla gülerek havaya kaldırdım başımı. Allahım bir yerden güldürüyon diğer yerden imtihan ediyon.

"Kız Zümra ayol sen neden geç kalktın hayırdır kızlar da açmamış dükkanı" valla pes. Bu kadın evin önüne ve dükkanın çevresine kamera taktırmış bizi izliyor olabilirdi.

"Ah abla sana da günaydın. İlaçlama yapıyoruz malum hijyen şart" arkada oturan bir kaç kadın da bana bakarak kendi aralarında konuşurken yan tarafımdan gelen sesle başımı çevirdim.

"Ayten sen yine mi Zümra kızımı sıkıştırıyorsun, seni mi sıkıyor kızım bu söyle bana " Songül teyze sanki mükemmel kurtarıcıydı. Birden çıkıp beni kurtarıp köşeye çekiliyordu kadın değişikti doğrusu.

"Merhaba Songül teyze, yok sohbet ediyorduk biz neyse tutmayım ben sizi " kenara çekilmiş titreyen parmaklarımı cebime koyarken koluma giren Songül Teyze beni de çekerek bahçeye yöneldiğinde donan beynim sadece kadına itaat ediyordu. Pekala neler oluyor burada?

"Ay kızım gel ben de çok bunaldım evde hani her an katil olabilirdim, e ne yapayım dışarı çıkayım dedim. Şuan Ayten bile daha hayırlı geldi gözüme, bir çay içer kalkarız olur mu?" Ben cevap verene kadar sandalyeye oturup yanıma yerleşen kadınla insanların odak noktası olurken bir an yüzümden her şeyi anlayacaklar sandım. Allah'ım ya pot kırarsam. Hayır da diyemem kadına hem Aslan'ın annesi hem de benim her zor anımda kurtarıcım oldu. Allah'ım ben az önce imtihan falan dedim büyük konuşmuşum , çok özür dilerim ne olur affet beni. Çünkü şuan tabiri caizse iki ucu boklu değnek tutuyorum.

"Şey olur tabi" dudaklarımdan çıkan zorunlu kabul ile sahte bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Sakinim.

"Ay abla sanki ne yaptım ben onların iyiliği için konuşuyorum" diyen Ayten abla önümüze çayları bırakıp geri yerine oturdu.

"Sus kız ben bilirim seni uçan kuşun bile dedikodusunu yapıyorsun kimi kandırıyorsun sen" Songül teyze kimseden çekinmeden konuşurken üzerinde bulunan gerginlik bir hayli belli oluyordu. Normalde de dobra lafını sakınmayan bir kadındı fakat bugün biraz daha sinirliydi. Tabi Aslan sağ olsun.

"Abla kırdın kalbimi. Ama üzülme bak ben kırılmıyorum sana" kendi kendine gönlünü alan kadına şaşkınlıkla bakarken önümdeki çaydan bir yudum aldım.

"Songül abla şu aralar sinirli misin sen biraz" masanın ucunda kızıl saçlı tombul kadın konuşurken gerginlikle derin bir nefes aldım. Teyze görmüyon mu kadın bomba gibi patlamaya hazır ne kurcalıyorsun , diyen diğer yanıma bu sefer hak verdim. Canına mı susadın?

"Ne alakası var Cangül her zaman ki halim benim, kızım sen ne yapıyorsun nasılsın" kadının yüzüne bile bakmadan konuşan Songül teyze bana doğru döndü sakince. Sanki yüzümden bir şeyler okuyormuş gibi bakan derin gözleri her bir santiminde gezerken istemsiz yerimde toparlandım.

"İyiyim sağ olun siz nasılsınız" gergin olan bedenim iyice sıkılaşırken boğazımı temizledim hafifçe.

"Nilüfer çok hasta demişti gittin mi doktora" ilgili ses tonu ile doktor dediğinde ardı ardına yutkundum. Oğlun evde tedavi ettirdi teyzecim, sağ olsun çok ilgiliydi mi diyecektim yani.

"Yok hafif soğuk algınlığıydı zaten ilaç kullandım toparladım biraz" içime iyice kaçmıştı sesim. Bu kadın senin müstakbel kayınvaliden diye bağıran yanımı sessize almayı çok isterdim şahsen.

"Aman kızım sen dikkat et ben yine de ıhlamur kaynatayım sana bugün gel iç olur mu" gel mi? Size mi geleyim. Allah'ım cidden neden ama.

"Şey gelmeyi çok isterdim ama Sevim Teyze çağırmış ona gideceğiz siz de gelin" mahcup sesimle konuşurken birden kahkaha atmaya başladı.

"Ay kızım neden mahcup oluyorsun ha Sevim ha ben ne fark eder sonra gelirsin" ailecek vardı bence bir şey bunlarda da.

"Olur şey ben kalkayım malum arkadaşım da bekler size afiyet olsun teşekkür ederim çay için" arkama bile bakmadan kaçar adımlarla bakkala uğrayıp eve girdiğimde hala düzensiz soluklarım devam ediyordu. Utanç her yanımı sarmış kadına karşı mahcup hissetmeye başlamıştım.

