@selcanykazdal
|
Bahar serumun etkisiyle kendini tamamen uykunun huzurlu kollarına bırakmıştı. Sinan ise onu ellerinden biri alacakmış gibi sıkıca sevdiğine sarılmış sevdiğinin saçlarına öpücükler sıralıyordu. Mutluydu huzurluydu ta ki, bizim ekip odaya damlayana kadar... Tıklanan kapıyla toparlandığı sırada içeriye Kenan, Tahir ve Ömer girdi. Sinan yataktan tamamen kalktığında genç kızın üzerini örtüp çocuklara döndü.
''Siz niye geldiniz lan? Kim haber verdi?''
''Sen bizi boş ver Bahar iyi mi? Nesi varmış?'' dedi Tahir, o sırada Kenan ise oturduğu ziyaretçi koltuğunda telefonunu çıkarmış oyun oynuyordu... Öküz demek az kalırdı da neyse!
''Çok şükür önemli bir şey değil... Üşütmüş biraz.''
Ömer'in bakışları seruma döndüğünde bitmek üzere olduğunu fark etti, ''Serum bitmiş, ben bir hemşireye sesleneyim.'' dedikten sonra hızla gidip gelmişti tabii peşinden de az önce ki hemşire...
Kenan içeriye giren yabancıyla bakışlarını bir an telefondan kaldırdı sonra yeniden telefonuna dönüyordu ki, ''Bismillahirrahmanirrahim...'' dedi. Diğerleri onun bu tepkisiyle afallasalar da hiç bir şey anlamamışlardı. Şimdilik yani canım... Kenan birazdan şovunu yapacaktı neticede.
''Nasıl hissediyosunuz Bahar Hanım?'' diyen hemşire serumu kapatmış, elindeki iğneyi nazikçe çıkarmaya çalışıyordu. Bahar araladığı gözleriyle genç kıza baktı ve başıyla onu olumlu anlamda onayladı, dudakları kurumuş ve uykuya delicesine muhtaçmış gibi hissediyordu sadece... Ağrı sızı kalmamıştı çok şükür.
''Aaa siz ne zaman geldiniz?'' dedi diğerlerine döndüğünde.
''Yeni geldik, geçmiş olsun abicim.''
''Sağol Ömer abi.''
''İyisin dimi Bahar?'' diyen Tahirdi... Bahar onu cevapladığı sıra da işini bitiren hemşireye avına yaklaşan timsah gibi yanaşan Kenan'ı gördüler.
''Hemşire Hanım, size bi'şey sorabilir miyim?''
''Tabii buyrun.'' diyen hemşire neredeyse odadan çıkmak üzereydi ki durakladı.
''Benim kalbim çok hızlı atıyo da bu bir hastalık başlangıcı falan olabilir mi?'' dediğinde diğerleri çaktırmadan gülüyorlardı... Kenan uçuşa geçmişti belliydi.
''Ne zamandan beri böyle peki? Eğer uzun süredir varsa ciddi bi' problem olabilir... Dilerseniz kardiyolojiye görünün.''
''Sizi gördüğümden beri...'' dedi Kenan. Öyle baygın bakıyordu ki kıza, hemşire beklemediği bu tepkiyle şaşkın bir şekilde donakaldı önce. Bu adam ne diyordu böyle?
''Anlıyorum o şimdi oldu ama hadsizlik bâki diyosunuz yani.'' dediği gibi odadan hızla çıktı genç kız.
''Oh ne güzel çaktı sana cevabı! Ayıp olmasa gidip alnından öperdim!''
''Tahir bak kaşınma!''
''Kız doğru dedi oğlum, hadsizsin sen...''
''Ömer!'' diye tersledi arkadaşını Kenan, cidden fena bozulmuştu da çaktırmamaya çalışıyordu. Bahar, ayağa kalktığında ''Yürüyebilecek misin sen?'' diyen Sinan'ı da Bahar tersleyince hep bir ağızdan kahkahalara boğuldular.
''E yok artık ama Sinan!''
