Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Aht Etmek

@siren_

Aht ederim, kemiklerimi ete bürüyen ebed sahibine. İlla İslam, illa İslam ordusunun neferi, illa Kızıl Elma.

.

.

.

~~~~☽✿☾~~~~

~~~~☽✿☾~~~~

.

.

~~~~☽✿☾~~~~

Özgür Abay

Siyasilerin televizyon önüne çıkıp terör örgütlerine iki sallaması ve bir kaç tanede laf sokması ile alkış tufanına tutulduğu kesitleri izliyoruz ya bazen. Komik geliyor... Gururlandırıyor mu dedikleri?...epeyce, hatta bazen keyfim yerine bile geliyor böyle çerez niyetine falan izliyorum ama işte çerez niyetine anlarsın ya...

Orada bağırıp savunmakla burada elinde silahla savunmak epeyce farklı, bunu onlarda biliyordur. Neyse fazla doğru konuştuk kotayı aşmayalım akşama gelirler yoksa.

Ne? Düşünce özgürlüğü mü var dedin?

Dostum! Susturun şunu başımıza iş açacak. Elbette düşünce özgürlüğü var hatta bunu dile de dökebiliyoruz. Bir de bunun aması var işte. Şimdi eğri oturup düz konuşalım düşüncen hangi tarafta. Ona göre konuşursan elbette konuşma özgürlüğün var. Susma hatta(!)

Hazır şikayet bahsi açılmışken şundan da bahsedeyim. Bizi ayıran sınavlardan mesela. Türk gencinin hayatının korkulu rüyası, ömrünü çürüten bir lanet. 4 yıl ilkokul, 4 yıl ise ortaokul okursun ve liseye geçmen için seni bir sınava tâbi tutarlar. Sınavı başarı ile geçtin tam korku dolu o ortaokul yılları ve ergenliğin zirveyle dolu olduğu zamanlar bitti artık bizi adam yerine koyacak insanlarla tanışacağız daha bilgili, daha adam akıllı derken.....görebildiğin tek şey bir kaos ortamı.

Dostum liseliler kafayı yemiş cidden. Bazıları kendini şu genç kızların sürekli izleyip hayal kurduğu dizilerdeki çeteler gibi zannediyor ve kendini havalı zannediyorlar bir de çıkıp 'üzerim ben seni kızım' demeleri yok mu? Hayatta yedikleri ilk darbede yere çöküyorlar ve kendilerini çok yıpranmış hissediyorlar oysa o ilk darbe çıkacakları uzun bir koşu için start verilmeden önce yere çökmen için verilen duyurudan ibaret. Nerede? O yıkılmaz sarsılmaz yürekler, Türk ruhu? Aslını mı unuttun genç? Senin atan Kürşat esaret halindeyken bile 40 adamıyla o zamanın en büyük güçlerinden olan Çin sarayını basıp yerle bir etmedi mi? Sonunda ölmüş olsalar dahi bu yürekliliği gösterdiler ve onların yaptığı bu başlangıç Türk dünyasında bir müddet sessizliğini korusa da sonrasın da bir kelebek etkisi yarattı. Ve ardından Çin setti efsanesi(!)

Neyse gene konudan konuya atladık konunun özünü unuttuk. Sınav diyorduk... 4 sene Survivor lisesini okuduktan sonra senin için çok önemli bir şey geldi. Ne mi? Ah evet tekrar sınav. Lakin bu diğerlerinden farklı senin hayatını kökünden değiştirecek bir sınav. Aile bağlarının bozulmasına sebep olan sınav, kişiyi asosyalleştiren sınav, kişiye intiharın daha cazip olduğunu gösteren sınav. İntihar'ı sansürlemedim diye tetiklenmezsin değil mi?

Evet Üniversiteye Geçiş Sınavı. Nam-ı diğer X sınavı. Üzülme genç biz anlıyoruz seni(!) ama sadece anlıyoruz. Test kitaplarının pahalılığını mesela anlıyoruz. Özel hocaların, dershanelerin ne kadar ucuz ve öğrenmeye açık olduğunu anlıyoruz(!) Eğer rahat uyuyabiliyorsan kabuslarını, uykusuzluklarını anlıyoruz. Stresten pürüzsüz yüzünün sivilce ile dolmasını anlıyoruz. Hatta artarak bedenine yayılmalarını... Onları sıkarak stresten biraz uzaklaştığını biliyoruz ama yapma, dağılır o daha kötü olur. Anne ve babanın 'bugün ne kadar soru çözdün?, Çöz diye aldık o kitapları bak diye değil, Senden bir halt olmaz, Şunun şu çocuğu sınavda şu kadar yapmış, Yok benim oğlumda/kızımda iş yok memur olsunlar yeter, Benim çocuğumun okuma hevesi yok' ve benzeri söylenmelerini de biliyoruz. Hatta sınav da istediği puanı tutturamayıp mezuna kalan gençlerin o senesinde oturduğu sofra da yemeğin boğazına bir yumru gibi oturmasını da biliyoruz. Ailesine fazlalık gibi geldiğini, ağzına aldığı küçük bir lokmanın nasıl büyüdüğünü...

