Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@selcanykazdal

7.Bölüm

 

 

 

 

 

 

 

''Leyla?''

 

''Sinan... Nasılsın? Uzun zaman oldu.'' diyen kadına zoraki bir gülümseme bahşetti.

 

Leyla, nam-ı diğer yangın Leyla çocuklukları beraber geçmişti... Gariban bir anası vardı, bir de kız kardeşi. O zamanlar mahallenin en güzel kızıydı, gerçi hala bir şey değişmemişti. Eskiden çok sıkı dostlardı. Hani şu 'bir kadın ve bir adam arkadaş olamaz' diyen algıya inat sağlamdı, daha doğrusu Sinan öyle zannederdi. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi... Sadece ikisi de değil Ömer, Kenan, Tahir ve aralarında ki tek genç kız Leyla... Harika bir dostlukları vardı. Büyüdükçe işler değişti önce Leyla Sinan'ı sevdiğini söyledi, Sinan kardeşi gibi gördüğü kızdan böyle bir şey duyunca bunun mümkün olamayacağını savundu. Sonra araları bozuldu, değil Sinan'ı hepsini sildi Leyla... O lanet lakabı da bu olaydan sonra aldı, kendini olmadığı birine çevirdi, önüne gelene mavi bocuk dağıttı, herkesle kavga eden huysuz bir kadına dönüşmüştü artık. Mahallenin kadınları da adını çıkardı, Sinan susturmaya çalışsa da bir süre sonra başa çıkamadı zaten fazla sürmeden bir serserinin peşine kaçıp gitti.

 

''İyiyim sağol. Annenle, Nermin nasıl?''

 

Saçlarını savurduğu esna da cevapladı.

 

''Bilmiyorum, görüşmüyorum onlarla. Neyse bak ne diycem. Mahalleye taşınıyorum yeniden.'' dediğinde bacak bacak üzerine atıp kahvesini yudumladı. ''Ayy hiç değişmemiş ama buralar, eee bizim çocuklar nerede?''

 

Sinan derin bir soluk alıp telefona uzandı, tek sefer de Ömer'in numarası çevirdi, çok da beklemeden sesi duyuldu bizimkinin.

 

''Efendim Sinan?''

 

''Bizim çocukları kap gel, Leyla geldi sizi görmek istiyor.''

 

''Leyla mı? Bunca zaman sonra?''

 

 

''Aynen. Hadi toplanıp gelin, konuşuruz.'' dediğinde karşı tarafın onayıyla telefonu kapattı.

 

*

 

Tahir, Ömer'in mesajıyla kendi mobilya dükkanından çıkıp adımlarını restorana yönlendirdi, ama epey şaşkındı... Leyla neden gelmişti ki? Gittiğine ne kadar şaşırmışsa döndüğüne de aynı şekilde şaşırmıştı. Aklındaki düşüncelerle Elçin'in aramasına karşılık verdi.

 

''Güzelim...''

 

''Aşkım, napıyosun?''

 

''Yavrum ben şimdi abinin dükkana geçiyorum, Leyla gelmiş. Akşam konuşuruz olur mu?''

 

''Leyla mı gelmiş? Ne alaka?''

 

''Biz de bilmiyoruz, gidince öğrenicez artık.''

 

''Tamam kapat kapat, işim var benim hadiii...'' diyen kızın telaşının nedenini anlamıştı. Kesinlikle gidip diğer kızlara yetiştirecek ve çete gibi Leyla'nın başına çökeceklerdi. Ne de olsa bir zamanlar Leyla'nın Sinan'a aşık olduğunu Elçin çok iyi biliyordu... Bu kadın milleti çok fenaydı. Allah onların gazabından tüm erkekleri korusundu ama en çok da kendisini.

 

Elçin ise ortada var olan tüm derdini bir köşeye atıp, giyinmiş hızla kızların evine doğru yürüyordu. Ah! O Leyla'yı çocukken de sevmezdi, hep iter kakardı onu. Yetmiyormuş gibi o zamanlar bir de abisine göz koymuştu. Allah'tan abisi reddetmişti de ayy yoksa resmen yengesi olacaktı, evlerden ırak! Başını telaşla iki yana salladığın da binanın merdivenlerini arşınlıyordu. Bu Süleyman amca şu asansörleri ne zaman tamir ettirecekti acaba? İşi gücü üç kağıtçılıktı bu adamın da valla!

