Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@selcanykazdal

Merhaba arkadaşlar... Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Biz bu hafta başı ciddi bir korku yaşadık. Çok sevdiğimiz bir dostumuz talihsiz bir kaza sonucu yoğun bakımdaydı. Neyse ki dün güzel haberi aldık. Hayati riski atlattı. Anca kendime gelebiliyorum. Elimde stoklu 3 bölüm kaldı, o yüzden harıl harıl yazmaya ve stoklu gitmeye gayret gösteriyorum, diğer türlü beni çok zorluyor.

Bu arada belki de daha tanışmadık. 27 yaşında, evli ve bir çocuk annesiyim. Oğlum 1,5 yaşında ve bilenler bilir bu yaşlar biraz zor yaşlar. Beni oldukça yoruyor.😁 Bir de çalışıyorum. O yüzden stoklu gitmek beni rahatlatıyor çünkü ya ofiste bulduğum boşlukta yazabiliyorum ya da akşamları oğlum uyuduğunda. 😁

 

Neyse fazla uzatmayayım, 6.bölümde sizlerleyim... Keyifli okumalar...

 

6.bölüm

 

 

Hiç bir cevap beklemeden çıktığım o odadan kendi odama geçtiğimde hıçkıra hıçkıra ağladım… Onun beni görmesi, sevmesi için neleri vermezdim ki. Kerim benim için, hiç eskimeyen bir kitap gibiydi okumaktan asla bıkmıyordum… Ne olacağını bildiğim halde sonunu hep farklı hayal ediyor ve buna bir aptal gibi inanıyordum. Bazen onu hiç tanımasam nasıl olurdu diye düşünüyordum ama onsuzluğu düşünmek kalbime peş peşe hançer saplamak gibiydi. Yani ne onunla, ne onsuz…

 

Kafam cadı kazanı gibi kaynarken, ıslak gözlerimi tek hamle de hırsla silip üzerimi değiştirmek için giyinme odasına girdiğimde, beyaz kolsuz bluzumu ve kot şortumu çıkarıp hızlıca üzerime geçirdim. Öyle ya da böyle bu adam benim kalbimin batmayan güneşiydi… Belki o bunu hiç bir zaman bilmeyecekti ama olsun. Zaten ne yaparsam yapayım sevmekten vazgeçemiyordum ki… Bu konuda da sınıfta kalmıştım işte. Odada ki banyo da yüzümü yıkayıp biraz kapatıcıyla göz çevremin kızarıklığını kapatıp çok beklemeden aşağıya indim.

 

Salonda ki herkesin sofraya oturmak için beni beklediğini görünce biraz mahçup oldum tabi…

 

‘’Keşke başlasaydınız…’’ dediğimde mahcubiyetimin yüzümden okunduğuna emindim. Barbaros masaya geçerken elini omzuma attığında beni yanıtladı.

 

‘’He tabi… Sonra bana neden sarma bırakmadınız diye hepimizi falakaya yatırırdın.’’ Deyince gülmeye başladım. Gözlerim ister istemez Kerim’i bulduğunda onun da güldüğünü görünce asfalyalarım attı. Yani bu adama o kadar laf ediyordum, hiç mi düşünmüyordu? Hiç mi sorgulamıyordu? Barbaros’a gamsız diyordu ama kendisi gamsızlıkta, en önde bayrak tutuyordu.

 

Sofraya oturduğumuzda bir kendim yiyor, bir Cemre’ye yediriyordum. Gözlerinin içi gülüyordu güzel kızımın… Ona bunu yaşattığım için yeniden kendime kızdım.

 

‘’Doydum ben Feride’m.’’

 

‘’Aşkım iki kaşık kaldı ama…’’ dediğimde Kerim’in bakışlarını fark ettim, peşinden hemen müdahale etti.

 

‘’Tabağını bitirirsen bir tane çikolata yiyebilirsin.’’

 

‘’Hayır Kerim… Yemek yediği için onu ödüllendirmemiz doğru bir hareket değil.’’ Dedim gözlerimi belerterek. Böyle bir tavır sergilerse, Cemre her yaptığı eylemde yeni bir beklenti içinde olacaktı.

 

‘’Tamam. Ben karışmıyorum.’’ Diyen Kerim, mesajımı gayet net bir biçimde aldığını suçlu bir ifadeyle ellerini havaya kaldırarak gösterdi. Onun bu hareketine sırıttım, sanki az önce salya sümük ağlayan ben değilmişim gibi.

 

‘’Oho… Siz iyice karı-koca gibi oldunuz be!’’ Dedi Barbaros. Kafamı deyimi yerindeyse ışık hızında ona çevirdiğimde, yaptığı densizliği fark etse de artık çok geçti.

 

Aslında ona kızsam da Kerim’e hamle yapmak için bir yol açılmıştı. Tepkisini çok merak ediyordum, sessizce tabağı çatalla eşelemeye başlarken, gözümü tabağa dikmiştim.

 

‘’Biz onun anne ve babasıyız olacak o kadar.’’

 

Verdiği cevap bütün bedenimde soğuk duş etkisi yarattı… Kalp atışlarım yine rotasını şaşırmış, dalgada sağa sola yalpalayan bir gemi gibi savruluyordu. Böyle düşündüğünü bilmiyordum… Cemre’yi bebekliğinden itibaren ben büyütmüştüm, onun biyolojik bir annesi vardı ama her ne kadar vefat eden annesine haksızlık olacağını düşünüp bunu dile getirmesem de ben de onun annesi gibi hissediyordum. Kendim doğursam ancak bu kadar severdim. Ama aynı düşünceyi Kerimden duymak, kökü çürümeye yakın olan umut filizimi yeniden hayata döndürmeye yetmişti.

 

Tam karşımda oturan Barbaros duyduklarıyla, ayağıyla ayağımı dürtünce bakışlarımı tabaktan kaldırıp ona çevirdim. Gözlerinde ki muzır ifade ve mutluluk gülümseme sebep oldu. Onu çok seviyordum.

 

‘’E tabii… Feride’den daha iyi bir anne düşünülemez. Zaten Cemre’de istemez. Değil mi amcasının prensesi?’’ Dediğinde Cemre başıyla onaylayıp, gülerek babasına döndüğünde saçlarını okşuyordum.

 

‘’Feride benim annem mi baba?’’

 

‘’Feride seni büyüten annen, seni dünyaya getiren annen maalesef bu dünyada değil güzelim.’’ Diyen Kerim uzanıp Cemre’nin minik ellerine öpücük bıraktı.

 

‘’Benim iki tane mi annem var?’’

 

‘’Evet kızım.’’ Yanıtını alan Cemre bana döndü.

 

‘’Sana anne demediğim için bana kızdın mı?’’

 

Onun bu söylediğine gülümsedim.

 

‘’Hayır tabii ki, söylemek zorunda değilsin bir tanem. Nasıl istiyorsan öyle seslen.’’ Dediğimde kafasıyla onaylayıp son kaşığını da yedi… Sandalyeden indikten sonra, onunla birlikte ellerini yıkayıp dişlerini fırçalaması için kalkacaktım ki beni eliyle durdurdu.

 

‘’Ben büyüdüm artık, dişlerimi kendim fırçalayabilirim. Resim yapacağım, odama kimse gelmesin tamam mı? Çok gizli.’’

