@selcanykazdal
|
Merhaba arkadaşlar! 🌸 Bu bölüm biraz içimiz kararabilir ama merak etmeyin her şey kontrol altında. 😁 Feride'yi yazdıktan sonra paylaşırken genelde tekrar okumaya vaktim olmuyor. O yüzden hiç üzerine düşünememiştim ama bugün 15'i yazarken şöyle bir göz gezdirdim. Duygusal dengesizlikleri o kadar bana benziyor ki. 😁 1 saat önce deli gibi nefret ederken iki güzel söze tav oluyor falan. Aşırı düşünüyor, kafada kuruyor, yazıyor. Galiba o da İkizler burcu. 😁 Aranızda böyle olan var mı? 😁
Neyse uzatmayayım ben, siz yorumlara yazarsınız artık. 😁 Keyifli okumalar;
Sorduğum soruya cevap alamayınca yinelemek adına ağzımı açmıştım ki Hande ağır ağır yanıma geldi.
Kerim panikle onun koluna uzanıp, uyarıcı bir dille adını söylediğinde Hande hedefine yürür gibi keyifle tam karşımda durdu. O esnada gözüm Kerim’e kaydı. Stresli bir sekilde eliyle sakallarını kaşırken o da iki adımda yanımıza gelmişti.
‘’Hande!’’
‘’Bence asıl senin hâlâ burada ne işin var daha doğru bir soru olur.’’ dediğinde sesinde kendinden oldukça emin bir ton vardı. Siyah saçlarını savurup devam ettiğinde dilim lâl olmuş gibi kalakalmıştım. Beklemeden devam etti.
‘’Neyse zaten duyacaklarından sonra artık bu evde kalmayacak kadar gururun kalmıştır diye umuyorum.’’ dedi bu sefer. Kalbim korkuyla atıyordu artık. Neyi duyacaktım? Bakışlarımı Kerim’e çevirdiğimde öfkeyle Hande’nin koluna asıldı.
‘’Kes sesini!’’ derken adeta tıslıyordu ama Hande umursamadı.
Elini karnının üzerine bıraktığında anladığım şeyle bir an olduğum yerde sendeledim. Kerim bana uzanmak isterken onu yeniden elimle durduğumda Hande keyifle fısıldadı. ‘’Hamileyim…’’
Yutkundum. O an hissettiğim acının kesinlikle bir tarifi yoktu. Sanki biri oldukça keskin bir hançeri kalbime saplamıştı… Uğuldayan kulaklarıma, içi boş bir çöp torbası gibi olduğu yere yığılmaya çalışan bedenim eşlik ederken arkadan iki kuvvetli el beni hızla yakaladı son gücümle kafamı çevirdiğimde Barbaros olduğunu gördüm. Suçlu bir ifadeyle kızaran gözlerini gözlerime diktiğinde, kurşun yemiş gibiydim.
‘’Biliyordun…’’ dedikten sonrası koca bir karanlıktı.
Üzerinden ne kadar geçtiğini bilmediğim bir zaman diliminin ardından kendime gelmeye çalışırken her şeyin bir kabus olmasını dileyip gözlerimi aralamaya çalıştığımda Barbaros’un sesi uzaktan geliyordu.
‘’Dayım, uyandı…’’
Uzandığım yatağın üzerinde bir hareketlilik olurken elime uzanan elle gözlerimi tamamen açmıştım. Kerim’in bakışları bütün yüzümde gezinirken bakışlarım elimin üzerindeki eli buldu. Hızla elimi çektiğimde, diğer elimle Kerim’i tüm gücümle ittim.
‘’Dokunma bana!’’ diye bağırdım. ‘’Nefret ediyorum senden! Benden uzak dur!’’
‘’Feride’m… Sevgilim, ne olur önce bir dinle beni.’’ derken sesi hüznün kırmızısına boyanmıştı. Ama oturup onu dinleyecek değildim.
‘’Konuşma benimle! Sesini bile duymak istemiyorum!’’ dedim ve bu sefer tam anlamıyla ayaklandım. Barbaros’a baktığım da bir eli belinde diğer eli alnını sıvazlarken korkuyla bana bakıyordu. Ona da oldukça öfkeli bir bakış attığımda giyinme odasına girdim. Ne yapmak istediğimi anlamış olacaklar ki peşimden geldiler.
