Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10.Bölüm

@siren_

Bölüm yazıp atmayı unutan ben :) ve bölümüm mükemmel ikiliyiz.

Lütfen önce burayı okuyun.

Ben olabildiğince gerçekçi ve alışıgelmişliklerin dışında bir aile kitap yazmaya çalışıyorum. Bu kitapta Gordania kilit nokta ve hemen bulunmasını istemiyor bazı kişiler. Çünkü onun bulunması çoğu şeyleri kaybetmelerine neden olacak.

Uzun lafın kısası hemen aile ile tanışmasını beklemeyin çünkü arkada çevrilen entirikalar bunu engelleyecek. Boş durmalarını bekleyemezdiniz değil mi? Umarım beni anlamışsınızdır.

Sizi seviyorum ve iyi okumalar diliyorum.

 

"Unutma ben savaşçı kadınım siz aşağılıkların kurduğu iki üç oyuna boyun eğmem

"Unutma ben savaşçı kadınım siz aşağılıkların kurduğu iki üç oyuna boyun eğmem. Siz ağlarken döktüğüm gözyaşlarını acı sanırsınız lakin onlar sizin sonunuz için benim yarattığım başlangıcımdır."

.
.
.
.
.........

"Anladım şimdi kapatmam gerek Allah'a emanet olun."

Telefonu karşıda ki kişinin yüzüne kapatmıştı Gordania. Dün test yaptırdığı hastanenin başhekimi aramış ve test sonuçlarını bildirmişti, ek olarak fazla ısrarının sonucunda ailesinin de kim olduğunu öğrenmişti. Bunun üzerine bir ağırlık ve durgunluk çökünce Buğra ve Alp onu neşelendirmeye çalışsa da yalnız kalmak istediğini savunmuş, onları odasına uğurlamıştı.

Gece düşüncelerinden ötürü çok uyuyamamış sürekli yatağında kıvrana durmuştu. Şimdi ise hazırlanmış okula gidiyordu. Kahvaltı yapmadı Alp ve Buğra'yı görmemek için çünkü ona nasıl olduğunu soracaklardı ve o bunun cevabını bile bilmiyordu.

Önceden hazırladığı valizleri arabanın bagajına yerleştirdi okuldan sonra uzun bir yolculuk gerçekleştirmesi gerekiyordu. Buğra ve Alp'e kısa mesajlarla durumu bildirip yola çıktı.

......................

"Kayra'nın sandalyesini koydunuz mu bagaja? Şşt kime diyorum baksanıza bana?"

Sungur derince havayı kendine çekip oflayarak geri verdi.

"Erim abi şuan sandalye elinde ve bagaja koyuyorsun ya hani?"

Erim birden irkildi ve ellerine baktı. O kadar dalgındı ki dün olanlardan dolayı sabah kalktığında pijamasının üzerine kravat taktığını bile fark etmemiş kardeşlerinin alay konusu olmuştu.

"Ee ben sizi denemiştim."

Boran abisinin sırtını sıvazladı güven ve destek verircesine. Göz göze geldiklerinde sadece bakışmak gibi görünse de pek çok ifade geçti o an irislerinden. Korku, nefret, acizlik, endişe...

"Neyse hadi binin arabaya okula geç kalıcaz yoksa."

"Ehehe aslında gitmesekt-"

"Sungur!"

"Sungur!"

Erim ve Boran aynı anda kükreyince Sungur oturduğu koltuğa sindi, ikizi ve kardeşi de bıyık altından onu seyrediyordu.

"Sevgili ikizim?"

"Buyur wolf bakışlarında life bulduğum buyur ne diyecen gene?"

Onların samimi gülüşmesi Kayra'nın yüzünde derin bir tebessümü filizlemişti. Uzun zaman sonra ilk defa beraber kavga gürültü olmadan okula gidiyorlardı. Belki henüz kabullenmemişti lakin yine de o onlara iyi gelmeye başlamıştı bile.

"Matematik ödevini yaptın mı acaba yaptıycan 20 kaymeye anlaşabilir miyiz öğrenciyim fazla veremem."

