@sahrakendirci
|
Kirpiklerimin arasından sızan gün ışığı ile huzursuzca bedenimi diğer yöne çevirdim. Başımın bedenime yaptığı ağırlık yavaş yavaş artarken dağılan uykuma geri dönmeye çalıştım. Bu kadar içmenin hesabını da yazdım yavrum tahtaya zihnimin karanlık odalarından sızıp kulaklarımda çınlayan cümle ile anlamsızca aralanan kirpiklerim, beyaz tavanla buluşturdu gözlerimi. Tanıdık fakat bir o kadar da uzaklardan yankılanan cümleyi kimin kurduğunu hatırlamaya çalışsam da hala ayılamayan zihnimle pekte mümkün olmuyordu. Yoğunluğunu arttıran baş ağrımla yastığı yüzüme bastırmak için geriye uzattığım parmaklarıma dokunan kumaş ile hızlıca oturur pozisyona geçtim. Geceden kalma bir kaç anı gözlerimin önünden geçerken cekete baka kaldım. Hah yok canım. Peh daha neler. Hadi be sende.
Aslan çıkar ayakkabılarını yeni sildim ben yerleri . Yapmadım de, Zümra yapmadım de kızım. İç sesime sorduğum soruyla tabi ki yaptın salak diye cevap alırken ağrıdan kopan başımı hızlıca yatağa bastırarak çığlık attım. Salaktım ben , adama kendimi eve taşıtmış üstelik saçma saçma şeyler sorarak göğsüne sokulmuştum. Vurun beni, şöyle sağlam bir tokat atın bana. Allah'ım neden ya ben nasıl sarhoş olurdum. Peki Ayben, o nerede? Çok haklı olarak konuşan iç sesime bir beşlik çakarak yataktan hızla çıkıp odasına doğru koştum.
"Ayben kalk ,aloo kalk kızım kime diyorum Aybennn" üzerini çıkarmadan yatağa yüz üstü kendini atmış arkadaşımın kolundan çekerek seslensem de tepki vermeden uyumaya devam ediyordu."Lan Ayben kalksana ,kızım öldüm ben kalk bi toprak at üstüme." "Zümra ne oluyor sabah sabah" elinin körü oluyor Ayben. Beni adamlar getirmiş eve Ayben. Ağzımızla içmeliydik Ayben .
"Ayben bittim ben " yatağın üzerinde bir o yana bir bu yana kafasını çevirerek beni görmezlikten gelmeye çalışırken ellerimi çenesine bastırarak tepeden ona baktım. "Ayben beni eve Aslan getirmiş" titreyen sesime eşlik eden Ayben'in çığlığıyla geriye doğru kaçtım. Ne oluyordu lan. "Kızım niye şeyini görmüş kedi gibi bağırıyorsun "damağıma yasladığım parmağımla ayağa kalkıp volta atmaya başladım. Ne yapsaydım taşınsa mıydım buradan.
"Aynaya bak Zümra Allah için öyle gelinir mi ya" korkudan yatakta geriye kaymış yüzünü ovalarken konuşan Ayben'le aynaya doğru döndüğümde ikinci çığlığı da ben bastım. Allah'ım bu neydiii? Rimelim akmış , rujum dağılmış eyeliner far olma yolunda özgürlüğünü ilan etmişti resmen. Haklı olan arkadaşıma cevap verecekken Aslan'ın da bu halimi görme ihtimalini düşündüm. Yok ya yattığım için dağılmıştır. Yani inşallah. "Sen Aslan mı dedin" çakraları yeni yeni açılmaya başlamıştı. Günaydın Ayben. "Evet ya o bırakmış beni rezil oldum Ayben ayakkabılarını çıkar dedim adama, yeni sildim dedim Ayben ,elin adamları bıraktı beni eve ,Ayben ne yatıyon ya hala" yastığa koyduğu başını küfürle geri kaldırarak şokla yüzüme baktı. Durum güncellemesi mi yapıyordu donup kalmıştı. Birden kahkaha atarak yataktan geriye attığı bedeni yerle öpüşürken aptal dedim .Aptaldı bu kız. Ağlanacak halime gülüyordu. "Gidiyorum ben Allah'ın cezası sana bir şey anlatırsam mum olayım Ayben yaksınlar beni" "Dur kızım tamam ya özür dilerim" odadan çıkıp banyoya girerek kapıyı kapadım. Ne vardı gülünecek yani. Komik değildi. Ne diyecektim adama , alkolik gibi davranmıştım