Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9.Bölüm

@siren_

İyi okumalar diliyorum.
Buradan Keloğlan'ın annesine sesleniyorum. AMK salağı çocuğu su perisinden isteyeceğine Allah'tan istesene. Ben su perisi olsaydım çekerdim ayağının altından boğardım onu suda. Enayi oğlu enayi.
Bu kadar.

.
.
.
.

"Aldılar ve bıraktılar

"Aldılar ve bıraktılar. Satsaydılar bu kadar acımazdı canım. Fani mal için yaptıklarını ebed görmeyecek mi sandılar."

.
.
.
.
...................

22/01/2024 Gecesi
Şanlıurfa Karakurt Konağı

Gecenin en karanlık saatleri içerisinde bir araya toplanmıştı Agir ve Ardil ağa. Bu gece konuşulacak çok şey vardı .

Azad Ağa'nın uyumasını beklemişlerdi aslında, Miran ve Zozan'ın ajanlığı ile suyuna ilaç atılmış erkenden uyuya kalmıştı. Konuşacakları konular gizliydi, tehlikeliydi. Pranga vurulmuş kalplerini bu gece açacak ve yeniden kir doldurup kapatacaklardı.

Uzun zamandır beklemişlerdi. Ardil Ağanın büyük oğlu Adar'ın haber vermesi ile konağın salonuna indiler. Gecenin karanlığına daha karanlık ruhları bulaşacaktı affetmezdi ebed.
Sessizliği Agir Ağa bozdu.

"Bulmuşlar mı mektubu?"

Agir Ağa sinirliydi hem de o kadar çok ki Urfa'yı ateşe vermek onun sinirini yatıştıramazdı bile. Onun yanı sıra kardeşi Ardil daha çok endişeliydi.

Agir'in büyük oğlu Miran konuştu;

"Bulmuşlar bawo. Kapıya bıraktırmış orospu karı bizimkiler alamadan almış Berzan Ağa."

Agir sinirle ellerini kırlaşmış seyrek saçlarına çıkarıp yukarı çekiştirdi. Suratı sinirden kıpkırmızı kesilmiş boynundaki ve anlındaki damarları dışarıdan atıyordu resmen. Oturduğu yerde ileri geri sallanıyordu birden ayağa kalktı. Titreyen parmakları ile sakallarını ovuşturdu sakinleşmeye çalışıyordu ama nafile. Kanepede oturan Miran, Zozan ve Adar'a doğru dönüp parmağını salladı.
Siniri sesinden bile anlaşılabiliyordu.

"Ulaaan, ulaaan yakarım bu konağı anladınız mı?"

Sehbaya bir tekme atıp ileri gitmesine neden oldu. Ardil onu sessiz olması konusunda uyardı.

"Ne sessiz ol lan, ne? Siktirtme sessizliğini de seni de şimdi."

Salonda bir ileri bir geri yürümeye başladı diğerleri ağzını açacak cesareti olmadığından sadece onu izliyorlardı. Agir birden durdu ve onlara döndü.

"Bana o orospu karıyı bulacaksınız. Anladınız mı? Bana o karıyı bulacaksınız bende onu inim inim inlete inlete öldürecem. Yok o fahişeye kolay ölüm."

Oğlu Miran kafasını sağa sola salladı. Korkuyordu.

"Bu imkansız bawo. Karı kendini kesmiş mektup ulaşmadan."

Agir'in gözleri Miran'ı buldu aniden, ateş gibi yanıyordu. Nefesleri yüzlerine vuracak kadar yaklaştı öyle ki konuşurken tükürükleri Miran'ın suratına vuruyordu. Yumruk yaptığı elini kafasına vurup defalarca ittirdi.

"Ne demek kesmiş ulan? Neyi kesmiş?"

Miran korkuyla yutkundu, gözleri yerde cevap verdi.

"Adamlar almaya gettiğinde karı yerdeymiş bawo. Bileklerini kesmiş adamlar hastaneye götürmüşler lakin hekim zor dedi. Bitkisel hayatta mı neymiş. Makineye bağlı yatıyor. Ümit beslemen boşuna dediler."

Agir masaya uzanıp kendine su doldurdu.

"Ne yapacak Ağabey şimdi?"

Soruyu soran Ardil Ağa abisinin ağızından çıkacaklara odaklandı. Agir içtiği suyun ardından bardağı bıraktı ve bir süre onu izledi.

