Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15.Bölüm

@selcanykazdal

 

Sinan evden içeriye girdiğinde aslında kızkardeşiyle ne konuşacağını dahi bilmiyordu. Böyle durumlarda ne söylenilebilirdi ki? Bunları düşünüp dururken aynı esnada ayakkabılarını çıkartıyordu. Annesi mutfaktan çıkarken oğlunun ev terliklerini ayağına geçirdiğini görünce gülümsedi.

 

"Hoş geldin oğlum. Geç otur bak şansına, bende kahvaltı hazırlıyodum, Kadir erken çıktı."

 

"Hoş buldum anne, biliyorum gördüm Kadir'i. Elçin nerde?"

 

Gülsüm anlamıştı derdini. Oğlunun bir bakışıyla bilirdi kalbinden ne geçirdiğini.

 

"Uyuyo hala. Hadi git uyandır kardeşini. Bende çayları koyayım." Dedi.

 

Sinan gerekli mesajı almıştı, annesine tatlı bir tebessüm bırakıp, kız kardeşinin odasına doğru ilerledi. Kapıyı araladığında kumral saçlarıyla tüm yastık bölgesini esir alan ve yüzü saçtan asla gözükmeyen kız kardeşini görünce nerdeyse kahkaha atacaktı. Onun bu minicik, gözünden sakındığı kardeşi sevdalanmıştı öyle mi?

 

Yanına yaklaşıp yatağın köşesine oturdu ve Elçin'in yüzünü saklayan saçlarını geriye çekti. Bu kız ona kardeşten çok evlattı. O büyütmüştü bu bebeği, gözünden sakınmış, tırnağına taş değdirmemişti. Onu izlerken yüzünde oluşan buruk tebessümden habersizdi tabii... Elçin büyümüştü ve bunu artık kabullenmesi gerekiyordu. Uzanıp yanağından öptü.

 

"Elçin, hadi uyan abicim. Annem kahvaltı hazırladı."

 

"Hıııı..." diye bir mırıltı çıktı sadece kızın ağzından.

 

"Hadi güzelim, uyan bak valla sana yumurtadan bi' tane bile bırakmam he!" dediğinde sırıtıyordu Sinan.

 

"Abi..." diyen kız gözlerini aralamıştı, onu görür görmez gözleri abisini bekliyormuş gibi anında yaşları hazırladı.

 

"Abim..." dedi Sinan.

 

Elçin yatakta doğrulup, bir anda sıkıca sarıldı abisine ve ardından yaşları bıraktı.

 

"Abi, ne olur bana küsme... Sırtını dönme bana yalvarırım. Ben sensiz yapamam, kolum kanadım kırılır..." dediğinde hıçkırdı genç kız.

 

"Şşşşş... Sakin ol, ağlama. Abim... Beni her şeyden çok senin gözünden akan bir damla yaş üzer. Toparlan bakayım çabuk!" dedi gülümserken, aslında kardeşini bu halde gördüğü için sanki yüreğine bir hançer saplanmıştı.

 

Elçin hıçkırıklarının arasında gözyaşlarını silmeye çalışırken kızaran gözleriyle tam bir küçük kız çocuğuydu. O kadar güzeldi ki, Sinan onu böylesine ağlattığı için kendine çok kızıyordu.

 

"Abi... Affettin mi beni?"

 

"Sen ne yaptın ki, seni affedeyim? Birine sevdalanmak ne zamandan beri suç, günah oldu?"

 

"Ama sen dün gidince..."

 

Sinan kardeşinin ellerine uzanıp, ikisine de sırayla öpücük kondurdu.

 

"Dün beklemediğim bi'şey duyduğum için şok oldum, konduramadım. Hala çok zor benim için. Ama ben çıkıpta size bu yüzden arkamı dönersem nerde benim adamlığım?" dediğinde Elçin'in yüzünü gizleyen saçlarını kulağının arkasına götürdü bu sefer elleriyle. "Benim Tahir'in sana olan sevgisinden zerre şüphem yok... Bak hala kendimle savaş veriyorum ama ikinizin de bu işte gönlü varsa, benim görevim sadece kardeşlerimin yanında olup onlara destek olmaktır. Zamanla da alışırım. Yani benim dünya güzelim, küçük bebeğim... Sen bi' daha sakın ağlama. Ben senin her zaman yanındayım... Abi yetiş dediğin an dünyayı yakarım."