‘’Hiç bir yere gidemezsin! Beni dinlemek zorundasın!’’ diyen Kerim koluma uzandığında öfkeyle kolumu geri çektim.
‘’Zorunda değilim, beni rahat bırak!’’
Barbaros çekingen bir edayla, ‘’Çiroz’um çok fevri davranıyorsun, bir dinlesen...’’ derken sesi kısık çıkıyordu.
‘’Neyi dinleyeyim? Benden sakladıklarınızı mı? Ya da beni nasıl aptal yerine koyduğunuzu mu? Neyi?!’’ dediğimde yine bağırıyordum. Dolabın köşesinde duran bavullardan birini alıp vura kıra açtım… O kadar öfkeliydim ki, neye dokunsam parçalamak istiyordum. Kendi eşyalarımın olduğu tarafı açıp askısıyla beraber tek hamlede çektim. Yarısı yere döküldü ama umursamadım. Bir an önce gitmek istiyordum. Yere oturup bavula tıkıştırdığım kıyafetlerimin ardından, bakışlarımı beni izleyen o çift göze çevirdim.
Barbaros, ‘’Tahsin amcayı arayayım mı?’’ dediğinde bakışlarındaki hüzün içimi acıtsa da görmezden geldim. Paramparça olan kalbiminin kırıkları etimi keserken başka kimseyi düşünecek halde değildim.
‘’Gerek yok.’’dediğimde Kerim’in kızaran gözlerini buldu bakışlarım. Benim baktığımı fark edince bunu bekliyormuş gibi söze girdi.
‘’Feride’m…’’ dediğinde düşer gibi yere çöktü. Aynı saniyelerde Barbaros odadan çıkmıştı. ‘’Beni dinle ne olur… Böyle olmaz.’’
Elini elime uzatacakken geri çektim, o an canının çok yandığını anladım. Gözlerini yavaşça kapatıp, yutkunmuştu. Derin bir nefes alıp devam etti.
‘’Böyle olmaz sevgilim… Bak eminim yine yalan söylüyor, amacı bizi huzursuz etmek. Ben bu işi çözeceğim, söz veriyorum. Ben sensiz yarım bir adamım, sen yoksan gücümde yok, gitme…’’
Sesi o kadar çaresizdi ki, koskoca adam yanımda küçük ürkek bir çocuk gibiydi. İçim sızlarken sesimi sert tutmaya çalıştım.
‘’Neden sakladın benden? Bir haftadır buydu değil mi derdin? Karın ağrın buydu!’’
Ağlamamak için burnumdan derin nefesler çekiyordum. Eliyle yüzünü sıvazlayıp, bakışlarını yeniden gözlerime çevirdi.
‘’Böyle olacağını biliyordum, o yüzden sakladım senden… Çünkü ödüm kopuyor gideceksin diye, en azından ispatlayana kadar saklamaktı amacım. Feride’m… Lütfen gitme.’’
‘’Hamile olmadığından eminsin yani?’’ derken gözlerim şüpheyle tepkisini inceliyordu.
‘’Şüpheli.’’ dediğinde yeniden ellerime uzandığında geri çekerken hızlı bir hamleyle ellerimi yakaladı.
‘’Kerim eğer o kadına dokunduysan bu sefer hayatından tamamen çıkarım, aşkımdan ölsem de dönüp geri gelmem!’’
Sözlerimin peşinden tuttuğu ellerime eğilip sırayla uzun uzun öpücükler bıraktığında içim gitmişti ama ben bu şüpheyle ne yapacaktım?
‘’Bu kadınla o dönem aranızda hiçbir şey geçmedi değil mi?’’
Kafasını iki yana salladı.
‘’Elimi bile sürmedim… Kızım ben sana kör kütük aşığım, benim gözüm başkasını görür mü? Yıllardır aklımda fikrimde sensin…’’
‘’Eee bu kadın nasıl bu kadar kendinden emin peki?’’ dediğimde sıkıntıyla bakışlarını kaçırdı.