Biz senin nefes darlığını biliyoruz. Son 2-3 ay kala 'acaba' larını biliyoruz. İşte dediğim gibi biz sadece biliyoruz, bilmekle kalıyoruz. Peki bilmediğimiz şey yok mu? Var. Pek alasından hem de.

Mesela biz neden sınava girdiğimizi bilmiyoruz? Ayrıştırılma için mi? Bilmem.

Mesela... Neden hâla bu saçma sisteme karşı çıkmadığımızı bilmiyoruz. Yüksek mertebede ilgili kurumların bizi hangi hak ve eğitimle sınava göre ayrıştırma haklarının olduklarını sanmasını bilmiyoruz.

Bize el sallayan kitap ve öğretim merkezlerinin fiyatları arkasında başarı elde etmemizi bekleyen insanların geldikleri makamı merak ediyorum. Onlar hiç öğrenci olmadı mı? Artık bu saçma düzenin değişme vakti gelmedi mi? Bir de eğitim sonrası iş bulamama... Kişiye ve yere göre değişir. Hani diyorlar ya iş var gençler çalışmıyor. E dayı ben mühendislik okuduysam neden garsonluk, kasiyerlik yapayım? Senin ağız kokunu çekmek için binbir zorlukla okumadım ben. Elimi taşın altına koyduğum yeter.

Pandemi zamanında X sınavına girmiş bir çoban çocuğu çıkarmışlardı haberlere. Haliyle internet gibi imkanların sınırlı olduğu bir yerde kalıyordu çocuk. Hem çobanlık yapıyor hem de epey uzaklıkta ki EBA eğitim noktasında ders görüyordu neyse bu çocuk sınavda derece yapmış. Bazı aileler elleri ile gösterip 'bak çocuğa imkanı olmadığı halde derece yapmış senin ise hiç o taraklarda bezin yok' diyerek dizlerini dövmüşlerdi. İşte mesele burası tam da bu nokta. Anlıyor musun derttaşım?

Her çocuğun başarılı olmasını istemek haksızlık. Çocukları yeteneğine göre değil de başarı puanına göre ayırmak haksızlık. Sonra ise ortaya çıkan görüntüler... Mesleğini sevmediği halde parası ve puanı için yapan o agresif insanlar. Sanki şehrin getirdiği stres ve geçinme derdi yetmiyormuş gibi.

2023 Dünya sinir sıralamasında 2.sırada Türkiye... Neden Ki?

Sosyal medya uygulamalarında abuk subuk hareketler sergileyip para kazanan gençlere kızıyorsunuz sonra. Kusura bakmayın ama o kadar zorluk içinde ve maddi imkansızlıklar altında okumayı mı seçer o genç yoksa o aptal hareketler altında kazandığı parayı mı? Beyni ona rahatlığı vaat ediyor, kolay olanı. Birde el bebek gül bebek büyüdüyse o genç o sınav strese girmez. Benim şikayetim burada herkese.

Her neyse bu konular bizi ilgilendirmez(!)

Beynim benden bağımsız çalışıyor gibi.

Şuan düşünmem gereken daha önemli bir konu var. Ellerim bağlı esirim. Esiriz...

Dün Karakola yardım için gelen ve yoldayken pusuya düşürülen askerlerden mühimmat takviyesini almak için çıktığımız yolda kurulan düzenek yüzünden esir düştük. Boynumda hissettiğim kısa süreli sıcak nefes ve aldığım darbe sonrasını hatırlamıyorum haliyle. Ense kökümün sızlaması ve yukarıdan zincirle bağlanmış ellerimdeki kesikler haricinde pek bir yaram yok.

Şerefsiz or*spu çocukları hep arkadan vurmayı bilirler. Karakol ne haldedir kim bilir. Yardım et Allah'ım.

"Özgür." diye seslendi birisi.

"Efendim."

"Niye ses vermiyorsun lan yarım saattir sana sesleniyoruz." Ömer komutandı.