 

"Abi... İyi ki varsın, seni çok seviyorum." diyen Elçin yeniden abisinin boynuna sarıldı.

 

Sinan'ın gözleri yanmaya başladığında bu duygusallıktan bir an önce çıkmak adına espriyle, ''Bence de iyi ki varım, bulmuşsun benim gibi abiyi seveceksin tabii." dedi ve ekledi. "Bunu da hallettiğimize göre kalk artık hanımefendi. Bak şimdi gidiyorum beş dakika içinde gelmezsen yumurtanın kırıntısını bile bulamazsın."

 

Sırıtan abisine kahkahayla karşılık verip ayağa kalktı.

 

"Yatağın sonra toplarım. Yaaa abi! Beklesene beni!"

 

 

"Günaydın Ömer..."

 

Ömer bugün kahvaltısını iş yerinde yapıyordu. Kapıdan içeri giren Miray'ı görünce garip bir duyguyla telaşlandı.

 

"Ooo Miray hanım... Sabah sabah bu ziyaretinizi neye borçluyuz?"

 

Miray ise heyecanla masanın önünde bulunan koltuğa oturdu.

 

"Sinan abi geldi bu sabah, Bahar'la konuştular. Problem yok yani hatta Bahar'ın dediğine göre Elçin'le de konuşacakmış bugün. Ama Tahir abi hakkında bişey söylemedi galiba."

 

Ömer onun bu heyecanlı hallerine naif bir kahkaha attı.

 

"Kızım sen iyice bizim mahallenin kadınlarına benzedin. Çay koyayım mı içer misin?" dediğinde arka tarafa yürüyüp uzandığı raftan bardak çıkardı peşinden Miray da gitmişti tabii, laf yetiştirmesi gerekiyordu sonuçta.

 

"O ne demek şimdi Ömer ya? Hem sen niye hiç şaşırmadın? Konuştunuz mu yoksa Sinan abiyle?"

 

"Ben kardeşimi çok iyi tanıdığım için zaten böyle olacağını biliyodum."

 

"Ee peki Tahir abi? Onunla ne zaman konuşacak sence? Ayy valla şu kızlar sevdiklerine kavuşsun artık şiştim yaa başka da bişey istemiyorum yani."

 

Ömer onun bu hallerini mutlulukla izliyordu. İlk geldiğinde konuşmaya çekinir, etrafa korkak bakışlar atardı ama şimdi... Dili çözülmüştü belki bir gün ruhu da çözülüp bu mahalleye yerleşir ve gitme fikrini kafasından atardı! Bak yine aklına gelenle sinirlenmişti ama ya!

 

"O Bursa işini iptal ettin dimi Miray?"

 

"Oha ama Ömer, ben ne diyorum sen ne diyosun yaa!"

 

"Konuyu çarpıtma şimdi. Cevap bekliyorum?"

 

Miray gözlerini devirip, ofladı.

 

"Gitmiyorum Ömer. Tamam mı? Rahatladın mı?"

 

Ömer duyduklarıyla, derin bir nefes bıraktı ve sırıtmaya başladı.

 

"Off hemde nasıl rahatladım!" dediğinde farkında olmadan eli kızın yanağına uzanmıştı. Miray da beklemediği bu hamleyle cin çarpmışa dönmüştü haliyle... Ömer farkında vardığı şeyle ateşe değmiş gibi çekti ellerini.

 

"Kusura bakma yaa. Şey, bi' an bi' refleks işte. Çok şaapma..."

 

"Şaaapmam merak etme. Kusura bakma Ömer ama sen biraz kütüksün yani! Neyse ben gidiyorum, markete falan uğramam lazım. Görüşürüz!" dedi ve ardından savurduğu saçlarıyla dükkandan çıktı.

 

Ömer ise az önce tam olarak ne olduğunu çözememişti. O değil kız bir de saçlarını savurmuştu. Saçlarını mı savurmuştu? Hassiktir!

 

Diğer yandan Kenan hastane acil kapısında elinde sigarasıyla hemşire Güliz'in yolunu gözlüyordu. Ne inatçı kızdı arkadaş! Nuh diyor peygamber demiyordu yeminle. Başka biri olsa onca reddetmeye pes edip arkasına bile bakmaz giderdi ama o Kenan'dı, hastaydı... Karşısında ki Güliz'di, hemşireydi. Yani olmazsa olmaz uyum! Hasta ve hemşire ilişkisi...