 

''Kızlaaaar!'' derken adeta kapıyı kırarcasını yumrukluyordu. Acilen kontrolü ele almaları gerekiyordu. Yoksa o Leyla cadalozu başlarına iş açacaktı.

 

''Elçin ne oldu? Ay yoksa Sinan mı öğrendi!''

 

''Öyle şeyler oldu ki Bahar ama benimle alakalı değil canım, tehlikeli çanları senin için çalıyor. Gardını al bence.'' dedikten hemen sonra kızı iteleyip kendini içeride ki koltuğa bıraktı, o sırada duştan çıkan Zülal'de Elçin'i görünce kısa bir panik yaşasa da tek söylediği şey, ''Ne oldu yine?'' olan telaşlı soru cümlesiydi.

 

''Şimdi en baştan anlatıyorum, kulaklarınızı açın ve beni iyi dinleyin...''

 

''Dur ben bi' çay koyayım.'' diyen Bahar'a telaşla çemkirip yanına çektiğinde genç kız iyice meraklandı.

 

''Kızım başın yanacak hala çay diyosun ya!''

 

''Allah aşkına çatlatma insanı Elçin yaa!!!''

 

''Leyla... Leyla gelmiş.''

 

''O kim?'' dedikten sonra Bahar'la göz göze geldi Zülal. ''Yoksa Sinan abinin eski sevgilisi falan mı?''

 

''Ya şimdi şöyle, ben o zamanlar küçüktüm... Abim, Leyla, Tahir, Ömer abi ve Kenan abi çok iyi arkadaştı beraber büyüdüler zaten, ama zamanla abime aşık olduğunu itiraf etti falan...''

 

''Abin?''

 

Bahar'ın yutkunmasıyla, ne sormak istediğini anlayan Elçin onu rahatlatmak için, devam etti.

 

''Abim onu kardeşi gibi gördüğünü söyleyip olmaz dedi tabii... Sonra bu cozuttu zaten, o adam senin, bu mekan benim diye adı çıktı mahalle de... Yangın Leyla demeye başladılar arkasından, abimler insanları susturmaya hatta onu da defalarca uyarmaya çalıştılar ama değişen hiç bi' şey olmayınca mecbur ilgilenmeyi bıraktılar. Sonra da Çınar diye ipsiz sapsız bir herifle kaçtı... O zamandan beri yoktu ortalıkta, az önce Tahir'le konuştum o söyledi. Bizim restorandaymış. Yaniii hemen oraya ışınlanmamız gerekiyor, çabuk!'' dediğinde nefes nefes kalmıştı, bu kızın da çenesinin maşallahı vardı yani... Öleceğini bilse yine de susmazdı.

 

Bahar, Sinan'ın ona karşı bir zamanlar hislerinin olmadığını öğrenince rahatlamıştı. Ama onlar da Sinan'la hala sevgili değildi ki? Off! Niye değildi ya? Sevgili olsalardı, o kızın canına okurdu şimdi ne yapabilecekti ki? Ama yine de dedi ki, ''Ben dışarıdayım, hızlı olun kızlar!'' işte her şey bu kadardı... Kadını görmeden, namını duymuştu. Sinan'la sevgili olmasa bile söz hakkı da vardı yani canım, sonuçta adam duygularını ayan beyan belli ediyordu neticede.

 

*

 

''Çocuklar, hepinizi öyle özlemişim ki... Bi' daire kiraladım şimdilik, ama bakarım duruma göre hoşuma giderse satın almayı düşünüyorum.'' diyen Leyla'yla bizim çocuklar birbirlerine baktı, daha fazla içinde tutamayan Kenan ilk hamleyi yaptı.

 

''Yaa Leyla, nereden esti böyle... Bayağıdır yoksun ya bi' de. Mesela kocan nerede?''

