Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@siyahbaykuss

6 Ay Sonra – Düğün (Günümüz)

‘’Evet!’’

Artık bu kelimemle çok şey değişmişti. Artık Leyla Yılmaz değildim, Leyla Aksoy’dum. Kendimle beraber düşünmem gereken artık bir birey daha vardı. Kısıtlı bir özgürlüğümü de eklemem lazım. Kısacası Leyla Aksoy olmamın verdiği yeni sorumluluklar vardı.

Kendi istediğim bir sorumluluk muydu? Bu biraz muamma…

Kulağımda çalan binbir türlü çalan müzikler, insanların düğünde olmanın gereksinimiyle oynaması ve benimde bunun içinde dahil olmam… Hiçbir şey hissettirmiyordu bana.

Bir tek şunu biliyordum ki; babama, Kenan’a ve diğer aile fertlerine hiçbir şey hissettirmemeliydim. Ee kendi düğünümdü, bugünün başrolü bendim başkasının düğününe gelmiş gibi oturamazdım. O yüzden dansta etmiş, oynamıştım.

Salon geniş ve ferahtı. O yüzden iki tarafında misafirleri rahatça sığmıştı. Öyle ki Kenan erkeklerle kendi etrafında bir çember oluşturmuş bende kendi etrafımda bir çember oluşturmuştu.

Oynamaktan karnıma sancı girdiğinden artık biraz dinlenmem gerektiğini farkına varmıştım. Halimi gören ablam gelin damat için ayrılan sandalyeye oturmama yardım etmişti. Hemen önümde duran kola bardağına sarıldım. Terli terli soğuk içecek içmek inşallah beni sonradan pişman etmezdi.

Ablam gittikten dakikalar sonra Kenan’da yorulmuş olacak ki yanıma gelmiş ve yanımdaki onun için ayrılan sandalyeye oturmuştu.

‘’Salon baya kalabalık.’’ dedi Kenan.

‘’Düğün olduğu için olabilir mi?’’ diyerek gülerek cevap vermiştim.

‘’Baya sevenimiz var yani onun için dedim.’’

‘’O yönden haklısın.’’

Sonra ikimizde susmuştuk. Aramızda bariz bir soğukluk vardı. O ne kadar aramızdaki soğukluğu kapatmak istiyorda olsa benim bunun için bir adımım şuanlık yoktu. Yeni hayatıma, kendime alış süremdi bu. İlla bu adımlar karşılıklı da olurdu.

Saatler geçiyor ve misafirlerde yavaş yavaş eksiliyordu. Bende aralıksız oynuyordum. Bütün enerjimi adeta buraya aktarmıştım. Karşıdan gören bir insan bu düğünü istemediğimi falan söyleyemezdi.

Misafirler gidip biz bize kalınca aile fotoğrafı çekinmemiz gerekiyormuş. Aslında bu diğer gittiğim düğünlerde bildiğim bir şeydi ama şuan aklımdan çıkmıştı.

Salonun ortasında Kenan ve ben yana yanaydık. Tabi Kenan’ın eli belimde. İnce belimi tam kavraması bende değişik duygular uyandırmıştı. Hiç tatmadığım, hissetmediğim, düşünmeye bile cesaret edemediğim…

Hemen kafamdan bu düşüncelerimi defetmiştim. İlk önce benim aile fertlerimle sırasıyla fotoğraf çekinmiştik. Ablam, kuzenlerim, amcalarım, dayılarım, aile büyüklerimle; sonra Kenan’ın abisi, amcaları, dayıları, halaları, aile büyükleriyle fotoğraf çekilmiştik. Kadınlar genellikle benim olduğum tarafa, erkeklerde Kenan’ın olduğu kısma geçiyordu.

O anki fotoğraf kişisi ne kadar çoksa o kadar çok yakınlaşıyorduk Kenan’la. İkimizin de bugün çok ter atmasına karşın onun ter kokmaması şaşırtıcı bir şey olsa da iyiydi. Acaba ben ter kokuyor muydum? İnşallah kokmuyorumdur.

En sonda anne ve babalarımızla toplu bir fotoğraf çektikten sonra ikimizi tek çekmek istediler. Hayır dersek tuhaf kaçabilirdi o yüzden evet dedik. Anneme gelinliğe takılan birkaç altınları almasını söylesem de kabul etmemişti. Mantıklıydı da düğündü sonuçta. Ben çıkartmayınca Kenan’da çıkarmamıştı.

Fotoğraf çekiminde ellerimi nereye koyacağımı bilemedim. Düğünden önce küçük bir dış çekim olmuştu ama alanında uzman kişilerin direktifleri sayesinde şimdi ise ne yapacağımı bilemiyordum.