 

"Ulan ne zeki adamım ya!" diye söylendi. Kendince harika bir kombinasyonla, ikisini uyumda zirveye taşımıştı.

 

O sırada Güliz tüm gece nöbette olmanın verdiği uykusuzlukla neredeyse bayılmak üzereydi. Acilden çıkış yaptığında gördüğü adamla bakışlarını kaçırıp, üzerinde ki ince hırkaya daha da sarılıp hızla yanından geçmeye çalıştı. Kenan ise gördüğü kızla, elindeki sigarayı yere atıp, ayağıyla üzerini çiğnedi. Maraton koşusunda neredeyse birincilik kazandıracak kalbinin atışıyla beraber, bir iki adımda kızın karşına geçmiş ters bir şekilde arka arkaya, yüzü kıza dönük vaziyette yürüyordu.

 

"Hemşire hanım... Ayıp ediyosun ama."

 

"Kenan bey, tam olarak derdiniz ne?!" dediğinde dişlerini sıkarak konuşmuştu genç kız.

 

"Derdim de dermanım da sensin." dediğinde Güliz gözlerini devirdi.

 

"Nasıl bu kadar pervasızca konuşabiliyorsunuz? Ya nişanlıysam?"

 

"Değilsin. Hayatında da biri yok, bunu ikimiz de iyi biliyoruz."

 

"Ben sizin hevesinizi alabileceğiniz bir oyuncak değilim. Başkasını bulun lütfen."

 

Kenan duyduklarıyla dumur olmuştu. Ne demek heves! Ulan günlerdir ciğerine ciğerine vuruyordu sevda, aklına gelmediği bir an yoktu! Hele gözleri düşünce hayaline aklını yitirecek gibi oluyordu, böyle heves mi olurdu?!

 

"Dur!" dedi ciddiyetle.

 

Güliz onun bu halini ilk kez gördüğü için biraz şaşırmıştı açıkcası. Hep bir çapkın Romeo modunda olduğu için böyle ciddi olmasını tuhaf karşılıyordu haliyle.

 

"Kenan bey, uykum var. Gerçekten sizinle uğraşamam."

 

"Güliz..." dediğinde bu sefer hemşirenin kalbi tekledi. Adını da mı öğrenmişti? Yok artık!

 

"Adımı da mı öğrendiniz? Hayret... Çapkınlıkta kaçıncı seviye bu?"

 

Artık karşıya karşıya durmuş, birbirlerine kızgın gözlerle bakıyorlardı.

 

"Yaa kızım sen kafayı mı yedin? 1 haftadır canım çıktı sana kendimi kanıtlamak için. Aklımdan çıktığın bir saniye yok. Şu gözlerin hayalime düşünce ben aklımı yitirecek gibi oluyorum. Ben ömrümde aşk meşk nedir bilmedim o yüzden sana nasıl yaklaşacağımı da bilemedim. Ama sende mi anlamıyosun? Olmuyo, kaç kere kovdun bak yine bu acilin kapısındayım... Kov şimdi, sabah yine gelirim. Varsın burada eskiyeyim. Gurursuz oldum sayende. Beni anlaman lazım... Gör artık da gör."

 

"Kenan bey... Ben, şey..yani..." diyen kız aslında duyduklarıyla şok olmuş vaziyetteydi. Adamı bir çok az bir süredir tanıyordu ama yine de onu hiç böyle ciddi görmemişti. Hele söyledikleri...

 

"Güliz... Şimdi sadece bi'şeye cevap ver... Bu gece yine nöbetin var mı?"

 

"E..evet."

 

"Tamam, ben uğrarım yanına." dedi Kenan ve arkasına bakmadan gitti. Güliz bu adamı anlayamıyordu gerçekten. Ne dengesizdi ya! Bir kaşık suda boğası geliyordu... Allah'ın ruh hastası, mahalle kalası ve... Ve sevimli koalası. Ne saçmalaşıyordu şimdi? Ayrıca bu adamın neresi sevimliydi Allah aşkına?! Ama onu koalaya benzetme konusunda haklıydı. Resmen yakasına yapışmıştı yahu!

 

 

"Gülsüm anne ben diyorum ki... Eğer siz ikiniz de onaylarsanız tabii. Söz, nişan bir arada olsun. Sürekli git-gel olmasın yani."

