@selcanykazdal
|
"Nasıl yani? Baya baya kurtulduk mu o şeytandan?" diyen Elçin elindeki kahve bardağını masaya bırakmıştı.
"Evet Sinan'da onunla konuşup teslim olması için ikna etti, zaten kaçacak şansı da yoktu ama."
"Ahh ya! Bi' saçını başını yolamadan gönderdik resmen kızı."
Zülal'in tepkisiyle tüm bakışlar ona dönünce herkes sağlam bir kahkaha attı.
"Başka sefere artık." dedi Elçin alayla.
"Neyse kızlar, size doyum olmaz ama ben dükkana kaçayım."
"Bir an önce Ömer'i görmek istiyorum demiyo da..." diyen yine Elçin'di. Miray hafifçe kızarsa da, artık duygularını kızlardan saklayacak değildi bu yüzden gülümsedi.
"Şey... Kahvaltı için söz vermiştim de."
Zülal, Miray'ın cevabını duyar duymaz atladı.
"Ayy bende diyorum bu kız niye hiç bi'şey yemiyo. Demek Ömer abiye söz verdin hee... E artık yakın zamanda hayırlı haberlerinizi bekliyoruz."
"Kızım bi' utandırmayın şu kızı..." diyen Bahar, bakışlarını Miray'a çevirdi. "Biz Sinan'la sevgili olana kadar bana da aynılarını yaptılar bunlar, keşke biz de onların bu zamanlarıyla alay edebilseydik ama geç kalmışız." dedikten sonra gözlerini devirdi.
"Kötülüğünüze söylüyoruz sanki, bak öyle yaptık da fena mı oldu? Abimle 3 ay sonra evleneceksiniz, pis nankör!"
"Ya 3 ay dediniz de, geçen gün Sinan tutturdu babanlarla konuşalım, düğünü daha erken bi' tarihe aldıralım diye. Resmen baş edemiyorum artık adamla..."
"E adam tez vakitte kavuşmak istiyo ne yapsın... Onda ki de can."
"Bak sen Miray hanıma, ben senin tarafını tutmuştum ama az önce." dediğinde gülüyordu Bahar. Miray'ın böylesine çözüldüğünü görmek onu çok mutlu ediyordu aslında.
"Abim kudurdu valla iyice, tövbe tövbe..."
"Sanki Tahir abi çok farklıdır da..." diyen Zülal'in peşinden Elçin kıkırdayarak ona gereken cevabı verdi.
"Ay yok Sinan çok beter valla, korkuyorum düğünden önce beni kaçırıp nikahı basacak diye!"
"Mümkündür... Yaparsa şaşırmam." diyen Elçin'in ardından daha fazla oyalanmak istemeyen Miray kızlarla vedalaşıp, dükkana doğru yola çıktı. İçinde uçuşan ve yüreğini gıdıklayan bir şeyler vardı sanki. Kabına sığamamak terimini şu an resmen temsil ediyordu ki, dükkana yaklaştığında kapısında gördüğü bir kadınla Ömer'in gülüşerek konuştuğunu görünce afalladı. Sanki kalbinden sağlam bir kırılma sesi gelmiş gibiydi... Ardından öfkelendi. Kendi kendine gelin güvey olmuştu işte Ömer bey'in keyfi gayet yerindeydi maşallah!
Ağır adımlarla yanlarına ulaştığında Ömer onu fark edip gülümsedi.
"Neyse, teşekkür ederim. Görüşürüz." diyen kız daha sonra da başıyla Miray'ı selamlayıp yanlarından uzaklaşmıştı.
"Acıktın mı?" dedi Ömer, elleriyle kızın omzuna dokunmuş onu içeriye doğru götürüyordu.
Miray az önce gördüğü görüntünün üzerine pek de keyiflenecek halde değildi, "Pek değil..." dediğinde Ömer onun neden böyle durgun olduğunu anlayamadı.
