Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@siyahbaykuss

Hayatımda ilk önceliğim her zaman iyi bir kariyere sahip olup hayatımı kurtarmaktı. O yüzden kendime yapacağım en güzel ve ilk adım iyi bir lisede okumaktı. Düşünmüştüm ki lisede iyi bir eğitim aldığımda üniversite hayatımda iyi geçecekti.

Düşündüğüm gibi de olmuştu. İyi bir liseden sonra iyi bir üniversite karşılamıştı beni. Tabi ki de hiçbir şey altın tepside sunulmamıştı önüme. Bir uğraş bir çaba sayesinde dememe gerek yoktu sanırım.

Hayatımı kurtarmak derken yanlış anlaşılma olmasın hayatımda kötü giden bir durum yoktu ama dünyaya bir kadın olarak geldiysen ilk düşüneceğin şey gelecekte ki kendindi. Mesela eşini çok iyi seçmeliydin, hayatına girecek insanları iyi belirlemeliydin ki hayati güvencen yerinde olsun.

Kütüphaneden çıktığımda saat öğleden sonra 5 civarlarıydı. Üniversiteden sonra KPSS illetine bulaşmıştım. Bir sağlık çalışanı olarak devlette çalışmak için bir zorunluluk gibi bir şeydi. Her insan gibi özelden çok devlete sırtımı dayama derdindeydim bende.

Kısa bir süreliğine özelde çalışmayı da düşünmüştüm ama maddiyat tarafını düşünen tarafımı susturup işin gerçeğine yoğunlaşmak gerektiğini farkına vardım. Kendimi biliyordum, ev ve hastane arasında gidip gelirken KPSS denen şeyin varlığını unutacaktım, hatırlasam bile boş vereceğim kesindi.

Sırtımda çantam, elimde kitaplarla otobüs durağına doğru yola çıktım. Aslında eve yürüyerek de gidebilirdim ama hava her an yağmur yağacak gibi bulutluydu. Gerçi Bursa’nın havası da belli olmazdı kesinlikle. Sağ gösterip sol vurabilirdi.

Dün güneşli olan hava parçalı bulutluydu. Alışmıştım kesinlikle o yüzden sonbahar mevsimine girdiğimiz şu günlerde hırkam eksik olmazdı. Derdim ıslanmakla değil, üşümekleydi. Ve ben üşümekten nefret ederdim.

Otobüsüm gelmişti. Otobüs kartımı okuturken içim cız etmedi değildi. Sanırım en şanslı kişiler bu konuda 65 yaş üstü kişilerdi. Otobüs parası derdinde değildiler, o yüzden otobüslerin içinin gençten çok yaşlı oluşturuyordu. Hiçbir minibüste yaşlı insan görebilir miydiniz? Valla ben görsem de otobüs kadar çok değildi hiç değilse.

Yaklaşık 15 dakika da eve varmıştım. Eve vardığımda ayakkabılarımı dolaba koyup ev terliği giyerek eve adım atabilmiştim. İlk işim üzerimdeki yüklerden kurtulmak olmuştu. Annemi mutfakta görünce yardım etmeye girişmiştim. Yemekleri yapmıştı ama bulaşıkları yıkamak için beni beklemişti sanırım.

Annem biraz despot bir insandı ve bence birazda kendine düşkün. Bu yüzden onunla aramız normal anne kız gibi değildi. Annem daha çok ablamla iyi anlaşırdı. Bunu ergenlik dönemimde kafaya taksam da şimdi çok kafaya takmıyordum. Kavga olmadığı sürece sorun yoktu.

Bulaşıkları sessiz sedasız yıkamıştım. Eğer iyi yanından bakacak olursam tırnaklarım uzardı belki. Hiçbir şeyin iyi yanından bakmazsak eğer bu dünyanın çekilir çilesi yoktu bana göre.

Suyla ellerimi durularken yemeği karıştıran annem ‘’Leyla, baban seninle akşam önemli bir şey konuşacakmış.’’ dediğinde duraksayıp ellerimi sudan çekip musluğu kapatmıştım.

Kaşlarımı çatıp ellerimi kurularken ‘’Neymiş önemli şey sen biliyor musun?’’ dediğimde omzunu silkip ‘’Benim demem uygun olmaz, ondan duy.’’ diyerek yemeği karıştırmaya devam etti.

Bir şey dememiştim.

İçime kurt düşmüştü sanki ve adeta orayı kemiriyordu. Babam genellikle bana bir şey diyecek olsa bile annemden kesinlikle haber yollamazdı. Düşününce de bana diyebilecek bir şeyde yoktu.

Hayatımda olan bir kişiyi öğrendi diye düşünürsem, zaten ev ve kütüphane arası geçen hayatımda bir erkek sineğe bile yer olmadığı için bu seçeneği ilk başta elemiştim. Mahalle içinde çok kişi ile muhabbettim olmadığı için insanların ağzına sakız edecek bir şeyim de yoktu.

Eğer öyle bir şey olsa sevdiğim kişiyle sanırım tanışmak isterlerdi diye düşünüyorum. Kesinlikle el kaldırmak gibi bir durum söz konusu olamazdı çünkü benim yaşıtlarım 18 olduğunda teker teker evlenmeye başlamışlardı bile. Benim gibi medeni hali bekâr birkaç yakın arkadaşım kalmıştı sadece.

