Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@siyahbaykuss

Kimse, kimseye bir şey yapmadıktan sonra gerçekten insanın içinde kin, öfke yada sinirlenme gibi uç noktalar oluşmuyordu sanırım. Ya da diğer insanları bilmem ama benim için o duygular oluşması için illa o kişinin bana bir şey yapması gerekiyordu.

Tam da sinir duygusunun kan damarlarımda hissettiğim o zamandaydım.

Kimin annesi olduğunu bile bile Kenan’a o soruyu sordum. ‘’Kimin annesi?’’

Kenan’da olayın yanlışlığını biliyordu ki bana karşı mahcuptu. ‘’Benim annem.’’

‘’Bu günde ve bu saatte mi? Gerçekten mi?! Farkındaysan evliliğimizin ilk günü!’’ Sinirliydim ama nereye sinirimi çıkaracağımı bilemiyordum.

On beş – yirmi dakika önce yaşadığım o bütün güzel duyguların yerinde şuan kötü duygular vardı.

‘’Gerçekten annem adına çok ama çok özür dilerim ama onlara da gidin diyemedim.’’

Sinirden ne yapacağıma bilemediğim için yatak çarşaflarına değiştirmekte karar kılmıştım. Kenan’ın kalbini de annesi yüzünden açıkçası kırmak istememiştim.

Çarşafları yataktan çekip çıkarırken ‘’Tamam sen üzerini değiştir, bende burayı toplar aşağıya inerim.’’ dedim.

Sakinleşmem gerekiyordu. Kenan’da olayın ne kadar yanlış olduğunun farkında olduğu için beni onaylayıp ‘’Ben ilk önce duşa gireyim sonra aşağıya inerim.’’ demişti. Aklım karışmıştı. Böyle bir durumda benimde mi duşa girmem gerekiyordu?

Kenan eşyalarını alıp odadan çıkacakken ‘’Kenan,’’ dememle durmuştu. ‘’Benim de mi duşa girmem gerekiyor?’’ diye sormuştum.

‘’Bilemedim şimdi,’’ Kenan sorumla kararsız kalmış gibiydi. ‘’…ister gir, ister girme ama bana kalırsa girmene gerek yok.’’

‘’Peki.’’ diyerek Kenan’ı onayladığımda Kenan odadan çıkmıştı.

Yatağa baktığımda sabah yaşadığımız özel anları hatırlamıştım. Heyecanlanışımı, dokunuşlarımızı… hemen kendimi silkelemem gerekiyordu. Silkelenip, kendime gelmem üstelikte kaynanama ayrı evlerimiz olmasına rağmen yanına gitmem gerekiyordu.

Şuan yanına gitmediğim için acaba Ümmügül anne laf etmiş miydi? Aslında evlenmeden önce bu davranışları yapacak biri gibi gözükmüyordu aslında.

Yeni çarşafı serip kendi kendime söylenmeden edemedim.

‘’Kesin çarşaf kontrolüne geldi? Neden gelsin özellikle bu günde, değil mi? Aklınca hem oğlumu göreyim hemde çarşaf kontrolü yapayım diyor kadın.’’

Çarşafları serip üzerine yastıkları dizdikten sonra giysi dolabına gidip üzerime mavi, içimi göründürmeyecek bir gömlek ve mavi ispanyol paça bir pantolon alıp hızlıca giyinmiştim.

Bu sabah için bir planım, hayalim yoktu ama Ümmügül anne ve Rıdvan babanın gelmesini de beklemiyordum. Kenan’a bile alışamamışken onların da gelmesi bu evde daha da yalnız hissedecekmişim gibi geldi bir an.

Salona inip yüzüme gülümsememi takıp ilk önce Rıdvan babanın sonrada Ümmügül annenin elini öpmüştüm.

‘’Hoş geldiniz.’’ dedikten sonra gidip Kenan’ın yanına, çift kişilik haki yeşili koltuğa oturdum.

‘’Hoşbulduk.’’

‘’Hoşbulduk.’’ dedi ikisi aynı anda.

Ümmügül anne ‘’Saat üç olunca bunlar kalkmışlardır dedik ama siz daha kahvaltı bile etmemişsiniz.’’ dedi.

Ağzımı açıp konuşacakken Kenan ‘’Anne dün düğünümüz vardı. Sizden geldikten sonra geç oldu zaten. Bu saate kadar uyumuş olmamız normal değil mi?’’

‘’Ben hanıma dedim bugün gelmeyelim diye ama kusura bakma Leyla kızım.’’ dedi Rıdvan baba.