"Kızdan test de istemişlerdir?" Soru gibi çıkmıştı cümlesi. Adar cevap verdi.

"He amca vermiştir?"

Agir kafasını sallayarak onayladı.

"Testi değiştiremeyiz korumaya almıştır o piç Berzan. Şimdilik sadece kızı takibe alın. Onun için başka planlarım var."

Zozan babasının dediğine inanamadı. Kaşları çatıldı ve yerinde dikleşti.

"Nasıl yani bawo? İzin mi verecez ailesine kavuşmasına?"

Agir oğluna bakıp gülmeye başladı. Diğerleri artık onun sinirden fıttırdığını düşünüyordu.

"He benim kurê min. İzin verecez." (Oğlum)

Adar gerilmiş yüzüyle babasına kaş göz yaptı. Lakin babası da anlamamıştı neler olduğunu.

"Aha amcam da delirmiştir ha."

"Ağa'm iyisen? Dilin ne söylediğini bilir?"

Agir Ağa sadece arkasına yaslandı. Aklında şeytan yavruları fink atıyordu yine.

"Bilir. Dilim ne söylediğini bilir birayê min.(kardeşim) Korkmayasanız. Vardır aklımda bir şeyler. Haydê kalkın yatın yarın iş vardır. Şev baş."(iyi geceler)

.....................

Gecenin şerrine karşılık iyi bir güne uyandı Karakurt kardeşler. Bugün sır dolu perdeler açılacak gerçekler ortaya serilecekti. Oyun asıl bundan sonra başlayacaktı. Önlemlerini alanlar sandalyesine yaslanmış yeni hamle için karşısında ki oyuncuyu gözlemliyordu. Bunlardan birisi de hiç şüphesiz Azad Ağaydı.

Şafak sökmeden önce gecenin en karanlık olduğu zaman diliminde Firaz geldi dayandı kapısına. Elinde belgeler vardı öğrendikleri onu heyecandan titretiyordu çünkü biliyordu ki vereceği haber mükafatsız kalmayacaktı.

Azad Ağa açtı kapılarını ona. Firaz hemen geldi öptü elinden aldı başına koydu. Koca çınardı saygısızlık etmek yakışmazdı senelerce ekmeğini yemiş onun önünde yaşlanmıştı. Azad Ağa heyecanla ağzından çıkacak kelimeleri beklemişti Firaz'ın.

"Müjde Ağam. Müjde. O senin torunun vallah billah."

Azad Ağa sevinçten dört köşe olmuştu yaşlılığına inat dimdik duran bedeni heyecanla titredi. Hışımla önünde ki kahyaya sarıldı. Kulakları ağızına varıyordu, Firaz Ağasını ilk defa böyle sevinçli görmüştü.

"Dile benden Firaz. Dile benden Urfa'yı sereyim ayağına."

"Estağfurullah Ağam sağlıkla başımız da dur yeter."

Azad Ağa gururla baktı karşısın da ki adama. Hiç bir zaman gözü yükseklerde değildi elindeki ile yetinmesini bilir aldığı, alamadığı nimetler için Allah'ına şükür ederdi. Azad Ağa böyle bir sır dostu olduğu için şükür etti ebediye.

"Firaz tez varasın mezbahaya. De ki Azad Ağa'nın selamı var. On büyükbaş yirmi tane de küçükbaş kessinler fakir fukaraya dağıtsınlar güneş batmaya varmadan."

Firaz Ağası'nın elini öptü gitmeden önce.

"Allah razı olsun Ağa'm hemen gidiyorum demeye."

"Senden de evlat senden de Allah razı olsun."

Azad Ağa göz önünden kaybolan Firaz'ın ardından Allah'a şükür ede ede abdest almaya gitti. Seccadesini yere serdi ve huşu ile şükür namazı kıldı. Kıldığı namaz 2 rekattan başladı onlarcasını buldu. Açtı sema'ya ellerini.

"Hamdü senalar olsun Rabbim'e. Onu sapasağlam bağışladın bana. Rabbim! Yüzüm yok istemeye amma affet bu kulunu. Onu buldum lakin şimdi de korumam gerek. Akbabalar üşüşür hemen başına. Yardım et Rabbim! Onu sapasağlam bana ulaştır. Amin."

