Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@sahrakendirci

"Aslan"

Şokla karşımda ki adama bakıyordum. Ne işi vardı gecenin bu saatinde . Ağacın gölgesinden çıkarak yavaşça yanıma doğru yaklaştı. Siyahın en koyu tonundaki gözleri üzerimde dolaşıyordu. Şoktan kasılan bedenim ve tutulan dilime lanet okuyarak kelimeleri toparlamaya çalıştım kafamda. Bu adam manyak mıydı ? Gece gece ya biri onu burada görürse , ne olacaktı o zaman ? Ayten Ablanın diline düşmek zaten bir faciaydı. Bir de diğer mahalleli ile mi uğraşacaktım? Yan evin üst katından gelen sesle içinde bulunduğum andan sıyrılarak hızlıca gözlerimi karşımdaki adamdan oraya çevirdim. Kadının biri balkona çıkmış etrafı gözlüyordu. Ayten Abla? Gözlerini bizim bahçeye çevirmesi ile karşımdaki adamın konuşması bir oldu.

"Zümra"

Aklıma gelen ilk şeyi yaparak hızlıca Aslan'ın üzerine yürüyüp boyumun el verdiği kadarı ile ellerimi dudaklarının üzerine kapayıp ağacın altına itekledim. Görmüş müydü acaba. Görmemiştir değil mi? Hayır görse seslenirdi , seslenmediğine göre görmemiştir. Hayır , ya gördüyse Allah'ım nasıl açıklardım şu durumu. Mahallede bile kimse ile yan yana görünmemek için ultra bir çaba gösteriyordum laf söz olmasın diye. Kadın evimin bahçesinde gecenin şu saatinde bir adam görürse üstelik karşısında beni, neler söylerdi değil mi? Daha bu sabah ortada hiçbir şey yokken o kadar şey söylemişlerdi. Şu duruma tanık olsa ağzını da kapatamazdım. Öldürsem susmazdı bu kadın .Mezardan çıkar anlatır geri dönerdi. Ya Sevim Teyze resmen başını ağrı-

"Girdi içeri" kulağımın dibinden gelen sesle başımı yana doğru çevirdim. Siyahın koyu tonundaki gözler bir hayli yakınımdan yüzümü talan ederken ne söylemek istediğini anlayamamıştım

"Hı" yakınlığımızın vermiş olduğu sersemlik ile tamamen ne düşündüğümü unutmuştum. Şey ne diyorduk en son.

"Ayten Abla diyorum girdi eve" sert sesi ile kendime gelerek bulunduğumuz pozisyona baktım. Resmen adamı ağaca dayamış üzerine çullanmıştım. Dudaklarını tuttuğumu söylemiştim ya, boynunu kavramıştım adamın. Allah'ım ne olur al beni , bu kadar olmaz, bende yoruldum. Hızlıca toparlanarak- tabiri caizse adamın üzerinden vücudumu kaldırarak- sersemce saçlarımı düzelttim. Etrafı ne olur ne olmaz diye kolaçan edip ışığın yarısını aydınlattığı yüzü ile bana dikkatle bakan adama çevirdim bakışlarımı.

"Pardon ben Ayten ablayı birden görünce yanlış anlamasın diye şey yaptım. Hani şey düşünme yani ,yanlış anlama hani dedikodu yapmayı seviyor sonuçta. Açıklayamazdım ben ,bir de bugün olanlardan sonra." anın vermiş olduğu panikle ağzıma ne geliyorsa söyleyerek derin bir nefes aldım .Sıçtın sıvama Zümra. "Iıı sen niye gelmiştin ,Nilüfer nerde" Hiç istifini bozmadan ağaca yaslanarak ayağını bir diğerinin üstüne atıp kıstığı gözleriyle dudaklarını araladı

"Seni görmek için geldim" oldu o zaman ben kaçar. Anlık olarak depara geçen kalbimle açılan gözlerimi hızlıca yere diktim.