‘’Kusura bakmam. Estağfirullah.’’

‘’Kalkalım o zaman biz.’’ dedi Ümmügül anne. Bu seferde buraya kadar geldikten sonra gitmelerini istememiş, gerginlik çıkmasın istemiştim.

‘’Yemek yiyecektik zaten bizde. Kalın bize eşlik edin.’’ dedim.

Beni onayladılar, yemeğe kalacaklardı. Mutfağa gitmek için kalktığımda Kenan’da benimle birlikte ayağa kalkıp ‘’Sana yardım edeyim.’’ dedi.

Hemen elimle oturmasını işaret edip ‘’Yok yok sen ailene eşlik et. Ben hemen hazırlayıp geleceğim.’’ dedim.

Mutfağa gitmiştim. Aklımda ne hazırlayabileceğime dair pek bir şey yoktu açıkçası. Öğlenden sonrası olmuştu eminim Kenan’ın karnı benimkisi gibi açtı bu yüzden çok zaman almayacak bir şey yapmak istiyordum.

Düğünden birkaç gün önce çok ufak bir alışveriş yapmıştı Kenan. Yarın balayına gideceğimiz için kolay bozulabilecek yiyecekleri almamıştı. Her şeyden azar azar almıştı kısacası ama iyi ki akıl etmişti.

Buzdolabını ve birkaç dolabı karıştırdıktan sonra açıkçası kolayıma patates kızartmak gelmişti. Dolaptan 3-4 tane patates çıkartmıştım kızartmak için. Kenan ve benim için fazla olabilirdi belki ama annesi ve babası da vardı bizimle.

Patatesleri soymaya başlamıştım hızlıca. 1 yıl önce bana eşinle evlendiğinin ertesi gün ailesi size gelecek ve onlara yemek hazırlayacaksın deseydiler açıkçası gülerdim. Asla katlanamazdım ama olayın içinde babam ve sağlığı söz konusu olunca her şeyi sineye çekebiliyordum işte.

Dalgınlığımdan ve hızlıca soymamdan kaynaklı bıçağın derimin üstünü kestiğini görmemiştim. Elime işleyen ani bir acıyla elimdeki bıçak ve patatesi aniden bıraktım. Ses çıkartmamaya özen göstermiştim ama ağzımdan kaçan acı bağırtıyı engelleyememiştim.

Elime hemen peçeteyi sararken mutfağa ilk önce Kenan ardından da Ümmügül anne ve Rıdvan baba girmişti.

Kenan mutfağa girer girmez ‘’Ne oldu?’’ demişti.

‘’Patatesi soyarken elimi kestim.’’

Kesilen elimi ellerinin arasına alan Kenan parmağıma sardığım peçeteyi sıyırıp bakmaya çalışıyordu. Derin kesilip kesilmediğini bilmiyordum ama keskin acısı geçmiyordu.

Ümmügül anne ‘’Sen karının elini bak, bir şeyler sarın. Mutfağı ben toplarım.’’ dedi.

Bende dahil herkes farkındaydı aslında elimde bir şey yoktu ama elimin acısıyla ben panik yapmıştım. Kenan da ben panik yaptığım için panik yapmıştı. Ümmgül anne de Rıdvan babada gayet sakindi.

Elim sanki kopmuş gibi Kenan bir eliyle ellerimi avucuna almışken diğer eliyle de belime destek vermişti. Evet! Kenan’ın bir eli iki avucumu da kaplayacak kadar büyüktü.

Kenan ile mutfaktan çıkıp yatak odasına doğru ilerledik. İçeri girdiğimizde Kenan beni porselen bir bebekmişim de kırılacakmışım gibi yatağın köşesine oturtmuştu. Açıkçası hoşuma gitmediğini söyleyemezdim. Sonuçta eşi de olsam isteyerek, severek evlendiği kadın değildim. Bu kadar üzerime titremesini beklemez hatta ondan isteyemezdim.

Kenan hemen yardım çantasını getirince ‘’Sakin ol, elim kopmadı. Sakin ol.’’ demek zorunda kalmıştım.

Yanıma oturan Kenan kesilmiş elini ellerinin arasına aldı. ‘’Sakinim ben zaten... Elin acıyor mu?’’

‘’Artık çok acımıyor.’’ dedim.

Kesilen parmağıma sardığım peçeteyi sıyırdığında ‘’Derin kesmişsin sanırım.’’ dedi. Bende parmağıma baktığımda kan durmuş değildi ama keskin bir acısı yoktu.

