@siren_
|
Selammnm...😏 (Alp, Gordania ve Buğra temsili) . "Erkek adam osurmaz götü kükrer." "Uyan uyan uyan uyan uyan uyan uyan uyan uy- ah ne vuruyorsun ya" "Buğra ağzına sıçrarım senin. Defol başımdan uyuycam." "Olmaz kalk. Gordania ile amcası kahvaltıyı kurmuşlar seni bekliyoruz." Alp başını yastığında kaldırdı ve uykulu gözlerle yüzünü yıkamaya gitti. Mutfağa indiğinde herkesin masada onu beklediğini görünce mahcupça gülümsedi. "Kusura bakmayın geç kaldım." Profesör iç ısıtan bir gülümseme ile sorun değil dermişcesine başını sağa sola salladı. "Günaydın Alp. Hadi otur bekletme çayın soğuyacak." Daha fazla ayakta kalmadan masada ona açılan yere Buğranın yanına oturdu. "Afiyet olsun" "Sanada" Gordania harika bir sofra hazırlamıştı resmen. Dün uyumadan önce kahvaltı da yemeyi en çok sevdikleri şeyleri sorarken amacı buymuş demek ki. Sucuklu yumurtasından tut melemenine kadar sofra yemekle sarılıydı. Bir kaç dakikanın ardından Profesör elindeki çatalı bırakıp dikkat çekmek için boğazını temizledi. Bakışlar ona dönse de onun tek ilgi odağı Gordaniaydı. "Bunu sana nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama sanırım uzattıkça daha da anlatması zor olacak. Birden söylüyorum. Gordania ailen seni bırakmamaş. Seni arıyorlar." Masaya düşen bu sözler sadece sahibini değil diğerlerini de dondurmuştu. Sürekli cıvık olan Buğra bile ciddiydi. Gordania ise donmuş bir şekilde amcasına bakıyordu. "Nasıl?" Gordania donduğu için soruyu onun yerine Alp sordu. Profesör gözlerini ona çevirdi bu sefer. "Nasıl falan bilmiyorum bana ulaştılar bir kaç gün önce. DNA testi istediler o zaman anlatacaklar eğer test pozitifse. Tek dedikleri 'biz çocuğumuzu bırakmadık onu çaldılar'." Buğra farkındalık la aydınlandı. "Dediğim gibi test sonrası öğrenilecek mevzular bunlar. Yarın gidip test verilecek. Hadi afiyet olsun." deyip masadan kalktı Profesör. Ardında adeta bir soru enkazı bırakarak. ••••••••••••••••••• "Hadi daha da kalabalık olmadan gidelim. Gordania kız nerede kaldın!" "Geldim!" "Kız zilli ne süslendin öyle iki saattir kök saldım kapının önünde. Hem Alp nerede? ALP!" "Geldim geldim hadi gidelim." Kahvaltı gerçeklerden sonra boğazlarına dizilmiş öylece kalmıştı. Alp ve Buğra motivelerinin yerine gelmesi için Gordania ile pasta yapmaya karar vermiş ve bunun için pazara gidiyorlardı. "Ov ov ov Buğra burası çok kalabalık." Buğra pazarda gözlerini gezdirdi normaldi aslında bu kalabalık ama bunu Gordania'nın bilmesine gerek yoktu. Çirkef kimliğini üzerine büründü. "İki saattir süslendin tabi olur kalabalık. Ah ah gençlik bitmiş. Nerede eski zomonlor oneonlo ahhh-" sözü sonlara doğru ağzına konulan elle durduruldu. "Çok konuşma yürü." "Alp? Aşkım? Senin dilin ne söyler böle haşin adamım?" "Buğra millet yanlış anlıycak." "Ne yani benden utanıyormusun. Aşkımızı saklayacakmıyız?" "Ulan ben şimdi seni." "Yetişin ümmeti Muhammed ya Ali artık hazreti kim varsa" Alp, Buğrayı kovalarken Gordania geldikleri kalabalık pazarda onları izliyordu buruk bir tebessümle. Gerçek arkadaş. ••••••••••••••••••• "Çilekler burada daha ucuzmuş buradan alalım." Buğra çilek tezgahına yaklaşıp bir çilek aldı. Elleri ile ovuşturup ısırdı. "Hmmmm." Ardından bir tane daha yedi. "Hmmmm." Ve ardından bir tane daha. Tezgah sahibi alık alık gülümseyerek