Sema'dan indirdiği eller ile yüzünü sıvazladı, kakıp seccadesini katladı ve yerine koydu. Cebinde ki telefon titredi. Torununun peşine taktığı Beriwan'dı arayan torununa bir şey oldu korkusuyla kalbi tekledi yaşlı adamın.

"Alo."

Sesini bulur bulmaz konuştu.

"Hayırdır bu saate bir şey mi oldu kurê min?"(Oğlum)

"Umay hanımın kapısına bir grup genç dayandı Ağam ama hallettik onu haber vermek için aradım." Ağa kaşlarını çattı. Kimdi torununu rahatsız eden densiz sürüsü?

"Kimlermiş? Ne diye dayanmışlar?"

"Umay Hanımağamla ilgili değil Ağam. Arkadaşı Alp Bey'in eski arkadaşlarıymış kapıdakiler. Yanlış olmasın ama Umay Hanımağam hakkında pis laflar etmişler Alp Bey'de onlarla kavga edince Umay Hanımağam'ın yanına taşınmış. Sarhoştular, kavga etmeye gelmişlerdi zannımca."

"Anladım Beriwan bir daha yaklaşmasınlar o civara sen halledersin takipte kalmaya da devam et. Agirler haberdar olmuştur ondan."

"Tamamdır Ağam. Allah'a emanet."

"Sende."

..................

"Ya bu amına koduğum ne biçim soru lan?"

Sungur dakikalardır uğraşıp çözemediği sorudan başını kaldırıp ikizine baktı. İkizi ve kardeşi Kayra hala testlerinin başında arı gibi çalışıyorlardı ve onu takmıyorlardı. Sungur en sonunda dayanamadı ve kalemi bırakıp kendini sandalyeden aşağı bıraktı. Han sabır çekerek ona döndü.

"Adamı hasta etme kalk ve testini çöz. Bu sene de sınıfta kalırsak boku yeriz."

Sungur derin bir oflama savurdu, Kayra'nın da dikkatini bozmuştu.

"Of abi ya az sessiz olun."

Han, Kayra'nın kafasına vurdu. "Abiye oflanmaz velet."

Kayra gıcık bir gülümseme ile cevap verdi;

"Bu velet dediğin sizden önce üniversiteye gidecek ama."

Sungur ve Han'ın yüzü düşmüştü. Geçen sene sürekli okuldan kaçtıkları için sınıfta kalmış şuan Kayra ile beraber 12'ye gidiyorlardı ve bu gidişle tekrar 12'yi okuyacaklardı.

"Siktir ya şunun diline de düştük Allah kurtarsın." Kayra tekerlekli sandalyesini abilerine döndürdü.

"Aşk olsun abi kırılıyorum."

"Çubuk musun lan sen?"

Sungur ve Kayra laf dalaşına tutulmuşken merdivenden çıkma seslerini duydular. Hepsi aniden sessizliğe bürünüp testlerinin başına geçtiler. Çok geçmeden kapı açıldı ve içeri Erim abileri girdi.

"Sesiniz aşağı geliyor boşuna kafanızı gömmeyin kitaplara."

"Abi valla çözüyorduk son on dakika mola vermiştik."

Erim dudaklarını dişleyip kafasını aşağı yukarı salladı ardından odaya girdi.

"Babam aşağıda."

Han kafasını sağa çevirdi devamını ister gibi.

"Ee? Bizene bundan." Bu daha çok soru gibi söylenmişti.

"Sonuçlar çıkmış, konuşacağız."

Üç kardeş birbirlerinin gözlerine bakıp sessizce anlaştılar. Kaçış yoktu zaten daha fazla uzatmadılar.

"Abi sen Kayra'yı al inelim aşağı."

Erim Kayra'nın sandalyesinin arkasına geçip sürüklemeye başladı.

Salonda Berzan Ağa baş sandalyeye kurulmuş hemen sağ tarafında ise karısı Dilan vardı. Yirmi kişilik masada çocuklar olabildiğince en uzağa oturmaya çalıştıysalarda Berzan onları takmadı.

Elindeki test kağıdını havada salladı gözlerine sokar gibi ardından masanın ortasına attı.

Boran ayağa kalkıp masada ki kağıdı kendi taraflarına çekip yerine oturdu. Masada ki kağıdı Erim alıp okudu.

".....İddia edilen çocuk, teste tabi tutulan babanın biyolojik çocuğu olarak tespit edilmiştir. Listelenen DNA lokuslarının analizlerinden elde edilen test sonuçlarına göre babalık olasılığı %99,9999999996'dır. Pozitifmiş."

