Yeni Üyelik
36.
Bölüm

28.Bölüm

@siren_

Bu bölümde Alev'in içinde yaşananları okuyacaksınız.
.
.
Umarım beğenirsiniz

Umarım beğenirsiniz

.

.

.

Olaylı geçen Cumartesi gecesinin ardından yaptığımdan pişman olmuştum. Son sınıf öğrencilerinin sınıfını yakıp aklımca onlardan intikam almak oldukça saçma gelmeye başlamıştı bana, bunun yanında sınav öğrencisi olmaları vicdanımı daha da sızlatmaya başlamıştı. Yani kısaca aslında yanlış kişilerden intikam almıştım ve bu hata boynuma urgan gibi dolanmış idamımı bekletiyordu.

Bilmiyorum bazen ani aldığım kararlar oluyor ve engel olamıyorum kendime yaptıktan sonra da iş işten geçmiş oluyor. Şuan ise o yaptığım hatanın kanser gibi hücrelerimi sarmasını çekiyorum. Vicdan azabı denen şey bu olsa gerek emin değilim belki de duygusal boşluğumdan dolayı böyle düşünüp hissediyorum.

Aklıma okul çıkışında yaşadığım silahlı çatışma olayı gelmişti cumartesi gecesi ve öfkem beni daha da sarmıştı o an. O gün babamın yaptığını tekrar düşündüm de, yurt dışını kaçmasını beni bu işlerle bu kadar sorunlarla tek başıma bırakmasını hadi bunları da geçtim veda bile etmemesi... Ne düşüneceğimi bilmiyorum bir baba kızını nasıl böyle bir ateşin içine bırakıp gider? Belki de gerçek bir baba değil hiçbir şeyden emin olamıyorum. Gerçi anneden yana da şansım pek yaver gitmedi ya neyse.

Bir de unutmamak gerek ikiz kardeşim çıkmış. Maalesef o da yalan dolan. Pars'ın gerçekten de ona inanarak bu işin peşine düşmeyeceğimi sanması onun aptallığından kaynaklanıyor ayrıca. Bu yaşımda o kadar yalana ve ihanete maruz kaldım ki defalarca emin olmadan bir şeye tam olarak güvenemiyorum. Bu da benim şansım olsa gerek. Pars'ın da sadece 'Allah birdir' dediğine inandığımı var sayarsak yeniden başka bir hastanede gizlice test yaptırmam olağan karşılanacak bir durum.

O gün henüz Alperen gelmeden önce Pars ile konuşmak için odasına giderken kapıdan sessiz olmaya çalışan ama beceremeyen sesini duymuştum. Evet kapı dinlemem belki size göre yanlış gelebilir lakin konuşma sırasında adım geçince de yanlışları göz ardı edip dinlemeden edemedim.

Dinlediğim için pişman mıyım? Belki, çünkü kısa bir süre için de olsa bir kardeşim olduğu için sevinmiştim. Hele ki sırtımı yaslayabileceğim, omzumda ki yükleri paylaşabileceğim bir erkek kardeşim olduğu için içimdeki heyecan epey tarifsiz bir histi. Anne, baba boşluğunu bir kardeşle doldurmaya çalışmıştım. Kimsesiz olmak çok kötü bir his.

Ama bir yandan da iyi olmuştu ya kendimi iyice ona kaptırsaydım ve bağlansaydım sonra da onun ihanetiyle yüzleşseydim o zaman ki düşeceğim durumu tahmin bile edememek içimi ürpertiyor. İşler daha da ilerlemeden öğrenmem iyi olmuştu. Bana oyun yaptıklarını sanarken asıl oyun onlara oynanacaktı, beni teselli eden tek durum buydu şu anlık.
.
.
.
.
.

Pars'ın telefon konuşmasından kısa bir kesit;

.....

'Evet baba inanmayacakta ne yapacak. DNA testi var elinde.'

.....

'Hayır nerden anlayacak sahte olduğunu. Zaten sen demedin mi duygusal boşlukta şuan beni çok sorgulamaz azıcık şefkat göster oltaya gelir diye.'

.....

'Yok ya nereden duyacak aşağıya inmişti en son. Sen merak etme.'

.....

'Babası sandığı adam da bırakıp gitti, annem zaten başında değil bu son darbeden sonra yıkılacak o kadar olay karşısında bırak kızı hiçbir insan ayakta duramaz. Onu biraz daha kendime bağlayacağım sonra da gerisi çorap söküğü gibi gelir zaten.'