"Acıkmışsındır ya, gel bak çayı yeni demledim. Kahvaltıyı beraber hazırlarız diye hiç ellemedim ama istersen sen otur ben hemen hallederim."
"Yok gerek yok. Sen otur ben hallederim şimdi." diyen Miray hızlı adımlarla, Ömer'in yüzüne dahi bakmadan mutfağa ilerledi.
Ömer onun neden böyle davrandığını anlamıyordu, dün araları gayet iyiydi oysa ki bir günde ne değişmişti şimdi?
Hazırlanan kahvaltının ardından bir şeyler atıştırmaya başladıkların da ikisinin de keyfi yoktu. Miray o kızın kim olduğunu düşünüyordu. Üstelik kız çok güzeldi ve Miray o kızla savaşamayacağına bile emindi. İçinde ki sıkıntı an be an büyüyordu, şu an fırsatı olsa hüngür hüngür ağlardı hatta... Hayat neden onun yüzüne bir kez bile gülmüyordu ki?
Ömer ise Miray'ın tavırlarını bir türlü çözememenin derdiyle cebelleşiyordu. Acaba genç kız, kendisinin ona olan duygularını mı fark etmişti? Belki de kendini bu yüzden geri çekiyordu. Sonuçta Ömer ona göre baya yaşlı sayılırdı otuzu devirmişti. Miray ise yirmili yaşlarının başındaydı... Belli ki Ömer ona yaşlı geliyordu. Düşündükleriyle acayip keyfi kaçmıştı, dağı, taşı, evi, barkı yumruklamak istiyordu. Bu işin böyle olacağı başından belliydi! Çocuk gibi arkadaşlarının aklına uyup heveslenmişti işte...
"Sana afiyet olsun, ben bir Sinan'ın yanına gideyim. Dükkan sana emanet." dedi ve hemen ardından cevap bile beklemeden çıktı dükkandan. Miray ise iyice dibe battığını hissediyordu. Belki de o kızla buluşmaya gidiyordu ne belliydi?
Sinan keyif kahvesini içerken, dekorasyon için anlaştığı mimarın attığı maili inceliyordu. Bir akşam olsaydı da sevdiğini görseydi vallahi yine burnunda tütüyordu vicdansızın kızı! Telefona uzanıp, Bahar'ı arayacağı sırada içeriye destursuz giren Ömer çatık kaşlarıyla koltuklardan birine oturmuş arkadaşının yüzüne bile bakmamıştı. Sinan uzandığı yerden elini çekip Ömer'e yöneldi.
"Ömer?"
"Hı?"
"Ne oldu oğlum sana hayırdır?" diye sorduğunda onun da kaşları çatılmıştı.
"Sinan..." dediğinde bakışlarını kaldırdı. "Abi galiba Miray beni istemiyo..."
Yüzünde öyle büyük bir hüzün vardı ki Sinan şefkatle ona gülümsedi.
"Lan saçmalama kız gözlerinin içine bakıyo be! O nerden çıktı?"
"Sabah geldiğinden beri yüzü gülmüyo, konuşmaya çalıştım dönüp bi' kere bana bakmadı. Cüzzamlıymışım gibi kaçıyo benden. Kesin ona olan duygularımı fark etti, istemiyo işte kız beni... Böyle olacağı belliydi abi ben size söyl..."
Sinan aceleyle lafını kesti.
"Ömer bi' sakin kardeşim, taramalıya bağladın. Şimdi baştan anlat bana sen şu işi bakayım."
"Sabah Kenan'ın hemşiresi geldi, onun ofisi arıyomuş bende tarif ediyodum işte o sıra geldi Miray ama suratı beş metre neyse önce hiç bozmadım sonra içeri geçtik ettik derken konuşmaya çalışıyorum pas vermiyo resmen, abi yüzüme bakmadı ya! Acayip zoruma gitti..."
