Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@siyahbaykuss

Kahvaltıdan sonra Cumalıkızık’ı gezmeye başladık. Genel olarak moloz taş, kerpiç ve ağaçtan yapılan 2-3 kattan fazla olmayan, pencereleri cumbalı, kapı tokmakları ve kulpları dövme demirden, sarılı mavili morlu, rengarenk evlerin arasından geçmek farklı bir dünyaya ışınlanmış havası veriyordu. Genelde şehir hayatının içine tıkılıp kaldığımız için burası ilk defa görenler için farklı bir nefes olabilirdi.

İki haftada bir köyümüze giden biri olarak burası Cumalıkızık ticarete açılmış bir köy olarak ikiside farklı yerlerdeydi benim gözümde.

Köyü gezerken gözüme çarpan evlerin bulunduğu sokaklar, klasik ızgara plana oturtulmamış, taş döşeme, dar ve kaldırımsız. Meydanlar bile tamamen cami, hamam, çeşme gibi kamusal alanların doğal bir kesişiminden oluşmuş alanlar bile kendi köyümden farklıydı. Benim köyüm biraz daha sadeydi.

‘’İstersen bir şeyler alabiliriz buradan çekinmene gerek yok.’’ Kenan’ın sesiyle iç dünyamdaki köyler karşılaştırmasını durdurmuştum.

‘’Olabilir.’’ diyerek satıcıların önünde durmuştuk. Boncuk bilekliklerin olduğu rafa ilerleyip siyahın coğunluğu olduğu aralarında birkaç beyazın bulunduğu bilekliği gözüme kestirmiştim. Tam ortasında da şeffaf beyaz renginde bir boncuk ve üzerinde siyah bir nokta vardı.

Normal bir bileklik olabilirdi ama çok beğenmiştim.

‘’Beğendiysen alalım istersen.’’ diyen Kenan’a kafamı olumlu bir şekilde sallamıştım. Çantamdan cüzdanımı çıkartırken Kenan’ın ‘’Ben ödeyeceğim, hediyem olur sana.’’ sesini duydum.

‘’Olur mu öyle şey,’’ diyerek direk inkar etmiştim.

‘’Olur, olur.’’ demiş ve bir şey dememe izin vermeden elimdeki bilekliği alarak ücretini ödemeye gitmişti.

Arkasından utanmış bir şekilde bakakalmıştım. Hiç gerek yoktu aslında, benimde ona bir şey almam gerekiyordu. Bunu aklımın bir köşesine unutmamak umuduyla yazmıştım.

Yanıma gelmişti ‘’Şimdi takayım.’’ dediğimde onaylayıp bileğimi uzatmamı beklemişti. Sağ bileğimi ona uzatınca o da bilekliği bileğime takmıştı.

Yakınıma gelince kokusu burnuma dolmuştu. Hoş bir kokusu vardı. Hoş ve cezbedici. Etkileyici bir erkek olduğunu söylememe zaten gerek yoktu.

Odak noktamı bileğimi taktığı bilekliğe çevirmiştim. ‘’Teşekkür ederim, hiç gerek yoktu.’’

‘’Bileğinde, bilekliği görmek beni mutlu eder.’’

Cumalıkızık sokaklarında gezerken Küpeli Ev’e de uğramıştık. Giriş ücreti vardı. 3 odasını bizde detaylı bir şekilde geziyorduk.

Normal köy evlerinden aslında hiçbir farkı yoktu. Sadece odaların içinde eski tarihsel eşyalarda bulunuyordu. Zamanında değerini bilemediğimiz için şuan bize daha değerli geliyordu maalesef. Hayal meyal hatırlıyordum dedemlerin evi de belli bir döneme kadar bu dizayndaydı daha sonrasında gelişen teknolojiyle birlikte eşyaların birkaçını değiştirmişlerdi.

Yine de Küpeli Ev’in içindeki eşyaların bir kısmı yeni olmasına rağmen eski havası o kadar güzel, atmosferi farklıydı ki fotoğrafını çekmek istemiştim ama beni durduran içeriye girmeden merdiven boşluğuna asılan Fotoğraf Çekmek İçin İzin İsteyiniz uyarısıydı.

Kenan’a dönmüştüm yüzümü daha ağzımdan sözcükler dökülmeden ‘’Ben görevliyle konuşayım buranın fotoğrafını çekmeden olmaz.’’ dediğinde istemsizce sevinmiştim. Küçük bir olay olabilirdi ama aklımızdan aynı şeyleri geçirmiş olabilmemiz çok güzel bir olaydı. Gerçi buraya gelipte fotoğraf çekmemek saygısızlık olurdu.

Kenan yanıma gelip ‘’İzin verdiler, birde kahve söyledim ikimize. Sorun olur mu?’’ demişti. Başımı sağa sola sallayıp ‘’Hayır, tabiki olmaz.’’ demiştim.