.....

'Tamam tamam o iş bende neyse daha fazla dikkat çekmeden aşağı ineyim ben. Şu ikizime de söyle Alev'in evinde kalıyorum diye bana bozuk atıyor ne alakaysa. Sanki kızı elinden aldım gerçi onun da elinde değil ama ileride belli olmaz.'

.....

'Anladım görüşürüz.'

.....

-Kesit sonu-
.
.
.
.
.

Gerçekten de acı veriyor. Bazen diyorum ki Alev hangi günahının bedelini ödüyorsun. Ya çek git buradan ya da tak ipi boynuna. Daha 18 yaşında yaşadıklarımı hak ettiğimi düşünmüyorum. Başkasının günahlarını ödeyen kişinin ben olması kalbimi acıtıyor.

Mecazi olarak derler ya hani kalbim kırıldı diye aslında kalp kırılmaz ama kırılmış gibi hissedersin. Benim durumumu özetlemek isteseydim bu şekilde ifade ederdim. İçine düştüğüm çukurdan çıkmak için yalnızca Allah'a yalvarmalıydım. Çünkü biliyordum ki Allah yalnız kalplerin içindedir ve 'pes etmeyip başaracağım çünkü Allah beni sıradan birisi olayım diye yaratmadı.'

En huzur bulduğum zamanlar yalnız kalıp Allah ile dertleştiğim zamanların olması kuşkusuz doğruydu lakin ben nankör bir kuldum. Bazen bu başıma gelenlerin Allah'ı unuttuğum için bir imtihan olduğunu düşünüyorum.

Yanlışta sayılmaz dara düştüğüm zamanlar aklıma geliyor. Yine de onu unu unuttuğum zamanlar kalbim mühürlenmiş hissediyorum. Sevemiyorum yaptığım işten zevk alamıyorum.

Ve tekrardan evet iç hesaplaşmam sonucunda hatamı fark ettiğimi buldum. Uzaklaşmak. Karmaşadan girdiğim sapkınca düşüncelerden ve işlerden. Çok sevdiğim bir dua var siz beni her ne kadar dinden uzak bilseniz de ben bir o kadar sevgiliye yakınım.

'Ya Rab her şeysiz yaparım, sensiz yapamam

Ya Rab her şey eksilsin, sen art Ya Rab

Ya Rab beni bırakma, bahtına düştüm Ya Rab'

Her şey gözüme imkansız gibi geldiğinde tekrar hatırlıyorum Hz. Muhammed'in şu sözünü;

''Balinanın karnında bile umut vardı.(Hz.Yunus) Ateşin ortasında bile umut vardı.(Hz.İbrahim) Selin ortasında bile umut vardı.(Hz.Nuh) Çıkmaz yol sanılan denizde bile umut vardı.(Hz.Musa) Öyleyse seni Allah'a güvenmekten alıkoyan şey ne? Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin''

Gerçekten de bazen böyle teselli buluyordum. Hayatımın kısa kesitlerinde tam bir dinine bağlı Müslüman olan ama çoğu zaman dininden uzak bir kız. Aslın da dinimden uzak olmam yanlıştı hatta büyük bir hataydı bunu şuan iç hesaplaşmam sayesinde fark ediyorum ama dünya malı gözüme o kadar tatlı geliyordu ki kendimi nefsime kaptırmadan edemiyordum. Belki de tüm bu malları bırakıp kendime yeni bir hayat kurmalıydım. Ne geldiyse başıma mal mülk yüzünden gelmemiş miydi?

İç hesaplaşmamdan çıkıp düşüncelerim yüzünden içmeyi unuttuğum soğumuş kahvemi alıp döktüm ve kupayı bulaşık makinesine koydum. İçerisinde bulunduğum küçük kulübeyi seviyordum kendimle yüz yüze gelip hesaplaşmamı sağlıyor bana huzur veriyordu. Lakin artık gitme vaktim gelmişti evde hem Pars hem de bana yaralarından dolayı naz yapmayı bekleyen ufak bir kardeşim (Alperen) vardı. Onu sarıp sarmalayacaktım. Belki birazda ısırırım. Sonuçta ablalık bunu gerektirir. Kardeşini sinir etmeyi.

.

.

.

.

.

.

.

Şu sıralar oldukça ihtiyacım olan bir ayet;

Allah 'ben yapamam' diyenlere şöyle der;

''Ben sana yardım edersem seni yenecek kimse yoktur'' (AL-İMRAN 60)

Loading...
0%