Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@sahrakendirci

Hayatta bazen ciddi ciddi sorguluyordum acaba ben neden rezil oluyorum? Rabbim'i kızdıracak bir şey mi yaptım ya da neyi yanlış yapıyorum diye. Çünkü şu ortasında kaldığım durumun izahı olamazdı. Bakın ciddiyim olamaz yani. Utançtan yerin dibine gireyim diyorum fakat karşımdaki adama olan öfkem ve inadım yüzünden birden kuyruğu dik tutup ayağa kalkıyorum hani öyle saçma öyle rezil bir durum anlatabiliyor muyum.

Ne yapıyorsun Zümra şuan burada diyorum ama cevap yok işte. Hayır adam öpecek sanıyorum ilk öpücüğüm diyorum tamam diyorum hazırım aldığım soru karşısında dudaklarım öne bükülmüş anlatamam arkadaş anlatamam ya. Bir de yüzsüz yüzsüz geçmiş karşıma haklıymış gibi triple çay içmez mi? Vur diyorum bardağı kafasına ama malum sol tarafımda oturan Ali abi hiç imkan sağlamıyordu bu duruma. Bak yine aklıma getirdim bu adamın yüzüne nasıl bakacaktım ben. Tövbe tövbe basmış gibi davranıyordu. Değişik imalar farklı farklı göz devirmeler. Kaç yaşında adamsınız değil mi yakışıyor mu şu durum.

"Ya kardeşim kusura bakma ben böyle basmış gibi oldum tekrardan özür dilerim yenge" evet emindim ben artık zevk alıyordu şu halimden. Kaçıncı söyleyişiydi saymamıştım ben doğrusu.

"Ali hiç üzgün gibi durmuyorsun bak sinirlendirme beni madem üzgünsün niye kahvaltıya kaldın lan gitsene" çayını sinirle masaya vuran adama çevirdim başımı. Acaba bu sinirinin kaynağı hala bir isim alamadığından mıydı? Hayır ben de bilmiyordum ismini ne bu ısrar?

"Kalbimi kıracak gibi oldun kardeşim ama olsun ben affettim" Elindeki ekmeğe reçel sürerek ağzına atan adama bakamıyordum bile.

"Lan oğlum bilerek mi yapıyorsun kızı utandırma artık. Görende yatakta bastın sanacak" öyle olmaz Aslan öyle ölmem ben. Sen ne yap biliyor musun şu köşedeki bıçağı al kafama sapla.

"Aslan" mırıldanarak adını söylediğimde tek kaşını kaldırarak gözlerimin içine baktı.

"Ne yavrum yalan mı uzanmış konuşuyorduk ne var bunda asıl sorun bu cibiliyetsizin eve ahır gibi girmesi ver lan anahtarı bana " sinirle dudaklarımı ısırdım. Evet ne vardı bunda dimi?

"Zümra biliyor musun buna iyilik yaranmıyor pansuman yapayım diye geldim ben ama şu yaptığına bak terbiyesiz" oldukça ciddi konuşan adama döndüm birden alındı diye. Parlayan gözleriyle birden göz kırparak konuşmasına devam etti "e tabi haklı neyi böldüysem atamamış enerjisini affettim ben kardeşim" gözün kopsun Zümra. Sen bu merakla gidersin tahtalı köye. Hayır yapma abi şunu. Elimdeki bardağı yutkunarak masaya bırakıp başımı iyice eğdim aşağı. Tavus kuşu olaydım da gömeydim betona başımı.

"Lan kardeş katili yapacaksın beni" Aslan çatalı birden Ali abiye fırlattığında şokla ona baktım.

"Aslan ne kadar ayıp" kınayarak masadan kalkıp yeni bir çatal uzattım ona "seni düşünmüş sonuçta" sanki hiç böyle şeyler yapmıyormuşum gibi yerime geri oturdum. Aklıma Nilüferle halimiz geldi. Çok mu benziyorduk. Yumuşama Zümra yumuşama kızım şuan sırası değil.

Çalan kapı ile hızla Aslan'a baktım. Kim gelmişti. Ya Songül teyze geldiyse. Allahım ikinci basılma vakası çok değil mi hani en iyisini sen bilirsin de.

"Sakin olun ya Sametler gelecekti ben açarım" ler mi? Lerin içine kim giriyor mesela? Ali abi kapıya bakmaya gittiğinde hızla Aslan'a döndüm. Siyah gözleri çoktan üzerimde toplanmış yüzümü keşfe çıkmıştı. Bir an ne söyleyeceğimi unuttum.

