Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13.bölüm

@selcanykazdal

Merhaba arkadaşlar!💘 Yine bir Salı ve yine bir Feride. 💃🏻

Keyifli okumalar... 💌

 

O gecenin üzerinden tam on gün geçmişti. Ertesi gün Canan Hanım’ı, Şahin’in onun için bulduğu bakıcıyla beraber Fransa’ya uğurladık. Şahin, Balım’ı sözde(!) idareten evine götürdü. Zaten son üç, dört gündür abilerinden de ses seda çıkmıyordu. Muhtemelen para verip çenelerini kapatmışlardı. Bu olayın en güzel yanı, Balım’ın okuluna geri dönmesi oldu. Onu bu kısa zamanda çok sevmiştim, sürekli telefonlaşıyorduk. İki günde bir muhakkak yüz yüze görüşüyorduk. İkimizin de arkadaşı yoktu, beraber vakit geçirmek ikimize de çok iyi geliyordu. Zaten yakında Şahin’in şirketinde yeniden staja başlayacaktı. Daha sık görüşecektik çünkü ben de tam bir haftadır çalışmaya başlamıştım, o kadar iyi gelmişti ki… Zaten çok severek okuduğum bir bölümdü, çizim yapmak bana terapi gibi geliyordu adeta. Kerim ilk iş günümde yine, kavga kıyamet Şahin’e sataşmıştı ama benim kararlı oluşum onu sonunda pes ettirmişti. Gerçi her gün belki bir otuz kere arayıp, kendi yanında çalışmamın ya da bana bir ofis açmanın daha doğru olduğunu savunup, beni darlamaya devam ediyordu o ayrı.

 

Kerim demişken, o geceden sonra hep diken üstünde gibiydi, ne zaman zamansız bir telefon çalsa, ya da kapı fark etmez, çok geriliyordu. Bu durum beni de geriyordu. Kafamın içinde kırk tilki, kırk tur atıyordu resmen. Başımız belada mıydı? Ya da acaba öz babamla ilgili bir şey miydi? Kendime bir söz verip onu yok saymaya karar vermiştim ama elimde olmadan merak ediyordum tabii… İnsan canının yanacağını bilse de, geçmişini öğrenmek istemekten kendini alıkoyamıyordu.

 

Düşüncelerimi bir toz bulutu misali savurup, yatakta iyice gerneştiğimde elimi komodinin üzerinde ki telefona uzatıp saate baktım. Hazırlanmak için tam yarım saatim vardı. Panikle yataktan fırladığımda, aniden kalktığım için bir an gözlerim karardı. Bir iki saniye bekleyip, kendimi banyoya attığımda Kerim giyinme odasından çıkıp peşimden banyoya girdi.

 

Yüzümü yıkayıp, kurularken baştan aşağıya onu süzdüm.

 

‘’Ooo Kerim Bey, bu ne şıklık… Özel bir gün falan mı yoksa?’’ derken, havluyu yerine asıp diş fırçama uzandığımda belimden sarılıp yanağıma sıkı bir öpücük bıraktı.

 

‘’Sana da günaydın, sevgilim…’’ dedi. ‘’Bugün çok köklü ve büyük bir firmayla toplantımız var. Bu işi alırsak değil Cemre’nin torunları, torunlarının torunlarının bile hayatını garantiye alacağız.’’

 

Dişlerimi fırçalamayı bitirmiş, makyaj yapmak için tekrar odaya geçerken onu cevapladım.

 

‘’Umarım istediğin gibi geçer. Şimdiden bol şans aşkım…’’

 

‘’Öyle kuru kuru olmaz. Şans öpücüğümü de almam lazım.’’dediğinde oturduğum makyaj masanın koltuğunu kendine çevirip, eğildi ve dudaklarıma uzanıp parça parça ve sık aralıklarla öptü.

 

‘’Beni neden uyandırmadın? Alarm kurma ben uyandırırım seni demiştin ama her gün şansa uyanıyorum resmen. Geç kalayım da kovulayım diye mi yapıyorsun Kerim?’’derken kaşlarımı çatmıştım, bu halime güçlü bir kahkaha savururken yatağın üzerine oturdu.

 

‘’Aslında çok mantıklı… Ben bunu neden daha önce düşünmedim ki?’’dedi, karşılığında allık fırçasını ona doğru fırlattığımda hava da yakalayıp devam etti. ‘’Uyandırmaya kıyamıyorum ne yapayım? Öyle güzel uyuyorsun ki…’’

 

‘’Bu bir bahane gibi geldi bana…’’ dediğimde artık ben de sırıtıyorum.

 

‘’Teklifim hala geçerli…’’ derken ayaklanıp, allık fırçasını masanın üzerine bıraktı.