 

Tahir lafın devamını ödünç alıp ekledi,

 

''Annenlerle de görüşmüyorum diyosun, bi' sıkıntı falan mı var?''

 

''Yooo... Görüşmüyorum çünkü kız kardeşim kocamla kaçtı, annem de onlara destek çıktı.'' dediğinde bunu o kadar rahat söylüyordu ki çocuklar hangi olaya şaşıracaklarını unuttular ama Leyla kaldığı yerden devam ediyordu tabii. ''Öyle olunca bende başka bir adam buldum, oda manyak çıktı içkisi, uyuşturucusu, dayağı her boku vardı. Bende terk edip buraya geldim.''

 

''Bu adam peşinde mi senin yoksa? Bak eğer yardım etmemizi is...''

 

Kadın Ömer'in lafını ağzına tıkadı, Sinan ise henüz duyduklarını hazmetmeye çalışıyordu ama ne mümkün! Ulan bu kız ne tuhaf bir şey olmuştu.

 

''Burayı bulabileceğini sanmıyorum, buraya yeni bir hayat kurmak için geldim... Belki de birini bulup, yine evlenirim.'' derken göz ucuyla Sinan'a baktı. Onun bu hareketini hepsi fark etmişti etmesine de Leyla'ya bu tavırları hala yakıştıramıyorlardı.

 

''Sinan, sen hala bekarsın değil mi?''

 

''Hayır canım, abim sözlü bak tanıştırayım bu da sözlüsü Bahar!'' diye içeriye giren Elçin eliyle Bahar'ı gösterirken, Sinan gülsün mü, şaşırsın mı bilemedi, o da her ikisini birden yapmayı tercih etti zaten.

 

''Aaaa... Ama ben yüzük falan göremeyince...''

 

''Biz sözü birbirimize verdik. Bunun yüzükle ne alakası var ki?'' derken gülümsemeye çalışıyordu Bahar, daha sonra Sinan'ın yanına gitti ve bir elini onun omzuna koydu. ''Di mi sevgilim?''

 

Sinan mest olmuştu, vallahi şu an kalbi uzay mekiği gibi uçuyordu. Hatta öyle ki ilk kez kekeledi.

 

''Di sev..sevgilim di.''

 

''Canım evlene kadar herkes bekardır sonuçta... Bu kadar ciddiye almaya ne gerek var değil mi?'' dediğinde, Leyla'ya cevabı Zülal verdi. Daha doğrusu ağzının payını...

 

''Tatlım, sana çok yanlış öğretmişler kıyamam. İstersen müsait bir zamanda biz sana anlatırız, detaylı...''

 

Leyla kocaman kahkaha atıp ayaklandığında gülümsemesi hala yüzündeydi. Elini samimiyetsiz bir şekilde Zülal'in eline bastırdı.

 

''Elbette, vaktim var. Ne de olsa aynı mahalle de yaşıycaz, birbirimize öğreteceğimiz çok şey var.'' dedi ve diğerlerine veda edip odadan çıktı.

 

''Sinan sen gelsene bi' benimle...''

 

Sinan, Bahar'ın tepkisiyle ufak çaplı bir şok geçirse de ayaklandı ve şimdilik boş olan Kadir'in odasına geçtiler... Onlar odadan çıkarken diğerleri arkalarından keyifle gülüyorlardı tabii.

 

 

 

''Bu Leyla'nın derdi ne? Aranızda bi'şey mi vardı?''

 

Cevabını bilmesine rağmen, bu soruları sormak istiyordu... Her ne kadar bir suçu olmasa da Sinan'a fazlasıyla bilenmiş vaziyetteydi. Vallahi gebertecekti bu adamı ama he!

 

''Yok be güzelim, eski bi' arkadaşımız.''

 

''Hıhıı, doğru. Eski arkadaşların böyle laflar etmesi çok doğal bi'şey zaten ya...'' dediğinde saçlarını geriye attı. Çıldıracaktı evet, bu kıskançlık duygusu şu an her zerresini esir almıştı. Sinan bir iki adım da burnun dibinde bitti. Kızın anlamak istediği gibi anlıyor olması onu biraz üzse de, onu kıskandığı gerçeği gün gibi ortadaydı. Sırıttı.