onu izliyordu. "Oğlum ne kadar alicen bakem." Buğra kafasını sallayarak ağızındaki çileği yuttu ve konuştu. "Abi dur tadını anlamaya çalışıyorum." Pazarcı diğer müşteriye para üstünü verdikten sonra kirli ellerini üstüne sürdü ve leğeni alıp Buğraya doğru fırlattı. "Oğlum tadine bakem diyon da yidin yidin bitirdin tezgahımı. Ben ni satcem? Aliceksen alıver." Alp daha fazla uzamaması için devreye girdi, leğeni Buğranın önünden alıp pazarcıya geri attı ve; "Abi sen bize oradan 2 kilo tartıver." Buğra burnunu kırıştırdı ve pazarcıya samimiyetsiz bir gülüş sergiledi aklında ki hinlikler doluşmuştu gene içine, muzip tavrından ödün vermeyerek Alp'in kulağına yaklaşıp fısıldadı. "Ne pazarlığı Buğra kapa çeneni. Adamın tezgahını kemirdin zaten şu çilek saplarına bak." Eliyle çilek saplarından oluşmuş küçük tepeyi gösterdi. Buğranın umrunda olmadı bu durum, küçük tepecikten gözlerini çilek tartan pazarcıya taşıdı. İlk bir izledi poşetin içine çilek atıp kiloyu dengelemeye çalışan adamı. Gramaj önemliydi sonuçta ya bir kaç gram az tartsaydı adam Alp bunu hiç mi düşünmüyordu. Hep Buğra mı çalıştıracaktı kafayı? "Abe 0,144 gram eksik tartı onu da koy bakem. Ortalama 1 kase çilek edeyyo ya benim payıma düşen çilek az olursa?" Alp ne kadar alttan alttan Buğrayı cimcikleyip dürtse de susturamamıştı. Pazarcı sabırlar çeke çeke keseye 6 çilek daha koydu. "Abem sen bak bakem bana hele. Bu çileğen kilosu 20 kayme olurmu heç. Gel pazarlık yapak." Tezgahçı sinirlenmeye başladı. Tüm belalar da onu buluyordu zaten. Bu tezgaha serdiği ikinci sepet çileklerdi bugün. Birinci sepeti satamamıştı çünkü gencin birisi üzerine düşüp parasını ödemeden kaçmıştı. "Nesi pahalıymış bunun. Hepiciğine bak bakem pazarda bundan daha ucuzunu bulabilcenmi?" Gordania sadece Buğranın içinden çıkan farklı kişiliğe odaklanmıştı. Bir insanın kişilikleri nasıl bu kadar farklı ve eğlenceli olabilir miydi? Sanırım bu ona ait bir özellikti. "Aşağı pazarda 15 kayme emme bak bakem ben senden aliverem dedim gene de." Ardından Gordania'yı kolundan çekip tezgahkara gösterdi. "Bak gözel abem. Bu kız taa İskoçyalardan gevur memleketlerden geldi. Dedi bana Buğra benim canım çilek çekeyyo bana çilek alacan mı? Dedim almam mı? Sana dedim kurban olsun çilek yatadana kurban olduğum." Sonra Alp'in kolundan çekiştirdi. İkisinin ortasında Buğra vardı. "Aha bak bu da nişanlısı kızı bir üzmüş bir üzmüş. Gönlünü almek için geliverdik buraya. Bir kapandı ayağıma bir kapandı sorma. En gözel çileğe alakta barışsın benlen hurma tanem diyiverdi de buraya gettim onları. Senden başka gözel çilek saten bulamadım burda." Alp ve Gordania şok ile tezgahkar ise memnun bir ifadeyle bakıyordu. "Bulaman tabi. Rahmetli anamın ata tohumlariylen eki verdim ben bunları. Güvercin boku serpiştirdim gübre diye. Tabi güzel olacak." "Ya ya. Nası gözel abem." Buğra tezgahkarın yaklaşmasını istedi ve kulağına eğildi. Fısıldayarak konuştu ama Alp ve Gordania onu duydu. "Bi de biliyonmu gözel abim bu oğlan çok fakir bak şu ayağında ki çarığa taşlı maşlı erkek adam giyer mi bunu. Napsın süt oğlan mecburiyet.... çöpten buluverdi de giyiverdi... Nasıl sevindi bir göreydin. Gel sen şunu yap 15 kayme. Tüm gönüller mutlu olsun." Tezgahkarda onun kulağına fısıldadı. Acıyıvermişti çocuğa, içi kıyılmıştı resmen.
