Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@sahrakendirci

Sevim Teyzelerde toplanmamızın üzerinden tam on gün geçmişti. On gün boyunca kızların imaları bir türlü bitmemişti. Neymiş ben anlatmıyor muşum hiçbir şeyimi. Hayır ortada anlatılacak bir konu da yoktu ki. On dakika bile sürmeyen konuşma nasıl on günlük tribe dönerdi aklım almıyordu. Ki zaten o günden beri Aslan'ı üç defa görmüştüm mahallede. İlk yanımdan araba ile geçmişti, ikinci defa Samet Abilerin bahçede akşam çay içiyorlardı , son görüşümde de aceleyle bir yere gidiyordu. Kızların abarttığı bir şey olsaydı konuşurdu değil mi yani benimle. Tabi ki de ben buna takılmamıştım ama insan bir ikileme düşüyordu yani. Arkadaş baskısı çok etkili şekerim diye atlayan iç sesime hak verdim. Olmayacak şeyleri insanın kafasına sokuyorlardı.

"Zümra müşterin yoksa Gülnur'un fönünü çeker misin" Aslı'nın seslenmesiyle yıkadığım ellerimi kurulayarak içeri geçtim.

"Çekerim " diğer günlere oranla daha sakindi kuaför. Ayben üniversiteden arkadaşlarıyla buluşmaya gitmiş Aslı ile ikimiz kalmıştık dükkanda. Kızlarla bugün erken kapatıp dışarı çıkacaktık akşam. Uzun zamandır şöyle felekten bir gece çalamamıştık. Birde Aslı Hanım nişan yemeği yapılmadığı için söyleniyordu sürekli. Aradan çıkarmış olurduk onu da. Üç ay sonra düğün vardı ve bunun ayrı bir yoğunluğu olacaktı zaten .Evet Samet Abi dediğini yapmış ailelerle konuşup nikah tarihi almıştı.

"Bitti canım" fön makinesi kenara koyarak kasaya geçip ücreti aldığımda Aslı da son müşteriyi uğurlamıştı kuaförden. "Hadi geç iki çay koyayım kapatırız sonra" Aslı'yı kanepeye oturtup çayları aldım.

"Ayben'le konuştun mu eve uğramayacak mıymış?"

"Yok o kızlarla direk geçecek yanımıza bizde Ayşe ,sen ,Nilüfer, ben geçeriz" günün hesabını aldığım defteri kenara koyup karşımda bana durgun durgun bakan Aslı'ya baktım.

"Niye astın yüzünü" gözlerini hafifçe kapatıp açarak ellerini kenetledi.

"Zümra aklım sana çok takılıyor" üzgün çıkan sesiyle burukça gülümseyerek bir sigara yaktım.

"Neden kuzum " çok bariz nedeni belli olsa da içini rahatlatması için cevap vermiştim. Aslı gerçekten de çok düşünceli ve kırılgan bir kadındı. Özellikle benimle ilgili her şeyi çok fazla takıyordu kafasına .

"Kızım ben Samet'le evleniyorum, Ayben kafasını dağıtmak için arkadaşlarıyla buluşuyor sen sadece işle ilgileniyorsun .Kendin için hiçbir şey yapmıyorsun. Bak kızacaksın biliyorum ama hayatında biri olsa çok daha güzel olacak 26 yaşına gireceksin kızım" ayıkla şimdi pirincin taşını diyen iç sesimi bir süreliğini kapayarak sigarayı yavaşça küllüğe bıraktım

"Aslı konuşmuştuk bunu ben böyle mutluyum. Hayatıma kimseyi de almak istemiyorum biliyorsun -"

"Onun yüzünden değil mi?" sözümü kesmesi ile içime çektiğim nefesi bir kaç saniyeliğine tuttum. Evet diyen bir yanımı görmezden gelerek geçerli başka bir neden düşündüm. Hem ben gerçekten seviyordum yalnızlığı .Kafam rahattı bir kere.

