@selcanykazdal
|
8.Bölüm
''Hoş geldiniz hanımlar...'' diyen Sinan başına geleceklerin çok farkındaydı ama şu ortamı kontrol altına almak zorundaydı. Yoksa yer yerinden oynardı yeminle! O sırada çocuklara baktı, onlar da olacakları az çok kestirmiş olacak ki kafalarını olumsuz anlamda salladılar.
''Hayatım...'' derken Bahar'a yönelip yanaklarını öptü. Öperken kokladığı teni başını döndürüyordu, şu durumda bile mest olmuştu ya pes doğrusu!
''Abi.''
''Söyle baş belası?''
''Aaaa baş belası falan ayıp oluyor ama misafirimizin yanında.'' diyen Elçin bakışlarıyla Leyla'yı işaret ediyordu. Tahir onun bu hallerine gülümsedi tabii o esna da Kadir'le göz göre geldiler, bütün keyfi aniden kaçmıştı yine.
''Aşk olsun Elçin ben misafir miyim yani? Dimi Sinan?''
''Yok öyle değ...'' diyemeden Bahar'ın ateş saçan bakışlarıyla sustu. Zaten ortam da pimi çekilmeye hazır bir bomba vardı, sebebi kendisi olsun istemiyordu. Yeniden Elçin'e döndü.
''Elçin söyle da kızım, haydeee.''
''Biz yemek yemeye geldik, hep beraber yani.''
''Ne iyi ettiniz... Sen bi' gelsene benle!'' dediğinde Elçin'i kolundan hafifçe çekip, mutfak tarafına doğru ilerledi.
''Elçin, bu boklar senin başının altından çıkıyo dimi?''
Elçin gözlerini abartıyla devirdi ve kolunu nazikçe kurtardı.
''Abi ya! Dünya yansa benden bilicen he! Ben bi'şey yapmadım Leyla istedi. ''
''Leyla mı?''
''Evet, sende sorgusuz sualsiz hemen yapıştır üzerime suçu tabii!''
Sinan sakallarını kaşırken düşünüyordu, bu Leyla gerçekten ne planlıyordu acaba? İyi düşünmek istedi. Yok, yok tahmin ettiği şey olamazdı herhalde.
''Tamam geç sen, geliyorum ben şimdi.''
Elçin uçarcasına diğerlerini yanına geçti, bu Leyla'ya fırsat vermeye gelmezdi... Bir yandan da aklı dağılıyordu bu olaylardan, iyi mi oldu yoksa kötü mü bilemiyordu. Herkesin masaya yerleştiğini gören Elçin, içi Tahir'e gitse de diğer boş tarafa geçti... Tahir güç vermek istercesine ona göz kırpınca gülümsedi.
''Ne dedi abin?'' diyen Bahar'ı sinirle yanıtladı hemen.
''Ne diyecek, dünya yansa benden biliyo o da. Sen mi planladın dedi.''
''Ne alaka yaa? Dur ben ona sorarım, görür o.''
''Bahar sen yine de Sinan abiye fazla bilenme, adam bi'şey yapmadı ki.''
''İyi de Zülal, benim değil onun eski aşığı geldi. Az daha sesini çıkarmazsa bak ben ona n'apıyorum.''
Zülal onaylamadığını belli edercesine başını salladığın da, Elçin'in lafıyla konuyu kapadılar.
''Tamam susun, Leyla bizi izliyo yine. Adı batasıca...''
''Eveeet! Hepiniz hoş geldiniz öncelikle... Özellikle istediğiniz bi'şey varsa yaptırayım bizim çocuklara.'' diyen Sinan'ın arkasından Kadir, garsona fırsat vermeden elinde ki meze tepsisiyle geldi.
''Elçin yerleştirin şunları masaya...'' dediğinde hala yüzüne bakmıyordu, Elçin'in içi sızlasa da ses edemedi. En azından onunla konuşuyordu bu da bir şeydi.
''Benim canım Levrek çekti valla Sinan abi yaa!'' dedi Zülal.
''Tamamdır abicim... Faruk, Burak buraya bi' bakın. Eee siz hanımlar?''
''Fark etmez.'' diyen Bahar, Sinan'a biraz tavır mı yapıyordu ne? Ulan bir bu eksikti yani!
Diğer yanda beyler de bir hayli gergindi... Bu kızlar insanı çiğ çiğ yerdi vallahi.