"Dur şimdi... Hemşire geldi, siz konuşuyodunuz üzerine de Miray geldi?"
"Aynen." dedi Ömer, hüzünlüydü ve öyle tatlıydı ki Miray görseydi o an her şeyi unuturdu belki de.
"Ömer sen iyice mal bi' adam oldun he! Ulan kızı görmüş yanlış anlamış demek ki! Sen bilmiyon mu Bahar Leyla'yı gördüğünde neler olduğunu? Miray, Bahar gibi laf cambazı da değil, kendi halinde sessiz bi' kız sana da bi'şey diyememiş. Ulan bunu da anlamadın ya sen harbiden klinik vakasın artık, ben anladım yani!"
Ömer duyduklarıyla, bir an için aydınlandı. Nasıl yani Miray, onu kıskanmış mıydı? Bir anda yüzü gülmeye başladığında Sinan'a baktı yeniden ama bu sefer keyifle.
"Olabilir mi böyle bi'şey? Kıskandı mı sence?"
Sinan onun bu haliyle inanılmaz eğleniyordu. Ömer eski haline dönüyordu demek... Kim derdi ki yuvasız bir kuş gelip Ömer'in kalbine yuva kuracak... Olmuştu işte, Sinan içinden bol bol dua etti o an. Kardeşinin de kendisi gibi çok mutlu olmasını istiyordu.
"Lan tabii ya, sen böyle safta değildin Ömer sana ne oldu kardeşim?"
"Dalga geçme lan... Keyfimizden böyle olduk sanki!" dediğinde yükselmişti ama keyfi o kadar yerindeydi ki, becerebilmiş miydi onu bile bilmiyordu.
"Bu arada hemşire Kenan'a gelmiş öyle mi? N'oluyo lan bunların aralarında? Kız inanmaya başladı herhalde yavaştan bizimkine..."
"Valla bilmiyorum ama Kenan'ın adını anarken bi' görsen gözlerinin içi gülüyodu yeminle..."
"Gelinler tamamlandı... Ne eksik ne fazla." dedikten sonra Ömer'le beraber kahkaha attı Sinan. En büyük gelişme ise Ömer'in artık buna itiraz etmiyor oluşuydu. Miray'ı kabullenmişti, geriye bir tek vuslat kalıyordu artık!
•
Kenan bilgisayar başında Kdv'lerle boğuşurken kapının tıklatılmasıyla beraber içeriye süzelen, utangaç tavırlarla etrafa bakan Güliz'i görünce şaşkınlık bir yana, kalbinin ritmini kontrol edemez haldeydi. İçinde bir yerlerde bir deniz taşıyor, bir kuş özgürlüğüne kavuşuyordu sanki...
"Güliz... Hoşgeldin." dedi kendini toparlamaya çalışarak.
"Hoşbulduk... Sürpriz yapayım dedim."
Kenan derin bir nefes bıraktığında genç kızı cevapladı.
"Sürpriz oldu gerçekten... Hemde büyük sürpriz."
Genç kız ona gülümseyip, karşısına oturduğunda mahçup bir edayla elleriyle oynuyordu.
"Şey ben rahatsız etmedim dimi? Yani meşgul görünüyosun."
"Benim sana, daima ayıracak zamanım var. Kredin oldukça yüksek bunu bilmen gerekirdi." derken çapkın bir gülümseme gönderdi kıza.
Güliz ise duyduklarıyla farkında olmadan, ağır ağır göğsüne taşını ellerini.
"Teşekkür ederim."
"Eee ne içersin? Çay? Kahve?"
"Aslında bi' açık çayını içerim." dediği anda çalan telefonunu çantasından çıkarmaya çalışıyordu, daha sonra ekranda yazan ismi görünce sessize alıp yeniden çantanın derinliklerine bıraktı. Bu durum elbette ki Kenan'ın gözünden kaçmadı, biraz huzursuz olmuştu.