"Niye ki"

"Bir nedeni mi olmalı" kıstığı gözleriyle ellerini cebine koyarak devam etti "Nilüfer gelmeyecek" Peki .Ne demeliydim şuan . Hayır normalde biri gecenin şu saatinde böyle bir şey yapsa yerdeki odunu alır kafasına vura vura bahçeden çıkarırdım ama adam öyle ciddi öyle kendinden emin konuşuyordu ki gerilmeden edemiyordum. Beni görmek istemesi çok normalmiş te benim verdiğim tepki anormalmiş gibi davranıyordu. Dövecek gibi bakması da ayrı bir sorundu tabi.

"Şey ben tam olarak anlamadım" evet güzel gerçekten anlamamıştım. Derdi neydi ,gündüzler çuvala girmemişti ya .

"Sen hep böyle mi çıkarsın dışarı" atladığı ve konumuzla hiçbir alakası olmayan soru ile bakışlarımı kendi bedenime çevirdim. Mavi pijama ve beyaz sıfır kollumun üzerine geçirdiğim hırka ile gayet de normal duruyordum. Gecenin şu saatinde her insan ne giyerse ondan işte.

"Gece gece ne giymemi bekliyorsun" ortamın oluşturduğu ve nedenini anlamadığım bir gerginlikle ters ters cevap verdim. Abiye giyecek halim yoktu ya.

"Neyse bu şuan konumuz değil. İyi misin? " beklemediğim soru karşısında yüzüne baktım. Kötü mü gözüküyordum.

"İyiyim " Yüzüme söylediklerimi teyit edercesine bakarak uzunca bir soluk çekip sırtını yasladığı ağaçtan ayırdı.1,90 olduğunu tahmin ettiğim boyu ve geniş omuzlarıyla ben buradayım diye bağıran kendine has yüz hatlarıyla hayatımda gördüğüm en yakışıklı adam olabilirdi. Üzerime gelmeye başlamasıyla zaten ona nazaran küçük olan boyum daha da küçüldü. Bu adam gerçekten de dev gibiydi. Boyuna oranla gayet yapılı bir vücudu sahipti. Spor yaptığı her halinden belli olan bedeninden bakışlarımı yüzüne çıkardım. Attığı her adımla sanki toprak ayaklarımın altından kayıyordu. Aramızda ufak bir mesafe bırakarak usulca koluma uzanmasıyla refleksle geriye çekildim. Evet ne oluyordu şuan?

"Kolunu uzatır mısın" anlamayarak yavaşça uzattığım kolumun üzerindeki hırkayı geriye sıyırarak sabah olan yaranın olduğu yerde yavaşça parmaklarını gezdirdi. Evet bu adam sanırım doktordu. Büyük ihtimalle Nilüfer sabahki olayı anlatmıştı o da vicdan yaparak koluma bakmaya gelmişti. Çünkü bu durumun başka bir açıklaması olmazdı. "Çok acıdı mı" biraz öncekine nazaran yumuşak ve sessiz çıkan sesi ile dumura uğrayan bedenimi saran titremeyi fark etmesin diye içimden bildiğim tüm duaları okuyabilirdim şuan.

"Hayır " sonunda bulabildiğim sesimle konuşabilmiştim. Kendine gel Zümra. Kolumdan kaldırdığı siyah harelerini söylediğimin doğru olduğundan emin olmak istermiş gibi baktı. Gerçekten acımamıştı. Yüzünde anlık oluşan karmakarışık ifadeyi silip hırkamın kolunu aşağı indirip bir iki adım geri çekildi. Nefes alabilirsin kızım.

"Tamam sen geç içeri, hava soğudu zaten hasta olma"

"Peki, iyi geceler o zaman"

"Eyvallah" hafifçe başını sallayarak verdiği cevapla arkamı dönüp eve doğru ilerledim. Hiç bir şey anlamamıştım. Ne yaşamıştım ben az önce? Mutfağın kapısından içeri girerken arkama dönüp baktığımda aynı yerde duruyordu hala. Hızlıca kapıyı kapattım. Ne olmuştu az önce? Bu adam neden gelmişti. Ki Nilüfer neden böyle bir şey yapmıştı.

"Zümra sen mi geldin" içeriden seslenen Ayben ile kafamı sallayarak zihnimin her köşesini ele geçiren soru işaretlerinin domino taşları misali devrilmesini sağladım. Düşünme Zümra.