 

"Onu ben bilmem kızım. Sinan'la konuşun, karar verin."

 

"Valla bana uyar. Bu iş ne kadar hızlı ilerlerse bana o kadar kârdır."

 

Bahar o anda dirseğiyle Sinan'ın karnına vurdu ve gözlerini kocaman açarak, sessizce fısıldadı.

 

"Sinan ne kadar ayıp ya! Annenin yanında bi'de sen iyice arsız oldun."

 

Gülsüm ise duyduklarına kıs kıs gülmekle meşguldü.

 

"Ne var kızım ya! Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayayım?"

 

Bahar gözlerini devirdiğinde neredeyse utançtan ölecekti.

 

"Senin ar damarın çatlamış yeminle! Annenden de utanmıyosun artık. Ayıp, ayıp..."

 

"Ayıp başka yerde olur yavrum, konuşturma şimdi beni." dediğinde kahkahasını içinde zor tutuyordu Sinan. Bu kıza öylesine aşıktı ki, onun bu hallerinin hastasıydı be! Bir ömür bu azarlamalarını dinlemeye razıydı... Bu kadın onun kadını olsundu da, her şeye gönüllüydü artık.

 

"Eee ne karar verdiniz çocuklar?"

 

"Olur anne olur. Ben okeyim yani duruma."

 

"İyi madem o zaman bohça yapmak lazım. Bahar ara anneni haber ver. Kadın şok olmasın sonra. Ayrıca benimle gel sen kızım..." dediğinde kızın kolunu çekiştirdi ve oğluna döndü. "Bana bak kuduruk oğlan, sende burda bi yerde otur bekle bizi, sakın peşimizden gelme!"

 

"Niye ya?" diyen Sinan isyan etmek üzereydi.

 

"Bohça alışverişi yapıcaz akılsız evladım, senin öyle her şeyi görmen doğru olmaz."

 

Annesinin son cümlesinden sonra yüzünde pis bir sırıtma oluşan Sinan, elbette durumu anlamıştı.

 

"Anne... Asıl benim her şeyi görmem lazım, bu kızla evlenecek olan ben değil miyim?"

 

"Oğlum senin ateşin başına vurdu galiba... Vallahi yaşına başına bakmadan sopayla kovalarım seni Sinan!"

 

Bahar ise utançtan yerin dibine girmeyi diliyordu o an. Bu Sinan'a ne olmuştu böyle cidden? Annesinin yanında neler söylüyordu öyle... Edepsiz!

 

"İyi tamam anne, gidin alın ne alacaksanız. Ama çabuk olun ağaç etmeyin beni." dediğinde ceketinin cebinden cüzdanını çıkardı ve içinde bulunan kartlardan birini annesine uzattı.

 

"Şifresiz bu. Her şeyi de eksiksiz alın anne, özellikle bana lazım olanları..."

 

"Sinan! Allah canımı almasın seni döverim oğlum..."

 

"Tamam tamam, demedim bi'şey hadi gidin... Hee Bahar bi' gel, sana bi'şey diycem." dedi Bahar'da duyacaklarından habersiz sevdiği adamın yanına ulaşıverdi bir, iki adımda. Sinan ise sessizce fısıldadı isteklerini.

 

"Siyah, kırmızı, mor ve beyaz."

 

"Ne?"

 

"Yahu sen annemle git... Mağazaya girince anlarsın ne demek istediğimi." dediğinde sırıtıyordu.

 

"Sinan annen haklı sen iyice..." dedi ama cümlesini yuttu genç kız, yanakları da iyiden iyiye kızarmıştı.

 

"Oy senin kızaran o yanaklarını yerim! Hadi bir an önce halledin de gelin."

 

Bahar çatık kaşlarla Sinan'a ters bir bakış atıp, kadının yanına doğru ilerledi.

 

Onlar kısa süre de gözden kaybolduklarında Sinan'da gözüne kestirdiği bir kafeye girip kendine sert bir türk kahvesi söyledi. Daha şimdiden yorulmuştu yeminle! Bir de bunun düğün hazırlığı vardı.

 

 

Elçin annesinin tatlı(!) uyarısıyla evi temizlemek zorunda kalmasaydı Tahir'in yanına daha erken gidip bu güzel müjdeyi verecekti ama saat nerdeyse 4'ü geçiyordu işi anca bitmişti. Üzerine değiştirmek için odasına girdiğinde çalan telefonuyla dikkati dağıldı, arayan sevdiğiydi.