Başka bir olasılık kalmamıştı bana göre. Eğitim durumumla ilgili söz söylemeyeceklerini biliyordum çünkü onlarda benim kadar iş güç sahibi olmamı isteyen insanlardı. Özellikle babam, ablamda görmediği azmi bende ve erkek kardeşimde görünce bizim üzerimize biraz daha düşmüştü. Bu durum ablama göre ise tamamen anne ve babamın ablama uyguladığı bir sorumsuzluktu ki ablamda aramda 2 yaş olmasına rağmen düşünüyordu bunları.

Olasılıkları düşünmeye başlayarak kafayı yiyecek gibi olabileceğimi hissediyordum bu yüzden en iyisi bulunduğum ortamdan gitmekti. Hem benlik bir işte kalmamıştı da mutfakta.

Kafamı şuan test kitaplarına yada ders konularına veremeyeceğim için en iyisi kitap okumakta karar kılmıştım. Macera konulu kitapları severdim ama benim için aşk, romantik konulu kitaplar benim için ayrıydı niyeyse.

Hayatımda aşka meşke yer vermeyen ben niyeyse ayrı bir ilgim vardı aşk kitaplarına. Kesinlikle hayatımda aşka yer vermeme nedenim erkeklere olan düşmanlığım falan değildi. Kadın da erkek de aynıydı benim için. İsteyen feminizm yada hümanizm diyebilirdi buna.

Kitap okurken zamanın nasıl geçtiğini sanırım fark edememiş olmalıydım ki annem sofra hazırlamak için yardım çağrısında bulunmuştu. Anneme ev işlerinde yardım edecek tek kişi bendim. Ablam evliydi, onunla her zaman iyi anlaşsak da karakterlerimiz biraz zıttı. O kendimi bildim bileli evli, mutlu ve çocuklu hayalleri kurarken, benim ise hiçbir zaman öyle olmadı.

Tamam elbette evlenecektim ama bu tamamen ekonomik özgürlüğümü elime alınca olacağına inanıyordum.

Erkek kardeşim Semih ise ayrı konuydu benim için, ev içinde kesinlikle öyleydi. Beyefendi bir çocuktu, kesinlikle evin tek oğlu olması onun karakterini bozmamıştı. Anne ve babamın evin tek erkek olduğu için ayrı bir üstüne düşmesi onu hovarda bir erkek yapmamıştı.

Annemle birlikte yer sofrasını kurmuştuk. Ben ekmekleri dilimlerken, annemde tabaklara çorbayı koyuyordu. Kısa bir zaman sonra babam ve kardeşim geldi.

Çorbaya kaşığımı daldıracağım sırada babamın ‘’Leyla, kızım yemekten sonra bir türk kahvesi yap da seninle bir şeyler konuşalım.’’ dediğini duyduğumda elimdeki kaşıkla bir duraksamıştı.

‘’Peki baba.’’

Ne söyleyeceğini sorgulamamıştım. Çünkü demeyeceğini çok iyi biliyordum. İçimdeki tedirginlikle sadece bir tabak çorba içebilmiştim. Yemek falan içim almamıştı. Ekmek bile kullanamamıştım.

Bu kadar saklandığına göre önemli bir şey olmalı diyen iç sesime hak vermiştim. Diğer bir ihtimal annemin benim için seçtiği görücüler geliyordu aklıma ama bunun babamın diyeceği şey değil gibiydi sanki.

Yemekler yenmiş, sofra toplanmıştı. Bulaşıkları yıkadıktan sonra babama kahve yapmaya girişmiştim. Tek fincan kahve olacağı için bol köpüklü olmuştu. Birden fazla fincan olunca nedense köpük miktarı her fincan için eşit olamıyordu.

Oturma odasında oturan babamın önüne ilk önce sehpa koyup sonra hazırladığım kahveyi sehpaya koymuştum. Karşısında sanki padişahın karşısında el pençe divan şeklinde duruyor gibi hissetmekten alıkoyamadım kendimi bir an.

Buradaki padişah babam, ben ise onun emir kulu.

İlk yudumunu alan babam elindeki fincanı sehpaya koymuştu.

‘’İstediğin, görüştüğün biri var mı?’’

Böyle bir soru bekliyor muydum, tam emin değildim. En azından babamdan duymayı beklemediğim kesindi.

‘’Yok baba,’’

Babam derin nefes aldı. ‘’Bir çocuk var, niyeti ciddi…’’

Babamın sonraki lafları bir kulağımdan girdi diğerinden çıktı bile diyemeyecek kadar bile girmemişti kulağıma. O sırada gözüm halıda ki desenlere takılı kalmıştı. Kimin aklına gelmişti böyle desenler çıkarmak? Bana deselerdi al desen çıkart, kesinlikle yapamazdım. Ne kadar yaratıcı insanlardı böyle.

‘’Leyla, kızım.’’

Babamın seslenmesi ile girdiğim transtan çıkmış gibiydim. Sanki sudan çıkmış bir balık gibi hissetmekten alıkoyamadım kendimi.

‘’Baba, olmaz.’’ Diyip başımı sağa sola salladım.

‘’İlla olur demedim ki kızım, git bir görüş çocukla bak sadece olur mu olmaz mı? Hemen kestirip atma.’’

Görüşmek bile istemediğim kesinlikle gözlerimden okunuyordu. Kavga çıkarmak istemiyordum kesinlikle, o yüzden ‘’İstemiyorum,’’ diyip kalktım oturduğum koltuktan ve hızlı adımlarla odama geçtim.


Loading...
0%