Han eline kozun düşmesi ile pis pis sırıtarak ikizi Sungur'a baktı ve arkasına yaslandı. Yapmıştı lakin pislik olsun diye vermeyecekti. Boran ve Erim ise ayrı bir alemdeydi. Sungur Matematik ödevini yapmayı umursamazdı ki? Boran soru işaretlerini gidermek için kemerini açıp ön koltuktan arkaya döndü.

"Sungur, abicim? Ne oldu sana ateşin mi var? Yaklaş bakayım."

Boran Sungur'un alnına yaklaşmaya çalıştıkça Sungur geri kaçtı Boran ise pes etti.

"Cık cık cık aşk olsun abi ben hiç ödev yapmıyor muyum sanki? Kırıcısın."

Boran kaşlarını çattı ve tek düz bir cevap verdi.

"Hayır."

Arabada yankılanan kahkaha sesleri gözlerinden yaşlarını getirdi. Güldükleri şey abartılacak kadar komik değildi lakin onlar sinir bozukluğundan ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Birden herkes durgunlaştı. Han;

"O Gordania hocaya ya-ABİ!"

"ERİM FRENE BAS!"

"ABİ!"

Erim Gordania ismini duyunca direksiyon hakimiyetini biraz kaybetti. Ardından toparladı çok değil bir kaç saniye sonra gördüğü şeyle daha da gaza bastı. Arabadakiler ne olduğunu anlayamadı bile. Boran sakinleştirici sesi ile Erim'e konuştu.

"Erim ne oluyor yavaşla biraz. Çocuklar var arabada."

Erim dikiz aynasını tekrar kontrol etti. Peşindeydiler...

Soğuk kanlılığını korumaya devam etti ileri de ki kavşaktan sağ tarafa ağaçların sıklaştığı yere girdi. Trafiğe çıkmak tehlikeli olabilirdi diğer insanlar açısından. Çocukların korku yüklü nefesleri dışında ses yoktu.

"Abi neden bu yola girdik? Ne oluyor?"

Erim dikiz aynasından kısa süreliğine bakışlarını ayırıp Kayra'nın durumuna baktı. İyiydi diğerleri de dahil soru işaretleri ile bakıyorlardı. O ise sadece yola odaklıydı. Kaza yapmamaya çalışıyordu.

Boran sürekli dikiz aynasına bakmasını anlamayıp arkasını döndü. Peşlerinde 2 araba vardı.

"Takip ediliyoruz." diye fısıldasa da çocuklar da duymuştu.

"Ne demek takip ediliyoruz? Kim bunlar? Abi?"

Asfalt yol 40 metre sonra kendini çakıl dolu yola bırakıyordu arabanın tekerleri buna fazla uygun değildi. Erim arabanın hızını 220 km'ye kadar arttırdı ani manevra ile sağ yola girdi arabanın tekerlerinden kıvılcım çıkacaktı adeta yolda onlardan geriye kara teker izleri kaldı. İki arabadan birisi son saniyelerde onların girdiği yola girebilmişti diğeri sol sapaktan saptı yola.

"Kim olduklarını bilmiyorum ama niyetlerinin iyi olduğunu da zannetmiyorum. Konsantremi bozmayın da sağlam okula varabilelim!"

Erim'in azından kükrercesine çıkan cümleler tehdit izleri taşıyordu tonlamalarında. Yaklaşık 20 dakika daha süren kovalamaca Erim'in ani freni ile son buldu. Önceden kemerini çözmüş olan Boran, kafasını torpidonun üstüne çarparak bilincini kaybetti.

Acı fren sesinin ardından Boran'ın baygınlığı araba atmosferini iyice kötü hâle soktu. Önlerini kesen arabanın ardından Erim arabayı geri vitese almıştı ki arkaları da kesildi.

Erim Boran'ı hafifçe dürttü elinden geldiğince kıpırdatmamaya çalışıyordu, ilk yarfımdan pek haberi yoktu yapacağı yanlış bir şey kötü sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilirdi.

"Boran?"