"Benim Ayben"

Üzerimdeki sersemliği atmak için silkelenerek içeri geçtim. Kanepeye uzanmış açık televizyona gözlerini dikmiş arkadaşıma biraz önce olanları anlatmak isteyen yanımı görmezden gelerek yan tarafındaki koltuğa bıraktım bedenimi. Evet konuşmamak en güzeliydi çünkü bende içine düştüğüm durumu anlayamamıştım. Uykudan ölen gözlerimi televizyona dikip devam eden diziyi izlemeye başladım. Tatlı tatlı gelen uykuma eşlik eden dizinin sesleri bir ninni misali kulağımı tırmalarken başımı elime yaslayarak bedenimi ele geçiren uykuya teslim ettim bedenimi.

"Zümra ya kızım kalk nasıl uyumuşuz burada " uzaklardan gelen tiz çığlığa eşlik eden kırılma sesiyle hafifçe aradım kirpiklerimi. "Hay ben bardağı buraya koyan kafama " Güneşin aydınlattığı evin içerisinde bir o yana bir bu yana koşan Ayben'e anlamsızca bakarak başımı yasladığım yerden kaldırdım. Koltukta uyuyakalmanın vermiş olduğu boyun ağrısı ile yavaşça esnettim bedenimi.

"Saat kaç" kuruyan boğazım sayesinde pürüzlü çıkan sesimle konuşarak masanın üzerindeki sigara paketinden bir dal alarak yaktım.

"Yedi olmuş saat .Hemen kahvaltımızı edelim de dün Sevim Teyze çağırdı gün varmış yardım eder misiniz demişti oraya geçelim." içime çektiğim dumanı sertçe dışarı üfledim. Salıydı dimi bugün.

"Tamam hazırlarım şimdi bir şeyler sen çayı koy da" biten sigarayı küllüğe atıp ayağa kalktım. Dağılmış salonda gözlerimi gezdirip tekrar seslendim "Ya da sen bir şeyler hazırla ben şu evi toplayım çok dağılmış"

Hızlıca yaptığımız kahvaltının ardından üzerime bordo diz üstü salaş elbisemi giyerek aynadan cansız görünen yüzme hafif bir makyaj yapıp saçık olan saçlarımı yandan ördüm. Ayben'inde hazırlanmasıyla evden çıkıp Sevim teyzelerin evine geçtik.

"Ay kızlar valla Allah yolladı sizi Aslı hanım kıçını bir türlü kaldıramıyor yataktan." Kapıyı açtığı gibi söylenmeye başlayan sevim teyze ile ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim. "Kahvaltı yaptınız mı ,bir şeyler atıştırın "masanın kenarına oturup Sevim teyzenin çay koyduğu bardağı elime aldım. "Yaptık Sevim teyze bir çayını içelim hazırlığa başlayalım saat dokuz olmuş" Çayları içtikten sonra hep beraber mutfağa girip ikramlıkları hazırlamaya başladı .Aslı havuçlu kek, Ayben tavuklu salata yaparken payıma düşen böreği açmakla cebelleşiyordum bende. Sevim Teyze de geceden hazırladığı baklavanın şerbetini döküyordu. "Kız o öyle mi çırpılır valla oklava ile döverim seni düzgün yap " Bir yandan hepimizi patron misali azarlayan Sevim Teyze ne ara yaptığını anlamadığım kurabiyeleri de çıkarıp masanın üzerine koydu. Allah aşkına bunca hazırlık kimeydi? "Hah Zümra bitti mi kızım atalım hemen fırına yavaş yavaş pişsin börek" Biten böreği fırına atıp masayı kurmaya içeri geçtik. "Ay oldu dimi eksik varsa söyleyin şimdi kimseye Sevim cimri dedirtmem çayı koydunuz mu bu arada"

"Ay anne fazlan var eksiğin yok valla koyduk çayı da otur iki dakika şuraya ya"

"Kızım sen bilmiyor musun bu Ayten'i diline düşen bin pişman"

"yaa öyle valla" sessizce mırıldanarak başımı yere eğdim. Kadın ayaklı gazeteydi resmen. Her güne ayrı manşet atıyordu. Elinden gelse caminin mikrofonu ile duyuracaktı olayları. Çalan kapı ile elimdeki peçeteliği masaya koyup mutfağa geçtim.