"Aslan nasıl konuşuyorsun öyle yatak falan" birinin duymasından korkarak fısıldasam da beni takmadan sert sesiyle konuşmaya başladı.

"Yavrum yalan mı sabahtan beri utançtan halden hale girdin sen benim sevgilim değil misin ister uzanırım ister ya-" mutfağın kapısından gelen seslerle ayağa kalkıp dudaklarını kapadım hızla. Konuşma artık ne olur ya.

"Ya ne yapıyorsun bağırma"

"Züm- ra kanka ne yapıyorsun adamın ağzını niye kapattın" Aslı kapının önünde durmuş bize bakarken sahteden gülerek elime ekmek aldım.

"Ay Aslı ahahah sen mi geldin hahah bende şey Aslan'a ekmek tuttum da niye kapatayım onu verdim işte haha hoş geldiniz" saçmalamak nedir diye soran olursa bu cümleyi gösterebilirsiniz. Hiç sorun değil yani. Elimdeki ekmeği hızla Aslan'ın ağzına tıktığımda gülerek kaşını kaldırıp yanındaki sandalyeye düşürdü bedenimi

"Ay bende dedim ne oluyor. Hoş bulduk kuzum" masaya oturduklarında arkalarından giren Ali abi yine ima ile yerine yerleşti. Bitmeyecekti.

"Aslan nasıl oldun kardeşim" ortamdaki farklılığın farkına varan Samet abi tek kaşını kaldırmış yüzlerimizi incelemeye başlamıştı bile.

"İyiydim kardeşim. Şu gelip keyfimi kaçırana kadar çok iyiydim." uzatacaktı kapatmaya da niyeti yoktu. Çok güzel.

"Lan Ali şimdi de bunlara mı sardın oğlum ne istiyorsun oğlum bizden salsana git sevgili bul kendine" Samet abi de aynı dertten yakınmaya başladığında Nilüfer'in ruh eşini bulmuştum. Evet kesinlikle Ali abi Nilüfer'in erkek versiyonu olmalıydı.

"Aşkım karışmasana tekrar sarmasın bize ne güzel yeni kurbanlar bulmuş işte" Hain . Arkadaşını satar mı insan sen nasıl bir insan oldun Aslı tanıyamıyorum seni artık.

"Neyse ben asıl şey dicektim bugün hep beraber dışarı çıkalım diyoruz şöyle güzel bir yemek yeriz hem sizin de kutlama yemeği olur " Samet abi Allah senden razı olsun konuyu ne de güzel çevirdin sen öyle.

"Bilmiyorum kardeşim Zümra ne derse" üzerine reçel sürdüğü ekmeği önüme uzatan adam topu bana pasladığında uzattığı ekmeği alıp dudaklarıma götürdüm.

"Lan Aslan ben bilmem eşim bilir de de tam olsun" Ali abi sanki sabahtan beri uğraşmıyormuş gibi konuşurken hırsla çiğnemeye başladım ekmeği. Sakin ol kızım.

"Derim lan onu da derim sana ne "

"Tamam kardeşim demedik bir şey dersin sen " kendi aralarında tartışırlarken bana dönen Samet abi ile Aslıya baktım.

"Şey fark etmez ama mahalle dışında olsun olur mu "

"Okey tamam olur kuzum zaten bizim mekana gidelim dedik bizde ay çok güzel olacak ben kızlara da söyledim ya çok eğlenceliii" Aslı her zamanki gibi neşeyle konuşurken gülerek ardıma yaslandım. Şey sanırım güzel olacaktı.

Sonunda herkes gittiğinde saate baktım hüzünle. Sözde kahvaltıdan yeni kalkmıştık fakat çoktan dörde gelmişti saat. Sohbet muhabbet derken e birde geç kalkmıştık zaten. Zaman ne ara geçmişti çözememiştim. Masada kalan son tabağı da tezgaha koyduğumda belimin üzerinden sarılan kollarla yerimde sıçradım.

"Yavrum bırak hadi gel" boynuma sürdüğü sakalları ile huylanarak geri çekilmeye çalışsam da demir kadar sert kolları buna engel olmuştu.

"Yı-yıkayım gelirim sen geç" etrafımı saran toprak kokusu ciğerlerimi şenlendirmişti bile. Sırtımı yasladığı göğsünden yayılan sıcaklıkla uyumak istedim. Orada saklanmak.