"Aaa Zümra sen ne ara çıktın dışarı. " Ayben gözünü kaşıyıp konuşurken yeni uyandığı belli olan haline gülerek masayı gösterdim.

"Çok oldu kadınlarla sohbet bile ettim. Sen niye uyandın" masanın üzerine bıraktığım ekmekleri paylaştırıp çayları doldurdum.

"Sevim teyze aradı kuzum bizi çağırıyor seni merak etmiş illa ıhlamur içmeden iyileşmez benim kızım diyor" sesini değiştirip Sevim teyzeyi taklit ederken gülerek yerime oturdum. Ah kalp kalbe karşıymış diye buna derdim ben.

"Tamam gideriz kahvaltımızı yapalım da"

Üzerime giyindiğim sarı uzun elbiseye bakarken uzun olan siyah saçlarımı da örmeye karar verdim. Hava sıcaktı biraz bugün. Çalan telefonumla aynanın karşısından çekilerek arayana baktım. Aslan ismi neredeyse iki saat önce düzelen kalp ritmimi tekrardan yükseltirken yutkunup aramayı cevapladım.

"Efendim"

"Yavrum ne yapıyorsun" yavrum diyen diline kurban diye bir an bağıracak gibi olsam da kendimi frenledim. Sakin kızım.

"Sevim teyzeye gideceğiz de hazırlanıyordum sen ne yapıyorsun"

"Ben de hala ofisteyim de bir arayım dedim. hani dinlenecektin bugün" huysuz çıkan ses tonu ile konuşurken gülümseyerek aynadan kendime baktım.

"Evet ama ıhlamur içmeden iyileşmez mişim annen öyle söyledi" annen derken baskıladığım sesim ile konuşmaya devam ettim "sabah karşılaştık da o zaman söyledi"

"Hmm iyi söylemiş nasıl sakin miydi biraz?"

"Çok gergin Aslan bir an korkmadım değil yani"

"Korkma yavrum onun siniri bana geçmiştir bile" sakinleştiren sesi her yanımı sarmış bedenimi mayıştırırken derince nefes aldım. Acaba o da benim gibi hissediyor mudur?

"Neyse ben hazırlanayım beklemesinler olur mu"

"Tamam yavrum dikkat et kendine"

Telefonu kapatarak saçlarıma uzandım.

İki saate yakındır Sevim teyzelerde oturmuş önüme koyulan ıhlamurla bakışırken memnuniyetsizliğimi belli etmeden gülümsemeye çalıştım. Ihlamur sevmezdim ki ben. Karşımda oturmuş Songül Teyze elindeki çaydan bir yudum alarak etrafa bakındı.

"Sevim diyorum ki akşam beraber bahçede yemek mi yesek havalar soğumadan"

"Ay iyi düşündün valla ahretliğim yiyelim tabi hem kızlar da işe gitmiyor güzelce otururuz." akşam yemek demek Aslan ve ailesiyle bir arada olmak demek. Ah benim küçük kalbim buna nasıl dayanacaktı acaba?

"Kız duydun mu seninki de gelecek" dört yanımı sarmış zebani gibi başımdaki kızlara baktım.

"Aslı sessiz ol biraz" yüzümdeki ifadeyi bozmadan konuşurken bir yandan da tebessüm etmeye çalışarak ıhlamuru yudumluyordum.

"Ay sanki öğrenmeyecekler söyle kurtul kuzum" Ayben de bir diğer zebani olarak görevini üstlendiğinde bıkkınca nefes verdim. Benim arkadaşlarım neden böyleydi.

"Seni de göreceğim Ayben sen dur " umursamazca söylediklerime omuz silkerken telefona çevirdi bakışlarını tekrardan. Allah'ım sen olayı biliyorsun bir tane de bu kıza ver de görsün gününü.

"Abla ben şeyi çok merak ediyorum sen abime abi mi diyeceksin yoksa Aslan mı ya da aşkım mı?"

"Eben diyeceğim Nilüfer oldu mu, kızım zaten gerginim niye geliyorsunuz üzerime" çaktırmadan konuşmaya çalışan halime kendi aralarında dalga geçerek gülmeye başladıklarında acaba dedim ben nerde yanlış yaptım da bunlar denk geldi bana?

"Kız Aslı niye gülüyorsun öyle sen bakayım hem kalk kaynananlar falan da gelecek akşama yemek hazırlamaya başlayın Ayben sende yardım et kuzum " Sevim teyze içime soğuk sular serperken onlara sinsice sırıtarak geriye yaslandım. Benim ayağa kalkmam yasaktı.

"Nilüfer sende kalk çabuk tatlı yap sende yardım et kızım birazdan gelirler zaten abinler oyalanma " Songül teyze de dahil olurken gülerek ıhlamur dolu bardağı diktim kafama oh müstahak size.