 

"Aşkım, bende senin yanına gelecektim birazdan."

 

Tahir, kızın sesinin bu kadar neşeli çıkmasına şaşırmıştı.

 

"Güzelim, keyfin yerinde bakıyorum."

 

"Evet Tahir, ama telefonda olmaz yüz yüze konuşmamız lazım. Üzerimi değiştireyim gelirim yanına 10 dakikaya."

 

"Tamam sevgilim, bi'şeyler yemediysen yemeğe çıkalım."

 

"Yemedim de, dışarıya çıkmayalım ya. Sen oraya söyle yemeği."

 

"İyi bakalım bekliyorum hadi, dikkat et. Öpüyorum, en ateşlisinden..."

 

"Yaaa! Tahir..." dediğinde sesi nazlı nazlı çıkıyordu. Tahir ise sevdiğinin neşesinin yerine geldiğini bilmiş olmanın verdiği huzurla gülümsedi. Vedalaşmanın ardından kapanan telefonla tam sipariş verecekti ki kapıdan içeriye Kenan girdi.

 

"Kenan! Gözüm yaşardı lan. Sen gelir miydin buraya?"

 

Kenan keyifsiz bir şekilde oturduğu koltuk da sesini çıkarmamaya yeminli gibiydi.

 

"Ne oldu? İyi misin?" dedi bu sefer Tahir, olayın ciddiyetini kavramıştı. Her an otuz iki diş gezen Kenan'ın böyle asık suratlı olmasına alışkın değildi.

 

"Niye inanmıyosunuz ki benim birini sevebileceğime? Oğlum ben kalpsiz miyim?"

 

"Haydaaa! O nerden çıktı şimdi?"

 

"Abi, kızı da ikna edemiyorum. Ben senin oyuncağın değilim dedi bugün. Yeminle bi' kere öyle düşünmedim ki ben. Kalbim ilk kez böyle çarptı Tahir..." dediğinde bakışlarını arkadaşına çevirdi ve devam etti. "Farklı bi' niyetim yok. Bi' gülse yüzüme, en azından iki laf edebilsek birlikte dünyalar benim olur. Ama olmuyo... N'apsam ikna edemiyorum."

 

Tahir yutkundu, Kenan'ı ilk kez böyle görüyordu... Sonunda oda düşmüştü sevda denen yangının içine.

 

"Geçmiş olsun kardeşim... Aşık olmuşsun." dediğinde Kenan bakışlarını yeniden Tahir'e çevirdi.

 

"İnanmıyodun, şimdi nasıl?.."

 

"İlk defa böyle ciddi konuştun da ondan inandım."

 

"İlla ağlak bi' adam mı olmam lazım sizi ikna etmem için?"

 

Tahir bu sefer kahkaha attı.

 

"Siktir lan ordan? Utanmıyo musun kendini bana acındırmaya? Bak ben bunu koz olarak kullanırım ama senin bana yaptığın gibi..."

 

"Vay şerefsiz..." dediğinde Kenan'da gülüyordu şimdi. "Kısasa kısas diyosun yani."

 

"E n'apalım, sende bana az çektirmedin."

 

"Sinan işi n'oldu? Dün aradım da açmadı. Bugün de fırsat bulamadım aramaya."

 

"Valla bilmiyorum. Elçin'i aradım az önce, sesi keyifliydi. Buraya gelecek birazdan anlarım sebebini."

 

"Oğlum bak ben adımın Kenan olduğuna ne kadar eminsem, Sinan'ın bu işi onaylayacağına da o kadar eminim."

 

"İnşallah bakalım artık... Sende kıza biraz ciddi yaklaş öyle salak salak iltifatlar etme. Kızlar sevmez öyle lakayt hareketler. O zaman o da sana inanır bak görürsün. Sen bu dediğimi yap, sonra bana teşekkür edeceksin."

 

"Vay anasına ya gören de aşk gurusu sanacak seni. Yüce aşk gurusu Tahir! Hahahahaha!"

 

"Gül sen gül. Dediklerim bir bir çıkına görürüm ben seni şerefsiz!"

 

Güle oynaya muhabbetlerine devam ederlerken kısa süre sonra Elçin girdi içeriye.

 

"Selam yakışıklılar!" dedi keyifle.

 

"Ooo Elçin hanım, bayram değil seyran değil bu ne hal?" diyen Kenan'a sırıttı genç kız.