Boran'dan ses çıkmayınca Erim sesli bir küfür savurdu. Sungur;

"Abi sarsma tehlikeli olabilir."

Erim belli belirsiz kafasını salladı. Hân gözlerinin hedefindeki arabaları işaret ederek göstedi.

"Neden çıkmı- aha çıktılar."

"Kim bunlar yaklaşıyorlar."

"Abi silahları var."

Erim kemerini çözdü ve torpidodan silahını çıkardı, içerisindeki şarjörü çıkarıp mermileri kontrol etti. Kapıdan çıkmadan önce dikiz aynasından son kez çocuklara baktı.

"Sakın! Arabadan çıkmıyorsunuz!"

Çocuklar hemen itiraz etmeye kalkıştı.
"Abi-"

Erim netti. Kardeşlerini riske atamazdı. Çocuklarını....

"Hayır dedim. Arabada duruyorsunuz!"

Kayra'nın gözünden damla damla yaşlar dökülmeye başladı. İkizler korkuyordu kalplerinde ki sızı da bunun etkeniydi.

"Abi ne olur gitme."

Adamlar git gide yaklaşıyordu. Erim onları dinlemedi sadece;

"Ben çıkınca arabanın kapılarını kilitleyin camlar kurşun geçirmez. Polisi arayın bekleyin."

"Abi hayır hayır çıkma birlikte bekleriz polisi. ABİ HAYIR."

Ani hamle ile kimseye fırsat tanımayıp arabadan çıktı Erim. Siyah giyinimli üç adam arka taraftan indi ön tarafta ki araba da bir kişi direksiyon başında iki kişi arabanın dışında etrafı kolaçan ediyordu.

Erim'in arabadan çıkması ile dikkatleri ona çevrildi. Arka taraftakiler ona yaklaşırken ön taraftaki adamlar ona silah doğrultup oluşabilecek tehlikeleri önlüyorlardı.
Erim tedbirli adımlarla silahını yukarı kaldırıp onlara yaklaştı.

"Kimsiniz?"

Arka tarafta ki iki adam aniden kollarına saldırdılar. Erim beklediği hamle karşılığında kayıtsız kaldı. Adamlar zarar vermek istediler çoktan verirlerdi çünkü ondandı bu sakin tavrı. Sorunun kaynağı ile tanışmak istedi.

"Erim bey üzgünüz."

Erim'in gözleri karanlığa doymadan önce kulakları yalnızca bunu işitebildi.

"Çocukları da bayıltın ses çıkarmasınlar yol uzun çekemem."

................

"Günaydın Nefes Hocam."

Derin düşüncelere dalmış giden genç kadın Gordania'nın sesi ile irkilip kaçınılmaz gerçekliğe geri döndü.

"Sizde bir deyim vardı ah neydi o....deniz de gemili bir şey?"

Nefes öğretmen alık bakışlarını yerden çekip onun gözlerine tutundu. Hafif bir gülümseme ile cevap verdi.

"Karadeniz'de gemilerin mi battı deriz."

Gordania sevinçle kıkırdadı.

"Heh o. Hayırdır Karadeniz'de gemilerin mi battı Nefes Hocam?"

Nefes öğretmen karşısındaki kadının hafif aksağanına gülümseyerek elleri ile yanına oturmasını gösterdi. Gordania vakit kaybetmeden onun için açılan yere oturdu.

"Sen iyice Bağcılar kekolarına döndün hee Gordania hayırdırlar falan."

Yüzündeki düşünceli tavrı kesip arkadaşına güldü.

"Bağcılar kekoları kim?"

Nefes öğretmen kafasını gülümseyerek spa sola salladı. Ah arkadaşına öğreteceği çok şey vardı.

"Bir ara hatırlat san videolar izleyeyim Türk şeylerini öğren hayatım olmuyor böyle. Üstelik artık samimiyiz kız hocam diye seslenme." Bunu söylerken bir yandan omuzu ile omuzuna vurmuştu.

"Neden durgunsun Nefes? Yeni tanıştık belki güvenmiyor olabilirsin ama-"

"Kızım saçmalama. Sen benim şuan da sahip olduğum tek arkadaşımsın yeni tanışmamıza rağmen sanki çok öncelerden tanışıyormuşuz gibi hissediyorum."