 

''Sen neden bu kadar sinirlendin ki?''

 

''Cevabını bildiğin soruları neden soruyosun?'' dediğinde nefes nefeseydi ama öfkeden mi yoksa heyecandan mı orasını bilmiyordu, ya da biliyordu ama bunu söylemek istemiyordu. Çünkü ikinci ihtimal oldukça yüksekti.

 

''Sende cevabını bildiğin sorular soruyosun.'' daha da yaklaştı.

 

''Na..nasıl, yooo...''

 

''Bahar... Bahar'ım.''

 

Bahar şu an, galiba canını teslim ediyordu... O nasıl güzel Bahar'ım demekti ama ya?!

 

''Sana keşke şu kalbi açıp gösterebilseydim... O zaman bunca telaşın boşa olduğunu anlardın.''

 

''Sinan...''

 

''Akşam konuşmayı planlıyordum ama madem bu konu açıldı... Kavuşalım artık.''

 

''Kavuşalım mı?'' yutkundu genç kız.

 

''Bahar, ömrümün tek mevsimi... Seni ilk gördüğüm günden beri, senden başka bi'şey düşünemez oldum. Yatıyorum sen, kalkıyorum sen...''

 

''Ben, şey... Yan..ii''

 

''Ben sana çok aşığım.''

 

Sinan'ın söylediği o sihirli cümlelerin ardından dolan gözler ve duygu yoğunluğuyla tek yapabildiği adama sarılmak oldu. Ağlıyordu... Hayatında çocukluğundan sonra belki de ağladığı tek andı. Mutluluktan ağlamak ne güzeldi.

 

''Bahar... Neden ağlıyosun, bak eğer istemiyosan...''

 

Adamın söyledikleriyle hemen geri çekildiğinde başını iki yana salladı.

 

''Hayır, hayır öyle değil. Mutluluktan...''

 

''Hay ben sana kurban olayım be! Gel sarıl, doya doya, ne kadar istersen... Bir ömür açık sana bu kollar.'' dedi Sinan, kızdan herhangi bir ilan-ı aşk duymasa da onun da sevdiğini biliyordu. Zamanı gelince duyacağından da adı kadar emindi. Bahar ona sarılıp, taze bir utangaçlıkla başını adamın göğsüne sakladığında Sinan onu gördüğün beri yapmak istediği şeyi yaptı... Burnunu kızın saçlarına yaslayıp usulca içine çekti kokusunu. Huzur buydu be! Şu an dünya karşı gelse bırakmazdı bu kızı, tabii aniden çalınıp açılan kapı olmasaydı.

 

''Sinan abi... Bi' müşteri geldi de, arkadaşınmış sanırım. Seni görmek istedi.''

 

''Burak sana bi'şey diycem kardeşim.''

 

''De abi.''

 

''Tüm güzel anlarımın katilisin, az daha zorlarsan bende katil olucam ama biliyon dimi?!''

 

''Abi. Ben...''

 

''Çık ulan dışarı!''

 

Burak telaşla odanın kapısını kapatıp, çıktığında Bahar'ın kıkırdadığını gördü Sinan.

 

''Ne o? Baya eğlendiniz herhalde hanımefendi...''

 

''Yok şey... Yani tepkin...''

 

''O dua etsin iyi günümdeyim, yoksa canına okurdum... Neyse nerede kalmıştık?'' derken genç kıza yeniden yaklaşıp bir daha sarıldı... Ulan sarılmaya bile doyamıyordu. Bir de öpse, kainatı yakardı herhalde!

 

''Sinan...''

 

''Söyle ömrüm...''

 

Bahar duyduğu hitapla, tüm bedenine yayılan sarhoşluğa rağmen toparlandı.

 

''O... Yani Leyla, sanki sana karşı bi'şeyler varmış gibi, işte anla yaa...''

