Yeni Üyelik
52.
Bölüm

Kış Papatyası 39.Bölüm

@sn.bakar

Asfaltlarla geldiğim bu yolda çakıl taşları batıyordu her adımımda. Oysa ben sadece sevmek ve bu duyguyu ruhumda yüceltmek istemiştim. Bu uğurda kül olacağımı bildiğim halde. Ki onlar ben daha kül dahi olmadan yok ettiler.

Gözlerimi açtığımda sabah olduğunu gördüm. Yan tarafıma döndüğümde Feza yoktu. Bir telaşla yataktan fırladım. Hızla merdivenleri inmeye başladım. Son basamakta abim seslendi.

"Abicim napıyorsun? Biraz dikkatli ol lütfen düşebilirsin."

"Feza nerede?"

"Gitti." Afalladım, bana söylemeden neden gitmişti ki?

"Ne demek gitti?"

"Sen akşam uyumaya gidince oda kalktı gitti." Yanlış bir şey yapmamıştım. Kırıldığım için onları kırmamak adına gidip uyumuştum sadece.

"Nereye gitti?"

"Köye dedesinin yanına."

"Bana söylemeden mi gitti?" Çok kırılmıştım. Koşarak indiğim merdivenleri geri döndüm.

"Sezen nereye gidiyorsun Güzelim?" Arkamı dönmemle dengemi kaybetmem bir oldu. Merdivenlerden üç basamak aşağıya düştüm. Abimde Feza da koşarak yanıma geldiler. "İyi misin Kış Papatyam?"

"Ayağım burkuldu." Ağlamaya başladım.

"Çok mu canın yanıyor neden ağlıyorsun?"

"Abim gittiğini söyledi."

"Yıldırım!" Sesi evde yankı buldu. Abim başına gelecekleri anlayınca koşarak koltuğun arkasına geçti. "Yıldırım buraya gelmessen daha kötü olacak."

"Ya oğlum ben ne bileyim bu kadar üzüleceğini."

"Lan bak bir de pişmiş pişmiş cevap veriyorsun."

"Karın duygusalsa ben napayım."

"Seni son kez uyarıyorum buya gel yoksa daha kötü olacak." Ne abim bir adım yanaşıyordu ne de Feza. Abimin yanına yaklaşınca abim ayakkabılarıyla koltuğa çıktı.

"Ya in koltuğumdan ya kirlettin. Daha biz ona doğru dürüst oturmadık. Sen resmen basıyorsun abi!'

"Duydun karımı in aşağıya."

"Öteye git ineyim." Feza geri gitmeyince abim koltuğun arkasına atladı.

"Oğlum uzatma gel kafana bir tane vurayım bitsin."

"Oldu canım. Sen bir kere vurursun benim bin hücrem ölür."

"Sende hücre ne gezer."

"Aşk olsun ben deli miyim?"

"Ha şunu bileydin."

"Kalbimi kırıyorsun." Koltuğa eğilip yastığı aldı. Daha sonra ise Feza'nın kafasına attı. Yastık yere düşünce patladı.

"Ya yastığımdan ne istiyorsunuz?"

"Bunun gibi vizyonsuzla evlenirsen olacağı buydu. Kendisi gibi yastığıda eski."

"Lan döverim seni!" Resmen beni bırakıp kavgaya başladılar. Feza tam abimi tutacakken koşup sırtına atladım.

"Feza!" Son adımı havada kaldı. Düşecekken dengesini geri sağladı.

"Güzelim in sırtımdan."

"Hayır inmeyeceğim. Yerim rahat. Tut beni yoksa düşerim." Ellerini arkasına uzatıp tuttu.

"Güzelim inde şu abini haşat edeyim."

"Sezen inme abicim." İşte şimdi elime düşmüştü. Hemen sırtından indim. "Nankör!"

"Karıma nankör deme." Abim koşunca oda peşinden koştu. En son yakasından tutunca bağırdım.

"Ahh!" Abimi bırakıp yanıma geldi.

"Noldu güzelim?"

"Canım çok yanıyor."

"Neresi güzelim?"

Yanağımı gösterdim."Burası." Yaklaşıp yanağımdan öptü. Bunu sırf abime inat yapmıştım.

"Çok iğrençsiniz."

"Hiç değilse senin kadar kötü değiliz abi. Neyse ben acıktım bırakın kavgayı bir şeyler yiyelim."