Nefes kendini anlatamamanın gerginliği ile derin nefes alıp geri verdi.

"Sadece.. eee.."

Gordania kafasını yakınlaştırdı arkadaşına elini omzuna koyarak okşadı.

"Sadece? Söyle gitsin."

"Sadece biraz endişeliyim ve belki biraz tamam bayağı korkuyorum... Ohhh söyledim gitti valla."

Nefes ilk defa bir arkadaşının olmasına ve ona hislerini dökmesine hayret etsede mutlu olmadan edemedi. Bu his rahatlatıcıydı.

Gordania belirsizliğe karşı kaşlarını çattı pek bir şey anlamamıştı.

"Neden korkuyorsun?"

"AA şey... Hani ilk geldiğin gün bilmiyorum belki de ben çok paranoyak birisiyim bundan kaynaklı olabilir bir de panik atağım var benim ileri derece de hemde herşeyi abartıp kendimden geçiyorum sonra kötü oluyor offf.."

Nefes gerginlikten dolayı iyice saçmalamaya başlamışken Gordania bu durumu anlayıp devreye girdi.

"Nefes sakin ol ve nefes al. Korktuğun her neyse benimle paylaş lütfen yardımcı olmak istiyorum."

"Ay ben emin değilim ama birisinden korkuyorum ve.."

Gordania sabırla dinledi arkadaşını.

"Ve?"

"Aslında ve'si yok birisinden korkuyorum ama korkum yerlimi yersiz mi bilmiyorum."

Anlamış gibi kafasını sallasa da anladığı tek şey korktuğuydu.

"Peki kimden korkuyorsun ve neyden emin değilsin lütfen açıkça söyle zaten zor anlıyorum türkçeyi."

Arkadaşının sitemine mahcubiyet dolu bir tebessüm etti. Göz bebeklerini iyice büyütüp tekrar kıstı ve karşısındaki kızı garip bir şekilde süzdü. İrisleri arkasını bulunca kocaman büyüdü.

"Nefes ne yapıyorsun acaba?"

Gordania git gide durumu garipsemeye başlamıştı. Arkadaşının bu hareketlerine alışmıştı gülmek istiyordu ama ortamın ambiyansını bozmamak için kendini tutmaya çalıştı. Bir de ikide bir arkaya dönüp irislerinin büyümesine sebep olan şeyi merak ediyordu.

Nefes irislerini Gordania'ya sabitledi.

"Ay ben dolandırmadan söylüyorum."

"Heh şükür."

"Of dur ya. Sana Timur diye bir öğrenciden bahsetmiştim ve o da bunu duymuştu ya.."

"Ee.. Nefes durmadan söyle lütfen."

"Heh işte dün masamda bir not vardı. Şey yazıyordu 'Hayatıma burnunu sokanlar fazla yerinde durmaz öğretmen'. Bilmiyorum o mu yazdı gerçi başka kim yazacak da yanımda ki öğrencide gördü notu 'hocam siz ayvayı yediniz valla kafayı takdı mı takar daha önce çok hoca gönderdi okuldan onunla uğraştılar diye' deyince off korktum işte."

"Tamam sakin ol. Biraz bekleyelim sende bu sürede daha da ona bulaşmamaya bak. Hamlelerinr göre hamle atarız tamam mı ben yanındayım. Zilde çaldı şimdi zaten hadi öğretmen hanım dersinize gidin."

Nefes içinin rahatlığı ile arkadaşına sımsıkı sarıldı. Bir yandan da gözleri yaşarmıştı. Dolu gözlerini kırpmadı ile iri damlalar çenesine süzüldü.

"İyi ki varsın sağol."

"Sende Nefes iyi ki varsın."

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.............

Her neyse yorum atın da havadan sudan sohbet edelim.

Bu arada acaba çocukları kim kaçırdı? Bende bilmiyorum rüyama göre şekillendiriyorum senaryoyu.

 

.
.
.
.

 

 

Loading...
0%