Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@selcanykazdal

MERHABA ARKADAŞLAR...

HESABIMI YENİ AÇTIM AMA ESKİ BİR WATTPAD KULLANICIYSIM HATTA ORADA YAZDIĞIM FİNALİ YAKIN HİKAYEMİ DE BURADA PAYLAŞMAYI DÜŞÜNÜYORUM.

NEYSE, ASIL KONUMUZA DÖNELİM;

FERİDE AYILA BAYILA YAZDIĞIM, YAZARKEN ÇOK KEYİF ALDIĞIM BİR KİTAP UMARIM SİZDE SEVERSENİZ.

SİZİ İLK BÖLÜMLE BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM.

ŞİMDİDEN KEYİFLİ OKUMALAR...

 

 

1.bölüm

 

''Günaydın Çiroz'um... Günaydın Cemre'm.''

 

Sürdüğüm reçelli ekmeği Cemre'ye yedirmeye çalışırken duyduğum sesle tebessüm ettim. Bana, Barbarosla ikisi oldum olası Çiroz derlerdi. Zayıf ve ufak tefek olduğum için eskiden beri lakabım böyleydi. Ses etmiyordum, hatta hoşuma bile gidiyordu. Bana özel bir lakaptı, bu evin, bu ailenin bir parçası gibi hissettiriyordu. Yine çok yakışıklıydı, bu sefer giydiği lacivert takım ona o kadar yakışmıştı ki, mavi gözleri daha ışıl ışıldı bugün. Kumral saçları, yana taranmış jilet gibi karizmasıyla karşıma oturdu. Cemre'de aynı babasına benziyordu. Kerim'in küçük kız versiyonu gibiydi adeta. Dünya güzeliydi benim minik bal arım.

 

''Günaydın Kerim... Bu küçük bal arısı kahvaltı etmiyor, dondurma yiyeceğim diye tutturdu.''

 

Duyduklarıyla Cemre'ye baktı, Cemre ise suç işlemiş bir edayla babasına bakıyordu... Her hareketini hayranlıkla izlemeye başladım, önce tek kaşını kaldırıp otoriter bir havaya büründü ardından çaktırmadan bana bakıp göz kırptı.

 

''Ben yanlış duydum öyle değil mi Feride? Sen Cemre ne kadar güzel kahvaltı ediyor demek istedin.''

 

Cemre'ye baktığımda güzel gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu, ardından elimde ki reçelli ekmeği alıp hızla yemeye başladı... Babasını çok sevdiği halde çok da çekiniyordu, tabii ki kızar diye değil babası üzülür diye. Ah benim merhametli bebeğim... Ben onun bu haline gülerken, Kerim huzurlu bir nefes verip arkasına yaslandı, gözleri kapalı dudakları tebessüm kaplıyken gözlerimden kalp çıkmış bir edayla onu izliyordum... Bir adam bu kadar güzel olabilir miydi? Bu kadar mükemmel?

 

''Feride'm... Ben doydum bak tabaktakiler bitti, o zaman ödül kazandım hadi parka gidelim.''

 

Sandalyeden inmeye çalışırken onu durdurdum... Ellerini tutup bana bakmasını sağladım.

 

''Babandan izin almalısın bal arım.''

 

Dudaklarını büzüp bana yaklaştı, fısıltıyla söylediği şeylere kahkaha atınca Kerim'in mavi gözleri merakla bize bakmaya başladı.

 

''Ama ondan izin alırsam, Arif abiyi de bizimle gönderir, parkta Kaan var, ya babam ona aşık olduğumu öğrenirse?''

 

Kerim'e döndüğüm de kısık gözlerle beni inceliyordu, ah tam bir aile gibiydik... Karı, koca ve minik kızları.

 

''Sizi dinliyorum...''

 

Cemre'nin saçlarını okşayıp cevapladım.

 

''Parka gideceğiz de, Cemre de senden izin alacaktı.''

 

Bakışları Cemre'ye dönünce bir ona bir Cemre'ye baktım, ne söyleyeceğini bilmeyen hareketleri o kadar tatlıydı ki...

 

''Gidebilir miyiz babacığım?''

