Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@siyahbaykuss

İYİ OKUMALAR :)

İçimde anlamsız bir ferahlama vardı o günden beri. Sanki ayağımdaki prangalarımın bir tanesinden kurtulmuştum. Son söz her zaman bendeydi bunu biliyordum ama bunun güvencesini dolaylı yoldan da olsa Kenan’dan mı duymak rahatlatmıştı yoksa iç güdüsel sıradan bir şey miydi bunu tam çözememiştim.

Evde de bu konu hakkında kimse, babamda dahil, tek kelime bile etmemişti. Hepsi sanki anlamış gibi benden bekliyordu haberi ama içten içe olumlu cevap vereceğimden emin gibiydiler bunun da farkındaydım.

İki aile içinde Kenan ve benim için davul bile dengi dengine çalar atasözünün vucüt bulmuş hali olduğumuzdan emindim. Denktik yani birbirimize, ailelerimizin düşüncelerine göre. Yani ben böyle düşünüyordum, Kenan ne düşünüyordu bilmiyordum tabi.

Bu olumlu düşünceler babamın tarafından Kenan ile birazdan buluşacağımız içinde olabilirdi, tam emin değildim. Konuyu ilk açtığımda, kestirip atmamaya karar verdiğimi söylediğimde sözleriyle olmasa da bakışlarında gurur ve mutluluk karışımı bir ifade gördüğümden emindim.

Şimdi de dolabımı açmış geceden hazırladığım kıyafetlerimi üzerime geçiriyordum. Bursa’nın havası bugün günlük güneşlikti ve hava durumundan baktığıma göre bu yarına kadar böyleydi. Yarında havanın bozulma ihtimali vardı.

Bugün havanın güneşli olmasının verdiği enerjiyle dizlerimin üzerine gelen yüksek bel kahverengi pileli etek, yarım kollu beyaz triko kazak giymiştim.

Bugün biraz süslenmek istemiştim bu yüzden saçlarımı doğal bir şekilde dalgalandırmış ve yeşil renk gözlerimi ortaya çıkarmak için güzel ama sade bir şekilde makyaj yapmıştım. Akşam karanlığında geleceğimiz için üzerime ekru renginde buket kabanımı geçirmiştim.

Boy aynasından kendime baktığımda hazır olmuş ve gayet hoş görünüyordum. Acaba fazla mı abartıya kaçmıştım? Hayır, kesinlikle hayır. Gayet güzel olmuştum.

Aynadan kendime göz gezdirirken şarja takılı telefonumdan gelen bildirim sesi odayı doldurmuştu.

Gelen mesaj Kenan’dandı.

5 dakikaya oradayım. Hazır mısın?

Bekliyorum, hazırım.

Yatağın üzerine attığım kol çantasına telefonumu da koyup odadan çıkmıştım. Annemde mutfak masasına kahvaltıyı hazırlıyordu. Elindeki kaseleri koyduktan sonra ‘’Oo çok güzel olmuşsun, maşallah.’’ dedi gülerek.

Sözlerine gülümseyerek karşılık verdim. ‘’Anne, Kenan gelecek birazdan babamın haberi var ama yine de söylersin.’’

‘’Söylerim, söylerim. Hadi iyi eğlenceler size.’’ dedikten sonra zil çalmıştı. Annem kapıyı açmaya giderken bende onun arkasından takip etmiştim.

Kapı açıldıktan sonra Kenan’ın yakışıklı yüzü görülmüştü. İlk önce annemin elini öptükten sonra bana başıyla selam vermişti.

‘’Nasılsınız efendim? Mustafa Abi nasıl, iyi mi?’’

‘’İyiyiz çok şükür. Sizinkiler nasıl?’’

‘’İyiler çok şükür, selamları var size.’’

‘’Aleykümselam… Çok erken değil mi buluşmak için?’’ diye sordu annem şüpheyle. Babamdan izin alırken o da aynı soruyu sormuştu.

‘’Kahvaltı ederiz diye düşündük, gün kısa. ‘’ Anlaşmamızdan bahsetmemişti. Ne diyebilirdi ki? Kızınız bir gün verdi eğer enerjimiz tutmazsa bir daha görüşmeyeceğiz gibi bir şey mi demesini beklemiştim? Bazen kendimi anlayamıyordum.

‘’İyi düşünmüşsünüz.’’

Konuşmalarını kesip ‘’Gidelim biz bence anne, babama haber edersin.’’ demiş ve ayağıma kısa botlarımı geçirmiştim.

Annemin uğurlamasıyla çıkmıştık evden. Kapısının önüne arabayı çekmişti. Arabasının modelini tam olarak bilmesem de arabanın armasından Renault olduğunu anlamıştım. Arabalarla sembolleri dışında bir bilgim yoktu.