 

Onu onaylarken, hepimizin kahkahası masayı sarıp sarmalamıştı bile.

 

‘’Büyümüşte küçülmüş ya bu cimcime.’’ Dedi Barbaros masadan kalkmadan hemen önce.

 

‘’Eee öğretmeni kim?’’ Diye yanıtlayan Kerim suyunu yudumluyordu. O an omuzlarım gururla dikleştiğinde bakışlarım Barbaros’u buldu.

 

‘’Nereye?’’

 

‘’İşim var.’’ Deyince gözlerimi devirdim.

 

‘’Ne kadar açıklayıcı bir cümle bu ya!’’

 

Bana doğru yaklaşıp yanağımdan makas alırken, üstüne bir de göz kırpıp cevap verdi.

 

‘’İnce iş.’’

 

‘’Hadım edecekler seni bir gün ama bakalım ne zaman?’’ Diye karşılık veren Kerim sırıtıyordu.

 

‘’Bana kıyamazlar dayım… Dayanılmaz bir cazibem var.’’

 

‘’Üf! Midem bulandı… Terket burayı ya!’’ Derken elimde ki kumaş peçeteyi ona fırlattığım da yakalayıp gülerek masaya bıraktı.

 

‘’Hadi kaçtım ben…’’

 

Çarpan kapı sesiyle tüm cesaretimi toplayıp, heyecandan ovuşturduğum ellerimi gün yüzüne çıkarıp kaşık ve çatalı tabağın içine bırakırken söze girdim.

 

‘’Böyle düşündüğünü bilmiyordum…’’

 

‘’Nasıl?’’ Dediğinde bilerek anlamazdan geliyordu adım gibi emindim.

 

‘’Cemre’nin annesi gibi gördüğünü işte… Karına haksızlık etmiyor musun?’’ Derken cevabını o kadar merak ediyordum ki dudaklarımı kemirmeye başlamıştım bile.

 

‘’Hayır… Eminim o da eğer bizi bir yerlerden izliyorsa…’’ dediğinde dudaklarını büktü. ‘’Sana minnettardır.’’

 

‘’Onu özlüyor musun?’’ Dedim. Artık kartları açık oynuyordum. Ben Kerim’in hayatındayken, hayatına giren biriydi ama onu hiç görmemiştim. O dönemler üniversiteyi kazanıp Muğla’ya gitmiştim. Kerim ve Barbaros sık sık yanıma geliyorlardı. Ama son sene Kerim’in gelip gitmeleri azalmıştı. Barbaros’a sorduğum da iş deyip geçiştiriyordu. Okul bitmeye yakın Kerim gelip evlendiğini söyledi pat diye. Yeliz hamileymiş. Ben o sene ilk dönem bitince dönmedim İstanbul’a. Yeliz ve Kerim’i aşık bir çift olarak görmeye hiç hazır değildim. O zamanlar yaşadığım acıyı asla unutmam. Kalbim resmen kan ağlamıştı… Elli beş kilodan kırk beşe düşmüştüm. Finallerimi verip mezuniyetimi beklerken Yeliz’in vefatını öğrendim Barbaros’tan. Her şey bir an da oluvermişti zaten. Şoktan çıkamadan apar topar döndüğümde kucağıma verilen küçük bir bebekle bambaşka bir hayata adım atmış oldum.

 

Kerim bu zamana kadar Yelizle alakalı tek kelime etmemişti. Cemre bir şey sorarsa sorularını yanıtlıyordu o kadar. Ha bir de Cemre’nin dayısı Şahin arada sırada uğruyordu ama nedenini bilmediğim bir şekilde ikisi de birbirinden nefret ediyordu. Sırf Cemre için ses çıkarmadığına emindim. Yoksa o adamı çoktan öldürmüştü bence.

 

‘’Bilmem… Hiç düşünmedim.’’ Derken peçeteyle ağzını siliyordu. Ne demek bilmiyordu? Karısını hiç mi sevmemişti bu adam?

 

‘’Nasıl bilmiyorsun Kerim? İnsan karısını özlemez mi?’’ Dediğimde şaşkınlığımı gizleyememiştim.

 

‘’Feride… Aramızda öyle sandığın gibi büyük bir aşk yoktu. Mecburi bir evlilikti. Onu seviyordum ama iyi bir arkadaş olarak.’’

 

‘’Nasıl yani? Doğru düzgün anlatsana Kerim? Sır küpüsün ya! Ağzından cımbızla laf alıyorum resmen.’’

 

Söylediğime gülerek cevap verdi.

 

‘’Biz öylesine birlikteydik, aşk yoktu işte anla. Ama bir gün hamile olduğunu ve bebeği doğurmak istediğini söyledi.’’ Dediğinde gözlerinde oluşan hüzün içimi yaktı. ‘’Ben babam var olsa da babasız büyümüş bir çocuktum Feride. On iki yaşında geldim babamın yanına… Evladı olmama rağmen, annem konsamatris olduğu için beni hep aşağıladı. Halbuki..’’ derken derin, alaylı bir iç çekti. ‘’Kendisinin ‘o kadın’ diye nitelendirdiği annemle uzun ve aşk dolu bir geçmişi varmış.’’

 

Onun söylediklerini ardından babamı hatırlayıp gülümsedim.

 

‘’Babam seni çok severdi, manevi oğlum derdi. Kendimi bildim bileli sen hep hayatımızdaydın. Seni çok merak ederdim. O gün…’’ dediğimde kalbini yeniden ateşe veren o acıyla yüzleştim. ‘’Babamın öldüğü gün, elini sımsıkı tutmuştun. Aylardır ağrından kıvranan, inleyen adam sadece seni görünce gülümsemişti.’’

 

Duyduklarına kafasını sallayıp, minnet dolu bakışlarla söze girdi.

 

‘’Kemal babam, bana öz babalık etti. Ben onu babam bildim. Babamın sağ koluydu ama babam onun sözüne çok itimat ederdi. Onun sayesinde babamın dayağından kurtulmuşluğum çoktur.’’

 

‘’Çok mu döverdi?’’ Dediğimde içim sızım sızım sızlıyordu… Gözlerimde ki hüzünü fark etmiş olacak ki, hüzünü dağıtmak ister gibi gülümsedi.

 

‘’Üzerinden yıllar geçmiş, konuşmaya değmez.’’ Dedi, ardından gözü uzaklara dalınca aklına bir şey gelmiş olacak ki buruk bir tebessüm sardı dudaklarını. ‘’Baba olacağımı bile ilk Kemal babaya söyledim. Bana, sen çok iyi bir baba olacaksın hiç korkma demişti. Elimden geleni yapıyorum işte.’’ Kafasını sağa sola salladı. ‘’Neyse kızımın babasız, sevgisiz bir ortamda büyümesini istemedim ve Yeliz’le evlendim. Zaten hayattan çok da bir beklentim yokken bir çocuğum olacağı haberini almak hayata karşı bakış açımı değiştirdi.’’ Dedi.

 

‘’İyi ki doğurmuş annesi, iyi ki yalnız bırakmamışsın onu. Cemre benim için de çok kıymetli, o olmasaydı ne yapardım bilmiyorum.’’

 

Uzun kolları iki elime uzandı ve ellerimi tuttuğun da yalnızca gözlerime bakıyordu.

