@siyahbaykuss
|
Merhaba arkadaşlar:) Her gün yeni bölüm geliyor, hikaye akışınızdan kopmamanız için. Oy veriyorsunuz, hikayeye takibe alıyorsunuz bunun için çok teşekkür ederim. Ama lütfen yorum yaparak, yardımcı olsanız. İyi Okumalar Babamın dediğine göre bu işte başka bir iş varmış falan, filan… Ben 35 dakika boyunca beklemiştim üstelik beklediğim gibi de haberdar dahi edilmemiştim. Evet bu işte bir iş vardı ama babamın dediği gibi değildi. Orada beni bulamadıysa, haber verebilirdi. Telefonum ulaşabilecek kişilerde vardı. Babamı camiiye bırakana kadar numaramı da pekala alabilirdi. Arama için dakikası yoksa yoldan geçen tanımadığı insanlardan bile arayabilirdi beni. Kısacası onca seçenek varken kabul etmiyordum sıralayabileceği bahaneleri. Babamda o kadar çok istiyordu ki o kişiyi damat olarak ne dersem diyeyim dinlemek istemiyordu beni. İsterse günlerce bekletmiş olsun, gelmesin, babam için fark eden bir şey galiba yoktu. Koltuğa uzanmış elimdeki bisküvi ile televizyon karşısına geçmiştim. Evde ablam, annem ve ben vardık tıpkı eski günlerdeki gibi. Babam ve eniştem işe, kardeşimde okula gitmişti ve ev bize kalmıştı haliyle. Ders çalışmaya bir gün kadar ara vermiştim. Çünkü ders çalışırken aklımı veremiyor ve odak noktam hep başka yerlerde oluyordu. Yani kısacası elim ayağımı çekmiştim kısa süreliğine. Koltukta televizyon izlerken ablam kısa süre zaman salona elinde elektrikli süpürgeyle gelmişti. Ona anlamayan gözlerle baktığımda ‘’Akşam misafir gelecekmiş. Al sen süpürge çek, toz al. Bende annemle mutfağa gireceğim.’’ ‘’Kim geliyormuş ya?’’ ‘’Bilmiyorum, babamın arkadaşı mı ne? Bilmiyor musun babamı Allah aşkına?’’ dediğinde sitemini belli etmişti. Sürpriz misafirleri sevmezdim. Aniden hazırlanma çabası bizi telaşa sokardı ve bu benim hiç hoşuma gitmezdi. Özellikle aniden ev temizleme, toz almadan falan hiç hazzetmezdim. ‘’Peki o zaman birkaç tane bisküvi kaldı onu bitireyim kalkarım şimdi.’’ ‘’Sonra yersin onu hadi kalk şimdi çek elektrikli süpürgeyi.’’ ‘’Ya abla, saçmalama! İki tane falan kaldı zaten.’’ dediğimde ablam bana sinirli bir şekilde bakmaya başlamıştı. ‘’Ya gitsene kalkacağım şimdi.’’ Bir bisküvi yüzünden kavga ettiğimize inanamıyordum şuan. Şuan inadına böyle yaptığını biliyordum. Gerçi biz ablamla çoğu zaman böyleydik ablam evlenmeden önce. O bir işi hemen yapmayı severdi bende zamana yaymayı severdim. ‘’Bisküviler bittikten sonra hemen kalkacaksın Leyla. Oyalandığını görmeyeceğim sakın.’’ diyerek işaret parmağını sallamış sonrada salondan gitmişti. Bisküvileri bir yandan ağzıma tıkıştırmaya çalışıp bir yandan da ev terliklerini ayağıma geçiriyordum. İnsanı kendisiyle baş başa da bırakmıyordu bunlar hiç. Evi didik didik edip düzgünce bütün odaları süpürgeyle çekmiştim. 