Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@siyahbaykuss

Kendimi bunun için mi yorucam ben?

Kalbimi bunun için mi kırıcam ben?

Kendimi bunun için mi yorucam ben?

Kalbimi bunun için mi kırıcam ben?

Otobüse binmiş, kafamı dağıtmaya çalışırken müziğin ritmine bırakmaya çalışmıştım kendimi. Bugün ki olaylar üst üste gelmiş ve sinirlerimde bir hayli bozulmuştu. Onun, beni nasıl ektiğini mi düşünmeliydim yoksa tanımadığım kişinin saçma sapan tavırlarına mı?

İkisini de tanımamam peki olayın kaçıncı saçmalığıydı acaba?

Aslında düşününce yaptığı şey kulağa kibar bir hareket gibi gelebiliyordu. Yağmur yağmaya başladığında şemsiye uzatması gayet hoştu. Hatta çoğu kişi için gayet romantik denebilecek türden bir olay bile olabilirdi ama onda beni rahatsız eden bir şey vardı sanki. Kendime bile açıklayamadığım türden bir şey.

Beni eken ve bunu haber vermeyen kişiye ne demeliydim peki? Ağzıyla kuş tutsalar bile bir daha olmazdı artık. Salak gibi beklemiştim onu birde çok önemli biriymiş gibi. 35 dakika boyunca bekleyen kendime ne söylesem azdı. Babamın hatırı olmasa bu konuyu daha o an kapatmıştım.

Otobüs evin çevresine sapınca kırmızı ikaz tuşuna basmış ve kısa süre sonra da inmiştim. Yağmur dindiği için şemsiyeyi açmama da gerek kalmamıştı. Otobüsün o sıcak ortamından ayrıldıktan sonra ıslak saçlarım ve üşüyen bedenim ile tıpkı bir sıçanı andırdığımdan emindim.

Evin kapısının önüne gelince cebimden anahtarı çıkartacakken annemin kapıyı açması ile elimde tuttuğum anahtarı cebimde bırakıp hemencecik kapının önüne ayakkabılarımı çıkarıp girmiştim evin içine.

Annem arkamdan ‘’Ipıslak olmuşsun, doğru odana! Üzerini değiştir hemen.’’ diye seslendi.

Ablamı salonda koltuklardan birinde otururken görsem de selam vermeden odama girmiştim. İlk işim ıslak kıyafetlerimden kurtulmak olduğu için dolabı açıp kıyafet aramaya koyulmuştum. Elime bir siyah kapüşonlu sweatshirt ve gri eşofman aldığım sırada odanın kapısının açıldığını duydum. Kim olduğuna bakmadan ‘’Üstümü değiştireceğim, odadan çıkar mısın?’’

‘’Sen kimi kimin odasından kovuyorsun ya? Evlensem de hala bu oda benim.’’ diyen ablamın sesini duyduğumda durgun bir sesle ‘’Sen miydin abla?’’ dedim.

Çekmeceyi açıp çorap ve iç çamaşırlarımı alırken ‘’Sesin niye bu kadar durgun geliyor?’’ diyen ablam yatağımın üzerine otururken ‘’Ben buluşmayı istemediğini sanıyordum, çocuk gelmediği için bu kadar kafayı takacağını düşünmemiştim.’’ diyen sesini duyduğumda kısa süreli ablama dönüp ‘’Ama bekletilmeyi hak etmedim.’’

‘’Duşa gireceğim, sonra konuşalım olur mu?’’

‘’Olur, duştan çıkınca konuşalım bakalım.’’

Ablam odadan çıktıktan sonra elime eşyalarımı alıp ortak banyoya girmiş ve kapıyı kilitlemiştim. Ah nerede herkese özel banyo? Ya dizilerde ya kitaplarda…

Sıcak suyla aldığım duşu kısa tutmak zorunda kalmıştım. Babamın eve gelme saati az kaldığı için birde ablam buradaysa eniştemde akşam yemeğine kalacağını bilmem en önemli iki nedenler arasında yer alıyordu.

Gusül abdestimi aldıktan sonra duşa kabinin kapısını aralayıp çıkmıştım. Bornozumu üzerime geçirmiş ve kendime biraz bakmak için buğulanmış aynaya bornozun koluyla silmiş, biraz buğusunu almıştım.

Aynaya baktığımda kafeye gitmeden önce biraz rimel ve göz kalemi sürüp gitmiştim. Duşa girmeden önce silmeyi unuttuğum için hepsi göz çevreme dağılmış ve tabiri caizse canavar gibi gözükmeme neden olmuştu.