 

‘’Üzgünüm ama yine reddetmek zorunda kalacağım, canım sevgilim.’’

 

‘’Hep o Şahin’in başının altından çıktı zaten bunlar…’’ dediğinde kendi kendine homurdanıyordu. Onun bu haraketine gülümsedim, çocuk gibiydi.

 

Makyajımı bitirdiğimde giyinme odasına girmeden önce, iki adımda yanına gidip ona sarıldığımda beklemeden karşılık verdi.

 

‘’Hâlâ kıskanmıyorsun değil mi?’’

 

Yüzüme düşen saçlarımı eliyle okşar gibi arkaya ittiğinde devam ettim.

 

‘’Balım’a nasıl baktığını görmüyor musun?’’ dediğimde dudakları iki yana kıvrıldı.

 

‘’Kör kütük… Dur ben bugün onunla biraz uğraşayım.’’

 

‘’Bak şimdi…’’ dedim ama gülüyordum.

 

‘’Sorun Şahin değil, sorun herhangi biri de değil…’’ derken belimde olan eliyle beni daha çok kendine çekti. ‘’Her baktığım yerde sen ol istiyorum… Kaybettiğim zamana telafi arıyorum belki de…’’

 

İşaret parmağımı yüzüne doğru salladığımda, geri çekildim.

 

‘’I..ıhh! Biraz özlemen lazım.’’

 

Söylediğim cümlenin peşinden gülümsediğinde, derin bir nefes bıraktı.

 

‘’Özlemediğim bir an bile yok ki…’’

 

Koyulaşan harelerine karşılık, heyecanımı görmezden gelmeye çalışıp koluna asıldım ve onu odadan dışarı çıkardığımda uzaktan bir öpücük savurdum.

 

‘’Hadi git Cemre’yi uyandır. Ben de üzerimi değiştireyim…’’

 

‘’Vicdansız kadın!’’ derken sesi isyankardı. Kapıyı yüzüne kapattığımda, kendimi kapıya yaslamış kıkırdıyordum.

 

Giyinme odasına geçip, dolaptan saten koyu yeşil bir gömlek ve bol paça gri kumaş pantolon çıkardığımda hızlıca üzerimi değiştirdim. Aynada ki aksimden memnun olunca, yeniden banyoya geçip saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Parfümümü de sıkıp, hızlıca aşağıya indiğimde herkes kahvaltı ediyordu. Sırayla önce Cemre’yi, peşinden Barbaros’u son olarakta Kerim’i öpüp dilimlenmiş ekmeklerden birine yağ ve bal sürüp ısırırken Kerim kaşlarını çattı.

 

‘’Oturup doğru düzgün kahvaltını etsene… İyice zayıfladın zaten.’’

 

‘’Geç kalıyorum…’’ O sırada çalan telefonuma bakıp, ‘’Taksi geldi, hadi akşam görüşürüz.’’ dedim.

 

Hızlı adımlarla dış kapıya doğru yürürken, Kerim’in kızgınlıkla Şahin’e söylenmeye başlamasına kıkırdarken ekmeğimden ısırmaya devam ediyordum.

 

‘’Mesai saatlerine bak! Kızı hamal etti iyice… Canına okuyacağım ama o Şahin’in, haberi yok!’’

*

 

‘’Günaydın Feride!’’

 

Masama geçerken, iş arkadaşım Leman ablanın sesiyle kafamı kaldırdım.

 

‘’Günaydın Leman ablacığım.’’

 

‘’Kahve almaya gidiyorum, sen de içer misin?’’

 

‘’Olur ama sana zahmet olmasın ben de geleyim…’’ dediğimde çantamı masanın üzerine bırakıp peşine takıldım.

 

‘’Bu sabah erken geldim, Şahin bey de burdaydı. Dün ki takımı vardı üzerinde galiba geceyi burada geçirmiş. Canı da sıkkın gibiydi bir şey mi oldu acaba?’’

 

‘’Bilmem… Belki yeni proje için sabahlamıştır. Biliyorsun söz konusu iş olunca çok titiz.’’ dedim ama kafam takılmıştı. Balımla ilgili bir problem mi olmuştu acaba? İlk fırsatta yanına gidip olan biteni öğrenecektim.

 

‘’Olabilir, doğru söylüyorsun…’’ derken esnedi. ‘’Ay bebekli olmak çok zor bütün gece ayağa dikti bizi küçük sıpa. Bütün gün kahveyle ayakta duracağım yine.’’