‘’Evi terk ettiğin dönemler canım o kadar yanıyordu ki, en yakın arkadaşım viski şişeleri olmuştu. Cemre uyur uyumaz çalışma odasında alıyordum soluğu… O da o gecelerden birinde aramızda bir şey…’’
Cümlesini bitirmesine müsaade etmedim… Kalbim ihtimalini bile duymaya hazır değilken, bir de gerçekse ben ne yapacaktım. Biri ciğerimi söküp elime vermiş gibiydi. Canım bu şüpheyle bile çok yanıyordu.
‘’Tamam dinlemek istemiyorum!’’ dedikten sonra bavulun kapatıp elime aldım ve ayaklandım.
‘’Gitme… Yalan söylüyor bak çıkacak ortaya… Peşine adam taktım, yakında çıkar ortaya foyası. Hem Cemre…’’ dediğinde son cümlesiyle beraber işaret parmağımı göğsünü deler gibi bastırdım.
‘’Cemre’yi kullanma sakın!’’
‘’Çarem yok çaresizim… Cemre’den başka kim durdurabilir seni?’’ dedi ama artık o da öfkelenmişti. Elimle iri cüssesini itmeye çalışsam da beceremedim.
‘’Çekil önümden!’’
‘’Beybabaya mı gideceksin?’’
‘’Sana ne!’’
‘’Nerede olduğunu bileyim en azından!’’ derken o da bağırdı.
‘’Bağırma bana!’’ dedikten sonra yine var gücümle göğsünü ittirdiğimde geri çekildi. Kapıdan çıkmadan önce arkamdan kısık sesle son kez seslendiğinde kalbimin üzerine çöken ağırlık gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.
‘’Bari çocuklar bıraksın…’’
‘’Gerek yok.’’
*
Kafamı taksi camına yaslamış, göz yaşlarımı serbest bırakmıştım… Bu an benim için bir dejavuydu… Yine aynı şekilde bir takside ağlıyordum… Tek farkı bu sefer kaçmamış ve ayağımı kırmamıştım. Daha kaç kez aynı yerden kırılacaktım? Daha kaç kez yanacaktı canım? Ki bu sefer durum daha da vahimdi. Eğer Hande doğru söylüyorsa, karnında Kerim’in çocuğunu taşıyorsa benim artık o evde de, o kalpte de yerim yoktu. Zaten gurursuz davranıp kalırsam da Hande rahat vermezdi. Düşüncelerimin geldiği noktayı fark edince nasıl bir kabusun içinde olduğum gerçeği yüzüme tekrar bir tokat gibi çarptığında taksinin camdan gördüğüm bir otelle birlikte taksiciden rica edip, bavuluml arabadan indim.
Oda isteyip, işlemleri hallettikten sonra ruhsuz bir bedene dönüşen benliğimi zor da olsa odaya çıkartmayı başardım. Tek istediğim gözlerimi kapatıp bu gecenin tamamen bir kabus olduğunu düşünmek ve sabaha eskisi gibi devam edebilmekti ama bu imkansızdı… Bavulu bir köşeye bırakıp, camın önündeki tekli koltuğa cenin pozisyonda kıvrıldığımda sokak lambasının aydınlattığı yolu daha net görmek adına perdeyi çektim. Bakışlarımı sokak lambasından çekip, yola çevirdiğimde Barbaros’un arabasını tam da otelin karşısına çektiğini görünce yol boyunca takip edildiğimi anlamıştım. Kafamı iki yana sallayıp öfkeyle perdeyi çektiğimde gözlerimi kapatıp, kafamda ki düşüncelerle kendimi karanlık bir uykuya bıraktım.
Tıklatılan kapıyla beraber, gözlerimi aralamaya çalıştım ama her yerim tutulmuştu. Kalkmaya çalışırken buruşturduğum yüzümle beraber kendime bir küfür savurdum. Gerneşmeye çalışırken çoktan kapıya ulaşmıştım. Açtığım kapının ardında Şahin ve onun arkasından suçlu bakışlarıyla beni izleyen bir adet Barbaros vardı.
‘’Günaydın, uykucu… Neredeyse yarım saattir burdayız, sonunda uyanabildin.’’diyen Şahin’e cevap vermeden arkamı dönüp yatağın ucuna oturdum. Beklemeden içeriye girdiler.