 

Sinan'ın Leylaymış, oymuş, buymuş o kadar umurunda değildi ki şu an, kızın saçlarına bir öpücük kondurdu ve devam etti.

 

''Sen o güzel yüreğini ferah tut... Öyle bi'şey yok, olamaz da.''

 

''Ama Elçin dedi ki...''

 

''Hay ben o Elçin'e yaa! Ben biliyodum zaten ortalığı onun karıştırdığını... Ulan kardeş değil, mikser anasını satayım.'' dediğinde geri çekilip kızın gözlerine baktı. Uzun uzun... Manzarası o kadar güzeldi ki, güldü.

 

''Sen sevgiline güven... Sıkıntı yok. Hem sen böyle sessiz duruyosun ama insanı parçalarsın valla. Yemez yani...''

 

Adamın söyledikleriyle kendini tutamayıp kahkaha attı genç kız.

 

''Evet, parçalarım. Ona göre herkes ayağını denk alsın.''

 

''Oooo sert kayaya çarptım galiba.'' diyen Sinan'ın keyfi o kadar yerindeydi ki... Leyla'nın her şeyi bu kadar kolaylaştıracağını bilse, onun daha önce gelmesi için elinden geleni yapardı... Bunca zaman, anası ağlamıştı resmen!

 

''Bilmiyorum artık, zamanla göreceksin.''

 

''Laflara bak ya...'' dediğinde kızı tek hamle de kendine çekti... Bakışları kızın gözleri ve dudakları arasında mekik okurken Bahar o kutsal anın geldiğini düşünüyordu. Vallahi bu sefer öpecekti.

 

''Bahar, başıma gelen en güzel şey sensin... Kahrın da, lütfun da başım üstüne. Beni bunlarla korkutamazsın.''

 

Sinan'ın sırıttığını gören Bahar'da gülümsedi.

 

''Korkuttuğumu düşünmen beni üzdü. Ben sadece minik bir uyarı yaptım, ufacık...'' derken parmaklarıyla miktarını gösteriyordu, Sinan elini hava da yakalayıp, dudaklarına götürdü. Tek tek, özenle öptü parmaklarını... Genç kız tüm parmaklarının sızladığını hissediyordu, bu duygu yoğunluğundan bedeni infilak edecekti sonunda!

 

Adam parmaklarını öpmeyi bitirdiğin de, bakışlarını yeniden güzelliğini anlatmaya kelimelerin yetmeyeceği dudaklara çevirdi... Öpmek istedi, içmek istedi o dudakları, bir ömür sarhoşu olmak istedi... Ama sadece minik bir buse kondurdu, bu geleceğe dair aldığı bir sözdü. O anzer balı dudaklardan başkası onun dudaklarına haramdı artık.

 

''Hoş geldin, Bahar perisi...'' dedi adam.

 

''Hoş geldin, sevgilim.'' diye eşlik etti sevdiği kadın.

 

*

 

Kızlar koltukta oturmuş, ciddi bir ifadeyle Bahar'a bakıyorlardı. Hala anlatmamıştı, ne ketumdu bu da canım!

 

''Bahar valla şiştim, anlat artık!'' diyen Elçindi. Zülal destek çıkarcasına ekledi. ''Amma nazlandın he! Dökül artık.''

 

''Artık sevgiliyiz.''

 

''Oh be! Sonunda... Ay sen şu an resmi olarak yengemsin, canım yengeciğiiiim.''

 

Elçin'in sözleriyle kahkaha attılar. Bahar kendini çok mutlu hissediyordu. Sırtını yaslayacağı bir dağ gölgesi kadar koca yürekli adama sonunda kavuşmuştu. Ayakları yere değmiyordu, kalbinin telaşı hala bedenini sarmaşık misali bırakmıyor, gittikçe çoğalıyordu.

 

''Nasıl oldu anlat, hemeeeen!''

 

''O Leyla denen kadın... Bunu söylemek istemezdim ama onun sayesinde oldu. Benim öfkeden gözüm döndü hesap sormaya başladım, baya söylemesem de tavırlarımla resmen ilanı aşk ettim zaten. Sonrası malum işte...'' dediğinde utanmıştı.