 

"Bugün benim bayramım Kenan abi, sen anlamazsın."

 

Tahir ise onun bu hallerini, hayran hayran izlemekle meşguldü.

 

"İyi bakalım. Duyalım artık güzel haberlerinizi, hadi ben kaçtım... Çifte kumruları yalnız bırakmak lazım."

 

"Siktir lan!" diyen Tahir'le beraber Kenan o pis sırıtışıyla çıktı dükkandan.

 

"Eee güzelim, nedir bu güzel yüzünde güller açtıran şey?"

 

Elçin koltukta oturan sevgilisinin yanına ulaştığında oda koltuğun tepesine oturup adamın kafasını elleriyle kavradı ve kendine doğru çekip dudaklarına sağlam bir öpücük bıraktı.

 

"Ohhh! Ne kadar özlemişim ben seni ya..."

 

Tahir öpücüğün etkisiyle çoktan Mecnun moduna girmişti.

 

"Öyle kaçamak bi' öpücükle olmaz ama ben doymadım." derken sırıtıyordu.

 

"Aşkımmm! Abim bizi onayladı." dediğinde çığlık çığlığaydı Elçin. Tahir ilk duyduğunda afalladı, birazcık kal gelmişti sanki adama. Elçin korkuyla adamın eline uzandı, "Sevgilim, duydun mu beni?" dedi.

 

"Abin... Yani Sinan. Tamam mı dedi? Ne zaman döndü ki? Ne ara konuştunu kızım siz?" derken olayın şokunun ardından buzları çözülmeye başlamıştı.

 

"Bu sabah döndü... Geldi konuştu işte benimle, siz böyle bi' karar verdiyseniz benim görevimde kardeşlerimi desteklemektir dedi."

 

Tahir kalbinde taşıdığı ağırlığın artık tamamen yok olduğunu hissettiğinde gururla gülümsedi.

 

"Kardeşim benim... Anladı halimden, yüreğimden."

 

Onun bu söylediklerinden sonra Elçin'in gözleri doldu.

 

"Bize sırtını dönmedi, yanımızda olmayı seçti. Çok şanslıyız Tahir çok!"

 

Genç adam bakışlarını sevdiği kadına çevirdiğinde onu onayladı.

 

"Artık bitti. Güzel günler bizi bekler... Abinler şu isteme işini halletsinler de bende onlardan sonra gelip isterim seni."

 

"Olmaz Tahir! Ben evlenme teklifi istiyorum... Öküz müsün acaba biraz?" dedi Elçin, tatlı bir serzenişle.

 

Tahir onun bu haline gülümseyip, yüzünü avuçlarının arasına aldı.

 

"İstediğin evlenme teklifi olsun yavrum... En güzelini yapıcam söz! Abinle bi' konuşayım da, bakıcam ondam sonra."

 

Elçin her şeyi bir kenara bırakıp aşık olduğu adamın gözlerini uzun uzun seyretti, ağır ağır dokundu sakallarına... Yıllardır yüreğinin acısı olan bu adam, şimdi şifasıydı.

 

"Seni çok seviyorum sevgilim." dedi aşkla.

 

"Bende seni çok seviyorum güzel yarim." diye karşılık veren adam çoktan kızın dudaklarını esir almıştı.

 

 

SELLLLLAAAAAAM! HER ŞEY YOLUNA GİRMEYE BAŞLADI GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ.:) BEN EN ÇOK SİNAN VE BAHAR'IN AYRILMADIĞINI ÖĞRENECEK OLAN LEYLA'YI MERAK EDİYORUM. :D HAHAHA KAHROLSUN YELLOZ! 😈

ÖMER VE MİRAY DA GÜZEL GİDİYOR SANKİ HE NE DERSİNİZ?

KENAN'A AZICIK ÜZÜLDÜM, O ZİLLİ RESMEN OĞLUMU BEĞENMİYOR AYOL! VALLA YOLUCAM ONU DA. :D

NEYSE ARKADAŞLAR, BÖLÜMÜMÜZ BEEYLE! :D YORUMLARINI EKSİK ETMEYİN OLUR MU? ÇÜNKÜ AŞŞŞIRI MERAK EDİYORUM. UMARIM BEĞENDİĞİNİZ BİR BÖLÜM OLMUŞTUR. :)

 

Sevgiler... XXX

Loading...
0%