 

Leman ablanın, bir yaşında dünya tatlısı bir oğlu vardı. Mezun olur olmaz burada çalışmaya başlamış, nerdeyse bir on yılı var. O arada evlenmiş, doğum iznine çıkmış, oğlu dokuz aylıkken de işe geri dönmüş. Doğum izninde zaten devletin annelere maaş ödemesi yapmasına rağmen Şahin, Leman ablanın maaşını kesmemiş. Gerçi sadece ona değil bir çok anneye aynı esnekliği sağlamış. Gerçekten çalışanlarına karşı ilgili ve insiyatifli bir patron. Zaten olması gereken de bu diye düşünüyorum ama her işveren aynı olmuyor tabii.

 

Kerim de öyle. Zaten onun böyle adaletli ve merhametli olması benim için her şeyin bir tık üzerinde… Barbaros desen, sokakta yardıma muhtaç bir canlı görmesin o güvende olana kadar başında bekler, ona konforlu bir alan sunmadan da yanı başından ayrılmaz. Çok şanslıyım, etrafım merhametli, vicdanlı ve ahlaklı adamlarla dolu.

 

‘’Cemre de öyleydi… İki yaşına kadar gece uykusu yoktu. Yenidoğan gibi sürekli uyanırdı. Seni en iyi ben anlarım.’’

 

Cümlemi bitirir bitirmez, elini omzuma atıp bana hayranlıkla dolu bir bakış attığında gülümsedim.

 

‘’Sen cennetliksin valla, annesiz bir çocuğu annesizliği hissettirmeden büyütmüşsün. Kimse eline su dökemez, buna ben de dahil.’’

 

‘’Estağfurullah… Ayrıca sadece doğurunca anne olunmaz ki, önemli olan bir çocuğu mutlu, huzurlu ve konforlu bir ailede yetiştirebilmek.’’

 

Makineyi çalıştırıp, kahvelerin olmasını beklerken, duyduğum sesle kafamı arkaya çevirdiğimde Şahin bana bakıyordu.

 

‘’Feride Hanım… Bir bakar mısınız?’’

 

‘’Tabii Şahin Bey, hemen geliyorum.’’dediğimde Leman ablaya, ‘’Abla sen kahvemi masama götürebilir misin?’’diye sordum. Onaylar onaylamaz hemen adımlarımı Şahin’in odasına çevirdim.

 

Kapıyı tıklatıp, içeriye girdiğimde masada ki kalemi elinde çevirip duruyordu.

 

‘’Gel Feride…’’

 

‘’İyi misin?’’ derken karşısında ki koltuğa oturdum. Canı epey sıkkın görünüyordu.

 

Dudaklarını büküp, ‘’ Bilmem.’’ dedi kısaca.

 

‘’Gece burda mı kaldın?’’

 

Başıyla onayladığında daha fazla kendimi tutamadım.

 

‘’Şahin neler oluyor?’’ diye soruverdim.

 

Bir elini alnına götürüp sıvazladığında, bakışlarını kaldırmadı.

 

‘’Balım…’’dedi ama sustu.

 

‘’Ne olmuş Balım’a?’’

 

‘’Galiba sevdiği biri var…’’ dediğinde ofladı.

 

Duyduklarıma şaşırmıştım. On gün kısa bir süreydi belki ama bu süre zarfında birbirimizin her şeyini öğrenmiştik. Bana hiç böyle bir şeyden bahsetmemişti.

 

‘’Yanılıyorsun muhtemelen. Çünkü biz baya yakın arkadaş olduk. Öyle bir şey olsa bana söylerdi, ya da ben anlardım ne bileyim.’’

 

Söylediğim cümleye karşılık, bakışlarını bana çevirdiğinde gözleri kısa bir an parladı.

 

‘’Telefon elinden düşmüyor. Sürekli biriyle mesajlaşıyor, suratında da bir gülümseme.’’ dediği an durumu anlayıp, gülmeye başladığımda şaşkınlıkla bana bakıyordu.

 

‘’Şahin o kadar yanlış anlamışsın ki…’’ dediğinde cebimden telefonu çıkarıp sosyal medya hesabımı açtım ve mesajlar kısmına girip Balım’la olan konuşmaları açıp, telefonu ona çevirdim.

 

‘’Buradan birbirimiz komik videolar, yazılar falan atıp duruyoruz sürekli. Muhtemelen onu gördün sen.’’

 

Cümlemi bitirir bitirmez, telefonu elimden alıp kısa süreli baktığında yüzündeki aydınlamayla normale döndüğünü anladım.

 

‘’Yalnız…’’ dedim alayla. O arada telefonuma bana geri uzattı. ‘’Sen en ufak bir şey de böyle perişan oluyorsan, geçmiş olsun sen aşıksın arkadaş!’’

 

Sırıttığımı görünce o da gülümsedi.

 

‘’Vay vay vay! Zamanında ders verdiğim öğrencim, şimdi hocalık taslıyor.’’