 

‘’Feride’m asıl sen olmasan biz ne yapardık? Sen olduğun için biz bir aileyiz. Sakın bizi bir daha sensiz bırakma.’’

 

Kerim’in her kelimesi bedenim de bir deprem etkisi bırakmıştı. Biz kimsesi olmayan kimselerdik. Birbirimizi bulunca kenetlenmiş ve aile olmuştuk. Haklıydı. Ne kadar kaçarsam kaçayım, yolun sonu hep burasıydı.

 

‘’Ben…’’ dediğimde boğazım düğüm düğümdü. Ağlamak istemiyordum, sesimi toparlamak için biraz sessiz kaldım. Kerim bu sefer tuttuğu ellerimi okşamaya başladığında cesaretimi toplamıştım. İşte bu kadardı. Onun tek bir adımı bana dünyayı sırtlayacak gücü veriyordu. Aşk nasıl bu kadar heybetli ve korkusuzdu? Gerçi buna sadece aşk demek haksızlık olurdu bu çok büyük bir duyguydu.

 

‘’İstenmemekten korktum. Git denilmeden önce gitmek istedim. Kerim, benim yüzümden arada kalma. Yani eğer evlenmek istiyorsan. Başka bir yol buluruz. Ben zaten sizi bırakamam ki…’’

 

Derin ve düşünceli bir nefes bıraktığında, bir elini elimden çekip sakallarına uzanıp kaşıdı.

 

‘’İstenmemek ne demek… Feride’m bana bunu yapma ya! Kızım sen…’’ derken susup gözlerini sımsıkı kapattı. Açtığında cümlesine devam etmesi biraz zaman almıştı.

‘’Sen benim için nasıl bir yerdesin biliyor musun? Dünyayı yakarım ben senin için.’’

 

Dediğinde diğer elini de elimden çekmiş, sıkıntıyla kendi yüzüne kavrayıp sıvazladı.

 

‘’Bak… Normalde bu iş sessiz sakin bitecekti ama bilmediğin şeyler var. Hande, sadece bir piyon. Mahir Sancaktar varya…’’ dediğinde başımı hızla salladım. Söyleyeceklerini duymaya hazır mıydım bilmiyordum ama çok merak ettiğim kaçınılmaz bir gerçekti.

 

‘’Biz bir haber aldık… Bu orospu çocuğu, şerefsiz, pezevenk!’’ Dediğinde her kelimeyi dişlerini sıkarak söyledi. ‘’Kimsesiz sokak çocuklarını, evlat edindirme ayağına sahte belgeler hazırlatıp gemiyle yurt dışına kaçırdıktan sonra organlarını satıyormuş.’’

 

Duyduklarım bütün uzuvlarımın uyuşmasına sebep oldu. Bir insan nasıl bu kadar kötü olabilirdi?

 

‘’Ben…’’ dediğimde boğazımı temizledim. ‘’Ben sadece ihaleden dolayı ondan nefret ediyorsun sanıyordum… Bu, bu çok ağır geldi.’’

 

‘’Zaten bir işler çevirdiğini biliyordum… Üç ay önce şirkete gelip kuru sıkı yaptı. Arkasını sağlama almış… Yersen. Yerle bir edeceğim önünü arkasını. O günahsız çocuklarının her birinin tek tek intikamanı alacağım.’’

 

‘’Nasıl öğrendin ki?’’

 

Söylediğime ukala bir gülüş attı.

 

‘’Sen beni çok hafife alıyorsun… Benim her yerde elim kolum var yavrum.’’

 

Al işte bir yavrum daha. Bu tarz hitaplardan etkilenmek kıroluksa kıroydum! Çok etkileniyordum. Bu adam her hareketi benim kalbime yeni bir pamuk tarlası ekiyordu.

 

Mum gibi eriyen suratımı toplamak için konuyu değiştirdim.

 

‘’Hande biliyor mu amcasının böyle işler yaptığını?’’

 

‘’Bilmez mi? Belgeleri o ayarlıyor…’’

 

‘’Çocuk düşmanı, sevimsiz… Şeytanın komşusu diye boşuna demiyordum işte hissetmişim bak…’’ Son söylediğim cümleyi fark edip, panikle elimi ağzıma götürdüm.

 

‘’Ne?’’ Derken eğlendiği belli bir tonda gülerek bana doğru eğildi.

 

‘’Ne ne?’’ Dediğimde sanki o lafı ben söylememişim gibi davranıyordum. Bravo Feride! Oscarlık performans!

 

‘’Sen Hande’ye lakap mı taktın?’’

 

‘’Ne oldu zoruna mı gitti?’’ Derken üste çıkmaya çalışıyordum ki bence başarmamam için tek sebep yoktu.

 

Eliyle uzanıp yanağımı okşamaya başladı… O an farkında olmadan gözlerimi kapattım, bu anın hayalini kurmuştum daha önce… Ama hayalimde ben de onun sakallarına dokunuyordum ve Kerim bana aşıktı tabii… Şimdi ki şartlar farklı olsa da hayalimdekinden daha da güzel hissettiriyordu. Dokunduğu her yeri iyileştirirdi bu adam. Kalbime dokununca beni de iyileştireceğini bilseydi… O da sever miydi beni?

 

‘’Zoruma gitmedi ama senin böyle kıskanman çok hoşuma gitti.’’ Dediğinde duyduğum cümle gözlerimi hızla açmama sebep oldu. Bu da ne demekti şimdi?

 

‘’Hah!’’ Çıktı ağzımdan. ‘’Ne alaka? Niye kıskanacakmışım Kerim ya? Sevgilim değilsin kocam değilsin… Çok saçma laf ettin yani.’’

 

‘’Ben senin her şeyinim… Sevgiliymiş, kocaymış bunlar boş laf.’’ Dediğinde sinirlendiği fark ettim… Yine boynunda ki damar atıyordu, gözlerim oraya takılı kaldığında bir anda ayaklandı… İşaret parmağını bana doğru salladığında sesi oldukça öfkeli çıkıyordu.

 

‘’Bak ikidir bu koca muhabbeti var… Sen iyice meraklandın böyle şeylere. Canımı çok sıkıyorsun haberin olsun Feride Hanım!’’

 

Söyledikleri kafamdan aşağıya kaynar su dökülüyormuş hissi uyandırmıştı. O kadar tepem atmıştı ki onun peşinden ben de ayaklandım.

 

‘’Ne oldu? Ne zoruna gidiyor. Canın istediği kadar sıkılabilir… Benim canımı sıktıklarına sayarsın Kerim bey!’’ Dediğimde peşinden giderken adımlarına yetişmek için koşarken, aynı zamanda bağırıyordum. O an geriye döneceğini düşünmediğim için koşar adım gidiyordum tabii. Bir anda arkasını dönünce bedenlerimiz birbirine çarptı. Çarpmanın etkisiyle sendeleyince Kerim kollarımdan yakalayıp beni olduğum yere sabitlediğinde kafasını yüzüme doğru eğdi.

 

‘’Ateşle oynuyorsun, yapma!’’ Dedi tane tane.

 

Bende yürek yemiş olmalıyım ki hiç olmayacak o lafı ettim.

 

‘’Ateşin kendisi benim…’’

 

Söylediğim cümleyle beraber kafasını yukarıya kaldırıp derin bir nefes çektikten hemen sonra bana döndü yeniden.