"Kiz kime diyrum valla terlik geliyo kalk çabuk ha benum laz damarimu atturma valla kirarum o çarpuk bacaklarinu" Nilüfer korkuyla mutfağa kaçarken ardından gülerek birbirlerine bakan kadınlardan bir an korktum. Ben de mi gitseydim ki. Evet evet bende gideyim orası daha güvenli geldi bana.

Sandalyeden kalkınca kendi aralarında konuşan kadınlar birden bana dönünce olduğum yere mıhlanıp elime boş bardağı aldım.

"Şey ben bardağı bırakayım"

"Kızım sen bıraksaydın bak Zümram senin hastalığın kötü oluyor yorma kendini" diyen Sevim teyzeyle tebessüm belirdi yüzümde. Bu kadının hakkını ödeyemezdim ben.

"Yok ben biliyorum kendimi sen hiç merak etme hemen bırakırım bir de hava alayım gelirim olur mu"

"Tamam kızım çok durma gel yanıma ateşini ölçücem daha" başımı sallayarak koşar adım mutfağa girdim. Başlarına yemeni başlamış kızlar harıl harıl yemek yapmaya çalışırken sandalyeyi çekerek oturup bir sigara yaktım. İlahi adalet buydu işte.

"Çalışın çalışın güzel olsun yemekler" içime çektiğim dumanı keyifle verirken isyanla konuşan Nilüferle kahkaha attım.

"Hayır bu nasıl gelin. Ya ben mi görümcelik yapamıyorum acaba?" hayır canım ben üstten torpilliyim diyen diğer yanıma bir beşlik çakarak geriye yaslanıp patlıcanları soyan Aslı'ya döndüm.

"Aslı patlıcan kebabı mı yapıyorsun senn" en sevdiğim yemeklerden biriydi.

"Evet kuzum bir şey yemiyorsun zaten belki bunu yersin Zümra çok zayıfladın bak valla kızacağım artık sana " anaç tavrı ile konuşurken bir yandan da yaptığı işe devam ediyordu.

"Konuş kardeşim valla evde de yemiyor artık zorla tutacağım ağzına anlamadım ki hiç mi acıkmıyor" diyen Ayben de pirinçleri ıslarken biten sigaramı atıp yanlarına doğru yürüdüm.

"Bende yardım edeyim ya ne olur içeri göndermeyin beni çok geriliyorum." masum kedi bakışları atıp bir yandan da bulduğum önlüğü giymeye çalışıyordum. Gerçekten geriliyordum.

"Tamam ama oturarak yapman şartıyla"

İki saatin ardından masayı kurmaya devam eden kızlara uzaktan uzaktan bakarken önümdeki nane limonu elime aldım. Evet sadece yarım saat durabilmiştim yanlarında. Songül teyze mutfağa gelip çeke çeke geri getirmişti. Hayır da diyemiyordum kadına. Oturmuş el mahkum önümdeki nane limonla bakışıyordum.

"Zümra seninle bir şey konuşacağım kızım ben" Sevim teyze ciddileşerek yan tarafıma yaklaştırdığı sandalyesiyle bana doğru döndüğünde bardağı masaya bırakıp bende ona doğru yöneldim.

"Bir şey mi oldu Sevim teyze"

"Yok kızım ahretliğim yabancı değil zaten o yüzden hemen konuşayım dedim haber bekliyorlar benden" haber mi, hayırdır inşallah.

"Hayırdır bir sorun mu var?"

"Kız Sevim bende merak ettim çatlatmasana"

"Aslı'nın nişanında bizim Nergis'in oğlu seni görmüş çok beğenmiş eğer he dersen bi tanışmak istiyor" gerilen bedenimle diğer yanımda oturan kadına baktım. Ne yaptın Sevim teyze sen? Tam dudaklarımı aralamış cevap verecekken tekrar konuşmaya devam etti "Bak kızım hemen reddetme bende sevdim bu çocuğu, ben tanırım zaten ailesini seni görmüşler çok beğenmiş çocuk , sana ulaşmaya çalışmış ama sosyal medya hesabından bulamamış annesine söylemiş, işi de var yakışıklı sarışın da bir çocuk yaşında geldi zaten" Sevim Teyze konuşmaya devam ederken duyduğum sesle başımı bahçe kapısına çevirdim.

Kapıda dikilmiş Aslan kıpkırmızı olmuş yüzü ve keskin gözleriyle gözlerimi delerken yumruk yaptığı ellerine baktım usulca. Duymuş mudur diyen diğer yanıma inat olsun diye tekrar konuşmaya başladı Sevim teyze

"Bak kızım çocuk yakmış abayı sana valla demedi deme çıkar bir gün karşına konuşmak ister hani bir defa konuşmaktan bir şey çıkmaz beğenmezsen söylersin"

Sevim teyzenin sözleri ile daha ne kadar gerileceğini düşündüğüm adam gözlerinden ateş çıkaracakmış gibi tüm bedenimi deşerken korkuyla yutkundum. Sen yaktın beni Sevim teyze. Sen ne ettin Sevim Teyze.

 

Loading...
0%