''Ömrü hayatımda hiç bi'şeyden korkmadığım kadar bizim kızlardan korkuyorum yeminle.'' dedi Kenan, Ömer peşinden onayladı.
''Aynen, ele başlarının da Elçin olduğu o kadar belli ki...'' sonra Tahir'e döndü, ''Allah yardımcın olsun kardeşim.'' derken sessizdi.
''Sağ ol kardeşim sağ ol, nasıl baş edicem hiç bilmiyorum inan.'' derken bir yandan da gülüyordu.
''Tahir... Tahir abi, şey şu baharatlığı bu tarafa uzatır mısın?'' diyen Elçin oralar da bir şeyler döndüğünün farkındaydı. Şimdilik bekliyordu ama alacaktı Tahir'in hesabını da.
Adam gerekli mesajı almıştı almasına da Kenan öyle pis pis sırıtıyordu ya, ağzının ortasını yumruğu çakacaktı şimdi.
Yemekler yenilip, sohbetler edilirken sinirleri bozulan kızlar Leyla'nın ağzını iğne iplikle dikmek istiyorlardı... Evet, evet hepsi bu konuda hem fikirdi. O değil diğerleri de ona eşlik ediyor bayağı eğleniyorlardı yani.
''Sonra o erikler yüzünden bir hafta karnımız ağrımıştı...'' diyen Leyla kahkaha atınca, bizim çocuklar da güldüler. Bunların da ağzını dikmeliydi, dikmeliydi ki böyle gülemesinler!
''Bütün yaramazlığı ben yapardım ama Sinan hep suçu üstlenirdi, kıyamam.'' derken elini Sinan'ın omzuna koymuş ona gülümsüyordu. Bahar derin bir nefes aldı, Elçin ve Zülal destek vermek istercesine iki yandan kızın elini tuttular.
''Çocuktuk işte...'' diyen Sinan gözlerini kaçırdı o değil Bahar'a bakamıyordu şu an... Gözlerinde şu an resmen alev topu taşıyordu emindi.
''Çocuklukla alakası yok, sen bana karşı hep korumacıydın zaten. Aramızda özel bi' bağ vardı.''
''Bağ mı vardı?'' dedi Bahar, sahte bir gülümsemeyle ama tepkisinden ne halde olduğunu herkes anlıyordu.
''Evet ben gidene kadar hiç ayrılmadık dimi çocuklar?''
Kenan durumu toparlamak istercesine, atladı.
''İyi dostlardık, başka bi'şey yoktu yani.'' derken Bahar'a baktı, iki gözünü birden kırparak. Bakışlarıyla sakin olmasını ve tehlike arz etmediğini anlatmaya çalışmıştı aslında.
''Başka bi'şey yok muydu?'' deyip kahkaha attı Leyla yeniden, ''Sinan ? Bu Kenan ne diyo ya?''
''Abi işler çığrından çıkacak galiba, bi'şeyler yapmamız lazım.'' diyen Ömer'di. Tahir başıyla onayladı ve Leyla'ya bakıp konuşmaya başladı.
''Leyla hadi seni eve bırakalım biz geç olmadan...''
Elçin, o anda gözlerini belerterek sevdiği adama baktı.
''Ne münasebet!'' dediğinde tüm kafalar ona dönünce, telaşla toparlamaya çalıştı. ''Yani saat daha erken anlamında şeettim ben.''
''Aferin Elçin!'' diye fısıldayan Zülal'e omzunu kaldırıp, mahcupça baktı genç kız.
''Bahar siz Kadir'le yer değiştirsenize, sen benim yanıma gel...''
Sinan'ın, Bahar yanlış anlayıp darılacak diye aklı çıkıyordu.
''İyiyim böyle, ben muhabbettinizi bölmeyeyim... Ne de olsa eski dostlar yıllar sonra bi' araya gelmiş dimi?''
''Bahar gel sen gel, abim seni özlemiş belli ki...'' dedi Kadir. O da abisini kurtarmaya çalışıyordu işte kendi çapında. Bahar istemese de kızların bakışlarıyla ayaklandı ve Kadir'le yer değiştirdiler. Sinan, sevdiği kadın yanına oturur oturmaz kendi sandalyesini geriye çekip Bahar'ı neredeyse kendi ortasına aldı. Bir eliyle sevdiğini sardığında biraz olsun içi rahattı şimdi.