"Kusura bakmayın komutanım dalmışım."

"İyisin değil mi yaran yok?" diye sordu Berk.

"İyiyim, siz?"

"Bizde iyiyiz."

"Ne yapıcaz kimse geldi mi?" dedi Duru.

"5-6 saattir asılıyız kollarım ve ayaklarım uyuştu bunları çıkarmak zor. Ehh işte bir bordo bereli olsaydık sökerdik bileklerimizi yerinden kaçardık." diye alaya aldı Kadem.

"Salak salak konuşma bizde yaparız onu, yani belki. Neyse biz bilmediğimiz işlere burnumuzu sokmayalım." dedi Ömer komutan. Eliyle zincirleri kavrayıp ayaklarını tavana çıkarmaya çalıştı bunu anlayan tim de aynısını yapmaya çalıştı.

Duru tavana vuruyordu postalıyla ki kafasına atılan taşla ayakları yere düştü. Hepimizin bakışları kaşı kanayan Duru'dan taş gelen yere döndü.

.

Yazardan

"Yav napıyorsunuz beğenmediniz yoksam? O zincirler kaç para haberin vardır esker? Sağa diyim haa sağa bakma suratıma bön bön."

Cevap beklememişti Riḍwan yanında ki iki teröriste kafası ile çıkmaları için işaret verdi. Hepsinde gözlerini uzun uzun tuttu. Özellikle kadın olduğundan dolayı Duruyu gözleri ile taciz etti.

"Çek lan o gözünü." Cuma'nın sesi ile gözlerini Durudan çekti Riḍwan. Cumaya yaklaştı üstünde ki askeri paltonun fermuarını aşağıya indirdi ve önünü araladı.

"Hihh komutanım, terörist, Cuma komutanımı beğendi sanırım. Biz teröriste kız aman erkek vermeyiz kusura bakma." diyerek alaya aldı Berk. Riḍwan altın sarısıyla eş denklemde yürüyen dişlerini göstererek güldü.

Ardından Cuma dalgasını geçti.

"Annem göster ama elletme demişti komutanım. Namusum kirlenirse kim alır beni." Bunu demesinin ardından tim gülmeye başladı. Cuma'nın gülmesi karnına aldığı yumruk ile sekteye uğradı.

"Eda yenge alır seni." dedi Özgür.

"En son çiçeği kafamda dağıtmıştı hatırlatma lan. Demeyin bana Eda falan." Hem aldığı darbeden hem de duyduğu isimden dolayı yüzünü buruşturdu Cuma.

"E Komutanım kadın haksız mı? Dedesinin mezarına ektiği çiçekleri koparıp vermişsiniz kıza."

"Nereden bileyim ben o mezar dedesinin mezarı hem dedesi ölmüş gitmiş ne yapacaktı çiçekleri? Tövbe estağfurullah tövbe. Hayırlı bir işe yarasın dedik ne yaptık sanki?" dedi Cuma. Mübarek adamdı olmasına da az biraz odundu. Tamam belki birazdan da fazla ama ne fark eder seviyordu işte. Onun bu siteminin ardından timi tekrar bir gülme aldı. Karnına aldığı darbelerden olabildiğince yok saymaya çalıştı. Haklı çıkmak ister gibi gülmeyen tek kişiye Duruya dönüp sordu.

"Haksız mıyım Duru bacım? Sen olsan ne yapardın çiçekleri?" İşte top şimdi Duru'nun ayağına geldi. Dünya kupası finalinde 90+4 uzatmalarda gol atıp karşı takımın teknik direktörünü hüsrana uğratma vakti gelmişti. Gün'de kendisine gösterilen damatları 'bizim kız bunları çenesiyle öldürür' diyen Cuma'ya Duru'nun ihaneti ön gösterim oynat bakalım...

"Valla komutanım ben olsam değil kafanızda parçalamak, onları size yedirirdim."

Hayır öyle bir şey yapmazdı, çiçekti neticesinde. Duru için düşünülmesi yeterdi, hediyenin büyüklüğü önemli değildi yani. Sadece intikam için küçük bir tongaya geliş yaşattı o kadar.

Onlar konuşurken terörist çoktan dışarıda ki heval tarafından çağırılıp gitmişti. Sanırım kaçırdıkları askerlerin olağanüstü manyaklığını fark etti giderken. Neticesinde Neyrab operasyonunda 15 tonluk zırhlı araçla kendimizden kat kat büyük ve silah olarak daha donanımlı 45 tonluk rejim tankını kovalayan manyak bir milletin çocuklarıyız biz. Asıl normal olmamız anormal bir durum.