 

‘’Öylesin… Ama ben söz verdim.’’ Dediğinde ellerini kollarımdan çektiği gibi hızlı adımlarla merdivenlere yönelip gözden kayboldu.

 

Ne olmuştu şimdi? Ne yaşamıştık az önce? Kime, neyin sözünü vermişti? Delirecektim gerçekten. Ev sırlar evine dönmüştü iyice… Nereden tutsan elinde kalıyordu. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken bende odama doğru yol almıştım bile.

 

*

‘’Çiroz… Uyan uyan… Sen uyurken dayımı götürüyorlar yeminle!’’

 

Duyduğum o boğuk sesin Barbaros’a ait olduğunu anladığımda gözlerimi aralamaya çalışıyordum ama o kadar uykum vardı ki bunu yapmak çok zordu.

 

‘’Ne diyorsun ya? Saat kaç?’’ Dediğimde gözlerimi tamamen açmıştım. Baygın gözlerimi komidinin üzerinde ki telefona çevirdiğimde elime alıp saate baktım, dokuza geliyordu.

 

‘’Hande geldi…’’ dedi ortalığı karıştırmak isteyen yengeler gibi mimikler yapıyordu bir de ya!

 

‘’Bir de elini beline koy istersen Barbaros…’’ derken sırıtıyordum.

 

Söylediğime kahkaha atıp üzerimdeki pikeyi çekti hızla.

 

‘’Cemre’yi pedagog’a götürecekmiş.’’

 

Duyduklarımı hazmetmem biraz zaman almıştı ama bu kadın artık sınırları iyice zorluyordu, aniden öfkeyle ayaklandım. Bu hareketim kısa süre başımın dönmesine sebep olduğunda, adeta dişlerimin arasından tısladım.

 

‘’Neden götürecekmiş pardon?’’

 

Bir eliyle sakalını sıvazlardan, komodinin üzerine uzanıp içi su dolu bardağı kafasına dikti.

 

‘’Söz de dayımla evlenecek ya. Cemre’yi alıştırmak için böyle bir yöntem gerekliymiş.’’

 

‘’Onun yöntemine başlarım ben! Kerim nerede?’’ Diye bağırınca Barbaros bir an irkildi.

 

‘’Kızım bir dur… Dayım traş oluyor, haberi yoktu en son. Ben buraya gelince, Hande yanına çıktıysa bilemem.’’

 

Kapıya doğru hırslı bir şekilde yürürken, boy aynasında kendimi görünce iyice yukarıya çıkmış şortumu çekiştirip, dağılan saçlarımı ellerimle düzeltmeye çalıştıktan sonra koştur koştur Kerim’in odasına girdim.

 

‘’Kerim!’’ Diye seslenirken, o anlık öfkeyle banyonun kapısını açtığımda görmek istediğim manzara tabii ki bu değildi. Şeytanın komşusu Hande, traş makinesiyle Kerim’in sakallarını kısaltıyordu. Kerim bey ise halinden memnun sırıtıyordu bir de! Allah’ım kafayı yedirteceklerdi bana bunlar!

 

Beni görünce Kerim ateşe değmiş gibi kendini geri çekerken, Hande baygın bakışlarla, elinde ki traş makinesini bırakıp bana döndü.

 

‘’Günaydın Feride… Demek döndün.’’

 

‘’Evet canım döndüm. Gitmeye de niyetim yok artık.’’ Dedikten hemen sonra bakışlarımı Kerim’e çevirdim. ‘’Konuşabilir miyiz? Derken ona öldürücü bakışlar attığımın elbette ki farkındaydım. Hande kendini duvara yaslayıp, kollarını göğsünde kavuşturunca gözümün ucuyla ona bakıp devam ettim. ‘’Yalnız.’’

 

‘’Hande bize müsaade et.’’

 

‘’Ben yabancı mıyım canım, müstakbel eşinim. Benden saklayacağın bir şey olduğunu sanmıyorum.’’ Dediğinde sesinden adeta kibir akıyordu. Derin bir nefes çekip, öfkemi körükleyen Hande’yi görmezden gelmeye karar verdim ve bakışlarımı Kerim’den ayırmadım.

 

O da bakışlarını benden ayırmadan Hande’ye cevabını verdi. Bu hareketi inanılmaz hoşuma gitmişti ama az önce ki görüntü öfkemin körelmesine asla müsaade etmiyordu.

 

‘’Feride yalnız konuşmak istiyor Hande. Sen aşağıda bekle.’’

 

Kerim’in cümlesinin hemen ardından bozulduğunu belli edercesine ayaklarını yere vura vura odadan çıktı.

 

Bu sefer ben kollarımı göğsümde kavuşturduğumda, saçımdan aşağıya kayan perçemimim gözümün önüne düşünce, üfleyerek gözümün önünden çekmeye çalışıyordum ki Kerim perçemi güzelce kulağımın arkasına yerleştirdi. Yaptığı bu basit hareket bütün bedenimin adeta kutuplardaymışım gibi üşümesine sebep olmuştu.

 

‘’Seni dinliyorum sinir küpü?’’ Derken eğlendiğini belli edercesine dudağının tek tarafı yukarıya doğru kıvrıldı.

 

‘’Benimle dalga geçme! Sana çok sinirliyim…’’

 

Her anlamda…

 

‘’Hande’den dolayı mı?’’ Derken sesi kendinden emin çıkmıştı.

 

Evet. Ne hakla sana dokunabiliyor o şırfıntı!

 

‘’Evet. Hande neye dayanarak Cemre’yi pedagog’a götürüyor?’’

 

‘’Ne pedagog’u?’’ Dediğinde kaşları çatıldı, o an bilmediğini anlayınca söze girdim.

 

‘’Barbaros’a öyle söylemiş. Sana söylemedi mi? Hayret!’’ Dedim peşinden hızla bir soluk alıp, devam ettim. ‘’Bak Kerim! Onu ben doğurmasam da o benim kızım. Böyle bir şeye asla müsaade etmiyorum. Sen de sözde piyon diyorsun ama hala hayatında ve yakınında tutuyorsun bu kadını! Belli ki karşı koyamıyorsun.’’ Öfkeyle saçlarımı ellerimle geriye doğru ittim. ‘’Evlenmek istiyorsan evlen ama Cemre üzerinde gram hak iddia edemez. Eğer böyle annecilik oynamaya devam ederse hepiniz karşınızda daha önce hiç görmediğiniz bir Feride görürsünüz!’’

 

‘’Bitti mi?’’ Derken gözlerini gözlerime dikmiş, anlamını çözemediğim bir bakış atıyordu.

 

Onun cümlesinin ardından öfkeyle, ‘’Bırak Allah aşkına ya!’’ Dedim ve gitmeye yeltenirken kolumu tuttu.

 

‘’Bu zamana kadar Cemre’yle alakalı hangi kararı sana danışmadan aldım ben?’’

 

Söylediği doğruydu. Cemre’yle alakalı her kararı birlikte alıyorduk ama Hande’nin böyle annecilik oynamasına izin vermesi sinirlenmem için çok da yeterli bir sebepti bence.

 

‘’Hande bu hakkı kendinde nasıl buluyor peki?’’