3 oda 1 salon olan evi süpürgeyle çekmek üstelik detaylı bir şekilde toz almak saate dikkat etmemiştim ama tahminen iki saatimi almıştı. Elektrikli süpürgeyi yatak odasına koyarken ablam yanıma gelmiş ‘’Hazırlan hadi gidelim benim eve, ben bir üzerimi değiştireyim. Misafirlerin karşısına çıkmayayım böyle yemek kokan halime.’’ ‘’Benim eşyalarımdan giyersin olmaz mı? Çok yoruldum hiç gelemeyeceğim size.’’ derken cidden bedenimin yorgunluğu sesime yansımıştı. ‘’Ya hadi gel benimle.’’ ‘’Peki, üzerimi değiştirip geliyorum hemen.’’ Ablam Bursa’nın Nilüfer tarafında bizde Yıldırım tarafında oturuyorduk. O yüzden metroya falan bineceğimiz için üzerimi değiştirmem şarttı. ‘’Hızlı ol bekliyorum seni.’’ diyerek yatak odasından çıkmıştı. Bende kendi odama girip altıma tayt üzerime de tişört ve bir hırka geçirmiştim. Saçlarımı da tokadan kurtarıp saçlarımı taramıştım. Odadan çıktıktan sonra ablamı kapının orada görmüştüm. Ayakkabılarını bile giymişti. Bu ne hız ne aceleydi acaba. Gelmelerine daha vardı üstelik, aklıma ablamı istemeye gelecekleri gün gelmişti. O günde böyleydi aynı. Evden çıkmış ve kısa sürede istasyona vermiştim. Üniversite metrosuna binip kısa sürede Nilüfer’e varmıştık. Evleri istasyona yakın olduğu otobüse binmeye gerek kalmamıştı. Ablam kayınvalidesi ile aynı binada oturmuyorlarsa bile aynı mahallede oturuyorlardı. Bu da aynı binada oturmaya bedeldi. Eniştem tek çocuktu haliyle hem tek çocuk hem de erkek evlat olmasının verdiği durumda ablamın hangi durumda olduğunu farkındaydım. Daha oluşmamış bebek için bile örgüler örülmeye başlandığından da ismimin Leyla olduğu kadar emindim de. Aslında aynı binada oturacaklardı ama ablamın verdiği tepki ile aynı mahallede oturmaya karar kılmışlardı. Bizimkilerde ses etmemişti. İleriye dönük çocuk olduğunda bakımı gibi durumlarda yakında oturmak daha iyi diye düşünmüşlerdi. Eve girmiştik. İki gündür perdeler kapalı olduğu için ablamın ilk işi perdeleri açmak olmuştu ev toplu olduğu için ablam ‘’Sen gel benimle kıyafet falan bakalım.’’ ‘’Abla bilmediğim bir şey mi var?’’ ‘’Niye ki’’ dedi bana bakarak. ‘’Bir misafir gelecek diye ev temizlemeler… Hadi evi geçtim özel olarak hazırlanmak falan çok fazla değil mi?’’ gülerek ‘’Ay sanki seni istemeye geldikleri gün ki gibi heyecan var sende de?’’ dedim. ‘’Ay! Saçmalama Leyla. Ben her zaman böyleyim.’’ ‘’Hı hı kesin.’’ diyerek kaşlarımı kaldırmıştım. İnanmadığımı hem mimiklerimle hem de duruşumla belli etmiştim. Ablamda ‘’Ne düşünürsen düşün, hadi gel.’’ diyerek önden gitmişti bende arkasından ablamı takip etmiştim. Ablam giysi dolabının kendisine ait yerinden bir elbise alıp elime tutuşturmuştu. ‘’Bunu giyersin akşama. ‘’ Anlamamış, hatta saçma bulmuştum. Kendi giysilerim vardı ablamdan giymeme gerek yoktu. Ki özellikle akşam için giyinmeme hiç gerek yoktu. Normal misafirler gelecekti ve benim için bunun bir önemi yoktu. Tabi annemin benden