@selcanykazdal
|
Sinan'ın ısrarıyla ertesi gün bütün ekip kendini uçakta bulmuş 2 saatin ardından da mahalleye giriş yapmışlardı ki Ömer söze girdi.
"Kalsaydık be biraz daha, ne iyi geldi havası suyu..."
"Tabii abicim senin tuzun kuru, yarin hasretinden geberen sen değilsin benim." dedi Kenan.
"Yok yok iyi oldu geldiğimiz, biraz daha kalsaydık babaanne beni tefe koyacaktı..." diyen Tahir'le herkes kahkaha attı.
Kadir, "Babaannem sağlam terletti seni Tahir abi." deyince Sinan söze girdi.
"Eee bizden kız almak kolay değil."
"Valla kardeşim verseniz de alıcam, vermeseniz de... Elçin'den başkasına yar demem ben bu saatten sonra."
Kızlar Tahir'in bu sözünün ardından coşkuyla bir 'vaaay' çektiler, arkadan Kenan da ıslık çalıyordu tabii eksik kalır mı bizim oğlan hiç?
"Neyse hanımlar, beyler haydi olaysız dağılalım herkes işine gücüne. Buyur gönlümün sultanı, sen önden..." dedi Ömer sevdiğine imalı bakışlar atarak.
"Ayy maşallah bize yaa, çok güzel olduk böyle. Nazar değecek diye ödüm kopuyo! Kızlar bi' hocaya mı gitsek?"
"Ohooo Elçin yine başladın he sen!" dedi Bahar gözlerini devirerek, peşinden de Zülal destekledi.
"Hocalar kovalasın seni be görümcem... Hadi bize geçelim. Bi' çay yapayım."
"Ama Miray?" dedi Elçin bakışlarını genç kıza yönelterek ama Bahar anında duruma el atıp çimdikledi görümcesini.
"Kızım bırak yeni kavuştular, biraz hasret gidersinler." Ardından Sinan'a döndü. "Hayatım, hayırlı işler. Bugün daha görüşemeyiz heralde hepimiz yorgunuz sonuçta."
"Yooo niye görüşemeyelim? Akşam bende gelirim size, görüşürüz."
Kadir kahkahasının ardından konuştu.
"Abi ne hanımcı çıktın sen be!"
Diğerleri de onun bu sözüne gülerek karşılık verdiğinde Bahar cilveyle sevdiğine göz kırptı.
"Kadir, sen benden en son ne zaman dayak yemiştin abicim? Özlemişsin heralde ki kaşıtıyo baya seni!"
"Haydaaa ne dedim şimdi ben ya?" diyen kardeşine ters bir bakış atıp onu susturmayı başardı Sinan.
Ardından gelen diğerlerinin kahkahalarıyla muhabbet tamamen son bulmuş ve dağılmışlardı.
O dağılmaya en çok sevinen elbette Kenan'dı. Bir an önce Güliz'i görmesi gerekiyordu çünkü özlemekten gebermişti. Bu aşkın bela bir şey olduğunu biliyordu hatta bu yüzden aşık olmayı hiç istememişti ama Güliz'e aşık olmamak... Düşünüyordu da ona vurulmadan önce nefes bile almıyordu be! Onu sevmek, yaşamanın ta kendisiydi. Güliz yokken bomboş yaşamıştı resmen.
Hastanenin girişinde beklerken telefonu çıkarıp Güliz'i aradı. Dağ gibi Kenan, Güliz'i 'gönlümün hemşiresi' diye kaydetmişti ya! Bizimkiler bir görse 1 sene dalga geçerlerdi yeminle.
"Kenan?"
"Güliz, ben hastanenin girişindeyim. Müsaitsen insene aşağıya bi' göreyim seni."
Güliz şimdi deli gibi çarpan kalbinin nedenini çok iyi biliyordu. Büyük bir soluk bırakıp onu yanıtladı.
"Geliyorum hemen. Meşhur ağacın altında bekle beni."
Hastanenin bahçesine ait 100 yıllık ağacın altı bu sürüçte onların meskeni olmuştu. Kenan yüzünde ki gülümsemeyi de peşine takarak gidip ağacın altında ki banka oturdu. Heyecanlıydı. Ve bu heyecanı seviyordu. Bu hissettiği şey o kadar masumdu ki, sırf bu yüzden bile Güliz'e ömür boyu köle bile olurdu be!