Ön yolcu koltuğunun kapısını açmıştı arabaya binmem için, utanmıştım. ‘’Teşekkür ederim hiç gerek yoktu. ‘’ diyerek oturmuştum koltuğa. Emniyet kemerini takarken Kenan’da sürücü koltuğun kapısını açmış yerleşiyordu. ‘’Gereği vardı.’’

Arabayı çalıştırdı. ‘’Anlamadım ama sorgulamayacağım.’’

Gözleri yoldayken sözlerime gülümsedi.

Kenan yakışıklı bir erkekti aynı zamanda bakımlı. İç güzellik tabiî ki çok önemliydi ancak cinsiyet fark etmeksizin göze güzel görünülmeli şeklinde bakıyordum genellikle. Düşüncem buydu.

Keşke Kenan ile böyle karşılaşmasaydık. Sanki aile zoruyla oluyor gibi hissediyordum ama bunu hissetmem saçmaydı çünkü babamdan bu konuyla ilgili baskıcı sert bir tavır görmemiştim.

Kafamı dağıtmak için ‘’Nereye gideceğiz bugün?’’ diye sordum.

‘’Kahvaltı için Cumalıkızık’ta karar kıldım ama istersen senin de istediğin bir yer olabilir.’’ dedi gözlerini yoldan ayırmadan.

‘’Ben Cumalıkızık’ın mahallelerine çok gittim, ablamın arkadaşı orada oturuyordu, ama hiç köyüne gitmemiştim.’’

‘’Benim arkadaşlarımın bir çoğu orada yani şanslısın. İşin ehli biri tarafından gezdirileceksin.’’ demişti gülerek.

Gülmüştüm. ‘’Çok şanslıyım o zaman.’’

‘’Evet hem de çok.’’

Aramızda sessizlik oluşmuştu. İkimizde yola odaklanmıştık, trafik yoktu. 15 dakika da Cumalıkızık metrosuna gelmiştik. Buradan az kaldığını anlayabildim. Genellikle otobüs, minibüs kullanarak geldiğim için her yeri ilk defa görüyormuş gibi inceliyordum. Gerçi en son geleli 3-4 sene olmuş bile olabilirdi.

Cumalıkızık mahallesine saparken Kenan’ın sesi arabanın içine dolmuştu.

‘’Arabayı otoparka çekeceğim; hem otopark sıkıntısı çekmeyiz hemde rahat rahat gezeriz.’’ dediğinde başımı onaylar bir şekilde sallayıp ‘’Olur, olur.’’ demiştim.

Köye giriş kısmında otopark vardı oraya arabayı park ettikten sonra birlikte köye doğru yürümeye başlamıştık.

‘’İlk önce bir köy kahvaltısı edelim. Burada saat 10’dan sonra kahvaltı edecek yer bulamazsın o kadar kalabalık olur burası.’’

‘’Peki. O zaman randevu sistemiyle çalışıyordur buraları değil mi? ’’ demiştim. Köyün giriş tarafında çoğu yerde kahvaltı yapılabilecek yerler vardı. Yan yana oluşan kahvaltılık yerlerden birisine girmiştik.

‘’Evet haklısın ama burada tanıdık biri olduğum için bizim için sorun olmaz.’’

Ambiyansı çok güzeldi sanki eski zamanlarda kalmış gibi hissettiriyordu insanı. Kendi köyümüzde böyleydi ama insanlar kendi halinde ve ticari amacı olmadığı içinde böyle kahvaltılık yerler bulamazdınız.

Masalardan birine oturur oturmaz yanımıza 40-45 yaşlarında bir kadın gelmişti ‘’Hoş geldiniz. Uğramaz oldun buralara Kenan.’’ diyerek Kenan’ın omzunu sıkmıştı.

‘’İş, güç koşturmaca işte Nermin abla. İşler tıkırında burada sanırım gördüğüm kadarıyla.’’ diyerek müşterileri kastetmişti.

‘’Çok şükür, elhamdülillah. Bu hanım kızımız kim?’’

‘’Merhaba ismim Leyla.’’ diyerek tanıtırken Kenan’da ‘’Arkadaşım.’’ demişti.

Müşterilerin sayısı çoğalırken ‘’Ben gideyim. Sizde rahat rahat kahvaltını edin.’’ dedikten sonra gitmişti. Ardından da genç bir garson gelerek ne istediğimizi sormuştu.

Gelen garsona köy serpme kahvaltısı istediğimizi söylemiştik. Yavaş yavaş masa dolarken ‘’Teşekkür ederim.’’ demiştim Kenan’a.

