@siyahbaykuss
|
Merhaba arkadaşlar :)
Şimdi noluyoruz diyebilirsiniz ama sonraki bölümü okuyunca anlayacaksınız.
6 Ay Sonra, Mevsimlerden İlkbahar… 10 Nisan, Düğün Günü, Ağlayacaktım… Utanmasam gerçekten ağlayacaktım. Aynanın önüne geçmiş saçım, üzerim hazırlanmış bir şekilde aynaya bakıyordum. Kendi seçtiğim gelinlik, saç, makyaj olmasına rağmen buraya ait hissedemiyordum. Hani her daim son karar bendeydi. Demek ki kendimi kandırmıştım ve öyle değildi ama hedeflerimi unutmamıştım. Gerçi kimse unut da demiyordu ama konumuz bu değildi. Sanki 23 yaşında değilmişim, sanki Türk Cumhuriyeti’nin bana verdiği haklar yokmuş gibi davranıyordum ama işte bu ben değildim. Nikahtan kaçıp gitme şansım hala vardı ama verdiğim sözler beni burada durmaya zorluyordu. Kapının tık tıklanma sesi gelince ‘’Gel,’’ dedim ama sesim enerjisini kaybetmişti. Gelen ablamdı. Bu esaretimden kimsenin haberi yoktu benden başka. Herkes Kenan ile evlenmekte son derece memnun olduğumu sanıyordu. Gelen ablamdı ve gülen yüzünden son derece memnundu. Ufak kız kardeşi evleniyordu, tabi ki bugünün en mutlularından bir tanesi olması en doğal hakkıydı. Onların gözünde sevmiyordum ama üzgünde değildim. Zaman bize saygıyı öğrettiği gibi sevgiyi de öğretecekti. Bizim içinse ikimizde birbirimize saygı çerçevesinde yaklaşıyorduk yani benim açımdan öyleydi ama Kenan evlendikten, imzaları attıktan sonra çok mutlu bir aile olacaktık. Ama bilmiyordu ki ben bencil bir insandım ve evlilik hazırlıklarındaki bu 6 ay boyunca bunu çok iyi anlamıştım. İlk dışarı çıktığımızda da bana yabancı olan hissi şimdi gayet iyi anlıyordum. ‘’Bugünün en güzel gelini nasıl hissediyormuş bakalım?’’ fazla neşeli sesi beni gülümsemeye zorlamıştı. ‘’Çok iyiyim!’’ ‘’Sesin öyle gelmiyor sanki sesin içinde kaybolmuş gibi.’’ ‘’6 ay boyunca hem KPSS’yi aksatmamaya çalıştım hemde düğün hazırlıklarına koşturdum.Anlayacağın çok yoruldum.’’ demiştim. Kimseye, bunun içinde Kenan’da dahildi, isteksizliğimi belli etmemeye çalışıyordum. İçinde bulunduğum durum çok karışıktı ve bu duruma kendimi ellerimle kendim sokmuştum. Kimseye şikayet etmeye yüzüm yoktu. ‘’Haklısın sende ablacığım. Artık bu geceden sonra eşinle rahat rahat dinlenirsin zaten. Son yorgun olduğun saatler, gerçi daha çok yorulabilirsiniz de.’’ diyip kahkaha atmıştı. İşi gücü benimle uğraşmaktı bu kızın. Elimle sağ kolunu cimcirdim ve uyarı dolu bakışlar atmıştım. ‘’Ne diyorsun abla ya sen, tövbe tövbe!’’ Kolunu kurtarmış ve diğer kolunun eliyle ovalayarak aynı zamanda bana ‘’Ne diyorum ben ya! Olmayacak sanki.’’ demişti. ‘’Herkesin özel hayatı kendine. Ben hiç sana eniştemle olan özel ilişkini sordum mu ya?’’ ki ben gece saatleri özellikle aramaktan kaçınırdım. Herkesin özel hayatı vardı sonuçta. ‘’Hala sorabilirsin akşama daha vakit var.’’ ‘’Eniştem nerede ya alsın seni başımdan.’’ diyerek konuyu kapatmaya çalıştım. Neye kafa yormalıydım bende bilmiyordum ama şuan aklımda olan şey nikah kısmıydı o kısmı sonra düşünmeye karar vermiştim. ‘’Damat beyleydi en son. Gelir birazdan onlarda ama şimdi babam ve annem geleceklerdi. Sonra Kenan gelir, misafirlerin yanına geçersiniz.’’ yutkundum başımı onaylarcasına salladım. Ablam hayranlıkla bana bakarken ‘’Çok güzel olmuşsun.’’ demişti. Sesine yansımıştı hayranlığı. ‘’Sende çok güzel olmuşsun. Benden bile daha güzel olmuşsun hatta.’’ ‘’Ya aslında daha süslenecektim tam gelinin ablası modunda ama evli olduğum aklıma gelince kendimi dizginlemek zorunda kaldım.’’ dediğinde ikimizde kahkahalara boğulmuştuk. Tam o sırada annemle babam girmişti odaya. Semih’in nerede olduğunu bilmiyordum ama arkadaşlarıyla bir yerlerdedir büyük ihtimalle. Annem duygulanmış ve bunu gözleri apaçık etmişti. Kuş, yuvadan uçunca kıymeti anlaşılırmış demek ki. Babamda gururlu bir şekilde bana bakıyordu. Aferin dermişçesine. İstediği olmuştu, artık yeni bir damat sahibi de olmuştu. Kenan’ı da Semih ve Kemal Eniştemden ayırmıyordu. Kenan ısındırmıştı aileme kendisini tabii babasıyla babamın tanışık olması da çok büyük bir etken olmalıydı. İlk önce annem sarıldı bana sımsıkı. ‘’Kınalı kuzum, gittiğin yerde kocanın ailesini ailen bil. Bize nasıl sevgide ve saygıda kusur etmediysen onlara da etme. Zaten annesi ve babası da seni kızı gibi görmeye çoktan razı.’’ Annem, ablam evlenirken kurduğu cümlelerin bir benzerlerini bana da söylemişti şimdi ama son cümlesine kesinlikle katılıyordum. Ümmügül Anne ve Rıdvan Baba gelinleri gibi değil de kızları gibi davranmaya şimdiden başlamışlardı bile. Sonra babam sarıldı. Annem gibi konuşmadı ama sımsıkı sarıldı ve kabul etmeliyim ki babamla ilk defa bu kadar uzun ve sımsıkı sarılmıştık birbirimize. Gözyaşlarım kendiliğinden firar etmeye başlamıştı bile. Ablam hemen olaya müdahale etmeye ve ortamı dağıtmaya çalıştı. ‘’Kızın düğün gününde ağlatılır mı ya? Olacak iş mi bu? Oynayacağız aşağıya inip şimdi zaten sanki Leyla’yı kötü bir yere yolluyormuş gibi davranmayın.’’ dediğinde annemle babam hak vermişlerdi. Ellerimle gözyaşlarımı sildim. Makyajım bozulsa da umurumda değildi açıkçası ama aynadan göz gezdirince bozulmadığını görmüştüm. Tam o sırada gelin odasının kapısı tık tıklanmış ve gel dememle Kenan’da odaya buyurmuştu. Kapıdan girmeden önce para isteme merasimini gelin evinde yapmıştık. Biraz mahcup olsam da ablam, kuzen ve arkadaşlarıma sözüm geçmemişti. Başıyla selam vermişti herkese ve gözlerini gözlerime dikmişti. Onu en son beni gelin odasına bırakırken görmüştüm. Sonra sorun olma ihtimaline karşı gitmişti. Saçları bugüne özel yapılmıştı. Siyah takım, beyaz gömlek… Gerçekten yakışıklı bir adamdı. Bir bakan dönüp kesinlikle bir daha bakardı. Babam, annem ve ablam bizi yalnız bırakmak için odadan çıkmışlardı. Odada ikimiz kalmıştık. ‘’Nasıl hissediyorsun?’’ diye sordu Kenan. Dürüst mü olmalıydım yoksa aileme konuştuğum gibi mi konuşmalıydım? Ailemle konuştuğum gibi konuşmayı tercih ettim. ‘’İyiyim birazda heyecanlı. Sen?’’ Mutluluk heyecanı yoktu üzerimde ama gergindim. ‘’Bende iyiyim ve heyecanlıyım.’’ Benim aksime sesi canlı ve heyecanlı çıkıyordu. ‘’Her gün evlenmiyoruz sonuçta.’’ Aramızda gizli bir soğukluk vardı. Bu Kenan’dan kaynaklı değil tamamen benden kaynaklı gelişen bir durumdu. Çünkü kandırılmış gibi hissedetmeme engel olamıyor, önemli olanda bunu babamın kendisinin yapmış olması oluyordu. Ablam izin almadan kapıyı açmış ve ‘’Pardon çocuklar ama nikah memuru geldi.’’ demesiyle gelinliğin eteklerini, üzerimi başımı falan düzeltmeye çalıştım. Gelinliğin eteklerinde Kenan yardım etmişti. Ayağa kalkıp kolunu girmem için uzatmıştı. Ardından düğün salonu çalışanları ve bizi kapıda karşılayan, müdür olduğu davranışından ve kıyafetinden belli olan adam Kenan’a ve bana ne yapmam gerektiğini söylemişti. Müzik çalmaya başladıktan sonra odadan çıkıp yavaş, acelesiz adımlar eşliğinde gidecektik; sonra dans edilip, nikah kıyılacaktı. Kolay gözüküyordu. Ablam ‘’Ben gidiyorum,’’ dediğinde boşta kalan elimle el sallamıştım ona o da bana el sallayınca odadan çıkmıştı. Çalışanlar hala duruyordu. Yürürken eteğime takılma tehlikesine karşı gelinliğin eteklerini düzelteceklerdi. Sezen Aksu’nun Hoş geldin şarkısı çalmaya başlayınca söylenilen gibi yavaş adımlarla ilerliyorduk. Hiç ummazdım Oldu sonbaharda Hediye gibi geldin Hoş geldin
Seyirlik değil ömürlük olsun Dilerim bu defa bu son olsun Seyirlik değil ömürlük olsun Bir yastıkta nasip olsun
Gel koynuma Gel oynuma Gel akşam gözlü esmer ****** Danslar edilmiş şimdi de nikah masasında oturuyorduk. Nikah memuru ‘’Bugün burada Leyla Yılmaz ve Kenan Aksoy arasında evlilik bağı kurmak için toplanmış bulunmaktayız.’’ dedi ve bana döndü. ‘’Siz Leyla Yılmaz, kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan Kenan Aksoy’u eş olarak kabul ediyor musunuz?’’ Hastalık, hastane koridorları, yaşadığım korku ve endişeyi hala hatırladığımda yaşadığım duyguları baskın olarak hissedebiliyordum... Kenan’ çevirdim bakışlarımı onunda bakışları bendeydi. Evet dememi çok istiyordu. Tabi hayır dersem onca insanlara rezil olacaktı o da haklıydı ama evet dememde Kenan’ın payı yoktu. ‘’Evet!’’ |
0% |