ne diyerek çıkardım bu durumdan. Üzerimdekileri çıkararak sıcak suyun altına girerek zaten akmış olan makyajlı yüzüme ellerimi sürdüm boydan boya. Şehri mi terk etseydim acaba? İlla karşılaşırdık bu şehirde. Utançtan bakamazdım ki yüzüne şimdi ben. Sen bi ayıl bak o zaman bunlar aklına geldiğinde nasıl utançtan öleceksin. Aslan'ın sesi beynimin ortasına şimşek gibi düştüğünde başımı soğuk mermere yasladım. Adam dedi dimi sana o zaman bile akıllanamadın kızım sen. Zihnimin köşesinden çıkan diğer Zümra elini cebine koyarak yaptığından memnun musun bakışı atarken sinir bozucu haline dayanamayarak kapadığım gözlerimi açıp suyu kapatıp kenardaki bornozu sardım üzerime. İçerden gelen seslerle kızlarında eve geldiğini anlayarak yavaşça açtım kapıyı. Nilüfer miydi o? Ay ne diyecektim kıza . Tam rezaletti. Üzerime giyindiğim eşofmanlarla salona geçecektim ki yatakta hala aynı halde duran cekete baktım. Bu vardı bir dimi. Ne yapsaydım atsa mıydım acaba hatırlamıyor gibi de yapardım sonuçta sarhoş olmuştum yani çok normaldi. Ama hatırlıyorsun. Beynimden gelen sesle sessizce çığlık atarak ceketi elime aldım. Bende Nilüfere verirdim. O götürürdü. Abisi değil miydi gayette götürebilirdi. Odadan çıkıp mutfakta kahvaltının başına oturmuş kızların yanına gittim. Ayben ayağa kalkmış çay koyarken Aslı ve Nilüfer dikkatle beni süzüyordu. "Bir şey mi var" "Onu sen söyleyeceksin, Aslan bırakmış seni eve, hmm ne yaptınız" Aslı ima ile konuşurken hızla Nilüfere baktım. Patavatsızdı bu kız da. Ayıp ya edep edep. "Saçma saçma konuşma ne yapalım kızım eve bıraktı sağ olsun zaten rezil oldum bir de sen gelme üzerime" önümdeki çaydan büyük bir yudum alıp ekmeğin üzerine çilek reçeli sürdüm. Hem çok acıkmıştım hem de midem bulanıyordu. "Niye anlatmıyorsun Zümra abla ben arabadaydım abime nasıl sarıldın anlatsana hem hem abim yavrum dedi sana" uyuduğunu sanmıştım Nilüfer. Uyuyordun Nilüfer daha yola çıkmadan uyuyordun , numara mıydı Nilüfer. Sen ne fena kızmışsın Nilüfer. "Ne yavrum mu dedi" "Oha sarıldın mı" tabiki de yine koro olarak konuşan Ayben ve Aslı'ya gözlerimi devirip ortaya bomba atmamış gibi gayet normal bir biçimde yemeğini yiyen kıza baktım. Sen benim elime düşersin ama. "Ya ne sarılması düşüyordum o da ağırlığımı aldı üzerine olay bu" evet gerçekten de olay buydu. Ama yavrum kelimesine benim de verecek bir cevabım yoktu. Belki adam genelde insanlarla yavrumlu konuşuyordu. Bilemezdik. "Niye yavrum dedi peki" çatalı mikrofon haline getirmiş bana uzatan Ayben'e baktım. Oyun mu oynuyorduk . "Ne bileyim kızım belki genel olarak öyle yavrumlu konuşuyor " Nilüfer ağzındaki çayı püskürterek gülmeye başlayınca üzerime gelen çayla Yarabbi şükür çektim içimden. Bu kız harbi iyi değildi. "Abla valla hiç güleceğim yoktu abim -yavrum kız Allah ta seni güldürsün" omuzuma sağlamca geçirip gülmesine devam ederken anlamayarak baktım ona .Olabilirdi niye gülüyordu yani "Abla abim bırak yavrumu isimlerini bile kolay kolay söylemez insanların. Gel, getir, yap genelde bu üç kelimeyle anlaşır o" o kadar da değil abartma istersen demek istesem de neden savunuyorsun diyen yanıma uyarak Nilüferden çevrilen çatal mikrofon önüme geldi. "Ne bileyim kızım gidin Aslan'a sorun ben mi yavrum dedim Allah Allah ya alın iştah bırakmadınız yemiyorum dükkana