"Bak sustun çünkü çok haklıyım. Sen hala onun söylediklerin dü-"

"Hayır Aslı gerçekten alakası yok. Ben olmayacağını anladım. Ben bir defa umutlandım Aslı, ve çok güzel kırıldı umudum . Kim olduğumu hatırlattı yaşadığım şeyler. Hem bekarlık sultanlık kızım hiç gelemem ben evlilik olaylarına" samimiyetsiz olduğunu bildiğim tebessümü takındım suratıma.

"Madem onunla bir ilgisi yok Aslan Abi'yi neden düşünmüyorsun"

"Haydaaa" gerçekten de hayda yani neden tekrar açmışlardı bu konuyu "Kızım ortada bir şey yok neden böyle yapıyorsunuz " yoktu yani neden diretiyorlardı bu kadar.

"Kızım Aslan Abinin daha mahallede konuştuğu bir kız bile görünmedi senin yanına geldiyse bir de gece gece kesin vardır bir şeyler" ben kime diyordum ki. Yok yine bildiklerini okuyacaklardı.

"Aslı neden kapatmıyorsunuz bu konuyu rahatsız oluyorum ve biri duysa neler söyler bak adamın kulağına gidecek artık"

"Tamam bak ama eğer ihtimalinin ihtimali bile olursa düşüneceksin. Yoksa valla kapatmam bu konuyu anneme söylerim" insaf be kızım .Bu nasıl bir tehditti böyle

"Sakın Aslı bak valla vururum seni manyak mısınız başıma siz ya ."

"Söz ver" parmağını önüme getirmiş söz vermemi bekliyordu. Çocuktu bu hala çocuktu.

"Senin şu hallerini kameraya alıp Samet Abiye göstericem , görsün gerçek yüzünü de bıraksın seni. Felaketinin farkında değil adam"

"Söyle o beni böyle seviyor" pişkin pişkin cevap veriyordu bir de.

"Kalk kalk geç kalıcaz sonra neden nişan yemeğime geç kaldık dersin"

Kuaförü kapatıp hızlıca eve geçip duşa girdim. Pudra rengi hafif sırt dekolteli şortlu elbiseyi giyerek saçlarımı dalgalandırarak pudra tonlarında güzel bir makyaj yapıp aynadan şöyle bir süzdüm bedenimi. Zayıfladığım için hafif bol gelmişti elbise. Çalan zille hızlıca çantamı alıp dışarı çıktım.

"Vay vay bu ne şıklık Zümra Hanım" Koyu kırmızı göğüs dekolteli elbisesi ile konuşan Aslıya gülümseyerek gelen taksiye bindik. Kızları da evlerinden alarak yemek yiyeceğimiz restorana girdik. Üniversiteden bir kaç arkadaşla oturan Ayben'in yanına gidip selamlaşarak masaya oturduk.

"Ay Aslı' cım hayırlı olsun gelemedik nişanına da "

"Çok şey kaçırdınız kızım .Enişteniz kıydı paraya valla çok güzeldi." Aslı'nın sözleriyle hepimiz kahkaha atarak yemeklerimizi söylemiştik. Yenilen yemeğin ardından üniversiteden arkadaşlarımız gidince hesabı ödeyip kalktık.

"Bakın kızlar sizi hayatınızda görebileceğiniz en güzel mekana götürücez" Aslı gelen taksiyi durdurarak konuşurken merakla etrafa bakan Ayşe ve Nilüferi hafifçe taksiye doğru itekledim. "Valla Aslı çok haklı bu sefer kızlar çok enfes bir yer. "Ayben de öne oturmuş bize dönerek konuşuyordu. Eh iyilerdi tabi uzun zamandır gitmiyorduk oraya .

"Ay nereye abla valla çok merak ettim ben" Ayşe heyecanla konuşurken ağzıma fermuar çekerek geriye doğru kaydım. Sürprizdi.

Salih Abinin mekanına geldiğimizde ağzı açık bir o yana bir bu yana bakan kızları masaya oturtup geldiğimiz mekana baktım. Deniz kenarında açık alana kurulmuş güzel bir restorandı. Ağaçların üzerinden sarkıtılmış küçük lambaların ayrı bir hava kattığı yerdi.