*
1 Hafta Sonra
''Off! Yeter artık şimdi sıçıcam ağzına!''
''Ömer lan hiç normal değil diyorum size, bir haftadır aklımdan çıkmıyo. Bak bu rekor yani, aşık olmuş olma ihtimalim yüzde kaç sizce?''
''Senin aşık olma ihtimalinin Allah belasını versin. Beynimizi tecavüz ettin bir haftadır.'' diyen Tahirdi.
Tamı tamamına 6 gün 12 saattir hemşire diyor başka laf etmiyordu. Defalarca onu görmeye gitmiş, çiçekler almış ama o çiçekleri birer birer yüzüne yemişti Kenan. Başlangıçta öyle lakayıt olmasaydı şansı vardı aslında ama golü kendi kalesine atmıştı bu sazan!
''Kenan bak sen bunca zaman uzun soluklu tek bir ilişki yaşamadın oğlum, hepimiz şahidiz. Aha bak yüzün burda, yalansa yalan de! Sence aşık mı oldun? Bunu Ömer dese, Tahir dese inanırım ama sen aşık olacak son kişisin be kardeşim.'' dedi Sinan.
''Niye abi? Ben aşık olamaz mıyım yani? Bende insanım, belki de sonunda hayatımın kadınını bulmuşumdur.''
''Sana yüz vermiyo diye takıldın kaldın, iyi de yapıyo bende olsam bende vermezdim.''
''Sen benden başka kime verirsen ver.'' dediğinde yumruk yaptığı elini Tahir'in omuzuna savurdu Kenan. ''Allah şahidim, o kızın parmağına yüzüğü takıp da karşınıza çıkmayan Kenan'ı öttürsün bu mahalle.''
''Olum bi' inat uğruna kızın günahına girme! Saçma sapan da konuşma.'' dedi Ömer.
''Ulan inat değil, aşık oldum diyorum inanmıyosunuz.''
''İyi sana başarılar o zaman kardeşim.'' diyen Sinan Kenan'ın omzunu sıvazlayıp oturduğu koltuktan kalktı. ''Ben kalkıyorum gençler, yarın sabah erken çıkıcaz yola.''
''Ne yolu?''
''Emir'in yolu.''
''Tahir bi' siktir git gerçekten ya!'' dedi Kenan, yeniden Sinan'a döndüğünde adam onu bekletmeden cevapladı. ''Bahar'ın ailesiyle tanışıcam, ikna olurlarsa haftaya da istemeye gidicez inşallah.''
''E oğlum anneni de alsaydın ya yanına, öyle bi' başına saygısızlık olmaz mı?''
''Aklıma geldi aslında ama ne bileyim ya.''
''Hayret Gülsüm anne patlatmadı kafana bitane." Diyen Tahir kahkaha atıyordu. O sırada Ömer aklına gelenle yeniden konuya dahil oldu.
"Lan oğlum belki de darıldı kadın sana. Git konuş onu da götür olmaz böyle."
"Doğru diyosun, ben gidip ona da hazırlanmasını söyleyeyim. Hadi hayırlı geceler." dediğinde diğerleri ona karşılık verip yolculamışlardı. Biraz sona kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlardı ki yanlarına doğru yaklaşan silüetle birlikle bakışlarını çevirdiler.
"Şey... Herkese selam, Ömer bi' konuşabilir miyiz?"
"Miray... Hayırdır inşallah bu saatte, kötü bi'şey olmadı ya?"
"Yok Tahir abi, çok şükür bi' sıkıntı yok."
"Tamam o zaman gel biz seninle şöyle bi' yürüyelim." Diyen Ömer ayağa kalkınca, Miray'ın ömrü hayatında kalbi ilk kez korku dışında teklemişti. Bunca zaman dikkat etmemişti belki ama Ömer çok güzel adamdı, heybetiyle insana tehlike çanları çağrıştırsa da onun yüreğini bilen biri yalnızca güven duygusuyla sarıp sarmalanırdı.
İlerlediklerinde Miray derin bir nefes aldı.
"Ömer..."
"Efendim?"
"Şey ben bi' iş buldum. Ama buradan değil."