"Bi' problem mi var?"
"Yooo..." dediğinde yeniden gülümsemeye çalışmıştı ama becerebildiği pek söylenemezdi.
"Güliz..."
"Kenan boş ver, gerçekten." dediğinde gözlerine yerleşen hüzün ve o bıkmışlık ifadesi buram buram haykırıyordu her şeyi.
"Bi'şey olmuş, gözlerindeki hüzün yüreğimi boğuyo sanki. Anlat..." dediğinde kısa süre genç kızın gözlerine bakan adam ekledi. "Lütfen..."
"Amcam..." diye açılan kız, derin bir nefesle devam etti. "Annemin ameliyat parasını verebileceğini söyledi."
Sustuğunda, Kenan devam etmesini istercesine gözlerine baktı. Bakışlarını utançla yere indiren Güliz daha fazla ne kadar düşebileceğini düşünüyordu.
"Karşılığında oğluyla evlenmemi istiyo, yabancıya gitmemiş olurmuşum, ben onun kardeşinin emanetiymişim, gözünün önünde olacakmışım..." dediğinde, Kenan masanın üzerine yaslamış olduğu ellerini yumruk yapmış sakin kalmaya çabalıyordu.
"Parayı sana ben ayarladım bile. Amcana söyle, gerek yok onun parasına puluna. Bak sakin kalmaya çalışıyorum ama akıl sır erdiremiyorum yani! Sen ne dedin karşılığında?"
"Başka biri var dedim." diye pat diye söyledi genç kız ama hala kafasını yerden kaldırmıyordu.
Kenan içinde yeşeren çiçeklerin huzurlu kokusunu duyar gibi oldu... Yine de umutlanmak istemiyordu tabii.
"Kim?"
Güliz bakışlarını ona çevirip, gözlerini kaçırdığında Kenan dünyanın en mutlu adamıydı.
"Yaa onu geçiştirmek için söyledim işte. Öyle biri yok."
"Eminim yoktur güzelim..."
"Kenan bak yine başladın."
"Ne dedim ki ben şimdi ya?"
"İma ediyosun ama..."
"Neyi?" diyen Kenan dudaklarını ısırıyordu yoksa kahkaha atıp kızı da sinirlendireceğini biliyordu.
"Offf! Delircem ya."
Kenan masanın üzerinden ona doğru eğildiğinde sırıtıyordu.
"Bi'şey diyim mi? O kadar güzelsin ki... Ben seni sevmesem taşa dönerim be Güliz. Sen beni kabul etsen de etmesen de, ben seni yüreğime kazıdım. Tercih senin artık."
Güliz duyduklarıyla panikledi. Ömründe duymadığı şeyleri duyuyor, böyle bir adam tarafından sevilmenin yüreğinde bıraktığı hoşluğu sorguluyordu... Cidden şu an ona ne oluyordu?
Uzun bir süre sessiz kaldılar... Kenan sevdiğini, sevdiği de ofisin yerlerini izliyordu yine.
"Amcan şimdi başkası var diye biliyo öyle mi?"
"Öyle."
"N'apıcaksın peki?"
"Bilmiyorum numaradan birini ayarlarım herhalde hastaneden falan."
Kenan altın bulmuş gibi sevindi o an. Kafa da ampuller bir bir yanmaya başladığında ise artık çok geçti.
"Sen o kişiyi buldun bile."
"Nasıl buldum?"
"Ben."
"Ne?"
Güliz'in kalbi hareketlenmeye başladığında gülümseyerek adamı cevapladı.
"Kenan olmaz, benim için böyle bi'şey yapmak zorunda değilsin."
"Ama istiyorum. Hem bu vesileyle bi' bakmışsın senin de gönlün bana ısınmış."
Güliz, gönlünün ona ısındığının çoktan farkındaydı kendini kaptırmaktan korktuğu için duygularını bastırmaya çalışıyordu sadece. Ama Kenan bunları bir öğrenseydi... Eyvah, eyvah!