geçiyorum ben " masadan kalkıp odama geçtim tekrardan. Cevabını bilmediğim şeyler sorup diyorlardı. Ben nerden bileyim adam neden yavrum dedi. Kafam bile yerinde değildi benim. İnsaf ya. Arkadaş değil düşmandı bunlar. Pis küçük Aytenler. Aslan niye öyle söyledi diye tekrar kapıyı açan diğer yanımda sinirle açtığı kapıyı kapatıp dolaptan kıyafetlerime uzandım. Sende sor ona geri zekalı nereden ilebilirdim ben yani. Hızlıca üzerimi giyinerek mutfakta kahvaltı yapan kızlara bakmadan evden çıktım. Ben sorundan kaçtıkça üzerime üzerime geliyordu her şey. Neden bu kadar sinirlenmiştim ki sanki. Gergince etrafta koşuşturan çocukların yanından geçtim. Ben mi çok abartmıştım acaba? Korkuyorsun çünkü diye fısıldayan diğer yanımla duraklayıp sessizce kabullendim söylediklerini. Evet korkuyordum. Çünkü yabancıydım ben bu duygulara. Çok önce kapatmıştım ben o konuları. Üzerine hiç açmamak üzere mührü basıp zihnimin en karanlık köşelerine kaldırmıştım. Uzun zaman sonra onu görmemle hesapsız bir şekilde çözülüyordu o mühür. Çünkü plansız ilerliyordu her şey. Ve ben bu ilerleyen olaylarda kenara çekilmiş sessizce izliyordum . Elimden bir şeyde gelmiyordu. Onu görmemle irademi tamamen kaybederek olmayacak şeyleri kabul ediyordum. Adamın öyle bir etkisi vardı ki üzerimde dizlerimin bağı çözülüyordu karşıma her çıktığında. Kalbimin üzerinde martılar kanat çırparak isyan ediyorlardı özgürlüğe kavuşmak için. Bu durum korkutuyordu zaten beni. Onların dediği gibi kabullenirsem diye korkuyordum. Çünkü çoktan çekmişti mağlup bayrağını kalbim. Umudun kıyılarında yürümeye başlamıştı o küçük kız. Ve eğer bir defa daha yıkılırsa umudu, boğulmaktan korkuyordu. Anlamak bu kadar zor olmamalıydı. Görmüşlerdi o halimi. Evet Ömer'le aramızda ki ilişki tamamen mantık üzerine kuruluyken bitmişti. Ama aile olma umudu, bir yere bağlı kalma hissi bıçak gibi saplanmıştı yüreğimin ortasına. İzleri hala sızlarken yerinden çıkarıp geri saplamak ne kadar mantıklıydı? "Aa Zümra kızım " düşüncelerimin arasından kulaklarıma çarpan sesle çıkıp ardımdan seslenen kadına baktım. Songül Teyze elinde çantasıyla yavaş yavaş yanıma gelerek önümde durdu. Kaçamıyordum ben. Bu ailenin üyeleri bir şekilde çıkıyorlardı karşıma. "Ne iyi oldu seninle karşılaşmamız bende kuaföre geliyordum" önceden bu kadar karşılaşıyor muydu diye düşündüm. Altı aydır buradaydım ve hatırlayamıyordum bir türlü. "Songül Teyze merhaba , iyi oldu gerçekten bende yalnız gitmiş olmam" yanından yürümeye başlayarak dalgınca konuşup ileriye baktım. Kaçarak olmayacaktı zaten. Olacağına varacaktı her şey .Boşa çabalamak saçmaydı. Allahtan havadan sudan konuşarak gitmiştik kuaföre. Ayşe'ye Songül teyzeyi saç boyama için hazırlamasını isteyerek camın kenarına yönelip bir sigara yaktım. İçeride çalan müziğe odaklanıp zihnimi boşatmak istercesine şöyle bir salladım kafamı. Düşünerek hallolmuyordu zaten hiçbir şey. Boş yere kızlara da yükselmiştim zaten. Yaşadığım duygu değişimleri olumsuz etkiliyordu beni. Biten sigarayı dışarı atarken karşı binanın üçüncü katından bizim kuaföre doğru bakan Alev'i gördüm. Camın üzerindeki kocaman tabelayla "ALEV GÜZELLİK SALONU" yazan yazıya takılan gözlerimi kısıp doğru olup olmadığından emin olmak istedim. Bu kız kuaför müydü? Bilerek mi olay çıkarmıştı şeref