"Nasıl yani nereden?"
"İş Bursa da, yetimhaneden bildiğim bi' arkadaşım karşılaştım bugün... Kızlarla gezmeye karşıya gitmiştik orda bi kafe de çalışıyo. Ama ayrılacakmış, Bursada ki iş için yani... Hem yatacak yer bile veriyolarmış."
"Ne işiymiş bu?"
"Tarihi bi' konak varmış, orayı misafirhane yapmışlar... Bi' nevi otel yani. Eleman arıyolar işte, kalıcı ama temizlik bulaşık falan. Gerçi ben iş ayırmam ne verirlerse o."
Ömer boğazında biriken yumruyu yutmaya çalıştı ama bu lanet olasıca şey gitmiyordu. Kalbini sıkan elleri kırmak istedi ama o an hiç bir şey yapamadı.
"Miray... Burada ki işlerin suyu mu çıktı? Biz ne konuştuk?"
"Ben biliyorum sizin hakkınızı ödeyemem ama daha fazla size yük olmak istemiyorum."
"Miray bak..." diyen Ömer'in lafını böldü genç kız. Gözleri yanmaya başlamıştı kendini dizginlemeye çalışıyordu.
"Biliyorum siz beni yük olarak görmüyosunuz. Ne kadar teşekkür etsem az ama böyle olmaz Ömer. Bi' yerden başlamam lazım."
Ömer bakışlarını genç kızın üzerinden çekip, sert dalgalarıyla geceye eşlik eden denize çevirdi. Kaşlarını çatmıştı. Neden bilmiyordu ama bu kızın gitmesini hiç istemiyordu. O, orada bir başına yapamazdı, olmazdı. Olmamalıydı.
"Gidemezsin."
"Na..nasıl gidemem?"
"Baya gidemezsin. Bunun nesini anlamadın?" dedi Ömer bakışlarını yeniden genç kıza çevirmişti.
"Ama..."
"Daha yolun başındasın, önce kendi ayaklarının üzerinde durmayı bi' öğren. Sonra bakarız..." dediğinde umursamaz görünmeye çalışıyordu gerçi ne kadar becerebildiğini bilmiyordu ama içine saçma sapan bir korku peyda olmuştu.
"Ömer sen kendini benim abim yerine falan mı koydun? Ne demek bakarız?"
Miray adama bir adım daha yaklaştığında kaşlarını çatmıştı.
"Sana abi mi lazım? Tamam abicilik oynayayım o zaman, belki böyle laf dinlersin."
"Ömer. Allah aşkına ne diyosun sen?"
"Türkçe konuşuyorum aslında niye anlamadın ki sen? Gidemezsin diyorum konu kapanmıştır. Benim yanımda çalışmak istemiyosan, Sinan yada Tahir'le çalış. Uzağa gitmek yok."
"Haydaaaa!"
Ömer onun son tepkisiyle gülümsedi, genç kız ise onun bu hallerini ilk görmenin verdiği şaşkınlıkla öylece kalmıştı.
•
"Ay ben bi' heyecanlandım şu an." dedi Bahar. Resmen büyüdüğü eve sevdiği adam ve onun annesiyle geri dönmüştü, hemde hayırlı bir iş için... Kalbi heyecandan hangi tarafta atacağını şaşırmış vaziyetteydi o yetmiyormuş gibi bir de bu adam şöyle güzel bakmıyor muydu? Vallahi canını teslim edecekti birazdan.
"Aman kızım sakin ol, her şey güzel olacak sen güven bana." diyen Gülsümdü. Arabadan indiklerinde saat öğlen 1'i gösteriyordu. Apartmanın kapısına ilerlediklerinde Sinan güç vermek istercesine sevdiği kadının eline uzandı.
"Sakin ol, ben seni almadan buradan gitmem."
"Ooo iddialıyız." derken heyecanını alt etmeye çalışıyordu Bahar.
"Yani genelde öyleyimdir." dedikten hemen sonra kızın yanağından makas aldı Sinan. Arkalarında kalıp elinde hediyelerle iyice şişen Gülsüm ise her kadının hakkı olan cırlamayla karşılık verdi gençlere.