''Ayyy maşallah size ya, çok yakışıyosunuz...''
Elçin'in lafının üzerine Zülal'de iltifatlara devam etti.
''Nazar değmesin, varya sizin çocuklarınız da çok güzel olur he! Genlerinize sağlık.''
''Eeee kardeşim düğün ne zaman?'' dedi Kenan ve ortaya bombayı attı, Leyla bu durur mu hemen atladı tabii mevzuya.
''Ay ne düğünü canım hemen düğün mü olurmuş...''
''Valla bende Bahar'la bunu konuşmayı düşünüyodum ama siz benden erken davrandınız.'' dediğinde Bahar'la gözleri çakıştı. ''Yani beklemenin bi' anlamı yok diye düşündüm ben, sensiz geçirebilecek tek saniyeye tahammülüm yok.''
''Ooooo!'' nidaları masa da yükselirken, Bahar şuraya geldiklerinden beri ilk kez kendini iyi hissediyordu.
''Ben, bilmem ki...''
''Aaa bak, kız da kararsız Sinan üzerine gitmesene!'' diyen elbette Leyla'ydı. Elçin ağzının payını vermek için hemen hamle yaptı.
''Kararsız değil, neden kararsız olsun ki... Onlar birbirlerine deli gibi aşıklar sadece utandı biraz benim güzeller güzeli yengem, yerim ama yaa!''
Sinan Elçin'in söyledikleriyle iyice mayışıp, sevdiğinin saçlarını okşadı, masa da herkes onları izliyordu şu an.
''Kurban olurum sana, utanma. Hele benden hiç... İstemediğin bi'şey için seni incitmem biliyosun dimi güzelim?''
''Biliyorum, o zaman ben arar annemi konuşurum aşkım.''
''O senin aşkım diyen ağzını varya...'' diyen Sinan'la bizim çocuklar sahte öksürükleriyle ufak bir uyarı yaptılar. Sinan'ı böyle gördüklerine şaşırsalar mı, yoksa kardeşleri için mutlu mu olsalar bilemediler. Sinan artık tamamlanmıştı, yoksa mümkün değildi Sinan'ın bir kadına böyle laflar etmesi... Hele de bunca insanın içinde.
* Yemek faslı bittiğin de herkes toparlandı, çocuklar Leyla'yı bırakmak için ayaklandıkların da Kadir'de Zülal ve Elçin'i götürdü. Herkesin amacı belliydi aslında bu yeni çifti biraz yalnız bırakmak...
''Sonunda yalnız kalabildik...''
''Sinan...''
''Sevgilimmm.''
''Sen ciddi miydin? Yani bu evlilik konusun da?''
Sinan genç kızın sandalyesini kendine doğru çevirdiğinde restoranın gösterişli ışıkları kapanmış, yeri soft ve göz yormayan loş ışıklar almıştı.
''Evet... Bahar, ben duygularımdan eminim. Ömrümü seninle geçirmek istiyorum. Hep yanımda kal hiç gitme istiyorum. Ama sen erken dersen, beklerim. Seni nasıl mutlu olacaksan öyle olsun.''
Bahar yapsam mı yapmasam mı diye düşünürken cesaretini toplayıp iki elini de adamın sakallarına uzattı, onların okşarken bir yandan da konuşuyordu. Adam o kadar huzurluydu ki farkında olmadan gözlerini kapadı.
''Erken değil de, bana biraz zaman versen.'' Dediğinde Sinan gözlerini açtı. ''Yani, bende kendimden eminim ama ailem için diyorum biliyosun biz kadınlar için bu tarz şeyleri ailelerimizle paylaşmak zor olabilir.
"Neden istemezler mi beni?"
''Hayır öyle değil, eminim çok seveceklerdir seni. Ben ne bileyim, utanıyorum da biraz hani öyle babamın karşısına geçip 'ben bi' adama aşığım' demekten bahsediyorum.''
''Aşıksın yani...'' dediğinde gülümseyip kızın yanağına usulca öpücük bıraktı, sonra alnına, daha sonra burnuna...