"Neden kendini benim için feda ediyosun?"
"Çünkü sana aşık oldum."
İşte Güliz bunu duymayı gerçekten beklemiyordu.
•
Bahar okul çıkışı, Gülsüm annesinin telefonuyla adımlarını sevdiceğinin evine doğru yönlendirdiğinde kadın, güzel yemekler yaptığını ve diğer kızları da arayıp çağırdığını söylemişti. Bahar da zaten acıktığını hissediyordu... Kapıyı çaldığında Elçin onu karşılamış ve birlikte içeriye geçmişlerdi ki herkesle selamlaşıp oturduğu esna da Gülsüm'ün lafıyla kalbi hızlandı.
"E artık sana da bi' anahtar lazım Bahar. Böyle yabancı gibi kapıyı çalmak olmaz. Sen bu evin kızısın sonuçta."
Bahar tam toparlayıp cevap verecekti ki, Zülal söze girdi.
"Ayrımcılık mı yapılıyo Gülsüm hanım?" dedi neşeyle.
"Olur mu kızım öyle şey, siz hepiniz benim evlatlarımsınız. Size de lazım birer tane. Sinan'a söyleyeyim de çoğalttırsın anahtarları."
"Kız şaka yaptım ben ama! Kıyamam sana..." dediğinde kadının yanaklarını sıkmaya başlamıştı bile. Onunla beraber kızlar da kahkahaya boğulmuştu.
"Elçin yüzüğün nerde kuzum?" diyen Bahar'la, "Aaa ben onu banyoda unuttum ya!" diye telaşla odadan çıktı genç kız.
"Bi' gün kendini de unutacak bu kız..."
"Öyle deme anne alışkın değil kız, yüzük takalı daha ne oldu ki..."
"Ahh ahh... Evlenince bunun evini bok götürür valla acıyorum ben Tahir'e." diyen Gülsüm hanımla beraber kızlar kıs kıs gülüyordu ki, Elçin içeriye girdi.
"Her şeyi duydum anne!"
"Duy, sanki yüzüne demiyorum da."
"Aaa ama üzerine çok gidiyosunuz benim görümcemin."
"Aferin kız Bahar!" dedi Elçin ve Zülal'e döndü. "Görüyosun dimi kötü gelin?"
"Yavrucum yiğidi öldürüp hakkını yemiyorum sadece." dediğinde Bahar gözlerini kocaman açıp Zülal'e döndü. Aynı zamanda gülmemek için kendini kasıyordu resmen.
"Ağzını yırtarım kız senin..." diyen Elçin de ona ayak uydurmuş bu sefer gülüyordu.
"Hihhh! Elçin koş kız vallahi kek yandı!" diyen annesiyle eşit hız da mutfağa koşmuştu ki Bahar'ın çalan telefonuyla konu dağıldı.
"Efendim?"
"Efendim değil, efendim erkeğim diyeceksin."
Bahar duyduklarıyla anında utandı. Etrafındakilerin duymaması için dua ediyordu o an, çaktırmadan bir parmağıyla telefonun tuşuna basıp sesini kıstı.
"Şey ben bi' içeri geçeyim." dedikten sonra Elçin'in odasına kaçan Bahar, "Aşkım sizin evdeyim ne biçim konuşuyosun ya duysalardı?" diye telefonda azarladı Sinan'ı.
"Duysunlar, yanlış bi'şey mi dedim? Ben senin erkeğin değil miyim?" dedi Sinan muzurca.
Bahar artık kahkaha atıyordu.
"Ya ben seninle evlenince nasıl baş edicem be adam!"
"Edemezsin zaten, ben seni her türlü tavlarım yavvvvrum."
"Laflara bak ya, korkuyorum artık senden."
"Bence de kork. Şurda düğüne ne kaldı?"