 

‘’Eee, boynuz kulağı geçermiş…’’

 

Bu sefer birlikte gülmeye başladık. Kısa süre sonra ciddileşip konuya girince, pür dikkat onu dinliyordum.

 

‘’Ne yapacağımı bilmiyorum Feride… Onu incitirim diye ödüm kopuyor.’’

 

‘’Neden? Neden incitmekten korkuyorsun ki?’’

 

‘’Ben bir şeyleri kendi içimde yaşıyorum. Haberi bile yok. Olur da hisseder, korkup giderse diye işte…’’ dediğinde derin bir nefes bıraktı. ‘’Of…’’

 

‘’Senin sevgin neden korkutucu olsun ki? Şahin…’’ dedim masaya doğru eğilirken. ‘’Sen Kerim ve Barbaros’tan sonra gördüğüm en güzel kalpli adamsın. Ben bu işi çözeceğim merak etme. Ama önce yetiştirmem gereken önemli bir proje var. Yoksa patronum çok kızar...’’

 

Cümlem biter bitmez ayaklandığımda küçük bir kahkaha attı.

 

‘’Bak sen şu huysuz herife ya!’’

 

‘’Aaa öyle deme. Benim patronum melek gibi bir adam.’’ dedikten sonra gülerek kapıyı kapadım ve hızlı adımlarla masama gelip çalışmaya koyuldum.

 

*

 

O kadar uzun süre bilgisayara bakmıştım ki, gözlerim acımaya başladığında kendimi geri çektim. Çizim konusunda çok titizdim, o yüzden ekstra fazla özeniyordum ve bu da beni epey yoruyordu. Kafamı cama çevirdiğimde güneşin batmak üzere olduğunu gördüm o sıra da kaslarımı rahatlatmak adına gerneşirken sırtımın ağrısı da kendini hissettirince ayağa kalktım. Gidip bir çay alacaktım, hem de biraz hareket etmiş olurdum.

 

Ayaklandığımda iş arkadaşlarımdan Tuna da beni görüp ayaklandı.

 

‘’Kahve mi alacaksın?’’

 

‘’Çay alacağım, hem de biraz ayaklarım açılsın. Otur otur kaskatı kesildim.’’ derken çay makinesinden kendime çay dolduruyordum. ‘’İster misin?’’

 

‘’Yok ben kahve alacağım.’’ dediğinde başımla onayladım ama bir karın ağrısı var gibiydi. ‘’İyi misin sen?’’

 

‘’Feride… Beni bir yarım saat idare edebilir misin ya?’’

 

‘’Ederim tabii de. Bir şey mi oldu?’’

 

Kahvesini doldurup yudumlarken, kafasını iki yana salladı.

 

‘’Kız arkadaşımla tanışma yıldönümümüzmüş tabii ben unutmuştum. Son dakika hatırladım valla. Şu caddenin arkasındaki kuyumcudan güzel bir kolye alayım diyorum. Mesainin bitmesine bir şey kalmadı, güzel bir yerde rezervasyon yaptırdım. Direkt üzerimi değiştirip oraya geçmem lazım. Malum trafik…’’

 

Onun söylediğine gülümsedim.

 

‘’Ah siz erkekler…’’ dediğimde omzunu sıvazladım. ‘’Merak etme, seni idare ederim. Çiçekte al ama kıza, unutma.’’

 

Beni onayladığında kahvesini, tek bir hamlede dikledi ama peşinden yüzünü buruşturduğunda kıkırdadım.

 

‘’Yandım!’’ dedikten hemen sonra masasına uğrayıp, ceketi ve telefonunu aldıktan sonra gülerek onun bu şaşkın hallerini izliyordum ki kapıya doğru gittiğinde elleri cebinde beni izleyen Kerim’i fark ettim.

 

Şaşkınlıkla karışık sevinçle elimdeki kupayı oracıkta bırakıp yanına koştum.

 

‘’Aşkım…’’dediğimde çoktan parmak ucumda yükselmiş boynuna sarılmıştım. ‘’Hoş geldin.’’

 

Saçlarıma öpücük bıraktığında geri çekildim, o esnada iki eli birden yüzümü şefkatle avuçladı.

 

‘’Hoş buldum sevgilim…’’ derken kafasını arkaya çevirip, yeniden bana döndü. ‘’O adam kim?’’

 

‘’İş arkadaşım Tuna… Kız arkadaşıyla tanışma yıldönümüymüş, hediye almaya gitti de, benden de onu idare etmem için ricada bulundu.’’

 

Bütün dişlerini ortaya çıkarırcasına güldü.

 

‘’Maşallah bir hafta da alıştırmışsın herkesi kendine.’’

 

Cümlesiyle beraber, elim ceketinin yakasına uzanırken ona sırnaşıyordum.