"He valla." "2 kilo mu isteyyedun?" Buğra kafasını hızlıca sallayarak onu onayladı. Tezgahkar başka torbaya iki kilo daha çilek doldurdu ve ardından içine gizlice bugün kazandığı paradan koydu ve torbayı onlara uzattı. "Al bakem istemez para falan. Afiyetlen yen guzum." Alp içindeki parayı görünce sevindi ne güzel temiz kalpli bir millete sahibiz diye. Buğranın oyununa son vererek adama hakkını verdi. "Al abi bakma sen bu çocuğa. Bakırköy'den getirdik deliler hastanesinden durumu ciddi son zamanlarını geçiriyor. Azcık gezsin diye çıkardık." Elindeki 40 lirayı uzatıp torbanın içindeki parayı da geri verdi. Adam hoş bir tebessüm sundu ona ve Buğraya da acırcasına baktı. "Vah vah geçmiş olsun evladım.' "Saol abi neyse kolay gelsin." "Götümden bıçaklandım resmen." "Buğra şaşkın kaldım resmen. Sen harikaydı. Nasıl böyle rol yapabildi? Unbelievable." "Tabi ki Gordaniacım. İşte bu erkekle bin kişi pazara gitmek ister ama bir kişi gidebilir. Kıymetimi bi- ah." "Siktir ordan." Ardından çilek torbasını bagaja koydu ve arabaya bindi istikamet marketti. ••••••••••••••••••• Market dönüşü Buğranın YouTube de ısrarla çekelim dediği videoyu çekmeye karar verdiler. 'Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi' pastasını yapacaklardı fakat Buğranın kulaklarını Gordania ağzını ve Alp gözlerini kullanamayacaktı. Malzemeleri masaya dizip kamerayı açtılar. "Tamam kulaklığın sesini aç." "AÇTIM." "Bağırma!" "NE!" "BAĞIRMA AMINA KODUĞUM KULAĞIM PATLADI!" "ANLAMIYORUM." "Ay tansiyonum çıktı." "Bende fitil var." "Ne?" Gordania sadece burnundan çıkan garip seslerle gülebiliyordu. Alp Gordania'ya döndü. "Söyle şu gerzeğe pandispanya kekinin malzemelerini sorsun bilgisayara." "Ihı ıhı." "Ne?" "Ihı ıhı hı" "Ha senin ağzın bağlıydı doğru elle göster sen o mal anlar." "Hı hı" Buğra Gordania'nın elle gösterdiklerini fikir üretiyordu. Gordania ellerini yuvarlar gibi çevirdi. "ÇEVİR KAZI YANMASIN!" "BAĞIRMA ALLAH BELANI VERSİN BAĞIRMA. KULAĞIMI S*KTİN!" Alp Buğraya kulağını gösterdi patladı gibisinden, Buğra sonunda anlayabilmişti. "Ihı hı hıhıhı hı" "Ne?" "Ih hı hı hı ıh hı" "Anlamadım bir daha de" "Inının ımı" "Ananın amı mı?" Buğranın bunu demesiyle Alp koca bir kahkaha patlattı. İkisi iyi ki vardı hayatında...Daha fazla oyalanmamak adına elleriyle klavye hareketi yaptı Buğra anladın diye. "BİLGİSAYAR!" "Amanın anı cidden Buğra. BAĞIRMA LAN BAĞIRMA." Buğra bilgisayardan malzemeleri öğrendi. "İLK 4 TANE YUMURTAYI İKİ AYRI KAPA BEYAZ VE SARI DİYE AYIRIN!" Gordania 4 yumurta alıp Alp'in eline verdi. Alp öyle böyle kırdı lakin kabukları içinde kaldı. Gordania onları çatalla yumurtadan ayırdı. "SONRA?" "NE?" Gordania elleriyle sonra ilerle işareti yaptı. Buğra dönüp bilgisayara baktı. "YUMURTANIN SARISI İLE 1 SU BARDAĞI ŞEKERİ ÇIRP" "Gordania çırpacağı verde ilk şunun götüne sok- tövbe tövbe. OĞLUM HEYYY HEYYY" Bağırarak Buğra'nın ilgisini üzerine çeken Alp elleri ile kulağını gösterdi. Buğra kafasını sallayıp eğildi ve kulağının içine baktı. Anlamamıştı. Alp sabır dilenerek Buğranın kulaklığının müziğini durdurdu. "NİYE DURDURDUN BE!" "Lan hala bağırıyor. Bağırma duyuyoruz seni. Kulağımızın zarı patladı." "He tamam kanka." ardından müziği geri açtı. Gordania Alp'in ellerine 1 bardak şekeri verdi leğene dökmesi için. Alp elleri ile leğenin