habersiz görücüye çıkarma gibi bir durumu yoksa. Ay bu duruma ne gülerdim var ya! Ama isteyemeyeceğim bir durum olurdu bir yandan da. Elime tam anlamıyla mesleğimi elime almadan bu duruma benzer hiçbir durumun ortasında kalmak istemezdim. ‘’Abla benim evde giysilerim var da…’’ elindeki elbiseyi alıp askılığa yerleştirdim ve ablama döndüm. ‘’Sizde de tuhaf bir durum var zaten. Birden gelen misafir, ev temizlemeler, sen burada misafirler için elbise falan veriyorsun. Bilmediğim bir şey mi var abla?’’ ‘’Ay! Saçmalıyorsun Leyla, internette sipariş verdim bedeni küçük geldi sana veriyorum. Her hareketimin arkasında da bir kulp arama.’’ dedi ve inanamıyormuşcasına bana bakmayı sürdürdü. Gözlerimi kısarak ablama bakmayı sürdürürken ablam dolaba yerleştirdiğim elbiseyi elime tutuştururken ‘’Tut şunu bende Kemal’e bir şeyler bakayım.’’ demişti. Elbiseye detaylı baktığımda aslında güzel bir elbiseydi. Sorun elbisede değil sorun ablamdaydı. Onun tarzı değildi. Daha çok benim tarzım gibiydi. Kuşkucu ve her şeyin arkasından bir şey aramayı derhal bırakmalıydım. Elbise leopar desenliydi ancak gözü yormuyor aksine elbiseyi daha güzel gözükmesini sağlıyordu. Kare yaka ve etek kısmı katlıydı, rengi de kahverengiydi. Denememiştim ancak dizlerimin biraz üstüne gelirdi tahminime göre. Çıplak bacağımın üzerine giyersem acaba tüylerim kendini belli eder miydi? Daha doğrusu acaba tüylerim çıkmış mıydı demek daha doğru olurdu sanırım. Eve girmeden düşünmek istemiyordum ama cidden bu elbise misafirler için çok fazla gibi geldi. Aynadan kendime bakarken elbisenin güzel olduğuna bir kez daha emin olmuştum. Yemekte sırıtmazdı ama aynı zamanda da fazlaydı. Ablamda enişteme kıyafet seçmiş ve bir alışveriş poşetine koymuştu. Sonunda evden çıkabilmiştik. Eve vardığımızda saat 5.30’a geliyordu. Diğer ev sakinlerinin geliş saatlerine daha vardı. Bende bunu fırsat bilip havanın sıcaklığı ile hemencecik ilk önce tuvalete ardından da banyoya girmiştim. Duştan çıktığımda saat 7 olmasına az bir zaman kalmıştı. Salonda kimsenin olmamasını fırsat bilerek bornozla koşarak kendi odama girmiş ve ardımda hızlıca kapıyı kapatmıştım. İşte bizim gibi ailelerde en fazla böyle aksiyon yaşayabiliyorduk zaten. İç çamaşırımı giyerken bacaklarıma da bir bakmıştım. Tek tük ufak tefek çıkmışlardı ama ince siyah kilotlu çorap giyerek bunları kamufle ederdim. Beyaz tenli olduğum için tüylerde bir sorunum yoktu. Kollarımda ki tüylerde sarı olduğu için kendini belli etmiyordu zaten. Ablamın verdiği elbiseyi de giydikten sonra hazır sayılırdım. Saçlarım kurumaya yüz tutarken sanki kabarıyor gibi gelmişti. O yüzden düşük topuz yaparak saçlarımı daha fazla uğraşmaktan kurtardığımı düşünüyordum. Çok güzel olduğumu düşünmüyordum ama makyaja da ihtiyacım olmayan bir cildim vardı. Sadece canım isterse makyaj yapardım ve bugün canım makyaj ile uğraşmak istemiyordu. Gerçi hazırlanmakta istemiyordu ya canım neyse… Aynadan kararsız bir şekilde kendime bakarken izinsiz bir şekilde kapının aniden açılmasıyla irkilmiştim. Bedenimi kapıya döndüğümde gördüğüm kişi ablamdı. ‘’Çok güzel olmuşsun ablam.’’ dediğinde tebessüm etmekle yetinmiştim çünkü cevap vereceğim bir cümlem yoktu. ‘’Ama hiç makyaj yapmamışsın,’’ diyerek getirdi cümlenin devamını. ‘’Saçmalama abla. Babamın arkadaşı, eşi falan gelecek. Bu elbise bile çok abartıyormuşuz gibi geliyor bana.’’ ‘’Ay saçmalama Leyla. Güzel kızsın bir rimel, bir ruj n’olacak?’’ demiş ve ardından da çekmeceyi açıp ufak makyaj çantamı masanın üzerine bırakmıştı. ‘’Hadi bekliyorum.’’ ‘’Ruj sürmem.’’ ‘’Tamam, parlatıcı sür bari’’ Ablama gözlerimi devirmiştim. Babamlar gelmiş, misafirlerin gelmesine az kalmış ablamın derdi makyajıma düşmüştü. Sabah ki düşüncelerim gerçekleşiyor gibi hissettim bir an. Görücülerle artık merhaba merhaba diyip far görmüş tavşan gibi birbirimize bakardık. Ufak bir yüzümü renklendirip ablamla odadan çıkmıştık. Salona geçtiğimizde sadece özel günlerde kullandığımız bir masa vardı. Babam hatta ilk aldığında damat masası diyerek dalga bile geçtiği anlar oldu. İşte o masa da gayet şık bir sofra hazırlanmıştı. En son ablamın kayınvalidesini ağırladığımız zaman hazırlanmıştı bu masa. Yani bu masada sofra konulması bas bas bağırıyordu önemli kişilerin geleceğinden. Dalga geçtiğim şey büyük ihtimalle başıma gelmişti ve büyük ihtimalle yoldaydılar. Son söz herzaman bendeydi, bunu bilmek içimi rahatlatıyordu. Ablamla mutfağa geçtiğimizde annem burada değildi. Bunu fırsat bilip ablamın kolunu tutup ‘’İçerideki sofra ne abla?’’ dedim. Ablam anlamamazlıktan geldi. ‘’Ne?’’ Tam ablama her şeyi anladığımı söylemek için ağzımı açmıştım ki zil çaldı. Ablam elimin arasındaki kolunu alıp ‘’Hadi kapı çaldı aç.’’ dedi. Bütün olayı anladığımı ablamda anlamıştı. ‘’Hadi git aç kapıyı bende geri kalanı koyacağım sofraya.’’ Oflayarak ayrılmıştım mutfaktan. Bu elbise, özel hazırlanma, temizlik, ablamın evine gidip enişteme ve kendisine kıyafet alma… hiçbiri boşa değildi. Üniversiteyi bitirmiş ve mesleğini almış tahsilli bir kıza göre fazla aptalca davranmıştım bugün. Çünkü her zaman karşıma çıkan bir durum değildi. Zaten görücüler hep sözde kalırdı, bende bu yüzden ciddiye almazdım. Bunun en önemli sebebi de yaşımın küçük olması ve okuyor olmamdı. Zaten anneme komşular aracılığıyla açılırdı bu konu. Evimizin gündemine oturmuş bir konu olamazdı. Çelik sokak kapısının kulbunu çevirmiş ve kapıyı ardına kadar gelenler için açmıştım. Zilin çalmasıyla babam ve annemde arkamda durmuşlardı o esnada. Misafirler yavaş yavaş içeriye girerken içlerinden bir kişinin tanıdık gelmesiyle olduğum yere resmen çivilenmiştim. Çünkü beklediğim asıl kişi o değildi. |
0% |