"Ayy ama çocuğum başlıycam cilveleşmenize he. Sırası mı şimdi, hadi girelim bir an önce içeriye."
İkinci kata geldiklerinde Bahar titreyen nefesine rağmen zile uzandı... Bakışlarını sırayla Gülsüm ve Sinan'a çevirdiğinde onların güven veren bakışlarıyla gülümsediği esna da açılan kapıdan annesi gözüktü.
''Annem, hoş geldin yavrum çok özledim seni...'' diyen kadın Bahar'a sıkıca sarılmı, evladının kokusunu doya doya içine çekiyordu. Annelik böyle kutsal bir duyguydu işte, Gülsüm bu duyguyu çok iyi bildiğinden bu güzel kavuşmayı dolu gözlerle izledi.
''Anne, herkes içeride mi?'' dediğinde geri çekildi Bahar, o kadar heyecanlıydı ki annesini titreyen ellerine uzanıp öptü.
''İçeride kızım, sakin ol sen...'' dedi ve misafirlerine döndü kadın. ''Ah, kusura bakmayın n'olur kızımı görünce kendimi kaybettim... Siz de hoş geldiniz, buyurun lütfen.''
Kapıyı ardına kadar açıp onları içeriye aldığında salona geçtiler. Ellili yaşların başında olduğu belli olan bir adam ki büyük ihtimalle babasıydı yani Sinan öyle düşünüyordu, ayaklandığında Sinan da balatayı sıyırdığının şu an farkındaydı... Koskoca sarı Sinan heyecandan ölecekti yeminle!
''Hoş geldiniz...'' dedi, Bahar kesinlikle babasına benziyordu ilk izlenim buydu.
Evin babası ayaklanınca diğerleri de selamlaşmak adına ayağa kalktı, Sinan'ın yaşlarında iki adam vardı biri abi diğeri de enişteydi. Kadınlar kibarca tokalaştılar Sinan'la.
''Merhaba hoşgeldiniz, ben Bahar'ın ablasıyım adım Zeynep.''
''Merhaba, Sinan bende... Memnun oldum.''
''Ferit ben, abisiyim.''
''Memnun oldum.''
''Metin, eniştesiyim. Hoş geldin kardeşim...''
''Eyvallah.''
''Bende Yeliz, yengesiyim.'' diyen sarı saçlı kadınla herkes tanışma faslını bitirmiş koltuklara kurulmuştu. Köşe de iki küçük kız ise ellerinde bebekleriyle Sinan'ı izliyorlardı... Aralarında konuştuktan sonra biri ayaklandı ve Sinan'ın yanına gitti.
''Sen Bahar halamın kocası mı olacaksın?'' dedi Sinan'a. Küçük kızın bu sorusuyla herkes sahte bir öksürük krizine tutulmak zorunda kaldı.
''Pelin kardeşinin yanına geç kızım.'' dedi annesi.
''Ama daha cevap vermedi ki...''
''Halacım sen gelsene bi' mutfağa.'' diyen Bahar kızın eline uzanıp, telaşla mutfağa götürdü.
''Pelincim, dedenin ve babanın yanında öyle konuşmamalısın. Biraz kızabilirler.''
''Bana mı?''
''Hayır sana değil tabi ki bebeğim... Üzülürler yani o anlamda dedim ben.''
''Tamam halacım, söz bi' daha demem.'' dedikten hemen içeriye doğru koştu küçük kız yeniden.
Bahar yeğeninin peşinden gülümserken, bulunduğu konumu fark edip yine panikledi. Orta da bir gerginlik olmamasına rağmen aşırı gergindi. Acaba böyle hissetmesi normal miydi? İçeriden gelen keyifli sohbet sesleriyle rahatlamaya çalışsa da bir aksilik çıkacak diye de ödü kopuyordu.
''Bahar...''
''Abla.'' dediği gibi ablasına sarıldı. ''Abla benim böyle korkmam normal mi?''