 

‘’Huyum kurusun ben insan da bağımlılık yaparım…’’

 

‘’Senin müptelan yalnızca ben olabilirim, başka kimsenin haddi değil.’’ dediğinde sesi biraz imalıydı o esna da elime uzandı ve ofise doğru yürümeye başladık.

 

‘’Çok kıskançsın gerçekten.’’

 

‘’Huyum kurusun.’’ derken sırıtınca beni taklit ettiğini anladığımda kıkırdadım.

 

‘’Aşkım, daha mesaimin bitmesine bir saat var, keşke gelmeden haber verseydin.’’ derken ofisteki kızların bizi izlediğini daha doğrusu Kerim’i incelediklerini görünce farkında olmadan elini daha da sıkı kavradım.

 

‘’Sen işlerini hallet yavrum, ben Şahin’e geldim zaten. Beklerim seni, beraber çıkarız.’’ dediğinde masamın önüne gelmiştik.

 

‘’Niye? Bir şey mi oldu?’’ dediğimde oldukça meraklanmıştık. Kısa bir an yüzü değişse de hemen toparladı.

 

‘’İş.’’ deyip kısa kestiğinde kaşlarımı çattım.

 

‘’Ne işi?’’ derken sesimi kısmıştım. Çünkü hala herkes bizi izliyordu.

 

Bir elini yanağımın üzerine koyup okşadığında, izlenmenin de verdiği farkındalıkla yüzüm yanmaya başlamıştı.

 

‘’Güzelim, iş işte. Niye bu kadar detaylı sorguluyorsun? Önemli bir şey değil.’’dedi ama o an için tek düşündüğüm şey herkesin bize bakıyor olmasıydı.

 

‘’Tamam. Herkes bize bakıyor, elini yüzümden çeker misin?’’

 

Cümlemi bitirir bitirmez bakışlarını benden çekip, etrafta gezdirdiğinde kaşlarını çatmıştı.

 

‘’Baksın ne olacak?’’

 

‘’Utanıyorum Kerim. Alışkın değilim herhalde böyle şeylere.’’ derken deyimi yerindeyse dağ gibi adamı çocuk gibi azarladım. Söylediklerime mest olmuş gibi sırıtırken eğilip dudağıma bir öpücük bıraktığında kalbim Fizan’a doğru yola çıkmıştı.

 

‘’Alışsan iyi olur, çünkü ben kimseden çekinmem güzelim. Canım seni sevmek istediğinde yer, mekan, zaman fark etmez. Ben sabırsız bir adamım…’’

 

‘’Yanlış…’’dediğimde derin nefesler alıp, kalbimi sakinleştirmeye çalışırken işaret parmağımı göğsüne bastırdım. ‘’Sen arsız bir adamsın Kerim Kerimoğlu…’’

 

Cevabıma karşılık sırıtırken, işaret parmağımı eliyle kavrayıp dudaklarına götürdüğünde öptü. ‘’Yanlış…’’ dedi beni taklit ederek. ‘’Ben sadece aşık bir adamım.’’

 

Bütün bedenim saman alevi gibi yanarken, o çoktan tüm elimi kavrayıp öpücüklere boğmaya başlamıştı.

 

‘’Kerim! Sen beni öldürmek mi istiyorsun ya?’’

 

‘’Utanınca o kadar güzel oluyorsun ki… Ölüyorum sana!’’ derken gülüyordu. ‘’Hadi ben Şahin’in yanına geçiyorum. Sen de işlerini toparla da beraber çıkalım.’’

 

Başımla onayladıktan sonra, o Şahin’in odasına geçti ben de masama oturdum. Yeniden aklımı projeye vermeye çalışırken ofisten bir kaç kız koşar adım yanıma geldiler. Niyetlerini anlamamak için salak olmak gerekiyordu.

 

‘’Feride! İnanamıyorum senin sevgilin Kerim Kerimoğlu mu?’’

 

‘’Kızım adam karun kadar zengin, senin burada ne işin var?’’

 

‘’Bütün kızların hayali olan bir adamla birliktesin helal olsun kız sana!’’

 

‘’Bir kızı olduğu doğru mu?’’

 

Her kafadan bir ses çıkarken, ellerimle yüzümü kapayıp kafamı iki yana salladım.

 

‘’Arkadaşlar çalışmaya çalışıyorum lütfen…’’ dediğimde hepsinin suratı düşmüştü, eminim şu an bana gıcık olmuşlardı ama ilişkimi de insanların ağzına meze yapacak değildim. Yanımdan uzaklaştıklarına tamamen işime odaklanmaya çalıştım, tabii bu ne kadar mümkün olduysa.

 

Kerim, Şahin’in odasına gireli yarım saat dolmak üzereydi ki Tuna geldi. Kız arkadaşına aldığı kolyeyi gösterirken öyle heyecanlıydı ki… Onun bu hallerine gülümsedim.