yoksunu. Elimi havaya kaldırıp selam vererek işime döndüm. Hadi bakalım Zümra daha çok göreceksin sen bu kadını. "Zümra'cım geçen çok güzel olmuştu öyle istiyorum" diyen kadın hevesle aynadan bana bakarken ne ara geldiğini düşündüm buraya. Çok mu dikkatsiz davranmıştım ilk geldiğim zamanlar hiç hatırlamıyordum . B12 ilaçlarımı düzgün kullanmayı not ederek beklentiye bakan kadına döndüm. "Hiç merak etme Songül Teyze , daha güzeli olacak" diyerek ufak bir yalan söyledim. Hatırlamıyordum anacım. Yaşına göre gayet bakımlı ve parlak olan düz saçlarını elime alıp siyaha boyamaya başladım. Aslan gerçekten hiç benzemiyordu annesine. Songül teyze düz saçlara sahipken o dalgalı denebilecek saçlara sahipti. Elimde olmayarak babasını merak ettim. Aile boyu olan karizmaları acaba babasında da var mıydı? "Eee kızım nasıl gidiyor hayat " aynadan her hareketimi süzerek bakan kadına gülümseyip oğlun sayesinde karışık demek istesemde Nilüfer'i andıran gözlerine naktım .Ttalı kadındı boş yere kıramazdım ki. "Aynı , iş güç yuvarlanıyoruz işte siz ne yapıyorsunuz sağlığınız sıhhatiniz yerinde mi" "İyiyim kızım nasıl olayım bende ev hanımı ne yapar yemekti ütüydü uğraşıyorum öyle" "ne güzel" keşke bende sadece onlarla uğraşsam" "Nilüferde çok sevdi sizi gelmiyor eve ne dicem bize akşam yemeğine gelin bir ara" elimdeki tarak düşecek gibi olurken yutkunup titreyen elimdeki fırçayı kenara bıraktım. Ne demeliydim? "Bakarız söz vermeyim şuan" evet en makulü buydu şuan. Hayır deseydim kadın kesin şüphelenirdi. Neden hayır dimi. Boyadığım saçları bir toka yardımıyla tutturup Songül Teyzeyi kenardaki koltuklara alırken gelen diğer müşterinin kaşını almaya başladım. "Ayben Abla hoş geldiniz" Ayşe müşterilere çay dağıtırken kafamı hızla söyledikleriyle kapıya çevirdim. Tripli tripli içeri girip kuruca cevap verirlerken "Ayşe sen devam et" diyerek arkalarından gittim. Evet biraz fazla yüklenebiliyordum bazen. Kıyafetlerini çıkarıp benimle hiç oralı olmayışlarına içimden gülerek kapıya yaslandım. "Küs müyüz" Aslı omuzunu silkerek önlüğünü bağladı. "Yoo niye küselim" "Kızım özür dilerim ya biliyorsunuz geriliyorum bu konularda " İkisi de karşıma geçerek imalı imalı bakmaya başladı " tamam ne istiyorsanız yapayım ama böyle trip atmayın" kanmadık bakış atıp aralarında sözsüz bir anlaşma yaparak tekrar bana döndüler.Evet ne geliyordu acaba? "Bir şartla affederim-yani affederiz" Ayben çocuk gibi elini öne doğru uzatarak konuşmuştu. Kabul ederek eğdim başımı. Kesin bakalım cezamı elbet dönerdi bu devran. "Artık kaçmayacaksın, yoksa valla affetmem "konunun ne olduğunu tabi ki biliyordum .Aslan meselesini ve onun hakkında ne hissettiğimi konuşmak istiyorlardı ve bir yandan da hak veriyordum onlara bende olsam bende aynı şeyi yapardım. "Peki" isteksizce mırıldanıp beyaz bayrağı çekmemle bir anda eski hallerine dönüp üzerime atlamaları ile kahkaha attım. Eşşeklik etmiştim. Haytımdaki iki önemli insana anlatmak yerine içimde görmezden gelerek kapatmaya çalışmıştım ve elime yüzüme bulaşmış karmaşık duygularla kalmıştım. Aradan geçen bir saatin ardından Songül teyzenin saçlarını yıkarken içeri giren Ayten abla ile sabır çektim.Hoş kadındı tatlı kadındı ama ayaklı gazete gibiydi mübarek. "Selam kızlar ben geldim" enerjisinden hiçbir şey kaybetmemiş sesiyle