"Hih!" diyen Bahar elini ağzına götürdü. "Senin içinden başka biri çıktı sanki aşkım."
Sinan peşinden cıkladı.
"Seviyoruz, aşığız, evlenicez o kadar da olmasın mı?"
"Bak ya! Neyse sen niye aradın?"
"Buraya gelebilir misin diyecektim, işler yoğun ben çıkamıyorum. Seni özledim." dedi Sinan, sesi küçük çocuklar gibi mızmızdı.
"Tamam yarım saat sonra kaçarım."
Sinan kahkahayla yanıtladı sevdiğini.
"Bohçanı da al gel, yarim."
"Ayyy Sinan!"
"Tamam tamam hadi bekliyorum Bahar'ım, çabuk gel."
"Biraz daha özle, hadi öptüm." diyen Bahar cevap beklemeden telefonu kapattığında sırıtıyordu.
Bu adamın her şeyine bayılıyordu o ayrıydı da, bu arsız halleri de hoşuna gitmiyor değildi şimdi...
Aynı zamanda dükkana giden Ömer, eski neşesine kavuşmuştu, Sinan'la konuştuktan sonra artık duygularına gem varamayacağını anlamıştı. Çünkü artık hissettiklerine kendisi de karşı koymak istemiyordu. Sırada ise yüzünü güldürmesi gereken bir yavru ceylanı vardı.
"Kolay gelsin Miray hanım."
"Sağol." diyen Miray elindeki süpürgeyi bırakıp, mutfağa kaçmak için hamle yaptı ama artık Ömer bu tuzaklara düşmemeye yeminliydi. Büyük adımlarla kızın dibinde bitti.
"Senin neden yüzün gülmüyo bakayım?"
Miray telaşlandı.
"Şey biraz başım ağrıyo da. Ben bi' mutfağa gid..."
"Miray, kaçma benden."
"Ka..kaçmıyorum ki..."
"Sabah ki olaya mı içerledin?"
"Yoooo ne alakası var dediğim gibi başım ağrı..."
Ömer yeniden Miray'ın lafını böldüğünde gözlerinin içi gülüyordu.
"O Kenan'ın arkadaşı, ofisi bulamamış bana sordu bende tarif ettim. Yanlış bi'şey mi yaptım?"
Miray'ın kalbindeki ağırlık duyduklarıyla biraz olsun hafiflemişti sanki. Başını kaldırdı, kaldırdı kaldırmasına da Ömer'in ona böyle bakacağını bilse acaba cesaret edebilir miydi göz göze gelmeye?
"Hayır tabii ki."
"Onunla veya herhangi bir kadınla aramda bi'şey yok. Olamaz da..."
"Neden olmasın ki? Kendini bu kadar kapatman doğru değil... Yeniden sevebilirsin." dediğinde son anda pot kırdığını anladı. Ömer de zaten durumu öğrendiğini az çok tahmin ediyordu.
"Yeniden sevebilirim haklısın... Belki de içimde ki karanlığı, aydınlığa çeviren biri vardır."
"Ben şey... Yani senin adına çok mutlu olurum, hiç yaşamadım ama bence sevmek, sevilmek çok güzel duygular, insan sevmeli..." dedi Miray, Ömer yeniden böldü lafını.
***"Bazen bir insanı, yahut da bir ağacı, yahut da kanadı kırık bir kuşu..." dediğin de genç kızın gözlerine baktı yeniden, ardından devam etti. "Zaten sevmezse insan, insan mı olur?"***
"Cahit Zarifoğlu..." derken gülümsedi Miray.
"Evet, çok severim." diyen Ömer'e anlatmaya başladı ardından.