yerini tespit etti, bir eliyle onu tuttu ve şeker dolu bardağın hepsini leğene döktü. Ardından çırpıcı ile karıştırdı. "Sonra?" "Yarım çay bardağı ılık su dök" Buğra yarım çay bardağı su doldurduktan sonra parmağı ile ısısına baktı. "E SOĞUK BU." Ağzını bardağa yakınlaştırıp buhar üfledi. "Gordania ben göremiyorum ne yapıyor bu gerizekalı?" "Ihı hı hı ıhı" "Tamam sus anladım. Yüce Rabbim yaratıyorsun bari takip et." Alp kalkıp Buğrayı buldu ve kafasına isabet edip etmemesini umursamayarak şaplak attı. "AH NAPIYORSUN?" "Bende bu sorunun cevabını arıyorum. Ver şu suyu salak." Buğranın elindeki çay bardağını alıp Gordania'ya uzattı. "Güzelim şunu halleder misin?" "ONA GELİNCE GÜZELİM BANA GELİNCE MAL" "SEN BENİ NASIL DUYUYORSUN LAN" "Şarkı durmuştu kanka." Gordania'nın uzattığı suyu da döküp karıştırdı ardından kabartma tozu, vanilya ve unu da ekledi. Sonra yumurta beyazının olduğu leğeni aldı eline. "Bunu napcaz?" "BEKLE BAKIYIM. HEH ONA BİR PARMAK TUZ EKLE." Gordania tuz pakedini Alp'in eline tutuşturup parmaklarını tuttu ve gösterdi. "Kız bana parmaklamayı öğretti resmen ahahahahah" "NE!" "Yok bir şey." Yumurtanın beyazını ve tuzu kar gibi beyaz olana kadar karıştırdıktan sonra iki kabı birleştirip spatula ile karıştırdılar. Yağlı kağıdı kelepçeli kalıba yerleştirdikten sonra pandispanya harcını içine boşalttılar ve fırınladılar. "180 derecede 35 dakika pişir diyor."
(İzleyin pişman olmazsınız. Özellikle 5.55'den itibaren.) ................................ "Verdiniz mi test? Diğer aileyi gördünüz mü? Nasıllar? Gordania en çok kime benziyor? Kardeşleri var mı? Kaç ta-" "Buğra sus da konuşsun kız." "Konuş kız. Acun musun sen?" Gordania dış kapıdan içeri nihayet içeri girebilmişti. Çantasını masaya koyup cevap bekleyen ikiliye döndü. "Test verdim ama diğer aile yoktu. Onlar önceden vermiş." "Bu kadar mı?" "Başka ne olacaktı Buğra?" "Neden yüzün beyaz kesilmiş? Yolda bir şey olmuş anlatmıyorsun bence. Dökül." Bir bardak su doldurdu kendine ve sandalyeyi çekip oturdu. Elleri titriyordu heyecandan mı korkudan mı ayırt edemedi. Alp elini omuzuna sardı destek olurmuşçasına. "İstersen anlatmak zorunda değilsin yanındayız sadece bunu bilsen de yeter." Gordania ona içten sıcak bir tebessüm sundu. İyi ki vardı. "Bilmiyorum belki benim kuruntumdu ama yol boyunca iki tane araba takip etti gibi sanki beni." "Nasıldı arabalar? İçerisindekileri görebildin mi?" 'Eminmisin' diye sormadı ona güveniyordu. Gordania bu detayı gözden kaçırmadı. "Hayır görmedim camlarda dahil simsiyahtı." Alp ve Buğra göz göze geldi. Tedirginlerdi. Buğra fikrini sundu. "Belki diğer aile seni takip ettirmek için peşine takmıştır güvenliğinden emin olmak için." İkisi de bu fikri mantıklı buldular ve şimdilik konuyu kapattılar. "Test sonucu ne zamana çıkacakmış peki bir şey dediler mi?" "Evet haftaya pazara." "Diğer ailenin ismini soy ismini falan söylediler mi?" "Hayır sordum ama sonuçlar çıkana kadar gizli kalmasını rica etmişler." "Sanki devlet sırrı. Neyse pastayı getirsenize yiyelim." "Mal Buğra ben kapatırım dedin de telefona dalıp yaktın ya unuttun mu?" "Ay doğru ya. Siz de güvenmeseydiniz canım bana." "Konuşma konuşma kes. Git mısır patlat. Gordania'ya Kutsal Damacana'yı izleticez daha." . . . . . . . . . . ..................................
|
0% |