''Evet, aşığım.'' diyen kızın ardından daha fazla beklemeden dudaklarına indirdi dudaklarını... Naifçe kavradı, öptükçe daha çok kattı kendine bu aşkı, bu kadını, bu kalbi... Anzer balı halt yemişti, bu kızın tadı hiç bir şeyde yoktu, olamazdı da. Bunca zaman boşa yaşamış gibi hissediyordu, şimdi Bahar'ıyla güzel bir hayatın tadını doyasıya yaşayacaklardı... Bildiği en iyi şey, artık onsuz olmazdı.
Bahar yüreğinde öten kuşların sesini bastıramıyordu, o da sonunda onları özgür bırakmayı seçti. Bedeni karıncalanıyor, hatta bayılacak gibi hissediyordu. Bu adam var oldukça artık yaşamak vardı, mutluluk vardı... Beceriksizce karşılık vermeye çalışsa da zaten anın sarhoşluğundan ne yaptığının farkında da değildi. Bildiği en iyi şey, Sinan'a çok aşıktı.
Adam geri çekildiğinde alnını kızın alnına yasladı.
''Bahar'ım... Bunca zaman nerdeydin sen?''
Bahar nefesini kontrol altına almaya çalışırken, gülümseyerek cevapladı.
''Sana kavuşmayı beklemişim, sessizce.''
Sinan da gülümsedi, kavuşmanın o saf güzelliği her ikisini de esir almıştı. Sonra sarıldılar, adam yine saçlarına gömdü kafasını... Bu kadının kokusu onun ilacıydı, dermanıydı... Almadan bir işi rast gitmezdi bundan sonra.
''Sinan kalbim, o kadar hızlı atıyo ki... Hissediyo musun?''
''Senin kalbine kurban, hissediyorum tabii... Bundan sonra bana ait o kalp, sende öyle. Artık birbirimize aidiz.''
"Sonsuza kadar.''
Sinan kafasını kaldırıp kızın dudaklarına yeniden uzandığında ekledi.
''Ölsek bile...'' *
''Annem, Leyla gelmiş öyle mi?'' diyen Gülsüm hanım çay içen oğluna döndüğünde elindeki örgüye ara verdi.
''Evet geldi.''
''Bunca zamandan sonra...''
Sinan annesine hak veriyordu, tabii ki mahalleye gelene evlerinin kapısı da, gönül kapıları da sonuna kadar açıktı ama bu Leyla ortalığı karıştıracağa benziyordu.
''Ayyy anne, sen o Leyla'yı boşver... Asıl bomba bizde. Abimle Bahar artık sevgilileeeeer!''
''Ulan Elçin!''
''Ne var abi ya?''
''Ohh! Hadi gözümüz aydın... Geç bile kaldılar. Ben görür görmez anlamıştım zaten Bahar'ımın gelinim olacağını. Ay çocuğum nazar ederler sizi be, birer nazar boncuğu alayım da onu takın siz, maşallah size.''
Annesinin tepkisine gülen Sinan, çayın son yudumuyla ayaklandı.
''Sağ ol annem sağ ol da, bi' sakin mi olsan sen? Hadi ben yattım, yarın iş var.''
O oturma odasından çıkarken, annesinin söylenmeleri başlamıştı. Zaten bu işi öğrendi ya ömür billah susmazdı daha! Bahar'da da sinirlenince çene açılıyordu ya, ah ulan! Bir insan evladı bir kadının her haline aşık olabilir miydi? Mümkün müydü? Mümkün değilse bile Sinan adını tarihe yazdıracaktı... Sorsalar erkekliğe bok sürdürmezdi ama daha şimdiden sonuna kadar hanımcıydı! Başını gülerek iki yana sallarken odasına girmiş yatağa uzanmıştı bile, tabi aynı hızla telefona uzandı. İyice liseli aşıklara dönmüştü zaten... Bir de zamanın da Kadir'e laf ederdi, eee kınadığını yaşamadan ölmezdin netice de! Keşke her kınadığı böyle güzel olsaydı be!
''Bahar'ım uyumadın inşallah?''
Cevap beklerken mümkün değil zaman geçmiyordu yeminle... Uyumuş muydu acaba? Tabii ulan saat 11'i geçiyordu, bu kız yarın okula gidecekti ama uyumasaydı iyiydi tabii... Öten telefonla kalbinin hızı maraton yarışına dönmüştü, hale bak!
''Evi toparladım biraz, henüz uyumadım sevgilim... Sen neden uyumadın?''
''Sesini duysam bi?''