 

''Tabi ki bebeğim, ama Arif abin de gelecek.''

 

Cemre, dudaklarını büzüp kızgınlıkla bana döndü.

 

''Ben sana söylemiştim işte.''

 

''Bugün kız kıza vakit geçirmek istiyoruz Kerim, lütfen.''

 

Bana onaylamaz bakışlar atıp ayaklandı, ceketinin yakalarını düzeltirken aynı zaman da bize laf yetiştiriyordu.

 

''İtiraz kabul etmiyorum, Arif’te gelecek, eğer bir yaramazlık yapmaya kalkarsanız mesela kaçmak gibi...''

 

Dediğinde kısık gözleri ikimizin üzerinde gezinirken kahkaha atmamak için dişlerimi sıkmak zorunda kaldım.

 

''Akşam ne olacağını az çok tahmin ediyorsunuzdur.''

 

''Of baba of!''

 

Diyerek sandelyeden inen Cemre'nin arkasından şaşkınlıkla bakakaldım, şaşkınlığım Kerim'in, Cemre'nin arkasından bağırmasıyla tabi ki büyük bir kahkahaya dönüştü.

 

''Babaya of denmez küçük hanım!''

 

**

 

Cemre'yi, parka gitme konusunda ikna edemeyince bahçe de oyun oynama teklifi sundum babasına kızdığı için huysuzdu ama sonun da ikna oldu.

 

Papatyaların arasında hızlı adımlar alırken derin derin yaz havasını soludum, uzun saçlarımı yüzümden naif bir şekilde çektikten sonra seslendim.

 

''Cemre, nerdesin küçük bal arısı? Bak ortaya çıkmazsan çikolatalı pastanın hepsini tek başıma yerim.''

 

Minik aşkımın ağaçların arasından çıkardığı hışırtılarla yerini az çok tesbit edip koşar adım onu aramaya başladım... Mutluydum, o yanımdaydı Cemre beni çok seviyordu. Bu ev gerçekten aile kavramını içindekilerle tamamlıyordu artık, belki bir gün evlenirdik. Severdi nefes olurduk birbirimize, sakınırdı yine ama bu sefer aşkla Feride'm derdi bana... Bir an da gözleri geldi aklıma, gülüşü, sahiplenişi.. Bazen öyle oluyordu ki şeytana uyup söylemek istiyordum herşeyi o beni sadece emanet gördüğü halde hem de, beni engelleyen en büyük karmaşa buydu zaten... Emanettim, değerliydim fazlası olamazdı onun gibi bir adam benim gibi hala masallara inanan bir kızı ne yapsındı ki? Bir anda ne olduğunu anlamadan ayağıma takılan çalılıklarla çimlere düştüm, ne bekliyordum ki hayal kurmaktan gerçek hayata vakit ayıramıyordum zaten.

 

''Feride!''

 

Sesindeki endişe gözlerimi sımsıkı kapatmama sebep oldu, içime işlemeseydi sesi belkide sevmezdim, dünyada ki bütün şarkılardan, şiirlerden güzeldi sanki... Bu belki şiirlere, şarkılara haksızlıktı ama benim gerçeklerim bunlar olduğu sürece varsın haksızlık olsundu. Hep yanımda olması ve beni sevmesi için yine, yeniden dualar ettim çünkü babamdan sonra tek limanımdı... Başımı arkaya doğru çevirince ilk onu gördüm saçları dağılmış, kasıntı sıcaklık kravatını gevşetmesine sebep olmuştu. O koca cüssesiyle büyük adımlarla yanıma gelirken ardında ki kadını gördüm kızıl saçları ve bakışlarıyla tam bir süpürgesiz cadıya benziyordu.. Benim masalımın bir parçası olmazdı umarım, kadınla gözlerimiz birleşince ne kadar ukala olduğunu kavradım... Ben ona takılı kalmışken Kerim'in yanıma ulaştığını yeni farkediyordum, korkuyla bana doğru eğildi.

 

''Feride'm iyi misin? Bir şeyin yok ya?''

 

Kalbim fizana doğru yol almışken gözlerimiz birleşti içim titredi aklımdakileri toparlayıp korkuyla cevapladım.