(Bunun için İngilizce belgeler okudum -_-)

Tahmin ettikleri şeyin kesin olarak kanıtlanmasıyla boğazlarına yumruk oturmuştu adeta. Kendilerinden çok onun için endişeleniyorlardı. Sessizliği Berzan Ağa bozdu. Parmağını masaya vurdu her kelimesinden sonra.

"O kız buraya gelecek elimin altında duracak. Yarın yemeğe çağıralım sizde evde durun kendinizi sevdirin, alışsın gitmek istemez."

Sungur alayla sırıttı diğerlerinin de ondan farkı yoktu.

"Cidden mi?"

Babası kaşlarını yukarı kaldırdı alnı kat kat olmuştu.

"Ne cidden mi?"

Han söze karıştı ikizi yerine.

"Cidden bu kadar yüzsüz müsün?"

Babası bu laflara sinirlendi ve masaya yumruğunu indirdi, Dilan olduğu yerde sıçradı. Yavaş yavaş gerilmeye başlıyordu masa.

"Han terbiyeni bil karşında baban heç değilse Ağa'n var. Almayayım ayağımın altına seni."

"Senin ben babalığına da Ağalığına da ayrı sokarım. Sen misin baba lan. Kendine nasıl yakıltırabiliyorsun böyle bir kelimeyi?"

Berzan Ağa aniden fırladı yerinden Han'a doğru. Onun peşi sıra Erim ve Boran duvar oldular kardeşinin önünde. Babalarının göğsüne ellerini koydular.

"Çekilin lan şurdan. Bunun dili fazla uzadı."

Babalarının omuz atmasını kolayca savuşturuyordu iki kardeş. Sağ taraftan Sungur karıştı olaya.

"Gerçekler zoruna mı gitti Ağa'm. O kız senin gerçek yüzünü görünce duracak mı sanırsın yanında ha? Ahanda burada yemin ediyorum ne kadar kötü olursa da olsun ablamın hep arkasında duracağım size inat. Yedirmem onu size."

"LAN SİZ BENİ DELİRTİCEKMİSİNIZ LAN. Kim zannettiniz siz kendinizi ha? Benim param olmasa hiçsiniz lan siz. Hayvan oğlu hayvanlar."

Kayra gözlerinden akan yaşlarla babasının lafını böldü.

"Senin oğlun olacağına bir hayvanın oğlu olmayı tercih ederdim. En azından sahip çıkardı bize."

Kalbe hançer batırmayla eş değer acıya sahip olan bu sözler Berzan Ağa'da hiç bir işe yaramamıştı. Belki kalbinin körlüğündendi. Kaşlarını kaldırarak Kayra'ya baktı tehdit edercesine.

"Kayra Bey sen konuşabilir miydin? Benim nüfusum altında olan birine göre fazla cesaretlisin bakıyorum da?"

Kayra gözlerini kaçırdı, korkuyordu. Korkusu da yersiz değildi bir nevi.

"Kayra'nın başına gelebilecek en ufak şeyde kimliğini sorgulama. İstersen babam ol istersen Ağam vururum seni."

"Bilmez miyim Erim Bey? Her neyse yeter bu kadar uğraştığım sizinle. Yarın akşama yemeğe çağırıcam tam takım olun masa da. Bir şey de çaktırmayın."

Son sözlerini söyledi ve ardında ki yıkıma takılmadan Dilan Hanımla odasına çıktı.

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
................

Pislik Berzan Ağa. Hiç sevmiyorum böyle karaktersizleri bakamıyorsan yapma kardeşim. Niye her şeyleri çocuklar çekmek zorunda.

Neden üniversiteye gitmek bu kadar zor? Niye hayallerimizi yaşamamızı bu kadar zorlaştırıyorlar? Of yaa.

Neyse yeter bu kadar acıtasyon.
Sizleri çok seviyorum ve attığınız yorumlar yalnızlığıma iyi geliyor. Tek tük kişiler atsa da yorum bildirimlerinin geldiğinde heyecandan duramıyorum.
Sizinle hayallerimi paylaşıyorum ve bu yolda yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. İstek bölümlerimiz varsa da yazabilirsiniz.

Sizi çok seviyorum sevmeye değersiniz kendinize iyi bakın.🙃

 

Loading...
0%