koltuğa oturup bulduğu ilk kadına bir şeyler anlatmaya başlamasıyla toplu bir kahkaha attık dükkanda. Bu kadın manyaktı. "Anam ne gülüyorsunuz ben olmasam dünyadan haberiniz olmayacak ya sizin" "Evet Ayten'ciğim maşallah ayaklı gazete gibisin" duygularıma tercüman olan kadınla yürü be dedim içimden yürü Songül teyze ben arkandayım. "Kız Songül niye öyle diyorsun görende sürekli dedikodu yapıyorum sanacak" ellerini göğsünde birleştirerek söylediği sözlere tamamen inanan kadına pes dedim yani. Bu yapmamış haliyse yapmış halini görsek ne yapardık? "Aynen gülüm sende haklısın" hiç laf dalaşına girmeyerek ayağa kalkan Songül teyze aynadan memnunca bana baktı "Çok güzel olmuş kızım eline sağlık" "Ne demek işimiz" Songül Teyzeyi gönderdikten sonra akşama kadar bol Ayten'li bir gün geçirmiştik. Saat sekize doğru gelirken sipariş ettiğimiz ürünlerin mağazadan almamız gerektiğini söyleyen mağaza ile kızlardan önce çıkarak ürünleri almaya gittim. Yaz aylarının son günleri olduğu için hafif esiyordu hava. Üşütmüyor ama bir yandan da hafif titreme bırakıyordu. Aşağı sokakta olan mağazaya doğru giderken adımın seslenmesi ile hızımı yavaşlatarak tanımadığım adama baktım. Aceleyle karşıma doğru geçip üzerimi süzmesiyle rahatsız olup bir iki adım geriledim. Mahalleden aşina olduğum bir yüzdü . "Buyrun" akşamın etkisiyle tek tük insanın olduğu sokakta tedirgince yutkunarak karşımdaki 1,80boylarında sarışın adamın üzerinde durdurdum bakışlarımı. Hadi be kardeşim konuş işte. "Zümra ben Halil mahalleden " devam et dercesine başımı salladığımda derin bir nefes alarak gözlerimde takılı kaldı. Çok rahatsız eden bir havası vardı. Destursuz bakıyordu. "Şey ben seni mahallede görüyorum sürekli de konuşmak istedim" "Neyi" Allah'ım ne olur düşündüğüm şey olmasın diyen yanımı bastırıp karşımdaki adama odaklandım. Dert güncellenmesi geliyordu sürekli. "Ben seni seviyorum ,hatta uzun zamandır konuşmak istedim fakat yalnız yakalayamadım" yapma Halil ya ,yapma be kardeşim. Yalnız çıkan kafama lanetler yağdırarak üzgünce eğdim başımı "Üzgünüm kardeş ben düşünmüyorum öyle bir şey hadi iyi akşamlar" daha fazla burda durmanın saçma olduğu kanısıyla arkamı dönmeyi istediğimde koluma mengene gibi sarılan parmaklarla Halil denen adama baktım. Ne yapıyordu bu adam. "Hemen reddetme tanımıyorsun bile beni" ısrarcı tavrına sinirlenerek kolumu çekmeye çalıştığım da izin vermeyerek kendine doğru çekti bedenimi "Hem tanısan çok seversin" dudaklarıma bakarak kurduğu cümleyle vücuduma yayılan sinire engel olmadım.Bu adam kendini ne sanıyordu. "Halil bırak istemiyorum" sabrımın son kalan kırıntılarıyla bir olay çıkmasın diye sakince konuştum. Yeni bir olay istemiyordum her an biri çıkabilirdi ve bu Ayten abla olabilirdi. "Amma naz yaptın kızım gel işte bi konuşalım , saatte erken ailen de yok evde bekleyecek takılırız rahat rahat" pardon , sözlerinin ne anlama geldiğini kavrayan zihnim çoktan çığırından çıkarken hızlıca iki bacak arasına tekmeyi geçirip kolumu parmaklarından kurtardım. "Lan adi şerefsiz bir kadın istemiyorsa bitmiştir olay ne zorluyorsun lan sen .Takılalım mış ailem yokmuş evde bekleyen, pezevenk sen beni kendinle mi karıştırdın şeref yoksunu " eğildiği yerde acıyla inleyerek bir şeyler mırıldanıyordu. Üzerine doğru tükürüp geldiğim