Telefonumu çıkartıp çekmeye başlamıştım. Göz ucuyla Kenan’a baktığım sırada onunda telefonunu çıkartıp fotoğraf çekmeye başladığını gördüm.

Alt kata inmiştik. Zaten kısa bir süre sonra kahvelerimizde gelmişti. Getiren kişi odun ateşinde yapıldığını söylemişti.

‘’Fotoğraf çekilelim mi?’’

Şaşırdı. Sanırım isteğim büyük ihtimalle düşündüğü bir şey değildi.

‘’T-tabiki, tabiki olur.’’ dediğinde çantamdan telefonumu çıkartmıştım. Kameranın özçekimini açmış ve çekmeye başlamıştım. Sorun şuydu ki telefonun kadrajı onu tam anlamıyla değil yarım bir şekilde alıyordu.

Taburemi yanına yaklaştırıp ‘’Kadraj almıyor.’’ diyerek kısa bir açıklama yapmıştım. Kenan da bir şey dememiş ve başını anladığına dair onaylamıştı.

Birkaç kare fotoğrafımızı çekmiştim hatıra olması için. Sonumuz ne olurdu bilmiyordum ama tek emin olduğum şey bu günü unutmayacak ve hep güzel hatırlayacağımdı.

Küpeli Ev’den çıktıktan sonra Cumalıkızık’ı iyice gezmiştik. Cumalıkızık Camiisi, Hamamını, Cumalıkızık Müzesini, Kınalı Kar’ın çekildiği konağı, Cin Aralığı… kısaca her yeri gezdirmişti Kenan.

Kınalı Kar çekilirken 3 yaşlarındayım o yüzden diziyi hatırlamıyordum ama yine de konağın içine girmek bile güzeldi. Orda da bol bol fotoğraf çektirmiştik Kenan’la.

22 yıllık Bursa’lıydım ama Bursa’yı karış karış gezmemiştim. Bu yüzden de Kenan gibi bilirkişi ile gezerken kendimi buralı hissetmiyordum.

Kenan’la sokak aralarında dolaşırken sessizliği bozmak adına soru sormak istemiştim.

‘’Osmanlı’dan beri burası nasıl ayakta kaldı acaba?’’

‘’15ten fazla kızık vardı ama çoğu yakılarak yok oldu. Şimdi 7 tane kızık kaldı. Allah nasip ederse onları da gezeriz.’’ geleceğe yönelik konuşmuştu ama detaya inmemeye çalıştım zaten Kenan’da devam etti.

‘’Burada yaşayan yerlilere göre aslında köyü koruyabilecek kimse yokmuş çünkü herkes cephedeymiş. Diğer köylerin yağmalandığını duyan köylüler, kendi köylerini kurtarmak için ne erzakları, ne de yakınlarda erzağa ihtiyaç duyan Türk askerleri olduğu halde bir çocuğu askere erzak götürür gibi dağa yollarlar. Dönüşte de çocuk Yunanlar’a bilerek yakalanır. Çocuğa kaç asker var diye sorarlar. Çocuk ‘Ohooo, yüzlerce’ diyince, onlar da apar topar köye bir zarar veremeden çekilmişler.’’

Kenan konuşurken onu sanki masal anlatırmış gibi dinliyordum. O da tane tane sanki bir masalmış gibi anlatıyordu.

Cumalıkızık gezme işimiz öğlen 14.30 sularında bitmiş ve Kenan otopark ücretini ödedikten sonra burdan ayrılmıştık. Arabada sessiz bir şekilde gitmiştik 2000’li şarkılar eşliğinde. İkimizden de ses seda çıkmamıştı. Daha doğrusu ne konuşulacağını bilmiyorduk.

Sezen Aksu’nun çok sevdiğim şarkısı Şanıma İnanma radyo da çıktığında istemsiz bir gülümseme sarmıştı yüzümü.

Sezen Aksu’ya kendimce eşlik ederken Kenan’ın da sesini duymak nedense olduğumdan daha mutlu hissettirmişti beni. Bazı yerlerde ben, bazı yerlerde o eşlik ediyordu Sezen Aksu’ya.

‘’ Bana sakın anlatmayın inanmıyorum Bu ezbere bu demode cümlelere Beni ikna edemiyor hiçbir cevap Hiç aldırmıyorum bu gülmelere

Karşıyım her şeye karşıyım var mı? Rabbim adaletin bu kadar mı? Karşıyım alayına karşıyım var mı? Rabbim adaletin bu kadar mı?