‘’Hadi toparlan da benim eve götüreyim seni. Bugün izinlisin. Balım’ın da dersi yokmuş. Beraber vakit geçirirsiniz.’’
Başımı iki yana salladım, gözümün ucuyla Barbaros’a baktığımda sanki bunu bekliyormuşçasına iki adımda yanıma oturup bana sıkıcı sarıldı. Onun bu hareketiyle zaten gözümün ucunda bekleyen yaşlar peşi sıra akmaya başladığında söze girdi.
‘’Kardeşim… Özür dilerim, senden sakladığım için çok özür dilerim ama seni üzmekten korktum. Yoksa ben sana ihanet eder miyim güzelim? Çiroz’um benim. Sen benim kıymetlimsin…’’ derken geri çekilmiş iki eliyle yüzümü kavramıştı. ‘’Hiç büyümeyen küçük kız kardeşimsin.’’
Söylediklerine karşılık olarak kafamı salladığımda, eliyle göz yaşlarımı siliyordu.
‘’Canım çok yanıyor.’’ dediğimde ağlamam şiddetlenince, Şahin’in elini omzumda hissettim.
‘’Bu iş er ya da geç ortaya çıkacak Feride… Ben o kadının doğruyu söylediğine inanmıyorum. El birliğiyle onun foyasını ortaya çıkaracağız…’’
Barbaros başıyla onaylayıp devam etti.
‘’Evet, hepimiz bu işin peşindeyiz. Dayım bu işi bitirdikten sonra, Hande ne yapmış, nereye gitmiş, kimlerle görüşmüş, hangi doktora gidiyor hepsini araştırıyoruz. Sen içini ferah tut. Bak görürsün bu işin arkasından başka bir iş çıkacak.’’
Sıkıntıyla oflarken göz yaşlarımı durdurmaya çalışıyorum.
‘’Kerim sarhoşmuş, o gecelerden birinde oldu demiş… Yani doğru olma ihtimali de var.’’ dediğimde ikisi de sessizleşti. ‘’Eğer öyleyse, ben o eve bir daha geri dönmem.’’
‘’Dayım çalışma odasından çıkmıyor… Gömmüş kafasını masaya öylece duruyor. Sen bu halde… Cemre desen bir seni, bir babasını soruyor… Ne yapacağımı şaşırdım yeminle. O kızın ne günahı var be Çiroz’um?’’
‘’Kendimi biraz toparlayayım. Cemre’yi getirirsin, ben konuşurum onunla.’’ dedim Barbaros’a. O daha cevaplamadan Şahin söze girdi.
‘’Ama burası olmaz… Bana geçiyoruz hadi.’’ dedikten sonra bavulumu eline alıp arkasına bakmadan kapıdan çıktığında Barbaros’la göz göze geldik.
‘’Hadi…’’ dedi elime uzanarak. ‘’Biraz kafanı toplarsın hem… Kız kıza kaynatırsınız biraz.’’ derken sırıttı. ‘’Aman arada beni de elden geçirmeyin ha!’’
Söylediklerine karşılık, dudaklarım kıvrıldı.
‘’Bugün Cuma, yarın zaten okul yok. Cemre’yi bu akşam bana getirir misin?’’ diye sordum. Ona sarılmaya, kokusuyla uyumaya ihtiyacım vardı. Başıyla onayladığında aynı anda ayaklandık ve odadan çıktık.
Yolda geçen yarım saatin ardından Şahin’in evinin bahçesine giriş yapmıştık. Evin duvarlarının bir kısmını saran sarmaşıklar beni büyülemeye yetmişti. Evin oldukça mistik bir havası vardı ama aynı zamanda çok da huzurlu görünüyordu. Biz daha eve girmeden Balım kapıyı açtı ve beklemeden yanıma koşup bana sıkıca sarıldığında düşündüğüm her şeyi unutup yeniden ağlamaya başlamıştım.
‘’Ağla birtanem. Dök içini rahatla…’’ dediğinde bir eli sırtımı sıvazlıyordu.
Belki bir beş dakika ben ağladım, o sarıldı. Bana kalsa göz yaşım kuruyana kadar ağlamaya niyetliydim ama Şahin’in sesiyle ayrıldık.