"Hoş geldin..." diyen kızın sesiyle bakışlarını kaldırdı genç adam. Onu saatlerce izleyebilmeyi diledi. O kadar güzeldi ki, tablo gibiydi. Kalbi telaşını da arkasına alıp iyice hızlandığında hemen ayaklandı ve kıza beklemeden sarıldı.
Güliz önce şaşırsa da daha fazla dayanamayıp karşılık verdi çünkü o da Kenan'ı çok özlemişti. Zor bir hayatı olduğu için aşka hiç zamanı olmamıştı. Aşık olmayı da, aşk hayali kurmayı da aklının ucundan bile geçirmemişti zaten. Ama şu an bu hissettikleri aşkın onu çoktan esir aldığını şiddetle haykırıyordu.
"Hoş buldum. Çok özledim seni."
Kenan'ın söylediğiyle çırpınan kalbi daha fazla dayanamayacaktı artık. Banka oturmayı seçtiğinde adam da aynısını yaptı. Bir an olsun bakışları kızdan ayırmıyordu.
"Bende... Yani bende özledim." diye itirafta bulunan Güliz, kendine inanmıyordu. Dilinin bağı çözülmüştü sanki.
"Sende özledin ne?"
"Nasıl yani?"
"Özledin de neyi özledin yani?"
Bir eliyle Kenan'ın omzuna vurdu.
"Off Kenan zorluyosun ama sende he!"
Adam gülerek, kızın yanağına değen saçı kulağının arkasına sıkıştırdığında Güliz'in bakışları ona döndü.
"Yüzünü saklıyordu benden, özlemişken hasret gidermek istedim." dedi Kenan içinden resmen bir romantik çıkmıştı resmen bu hanzonun ya!
''Kenan sana bi'şey itirafe etmek istiyorum...''
Kenan'ın anında kalbi gümbürdedi.
''Seni dinliyorum?''
''Sanırım ben sana çok fena tutuldum.' deyiverdi hızlıca. Kenan beklemediği bu hamleyle kalakaldı! Nasıl yani? Şimdi Güliz de onu mu? Oha! Seviyordu öyle mi? Allah be! Bu saatten sonra vursalar ölmezdi artık.
''Seviyor musun yani beni?'' diye soran Kenan'ın karşısında yanakları kızardı hemen Güliz'in. Kenan ekledi. ''Ya ben varya sana kurban olurum kurban!'' der demez kıza kocaman sarıldı. Böylelikle bizim hanzo Kenan'da muradına ermişti.
Ömer ve Miray çifti ise dükkana geçeli çok olmuştu ama bir kaç gün kapalı kaldığından her yer tozlanmıştı birlikte temizlik yapıyorlardı.
''Ömer senin elinde ki bezi bana versene, bu bez resmen tüy bırakıyor ya cinnet geçiricem az kaldı!'' dedi Miray sinirle.
''Al güzelim. İçeri de vardı bundan bi' kaç tane daha ama görmedin sanırım.''
''Aaa tamam kalsın o sende bulurum ben şimdi, hem çay da olmuştur getireyim de içelim.''
Nedense bu hareket Ömer'in çok hoşuna gitmişti, yamuk bir gülüşle yanıtladı genç kızı.
''Getir bari yarim...''
Miray da gülümseyerek içeri gidip çayları bardaklara döküp tekrar içeriye dönmüştü.
''Gel ara verelim biraz, ayy çay da çok güzel olmuş.'' dediğinde koltuklardan birine oturmuştu bile. Ömer'de geçip karşına oturduğunda hala gülümseyerek kıza bakıyordu, Miray bunu fark edince 'ne oldu?' dercesine kafasını salladı utangaç bir tebessümle. O sırada Ömer onun ellerine uzandı.
''Sen şimdi bu güzel ellerle bana çay mı yaptın?'' dedi ve sırayla ellerine yumuşak öpücükler bıraktı.
''Yaa aşkım utanıyorum yapma...'' diye nazlanan Miray'dan duyduğu aşkım kelimesiyle kalbi göklere yükseldi. Anında kalkıp kızın koltuğunun tepesine tünedi bizim yeni çapkın(!) Ömer efendi. Miray kafasını kaldırır kaldırmaz da kızın dudaklarını esir aldı.