Böyle durumlar için buralara pamuk ve temizleyici bulundururdum. Çekmeceleri karıştırıp en sonunda bulduğum temizleyiciyi pamuğa biraz döküp göz çevremdeki rimelle karışmış göz kalemlerini temizlemiştim.

Bedenimi bornozdan ayırıp eşyalarımı giyinmiş ve biraz kendime gelebilmiştim. Banyoda dağıttıklarımı toplayıp çıktığımda ablamı ve annemi karşılıklı koltuklarda oturur halde bulmuştum.

Eve ilk girdiğimde fark etmemiştim ama ablam rahat dolaşmak için benim kıyafetlerimi giymişti. Eskiden bu duruma çok sinirlensem de şimdi gayet normal bir durum gibi geliyordu bana ama bu düşüncelerim ablamda geçerli değildi. Belli eşyaları haricinde eşyalarına ne evlendikten önce ne de sonra dokundurtmamaya yemin etmiş gibiydi.

Ablam elinde telefonu ile bir şeyler yapıyor. Annem ise yine bir patik örüyordu. Büyük ihtimalle ablamaydı çünkü ablam evlendiğinden beri ona örülen örgüler çoğalmış gibiydi. Şuan olmayan yeğenleriminin bile bir patiği, yeleği vardı.

Banyodan çıktığımı gören ablam elindeki telefonu koltuğa bırakıp ‘’Hadi gel kahve yapalım hem de konuşalım bakalım.’’ dediğinde ablamın beni beklediğini anlamıştım.

Bir şey demeden adımlarımı mutfağa yöneltmiştim ablamda peşimden gelirken anneme ‘’Sende kahve ister misin anne?’’ diye seslendiğini duymuştum.

Mutfağa giren ablama ‘’Türk kahvesi mi yoksa neskafe falan mı?’’ diye sordum.

‘’Neskafe olsun ya, o daha basit.’’

Bir şey söylemeden çaydanlığa suyu koymuştum.

Kolunu mutfak mermerine dayayan ablam ‘’Ee anlat bakalım.’’ diye sordu.

‘’Ne anlatayım abla?’’

‘’Ne olduğunu anlat işte.’’

‘’Bir şey olduğu yok. 35 dakika bekledim o da bir haber verme zahmetinde bile bulunmadı.’’ Hatırlayınca yine sinirlenmiştim.

‘’Eve farklı şemsiyeyle geldiğini söyledi annem, o şemsiye neydi o zaman?’’

Annemin ne zamandan beridir bu kadar dikkatli bir gözü vardı merak etmiştim şimdi. En önemlisi klasik şemsiye ne ara fark edilecek kadar değerli olmuştu.

‘’Yolda biri verdi şemsiyeyi çok merak edilecek bir olay yok.’’ Konunun üzeri açılmadan kapanmasını istiyordum. O herifi ablamla dedikodu malzemesi yaparken bile anmak istemiyordum.

Bana bir zararı olmamıştı ama hareketlerinde emin olamadığım daha doğrusu adını koyamadığım şeyler vardı.

‘’Ne kadar hayırsever bir teyzeymiş o zaman?’’ diyen ablama ne diyorsun ya bakışı atmıştım.

Bakışlarımdan ne kastettiğimi anlayan ablam ‘’Tamam yaşlı amca diyelim. Senin yaşlarında biri sana bu şemsiyeyi verse sen bana bunu kesin anlatırdın o yüzden dedim.’’

Ablamdan bakışlarımı kaçırıp suyun kaynadığını görünce çekmeceden elime iki tane üçü bir arada alırken ablama dönüp ‘’Annem içecek mi?’’ diye sorduğumda başını hayır anlamında salladı. Kahve bardaklarına neskafe paketinin içindeki kahveyi boşaltıp sıcak suyu üzerine dökmüştüm.

Bu da benim konuşmadan kaçma yöntemimdi bir nevi.

Kahve bardağının birisini ablama verirken birisini de kendi ellerimin arasına almıştım. Salona gitmek yerine mutfak masasına oturmayı tercih etmiştik.

‘’Başka bir şey oldu değil mi? Anlatmak istemiyorsun bana.’’

‘’Anlatmak istemiyor değilim sadece anlatacak kadar önemli bir durum görmüyorum.’’ dediğimde ablam gülerek kısık bir çığlık atmıştı.