"Olmaz yavrum zaten yalnız kalamadık bir türlü sonra hallederim ben zaten birazdan giderim dersin" bir çocuk gibi trip atarak konuştuğunda başımı yüzüne çevirdim. Boncuk boncuk bakan gözleri kirpiklerinin arasından yüreğimi durduracak gibi bakıyordu. Hafif kirli sakalı onu daha da olgun göstermiş ayrı bir ağırlık katmıştı yüzüne. Bir an dedim bu adam benim mi diye, sorguladım yine kendimi. Çünkü mümkünü yokmuş gibi geliyordu. Bu adam beni mi seviyordu? Eğer bu rüyaysa ben hiç uyanmamaya razıydım. Güzel bir ölüm olurdu.

"Yavrum ne düşünüyorsun" dudaklarını aralayarak konuştuğunda hafifçe ortaya çıkan gamzesine dokundurdum bakışlarımı. Bedenimi tamamen ona çevirip parmağımı gamzesinin olduğu yere dokundurdum.

"Eğer rüyaysa bu yaşadıklarım hiç uyanmamayı diliyordum. Güzel bir ölüm olmaz mı?" gözlerimi yüzünden alamıyordum. Bu adam çok güzeldi. Alnını alnıma hafifçe vurduğunda gözlerine diktim gözlerimi. Kararmış gözleri sanki her bir düşüncemi görüyormuş gibi bakıyordu. İşte bu andan öylesine korkuyordum ki. Sanki ona olan sevgimin büyüklüğünü görüyordu.

"Güzel bir ölüm olurdu ama bende seninle birlikte ölürsem başka türlüsünün imkanı yok" dudaklarımı söyledikleriyle gamzesinin üzerine bastırdım. Dudaklarıma batan sakalları güzel bir his bırakırken geri çekilmeden kokusunu derinde içime çektim.

"İmkanı olamaz zaten"

Geç kalmanın vermiş olduğu panikle hızla saçlarımı topuz yapmaya çalışırken bir yandan da makyajımı yapıyordu Ayben. Demiştim ben Aslan'a, gideyim demiştim ama dinleyen nerde. Neymiş o da benim gibi hazırlanacakmış ta ben neden panik yapıyormuşum. Yahu adam aynı mı bizim hazırlanmamız.

"Tamam oldu bence " önümden çekilen Ayben'le aynadan yüzüme baktığımda oldukça sade makyajıma zıt kaçan bordo dudaklarıma baktım.

"Ayben çok sürmemiş misin sence de"

"Saçmalama Zümra sakın silme bak zaten silsen de çıkmaz " aynadan tekrar şöyle bir üzerime bakındım. Üzerimdeki bordo elbisenin göğüs dekoltesi ve düşük omuzları vardı. Uzun boyuna nazaran bacağımın bir hayli yukarısından başlayan yırtmacı ile günlük halini gecelik bir elbiseye bırakmıştı.

 

Zül sesi ile aynanın karşısından çekilerek yatağın üzerindeki telefona uzandım. Aslan'ın adı ekranda parlarken Ayben elindekileri bırakarak dışarı çıktı.

"Alo"

"Yavrum hazırlandın mı?" sadece bir saat önce yanında olmama rağmen özleminden kavrulmam normal miydi?

"Evet hazırım çıkacağız birazdan"

"Tamam yavrum mahallenin çıkışında bekliyoruz o zaman"

"Tamam görüşürüz" hızla telefonu yatağa atarak son bir kez aynada kendime baktım. Güzel olmuş muydum acaba? İlk defa çıkıyorduk sonuçta bu şekilde. Yanına yakışır mıydım ki. Of keşke ne giyeceksin diye sorsaydım.

Sonunda evden çıkabildiğimizde bir hayli kısa olan elbisesi yüzünden kırk saat Ayben'in ayakkabılarını bağlamasını beklemiştim.

"Kız bu çok mu kısa ya önceden bu kadar kısa değildi sanki" üzerindeki elbiseyi bir o yana bir bu yana çekiştiren Ayben'e döndüm. Vardı onda bir haller.

"Ayben neyin var senin takılmazdın sen böyle şeylere" şüpheyle yüzünü inceledim. Gözlerini kaçırarak yürümeye başladı.

"Ay Zümra alemsin sende ha hadi bak Ayten ablaya yakalanmadan gidelim" lafı kapatmaya çalıştığını görmezden gelerek ayak uydurdum. Ben elbet bulurdum ne olduğunu.