"Songül hoş geldin ahretliğim gel bak bi eksiklik var mı ?" kadının adını duymam ile alarm veren bedenimi sakinleştirmeye çalıştım. Evet telaş yapacak bir olay yoktu içeri girip selamlaşacaktım sadece. Alnımda oğlun gece evime geldi yazmıyordu ya. Hem evime de gelmemişti sonuçta. Allah'ın bahçesiydi orası dimi yani.

"Hay maşallah Sevim neler hazırladınız böyle çok güzel olmuşlar" içeri girdiğimde masanın başında duran kadınların arkasından ilerleyip yavaşça kuruyan boğazımı temizledim

"Hoş geldiniz" stresten terleyen avuç içimi elbisenin kumaşına sürterek Songül Teyzenin elini öptüm. "Ay Zümra sende mi buradaydın kızım hoş bulduk nasılsın?"

"İyiyim Songül Teyze siz nasılsınız"

"Aman aman iyi ol kızım , bende iyiyim işte nasıl olayım ev iş güç koşturuyoruz öyle." üzerimde gezinen bakışlarını çekmeden koltuklardan birine oturup omuzlarındaki şalı çıkardı. Yaşına oranla gayet düzgün fiziği ve bakımlı cildiyle oldukça genç duruyordu. Mavi tonlarındaki gözleri yumuşak yüz hatlarıyla oğlunun babasına daha çok benzediğini düşündüm. Çok sevecen duruyordu kadın. Nilüfer daha çok benziyordu annesine. Çalan kapı ile kadının üzerindeki bakışlarımı alıp kapıyı açmaya gittim.

"Ay Zümra Abla sende mi buradaydın. Çok iyi oldu şu tepsiyi alır mısın "giydiği çiçekli elbise ile gözleri kamaştıracak güzelliğe sahip olan Nilüferin elindeki tepsiyi alarak kenara çekildim. Genleri sağlamdı bunların demek ki. Hepsinin kendine özel bir çekiciliği vardı. "Gel ablacım hoş geldin gel bakalım" imalı imalı konuşup mutfağı işaret ederek içeri geçtim. Dün geceden kalma vermesi gereken bir hesap vardı hanımefendinin. Tepsiyi masanın üzerine bırakarak karşımda ne olduğunu anlamış etrafa kaçamak bakışlar atan Nilüfere döndüm. Yok bebeğim kaçışın . Tamamen benim elime düştün.

"Neden gece bahçede seni beklerken abinle karşılaşıyorum Nilüfer"

"Abla valla ben dedim abi kızar dedim ama Aslan abim sonuçta aklına bir şey koydu mu yapıyor onu"

"Nilüfer ya biri görseydi ,en azından abim geliyor deseydin , beni ne kadar zor duruma soktun biliyor musun?" Ayten abla görse ne olurdu tahmin edemiyor muydu? Hem ben gecelikle çıkmazdım adamın karşısına .Konumuza dön Zümra saçmalama .

"Abla valla ben söyledim de abim 'ben varken kim ne diyebilir' dedi ben de anlamadım telefonu da yanına alıp çıktı evden .Hem ne dedi sana ne yaptınız" suçluluk duygusundan sıyrılıp küçük Ayten edasıyla gözlerini kısarak üzerimi taradı.

"Sana ne Nilüfer "

"Of abla ya insan şurada iki anlatır ne konuştunuz valla çok merak ettim."

"Sessiz ol Nilüfer biri duyacak şimdi , sen... hem sen geç şu getirdiğin tatlıyı kes bakayım daha sinirim geçmedi içerden sesler geliyor zaten , sanırım misafirler geldi ,bende içeri geçeyim" bak bak hem bana oyun kuruyordu hem de dedikodu yapacaktı. Yok canım .Dün gece yaşadığım heyecan ve şoktan ağrıyan kalbimin hesabını sormadan tek bir kelime bile alamazdı ağzımdan.