Kenan kolunu tekrardan belime sarınca bende ellerimi önümde birleştirmiştim. Garip durduğunu fark etmiş olacak ki fotoğrafçı nerede olduğunu hatırlamadığım çiçeğimi elime verdirmişti.

Birkaç tane fotoğraf çekindik. Tecrübesizdim ama iyi iş çıkmış olduğunu düşünüyordum. 1 ay sonra alabileceğimizi söylediler. Gerçi onlar fotoğraf ve videolar hazır olduğunda haber ederlermiş.

Düğün mekanından çıkarken Ümmügül anne ‘’Karnınız açtır bize gidelim sonra herkes evlerine dağılır.’’ demişti.

Kenan’ın ağabeyi, Kamuran ağabey ortaya ‘’Geç oldu en iyisi biz gidelim. Çocukta durmuyor zaten.’’ demişti.

Ayşe abla, Kamuran Ağabey ve küçük kızları Nilay’la sarılarak vedalaşmıştık. Onlarda son defa tekrardan Kenan’la ikimize tebrik etmişlerdi.

Kamuran ağabeylerde gittikten sonra Rıdvan babamda, Ümmügül anneye sitem ederek ‘’Saçmalama Kamuran’larda gitti zaten Kenan’lar da yeni evliler gitsin evlerine dinlensinler.’’ diyince imadan ben utanmıştım. Yada bir ima yoktu ben öyle anlamıştım bilmiyordum.

Buradan gidişimizde herkes bizim için gecenin sonunu biliyordu ama yine de bahsi bile geçilsin istemezdim.

‘’Ben karınları açtır diye demiştim.’’ dedi Ümmügül anne.

Kenan’ın bakışları bana çevrildi ve ben ne olduğunu bile anlamadan ‘’Hepimiz annemlere geçelim sonra dağılırız.’’ demişti.

Düğün gecesine genelde meraklı birisi değildim, hele bugün hiç ama hiç değildim ama düğün bittikten sonrada gelin ve damadın, damadın annesinin evine gittiğini ilk defa duyuyordum. Gecenin bir köründe herkes evine gidip dinlenmeliyken Ümmügül Teyze ve Kenan karın doyurma sevdasına düşmüştü.

Kalabalık ortamda da saygısızlık olmasın diye bir şey de diyemiyordum.

Maaile, Ümmügül annemlere gitmiştik. Kimse de bana gelinlikle rahat eder misin, demiyordu, özellikle de Kenan.

Ümmügül anne bugün uzaktan akrabalarını da evde ağırladığı için yemek konusunda sorun çekmemişti. Ben üzerimde ki gelinliğimle yardım edemeyeceğim için oturmak zorunda kalmıştım ama annem ve ablam Ümmügül anneye yardım etmişti.

Kadınlar sofrayı hızlıca kurarken oturduğum yerden rahatsız edici gelinliğe rağmen mayışmıştım. Gözlerim kapanmamak için direniyor, kafam bir sağa bir sola düşüyormuş gibi oluyordu. Tek istediğim uyumaktı.

Yanımda oturan Kenan bana doğru eğilmiş kulağıma ‘’Uykun mu geldi?’’ diye sordu.

‘’Yok, hayır. Gelmedi.’’ dedim.

‘’Omzuma kafanı koyabilirsin.’’ dediyse de öyle bir şey yapmamıştım. Karşımda bulunan televizyona odaklanmaya çalıştım. Zaten kısa sürede de sofra hazırlanmıştı.

Gelinliğimle oturamayacağım için önüme küçük masalardan konulmuştu. Hem bana hem onlara külfetti. Keşke herkes evine gitseydi.

Ümmügül anne ve annem sofradakilere hizmet ederlerken ablamda benim önüme yemek koymuştu. Önüme konulan yemeğe kadar aç olduğumun farkında bile değildim.

Yemek yendikten sonra Kenan sonunda ‘’Biz kalkalım artık.’’ demişti.

Rıdvan baba ‘’Gidebilecek misiniz?’’ deyince şunu fark etmiştim. Kimse bizi evlenmemize rağmen bir birey olarak görmüyordu. Hala gözlerinde çocuktuk.

‘’Tabi ki de baba.’’

Herkesle tek tek sarılarak vedalaşmıştık. Annem ve ablamı en sona bırakmıştım. Farklı bir şehirde olmayacaktım ama yine de çok tuhaf hissettiriyordu. Sabah gelin alma töreninde yada kırmızı kurdele bağlanırken hissettiğim duyguları hissediyordum.

Bir daha hiç göremeyecek gibi…

Sarılmamız biraz uzun sürmüştü. Ama biri annem biri de ablamdı ve bundan daha doğal bir şey yoktu. Ayrıldıktan sonra Kenan kapıda beni bekliyordu. Ablam gelinliğin arkasından tutarak kapıdan geçmeme izin vermişti. Kenan da eğilip topuklu giymeme yardım etmişti.