 

''O kadın kim?''

 

Başımla gösterdiğim yöne döndü, kadın ona şehvetle gülümseyince kalbim üşüdü sandım.. Korku artık içimi tamamen kaplarken, anlamsızca ağlamak istedim.. Nefesim boğazımda takılı kaldı sanki.

 

''İçeri geçelim hadi, her şeyi anlatacağım. Cemre nerede?''

 

Gözlerinde ki tereddüt beni öldürmek ister gibiydi, aklım kalbimle aynı hızda atarken elimden tutup beni kaldırdı... İlk kez elimi tutuşu basit geldi, hissetmedim güzelliğini belki de hissedemedim. Korkuyordum ölüm gibi... Ben cevaplayamadan neşeyle cıvıldayan Cemre onun kucağına atladı. Ben bomboş çimleri izlerken aynı anda birbirimize baktık, sonra kadına döndüm yeniden... Başıyla selamladı beni, hiç bir şey demeden hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm, mutfağa girdiğim de yutağımda ki hıçkırıklarımı ötelemek zorunda olduğumu biliyordum... Hiç bir şey bilmeden hissediyordum o kadın masalımda ki kötü cadıydı, alnımı sıvazlayıp pencereye döndüğümde ayak seslerini duydum ağır ağır yaklaştı ve seslendi.

 

''Feride'm..." dedi bu sefer ama benim kalbim üşüdü. "Başın mı ağrıyor?''

 

Hiddetle ona döndüğüm de kaşlarını çattı bir şeyleri anlamak ister gibi yüzümü incelerken yandığım o mavi gözlere acıyla baktım.

 

''Kim o kadın?''

 

Bunu kendime sorar gibiydim çalan telefonu ceketinin cebinden çıkarıp susturduktan sonra aynı yerine koydu ardından bana baktı.

 

''O... Hande.''

 

Lafı gevelediğinde bir şeylerden emin olmuştum artık. Ne yapacağımı bilmiyordum ilk kez, her daim kararsızdım ama bu kez başkaydı... Anlamadığımı belirterek yüzüne baktım. Ne olur tahmin ettiğim şey olmasın Kerim... Ne olur, sana muhtacım!

 

''Yani? Sevgilin mi?''

 

''Sevgili muhabbetini sevmediğimi biliyorsun.''

 

Derin bir nefes alıp karşılık verdim.

 

''Kim o zaman?''

 

''O...''

 

Sakallarını sıvazladı, başını pencereye çevirip ekledi.

 

''Biz onunla evleneceğiz.''

 

Duyduğum tahmin ettiğimle aynıyken şimdi daha çok yakıyordu, canım çıkacak gibiydi ve belli etmemeye çalışmak ölümden beterdi... Dudaklarımı kemirip bakışlarımı yere sabitledim, onu yumruklamak, ağlamak ve ölmek istiyordum! Ama sadece sustum, her şeyi içine gömmek mezara girmekten beterdi belki, ama ne yapabilirdim ki? Yıkılmış hayallerimin üstüne bir de aciz mi görünseydim. Gözlerimi kocaman açıp yaşları itelemeye çalıştım.

 

''Neden?''

 

Hala yüzüne bakmıyordum ama bana döndüğünün farkındaydım. Uzun bir süre sustuktan sonra sesli bir nefes alıp pes edercesine omuzlarını düşürdü.

 

''Cemre'nin annesiz kalmasını istemiyorum.''

 

Dedi bir şeyler hazmetmeye çalışır gibi, anlaşılan ben yetmiyordum.

 

''Ben yetmiyor muyum Cemre'ye? Bence bu bir bahane, sen onu seviyorsun.''

 

Bunları söylemek cümleleri tek tek yutağıma düğümlese de sustum.

 

Sahi seviyor muydu?

 

''Cemre'nin gerçek bir aileye ihtiyacı var görmüyor musun Feride?''

 

Söylediklerine sinirle kahkaha attım. Aile? Biz olamamış mıydık sanki? Aile olmak evlilik demek değildi ki. Şaşkınlıkla bakan mavi gözlerine bakarken cevap verdim.