 

‘’Çok beğendim Tuna… Çok zevklisin, emin ol kız arkadaşında çok beğenecek.’’

 

Buruk bir gülümsemeyle söze girdi.

 

‘’O daha güzellerine layık, ama elimden anca bu kadarı geliyor.’’

 

‘’Daha ne olsun? Karşısında ona böyle aşık bir adam varken…’’ dediğimde bu günlük işimi bitirmiş, bilgisayarımı kapatıyordum. Duyduklarından sonra yüzündeki gülümseme genişledi.

 

‘’Çok sağol Feride… Sen çok iyi bir iş arkadaşısın.’’derken kutuyu kapatıp, yanımdan uzaklaştı. Koridordan gelen seslerle kafamı koridora çevirdiğimde Kerim ve Şahin’i gördüm. İkisi yan yanayken yenilmez güç gibi duruyorladı. Barbaros’u es geçemezdim zaten o bu saltanatın bel kemiğiydi ama yıllarca birbirine düşman olan bu iki eski dostu böyle bir arada görünce mutlu olmamak elde değildi. Yavaş yavaş araları düzeliyordu ve belki de buna en çok mutlu olanlardan biri de bendim.

 

Adımlarını bana çevirip masamın önünde durduklarında Kerim, ‘’Hadi hazırsan çıkalım.’’ dediğinde masanın üzerinde duran telefonun ekranına tıklayıp saate baktım.

 

‘’Daha mesai bitmedi ama…’’

 

‘’Çıkabilirsin Feride.’’ diyen Şahin’e baktığımda iki gözünü birden kırpıp onayladı.

 

Bakışlarını Şahin’e çeviren Kerim, ‘’Lütfettin Şahin efendi!’’dediğinde sesi imalıydı. Onun bu cevabıyla Şahin sırıttı.

 

‘’E Feride’nin hatırı büyük Kerim efendi…’’

 

Kerim’in sinirle bir nefes bırakıp, elime uzandığında adeta tıslamıştı.

 

‘’Başlattırma ulan hatırına!’’

 

Elimi tuttuğunda telefonumu çantamın içine atıp, çantamı omzuma taktım ve ayaklandım. O sırada Şahin elleri cebinde, kısa bir kahkaha atmıştı.

 

‘’Sen iflah olmazsın Kerimoğlu…’’

 

‘’Fazla konuşma.’’ diyen Kerim de gülünce, derin bir oh çektim. Bunların şakaları bile gerçek gibiydi. Bir gün gerginlikten düşüp bayılacaktım, o olacaktı.

 

‘’Yarın görüşürüz… Arkadaşıma selam söyle.’’ dediğimde, ne yapmak istediğimi anlayan Kerim, bir elini Şahin’in omzuna uzatıp kuvvetle sıktı.

 

Şahin, kafasını iki yana sallarken dudaklarında bezgin bir gülüş vardı.

 

‘’Olur söylerim.’’

 

Şirketten çıkıp arabaya bindiğimizde emniyet kemerine uzanırken, Kerim’in beni kendine çekip dudaklarıma yapışmasıyla kalakaldım. Öyle sert, öyle şehvetli öpüyordu ki şaşkınlıktan bir tepki veremedim. Geri çekildiğinde, gözleri hala kapalıydı.

 

‘’Oh be! Şirkete geldiğimden beri yapmak istediğim tek şey buydu.’’ deyince, söyledikleriyle pamuk şekerine dönen kalbim yumuşacık olmuştu.

 

‘’Hmmm…’’ dediğimde kalbimin hızına yetişemesem de sakin kalmaya çalışarak devam ettim. ‘’Sen iflah olmaz bir romantiksin ve ben senin bu hallerine bayılıyorum Kerimoğlu.’’

 

Söylediklerimden sonra açtığı gözleriyle bana bakıp, erkeksi bir kahkaha atarken kemerini takıp, arabayı çalıştırdı.

 

‘’Sen bana Kerimoğlu deyince soyadımı bile seviyorum.’’ dedi bakışlarını yoldan çekmeden.

 

‘’Ben de seni seviyorum.’’ derken hiç düşünmeden cevaplamıştım.

 

Bakışlarını anlık olarak bana çevirip, yeniden yola odaklandığında gülüyordu. Onu izlemek, yetenekli bir sanatçının baş yapıtını izlemek gibiydi. Hayranlık, kusursuzluğunu duyulan şaşkınlık, kalp çarpıntısı ve kapanış. Ne zaman alışacaktım? Ya da bu hep benim normalim mi olacaktı? Tek bildiğim şey, bu adama olan aşkımın büyüklüğüydü.