''Senin o aşkım diyen ağzını yerim...'' dedikçe öpüyordu, Miray ise neredeyse kalp krizi geçirecekti heyecandan...
''Ömer dur... Biri falan girecek şimdi dükkana vallahi rezil olucaz.'' derken bile kıpkırmızıydı.
Ömer duyduklarıyla geri çekildi... Bu duruma aşırı bozuluyordu yahu! Sevgilisini öpmek için mahalleden izin alsındı bir de oh ne ala!!!
''O zaman bu durumun tek bir çaresi var güzelim biliyosun...'' dediğinde bakışlarında şeytani parıltılar gizliydi.
''Yooo bilmiyorum neymiş ki o?''
''Düğün. Evlensen ya benimle?'' diyen Ömer keyiften mest olmuş sevdiğinin şaşkın hallerini izliyordu.
''Ama daha çok erken değil mi? Biz sevgili olalı ne kadar oldu ki? Daha beni tanıyacaksın.''
Miray'ın sözleri eşliğinde genç kızın elini tutup göğsüne bastırdı Ömer.
''Seni burası tanıdı çoktan... Kararı da verdi, hep seni beklemiş meğerse, ille de Miray diyor. Ne yapayım şimdi? Kalbe karşı gelinir mi? İnsanın canına okur vallahi.''
Miray sevdiği adamın söylediklerini hayran hayran dinlerken bir yandan da hızla çarpan kalbi bu ana eşlik ediyordu. Ahhh! Bu adamı hak etmek için ne yapmıştı?
''Seni seviyorum Ömer, ömrüm yettiğince seni sevmekten asla vazgeçmiycem.''
''Sen sadece sev beni, hep böyle bak gözlerime. Ben tek bir sözünle dünyaları önüne sermeye razıyım.''
Genç kız bakışlarını yere eğdi. Bunu sık sık yapıyordu çünkü böylesine güzel şeyler duyunca utanıyordu. İlk kez yaşadığı hisler, ilk kalp çarpıntısı, ilk yoluydu Ömer. Son olmasını için dualar sıraları diline.
''Bunca yalnızlığımın sebebi varmış meğer. Allah bekle demiş, sana çok güzel bir yol hazırladım. Ama ben anlamamışım. Şimdi yaşadığım zorlukların beni çıkardığı yola şükrediyorum. İyi ki varsın, varsınız... El birliğiyle bana aile oldunuz. Ben ne sensiz, ne de onlarsız yaşayamam artık.''
Onlar derken, bizim ekibi kast ettiğini biliyordu Ömer. İçinden defalarca şükrederek kızın ipek gibi saçlarına öpücükler bıraktı. Ardından bu duygusal havayı dağıtmak adına karşısına geçip oturdu.
''E hadi çaylarımız soğumadan içelim sevdiğim. O pamuk gibi ellerinle ne güzel demlemişsindir sen şimdi çayı.'' dediğinde aslında 'sana çok aşığım.'' diyordu. Miray da bu gizli ilanı aşkı kabul edip kendi bardağını eline aldı ve çayını yudumladı.
''Bir ömür çaylar benden...'' dediğinde ise 'seninle evlenirim' diyordu aslında. İkisi böyle gizli gizli anlaşmayı çok sevmişti. Birbirlerine aşkla gülümsediler.
*
''Lan oğlum o tabak öyle mi yıkanır? Çekil ordan...''
Sinan yine iş yerinde terör estiriyordu. Sebebi ise Bahar'ı tüm gün göremeyecek olmasıydı. Çünkü kızlar toplanıp o yorgunlukla alışverişe çıkmaya kara vermişlerdi. Beyimizin heyheyleri tepesindeydi anlaşılacağı üzere. Bir de taa karşıya gitmişlerdi sanki bu taraflarda mağaza yoktu. Sabır çekti içinden bugün de göremeyecekti sevdiğini oda kafa dağıtmak için restoranın mutfağına girmişti mecbur. Gerçi çalışanların hiç biri bu durumdan memnun değildi ama neyse... Eline aldığı tabağı yıkayacağı esna da bir de elinden düşürünce bizimkinin ipler iyice koptu.
''Hay o deterjanı üretenin de, bunu önüme koyanında!!! Burak çabuk gel buraya!''
Burak ise çekingen bir edayla hızla yanına geldi.
''Abi sen istersen ofise çık, biz hallederiz buraları...''