"Ben küçükken yurda bir amca gelirdi, her geldiğinde elinde yeni bir şiir kitabı ama hepsi de Zarifoğlu... Üç, dört kişiyi çekerdi bi' köşeye tabii bende dahil bize okurdu onları. O öyle güzel okurdu ki kendimi bi' evin sıcaklığın da babalarından masal dinleyen küçük çocuklardan biri gibi hissederdim hep... Huzuru başkaydı, o yüzden yeri ayrıdır bende Zarifoğlunun. Sonra o amca gelmedi daha, bende geceleri hep ağlardım... Yanlış bi'şey yaptım da beni sevmedi, ondan gelmedi diye."
Miray'ın gözleri geçmişin anısıyla dolduğunda, adam bir elini onun yanağına uzattı. Genç kızın anlattıklarına tebessüm ediyordu ama içinde öylesini büyük bir hüzün vardı ki... Minicik yavruları öyle bir hayata mahkum eden herkese lanet etti o an.
"Artık senin evin var. Ben varım. Söz veriyorum, bir kez olsun tökezlemene ve ağlamana izin vermiycem."
"Bunu yapmak zorunda değilsin."
"Zorundayım. Seni ağlatan her günün intikamını almaya yeminliyim ben artık."
"Ömer böyle söyleme..."
"Neden?"
"Umut etmekten ve sonunda hayal kırıklığı yaşamaktan çok yoruldum." dediğinde gözlerinden süzülen iki damla yaş, Ömer'in yüreğini düştü. "Yetimhane'ye gelip, 'seni evimize götürücez bizim kızımız olacaksın artık.' diyen herkese inandım. Her seferinde umutla bekledim, geceleri heyecandan uyuyamadım ama kimse gelip beni almadı, ben kimsenin kızı olamadım."
"Kimsenin kızı olamadın belki ama birinin sevdası olacaksın, uğruna canını vereceği, gözünden sakınacağı, tırnağın kırılsa dahi dünyayı yakacak biri olacak."
Ömer aslında böyle söylerken, bu sözleri kendine veriyordu. Şu saatten sonra Miray'ı asla bırakmazdı. Biliyordu ki zaten artık kaçışı da yoktu. Genç kızın gözünden süzülüp, yüreğine akan o yaşlardan sonra her şey açık bir defter gibi ortaya serilmişti. Miray'a karşı beslediği hisler kesinlikle acıma ya da yardım etme arzusu değildi. Kalbini alıp uçurumdan aşağıya fırlatırmışcasına onu yoran şey elbette aşktı. Hiç aklına gelmezdi yeniden seveceği, hislerinin büyüklüğü onu korkutsa da en azından biliyordu. Dünyaları verseler, Miray'ı kimseye vermezdi...
BÖLÜM BİTTİ ÇEKİRGELERİM. :D İNŞALLAH BEĞENDİĞİNİZ BİR BÖLÜM OLMUŞTUR. 🙏🏻 ÖMER'İN DUYGULARINI KABULLENME EVRESİNE NE DİYORSUNUZ? SİZCE ERKEN Mİ YOKSA GEÇ BİLE KALMIŞ OLABİLİR Mİ? BANA KALIRSA ARTIK OLMASI LAZIMDI YANİ DAHA BUNUN İLAN-I AŞKI VAR, EVLENMESİ VAR ÇOLUK ÇOCUĞU VAR, VAR OĞLU VAR YANİİİ... NEYSE KENAN'A GELECEK OLURSAK YİNE DÖRT AYAĞININ ÜSTÜNE DÜŞTÜ BİZİM UYANIK! BİR DE DANGOZ GİBİ 'AŞIK OLDUM' DEMEZ Mİ? AMA ÇOK GÜZEL OLDU BENCE BEN BİİİYENDİM. KENAN NORMALDE 1626373 KERE SÖYLERDİ ASLINDA GEÇ KALMIŞ SAYILABİLİR. :D
KOCAMAN ÖPÜYORUM, YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. 👋🏻 SEVGİLER... Xxx Bölüm : 12.12.2024 00:00 tarihinde eklendi |