 

''Gerçek olan o mu? Onu sevdiğini itiraf et, ortada saklamanı gerektirecek bir durum yok Kerim!''

 

İlk kez sesimi yükseltmiştim ona, bir an donup kaldı ama çabuk toparlandı. Hızla gelip kolumu sımsıkı sarmaladı o kadar yakındık ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu, öpseydi... Unuturdum her şeyi evreni, şu kabus dolu anları bile.

 

''Neyi söylettirmeye çalışıyorsun sen?''

 

''Gerçekleri.''

 

Diye cevap verdim sesimi zor toparlarken.

 

''O zaman seni kaybederim Feride... Bu hayatta katlanamayacağım tek şey bu. Ve inan bana bunun için bir ömür gerçekleri saklamaya razıyım.''

 

Dedikten sonra hızla mutfaktan çıktı.

 

Bu demekti ki seviyordu işte... Beni kaybetmekten neden korkuyordu ki? Sanki onu sevdiğimi biliyormuş gibi... Sandalyenin birine kendimi nasıl attığımı bile bilmeden soluklandım... Sanki sırtımda taş taşımıştım kötü olan o taşlar kalbime saplanıyordu. Biraz bekledikten sonra mutfaktan çıktım, gidip o kadınla evlilik hakkında muhabbet edecek değildim sadece özür dileyip odama çıkacak ve gidene kadar aşağıya inmeyecektim. Kadın beni görünce baştan aşağıya süzdü fazla uzatmadan konuya girdim, Kerim'e bakmıyordum bile.

 

''Kusura bakmayın, biraz rahatsızım yukarı çıkıp dinlemek istiyorum ama tebrik ederim, umarım çok mutlu olursunuz.''

 

O kadar samimiyet yoksunu konuşmuştum ki, kendimden iğrenmem an meselesiydi.

 

''Tabi canım, dinlenmek hakkın koskoca evin temizliğini yapıyorsun sonuçta.''

 

Duyduklarım bir tokat gibi bedenimi sarsarken, sustum. Yalancı bir tebessümle ona baktım yeniden, hiç bir şey beni şu yabancı kadının söyledikleri kadar sarsmamıştı sanırım. Adı üstünde yabancıydı ve şimdiden yaptıkları benim çoktan kaybettiğim anlamına gelirdi.

 

''O evin çalışanı değil Hande!''

 

Sinirle tıslarken Kerim artık içimde ki kuşların öldüğünden bir haberdi, onunla göz göze gelmeden Cemre'ye acıyla tebessüm edip göz kırptım.

 

''Öyle mi? Kusura bakma canım nereden bilebilirdim ki? Tanıştır o zaman.''

 

Salona girdiğimden beri ilk kez baktım ona, ağzını açıp geri kapattı... Ne diyeceğini bilmiyordu ki. Sahi kimdim ben? Kimsesiz, Kerim'in emanet niyetine acıyarak baktığı bir kız çocuğu. İlk kez bu kadar hissetmiştim bunun ağırlığını... İlk kez bu evde ki yerimi beynime kazıya kazıya öğreniyordum. Ben hiç kimseydim!

 

''İzninizle yukarı çıkmam gerek.''

 

Diyerek hızla merdivenlere ulaştım, hıçkırıklarım duyulmasın diye elimle ağzımı kapatarak odama girdim ardından kapıyı kitledim. Artık doya doya ağlayabilirdim, bu çok kötü bir histi... Ben kendimi onun bir parçası görürken aslında hiç kimsesiydim. Ağladığım yalnızlığımdı, ben yalnızdım ve bunu ilk kez iliklerime kadar hissetmek gerçekten acı vericiydi.. Beni ondan ayıracaktı o kadın, bırakmaz dediğim adam belki de aşkın büyüsüne kapılıp beni bırakacaktı... Ne yapacaktım ki şimdi? Onu ben haketmiyor muydum yani? Ben onu yıllardır severken, o kadın aniden ortaya çıkmış ve onu elimden almıştı. Kendime hayatı sevdirmek için avuntum değil miydi onun aşkı? Ölsem haktı artık. Dualarım kabul olmamıştı belki de olmayacak duaya amin demiştim. Kapının zorlandığını görünce korkuyla göz yaşlarımı sildim.