Geri çekilen ablası, küçük kardeşinin yüzünü ellerini arasına alıp gülümsedi.
''Normal ablacım çok normal... Beni hatırlamıyosun sen heralde... Tansiyonum düşmüştü de beni ayakta tutmak için o gün neler içirmiştiniz bana vicdansızlar.''
Ablasının söyledikleriyle, hatırladığı anı onu biraz olsun rahatlatmıştı.
''Babam bi'şey dedi mi peki benimle ya da Sinan'la ilgili?''
''Yok, Zülal sağ olsun öyle güzel işledi ki bizimkileri... Valla hepsinin gönlü var gibi ama yine de tanımak lazım tabi.''
''Bi' sorun yok yani?''
''Yok kuşum rahatla biraz...''
''Kızlar, hadi kahve yapalım... Harun babamın keyfi yerinde valla. Damat adayını pek bi' sevdi.'' diyen Yeliz çekmeceyi açıp cezveyi çıkardı. Onun bu söylediğine gülen kızlar da kahve için işe koyulmuşlardı.
Diğer yandan salondakiler güzel bir muhabbetin fitilini ateşlemişlerdi.
''Demek baban vefat etti... Ama aferin, onun yerine sen babalık etmişsin kardeşlerine.''
''Sağ olun efendim, babalık değil de elimden geldiğince koruyup kolladım ailemi...''
''Sinan'ım evimizin gölgesi oldu o zor zamanlarımda... İnanın hayat arkadaşınızı kaybetmek yarım kalmak demek... Ne yapacağım diye çaresizce düşünüp perişan olurken oğlum ayaklandırdı bizi yeniden. Ben evladımdan çok razıyım, bir gün kötü laf getirmedi kulağıma.''
''Maşallah, siz güzel yetiştirdiniz demek ki Gülsüm Hanım... Ama bakınca bile belli oluyor Sinan oğlumun nasıl yiğit olduğu.''
''Sevda Hanım, sizde Bahar'ı çok güzel yetiştirmişsiniz maşallah... Çok terbiyeli, çok aklı başında bir kız. Böyle bir zamanda evlat yetiştirmek çok zor.''
''Öyle... Sizin de kızınız varmış, fotoğrafını gördüm maşallah pek güzel.''
''Sağ olun. Allah evlatlarımızın bahtını güzel eylesin. Bir tane daha oğlum var Sinan'ın bi' küçüğü Kadir...''
''Biliyorum onun da fotoğrafını gördüm... O da pek yağız maşallah.''
İki dünür anlaşmış, kaynaşmış baya muhabbetin altını kaynatıyorlardı. Sinan için her şey tahmin ettiğinde daha da güzeldi, için de Bahar'ı taşıyan hangi kalp kötü olabilirdi ki zaten? Kalp demişken ailesi ve kendi için geçerli bir durumdu yani! Başkasının kalbinde Bahar'ın ne işi vardı? O kalbi varya!
''Eeee Sinan demek restoran işletiyosun, bizim tekne kazıntısı bahsetti biraz... İşler nasıl?'' diyen Ferit'ti.
''İyi güzel çok şükür, bi' ara bocaladık gibi ama şimdilerde toparlıyoruz.''
''Karadeniz mutfağı değil mi?'' diye muhabbete dahil oldu evin eniştesi.
''Tabii daha çok karadeniz ağırlıklı...''
Metin, ''Aaa bak ben 3 yıl önce gitmiştim karadenize harika bi' doğası var.'' dedi.
''Memleket Rize dimi? diyen ise Ferit'ti.
''Rize evet, bi' yaz eğer müsait olursanız sizi orada ki evde ağırlamak isterim.''
''Ben turla gitmiştim öyle çok detaylı gezemedim haliyle... Hayırlısıysa geliriz tabi.''
Metin'in son söylediğin de baya ima vardı adam sırıtıyordu resmen, o sırasını savmıştı netice de azıcık da bacanağı yaşasındı bu telaşı.
''Hayırlısı hayırlısı...'' dedi Ferit. Sinan'ı sevmişti ama söz konusu kız kardeşi olunca bir geriliyordu adam ne yapsın.