Mahallenin sonunda üç araba arka arkaya dizilmiş bizi beklerken etrafa bakınarak hızlandım. Tek tük insanların olduğu sokak akşamın karanlığına doğru bulanmaya başlamış tanıdıklar yoktu. Siyah Mercedes' in kaputuna yaslanmış adam geldiğimi fark etmeden elindeki sigarasını yakmaya çalışırken başını kaldırdığında şokla dondu. Ayaklarımdan başlayarak tüm vücudumu süzüp gözlerimde takılı kaldı. Sertçe yutkunarak kaputtan ayırdığı bedenini bana doğru yaklaştırmaya başladı.

Üzerine giyindiği koyu mavi gömleği ve siyah pantolonuyla sportif hali biraz duraksamama sebep oldu. Genelde takım giyindiği için bu hali gözüme farklı gözükmüştü. Daha karizmatik.

"Yavrum" elini belime kayarak bedenimi kendine çekti. Alnıma dokundurduğu dudakları bir süre orada kaldığında geridekilere baktım. Bizimle ilgilenmiyorlardı.

"Aslan çok yakışıklı olmuşsun" fısıldayarak hafifçe geri çekilerek yüzüne baktım. Çattığı kaşlarıyla yutkunarak belimdeki elini daha da sıkılaştırdı.

"Yavrum eve mi gitsek biz" aniden sorduğu soruyla geriye çekildim. Ayıp olurdu. Söz vermiştik hem bende gitmek istiyordum.

"Olmaz Aslan"

"Yavrum bence evde daha çok eğleniriz hı" oldukça ciddi görünen yüz ifadesi ile konuşurken belimdeki ellerine uzandım.

"Hayır bence hep beraber de eğleniriz" parmaklarımı geçirdiğim parmakları ile bedenini onun izin vermesiyle ileri çekerken gülerek diğerleriyle de selamlaşarak Aslan'ın arabasına bindim. Arkadaki Nilüfer ve Ayben'e döndüm. Nilüfer'in beyaz tenine nazaran giyindiği siyah elbisesi dizlerinin biraz üzerinde kalmış. Oldukça çekici bir hal katmıştı ona.

"Ay abla çok güzel olmuşsun ay ben bu günleri de mi görecektim ya ah annem de göreydi şu halinizi maşallah püüü" biraz önceki asilliğini sanki mahalledeki bir teyze gibi üzerimize tükürerek yıkan Nilüfer' e baktım. Bu kız cidden tuhaftı.

"Kız Nilüfer boşver onları ben nasılım hı güzel olmuş muyum" Ayben Nilüfer'i kendine doğru çevirdiğinde yanımdaki arabayı süren adama döndüm. Gözlerini dikkatle yola dikmiş tuttuğu parmaklarımı okşuyordu.

Yarım saatin ardından Salih abinin mekana vardığımızda duran arabayla kemeri çözerek kapıyı açtım. Dalgaların kıyıya vurma sesleri bir melodi misali kulaklarımın içine girerken gözlerimi kapayıp uzunca nefes aldım. Çok özlemiştim burayı. Buradaki sakinliği, huzuru. Omuzuma atılan kola ve çekildiğim sıcaklıkla gözlerimi açarak yanımdaki adama döndürdüm başımı. Gözünü kırparak dudaklarını araladı

"Yavrum hatırladın mı burayı" yaramaz bir çocuk misali ima ile konuştuğunda kolumu beline sararak gülümsedim.

"Hatırlamaz mıyım hiç yanıma gelip oturmuştun" alnıma dudaklarını bastırarak bizimkilerin peşinden girmeye başladığında mekanın normalinden fazla kalabalık olmasıyla bir an tutuşu sıkılaşır gibi oldu.

"Yavrum hala eve gidebiliriz" fısıldayarak konuşurken onu duymazdan gelerek her zamanki yerime geçtim. Yanıma yerleşen adam elindeki ceketi sandalyenin ardına asıp kolunu masamın ardına dayadı.

"Zümra kızım hoş geldiniz" Salih abi masanın yanına geldiğinde gülerek başımı salladım.

"Abi hoşbuldum nasılsın iyi misin?"

"Ben iyiyim kızım da sen nasılsın bakalım" göz kırparak Aslan'ı işaret ettiğinde elimi yanımdaki adamın elinin üzerine bıraktım.

"Aslan benim sevgilim bunlar da mahalleden abi" sevgilim kelimesi heyecanla dudaklarımın arasından dökülürken masadan oo sesleri yükseldi.

"Sende hoş geldin delikanlı " bir baba tavrıyla selam veren Salih abi siparişleri alıp ayrıldığında başımı sohbet edenlere çevirdim.

