Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Gi̇ri̇ş

@saniyesolak

Sellam ballarım✨

Yepyeni bir kurgu ile karşınızda olmaktan mutluluk duyuyorum, umarım severek ilerlediğiniz bir yolculuk olur❤️

Oy vermeyi ve görüşlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın❤️

🃏🎲

Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun o gürültülü sesi deponun duvarlarında yankılanıyor, çakan şimşekler hedefi depoymuş gibi zemini sarsıyordu sanki. Kırk kişi... Deponun içinde bulunan kırk kişi her bir şimşeği, sanki darbelerini kalplerine atıyormuş gibi hissediyorlardı. İçlerinde kireç tutan korkunun sesiydi sanki o şimşekler. Neler olduğunu anlamak için birbirlerine sorular sorup duruyorlar, bu da deponun içini bir uğultunun kaplamasına neden oluyordu. Ama o kırk kişiden çıkan uğultu, yağmurun ve şimşeklerin sesiyle yutulup, hiç var olmamış gibi oluyordu.

Kırk genç de aynı kaderi paylaşıyordu...

Neler olduğunu bilmiyorlar dahası hiçbir şey hatırlamıyorlar, buraya nasıl geldiklerinden tamamen bihaberlerdi. Her birinin hatırladığı en son anı farklıydı: kimi çalıştığı kafede servis yaparken, kimi bir tuvalet köşesinde, damarlarına batırdığı bir iğne ile kendini zehirlerken, biri odasında dizi izlerken, bir diğeri bir bar köşesinde, bulduğu bir fahişeyi becerirken... Hepsi farklı bir anın içinden şu ana çekilen birer kurbanlardı.

Zifiri karanlık depoda göz gözü görmezken tek ışık kaynakları, tavana yakın olan küçük, kırılan camların yerine naylon çakılmış pencerelerden arada depoya dolan yıldırımların ışıklarıydı. Her birinin aklında da aynı soru vardı; Neden buradayız?

Korku kırk kalbin kırkını da sarıp sarmalarken, birden, gözlerinin alıştığı o karanlık bembeyaz bir ışık tarafından yutuldu. O an her gence o ışık işkence gibi gelmiş ve hepsi gözlerini kapatmıştı. Sonunda gözlerini açtıklarında nasıl bir yerde olduklarını gördüler. Kirli beyaz duvarları nemden dolayı yer yer yosun tutan, belirli aralıklarla zeminden tavana uzanan pastan kırılacak gibi duran demirden direklerin konuşlandırıldığı eski bir depoydu burası. O direkler üst taraftaki sadece iskeleti bitmiş ve yarım kalmış olan tavandaki paslı demirlere bağlıydı ve deponun çatısını, onları yağmurun gazabından koruyan ama sesinin daha da korkunç bir şekilde içeriye doluşmasına neden olan eski çinkolar kaplıyordu. Deponun kapısı ise direklerden bir farkı olmayan büyük, sürgülü, demir bir kapıydı ve dokunduğun anda onu duvara bağlayan tüm bağlar kopup yıkılacakmış gibi duruyordu. İçerisi cam gibi beyaz bir ışıkla değil de loş bir ışıkla aydınlatılmış olsaydı kesinlikle korku filmlerinden fırlamış bir yer gibi olurdu.

Aydınlanan ortamla birbirlerine bakan kırk yüz, tanıdıkları yüzleri görmeleriyle bir nebze rahatlasalar da biraz önceki o uğultu tamamen kesilmiş, sahne tamamen yağmurun ve şimşeklerin sesine devredilmişti. Korkuyla gelecek olan bir sonraki hamleyi beklerlerken çok değil birkaç saniye sonra deponun içini bir ses doldurdu. Birisi sanki parmağı ile bir mikrofona vurmuş gibi bir ses...

Pat...

Pat...

Pat...

Üç kez arka arkaya vuruldu ve hemen akabinde bir boğaz temizleme sesi depoyu doldurdu. Ses sanki bir insana ait değil de bir robotunmuş gibiydi.

"Herkese merhaba."