 

‘’Ben daha çok seviyorum…’’ dedi ve elime uzandığında, kavrayıp dudaklarına götürdü. Her bir öpücüğü, her bir bakışı bütün bedenimi ateş hattına çevirmeye yetiyordu. Bazen onunla olan birlikteliğimin gerçekliğini sorguluyordum, o kadar umutsuzdum ki… Bu yaşadıklarım hayal gibiydi.

 

Bedenimi tamamen ona doğru çevirip, kafamı koltuğa yasladığımda onu izlemeye başladım. Kol kasları, pozisyonundan dolayı ceketinin kolunu iyice germişti… Bu aralar kravat takmıyordu, bu yüzden gömleğinin ilk düğmesi hep açıktı. Boynundan hiç çıkarmadığı incecik gümüş bir kolyesi vardı… Ona çok yakışıyordu, onun bir parçası gibiydi. Bakışlarımı ağır ağır yüzüne çevirdim. Her bir karesini hafızama kazımak istiyordum. O kadar yakışıklıydı ki… Hafif dalgalı kumral saçları, özenle yaratılmış olan burnu, bir erkeğe göre fazlasıyla uzun olan kirpikleri, çatık kaşları, baktığınca kalbimin çırpınışı olan mavi gözleri ve kalın ve çizilmiş gibi olan dudakları. Benim diyen erkek mankenlere taş çıkarırdı ve bu adam benim sevgilimdi…

 

Yeniden yaşadığım aydınlanmayla sırıtmaya başladığımda, bana kaçamak bir bakış attı.

 

‘’Gördüklerinden çok memnun kaldın herhalde.’’ dediğinde dişlerini göstere göstere gülümsedi.

 

‘’Evet, tam da ne kadar zevkli bir kadın olduğumu düşünüyordum…’’

 

Kaşlarını havaya kaldırdığında gülümsemesi hala yüzündeydi.

 

‘’Ben de seni doya doya izleyip, kendime görsel bir ziyafet çekmek isterdim ama malum araba kullanıyorum. Bu hakkımı geceye saklayacağım…’’ dedi son cümlesini bilerek kısık sesle söylemişti, bir elimle omzuna vurduğumda arabayı durdurunca, bakışlarımı cama çevirdim. Eve gelmiştik.

 

Onunlayken yolun nasıl bittiğini hiç anlamıyordum. Kemerimi çıkarıp, kapıyı açtığımda çoktan yanıma gelmişti. Elime uzanıp, diğer elinde ki anahtarı Arif’e attığında refleksleri kuvvetli olan Arif anahtarı havada yakalamıştı. Onun bu hareketine gülünce bana göz kırptı ve evin kapısından içeriye girdik.

 

Cemre’nin cıvıl cıvıl sesiyle ve bize doğru koşmasıyla babasının kucağına atlaması bir oldu.

 

‘’Bu küçük hanım babasını çok özlemiş belli ki…’’ diyen Kerim’i başıyla onaylayıp yanığına öpücük bıraktı.

 

‘’Beni özlememiş galiba…’’ dediğimde sahten bir hüzünle düşürdüğüm yüzüme bakıp, babasından bana doğru uzandığında kulağıma doğru eğildi.

 

‘’En çok seni özledim. Babama söyleme…’’derken Kerim duymuştu bile.

 

‘’Bak sen…’’

 

Elini ağzına götürüp, ‘’Hih! Duydun mu?’’ diyen Cemre’yle ikimizde kahkaha attığımızda Barbaros mutfaktan çıkmıştı.

 

‘’Bensiz ne eğlenmesi bu böyle ya?’’ derken eliyle beni dürtükledi. Kollarını Cemre’ye uzattığında ‘’He fıstığım?’’ diye ona sorduğunda Cemre dudak bükmüş çoktan onun kucağına gitmişti.

 

‘’Bilmem. Komik bir şey söyledim galiba.’’ dediğinde Barbaros onu gıdıklarken evimizin neşesinin çocuk kahkahasıyla birlikte keyifli bir şekilde salona geçtik.

 

‘’Dayım seninle bir şey konuşmam lazım.’’ diyen Barbaros gözünün ucuyla çaktırmadan bana baktı. Bir şeyler döndüğünü zaten farkındaydım ama bu kadar gizli saklı ne olabilirdi ki?

 

‘’Ne oluyor?’’ dedim bakışlarımı ikisi arasında gezdirirken.

 

Barbaros rahat gözükmeye çalışıp, koltukta geriye yaslandığından ‘’İş.’’ diye cevap verdi. Kerim’de bana gülümsedi, bakışlarım sürekli salladığı bacağına kayınca fark edip toparlandı.