''Değiştirin oğlum bu deterjanı ne bu böyle?!''
''Abi deterjan böyle olur zaten...'' dedi yeni gelen eleman, Burak çocuğun gözlerine bakıyordu ama gariban bişey anlamıştı bilmiyordu ki bu Sinan'ın damarı attı mı laf, söz anlamazdı.
Sinan bakışlarını çocuğa yöneltti hemen.
''Ben beğenmedim koçum değiştirin!''
''Ama abi...'' dediği sırada Burak atladı hemen.
''Lan sussana bi' canına mı susadın?''
''Neyse ben ofisteyim. Bi'şey olunca ses edersiniz.'' diyen Sinan cevap beklemeden ofise çıktı. Tam koltuğa oturmak üzereydi ki çalan telefonunu cebinden çıkarıp yabancı numarayı yanıtladı.
''Alo?''
''Sinan benim Bahar.''
''Bahar'ım niye kendi telefonundan aramadın bi' şey mi oldu?''
''Sinan fazla vaktim yok dinle... Biz... şey biz karakoldayız.'' dediği an Sinan hızlı adımlarını kapıya doğru yönlendirdi.
''Hangi karakoldasınız? Ne oldu? Biri bişey mi yaptı?''
''Koşuyolu karakonlunda... Sen bi' gel de konuşuruz. Şey yalnız avukatta lazım olabilir belki.''
''Tamam kapat geliyorum.'' dedi ve peşinden Tahir'i aradı.
''Söyle kardeşim?''
''Kızlar karakoldaymış ben yola çıkıyorum sende bizim avukatı alıp gel.''
''Ne karakolu oğlum ne olmuş? Kızlar iyi mi?''
''Valla bilmiyorum kardeşim hadi git avukatı al gelin peşimden.''
''Hangi karakol?''
''Koşuyolu.''
''Tamamdır.''
Sinan yüreği ağzında hızlı kullandığı arabasıyla aklında binbir korkulu senaryoyla bir saat sonra karakoldan içeriye giriş yaptığında Tahir'in orada olduğunu gördü.
''Siz ne ara geldiniz?''
''Ne bileyim... Kafam yerinde mi benim aklım çıktı yol boyunca.''
''Avukat içerde mi?''
''İçerde. Beni almadılar abi kafayı yiycem ya!'' dediği esnada avukat odadan dışarıya çıktığında yüzü gülüyordu.
''Ne olmuş?''
''Gelinlik kavgası...'' derken kahkaha atmamak için dişlerini sıktı adam.
''Ne kavgası ne kavgası?'' diyen Sinan'ın peşinden Tahir eliyle yüzünü kapatıp gülmeye başladı.
''Komiser o kadar bunalmış ki beni görünce 'al bunları götür buradan' diye yalvardı. Ee tabii kadınlarla baş etmek zor.''
Sinan'da onca stresi sırtından atıp gülmeye başladığında içeriye girdiler.
''Kolay gelsin amirim.'' diyen Sinan'ın gözleri direkt kızları buldu.
''Valla asıl size kolay gelsin gençler. Sizler damat adaylarısınız sanırım. Hanımlar sizden bol bol bahsetti burada.'' derken adam fenalık geçirmek üzereydi.
O anda Bahar Sinan'ın, Elçinse Tahir'in kollarına koştu.
''Mevzu nedir tam olarak komserim? Avukat gelinlik falan dedi ama?'' dedi Tahir bir yandan bir koluyla Elçin'i sarmalamıştı.
''Hanımlar daha iyi anlatır, zaten iki tarafta şikayetçi değil. Diğer hanımefendi ve nişanlısı da az önce çıktılar artık bizlik bir durum yok.''
"Ne hanımefendisi Komiser bey? Çirkef o çirkef." diye atladı lafa Elçin.
"Tamam hanım kızım. Bunları siz iki arkadaş dışarıda tartışırsınız artık benim daha bi' dünya işim var." diyen komiserle beraber bizimkiler yaşlı başlı adamı daha fazla zorlamamak adına çıkmaya karar verdiler.
''Sağ olun o zaman, tekrar kolay gelsin. İyi çalışmalar...'' diyen bu sefer Sinandı. Karakolun bahçesine geldiklerinde soru dolu bakışlarla kızları izlerlerken avukat son bir selam verip bindiği taksiyle yanlarından ayrılmıştı.