"Abla canlı müzik mi varr" Nilüfer heyecanla ellerini çırparak konuşarak yerleşen gruba baktı.

"Evet canlı müzik varmış bu akşam "

"Ay bunlar bizim grup kızlar gelip dinliyorduk ya" Ayben gördüğü çocuklara el sallayarak ayağa kalktığında elimi hafifçe alnıma vurup başımı eğdim. Bu kız çok arkadaş canlısıydı.

"Ooo bizim kızlar gelmişler hoş geldiniz kızlar" Salih Abi bizi görmesiyle yanımıza geldi

"Abi hoş bulduk çok güzel olmuş burası "

"Aman kızım sizin güzelliğiniz , ne alırdınız bakalım her zamanki mi" Hafifçe başını eğerek konuşan ihtiyara başımı sallayarak cevap verdim

"Sen bizi biliyorsun abi demle sen bizi ama bu kızlara güzel bir çay getir" Salih abi siparişleri alıp gittiğinde etrafa hala hayran hayran bakan kızlar müziğin başlamasıyla tamamen kopmuşlardı.

Çalan şarkıya eşlik ederek önümdeki rakıdan bir yudum alarak denize çevirdim gözlerimi. Hafif esen rüzgarla karışan deniz sesi eşliğinde huzurla derin bir nefes çektim içime. Eyvallahtı her şeye acısına da eyvallahtı hayatın huzuruna da. Önemli olan da bu ana gelmek değil miydi zaten. Yaşanan onca acıya ve mutluluğa rağmen kendini kaybetmeden benliğini bulmaktı asıl olay. Geriye kalan her şey gelip geçerdi. Kendini unutmamalıydı insan, nereden geldiğini, hangi hataları yaptığını sonuçlarında nasıl bir bedel ödediğini...

"Aaa Samet sizin ne işiniz var burada" denize doğru dalan gözlerimi Aslı'nın sesi bölerken baktığı yöne döndüğümde beynimden aşağı dökülen kaynar su ile bize doğru gelen adamlara baktım. Samet Abi ve Aslan gayet rahat bir şekilde masamızın başına gelip dikildiklerinde henüz bir iki yudum aldığım rakı ile hayal görebilme ihtimalimi sorguluyordum. Lacivert rengi gömleği ve üzerine aldığı deri ceketi ile son derece nefes kesici görünen adamla boğazımda yanma hissettim. Sakin Zümra.

"Salih Abi deyince geleyim dedik Aslan'la güzelim kötü mü yapmışız"

"Yok olur mu öyle şey gelin oturun" Aslı'nın kalktığı yere oturan adamla bir kaç defa daha yutkundum. Hadi bakalım Zümra ol bakalım sakin olabilirsen "Gel abim yamacıma sen" sert ses tonunun içinde barındırdığı şefkat kırıntılarıyla konuşan adama bakmak istesem de önümdeki bardağı izliyordum. Hayır bir sürü yer vardı oturacak yanıma neden denk düşerdi ?

"Eee kızlar neler yaptınız bugün" Aslı'yı kolunun altına almış sohbet açmaya çalışan Samet Abiyle el mahkum başımı kaldırabildim masadan. İyiydik böyle.

"Ne yapalım abi öyle yemek yedik bi kafa dağıtmaya geldik işte" canlı müzikten sonunda kopan Ayben masanın en köşesinden konuşmuştu. Evet dağıtmaya gelmiştik değil mi?

"Bende dedim siz biraz içersiniz yanınıza geleyim Aslan da sağ olsun yalnız bırakmadı beni" keşke bıraksaydı abi.

"İyi yapmışsınız abi" zoraki bir şekilde tebessüm ederek bardaktan bir yudum alıp daha çok yaslandım arkaya. Kapana sıkılmış hissetmem normal miydi?