 

Yanımda oturup, bebeğinin saçıyla oynayan Cemre’ye dönüp saçlarını okşadım. ‘’Cemre, birtanem… Hadi sen gidip Ayşe ablaya yardım et bakalım.’’ dediğimde ikiletmeden bebeğini bırakıp mutfağa koştuğunda kaşlarım çatılmıştı.

 

‘’Siz benden ne saklıyorsunuz?’’

 

Barbaros hızlıca söz girdi.

 

‘’Bir şey yok Çiroz’um işle ilgili işte… Biliyorsun bizim normal bir günümüz yok ki.’’

 

‘’Ben ikinizin de ciğerini biliyorum… Bana yalan söylüyorsunuz. İş falan değil, siz de başka bir şey var. Başımız mı bela da?’’ dedim, Barbaros’tan cevap alamayınca Kerim’e döndüm. ‘’Kerim?’’

 

Bakışlarını yerden kaldırırken keyifsiz ve gergindi.

 

‘’Yok yavrum, Barbaros doğru söylüyor. İş işte, başka ne olacak?’’

 

Ayaklandığımda, yukarı çıkmadan hemen önce ikisinin karşısına dikildim.

 

‘’Hiç inandırıcı değilsiniz ama şimdilik görmezden geliyorum. Umuyorum ki ben yanılırım, siz haklı çıkarsınız…’’ dedikten hemen sonra odaya çıktım. Ciddi bir karın ağrıları vardı ama benden gizliyorlardı. En azından bu akşamlık düşünmemeye karar verip, kendimi banyoya attım. Kısa bir duşun ardından, üzerimi değiştirdiğimde çoktan aşağıya inmiştim. İnmiştim inmesine ama girişte Barbaros’u volta atarken gördüm.

 

‘’Ne yapıyorsun orada?’’ dediğimde sesimle birden irkilip, bakışlarını bana çevirdi.

 

‘’Hiç dolanıyorum öyle…’’ derken paniklediği belliydi. ‘’Ben şey diyeceğim sana. Yukarı gelsene bir.’’

 

İki adımda koluma girip beni tekrar yukarı çıkarmaya çalışınca, sinirle kolumu geri çektim.

 

‘’Ne oluyor? Kerim nerede?’’

 

Gözlerimi, gözlerine diktiğimde bir cevap bekledim ama yaptığı tek şey çaresizce gözlerime bakmak oldu.

 

Hızlı adımlarla salona girdim orada yoktu, adımlarımı mutfağa çevirdiğimde Ayşe ablayı mutfağın penceresinden bakarken görünce ben de adımlarımı aynı yere çevirdiğimde Barbaros panikle bana seslenmeye devam ediyordu ama ona cevap vermedim.

 

Pencerenin önüne geldiğimde gördüğüm şey beni olduğum yere deyimi yerindeyse bir anlık çiviledi. Kerim ve Hande dışarıda konuşuyorlardı. Kafamı ışık hızıyla Barbaros’a çevirdim.

 

‘’Hande’nin burada ne işi var?’’ derken sesim oldukça öfkeliydi.

 

‘’Çiroz’um önemli bir şey değil ya… Hande’yi bilmiyor musun?’’ dediğinde ona sert bir bakış atıp adımlarımı dış kapıya çevirdim.

 

Kapıyı açacağım esna da peşimden gelen Barbaros yeniden koluma uzandı.

‘’Çiroz’um… Dur gitme. Durduk yere sinirlerin bozacak o kadın. Önemli bir şey değil diyorum. Gel hadi.’’

 

Delici bakışlarımı yeniden ona çevirip, kolumu gerçi çektiğimde adeta tısladım.

 

‘’Bırak!’’

 

Kapıyı açtığım gibi Arif ve Faruk abiyi gördüm.

 

‘’Feride… Gir kızım içeri. Önemli bir şey yok.’’ dedi Faruk abi ama ben adımları Kerim ve Hande’nin olduğu tarafa çevirdim. Kimseyi gözüm görecek halde değildi. Çok öfkeliydim o kadının burada ne işi vardı? Görüş alanıma girdiklerinde Kerim’in arkası dönüktü ama Hande beni hemen fark etti. Bakışları bir süre benim üzerimde kalınca Kerim de arkasını döndü. Beni görünce değişen yüzüyle paralel adımlarını bana çevirdi ama onu elimle durdurup bir kaç adımda yanlarına gittim.

 

‘’Kerim ne oluyor? Bu kadının burada ne işi var?’’

 

Bihter neyi itiraf edecek Firdevs Hanım? Behlül'le ne ilgisi var? Gibi bir bölüm sonu olmadı mı ama?😁 Neyse sakalaştık bitti. 😝 Sizce Kerim'in sakladığı şey ne? Hande'yle ne gibi bir bağlantısı var? Yorumlarını bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere! Sevgiler...💘

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%