‘’Hadi içeri geçelim, güzel bir kahvaltı yapalım.’’
‘’Suna Hanım, harika şeyler hazırladı. Sen seviyorsun diye patatesli yumurta yaptım ben de.’’
Balım’ın söylediği şeyle kısa bir an afalladım.
‘’Ben patatesli yumurta sevmem ki…’’ dediğimde onun kaş göz işaretiyle, kırdığım potu fark etmiştim ama toparlamaya çalışsam da artık çok geçti. ‘’Yani severim, severim de şimdi pek iştahım yok ya… Ondan öyle dedim.’’
Bakışlarımı Şahin’e çevirdiğimde keyifle omuzlarını dikleştirip, adımlarını eve çevirirken, ‘’Ben çok severim.’’ dedi. Peşinden içeri giren Barbaros’un kahkahasını duyduğumda mahçup bakışlarımı Balım’a çevirmiştim.
‘’Kafam çok dağınık kusura bakma.’’
‘’Önemli değil, gel hadi biz de geçelim.’’ *
Kahvaltıdan sonra, Barbaros ve Şahin gidince iki kız baş başa kalmıştık neredeyse akşama kadar konuştuk. Birlikte ağlaştık ama hiç bir şekilde bir çıkış yolu bulamadık. İki ucu boklu değnek hesabı nerden kurtarmaya çalışırsak çalışalım elimizde patlıyordu. Canım çok yanıyordu. Belki benden önceydi, belki abartıyordum ama bu adam beni uzun zamandır sevdiğini söylememiş miydi? Bir ilişki içinde olmasa bile, insan hali hazırda sevdiği birine nasıl ihanet edebilirdi ki?
Gerçi belki de suçsuzdu. Belki de Hande’nin oyunlarından biriydi. Öyle olması için sürekli dualar ediyordum. Ama Kerim’e her halükarda çok kızıyordum. O kadını hayatımıza neden sokmuştu ki? Onları başka türlü de oyuna getirip, ihbar edebilirdi. Kadın Kerim’e takıntılı hale gelmişti resmen. Canımı yakmaya yemin etmiş gibiydi. Keşke çok güçlü bir kadın olsaydım. Onu alt edebilseydim ama o kadar kırılgan, o kadar korkak biriydim ki… Olanları izlemekle yetinip, sadece ağlıyordum. Kılıcımı bir tek sevdiklerime çekebiliyordum, nazım bir onlara geçiyordu. Şimdi annem ya da babam hayatta olsaydı onların göğsüne sokulur, saçlarımı okşatır, nasihatlerini dinler belki biraz olsun kendimi güçlü hissederdim. Ama kimsem yoktu. Kerim ve Barbaros’tan başka kimsem yoktu.
Kimi kandırıyordum ben? Şu an başımı göğsüne yaslayıp ağlamak istediğim tek kişi yine benim celladımdı. Onun kokusunu içime çekmek, saçlarımı kondurduğu öpücüklerin sarhoşu olup, ona deli gibi sarılmak istiyordum, sıcağında huzurla uyumak istiyordum. Onu o kadar özlemiştim ki…
Hıçkırıklarım beklemeden göz yaşlarıma eşlik ederken, oturduğum şöminenin karşısında ki camdan gördüğüm gök gürültüsüyle birlikte aniden bastıran yağmur da benim derdimle demleniyor gibiydi.
O sırada elindeki porselen kupalarla her şeyden habersiz odaya giren Balım neşeyle bana seslendi.
‘’Mis gibi sıcak çikolata yaptım…’’ dediğinde bakışlarımı ona çevirdiğimde, hızlıca elinde ki kupaları sehpanın üzerine bırakıp yanıma geldi.
‘’Harap ettin kendini… Ne olur yapma böyle. Bak ben Kerim Bey’in öyle bir şey yapmayacağına eminim. Bu işte başka bir iş var.’’
‘’Onunla sevişip, sevişmediğini bile hatırlamıyor…’’ dediğimde sesim çaresizdi.
Söylediğim cümleye karşılık olarak içli bir nefes bıraktı. İşte tıkandığımız tek nokta buydu. Bu belirsizlik elimizi, kolumuzu bağlıyordu.