~~~~☽✿☾~~~~

"Sıkıldım yaw

"Sıkıldım yaw. Nerede bu teröristler?" diyerek ofladı Kadem. Yanında uyuya kalmayan tek arkadaşı Altay vardı.

"Oğlum manyak mısın ne boksun?" diyerek sualini beyanatta bulundu sayın beyzade. Kadem zincirin izin verdiği sınırlar içerisinde kolları arasındaki kafasını dışarı çıkarıp yan tarafında ki zincirli arkadaşının suratına döndü. Baktı... baktı....sanki alıcıymış gibi bir güzel inceledi yüzüne. Altay da bozuntuya vermedi arkadaşını, bekledi. Derin bir nefes çekip ciğerlerini sonuna kadar doldurduktan sonra tüm aldığı nefesi geri Altay'ın suratına verdi. Altay kokudan yüzünü buruşturarak geri çekilmeye çalıştı. Ayağı ile kademin dizine vurdu bu hamle ile dizlerinin üstüne düşen Kademden acı bir inleme sesi duyuldu arkadaşları bu sese uyanmaya başladı. Hafifti zaten uykuları.

"Ne üflüyorsun lan suratıma leş gibi kokuyor zaten ağzın." dedi Altay.

"Banane." dedi Kadem. Omuzlarını silkebilse tam olacaktı lakin zincirlerden yapamadı. Fark etmezdi zaten Kadem'e.

"Ne demek banane." Tek kaşını kaldırmaya çalıştı Altay. Bu harekete bayılırdı ama kesinlikle yapamaz ortaya tatlı ve komik görüntüsü çıkardı.

"Açım ben ya banane işte." dedi Kadem. Yanında ek olarak karnının guruldaması sözünü onaylamış oldu. Belki de kükremiş olabilir.

"Oğlum ne ses çıkarıp durdunuz uyuyoruz şurda." diye mızmızlandı Duru.

"Of uyu be. Çok sıkıldım oğlum, burada zincirli kalalım diye mi kaçırdılar bizi anasını satayım. Çözemiyoruz da bir türlü. Kollarımla ayaklarımı hissetmiyorum çözseler zarar veremiycez itlere. Kalkın az antrenman yapın uyuşukluğunuz gitsin."