 

''Feride'm... Kapıyı açar mısın güzelim?''

 

''Ben, şey duş alacağım da üstüm müsait değil Kerim, sonra konuşalım olur mu?''

 

Telaşla uydurduğum yalanla soluklandım... Ayak seslerini duyunca hemen bavulumu dolabın üstünden alıp dolabı açtım, Bütün eşyalarımı gözyaşı ve hıçrıkla bavula koyduktan sonra aklıma gelen şeyle çantamı aramaya koyuldum, bulduktan sonra cüzdanımı açıp kredi kartlarını yatağın üstüne boşalttım para durumuna bakınca biraz rahatladım, bir süre beni idare edecek kadar para vardı ve ben bir pansiyonda kalırken iş bulursam kısa sürede de evde bulabilirdim. Hüzünle kafamı yukarı kaldırıp nefes verdim, ben şimdi gitmezsem zaten o kadın beni gönderecekti. Her şeyi bir kenara bırakıp düşününce zaten ben şuan bir fazlalıktım, aşkıma kavuşamadan veda etmek zorundaydım... Yine kaybedenler kulübünde bayrak tutuyordum işte, zaten her şey fazla iyi gidiyordu, bu beni daha önceden endişelendirmeliydi oysa ki. Bir saat kadar oyalandıktan sonra bavulu dolaba sıkıştırıp kredi kartlarını çekmeceye sakladım.

 

Bu sefer çalan kapıyı duyunca kalkıp kilidi çevirdim, Kerim endişeyle içeri girince yatağın kenarına oturup gülümseyerek ona baktım, yanıma oturdu ve konuşmaya başladı sıkıntılıydı.

 

''Sakın onun söylediklerine aldırma, seni tanımadığı için öyle söyledi. Ama artık ne kadar değerli olduğunu biliyor.''

 

Kırık bir tebbessümle ona döndüm, tepkilerimi dikkatle izliyordu.

 

''Sorun değil, gerçekten.''

 

Eli elimi bulunca sıkıca sardı, okşamaya başlayınca mutlu olurum sandım ama acı veriyordu, onu sevmek ilk kez acı veriyordu..

 

''Dışarı çıkalım mı akşam, Cemre'ye, Ayşe abla bakar ararım ben şimdi onu.''

 

Söylediklerine telaşla karşılık verince kumral kaşları çatıldı yine.

 

''Yok, yani şey Cemre'ye söz verdim çizgifilm izleyeceğiz onunla.''

 

''Tamam o zaman film gecesi yapalım, ben de size katılayım.''

 

Yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına iteledi, kalbim dile gelecek sandım. İçim aşkımın ölüm yasını tutarken gülümsemek ne zordu... Ona gideceğimi söyleyemezdim, belki mektup yazardım ancak öyle anlatabilirdim derdimi zaten, yoksa bırakmazdı. Bakışlarımı güzeller güzeli yüzüne çevirdim sakallarına uzunca takıldı gözlerim, yutkundum. Hep böyle oluyordu işte. O sakallar yüreğime sonu olmayan enfes bir şarkı üflüyordu sanki, her zerresini aşık olduğum yetmezmiş gibi bir de sakallarına aşıktım. Bir kere dokunabilseydim keşke, neler vermezdim.

 

''Olur...''

 

İkimizde muhabbetin bittiğinin farkında uzun süre yan yana sessizce bekledik, ta ki süpürgesiz cadının sesini duyana kadar.

 

''Kerim, sevgilim... Neredesin?''

 

Kerim ayaklanınca göz göze geldik tebessüm etti, eğilip alnımı öptü sonra çıktı odadan. Beni darma dağın bir halde bıraktığının farkında olmadan... Alnımı neden öptün be adam? Anlından öpmek alın yazısını öpmektir diyorlar ne yapıyorsun sen?

 

******

 

Patlayan mısırları büyük bir kaseye döküp, salona doğru ilerledim, baba kız beni beklerken cilveleşiyordu o kadar güzellerdi ki onları çok özleyecektim.