 

‘’Haberim yoktu.’’ Dediğinde bana biraz daha yaklaştı, bakışlarımı kaçırdığımda gülümseyip yeniden söze girdi. ‘’Merak etme, bunun hesabını soracağım.’’

 

‘’İyi olur…’’ derken hala yüzüne bakmıyordum ama böyle de verdiği her nefes boynuma vuruyordu… Kalbim patlayacak raddeye gelmişti.

 

‘’Bu arada…’’ dedi. ‘’Karşı koyamadığım doğru.’’

 

Göğsüme oturan yumru, yanan gözlerimi kapatmama neden oldu.

 

‘’Ama Hande’ye değil.’’ Dedikten hemen sonra giyinme odasına gidip, üzerine bir tişört geçirdikten sonra odadan çıkıp beni düşüncelerimle baş başa bıraktı.

 

Bu Kerim akıllanmayacaktı. Piyon falan diyordu ama galiba bu gidişle Hande’yle evlenecekti… Peki ya ben ne yapacaktım? Cümlenin ağırlığı bütün bedenime çökmüştü. Küçücük bedenim, bu koca aşkı taşıyamıyordu. Kalbimde bir kamburdu ve tedaviside yoktu.

 

Ağır adımlarla odama geçtiğimde Barbaros çoktan aşağıya inmişti. Üzgün ve hevessiz bir biçimde elime ne geliyorsa giyip, yüzümü yıkayıp aşağıya indim.

 

Merdivenin son basamağına geldiğimde Cemre’nin bana doğru koştuğunu görüp hemen son adımıda atıp diz çöküp kollarımı açtım.

 

‘’Günaydın Feride’m.’’

 

‘’Günaydın birtanem. Benim yanıma uğramadan aşağıya inmişsin. Elbiseni kendin mi giydin?’’ Derken salık olan sarı saçlarını karıştırdım.

 

‘’Evet, bugün çok erken kalktım çünkü dayım gelmiş. Bak bana bebek bile almış.’’

 

Söyledikleri kısa bir süre duraksamama sebep oldu. Şahin gelmişti. İki senedir buralarda yoktu. Eminim Kerim şu an sinirden deliriyordu. Acilen olay yerine intikal etmem gerekiyordu.

 

‘’Bebeğin çok güzelmiş, aynı senin gibi…’’ derken saçlarına bir öpücük bıraktım. ‘’Dayınla, baban nerede güzelim?’’

 

‘’Kış bahçesindeler. Barbaros amcam ve Hande’de orada.’’

 

Hah! Buyurun cenaze namazına!

 

‘’Hadi sen odana çık, kahvaltı hazır olunca ben seni çağıracağım.’’ Dediğimde beni ikiletmeden başıyla onaylayıp hızlı adımlarla merdivenden çıkmaya başladı. ‘’Yavaş Cemre düşeceksin bak!’’ Dedikten sonra kendimi hemen kış bahçesine attım. Durum pekte hayıra alamet değildi.

 

Kerim oturduğu koltukta gözlerini Şahin’e dikmiş öfkeyle onu izliyordu. Barbaros ayakta Kerim’in yanı başında adeta tetikte beklerken Şahin ise oldukça keyifli kahvesini yudumluyor, Hande durumu çözmeye çalışır gibi gözleri ikisi arasında gelip gidiyordu ki Şahin beni fark etti ve ayaklandı.

 

‘’Feride seni göremeden gideceğim diye çok korkuyordum… Ne şanslı adamım!’’ dediğinde kollarını açmış bana doğru ilerliyordu. Onun bu tavrı Kerim’in ışık hızında ayaklanmasına neden olunca Barbaros elini beline attı. Ne yapacağımı bilemez bir halde olduğum yerde dururken onun sarılma isteğini savurmak adına elimi uzattım.

 

‘’Merhaba Şahin Bey, hoş geldiniz.’’

 

Bu hamlem onu güldürmüştü, beklemeden cevap verdi.

 

‘’Çok hoş buldum. Seni görünce gözüm gönlüm açıldı.’’

 

‘’Teşekkür ederim.’’ Derken sahte bir gülümsemeyle iltifatını savurdum.

 

Bir elini cebine attığında beni baştan aşağıya süzdü. Bakışları beni rahatsız etse de Kerim’i harekete geçirmemek adına sessiz kalmayı tercih ettim aksi burada üçüncü dünya savaşını fitillemek demekti.

 

‘’Diyorum ki sen, ben, Cemre bugün bir dışarı çıkalım. Hem dolaşırız, hem de ben özlem gidermiş olurum.’’ Dediğinde Kerim’in derin derin soluk sesini duyunca kıyametin bugün kopacağını anladım.

 

‘’Şahin sana neden Aynasız lakabı takmışlardı hatırlıyor musun?’’ Dedi sakallarını kaşırken sinirden güldüğünü anlamıştım. ‘’Hayatın boyunca böyle pervasız ve yüzsüz bir adam olduğun için.’’

 

Şahin’in kararan gözleri öfkelendiğinin belirtisiydi ama sakince kafasını Kerim’e çevirdi.

 

‘’Kerimoğlu ben bu tuzağa düşmem.’’

 

‘’Tüh düşmeni çok istemiştim ama kısmet tabi…’’ dediğinde alayla gülümsedi. ‘’Feride sen Cemre’nin yanına çık. Biz de Şahini uğurlayıp hemen geliyoruz.’’

 

‘’Yok ben bir yere gitmiyorum Kerimoğlu. Kahvaltıya da kalacağım. Sonra da Feride ve Cemreyle dışarı çıkacağız.’’ derken bakışlarını benim üzerime çevirmişti. Korkuyla gözlerimi kapattım yüzümü buruşturdum çünkü Kerim adeta kükreyerek Şahin’in yakasına yapışmıştı bile.

 

‘’Lan göt lalesi sen Türkçe anlamıyorsun herhalde. Siktir ol git buradan!’’

 

‘’Kerimoğlu seni sinirlendiren tam olarak ne? Yeğenimi görmeye gelmiş olmam mı yoksa Ferideyle dışarı çıkacak olmamız mı?’’ Diyen Şahin’in cevabını bu sefer Barbaros verdi.

 

‘’Göt olman!’’

 

Bakışlarım istemsizce Hande’ye bulduğunda gözlerini kısmış durum analizi yapıyor gibiydi. Bir elimle Kerim’in koluna dokundum.

 

‘’Kerim yapma… Cemre dayısını çok özlemiş bırak vakit geçirsinler.’’

 

Cümlemin ardından Barbaros’a gözlerimi belerterek ortamı yumuşatması için uyarıda bulundum ama nafile omuzlarını silkeleyip bakışlarını yeniden Şahin’in üzerine dikti.

 

‘’Hayatım bu kadar gerilmeye ne gerek var? Belliki Şahin Bey, Feride’yle ilgileniyor. Feride de ölene dek bu evde kalacak değil ya elbette bir gün evlenip, hayatını kuracak. Bu kadar abicilik yeter bence…’’ derken son cümledeki uyarıyı ben bile anlamıştım. Rahatsız olmuştu hanımefendi… Şu kadın bir gün elimde kalacak ama bakalım ne zaman?

 

Hande’nin cümlesinin ardından Kerim, Şahin’in yakasını bırakıp öfkeyle kış bahçesinden çıkarken, arkasına bakmadan seslendi.