"Yok mu bize bir bardak " yan tarafımdan gelen sesle içimden geçen titremeye engel olamayıp Salih Abiye işaret verdim .Gelen bardaklara koyduğum rakıları önlerine uzatıp tekrar eski halimi aldığımda koluma değen kolu ile hareketsiz kalarak durdum. Peki ne yapıyorduk şuan? Teninden yayılan sıcaklıkla yavaş yavaş uyuşan bedenime lanet okudum. Birden çeksem kendimi ayıp mı olurdu. Allah'ım nedir bu çilem?

Yarım saat boyunca kaskatı olmuş bedenimle manzarayı izliyordum ve evet hala çekememiştim kolumu. Masadaki sessizliği bıçak gibi bölen şarkıyla bir yudum daha alarak masada ki paketten bir sigara yaktım. Nerden bileceksiniz'i söylemeye başlayan solistle derince bir duman çekerek eşlik ettim nakarata.

"Bir fidandım devrildim

Fırtınaydım duruldum,

Yoruldum çok yoruldum

Siz benim neler çektiğimiNereden bileceksiniz"

Bulunduğum andan çıkmamı sağlayan şarkıyla geçmişin puslandırdığı gözbebeklerimi denize çevirdim. Yüreğimi açabilseydim eğer şuan batan cam parçaları eşlik ederdi şarkıya. İstemsiz düşen bir iki damla ile daha çok eğdim başımı. Bardağı fondip yaparak yenisini koyarken yutkundum sakince. Ortamda oluşan hüznün dalgaları tek tek kıyılarıma çarparak geri onlara dönerken Ayben'le göz göze geldim. Aklımdan geçenleri okurcasına bakarken buruk bir tebessüm ederek kaldırdım bardağımı ona doğru. Bir dost selamlaşmasıydı bu. Acına ortağım demekti. Yanındayım. Üzerime bırakılan ceket ve burnuma dolan toprak kokusuyla ıslak kirpiklerimi yanımdaki adama çevirdiğim de önündeki bardakla ilgileniyordu. Bu anda değildi sanki. Eğer üzerinde görmeseydim ceketi onun bıraktığına bile inanamazdım.

"Eee neye kaldırdınız kızlar o bardakları nişanımı kutluyoruz bak" Aslı oluşan hüznü dağıtmak istercesine konuşurken bulunduğum halden anında çıkarak hafifçe kıkırdadım. Tamam biraz çakır keyif olmuş olabilirdim. "Valla ben Samet abiye üzüldüğüm için kaldırıyorum " Aslı hiç oralı olmayarak başını sallarken üzerimdeki cekete daha çok sarılarak kokusunu çektim içime. Bu adam toprak gibi kokuyordu. Sakinleştirici ve huzurlu.

Aradan geçen bir saatin ardından herkes sohbete dahil olmuş bir şeyler anlatırken Aslan sandalyenin arkasına kolunu yaslamıştı. Aramızda söz verilmiş gibi tek bir kelime bile geçmemişti. O bir şey anlatıyor diğerleri yorumluyor ben anlatırken de sessizce dinliyordu. Arada bakışlarını üzerimde hissetsem de kafamı her çevirdiğimde Samet Abiyle bakışıyordu. Aslı olmasa acaba mı dicektim yani o derece bakıyorlardı birbirlerine. Hafif bulanan zihnim de oyun oynuyor olabilirdi tabi.

Aslan ağır adamdı. Sakin konuşuyordu. Önündeki bardak arada bitmese anlamazdınız bile içtiğini. Bir o kadar yavaş ama bir o kadar da hızlı hareket ediyordu. Nasıl başarıyordu bilmiyorum. O konuşurken kulağımda yankılanan ses tonu sanki bir hikaye anlatıyor etkisi yaratıyordu. Arada konuşuyordu ama öz konuşuyordu adam. O konuşurken büyük bir saygı ile dinliyordu Samet Abi .Sanki karşısındaki arkadaşı değil de bir büyüğü var gibi bakıyordu.

"Zümra Alev olayını ne yaptınız abim" Samet abi birden farklı bir konuya geçerken yanımdaki adamın gerildiğini hissettim arkamdaki kolundan . Sen nerden duydun abi dicektim ki kedi gibi bakan arkadaşıma özlerimi devirdim. Aferin Aslı.