''Eeee?''
''Sinan bak dinleyince bize hak vereceksin.'' dediği anda Elçin'de onayladı Bahar'ı.
''Kesinlikle.''
Sinan ve Tahir ise sessizce anlatmalarını bekliyorlardı.
''Şimdi biz bi' gelinlikçiye girdik orda ben çok güzel bi' gelinlik beğendim ama böyle bişey yok hayatım, bir işlemesi var aklın hayalin durur. Görsen sen bile aşık olursun.''
Sinan gülmeye başladı bu sefer.
''Ama bir tane kalmıştı abi. Özel üretimmiş. Bizde fiyatını falan sorduk dedim abime kesin aldırırız biz bunu.''
''He gazlayan sensin yani Elçin...''
''Sinan'ım ben hiç şaşırmadım.'' dedi Tahir, öyle ki sevdiği kadının şu anda ki tatlığından kalbi eriyecek noktaya gelmişti... Sinan olmasa onu bir güzel yerdi de işte malum şartlar el vermiyordu.
''Aşkım sonra başka bir kız geldi. Bizim seçtiğimiz gelinliği almak istediğini söyledi. Biz de onu biz alıcaz dedik falan işte o ara tartışma çıktı.'' dedi Bahar.
''E sonrasını da biliyosunuz zaten.'' derken şirin görünmeye çalışıyordu Elçin.
''Haklı olan biziz ama ilk biz gördük. Ayrıca ben o gelinliği istiyorum Sinan. Yine olsa yine kavga ederim.''
''Bende ederim... Sonuçta benim yengem en iyisine layık.''
''Siz gelin görümce iyice çete oldunuz başımıza yeminle!'' derken kahkaha atıyordu Sinan. Tahir'in de ondan geri kalır yanı yoktu gerçi.
''Elçin benim arabayla gelecek Sinan haberin olsun.'' dedi Tahir, Sinan tam itiraz edecekti ki Bahar delici bakışlarıyla olaya içerden müdahale etmişti.
''İyi tamam mahallede görüşürüz.''
Arabaya doğru ilerledikleri esna da iki çiftte gayet keyifliydi.
''Zeynam benim be boşuna aşık olmadım sana...'' derken elini kavramıştı bile genç kızın Tahir.
''Zeyna benim ancak getir götürümü yapar canım benim.'' diyen Elçin ise saçlarını havalı bir edayla savuşturup çoktan arabaya yerleşmişti.
Aynı zamanda Sinan hala kıs kıs gülüyordu.
''Sinan komik mi ama ya? Senin nişanlın karakollara düşmüş, sen gülüyosun hala ayıp!''
''Benim nişanlım da böyle bi' psikopat napalım. Bir ömür böyle karakol kapılarında geçecek demek ki...''
''Bak hala yaaa!'' diye cırladı Bahar. O arada bir elini kızın omzuna atan Sinan fısıldadı.
''Bir evlensekte şu tırnaklarını bana da çıkarsan diyorum artık...''
Bahar gülmek istese de kendini zorlayıp sert bakışlarla Sinan'a döndü.
''Pis sapık!''
''Seni ısırırım!'' derken yine aşktan mestti Sinan efendi.
İki çiftte arabalarına binip rotayı çoktan mahalleye çevirmişlerdi.
EVVVVVEEEEET!!!!
BÖLÜM BURADA BİTTİ.
BİZİM KIZLARIN EN BÜYÜK HAYRANI BENİM YEMİNLE! ÇOK TATLI DEĞİLLER Mİ? (KIZLARI KENDİMDEN ESİNLENDİĞİM İÇİN İLTİFAT BEKLİYORUMDUR)😂😂😂
NEYSE ÖHÖÖÖM TAMAM UZATMIYORUM. 👀 BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ CANLARIM CİĞERLERİM? YORUMLARINIZI BÜYÜK BİR ÖZLEM VE MERAKLA BEKLİYORUM ÖZELLİKLE DE ÖMERDE Kİ BU DUYGULARINI ARTIK DIŞARIYA YANSITMAYA BAŞLAMASI KONUSUNDA. HEEE BİR DE DANGOZ KENAN'IMIZ DA ERDİ MURADINA BİZ ÇIKALIM KEREVETİNE DEĞİL Mİ AMA? 😂❤️
|
0% |