 

‘’Feride! Peşimden gel!’’

 

Önce Hande’ye bakıp göz devirdikten sonra Barbaros’a döndüğümde bir şey söylemeden beni onaylayınca ne demek istediğimi anladığını bilmenin rahatlığıyla hızla Kerim’in peşinden gittim.

 

Çalışma odasına girdiğinde, volta atmaya başlamıştı bile. Onun bu öfkesini tanıyordum ama sebebini bilmiyordum. Galiba hiç bir zaman bilemeyecektim. Müdür odasında azar sırası bekleyen öğrenci gibi ben de sıramı bekliyordum.

 

‘’O şerefsizle hiç bir yere gitmeyeceksin!’’ Dediğinde sessiz kaldım, ateş gibi yanan bakışları bana döndüğünde volta atmayı bırakmış bedenini tamamen bana çevirmişti. ‘’Duydun mu?’’

 

‘’Duydum Kerim abiciğim!’’ Dedim Hande’nin söylediklerine atıfta bulunarak.

 

‘’Ne abisi ulan? Siz beni komple delirteceksiniz!’’

 

Söylediğine karşılık ona doğru bir adım atıp çatık kaşlarımla söze girdim.

 

‘’Ne oldu? Hande söylerken hiç itiraz etmiyorsun ama!’’

 

Kafasını yukarıya doğru kaldırıp derin bir nefes bıraktığında adem elması yutkunmasıyla birlikte hareketlendi.

 

‘’Ya sabır!’’

 

‘’Sana binlik tesbih alayım bol bol sabır çek… Bu kafayla seni ancak o keser!’’

 

‘’Bak ya! Laflara bak ya! Feride ben seni korumaya çalışıyorum niye zıtlaşıyorsun sen benimle kızım?!’’

 

‘’Ben kendimi korurum sen dert etme!’’

 

‘’Bok korursun!’’ Dedi öfkeyle.

 

‘’Terbiyesiz!’’ Dediğimde bütün öfkesi kuş olup uçtu adeta. Cümlem biter bitmez sağlam bir kahkaha patlatmıştı.

 

‘’Bir de dalga geçiyorsun utanmadan!’’ Diye ekledim artık daha çok öfkeliydim.

 

‘’Feride bir kere ya, bak bir kere sorgusuz sualsiz tamam de!’’

 

‘’Ciddiye alıp hiç bir şey anlatma, ben de koyun gibi sen istedin diye her istediğine tamam diyeyim öyle mi?’’

 

‘’Demek ki bilmemen gerekiyor anasını satayım!’’

 

‘’Ben bugün Şahinle dışarı çıkacağım Kerim.’’ Dediğimde aslında tepkisini ölçmek istiyordum hatta bu yüzden özellikle her kelimeyi tane tane bastırarak söyledim.

 

‘’İyi git.’’ Demesini beklemiyordum tabii… Boğazıma oturan yumru yutkunmama sebep olduğunda ağrıyan kalbimle odadan çıkmıştım bile.

 

Çuvaldızı kendime de batırdım. Evet ben de inadına damarına basıyordum ama hepsi anlatması içindi. Peki o ne yapmıştı? Beni elleriyle Şahin’e göndermişti. Tamam elleriyle değil belki ama pes etmişti işte.

 

Of! Ben ne istiyordum gerçekten? En yakın zamanda bir terapiye başlamam gerekiyordu sanırım.

 

 

Cemre’nin odasına uğrayıp onunla beraber aşağıya indiğimde kahvaltı masası hazırdı. Kerim çoktan baş köşeye yerleşmiş Hande Hanım ise hemen yanına kuruluvermişti. Barbaros, tam da Kerim’in karşına oturmuş hemen yanında Şahin vardı. Cemre’yi babasının diğer yanına oturtup ben de onun yanına geçtim.

 

Kısa süren sessizliğin ardından Kerim, ‘’Afiyet olsun.’’ Dediğinde herkes kahvaltıya başlamıştı bile. Bakışlarımı çaktırmamaya çalışarak ona çevirdiğimde suratı asıktı. Onu öyle görünce üzerine çok gittiğimi düşünüp vicdan azabı çekmek üzereydim ki Hande bir elini Kerim’in elinin üzerine koyduğunda o an öfkeyle önüme döndüm.

 

‘’Düğün için davetiyeleri bugün getirecekler hayatım. Asistanını aradım bugün önemli bir toplantın yokmuş o yüzden ben de buranın adresini verdim, beraber seçeriz.’’ Dediğinde Kerim başıyla onayladı. Bugün bu evde olmamak en iyisiydi. Onların düğünleri için davetiye seçmelerini izleyecek kadar cesur değildim. Beyefendi nişanı atacağını söylemişti ama şimdi davetiye seçecekti. Resmen eve döneyim diye bana yem atmıştı ben de sazan balığı olarak hemen oltaya gelmiştim.

 

‘’Ama davetiyeler gelene kadar Cemre’yi pedegog’a götürüp getireceğim aşkım.’’ Dediğinde hırsla çatal ve bıçağı tabağın içine bırakıp Kerim’e döndüm. Tabağında ki peyniri keserken, keskin bir bakışla Hande’ye döndü.

 

‘’Bana sormadan kendi kendine nasıl karar alabiliyorsun Hande?’’ Dedi Kerim hepimiz pür dikkat onları izliyorduk şimdi.

 

‘’Ben evlenmeden önce onun da sürece daha kolay adapte olabilmesi için…’’ diyen Hande’nin lafını bıçak gibi kesti.

 

‘’Bir daha bana sormadan, kızımla alakalı hiçbir karar alma Hande!’’ Dedi ve bakışlarını tekrar tabağına çevirdi.

 

Şahin konuşmanın bitmesinin ardından, hemen ayaklanıp bakışlarını önce bana sonra Cemre’ye çevirdi.

 

‘’Eee Feride kalkalım mı biz? Cemre hadi dayıcım gidiyoruz.’’

 

Cemre ağzındaki yumurtayı telaşlı bir şekilde çiğnemeye başladığında onun bu hareketi kıkırdamama sebep oldu. Aynı anda Kerim’in öfkeli bakışlarıyla karşılaştım.

 

‘’Geç kalmayın…’’

 

‘’Merak etme Kerimoğlu… İkisi de bana emanet.’’ Diyen Şahin’e öldürücü bir bakış atmayı da ihmal etmedi.

 

Barbaros, ’’Bende geliyorum!’’ Diye ayaklandı ama Kerim’in cevabıyla şoka uğramıştı, tabi ben de.

 

‘’Sen kal, bana lazımsın.’’

 

‘’Ama dayım…’’

 

‘’Kal dedim.’’

 

‘’Tamam bizim çocuklardan birine söyleyeyim o zaman.’’

 

‘’Yok artık!’’ Dedi Şahin.

 

Kerim gayet sakin bir şekilde, cevap verdi.

 

‘’Gerek yok.’’

 

Söyledikleri neden canımı yakıyordu? Böyle olmasını ben istememiş miydim? Neden ortalığı yakıp, yıkıp beni göndermemesini istiyordum?