'' :) Tamam hadi ara madem.''
Sinan sanki arkasından atlı kovalıyormuşcasına yazdığı gibi aradı kızı, tabii anında açıldı.
''Sinan bey...''
''Bahar hanım, hasretinizden ölmek üzereyim.'' derken koskoca Sarı Sinan olmuştu sana Kedi Sinan. Bu sırada karşı taraftan duyduğu naif kıkırtı iyice keyfini yerine getirdi tabii.
''Tühh ne yapsak acaba? Ölmenizi hiç istemem doğrusu.''
''Tek çözüm vuslat, beni başka bi'şey kesmez güzelim.''
''Tamam yarın okul çıkışı yanına uğrarım, bi' çay ısmarlarsın artık.''
''Dışarı çıkarız, bi' günde Kadir efendi çalışsın.''
''Vay be! Senin gibi iş kolik bir adam bile bu hale geldiyse...''
''Feda olsun sevdiğime.''
''Yaaa Sinan...''
''Bahar'ım, seni çok seviyorum.''
''Bende seni...''
''Sende beni ne?''
''Off! Utanıyorum ama ya...''
Sinan keyifle kahkaha attığında, kızı utandırmaya yeminli gibiydi.
''Ohooo sen bundan utanıyosan, işimiz var yani.''
''Pislik yapıyosun şu an.''
''Tamam tamam hadi uyuyalım madem, yarın alırım ifadeni.''
''İyi geceler sevgilim. Öpüyorum seni.''
''Heh en azından bunu dedirtebildim, neyse her şeyi öğreticem merak etme. İyi geceler sevdiğim.''
''Bak yaa!'' Bahar'da kahkaha attı, ''Görüşürüz o zaman öğretmenim.'' diye konuşmayı bitirirken kısa süre sonra iki kalpte birbiri için atmanın huzuruyla bedenlerini uykuya teslim ettiler.
Aşk çok garipti, tattığı anda bunca zaman onsuz nasıl yaşadığını sorguluyordu insan... Artık bir amacı varmış gibi dört elle hayata sarılmak istiyor, kalbine kazınan yardan başkasıyla bir ömre tövbe ettiriyordu. Aslında başlı başına bir devrimdi... Kıymet bilen, ömrünü bu duyguya adıyordu. Ve aşka boyun eğmek, belki de en güzel teslimiyetti.
*
Gecenin kör karanlığında Ömer gördüğü kabusla soğuk terler atıyor, uyuduğu yatakta kendiyle cebelleşiyordu ki aniden gözlerini açtı. Bu kabuslar onu terk edeli uzun zaman olmamış mıydı? Şimdi birden bire yine nereden çıkmıştı ki?
''Hayır olsun.'' derken yataktan kalkıp, duşa girdi... Rahatlaması gerekiyordu belki ama kalbini biri eliyle sıkıyormuşcasına huzursuzdu, yıllar önce tedavi gördüğü doktorun söyledikleri aklına geldi... Ağır ağır nefes alıp kendini kontrol etmeyi denedi, kriz anlarında işe yaraması gerekiyordu ama fayda etmiyordu, yüreği patlayacak gibiydi... Dayanamadı duştan çıkıp üzerini giyindi ve kendini sokağa attı. Sokak lambasını aydınlatmaya çalıştığı gece ona asla ışığını göstermiyordu, yine de derin nefesler almaya çalışıyordu... Fayda etmeyeceğini anlasa bile şu an zorluyordu. Girdiği izbe sokakta ilk bulduğu köşeye sığınırcasına oturdu. Bir eliyle yüzünü kapatıp diğeriyle yakasını çekiştiriyordu...