‘’Asıl ben teşekkür ederim. Eğer kabul etmeseydin burada böyle vakit geçiremezdik.’’ diyerek telefonunu masaya koymuştu. Dikkatimden kaçmamıştı tabi ki.

Gülümsemiştim.

‘’Buraya bir nevi birbirimizi tanımaya geldik… Ne yapar Leyla normalde?’’

Aslında doğruydu, buraya bir nevi birbirimiz hakkında fikir sahibi olmak için gelmiştik.

‘’23 yaşındayım, KPSS’ye hazırlanıyorum, hemşirelik mesleğini yapmak hayalim… Iı... Ne demeliyim bilemedim şimdi?’’ kısa bir duraklamadan sonra ‘’Sen neler yaparsın hayatında?’’ diye sordum.

Gelen demlikle beraber ikimizin de bardağına çayları koyarken ‘’Güzel… 27 yaşındayım, bir dokuma fabrikasında çalışıyorum, lise bittikten sonra üniversiteyi okumadım ama mesleğim iyi ve işsiz de kalacağımı da düşünmüyorum.’’

Bardağıma da çay döktüğü için teşekkür ederek çay bardağını sağ avcuma almıştım.

‘’Ben bir şeyi çok merak ediyorum. Sorarsam da büyük ihtimalle kabalık etmiş olacağım ama…?’’

‘’Sorabilirsin tabi.’’ diyerek belirtmişti Kenan.

‘’Genç, yakışıklı bir erkeksin. Yani ailenin uygun gördüğü bir kadınla evlenmekten ziyade kendi sevebileceğin bir kadınla evlenmek daha mantıklı olmaz mı?’’

Aramızda bir sessizlik oluşmuştu. Gözlerim şuan tamamen Kenan’ın mimiklerindeydi. Gözleri uzaklara dalmış gibiydi. Bakışları yine gözlerimi bulduğunda ‘’Bana sorduğun soru senin içinde geçerli. Sen niye buradasın peki?’’ dediğinde afallamıştım.

Soruma karşılık soruyla cevap vereceğini düşünmemiş, cevaba odaklanmıştım. Gülerek ‘’Çok kurnaz bir adamsın.’’ diyerek belirtmektende özel olarak kaçmamıştım.

O da gülerek ‘’Soruma bir cevap bekliyorum.’’ dedi.

‘’Peki, ben senin gibi kaçmayacağım.’’ diyerek güldüm ve devam ettim. ‘’Şuan tamamen dürüstüm… İstemezsem olmayacağını, babamın ısrar etmeyeceğini bildiğim için aslında içim rahat. Ki sende anlaşılmakta zorlanacağım bir kişi değil gibisin. Kabul ediyorum ilk karşılaşmamız da kötü bir enerji almıştım ama şuan öyle değil.’’

‘’Şuan öyle olmadığı için sevindim. Kabul ediyorum ilk karşılaşmamız biraz… kötüydü.’’ sonra devam etti. ‘’Çok basit aslında aile olmak istiyorum.’’

‘’Aile… Hımm… Büyük ihtimalle bunun içinde çocukta olan bir aile.’’ diyerek rahatsızlığımı biraz belli etmiş olabilirdim. Çocuk severdim ama aciliyeti yoktu. İlk önceliğim kesinlikle değildi.

Kenan çok önemsiz bir konuymuş gibi başını sallayıp ‘’O konu için daha erken, şimdi konuşmaya gerek yok.’’ dedi.

Aslında evet erkendi ama eğer birlikte bir yola başvuracaksak konuşulması önemli konulardan biriydi. Aslında hiç çocuk istemiyor değildim sadece sırası değildi. Daha mesleğimi icra edememiştim. Önümüzde ki birkaç sene içinde bir çocuk planlarımı sekteye uğratabilir hatta iptal bile olmasını sağlayabilirdi.

Bir çocuk demek uzun süreli bir sorumluluk demekti.

Kenan haklıydı. Daha ortada hiçbir şey yokken bunları konuşmak çok erkendi.

Sonra konuyu dağıtmak için ‘’Karnım kurt gibi acıktı. Hadi kahvaltı edelim sonra buraları gezeriz.’’ demişti. Bende ses etmeden ona uyum sağlamıştım.

Kahvaltı ederken el yapımı reçellere bayılmıştım. Eve almak için aklıma not etmiştim. Restaurantın içi gibi yiyeceklerde çok güzeldi. Kenan ile kahvaltı ederken beğendiğimiz en ufak şeyi bile birbirimize önerme gibi bir huyumuz oluşmuştu aniden.

Birlikte sohbet etmek, iletişimde bulunmak istemsizce hoşuma gitmeye başlamıştı ve gün daha bitmemişti.

Loading...
0%