Mahallenin bütün kadınları toplanmış sohbet ederken Aslı kenarda kaynanasının çaprazında oturmuş hanım hanım etrafı izliyordu. . Ulan Aslı bu hallere düşecek kız mıydın sen diye kahkaha atan yanımı bastırıp dönen muhabbete odaklanmaya çalıştım. Ayten Teyze'ye kızıyordum değil mi ben? Yok anam bunların hepsinin içinde yatan küçük Aytenler vardı. Kimin kızı kaçmış, kimin oğlu evlenmiş, aşağı mahallenin bakkalı Rasim Amca kahveci Halil usta ile neden kavga etmiş hepsini aynı andan konuşup aynı anda sonuçlandırabilme kabiliyetine sahipti bunlar. Konudan konuya atlayıp ortak payda da buluşup günün kritiğini yapıyorlardı.

"Kızım bu ne ya Rasim amcanın neden kavga ettiğini niye biliyorum ben ya" Ayben elindeki tabağı masaya bırakırken kadınlar fark etmesin diye sessizce konuşarak isyan etti. Ah güzelim bilsem söylerdim sana "Gün işte Ayben ne bileyim" boşalan bardakla çay doldurma bahanesi ile ayağa kalkmamla üç kadın yarısından fazla dolu bardağı fondip yaparak "Ay birde biz alalım " deyince şokla yüzlerine baktım. O çayları biraz önce koymuştum ben .Boğazları nasıl yanmazdı. "Tabi "arkamdaki tepsiyi alarak bardakları tek tek topladım. Ortamda oluşan sessizlik ve üzerimde dolan gözlerle gerilerek mutfağa geçtim. Sakin ol kızım gayet güzel sohbet ediliyor işte diyen iç sesime sağlam bir tokat geçirerek doldurduğum çayları servis ettim. Sohbet bu değildi. Birbirine yapılan nispetler, küçümseyici bakışlar ve imalı sözler sohbetten sayılmazdı.

"Ay Songül' cüm Aslan oğlum nasıl. Sağlığı sıhhati yerinde mi" oluşan gürültü kenarda oturan kızıl saçlı teyzenin konuşması ile kesilirken bütün gözler Songül Teyzeye döndü. Evet Aslan mahallenin ortak paydasıydı sanırım." İyi Gülten' cim iş güç koşuşturuyor babasıyla" elindeki bardaktan bir yudum alarak karşısındaki kadına memnuniyetsiz baktı.

"Ay çalışsın çalışsın maşallah pek bir düşkün işine . Ee yok mu düşündüğü birileri yaşı geldi artık" aha bilirdim ben bu bakışı , küçük Ayten bakışıydı bu. "Yok Gülten' cim ben karışmıyorum malum Aslan'ı tanırsınız az çok anlatmaz çoğu şeyini ,istediği varsa da zamanı geldiğinde söyler bana " helal sana kadın. Valla yılın anlayışlı annesi plaketi takılmalı sana .Ne güzel konuştun sen öyle.

"Ay Songül hani annesisin ya gençler malum aşktan gözleri kör olur doğruyu yanlışı göremezler, şöyle eli yüzü düzgün, giyinmeyi bilen, iyi aile terbiyesi almış birilerine mi baksan" Aile kelimesinin üstüne vurgu yaparak bana doğru bakan kadınla üzerime alındığım sözlerle gözlerimi kapattım. Bu kadın bana mı laf vuruyordu şimdi. "Kız bu bize mi dedi" telefonundan kaldırdığı başı ile kadını hedef alan Ayben'i dürtükledim yavaşça ."Sessiz ol biri duyacak"

"Gülten' cim valla helal olsun laf arasında' gelin kızım var ' demekte bu kadar olur yani. Sen sıkma canını gülüm ben gelinimi bulunca ilk sana söylerim"

"Vurdu gol oldu " Aslı kenardan gülerek konuşurken içime serpilen su ile rahatlayan bedenimi dikleştirdim.Kız Aslı ne ara gelmiştin yanımıza ?

"Alev kızım diye söylemiyorum çok saygılıdır Songül'cüm ama yine de siz bilirsiniz" Alev denen kadının adını duymamla gözlerimi devirdim. Şimdi anlamıştım işte asıl konuyu.