Kısa süre sonra getirilen kahveler içildi, sohbet gittikçe güzelleşti. Harun Bey'in içi rahatlamıştı artık, kızını bu adama gerçekten emanet edebileceğini hissediyordu... Saatler saatleri kovaladı yemekler yenildi, çaylar içildi hatta Sinan ufaklıklar oyun bile oynadı ama tabii sonunda ayrılık vakti geldi çattı.
''E kızım kalsaydın sen bu gece.''
''Anne yarın Pazartesi okul var... Önümüzde ki hafta kalırım söz.''
''Yemekler çok güzeldi Sevda Hanım ellerinize sağlık.'' diye söze karışan Gülsümdü.
''Afiyet olsun, haftaya daha çok çeşit yapıcam size parmaklarınızı yiyeceksiniz valla.''
''Aaaa bak ona şüphem yok.''
İki kadın da güzel bir kıkırdamayla muhabbeti sonlandırdılar.
''Hadi kızım dikkat et. Sinan oğlum, Bahar'ım sana emanet.''
''İçiniz rahat olsun, Harun amca. Hoş çakalın.'' dedikten sonra, diğerleriyle de kısa bir vedalaşmanın ardından çoktan apartmandan çıkıp arabaya yerleşmişlerdi.
''Tahmin ettiğimin çok çok ötesindeydi...'' dedi Bahar.
''E güzel kızım ben sana dedim zaten her şey güzel olacak diye.''
''Ay dedin de, insan ister istemez geriliyomuş valla Gülsüm anne.''
Sinan sevdiği kadının, kendi annesine her anne deyişinde mest oluyordu. Bahar zaten onundu ama böyle ufak nüanslar resmen aile olacaklarının belirtisiydi. İnanılmaz haz duyuyordu.
''Anne artık Bahar, haftaya resmiyette de gelinin oluyo artık...''
''Sorma valla ilk gelinim, ben sizden daha heyecanlıyım ayol.'' diyen kadınla hep birlikte kahkaha atmışlardı.
''Bahar yarın okul çıkışı hazırlan da şu yüzük işini falan halledelim güzelim.''
''Tamam, ay zaten elbise falan da almam lazım... Sana da takım bakarız.''
Gülsüm onların bu şekilde konuşmasına bayılıyordu... Bahar kendi evladı olsa ancak böyle sevebilirdi yani... Allah'a şükretti yeniden.
''Hadi bakalım başlıyo artık telaşlarınız.'' dedi.
Genç adam annesinin söylediğiyle içini kaplayan huzuru anlatsa kelimeler yetmezdi. Sevdiğine kavuşmasına belki de aylar kalmıştı.
*
Tahir dükkanını kapatacağı sırada Leyla binbir telaşla içeriye girdi.
''Tahir duyduklarım doğru mu?''
''Ne duydun, hayırdır?''
''Sinan... Bahar'ın ailesiyle tanışmaya mı gitti?''
Tahir duyduğu soruyla, bıkkınlıkla alnını sıvazladı... Zaten bir şeyleri biliyordu ama Leyla'nın bu soruyu sormasıyla durum iyice netleşmişti.
''Napıcaksın Leyla? Niye soruyosun?''
Leyla şiddetli bir çıkışla yükseldi.
''Tahir, 2 gündür tanıdığınız bi' kıza nasıl bu kadar güveniyosunuz ya? Bu Sinan kafayı mı yedi, bu kadar kolay mı yani evlenmek?''
''Bazı insanları 2 günde tanıyabilirsin çünkü şeffaftırlar... Ama bazılarını da seneler geçse anlayamazsın... Bence yeterince açık konuştum.'' dedi adam, onun bu yükselmesine karşılık olarak. Tabii Leyla sinirden köpürecek duruma gelmişti.
''Öyle mi Tahir bey?''
''Öyle...''