sokağa geri gitmeye başladım. Adi adam istemiyorum dediysem istemiyorumdu. Takılalım ne demekti yani şerefsiz. Adamlığı bırak insanlık kalmamıştı bunlarda. Birde kolumu tutmuştu. Ben korkar mıyım oğlum kaç tane senin gibi şerefsiz gördüm ben. Bu da yeni sürümüydü galiba . Mahelenin başına gelip daha da hızlı yürümeye başladım. Yine de güven olmuyordu işte bunlara. Tedbiri- "Sen kendini ne sanıyorsun lan" kolumdan çekilip aniden yere savrulmamla başımı sert bir şekilde kaldırıma vurdum. Elimi alnıma götürerek sızlayan yere dokunarak parmaklarımı bulanık gören gözlerimin önüne getirdim. Kanıyordu. " Sen kimsin lan ha adam gibi sormayacaksın kızım size zorla yapacaksın ne yapacaksan" üzerime gelerek konuşan adamla odağını kaybeden gözlerime lanet okudum. Ellerimi yere bastırıp vücudumu havaya kaldırmaya çalışırken tekrar kolumdan çekilerek adamın vücuduna çarptım. "Şimdi de söyle bakalım neymişim ben hı duyamadım" parmak izlerinin oluştuğu kolumu daha da sıkarak yüzüme doğru eğilmesiyle son gücümle tükürüp iteklemeye çalıştım. Kadın olmak zor bu ülkede. Böyle şerefsizlerin olduğu bir yerde çok zordu. "Zümra" uzaklardan delicesine kaçtığım sesi duyduğumda umutla ardıma dönmeye çalışırken Halil denen adamın birden savrulmasıyla ikinci kez yere düşerek başımı çarptım. Başımın ağrısı daha da şiddetlenirken kapalı gözlerimi açarak Aslan'a baktım. Halil'in üzerine çökmüştü. "Zümra iyi misin" ismini bilmediğim fakat Samet abinin nişanından aşina olduğum adam ne ara yanıma gelip başıma bir şey bastırmıştı anlamamıştım. Kayan gözlerimi inatla tekrar Aslan'a çevirirken halsizce başımı salladım. İyiydim çünkü tam zamanında gelmişlerdi. Eğer gelmeselerdi ...ihtimaller bir bir sıralanırken "O kolunu götüne sokarım senin it" diye bağıran Aslanla sokakta kırılma sesi yankılandı. Kimse yok muydu Allah aşkına koskoca mahallede . Aslan kolunu bırakarak kulağına bir şey söylerken Halil bembeyaz suratıyla yalvarıyordu. Beter olsun . Aslan "Göktuğ " diye seslenip ayağa kalkarak bize doğru baktı. Başıma bezi bastıran adam "Hallederim ben sen götür kızı" dediğinde anlamayarak yüzlerine baktım. Neyi halledeceklerdi? Aslan yanıma gelerek sert parmaklarını nazikçe çeneme dokundurup yüzümü kaldırdığında kayan gözlerimle bakıyordum sadece. Ne diyebilirdim ki. Yıkık bir şekilde duruyordum işte. Belki de çoğu kadın gibi. "Yavrum iyi misin" boğuk sesiyle konuşan adama cevap vermek isterdim fakat sesimi bile çıkaramıyordum. Sanırım bedenim şoktan kasılmıştı. Yavaşça başımı sallayarak cevap verdiğimde kayan başımı göğsüne çekerek sıkıca sarıldı. Kaburgalarının arasına sığdırmak istercesine sarılırken ağrıyan vücudumu tamamen ona doğru bıraktım. Toprak kokusunun baskın olduğu boynuna değen burnumla içime derince nefes çektim. Ya gelmeselerdi diye düşünen yanımla gözlerimden yaşlar damlarken korkudan kasılan bedenimi hafifçe kucağına alarak gücü kalmamış gibi kaldırıma bıraktı bedenini. "Ömrümden ömür yüreğimden can gitti be yavrum. Ya görmeseydim ben seni" saçlarımın arasına gömdüğü başıyla sessizce fısıldarken boynuma doğru akan damla ile bir anlığına acılarımı unuttum. "As-lan" mırıldanarak yüzüne bakmak isteyerek başımı hareket ettirdiğimde izin vermeyerek daha da göğsüne yasladı bedenimi. "Öldürürdüm Zümra yemin ederim öldürürdüm onu" |
0% |