"Ee kadınlar boş verin şimdi onu bunu" ortamın saçmalığından rahatsız olduğunu belli ederek başka bir konuya atlayan Sevim Teyze ile tekrar bulunduğum sandalyede düşüncelere daldım. Aslanın babası müteahhitmiş. Aslan da mimarlık okuyarak babasının işlerini daha da büyütmüş hatta mahallenin çoğu evlerini ikisi yapmışlar. Aslan , Samet Abi, Göktuğ Abi ,Onur Abi ve Ali Abi mahallenin öve öve bitiremediği gözde delikanlılarındanmış. Başları sıkıştığında ilk onlara gider, bir sorunları olduğunda yardımlarını istermiş herkes. Bu kadar güvenmeleri ve bağlı olmaları mantığıma yatmıyordu. Yani neden bu kadar büyütüyorlardı.

"Hadi anam ben kalkayım malum Mesut Bey gelir birazdan ay Sevim Zümra kızımın yaptığı börekten koy biraz çok güzel olmuş Aslan'ım çok sever" genzime kaçan çay ile hafifçe öksürerek ayağa kalkan Songül Teyzeye baktım. Yapma kadın yanarız. Sen gideceksin bu akbabalarla ben kalıcam aynı evde. Boş imalar atma evde. "Tabi ahretliğim Zümra koyar şimdi"

"Tabi koyarım Songül teyze" el mahkum delici bakışların eşliğinde ayağa kalkarak mutfağa geçtim. Yahu beni neden katıyorsun anacım araya . Zaten insanlar tuhaf bakıyorlardı hepten stres topları olacaktım mahallenin.

"Zümra içerde neler oldu öyle"

"Kız Songül Teyze niye imalı imalı baktı sana"

"Abimle Zümra abla gece buluştularrr" ne ? Ben bu kıza güzel bir şekilde kızgınlığımı ve durumdan ne kadar rahatsız olduğumu anlattığımı sanıyordum .Neden söylüyordu kızların yanında bunu.Elimden kayan bıçağı son anda tutup duymamış gibi yapmaya çalıştım.

"Ne"

"Oha " hep bir ağızdan verdiği tepkilere karşı başımı yukarı kaldırıp sabır çektim. Cidden sabırdı. Ben altı aydır bu mahallede oturuyordum şu iki gündür yaşadıklarımı yaşamamıştım ya .Cidden sabırdı.

"Zümra bunu konuşucaz "

"Bu konu burada kapanmadı bilesin" Aslı ve Ayben saçlarını savurarak mutfaktan çıkarken birden arkalarından kedi misali bakan Nilüfere döndüler .Gidin gidin hiç sorun yok bizim ufak bir hesabımız daha var "Nilüfer gel buraya ablam seni çiğ çiğ yer bu hain" çok güzel hain de olmuştum. Hayır ne alakaydı hain dimi. Ben zaten anlatacaktım eğer anlasaydım anlatırdım ama ben de anlamamıştım ne vardı bunda bu kadar triplenecek? Böreği ve kek koyduğum tabağı alıp dışarı çıkan Songül Teyzenin arkasından ilerledim."Ay kızım sağ ol zahmet oldu sana da"

"Ne zahmeti afiyet olsun şimdiden"

"Söylerim kızım bizim beyle oğlana hadi Allaha emanet " elimdeki tabakları alarak evden çıkan kadının arkasından bakakaldım. Evet bundan sonra seçerek konuşacaktım kelimelerimi. Her şeyi ciddiye alıyordu bunlar.

Günün ilerleyen saatlerinde Aslı'nın kaynanası da kalkınca Sevim Teyze de arkasından pazara çıkmış evleri bize bırakmıştı. Kızlar benimle konuşmadan içerileri toplarken mutfağa geçtim bende .Akşam konuşurduk nasıl olsa öyle değil mi? Hem çok ta önemli değildi ki. Mutfaktan gelen sesler ile bulaşıkları makineye atan Nilüferi görünce hafifçe boynumu kütleterek gülümsedim. Hesaplaşma zamanıydı.

"Nilüfer merdane mi seversin, oklava mı ?"

 

Loading...
0%