 

''Mısırlar hazır!''

 

Sahte bir neşeyle söylediğim sözlerden sonra yanlarına oturdum Kerim çizgi filmi başlattı.. Cemre'nin neşesi izlenmeye değerdi ama aklım çok başka şeylerle doluydu, onlar çizgi filmi kahkahayla izlerken Kerim'e döndüm... Koskoca iş adamı Kerim Kerimoğlu büyük bir keyifle çizgi film izliyordu, daima sert, önüne gelenin canına okuyan, kimseye taviz vermeyen hatta bizden başkasına bu kadar samimi olmayan bir adamdan bahsediyordum.

 

Kısa süre sonra bakışlarım uyuyakalan Cemre'yi buldu, güzeller güzelim benim... Benim minik arkadaşım ne kadar masumdu, ne kadar muhteşem.

 

''Kerim, Cemre uyudu.''

 

Gözlerini ekrandan çekip Cemre'ye döndü, tebessüm eşliğinde onu kucağına alıp odasına çıkartacakken onu durdurdum.

 

''Onu öpmeme izin ver.''

 

Onun cennet kokusunu derin derin içime çekip sıcacık öptüm, Kerim bu halime tebessüm edip onu odaya çıkarmak için merdivene doğru yöneldi. Kaseleri mutfağa taşırken merdivende ki ayak seslerinden aşağıya indiğini anladım, mutfaktan çıkınca karşı karşıya geldik... Beni kolumdan yakalayıp neşeyle salona götürdü.

 

''Hadi bakalım şimdi bir film seç, onu izleyelim.''

 

Onun bu çocuk hallerini yalnız ben bilirken, sadece bana gösterirken bu yanını ben haketmiyor muydum onu sahi? Ona gülümseyip Cd'lerin olduğu rafa yönelip izlemekten hiç bıkmayacağım One Day filmini tereddütsüz alıp ona uzattım, dvd'ye yerleştirip beni de kolumdan çekip koltuğa oturttu.

 

''İzleyelim bakalım, küçük Çiroz." İçimden ilk kez küfür savurdum. Küçük diyordu bana. Çocuk gibi görüyordu işte. Bense aptal gibi! Neyse... "Sana güveniyorum, inşallah sıkıcı bir film değildir.''

 

''Bakış açısına göre değişebilir.''

 

Söylediklerime küçük bir kahkaha atıp elini omzuma sardı, bu filmin romantik bir film olduğunu bilseydi de böyle yapar mıydı acaba?

 

Filmin öpüşme sahnesinde, gittikçe gerilen bedenim yerimde rahatsızca kıpırdanmama sebep olurken, yutkundum... Göz ucuyla ona dönünce göz göze geldik, hızla kafamı çevirdim. Böyle bir sahnede ateşle barut yan yana durmazdı normalde ama söz konusu Kerim'di eminim izlerken şu an Hande cadısını hayal ediyordu. Düşündüklerime güldüm. Kadını bir anda cadı ilan edivermiştim.

 

''Çiroz'um hadi yatalım artık, yarın sabah toplantım var benim. Erken kalkmam lazım.''

 

Hızlıca ayaklanıp, saatine bakınca esneyip ekledi.

 

''Ooo... Saat baya geç olmuş.''

 

"Sanki normalde geç kalkıyorsun da! Hayatımda senin kadar dakik bir adam görmedim." dediğimde güldü.

 

"Hayatında iki adam var zaten..." derken beni buna ikna etmek ister gibiydi. "Barbaros ve ben. Barbarosta dana gibi akşama kadar yattığı için bana şaşırman normal Çiroz."

 

 

"Laf ettirmem Barbaros'uma!" dediğimde sahte bir kızgınlıkta yüzüme baktı.

 

"Aman ettirme!"

 

 

Evet! Şimdi veda vaktiydi, yarın sabah bu evde olmayacaktım, boğazıma beton gibi yığılan yumru, ağlama isteğimi arttırırken, kendime telkinler verip bende peşinden ayaklandım.

 

''Hadi iyi geceler.''