Soyulmuş derime daha fazla bakmak aç mideme iyi gelmemişti. Bakışlarımı parmağımdan çekip, halıya çevirmiştim.

Kenan tentürdiyotu eline aldığı pamuğa döktü. ‘’Yaran acıyabilir.’’

‘’Ben hemşireyim. Ayrıca tentürdiyot sürmene gerek yok. Alt tarafı bir kesik.’’

‘’Mikrop kapmasın yine de.’’

Bir şey dememiş elime tentürdiyot sürmesini izlemiştim. Yarama işleyen tentürdiyot derimi yakmış ve elimi Kenan’dan çekmek zorunda kalmıştım.

‘’Acıdı!’’

Elimi tekrardan avuçlarının içine alan Kenan ‘’Zaten acıyacak demiştim. Az sabret.’’ dedi.

Tentürdiyot sürdükten sonra küçük bir sargı bezi kesip parmağıma sarmıştı. Birde yetmemiş gibi sargı bezinin üzerine yara bandı yapıştırmıştı.

Kenan ilk yardım çantasını götürmeye gittiğinde yaralı parmağıma baktım. Kenan o kadar güzel ilgilenmişti ki… Bu güzel ilgisi duygulanmama sebep olmuştu. Çok fazla sevgilim olmamış ve ailemden de hiç bu kadar açık açık ilgi ve şefkat görmemiş kalbim ağrımaya başlamıştı.

Annem ve babam beni tabiki de sever, sayar, kollardı ama Kenan’ın şefkati bambaşka ve daha özel hissettirmişti beni bir anda.

Parmağıma bakarken hislerimin yoğunluğundan mıdır yada başka bir sebebi var mıydı bilmememden gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı.

Sağlam olan elimin tersiyle gözyaşlarımı silsem de fayda etmiyordu.

Kenan odaya girdiğinde sırtımı aniden dönüp akan gözyaşlarımı son defa silip derin nefes aldım. Kenan ağladığımı anlamış olacak hızlı adımlarla yanıma gelip yanıma oturdu.

‘’Leyla ne oldu? Canın mı acıyor?’’

‘’Yok acımıyor.’’

‘’Ama ağlıyordun. Bak eğer annemlerse konu ben konuşurum aşağıya inip.’’

Şuan ki konu o değildi bu yüzden ‘’Saçmala tabi ki onlar değil.’’ dedim. Üstelik benim için anne ve babasının kalbini kırmasını istememiştim. Ben içimden söylenir söylenir sonra sinirim geçerdi.

‘’Ee o zaman anlat. Sen böyle olunca ben kendimi kötü hissediyorum.’’

Açıkçası neden kendini kötü hissettiğini anlamamıştım ama sorgulayacakta değildim.

‘’Sen böyle ilgilenince ne bileyim duygusallaştım. Yakında regl olacağım sanırım.’’

Elleriyle, ellerimi tutup gözlerimin içine bakarak ‘’Evliliğimiz ikimiz içinde sürpriz olmuş olabilir belki ama benim gözümde evliliğimiz diğer kişilerin evliliğinden hiçbir farkı yok.’’ dedi. Koyu gözleri adeta beni içine çekip, hipnoz etmişti. Gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım.

Başımla onayladım. Bu evliliğin benim için anlamını bilmiyordum. Daha keşfetmemiştim belki de bu yüzden bir şey söylemek istemedim.

‘’Aşağıya inelim mi?’’ dediğinde ‘’Olur, inelim.’’ diye cevapladım.

Ellerini ellerimden çekip ayağa kalktığında bende hemen kalktım. Benim önden gitmem için öncelik verdiğinde önden gitmeye başladım. O da yatak odasının kapısını kapatıp arkamdan ilerliyordu.

Adımlarımı mutfağa çevirip Ümmügül annenin yanına gelmiştim. Kendisi patatesleri kızartmaya başlamıştı bile.

‘’Benim de yardım edeceğim bir şey var mı?’’ diye sordum.

‘’Kendi mutfağın bana mı soruyorsun?’’

Evi; kendi evim, kendi mutfağım olarak hissetmem gerekirken hissedemiyordum. Zamanın çözemeyeceği bir şey yoktu bu da hallolurdu zamanla.

‘’Haklısınız.’’ demekle yetindim. Çok daha farklı cevaplar verebilirdim ama daha ilk zamanlarımızdı. Onu da zamana bırakmak istemiştim belki de bilmiyordum. Şu sıralar her şeyi o kadar çok zamana bırakmıştım. O beklediğim zaman gelmezse bende ne yapacağımı açıkçası bilmiyordum.

Loading...
0%