Bu sıkıntı geçecek gibi değildi, umuyordu ki gelecek zamanlarda da tekrarlamasın, başa dönmek o anları yeniden yaşamak için artık gücü yoktu... Bu çok ağırdı, artık kaldıramazdı. Kendi kendini avutmaya devam ederken kısık bir çığlık duydu, ilk önce yaşadığı durumdan kaynaklı olan beyninin ona bir oyunu sandı... Ardından daha şiddetli bir ses duyduğunda tereddüt etse de ayaklandı, sesin geldiği yere doğru ilerlerken ses gittikçe yükseliyordu bu sefer adımlarını hızlandırdı... O esnada sesler boğuk bir hal almaya başladı. Etrafını pür dikkat gözlemlemeye çalışırken eski boş bir konteyner'ın içinde tuhaf bir ışık huzmesini fark etti, yaklaştı. Ses tamamen kesilmişti. Biraz bekledi, dinlemeye çalışıyordu. Sesin izini kaybettiğini düşündüğü sırada arkasını dönmeye hazırlanıyordu ki bir kadının acı çığlığıyla o konteyner'ın içine hızla giriş yaptı... Gördüğü manzara içindeki sıkıntıyı ona unutturmuş, kanı öfkeyle kaynamaya başlamıştı çünkü itin biri gencecik bir kıza tecavüz etmeye çalışıyordu... Çalışıyordu çünkü kızın sonuna kadar direndiği belliydi, yalnızca üst tarafını soyabilmişti şerefsiz.
Hızla karaktersizin üzerine fırladı. Allah ne verdiyse tüm gücünü üzerinde kullanıp yumruklarıyla onu sersemletmişti, gözü dönmüş artık ne olacaksa olsun modundaydı. Ara vermeden vuruyor, vurdukça şiddeti daha da artıyordu lakin onu durduran bir şey oldu, koluna dokunan narin parmakların sahibine başını çevirdi.
''Götür beni buradan yalvarırım...''
Tamamen kıza konsantre olduğu için bunu fırsat bilen o pezevenk kendini Ömer'in elinden kurtardığı an kaçmaya çalıştı, başardı da çünkü Ömer genç kızın acı dolu yalvarışına takılı kalmıştı... Yüreği için için sızlıyordu, insan olan kimin sızlamazdı ki zaten?
''Sen kimsin? Burada mı yaşıyorsun?''
''A..adım Miray... Ben... Şey benim... Benim bir evim yok.''
''Nasıl yok annen, baban? Onlar nerede?'' derken üzerindeki deri ceketi çıkarıp kızın omuzlarına sardı.
''Ben kimsesizim.''
EVEEEET! YİNE BİR BÖLÜM SONUYLA KARŞINIZDAYIM... AİLEMİZ GÜNDEN GÜNÜ BÜYÜYOR BUNUN İÇİN BÜTÜN OKURLARIMA TEŞEKKÜR EDERİM BENİ NASIL MUTLU EDİYORSUNUZ BİLEMEZSİNİZ. ÇOK KALP... ❤️ BENİ YALNIZ BIRAKMADIĞINIZ VE DESTEKLEDİĞİNİZ İÇİN MİNNETTARIM, İYİ Kİ VARSINIZ SİZİ ÇOOOK SEVİYORUM. ❤️
GELELİM BÖLÜME;
SİNAN VE BAHAR'IN KAVUŞMASI HAKKINDA NELER DÜŞÜNÜYORSUNUZ? VE TABİİ Kİ SİNAN'IN HEMEN EVLENMEK İSTEMESİ DE VAR. BİZİM OĞLAN BAYA SABIRSIZ ÇIKTI VALLA. EEE BABASININ OĞLU, YAPACAK BİŞEY YOK. :D
HMMMM VE HİKAYEMİZE YENİ DAHİL OLAN MİRAY... BAKALIM BİZİMKİLER ONUN BU OLAYINI ÖĞRENİNCE NE TEPKİ VERECEKLER... AYRICA ÖMER'İ ARTIK NELER BEKLİYOR EN AZ SİZİN KADAR BENDE MERAK EDİYORUM. YAVAŞ YAVAŞ GEÇMİŞİNİ DE ORTAYA DÖKMEYE BAŞLADIM HEP BİRLİKTE HER ANINA ŞAHİT OLACAĞIZ ARTIK. :)
YORUM İSTİYORUM YİNE VE YENİDEN... ÇÜNKÜ NEDEN İSTEMEYEYİM? :D YORUMLARINIZ BENİM İÇİN İNANILMAZ BİR MOTİVASYON KAYNAĞI HABERİNİZ OLSUN... E BEN DİYECEĞİMİ DEDİM, GERİSİ SİZİN VİCDANINIZA KALMIŞ :P :D
NEYSE SİZİ KOCAMAN ÖPÜYORUM, SEVGİLER... XX
İNSTAGRAM: selcankazdal
NOT: İnstagram dışında herhangi bir sosyal medya hesabım yoktur. :) |
0% |