Kadem'in haklı serzenişine tim sessiz kalmadı. Ayakları ile yürüyebildikleri kadar ileri geri sağa sola gittiler. Kollarını sallayıp canlandırdıktan sonra zincirlerden tutup kendilerini yukarı çektiler. Artık oldukları durumda ne kadar hareket edebilirlerse onu yapmaya çalıştılar.

"Oğlum bir şey diyecem lan." dedi Berk.

Kendini yukarı aşağı çekerken kesik kesik konuştu Ömer komutan.

"Söyle."

"Sizce de bir şeyler ters gitmiyor mu? Daha önce hiç böyle olmamıştı. Şuan mesela bize işkence ediyor olmaları gerekiyordu lakin sadece Cumaya iki üç yumruk salladılar gittiler. Kimse yanımıza laf atmaya bile gelmedi."

"Hakket oğlum lan." dedi Cuma.

"Bende garipsedim hee." dedi Kadem.

"Benimde aklıma bu yatmamıştı siz uyurken biraz dışarıyı dinledim." dedi Özgür.

"Eee?" dedi Ömer Komutan devamını bekler bir şekilde. Özgür yaptığı çek bırak antrenmanına ara verdi dik ayaklarının üzerinde durdu.

"Komutanım kapının önünde konuşurken duydum iki iti. Öyle çok bir şey anlamadım kesik kesik yani."

"Uzatma lan işte."

"İki heyecan yaptırmadın Altay. Uyumasaydın da sen dinleseydin." Ömer Komutan bıkkınlıkla sabır diledi Allah'tan.

"Özgür! Altay! Sırası değil şimdi. Devam et Özgür."

"Neyse birisinden bahsettiklerini duydum. Onun için hazırlık yapıyorlardı." diyerek tüm bildiğini söyledi.

"Bu kadar mı başka bir şey duymadın mı? Kimmiş bu adam?"

"Valla onu bilmiyorum komutanım ama adamdan baya korktukları belli. Dişlerine bile temizledi kapıdakiler. Büyük mertebe biri olsa bile bu kadar özen göstermez bunlar."

"Her kimse öğrenmeliyiz. Sonra da buradan çıkmalıyız." dedi Ömer komutan.

"Kapı açık çıksaydın bu zamana kadar." Evet mağaraya yapılmış kapı açıktı açık olmasına ama daha önemli bir mesele vardı araya giren bu cümlenin sahibi Tim'den birisi değildi.

"Aaa Türk askeri?" ve bu sesin sahibi de.

~~~~☽✿☾~~~~

Tertiadecima Generatione Günlükleri

11.Kitap Gn.Y.Nicholas'ın el yazısı

Bugünün tarihi 13 Eylül 2005 Sevgili Efendim.

7 yıl önce Dea'nın bize verilmesi için yapılan anlaşmaya göre artık vakti geldi. O bizim yanımızda, evinde.

Pek kıymetlimiz artık eğitimine başlayacak.

Tanrım onu ve bizi kutsa.

Günahlarımızı çıkar ve cehennemin derinliklerine hapset...

Pek sevgili Efendim bu sıralar sıhhatim pek yerinde değil General istirahat etmemi buyurdu lakin size Dea'yı sonsuza kadar koruyacağım sözünü vermişken nasıl onu bırakıp dinlenebilirim? Bunu hak etmiyorum.

7 yıl sonra ilk defa onu gördüm Efendim. O tam bir savaşçı.

Ve evet Efendim o bunun için doğmuş gibi, onu dışarıda gören her hangi kirli bir insan bile bunu anlayabilir. Biz günahkarlara verdiğin bu nimet için teşekkür ederim...

Onun eğitimi ile ilgilenecek özel profesörler görevlendirildi. O bir savaş dâhisi gibi. Hayır, o bir savaş dâhisi. Daha 7 yaşında hepimize zekasını kanıtladı. Ona tapıyorum adeta.

Senin gönderdiğin ancak bu kadar mükemmel olurdu Efendim. O her haliyle mükemmel.

Teşekkürler Tanrım.

Tekrardan ve tekrardan.

Dea.

~~~~☽✿☾~~~~

.

.

.

.

.

 

Loading...
0%