''Bakalım, kız kardeşiyle kırıştırdığını Sinan öğrenince ne tepki verecek.'' dediğinde elini masaya yumruk yapmıştı. Tahir duyduğu şeyle ayağa kalktı ve kadına gözlerinden ateş çıkarırcasına bağırdı.
''Doğru konuş!''
Leyla onun hamlesiyle, iğrenç bir gülümseme eşliğinde ayaklandı.
''Aaaa ne oldu canım, sen bi' gerildin kıyamam.''
''Leyla çık dışarı!'' diyen Tahir parmağıyla kapıyı işaret etti. Öfkesini sor dizginliyordu, burnundan nefes alıp verdiği esna da sakinleşmeye çalışsa da şu an için bu mümkün değildi.
''Doğruları duymak zoruna mı gitti Tahir bey? Ama dur sen! Ben o Bahar'ı da, seni de alt etmesini bilirim... Dün ki kız için yıllardır tanıdığın insanı karşına aldın, e bunun bi' bedeli olur dimi? Sen akıllı adamsın.''
''Beni bununla mı korkutmaya çalışıyosun? Değil sen dünya karşı gelse Sinan'la benim kardeşliğimize zeval gelmez. Elinden geleni ardına koyma ve şunu da unutma bu işin sonunda kaybeden sen olacaksın. Şimdi çık git dükkanımdan.''
Leyla çantasını aldığı gibi kaynayan öfkesiyle rüzgar gibi çıktı oradan. Hemen peşinden Ömer girdi içeriye.
''Oğlum Leyla alev topu olmuş? Hayırdır bi' mevzumu var?''
''Ya varya bu kız ruh hastası yeminle. Elçin'le beni öğrenmiş... Bahar'ı destekliyorum diye Sinan'a söylemekle tehdit etti.''
Ömer duyduklarıyla kaşlarını kaldırıp ıslık çaldı.
''Bu baya rengini belli etti yani.''
''Abi zaten belli değil miydi?''
''Eee söyler mi sence?''
''Söyler... Ama ben ondan önce söyliycem. Battı balık yan gider, bari başkası yerine benden duysun.''
''Kardeşim,'' diyen Ömer bir elini Tahir'in omzuna koydu ve güç vermek istercesine sıktı. ''Siz yanlış bi'şey yapmadınız... Sinan'ın öfkesini bilirsin önce bir gök gürültüsü, peşinden yağmur ama sonra yine güneş açar o. Gidip konuş, hatta bende geleyim Kenan'ı da ararım şimdi. Yarın sabah konuşalım.''
''Size de sırtını dönecek şimdi, siz hiç bulaşmayın.''
''O hiç birimize sırtını dönemez. Kardeşiz lan biz, kolay mı öyle o işler!''
''Ne bileyim abi ya, kafamı kaldı bende.''
''Gel hadi, o kafayı toparlamak lazım.'' dediğinde Tahir gülümseyip başıyla onayladı. Dükkanı beraber kapattıkların da Kenan'ı da aradılar ama bu sefer Ömer'in evinde toplanmayı tercih ettiler.
Diğer yandan Elçin, Miray ve Zülal her şeyden habersiz günün kritiğini yapıyorlardı.
''Ayy abim nasıl gerilmiştir.'' dedi Elçin, pastasından bir dilim alırken. ''Miray nerden aldın sen bu pastayı yaa acayip taze.''
''Aşağı mahallede yeni bi' pastane açılmış oradan aldım.''
Çayları yenilemeye kalkan Zülal, '' Bahar da bugün ölmediyse ona daha hiç bi' şey olmaz.'' dedi keyifle.
''Ne zaman gelirler ki? Saat 9'a geliyor.''
Miray'ın sorusunun peşinden Elçin'in telefonu çaldı.
''Tahir arıyo... Efendim canım?''
''Elçin nasılsın güzelim?''
''İyiyim de senin sesin bi' garip. Bi' şey mi oldu?'' dediğinde ona merakla bakan kızlara anlamadığına dair dudak büktü.
''Leyla öğrenmiş bizi. Abine bugün yarın söyler... Yarın sabah abinle konuşucam Elçin, bu sefer itiraz etme. Leyla'dan öğrenmesi daha mı iyi?''