 

İkimizde tuhaf hareketler ve tavırlar içerisindeydik, başıyla beni onaylayıp bir süre sessiz kaldı.

 

''İyi geceler! Sabah peynirli omlet isterim... Ne zamandır yapmıyorsun, özledim.''

 

''Tamam... Yaparım.''

 

''Tamam.''

 

Salondan çıkmak üzereyken, cesaretimi toplayıp ona seslendim.

 

''Kerim, şey... Neyse tamam bir şey yok iyi geceler.''

 

Aniden gelen cesaretim, delik balon gibi söndü... Duyduklarından sonra bana doğru yaklaşıp ellerini pantolonunun cebine koyup dinleme pozisyonuna geçti.

 

''Seni dinliyorum.''

 

''Ben sadece sana sarılmak istemiştim, yani yanlış anlama biliyorsun bugün olanlar falan bir an kendimi kötü hissettim... Ama vazgeçtim zaten ne gerek var değil mi şimdi bu saatte.''

 

Cümle biter bitmez beni sımsıkı sarınca, zaten dökülmeyi bekleyen gözyaşlarım inci tanesi gibi süzülmeye başladı. Ben şuan ona veda ediyordum! Onu terk ediyordum... Aman Allahım! Ellerim sırtını bulunca ezberlemek istercesine sıvazladım, kokusunu doya doya içime çektim... Gidiyordum! Tüm güzellikleri burada bırakıp, hayal kırıklıklarımı bavuluma doldurup gidiyordum.

 

''Özür dilerim, benim güzel Feride'm.. Bir daha böyle bir şey yaşamana izin vermeyeceğim. Özür dilerim güzelim, özür dilerim.''

 

Ayrıldığımız da hızla göz yaşlarımı silip gülümsedim.

 

''Şimdi ikimiz de rahat bir uyku çekebiliriz.''

 

Kocaman gülümseyip anlımdan öptü yine sonra odasına çıkmak üzere merdivenlere yöneldi.

 

Ortalığı toparladıktan sonra, televizyon ünitesinde ki rafta dördümüzün fotoğrafını görünce hemen elime alıp koltuğa oturdum. Ne güzel gülmüş yine, aşık olunası adam. Nasıl mutluyum, Barbaros her zaman ki gibi rahat durmamış, Cemre'yi kolundan ısırıyor... Bizim miniğin kahkahadan gözleri görünmüyor...

 

Odama çıktığım da ilk işim fotoğrafı bavula koymak oldu ardından mektup için bir kağıt bir kalem bir de duygularım.

 

Kerim,

 

Ben gidiyorum, nedeni için kendini suçlama sakın... Bunca yıl yanında kalmam bir hataydı aslında, ayaklarımın üzerinde durup pembe çerçeveli gözlüklerimi çöpe atmalıyım. Bunun için ise kendi hayatımı kurup yoluma bakmam gerekiyor...

 

Evleniyorsun, artık bir ailen olacak, bana ihtiyacınız kalmadı... Sen çok iyi bir babasın, bu yüzden Cemre'ye yokluğumu aratmayacağını biliyorum.

 

Beni arama sakın, benim iyiliğimi isterdin hep, ben iyiliğim için gidiyorum... Barbarosu da peşime takma sakın. Çocukcağızın ömrü benim peşimde dolaşmakla geçiyor zaten. O da kendi düzenini kursun. Sizi çok özleyeceğim ama bununla baş etmeyi öğreneceğim... Siz de öğreneceksiniz.

 

Sizi çok seven Feride'niz...

 

BÖLÜM SONU

 

EVET ARKADAŞLAR, BÖLÜM BURADA BİTTİ.

FİKİRLERİNİZİ ÇOK MERAK EDİYORUM...

SİZCE KERİM SİZCE NE YAPACAK?

FERİDE GİTMEKLE DOĞRU BİR KARAR MI VERDİ?

YORUMLARINIZI ÇOK MERAK EDİYORUM.

YORUMLARDA BULUŞALIM OLUR MU?

KOCAMAN SEVGİLER... :)

 

KOCAMAN SEVGİLER. :)

Loading...
0%