Göktuğ abi, Ali abi, Nilüfer Samet abi, Aslı,Ayben ,Onur hepsi bir şeyler konuşuyordu. Geriye yaslanarak başımı denize çevirdim. Güneş neredeyse batmış gece gökyüzünü kaplayama başlamış tam ufuktaki kızıllık yerini almıştı. Derin bir nefes aldım.

"Yavrum özlemiş misin" kulağımın dibinden gelen sesle başımı yana çevirdim. Bir hayli yakın olan yüzü gözlerime ziyafet sunarken başımı salladım usulca. "Ben seni hep getiririm sen yeter ki böyle mutlu ol. Gözlerin böyle baksın hep"

"Ooo olan var olmayan var bu ne ya tamam anladık yenisiniz de bizde buradayız hani bilin istedim" Ali abi en güzel anların katili misali ortaya atılırken utanarak geri çekildim.

"Ali sana ne lan" sakin tutmaya çalıştığı ses tonuyla konuşan adamın elini tuttum. Kasılan bedeni anında gevşerken gülerek sohbetlerine katıldım.

Herkes çakırkeyif olmuş kahkahalarla sohbet ederken omzuna yaslandığım bedene biraz daha verdim yükümü. Ali abi lise anılarını anlatıyordu. Hepsi aynı lisede okumuşlardı anlattıklarına göre. Ve oldukça komik anıları vardı. Artık gülmekten karnıma ağrılar girecekti.

"Sonra işte Aslan'a attım suçu" gülerek susan Ali abiyle yaslandığım adama çevirdim başımı.

"Sen ne yaptın peki"

"Güzelim ne yapıcam güzelce yedim dayağı oturdum yerime" masadan tekrar kahkahalar yükselirken gözüm köşede sessizce oturan Göktuğ abiye döndü. Elindeki rakı bardağını çeviriyor bir şeyler düşünüyordu. Burada olmadığı belliydi aklının. Ciddi yüz ifadesi ile sanki bardağı öldürecekmiş gibi bakarken Ayben' ve Aslı'nın da bizim anıları anlatmaya başladığını görünce onlara verdim kulağımı.

"Aslan ben lavoboya gidip geliyorum " saat gece on bire doğru gelirken yaslandığım bedenden ayrılarak omuzuma bıraktığı cekete sarıldım. Tutmaktan patlayacaktım neredeyse. Kimse de kalkalım demiyordu.

"Gel güzelim bende eşlik edeyim sana" ayağa kalkarak bedenimi tekrar kollarının arasına çekerek yürümeye başlayan adama ayak uydurdum.

"Aslan sen biraz fazla mı sahiplenicisin bana mı öyle geliyor" hafif çakırkeyif halimle biraz gevşeyen dilimle gülerek ona baktım.

"Ne alakası var yavrum ben sana eşlik ediyorum centilmen bir adamım sonuçta" bir an durup yüzüne baktım. Sert yüzü ciddiyetle yüzümü tararken tekrar yerime geçerek gülmeye başladım.

"Öylesindir tabi centilmen adam seni" dışarıda kadınların olduğu kapının yakında durup Aslan'a döndüm "Centilmen adam oraya kadar gelmene gerek yok şu köşede beni bekle geliyorum "

"Tamam yavrum buradayım ben" mazallah bir sürü kadın vardı sonuçta bir de tuvalete kadar gelmesine gerek yoktu yani. Köşeyi dönüp tam adım atacaktım ki karşımdaki çiftleri görünce duraksadım. Bunlar ne yapıyordu ki?

"Nilüfer cevap ver bak sakin olmaya çalışıyorum tamam mı ama olamıyorum" Göktuğ abi elini saçlarının arasında gezdirip sinirle konuşurken karşısındaki Nilüfer geriye doğru çekildi.

"Neden sana hesap veriyorum acaba Göktuğ abi sen kim oluyorsun " ikisi de sinirlerinden bağırarak konuşurken hızla arkama bakındım. Aslan sırtını dönmüş telefonla konuşuyordu.

"Kim miyim ben öyle mi küçük hanım lan sevdiğim kadına hesap soramaz mıyım ben " Göktuğ abi bağırarak konuştuğunda şokla yüzüne baktım. Bir dakika sarhoş olamazdım değil mi?

"Ne" şokla bende bağırarak konuştuğumda ikisi de hızla bana döndüler.

"Zümra"

"Zümra Abla"

"Yavrum ne oldu"

Loading...
0%