 

''Ay ne ketum bu da ya, hep şifreli anlatıyo. Görüyosun dimi Elçin?''

 

''Amaaan boş ver şimdilik fazla kurcalamayalım o şu an dünyayla bağlantısını kesmiş. Sonra alırız hesabını.'' diyen Elçin'le beraber apartmanda ki kaba sesleri fark eden kızlar birbirine baktı.

 

''Süleyman amca asansörü yaptırıyo heralde sonunda.''

 

''Dur ben bi' bakayım ya.'' diye ayaklanan Zülal, kapıyı açtığında aylardır boş olan karşı dairenin kapısının açık olduğunu gördü. Önce anlamadı, tam kapıyı kapatacaktı ki aklına gelen o lanet gerçekle kapıyı bile unutup kızların yanına koştu.

 

''Kızlar, karşı daireye biri taşınıyo.''

 

 

Kızlar duydukları gibi ayaklanıp, kapıya ilerlediklerin de Zülal'de peşlerinden gitti. Ama tahmin ettikleri şey ne yazık ki gerçekti.

 

''Aaa kızlar merhaba... Sizde burada mı oturuyosunuz? Komşu olduk desenize, çok sevindim.''

 

''Buraya taşınacağını bilmiyoduk...'' dedi Elçin sakince, içinde fırtınalar kopuyordu o ayrı.

 

''Doğru, çünkü söylemedim.''

 

''Yüzsüz...'' diye mırıldanan Zülal'i duyan sadece bizim kızlardı.

 

''Hayırlı olsun o zaman ne diyelim.''

 

''Sağ ol Baharcım, akşama da bu yorgunlukla yemek falan yapamam. Sinan'a gideyim diyorum, sizde gelsenize beraber yeriz.''

 

''Ben sana bi'şey yedirirdim de neyseee.''

 

''Duyamadım Elçin, ne söyledin canım?''

 

''Hiiiç aklıma bi'şey geldi de öyle kendi kendime yani...''

 

''Sen küçükken de böyleydin, hep kendi kendine konuşur oynardın... Hiç değişmemişsin.''

 

''Evet! Kendimle çok iyi anlaşıyorum ondandır.''

 

''Heee bu arada senin için sorun olmaz dimi Bahar? Sonuçta Sinan benim çocukluk arkadaşım, medeni insanlarız.''

 

''Problem yok. Ben sevgilime güveniyorum.''

 

''Güven tabii, ah canım ne de tatlısın.''

 

''Kızlar ben bunu yolucam galiba ya!'' diye sessizce fısıldadı Bahar.

 

''Sakın, onun amacı bu zaten. Sakın oyuna gelme, yoksa mağduru oynayıp abime daha çok yapışır.''

 

''Aynen Bahar, biz onun üstesinden gelicez sen hiç merak etme kardeşim.''

 

Onları gözleriyle takip eden Leyla'yı fark eden Elçin, bir anda sahte bir neşeyle konuşmaya başladı.

 

''Aslında hep beraber yemek yeme fikri çok iyi ya... Diğerlerini de çağırırız, güzel olur yani.''

 

''Elçin ne diyosun sen ya?'' diye söylenen Bahar'ı susturmaya çalışıp göz kırptı.

 

''Anlatıcam, sen bana bi' güven ya güven şu görümcene!''

 

O sırada Leyla şuh bir kahkaha atıp Elçin'i onayladı.

 

''O kadar haklısın ki, eski günleri yad ederiz... Eski olan her şey daha kıymetlidir sonuçta, yerini hiç bi'şey dolduramaz.''

 

''Her eski bir değil ama, bazıları hatırlanmayacak kadar değersizdir.'' diyen Bahar'dı, ne yapsındı tutamıyordu kendisini... Kadın şu an onu parçalara bölmediği için dua etmeliydi. Çünkü şu an oldukça sakin kalmaya çalışıyordu.

 

''Ona biz değil, duygular karar verir. Neyse şu eşyaları falan bi' halledeyim de 7 gibi toplanırız olur mu?''