"Bir şey yapmadık abi , ortada bir sorun yoktu. Sesleri de çıkmadı zaten"

"Düştüğünde kolunu incitmişsin var mı bir şeyin" üzerinden on gün geçti abi. On gün . Ne kalabilir yani. Samet Abi konuşurken dirseğimde hissettiğim hafif dokunuş ile terleyen elimi masaya dayadım. Aslan kolumu hafifçe çevirmiş hiçbir iz kalmayan dirseğimde parmaklarını gezdiriyordu.

"Y-yok abi ,i-iyiyim" ceket kolumu örttüğü için kimse görmüyordu. Çek kolunu diyen iç sesimi dinlemeyi çok istesem de kal gelmişti vücuduma resmen. Aslan hafif hafif parmaklarını gezdirirken zaten mayışan bedenim iyice kendini salıyordu. Şurada bıraksalar uyurdum o kadar sakinleşmiştim.

"Sadece susarak özlüyorum seni,

hiç tanımadan ne garip

sense uzak çok uzakta

bir deniz gibisin resimlerde"

İlk defa çalan bir şarkıya eşlik eden sesini duyduğumda siyah harelerine çevirdim başımı. O kadar kısık söylüyordu ki biraz daha ötesinde olsam duyamazdım. Gözleri yüzümde dolanıp tekrar kahvelerimde durunca yakınlığımızdan dolayı nefesini tenimde hissettim. Sigara ve alkolün etkili olduğu nefesi tenimde karıncalanma etkisi bırakırken şarkının bitmesiyle önüme çevirdim bakışlarımı. Bu adam ne yapıyordu bana böyle. Öyle bir etkisi vardı ki üzerimde, ne isterse yapardım. Öyle hakimdi bana şuan.

"Kalkalım mı" Samet abi masaya hesabı isterken garson "Ödendi efendim" diyerek geri gitti. Aslan'ın ne ara ödediğini bilmediğim hesapla hafifçe gülümseyip ayağa kalktım. Bu adam değişikti diyorum ne ara ne yapıyor belli değil. Üzerimdeki ceketi tam omuzlarımdan sıyırıyordum ki parmaklarımın üzerine geçirilen parmaklarla durup ardımdaki adama baktım. "Kalsın ,serin" iki kelime ile hızlıca elimi çekip kenarda neredeyse düşecek Ayben'i tuttum.

"Biraz fazla mı içtin sen " gözlerinin hedefi belli olmayan Ayben elini yanıma doğru uzatıp konuşmaya başladı "İçmek, kim ,ya git Zümra ağzıma bile sürmem" Haline gülerek elimi belinden geçirdim.

"Kızım gitmiş bu huuu Aybennn" Aslı Nilüfere doğru gitmiş benimle konuştuğunu sanarak bir şeyler söylerken Nilüfer yavaşça kafasından Samet Abiye itekledi onu. "Aynen güzelim sen çok normalsin çünkü" Samet Abi yavaşça Aslı'yı kucağına alıp yürümeye başladığında bizde arkasından gidiyorduk. Ayben'i Samet abinin arabasının arkasına Ayşe'nin kucağına doğru uzattığımda bana yer kalmayan arabaya bakıyordum. Zıkkım iç Ayben. Ağzınla iç kızım şunu başka yerlerinle değil.

"Zümra sen bizimle gel" Aslan arabanın kapısını açarak yanına gitmemi beklerken salakça gülümsedim. Neden gülüyorsun Zümra? Arabaya binip arkamdaki Nilüfere baktım. Başını geriye yaslamış gözlerini kapatmıştı. Aslan da yanıma oturduğunda bi üzerime baktı bir de oturduğumdan dolayı hayli kısalan şorta bakıp ağzında bir şeyler geveleyerek bana doğru uzanınca dedim öldün kızım . Bu yakınlığa kalbin dayanmaz senin. Omuzlarımdaki ceketi alıp dudaklarıma kısa bir bakış atarak bacaklarıma örttü. Anlamsız hareketine bakarken çalıştırdığı arabayla eve doğru gitmeye başladık. Kötü mü görünüyordu da örtmüştü. Çok mu kalın duruyordu. Aman ne anlar be o gayette taş gibisin diyen iç sesime hak verip oturduğum yere daha çok yayılarak yanımdaki adamın varlığını unutmaya çalıştım. Hıh tı yani.