‘’Beklemekten başka çaremiz yok. Ama iyi düşün ki, iyi olsun Feride.’’
‘’Elimde değil, sanki biri eline bir bıçak almış sürekli kalbimin içini oyuyor. Dayanamıyorum…’’ dedim yüzümü avuçlarımın içine alıp hıçkırıklarım da boğulurken, bana sarıldı.
‘’Allah’ın cezası kadın…’’ diye öfkeyle solurken, bu sefer saçlarımı okşayıp beni teselli etmeye çalışıyordu.
‘’Yanımda olduğun için teşekkür ederim Balım. Benim hiç kız arkadaşım olmadı… En yakın arkadaşım Kerim ve Barbaros’tu hep… Ama bir kız arkadaş başka oluyormuş.’’ dediğimde kendimi toparlamaya çalışıp, elimle göz yaşlarımı sildim.
‘’Biz artık iki yakın dostuz. Geç oldu ama güç olmadı bak.’’ derken gülümsedi. ‘’Ayrıca teşekkür etmene gerek yok, ben o haldeyken sen bana yardım ettin. Ben abimlerden kurtulup, rahatça okula gidip geliyorsam senin payın çok büyük. Siz, hepiniz benim hayatımı kurtardınız, ömrüm boyunca size minnettar olacağım.’’
Eline uzandığımda gülümsedim.
‘’Kim olsa aynısı yapardı.’’
Başını iki yana salladı.
‘’Yapmazdı, bana ne der geçerdi.’’ dediğinde yanımdan kalkıp, sehpanın üzerinde ki sıcak çikolataları alıp yeniden karşıma oturdu.
‘’Hadi soğumadan içelim şunları.’’
Yudumladığımız sıcak çikolatalarla beraber yağan yağmuru izlerken, gün çoktan batmıştı. Yanan lambaların aydınlattığı bahçenin kapısı bir anda gürültüyle açılmaya başladığında gözlerimi tam da oraya dikmiştim. İçeriye giren görkemli siyah arabayla plakadan Kerim’in geldiğini anladım. Kalbim deli gibi çarparken, panikle ayaklandım.
‘’Ne oldu?’’ diyen Balım da benimle beraber ayaklanmıştı, porselen kupayı eline tutuşturdum.
‘’Kerim geldi.’’ derken elimle yüzümü yelledim. ‘’Konuşmak istemiyorum. Kapıyı sen açar mısın? Uyuyor de.’’
‘’Feride, ondan ne kadar kaçarsan kaç adam sana aşık. Bir yolunu bulur yine çıkar karşına. Bence git konuş. Hem belki bir gelişme vardır.’’ dediğinde koluma dokunup beni cesaretlendirmeye çalışıyordu.
‘’O bir bakışıyla bile kalbimdeki kıvılcımı ateşe çevirir. Ona yenilmekten korkuyorum.’’
‘’Çünkü aşıksın, bu çok normal. Sen bu adamı yıllardır tanıyorsun, kalbinin sesini dinle. O sana doğruyu söylecektir.’’ dedi gülümseyerek. Başını ‘hadi’ der gibi kapıya doğru çevrince adımlarımı kapıya yönelttim. Yağan yağmuru hatırlayan arkadaşım, fortmantodan çıkarttığı ceketini omuzlarıma yerleştirdiğinde rotasını şaşıran kalbimle elim kapı koluna uzandı. Kendime o kadar kızıyordum ki… Canımı bu kadar yakmış olmasına rağmen onu görecek olmak beni hala deli gibi heyecanlandırıyordu.
Kapıyı açar açmaz yağmurdan hafif ıslanan saçları ve kollarını saran beyaz gömleğiyle zile uzandığını gördüm. Suçlu bakışlarını bana çevirdiğinde midemde ki sıcaklık kalbime durmadan komut veriyordu.
‘’Feride’m…’’ dediğinde sesi yorgun kısık ve özlem doluydu. Bir an için gözlerimi kapattığımda gözlerim çoktan bana ihanet edip, alev gibi yanmaya başlamıştı. ‘’Seni çok özledim… Dayanamadım, geldim.’’