Kolumu deli gibi dürterken ‘’Var dimi var!’’ diyen ablama gözlerimi kocaman açmış şaşırarak bakıyordum.

‘’35 dakika beklememin neresi önemli abla. Anladım dedikodu, konuşacak bir şey arıyorsun ama vallaha yok bende,’’ diyerek elime aldığım kahve bardağı ile gülerek kalkmıştım sandalyeden.

Neşem yerinde değildi ama sabah ki gibi çokta kötü değildim. O zaman ki ıslak, sinirli Leyla çekilecek gibi değildi.

Odama girip çalışamadığım sınavıma çalışma zamanım gelmişti. Çalışma masama oturup masanın kenarına dizdiğim KPSS test kitaplarımdan Türkçe olanı almıştım önüme. Şuan Matematiği çözemeyecek kadar beynim doluydu.

Birkaç paragraf sorusu çözmüştüm. Beynim algılayamayı reddedince ve üstelik çözdüklerimin çoğu yanlış çıkmaya başlayınca çözmekten vazgeçmiştim.

Kafamı masaya gömüp gözlerimi kapatmıştım sımsıkı.

Ne bekliyordum, ne için çalışıp çabalıyordum, hayat önüme ne getiriyordu? KPSS’ye girmeden puanımı görmeden atanmadan hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimden. Sanki okuduğum boşuna gelecek gibi geliyordu bana. Ki öyleydi zaten.

Aile de, özellikle babam, evlenmemi yuva mı kurmamı istiyordu. İstediği yol çokta benlik bir yol gibi değildi. 22 yaşındayım ve mantıken görücü usulü evlenmemi istiyordu. Evleneceğim kişiyi kendim seçmek istemek en doğal hakkımdı.

Babama göreyse sadece buluşacaktım. İlerisi tamamen benim elimdeydi.

Zaten öyle olacaktı ama yine de buluşmak ve karşı tarafa ümit vermekte istemiyordum. Kendimi biliyordum. Karşı tarafında bunu bilmeden ümitlenmesi bana doğru gelmiyordu. Ama bunu babama anlatamıyordum.

Başımı gömdüğüm yerden kaldırıp sandalyeden kalkmıştım. Evde ablam olduğu için anneme yardıma gitmemeye karar vermiştim kendi kendime. Bahanem de hazırdı zaten. 35 dakika yağmurda bekletilmiş biriydim bugün.

Yatağımdaki battaniyeyi kaldırmıştım ve yatağın içerisine yerleşmiştim. Biraz kestirmek benimde hakkımdı.

*

Omzumun dürtülmesi ile kendime yavaş yavaş gelmeye başlamıştım. Gözümün bir tekini açıp ablamı görmemle gözümü kapatmam bir oldu. Uyumak isteyen bedenime kalkması için direktif verip bedenimi yatakta oturur hale getirmiştim.

‘’Hadi uyan bakalım. Annemle sofrayı hazırladık herkes aşağıda.’’

Başımı salladım ve yataktan kalktım. Dağılmış saçlarımı toplayıp yüzümü yıkamak için lavaboya gitmiştim ablamı odada bırakıp.

Lavabodan çıktıktan sonra salona girdiğimde sofrayı salona koydukları için bana ayırtılan yerime geçmiştim.

Yemek sessizlikle yenirken babam ‘’Nasıl geçti buluşma?’’ dediğinde ben daha cevap veremeden eniştem ‘’Hayırlı olsun baba,’’ demişti. Buradan da eniştemin bu konuyu açmak istediğini ama ayıp gibi gözükeceği için açamadığını anlamıştık.

‘’Olacak inşallah,’’ diyerek bana döndü cevap ister gibi.

‘’Gelmedi baba,’’ demiştim kısaca. Ablam ve eniştem olmasa daha çok şey derdim ama küçüklük bende kalsın.

‘’Ne demek gelmedi?’’

Babama bakmakla yetindim sadece.

‘’Gelmiş olması lazım kızım. Yolda karşılaştık gelmeden önce beni de camiiye bıraktı. Kandırmıyorsun değil mi beni kızım?’’

Şaşırmıştım. Bu kişinin babamla hep karşılaşan biri olması tuhafıma gitmişti biraz.

‘’Niye yalan söyleyeyim baba.’’

‘’Bu işte bir iş var ama bakalım hayırlısı. Ben konuşurum onunla.’’

Loading...
0%