"Zümra" uzaklardan tatlı tatlı gelen sesle olduğum yere daha çok yerleşip kafamı çevirdim. "Zümra geldik" başımı yastığa daha çok bastırarak rahat bir pozisyona geçtim. "Yavrum ne ağır uykun varmış senin" tanıdık gelen sesle açılan gözlerimle yattığım yere baktım. Arabanın koltuğunda yana doğru dönmüş üzerimdeki cekete sarılarak uyumuştum. Aslan ise arabanın kapısını açmış içeriye uzanmış bana bakıyordu. "Aslan" pürüzlü çıkan sesimle kuruyan boğazımı yumuşatmak istercesine yutkunup bir hayli yakınımda duran adama baktım. Hafif bulanan midem ve dönen başımla uzandığım yerden kalktım.

"Gel bakalım evine çıkaralım seni " normalden yumuşak tonda konuşmasıyla başımı hafifçe sallayarak uzattığı eline tutunup arabadan çıkmamla uyuşmuş bacaklarımın üzerinde duramayınca bedenimin yükünü kendine alıp kapıyı kapattı. Evin bahçesine doğru yürürken -daha doğrusu o beni taşırken- salak salak etrafa bakıyordum. Sanırım biraz çarpmıştı beni rakı. "Ben bu kadar içmem normalde" suçlu hissederek konuştum. Sonuçta ben taşımak zorunda değildi dimi .

"Öyledir yavrum" belimden biraz daha kendine çekerek tamamen ona yapışmamı sağladığında havada tutamadığım başımı göğsüne yasladım.

"Aslan insan çocuğuna yavrum der bana yavrum deme" buna mı takılıyorsun aptal diyen içsesimin ağzını kapatarak zihnimin boş bir odasına kilitledim. Çok boş konuşuyordu yahu.

"Sen de benim küçük kızımsın " çantamdan ne ara aldığını bilmediğim anahtarla kapıyı açarak içeri soktu bedenlerimizi. Evet ne diyorduk en son. Ayakkabılar evet ayakkabılarla giremezdik.

"Aslan çıkar ayakkabını yeni sildim ben yerleri" malsın sen diye bağıran iç sesimin üstüne ikinci kapıyı kapatarak ayağımdaki ayakkabılara uzandım. Yeni silmiştim ben bu evleri. Tabi ki söyleyecektim.

"Dur yavrum ben çıkarırım birazdan seninkileri" ayakkabılarını çıkarıp birden kucağına almasıyla dudaklarımdan çıkan çığlıkla boynuna doladım kollarımı. Allah'ım iki metre yerden yüksekteydim. Düşsem kesin bir yerim kırılırdı .

"Aslan düzgün tut bak düşersem ölerim" mantıklı düşünemeyen yanımla konuşurken bir yandan da odamı gösteriyordum elimle.

"Sen bi ayıl bak o zaman bunlar aklına geldiğinde nasıl utançtan öleceksin. Ölerim diyor birde " Kızgın çıkan sesine aldırış etmeden daha da sokuldum göğsüne aşırı uykum vardı. Yumuşak bir zemine yatırıldığımda ayağımdaki ayakkabılar çıkarıldı yavaşça . Yastığımı iki elime alıp sarıldım. İşte bu çok rahattı. Üzerime örtülen örtüyle tamamen zihnim kendini uykuya hapsederken alnımda hissettiğim dudaklar ve kulağıma fısıldanan cümleye cevap veremeden karanlığa hapsetmişti zihnim bedenimi.

"Bu kadar içmenin hesabını da yazdım yavrum tahtaya"

Loading...
0%