 

‘’Hadi Cemre, ellerimizi yıkayalım da çıkalım bir an önce. Dayını daha fazla bekletmeyelim.’’ Dediğimde Cemre’nin elinden tutup lavaboya götürdüğüm de hızlıca elllerimi yıkadık. Antreden çantamı aldığım Şahin bir eli cebinde kapıyı açmış bizi bekliyordu ona keyifsiz bir gülüş attığımda evden çıkmış arabaya doğru yürüyorduk. O esnada arkaya bakmamak için kendimle verdiğim savaş o kadar büyüktü ki dayanamayıp kafamı çevirdim. İçimi yakan hayal kırıklığıyla birlikte açılan kapıyla arabaya binmiştim.

 

Ne bekliyordum ki? Arkamdan hüzünlü bakışlar atmasını mı? O Hande’siyle mutluydu. Bende safın önde gideniydim!

 

Sürekli düşünmekten odaklanamadığım yolu sessizce bitirdiğimizi fark ettiğimde Şahin çoktan arabadan inmiş Cemre’nin kemerini çözmek için arkaya geçmişti. Kapımı açan valeye teşekkür ettikten sonra oldukça gösterişli olan restorana giriş yaptık. Cemre çocuk parkı olan yeri görünce koşarak yanımızdan uzaklaşınca Şahin onun bu haline gülümseyip eliyle bana masayı gösterdi ikiletmeden oturdum ama gözüm Cemredeydi.

 

‘’Eminim kardeşim mezarında huzurla uyuyordur.’’ Dediğinde ne dediğini anlamadım. Bunu fark etmiş olacak ki devam etti. ‘’Cemre için bir anneden farksızsın. Ona çok iyi bakıyorsun.’’

 

Başımla onaylayıp, cevapladım.

 

’’Onu çok seviyorum.’’

 

‘’Bunu görmemek için kör olmak gerek.’’ Dedi gülümseyerek. Kerim’in aksine büyük kahverengi gözleri vardı, gülünce çıkan gamzesi Cemre’nin gamzelerinin kime benzediğini gün yüzüne çıkarmıştı.

 

‘’Şahin bey size bir şey sorabilir miyim?’’

 

‘’Lütfen Şahin de…’’ dediğinde gelen garsona benimde fikrimi sorup iki kahve söyledi. Başımla onayladım.

 

‘’Kerimle neden birbirinizden bu kadar nefret ediyorsunuz?’’

 

Duyduklarıyla geriye yaslanıp bakışlarını eşsiz görünen deniz manzarasına çevirdi.

 

‘’Neden merak ediyorsun? Kerim’i öldürmeyeceğim merak etme.’’ Derken alay ediyordu, o an farkında olmadan savunmaya geçtiğimde kahkaha attı.

 

‘’O biraz zor zaten.’’

 

‘’Feride…’’ dediğinde ceketinin iki yakasını çekiştirip düzelttiğinde söze girdi.

 

‘’Biz Kerim’le çok yakın iki dosttuk. Yani kardeşimle evlenmeden önce.’’

 

Ellerini birbirine kavuşturup masaya koyduğunda hiç beklemediğim bu cevap beni oldukça şaşırtmıştı. Ben neredeyse sekiz senedir Kerim’in hayatındaydım ama Şahin’i bir kere bile yanında görmemiştim.

 

‘’Nasıl yani? Ben seni hiç Kerim’in yanında görmedim.’’ Dediğim de dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı.

 

‘’O zamanlar sık seyahat ediyordum Kerim’in evine gelip keyif yapacak zamanım yoktu ama ben seni çok iyi tanıyorum.’’ Dediğinde derin bir nefes bırakıp bakışlarını cama çevirdi. ‘’Kardeş gibiydik. Babanı tanırım, çok severdim onu. Hep bahsederdi senden. Beraber çok iş yaptık.’’

 

Babamı tanımasına daha sonra ayrıca şaşıracaktım. Şu anki gündemim daha farklıydı.

 

‘’Peki aranız neden bozuldu?’’

 

‘’Bir kız kardeşim olduğunu biliyordu ama onu tanımıyordu. Zaten o da yurt dışındaydı, okulu yeni bitmiş benim yanıma gelmişti. Geldiği akşam bir gece kulubünde Kerim’le tanışmışlar…’’ dediğinde sıkıntıyla sakallarını sıvazladı. ‘’Sonrasını biliyorsun işte. Kerim kardeşimi sevmiyordu. Sırf bir bebek için evlenmeyin diye ikisinide defalarca uyardım ama beni dinlemediler. Kerim’e de hak verdiğim bazı noktalar vardı ama söz konusu kardeşimdi onun Kerim’e nasıl aşık olduğunu ve günden güne nasıl eridiğini görüyordum. Nikahlanmışlardı ama ikiside ayrı evlerde yaşıyorlardı.’’

 

Duyduklarım gözlerimin dolması için yeterliydi ağlamamak için dudaklarımı ısırmaya başlayınca bunu fark etti.

 

‘’Neyse boşver. Anlatıp seni de üzmek istemiyorum.’’

 

‘’Lütfen anlat…’’

 

Ses tonum öyle istekli çıkmıştı ki başıyla onayladı.

 

‘’Allah var Kerim kardeşime çok iyi davranıyordu ama Yeliz’e yetmiyordu. Kendi kendine kafasında kurmaya başladı peşinden anksiyete krizleri, depresyon derken…’’ dediğinde duraksayıp başını önüne eğip eliyle sıvazladı. ‘’Bundan sonrasını anlatmak istemiyorum.’’

 

Kerim’in anlatmadığı detayları şimdi Şahin’den dinliyordum.

 

‘’Anladım. Sen de bu yüzden Kerim’den nefret ediyorsun. Peki o senden neden nefret ediyor?’’

 

Masanın altından bacağını sallamaya başladı.

 

‘’Annesinin ölümünü babası planladı ve bende bunu bilmeme rağmen ona olan öfkemden dolayı canı yansın istedim ve ona söylemedim yani bir nevi ölümüne ortak oldum.’’ Diye pat diye söyleyiverdi.

 

Duyduklarımı sindirmem zaman alacak gibi görünüyordu. Annesini babası mı öldürtmüştü? Şu an Kerim’in yaşadığı travmaları düşününce ne kadar zor bir hayat yaşadığını çok daha iyi anlıyordum. Onun bu kadar çok acı çekmiş olması benim de acı çekmeme sebep oluyordu içim sızım sızım sızlarken düşündüm. Zaten güçlü, sesini çıkaran, korkusuz adamlar hep böyle dehlizli, dikenli yollardan geçiyordu maalesef her şeyin bir bedeli olmak zorundaydı. Dünyanın dengesi için iyi veya kötü süreçlerden geçmek zorundaydık.

 

‘’Ben ne diyeceğimi bilemiyorum…’’ dediğimde gözlerimi kaçırdım.

 

‘’Ben kötü bir adamım değil mi?’’ Dedi başını bunu onaylar gibi sallarken gözlerini saran hüzün bulutlarını görünce ellerimi iki yana salladım.

 

‘’Hayır, hayır lütfen. Öyle söylemedim. Sizin de…’’ dediğimde kafasını hafif yan çevirip gülümsedi, mesajını anlayıp ben de gülümsedim. ‘’Yani senin de kendine göre bir sebebin varmış ama Kerim için iki büyük darbe olmuş. Biri annesinden, diğeri dostundan. Kolay değil.’’ Derken garson kahveleri masaya nizami bir şekilde bıraktığın da ikimiz de teşekkür edip konuya döndük.