Hadi versinler hadi cezamı razıyım Hür doğdum hür öleceğim Ya efendisi olacağım kendi hayatımın Ya bu yerden gideceğim

Karşıyım her şeye karşıyım var mı? Rabbim adaletin bu kadar mı? Karşıyım alayına karşıyım var mı? Rabbim adaletin bu kadar mı? ‘’

*

Trafikle birlikte yaklaşık 40-45 dakika içinde Nilüfer’de bulunan Marka AVM’ye gelmiştik. Cumalıkızık’ta tabiri caizse tıka basa yediğimiz için yemek katına uğramadan sinema katına çıkmıştık. Komedi, romantizm, dram, suç gibi çeşit çeşit türlerde film vardı.

‘’Hangi türde film izleyelim?’’

‘’Fark etmez aslında herhangi biri olabilir.’’ diyerek cevap vermiştim. Özellikle merak ettiğim bir film yoktu ve Kenan’ı da yönlendirmek istememiştim.

İkimizde birbirimize itiraf edemiyorduk ama diken üstündeydik.

‘’Kutsal Örümcek güzel gibi duruyor ama Kemikler Ve Her Şey de olabilir. Komedi türünden Müstakbel Damat da var.’’

Kenan’ı bir gruba koymak istemiyordum ama benimle Timothee Chalamet’in başrolünde yer aldığı romantik ve korku türünde olan Kemikler Ve Her Şey filmini izleyebileceğini nedense düşünemiyordum.

‘’O zaman Kutsal Örümcek izleyelim.’’ Suç ve dramdı. Kenan’ın izlerken sıkılacağını düşünmüyordum.

Kenan başını onaylarcasına sallayıp ‘’Ben biletleri alayım sende filmin konusuna bak.’’ dedi. Yanımdan uzaklaşacakken aniden kolunu tuttum.

Benden gelen ilk temas.

Elimi hızlıca çektim. ‘’En iyisi sen filmin konusuna bak bende biletleri alayım.’’

İtiraz edecekken ‘’Bunu da ben karşılamak istiyorum. Cumalıkızık’ta bilekliğe kadar sen karşıladın zaten.’’ dediğimde kabul etmek zorunda kalmıştı.

Bilet almak için sıraya girmiştim. Bir erkeği sadece birlikte zaman geçiriyoruz, o erkek diye yanında cüzdan niyetine taşıyan kızlardan hiçbir zaman olmamıştım. Şimdi de olmayacaktım. Zaten Cumalıkızık’ta her şeyi kendisi karşılamak istemişti bir zahmet bende sinema biletlerini ve patlamış mısırlarını alayım.

Sıra bana gelmiş ve filmi rahat bir şekilde izleyebileceğimiz arka sıralardan yan yana iki koltuk bileti aldım.

Kenan’ın yanına gittiğimde o zaten patlamış mısır ve içecekleri almıştı.

Oflayarak Kenan’ın yanına gittim. ‘’Onları da ben alacaktım ama!’’ diye küçük bir sitem ettim. İsyanım hoşuna gitmiş olacak ki gülümsemişti. Bembeyaz düzgün dişleri gözüküyordu.

Normalde bir erkeği bu kadar incelemez, incelemeye bile kalkmazdım. Kenan da beni çeken bir şey kesinlikle vardı. Hareketleri, duruşu, konuşması…

‘’Olsun bir şey olmaz.’’ dediğinde bir şey diyemezdim alınmıştı sonuçta.

Film saatine vakit olduğu için bekleme koltuklarına oturmuş mısır ve içecekleri de önümüzdeki masaya koymuştuk. Çantamdan telefonumu çıkartmış ve filmin konusunu aratmıştım. Kenan’ın da bakması için aramıza koyduğum çantayı kucağıma alıp aramızda ki mesafeyi biraz kapatmıştım.

Google da bulduğum konusunu sesli bir şekilde okumuştum.

‘’ İran'ın kutsal şehri Meşhed'i, ahlaksız ve yozlaşmış sokak fahişelerinden ‘temizlemek’ için kendi dini arayışına girişen aile babası Saeed'in hikayesini konu ediyor. Saeed, İran’ın kutsal şehri Meşhed’i sokak fahişelerinden temizlemek adına birkaç kadını öldürür. Ancak o kendisine amaç edindiği bu kutsal göreve karşı halkın ilgisinin eksikliğinden şikayetçidir. Bu sırada kendisine Örümcek Katili adını veren bir seri katil şehrin sokaklarında kendisine av aramaktadır. Bu durum üzerine kadın bir gazeteci katilin peşine düşer.’’

Okuduktan sonra bakışlarımı Kenan’a çevirmiştim.

‘’Güzel konusu varmış, ilgi çekici.’’

‘’Sana katılıyorum. Bilmeden güzel bir film seçmişiz.’’ demiştim.

Kısa bir süre sonra bizim seans saati gelmiş ve salona doğru adımlarımızı yönlendirmiştik.

Loading...
0%