''Nasıl ya nerden öğrenmiş?'' dedi, an itibariyle kalbi korkuyla çarpmaya başlamıştı.
''Bilmiyorum, haberin olsun diye aradım. Gerçi Sinan sana bi'şey demez ama sakın ağlama tamam mı? Bak artık olmaz. Ağladığını görür veya duyarsam bu sefer mahalleyi yakarım Elçin duydun mu beni?''
''Tahir... Korkuyorum.'' dediği an da gözleri dolmuştu çoktan, tabii titreyen sesini telefondan dahi olsa anlamıştı adam.
''Korkma sevdiğim sakın korkma... Her şey güzel olacak. Ömer'in evdeyiz biz, ayıp olmasın içeriye gideyim ben, yanlarına geçeyim. Hadi görüşürüz, bak son kez söylüyorum ağlamak yok.''
''Ta..mam. Görüşürüz.''
Telefonu kapattığında kızlar Elçin'in donukluğundan şüphelenmişlerdi bile.
''Elço iyi misin ne oldu? Ne dedi Tahir abi?'' diyen Zülal'le tepki vermeyen Elçin, kızları iyice korkutmaya başlamıştı.
''Ay yok böyle olmayacak ben bi' su getireyim.'' dedi Miray koşar adım mutfağa giderken.
''Kuzum korkutma bizi, ne oldu?''
''Zülal... Leyla öğrenmiş bizi abime söyleyecekmiş... Tahir'de ben konuşucam ilk benden öğrensin dedi.''
Bardağı Elçin'e uzatan Miray da şaşkınlıkla kalakaldı.
''Bu Leyla'nın derdi ne Allah aşkına?''
''Ne olacak Sinan abiyi Bahar'a kaptırdı yaa onun kuyruk acısı bu.''
''Kızlar ben napıcam?''
*
''Hadi bakalım gir içeri.''
''Sinan... Ben bugün için çok teşekkür ederim.'
Sinan annesinin arabada beklemesinden dolayı rahat davranamıyordu ama çaktırmadan bir eliyle kızın yanağını okşadı.
''Teşekkür edecek bi' şey yok. Olması gereken neyse o oldu.''
''Aşkım o kadar mutluyum ki, bu kadar mutlu olmam normal değil cidden. Huzurumuz bozulacak diye ödüm kopuyor.''
''Huzurumuz niye bozulsun güzelim, bak her şey yolunda işte. Böyle şeyler düşünüp kendini darlama.''
''Haklısın... Neyse ben gideyim.'' diyen Bahar genç adamın yanaklarına uzanıp sırayla öptü.
''Ahh arabada annem olmayacaktı ki ben sana nasıl öpülürmüş gösterirdim de işte...'' deyip kafasını yana eğerek annesini işaret etti.
''Yaaa, çok pisliksin!'' dedi Bahar aynı zamanda kıkırdıyordu.
''Varsın pislik olayım, insanın sevdiğini öpmek istemesi suç mu?''
''Değil tabii...'' derken farkında olmadan Sinan'ın ceketinin düğmeleriyle oynamaya başlamıştı. Gülsüm ise arabada onları çaktırmadan izlerken keyiften dört köşeydi.
''Maşallah çocuklarıma!'' dedi huzurla.
''Bahar, senin bu cilvelerin beni öldürecek bak. Az daha zorlarsan annem falan dinlemiycem yapışıcam dudaklarına!''
''Hihh! Adam delirdi.'' diyen Bahar elini adamın ceketini üzerinden çekti.
''Kim delirtti acaba?'' derken sinsi bir gülüş bıraktı Sinan.
''Tamam hadi görüşürüz. Valla bu sefer gidiyorum.''
Bahar arkasını döndüğü esna da adamın ona seslenmesiyle kafasını çevirdi.
''Seni çok seviyorum Bahar'ım...''
Kalbi infilak etmek üzereyken, derin bir soluk alıp mutlulukla karşılık verdi.
''Bende seni çok seviyorum her şeyim...''
|
0% |