 

‘’Öyle ama benim içinde aynı durumda söz konusuydu. Bir yanda kız kardeşim diğer yanda dostum.’’

 

Cümlesini bitirince burun delikleri genişledi kuvvetli bir nefesin ardından boğazını temizleyip kahvesine uzandığında bende kahvemi yudumluyordum.

 

‘’Anlıyorum… Şimdi taşlar yerine oturdu. Senden neden bu kadar nefret ettiğini hep merak ediyordum ama Kerim böyle şeyleri anlatmayı sevmez.’’

 

Gülerek başını salladı.

 

‘’Evet o ketumdur biraz.’’

 

Ben de gülümsedim.

 

‘’Öyle demeyelim de…’’ dediğimde bardağı elimle çevirirken cümleyi yarıda bıraktım. Ellerini masaya bırakıp bana doğru eğildi.

 

‘’Ona aşıksın değil mi?’’

 

Söylediği cümle bütün bedenimin şok etkisiyle buz kesmesine sebep oldu. Ne yani bu kadar çok mu belli ediyordum? Kerim? Yoksa o da biliyor muydu? Bu düşünce tüylerimin ürpermesine neden oldu. Fark edip, görmezden gelmesi çok daha ağırdı benim için.

 

Bakışlarım, Şahin’i bulduğunda kendimi çırılçıplak hissettim. Resmen en büyük sırrım, gizli hazinem ifşa olmuştu.

 

‘’Endişelenme… Aramızda.’’ Dedi beni rahatlatmak istercesine gülümsedi.

 

‘’Ben… Ben…’’ dedim ama bir türlü cümleyi toparlayamadım.

 

‘’Feride o kadar masum, o kadar temizsin ki… Güzel olan hiç bir şeyi saklaman mümkün değil.’’

 

‘’Ben şey biz kalkalım mı artık? Cemre’nin öğlen uykusuna yatması gerekiyor.’’

 

Cümleyi bitirir bitirmez ayaklanınca o da cevaplamadan benimle birlikte ayaklandı. Hızlıca Cemre’nin yanına gidip elini tuttuğumda arkamızdan gelen Şahin’le beraber dışarı çıkmıştık.

 

Yine kafamdaki sorulara cevap ararken bu sefer o sorulara korku dolu sorularla cevap veriyordum artık içimden. Ya Kerimde farkındaysa? Ya görmezden geliyorsa? Bu çok ağırdı. İçimi sarmaşık misali saran o zehir beni günden güne öldürecekti artık.

 

‘’Geldik.’’

 

Şahin’in sesiyle gerçek dünyaya dönmeyi başarmıştım. Bakışları arka koltuğa kayınca ben de kafamı oraya çevirdim.

 

‘’Uyuyakalmış.’’ Dedim gülerek.

 

‘’Ben Cemre’yi alırım.’’ Dediğinde arabadan inmişti bile.

 

Ben de inip onun Cemre’yi arabadan almasını beklerken kafamı eve doğru çevirdiğimde pencere de Kerim’i gördüm. Ellerini kumaş pantolonunun cebine koymuş, kısık gözlerle bizi izliyordu. Bakışlarımı ondan çekip eve doğru ilerleyen Şahin’in peşinden yürüdüm, biz daha kapıya yanaşmadan açılan kapıdan Barbaros çıktı.

 

‘’Cemre’yi alayım ben.’’ Dedikten hemen sonra beklemeden Cemre’yi alıp gözden kayboldu.

 

Kapı aralıktı ben de daha fazla oyalanmadan elimi Şahin’e uzattım, hemen tuttu ve tokalaştık.

 

‘’Bugün için teşekkür ederim, görüşürüz. İyi günler.’’ Dediğimde başını sallayıp ben içeri girerken cevapladı.

 

‘’Görüşeceğiz Feride, görüşeceğiz…’’

 

Gülümseyerek kapıyı kapattığımda arkamı dönmemle yerimde sıçramam bir oldu.

 

‘’Hih! Kerim ödümü kopardın!’’

 

‘’Bakıyorum keyfin yerinde…’’ derken sesinde ki imayı anlamamak için aptal olmak gerekiyordu. Damarına basmak ister gibi sırıttım.

 

‘’Evet çok güzel vakit geçirdik. Şahin çok iyi biri.’’

 

‘’He bir de beyden Şahin’e terfi edilmiş.’’ Dediğinde gözüm yine boynundaki damara kaydı, sinirlenmişti. Oh olsun!

 

‘’Evet kendisi rica etti.’’

 

‘’İyi bu ilk ve sondu Feride bir daha yok!’’

 

Son cümlesini sert bir dille uyarı biçimde söylemişti işte bu beni inanılmaz sinir ediyordu. Benim resmen emir kipine alerjim vardı!

 

‘’Buna sen karar veremezsin!’’

 

‘’Yok ya!’’ Derken bağırdı.

 

‘’Senden korkmuyorum Kerim Kerimoğlu… İstediğin kadar bağırabilirsin…’’ derken salona geçmiştim bile. ‘’Seçtiniz mi müstakbel karınla davetiyelerinizi?’’

 

‘’Delirtme beni Feride! Başlatma şimdi davetiyesinden!’’

 

‘’Niye deliriyorsun? Bana ayrılacağım diye söz veren sensin benim delirmem gerekirdi.’’

 

İki eliyle sıkıntılı bir şekilde yüzünü sıvazladı.

 

‘’Güzelim… Sana durumu anlattım ben. Zamanı var. Beklediğim şeyler var.’’ Dediğinde sesi yumuşamıştı.

 

Kendimi bej rengi koltuğa bıraktığımda kaşlarımı çattım.

 

‘’Beni hiç ilgilendirmiyor. O kadına tahammül edemiyorum artık.’’ Dedim. Söylediklerimle yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı ve hemen yanıma oturduğunda beni kendine doğru çekip, bedenimi bedenine yasladı.

 

‘’Ölümüm senin elinden olacak…’’

 

Eliyle çenemi kavrayıp kafamı kendine çevirdiğinde kalbim yolunu şaşırmış gibi atıyordu.

 

‘’Allah korusun…’’ dedim boşta bulunarak.

 

Cümlemin ardından elini çenemden çekip kafasını boynuma gömdü. Allah’ım asıl ben ölüyordum galiba…

 

‘’Ah Feride ah!’’

 

Sanırım uzun bir bölüm olmuş.😁

Artık Kerim ve Hande ilişkisinin iç yüzü ortaya çıktı. Bence Kerim'e sövmeyi bırakırsınız diye düşünüyorum. Ama tabii yine de siz bilirsiniz. 😁

Evet bu bölüm aramıza Şahin katıldı nam-ı diğer Aynasız. Şahin'le ilgili öngörülerinizi merak ediyorum. Bana yazın olur mu?

Son olarak, instagram ve tiktok kullanıcı adımız : @feridekitapoffical bizi oralardan da takip edebilirsiniz. Oralara bölüm öncesi bol bol alıntı atıyorum, gelin karakterleri biraz da orada çekiştirelim.😁

 

Yeni bölümde görüşmek üzere, kocaman sevgiler...💘

 

 

 

 

Attachment.png

Loading...
0%