 

''Olur oluur... Biz de anca zaten, iş güç var.''

 

''Tamam kızlar görüşürüz.''

 

 

Akşama doğru masasında keyifle çayını yudumlayan aşık bir adam vardı... Ömrünün en güzel Bahar'ı artık sonsuza kadar onundu. Kalbi onu gördüğünden beri farklı atıyordu ama bu gün iyice yönünü şaşırmıştı... Çok fazla beklemek istemiyordu, hatta yakın zaman da sevdiği kadınla da konuşup bu işin adını koymaya niyet etti. Beklemek için bir sebebi yoktu ki... En azından kendi fikri bu yöndeydi, tabii Bahar'a da fikrini soracaktı. Aklına gelen bugün ki anıyla güzel bir tebessüm bırakıp başını iki yana salladı... İpleri şimdiden vermişti kızın eline, vallahi çekeceği vardı.

 

''Ulan çok aşığım be!'' diye mırıldanıp gülümsediğinde, kapı açıldı. İçeriye girenlerle kısa bir şaşkınlık yaşayan Sinan, ''Tahir? Ömer? Gelecektim ben köprüye siz niye geldiniz ki? Kenan nerede?'' dedi.

 

''Abi valla, Leyla numaramı nerden bulmuş bilmiyorum. Beni arayıp buraya çağırdı.'' diyen Tahir'i onayladı Ömer.

 

''Aynen beni de aradı.''

 

''Hayır olsun...'' dediğinde, Sinan'ın aksine durumun pek de hayır olduğunu savunmuyordu Tahir.

 

''Bi'şeyler dönüyo sanki ama, bakalım.'' dediği esna da Kenan hızla içeri girdiğinde konuşuyordu.

 

''Leyla arayıp buraya çağırdı. Numaramı siz mi verdiniz?''

 

''Bizi de aradı.''

 

''Bi'şey mi oldu acaba?'' diyen Kenan, Tahir'e döndü.

 

Tahir tam ağzını açmış şahsi fikrini söyleyecekti ki, bu sefer yeniden kapı açıldı, gelen Kadir'di.

 

''Ula burası da iyice dingonun ahırı oldu he!'' diye kükreyen abisine az önce restoranın kapısında gördüğü görüntünün verdiği şaşkınlıkla bakıyordu hala Kadir.

 

''Leyla geldi, hem de bizim kızlarla.''

 

''Haydaaaa...'' diyen Ömerdi.

 

''Buyrun cenaze namazına!'' diye ekledi Tahir.

 

Odada ki herkes bu akşamın mimarının kızlar olduğunu biliyordu. Biliyorlardı bilmesine de amaçlarını asla anlayamıyorlardı... Ama artık emin oldukları tek bir şey vardı ki, bu kızlar şeytana pabucunu ters giydirirdi.

 

 

 

 

NELER OLUYOR YARABBİM? :D EVET BU BÖLÜMÜ DE BURADA BİTİRDİK. BAKALIM LEYLA MI GALİP GELECEK YOKSA BİZİM ÜÇ SİLAHŞÖRLER Mİ? :D BAHAR'LA SİNAN TAM ANLAMIYLA KAVUŞAMASA DA BENCE HAFİFTEN KAVUŞTULAR... BAHAR'LA AYNI FİKİRDEYİM, BUNU SÖYLEMEK İSTEMEZDİM AMA ONUN SAYESİNDE OLDU... LEYLA YELLOZUNUN YANİ. NEYSE KILIÇLAR ÇEKİLDİİİİİİ, SAVAŞ BAŞLASIN HAHAHAHAH. :D HATAM OLDUYSA AFFOLA, ELİMDEN GELENİ YAPTIM AMA VALLA YA! :)

 

YORUM İSTİYORUM BU ARADA, FİKİRLERİNİZİ VE GÖRÜŞLERİNİZİ ÇOK MERAK EDİYORUM. UMARIM BEĞENDİĞİNİZ BİR BÖLÜM OLMUŞTUR.

 

ÇOK ÖPTÜM, SEVGİLER... xxx

Loading...
0%