Boğaz temizlemeden daha fazlasını ortaya koyan o ses kesinlikle bir gırtlaktan değil, ses değiştirici bir cihazdan çıkıyordu. Zaten korkan kırk kişiye bu sesin pek de iyi geldiği söylenemezdi çünkü yeniden hareketlenmeler başlamış ve korkunun rengine boyanan sesler depoyu sarmıştı. Her şey ama her şey... Tam anlamıyla korku filminin ortasında gibi hissettiriyordu. Tek farka, burada olan her şey son derece gerçekti.

Uğultu giderek artarken "Eminim..." diye sesini yükselterek araya girdi o robotik ses ve herkesi susturmayı başardı. "Hepiniz neden burada olduğunuzu merak ediyorsunuzdur." Birkaç saniye susup kalabalığın nabzını ölçtükten sora konuşmaya devam etti. "Sizi daha fazla merakta bırakarak kabalık etmek istemem. Bazılarınız birbirinizi tanıyorsunuz ama bazılarınız da tamamen yabancı... Hepinizin iki ortak noktası var ve buraya belirli bir amaç için getirildiniz; Aymar Doğan ve Çetin Aral Bakırcı..."

Depoya bomba gibi düşen iki ismi kalabalık algıladığında, itiraz sesleri yükselmeye başladı. Hepsi bu iki isimle hiç ilgilerinin olmadığını savunuyordu ama yalandı. Onlara bu yalanı söyleten tek etken ise korkuydu.

"Sessizlik!" diye bağırdı o robotik ses ve herkes bir kez daha sessizliğe gömüldü. Nasıl susmazlardı ki? Korkudan ölmek üzerelerdi şu an...

"Evet..." diye devam etti o ses sessizliği sağladığında. "Her birinizin ortak noktası bu çünkü kırkınızın da bu iki isimden de pek hoşlandığı söylenemez öyle değil mi?"

Hiç kimse sesin söylediklerini reddetmedi ya da onaylamadı. En büyük cevapları sessizlikti ki sessizliğin çoğu zaman en büyük kabulleniş olduğu bilinen bir gerçekti. "Hatta..." dedi yine aynı ses kelimeleri deponun içinde eko yaparken. "Onlardan nefret ediyorsunuz." Tespitten çok açık seçik ortada olan bir gerçeği dile getirirmiş gibi söylenmişti bu üç kelime. Yine sessizliğe sığınmayı tercih etti her biri. Korku onları susmaya zorluyor, dillerine yuvarlanan bütün kelimeleri bir bir çekip alıyordu onlardan. Ne olacaktı onlara? Ne bekliyordu onları? Bu depodan tek parça halinde, hâlâ nefes alıyorken mi çıkacaklardı yoksa birer cesetten ibaret olarak mı?

Etrafı kaplayan o sessizliği "Şimdi..." diyerek bozdu o ses. "Size iki seçenek sunacağım ve yaptığınız seçim sizin kaderinizin yol ayrımını belirleyecek." Birkaç saniye daha susarak bir kez daha kalabalığın nabzını yokladı. Beyaz ışığın altında kafalar birbirlerine dönmüş ve söylenenleri doğru duyup duymadıklarını teyit etmek ister gibi baş sallıyorlardı.

"Seçenekler şunlar; ya benimle olur o iki ismi yok etmeme yardım edersiniz ya da bana karşı gelir son nefesinizi bu deponun içinde verirsiniz..."

Kader ağlarını örerken sürekli kaçırdığı ilmekler, ipin boğazına dolanmasına neden oldu ve kader o gece o deponun içinde son nefesini verdi. Artık o iki isim, şeytanın ölüm listesinin ilk iki sırasını süslüyordu. Kartlar yeniden, en hilekâr şekilde dağıtılıyor, oyun en çirkin haliyle sıfırdan başlıyordu...

Burası artık şeytanın ini ve hepiniz cehenneme hoş geldiniz...

🎲

Giriş bölümümüzü nasıl buldunuz?

Küçük bir rica... İlk bölüm bu kısımdan çok daha farklı bir noktadan başlıyor. Sizden tek ricam, okurken bu kısmı aklınızdan çıkarmamanız. Çünkü açıklamadan da anlayacağınız üzere hoşunuza gitmeyen bir takim ayrıntılar olacak ama hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını unutmayın❤️

Zaman ayırıp okuyan herkese sonsuz teşekkürler. Minnettarım❤️

İlk bölüm bir saat kadar sonra yayında olacak❤️

Loading...
0%