Sarılmak için bana doğru uzanınca kendimi geri çekip evin kapısını kapattığımda artık dışarıdaydık. Ona karşılık vermemek o kadar zordu ki… Ona sarılmak, kokusunu içime çekmek istiyordum ama tam tersini yapıyordum. Çünkü ona çok öfkeliydim, hayal kırıklığıyla boğuşuyordum.
Kollarımı göğsümde birleştirirken, bakışlarımı yere çevirdim. Gözlerine bakarsam yenileceğimi o kadar iyi biliyordum ki…
‘’Buraya gelmiş olman bir şeyi değiştirmeyecek Kerim.’’
‘’Biliyorum.’’ derken, gücü tükenmiş gibi nefes bıraktı. Gözümün ucuyla ona baktığımda o da bakışlarını yere çevirmişti.
‘’Biliyorum ama sensiz yapamıyorum. Uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum, kızımla ilgilenemiyorum… Sana ihtiyacım var.’’
‘’Bunu bize yapan sensin.’’ dediğimde artık bakışlarımı onun yüzüne çevirmiştim ama ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum adeta.
Bakışlarını yerden kaldırıp, gözlerime diktiğinde bana doğru bir adım atıp, dokunmak adına elini uzattı ama aklına gelen şeyle eli bir süre hava da kaldı daha sonra elini indirdi.
‘’Tamam yine kız, bağır, çağır, yüzüme bakma ama evimize dön sevgilim. En azından evde ki varlığınla avunayım.’’
Söylediği her kelime sinir kat sayımı arşa çıkarırken, öfkeyle bağırmaya başladım.
‘’Sen bize ne yaptığının farkındasın değil mi? O kadını hayatımıza sokmasaydın, bunların hiçbirini yaşamayacaktık biz…’’ derken gözlerimi kapadım. Bir cevap gelmeyince titreyen sesimle devam ettim. ‘’Kerim senin o kadına dokunmuş olma ihtimalin bile beni ne hale getirdi bak… Ya doğru söylüyorsa? Ben ne yapacağım o zaman? Dün geceden beri etimi kesiyorlar sanki, kalbimde ki yangını sorma bile…’’ Gücümün bittiğini hissettiğim an dizlerimin üzerine çöktüm ve ağlamamak için direndiğim o savaşa yenildim.
Benimle birlikte dizlerinin üzerine çöktüğünde yüzümü saran ellerime uzandı.
‘’Özür dilerim Feride’m… Sana yaşattığım her şey için özür dilerim. Haklısın, çok haklısın… Ama gidemiyorum, bırakamıyorum seni ne yapayım… Senden ayrı yapamıyorum, nefesim daralıyor boğuluyorum…’’ dediğinde kafamı iki yana salladım tuttuğu ellerimi çekip göğsüne vurmaya başladım.
‘’Her şeyi mahvettin… Mahvettin! Senden nefret ediyorum!’’
‘’Sana çok aşığım…’’ dedi karşılık olarak. Kalbim bu söylediğine sevinirken bir yandan kan ağlıyordu. ‘’Her şeyi telafi edeceğim… Söz veriyorum.’’
‘’Git buradan!’’ dedim sesim zar zor çıkıyordu artık.
‘’Feride’m…’’
‘’Git dedim!’’
Ayaklanıp arkamı döndüm, kapıya tıklattım. Beklemeden açılan kapıyla birlikte içeriye girdiğimde kapattığım kapının dibine çöküp, göz yaşım kuruyuncaya dek ağlamaya başlamıştım. Bu hikayenin sonunda umarım aydınlığa çıkardık, başka türlüsünü düşünmek dahi istemiyordum.
EVET! İŞTE BÖLÜM SONUNA GELDİK. KERİM'E SÖVÜP, ŞAHİN'E AYILIP BAYILMAK SERBEST. 😁 ETEĞİNİZDE Kİ TAŞLARI DÖKÜN VALLA BEN ARKANIZDAYIM. 😁 SİZCE HANDE DOĞRUYU MU SÖYLÜYOR? YOKSA BİR OYUN İÇİNDE Mİ?🤔
SİZ FERİDE'NİN YERİNDE OLSANIZ NE YAPARDINIZ? YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. HAFTAYA GÖRÜŞMEK ÜZERE... SEVGİLER! 💘
|
0% |