Kenan’a doğru ‘’Teşekkür ederim.’’ dediğimde gülümsemekle yetindi. Evden tamamen çıktıktan sonra gecenin serin havası içimi gıdıklamıştı. Kenan ile elimizden geldiğimizden hızlıca arabaya doğru yol aldık.

Evimiz iki aileye de yakın olsun istemiştik. Annem ve babam Bağlaraltı Mahallesinde, Kenan’ın anne ve babası da Arabayatağı Mahallesinde oturuyordu. Bizde bu yüzden oturacağımız evi Eğitim Caddesinden seçmiştik.

On beş dakika da eve varmıştık ama o on beş dakika bana yarım saat gibi gelmişti. Gözlerim kapanmamak için adeta savaşıyordu.

Kenan arabayı sitenin içindeki otoparka park etmişti. Ben inmeden hemen arabadan inmiş ve inmeme yardım etmişti. Ayaklarım bugünkü koşturmadan ve topuklu ayakkabılardan kesin mahvolmuştu.

Sitenin içine girerkende, asansöre binerken de ikimizde konuşmamıştık. Yeni hayat ve yabancı birisiyle ömrünün sonuna kadar yaşama hissi ikimiz içinde yabancıydı. Kenan’ı bilemezdim ama benim için korkutucu bir bilinmezdi.

Babamın rahatsızlığı aniden ortaya çıkmasaydı evlenmek şuan içindeki planlarım dahilinde bile değildi ama şuan evliydim.

Dairenin kapısına kadar gelmiştik. Bana ait olan anahtar bende değildi ama Kenan’ın anahtarı ondaydı. Cebinden çıkardığı anahtarı bana vermişti. Ağzını açmasa da biliyordum ki evliliğin ilk saatlerindeki eve ilk girişimizde kapıyı benim açmamı istiyordu.

Yuvayı dişi kuş yapar misali.

Elindeki anahtarı aldım. Kilitli olan kapıyı iki defa çevirişimde açtım. Kenan’a dönüp anahtarı vermeme bile zaman olmadan kendimi Kenan’ın kucağında bulmuştum. Kenan beni kucağına almıştı!

Ağzımdan istemeden küçük bir çığlık kaçmıştı refleks olarakta iki elimle ağzımı kapatıvermiştim.

‘’Gelin eşiği damadın kucağında geçermiş.’’ dedi ve eşikten geçip kapıyı kapatmıştı. İndirmesini beklemiştim ama indirmemişti. Yatak odasının bulunduğu yere giderken ‘’Yunan mitolojisinde eğer gelin eşiği damadın kucağında geçmezse peşinden gelen kötü ruhlar ona kapının eşiğinde çelme takarmış.’’ demişti o sırada yatak odasının kapısını açıp içeriye girmemizi sağlamıştı.

Kenan’ın kucağından indikten sonra ‘’Yunan mitolojisinde ki anlamını bilmiyordum.’’ dedim ardından da aklıma gelen şeyle gülmemi tutamamış hatta dile getirmiştim. ‘’Ne yani eğer eşikte seninle geçerken düşseydim kötü ruhlar ikimize birden mi çelme takacaktı yani?’’

Kenan’da gülerek ‘’Kim bilir.’’ demişti.

Hala bu komik duruma gülmeye devam ediyorduk bir anda Kenan’ın bakışları değişmişti. Aklından geçenleri şuanda bilmek için alim olmaya gerek yoktu.

Birden ikimizde ciddileştik. Aramızda kalan birkaç birkaç adımlık mesafeyi Kenan kapatmıştı. Bu anı düşünmemek için çok çaba sarfetmiştim bir haftadır. Özellikle bugün. Akşamı düşünerek stresli bedenime bir stres eklemek daha istememiştim.

Hiç hazır değilm ve nasıl bir duygu olduğunu bilmiyordum ama tek bildiğim Kenan’a istemediğimi söylesem haklı olarak sorgulayacağıydı. Babamın hastalığı olmasa bu evliliğin gerçekleşmeyeceğini tahmin edebilir miydi? Bilmiyordum.

Kenan elini uzatıp sol yanağıma koydu. Koyu renk, ciddi gözlerine bakmak bir an tuhaf hissettirmişti. Kenan başını bana doğru eydiğinde ve aramızdaki mesafenin çok yakın olduğunda 23 yıllık hayatımda ilk defa hissettiğim duyguları hissediyordum.

Dizlerimin bağı çözülmüştü sanki elim ayağım tutmayacak gibiydi. Dudaklarımızın arasında milimetreler vardı. Kenan’ın dudakları, dudaklarıma değdiğinde adeta düşecekmişim gibi kollarına tutunmuştum. Heyecan ve korkudan ne yapacağımı bile bilmiyordum.

Loading...
0%