"Kocan sana kahvaltı hazırladı." Gözlerimi kıstım.

"Sen kıskandığın için Feza gitti dedin. Sen çok kötü bir abisin."

"Sende çok kötü bir kardeşsin."

"Sen burda mı kaldın abi?" Konuyu değiştirdim.

"Yok sen gidince gittim sabah geldim."

"Saat kaç ki?"

"On bir oluyor."

"Ben o kadar uyudum mu?"

"Buda senin sorunun."Dedi ve bana dil çıkardı.

"Diline acı biber sürerim Yıldırım."

"Annem sürmemiş sen mi süreceksin?"

"Oda annenin ayıbıymış. Ben olsam her gün sürerdim."

"Allah'tan annem değilsin." Aynı laf dalaşları devam ederken kahvaltıya geçtik. Kahvaltıdan sonra yalnız kaldığı için Ferda da bize katıldı.

Oturma odasında geçmiştik. Abimler bilgisayarla uğraşırken bizde Ferda ile boş boş onları izliyorduk. Arada bir birbirleri ile sessizce konuşuyorlardı. Dayanamayıp lafa atladım.

"Tüm bunları Ferda'nın da bilmeye hakkı var. İki saattir fısır fısır konuşuyorsunuz sinirim bozuldu."

"Neyi bilmeye hakkım var Sezen abla?"

"Söylüyorum. Var mı itiraz edeniniz?" Kimseden ses çıkmadı. Bende devam ettim. "Öz annen yaşıyor. O ölmemiş. Ayrıca bir tane daha abin var."

"Yuh!" Biz gülmeye başladım. Ferda ne olduğunu anlamaya çalışınca abim anlattı.

"Hepimiz aynı tepkiyi verdik. O yüzden gülüyoruz."

"Anladım. Peki nerede onlar?"

"Bu şehirdeler. Hatta daha da yakınlar. Birazcık beni öldürmek istiyormuş yeni abin."

"Neden?"

"Babanızı ben öldürmüşüm."

"Saçmalık. O yaptıklarının cezasını çekti." Ferda'nın tepkisi hepimizi şaşırttı. O babasını hayatından tamamen silip atmıştı.

"O böyle düşünmüyor."

"Ben onunla konuşurum. Bana inanır bence."

"Karıcım otur oturduğun yerde. Adamın psikolojik sorunları var. Çocuğumunda seninde zarar görmeni istemiyorum." Araları düzelmeye başlamıştı. Artık eskisi gibi karıcım diye sesleniyordu.

"Tamam. Sadece telefonla konuşsam."

"Olmaz karıcım olmaz. Merak ediyorsun anlıyorum seni ama olmaz. Uzak duracaksın anlaştık mı?"

"Peki anlaştık. Bundan sonra ne olcak?"

"Bende aynısını söylüyorum. Bundan sonra ne olacak sizdeyiz beyler."

"Kenan birazdan burda olacak. Öğrenmesi gerekenler varmış." Abimin sözünün üzerine kapı çaldı. " İşte geldi. Ben gidip kapıyı açayım." Kapıyı açmaya gitti.

"Ne öğrenmesi gerekiyormuş Feza?"

"Şey güzelim biraz seni zorlayacağız. Lütfen kendini çok sıkma Kenan soru sorarken." Abimler içeri geldi. "Hoş geldin Kenan geç otur ayakta kalma."

"Hoşbulduk Feza." Geçip tekli koltuğa oturdu. "Merhaba Sezen."

"Merhaba."

​​​​​​"Şimdiden senden özür diliyoruz ama bunları öğrenmemiz gerekiyor. Fazla zamanım yok tekrar merkeze dönmem gerekiyor. Sorduğum sorulara hızlı yanıt vermen benim için iyi olur."

"Seni dinliyorum?"

"Kenan lütfen Sezen'i zorlayacak sorular sorma."

"Kusura bakma Feza buna mecburum." Feza yanıma gelip oturdu. Ardından ellerimi ellerinin arasına aldı.

"Ben yanındayım tamam mı?"

"Tamam." Belli ki beni zor sorular bekliyordu.

"Sana ilk şiddet uyguladığı yeri hatırlıyor musun?"

Gözlerim o anlara gitti.

 

Hiç durmadan sürekli vuruyordu.

"Yalvarırım yapma. Babam seni bulacak."

"Asla bulamazlar. Bu koskoca ormanda sen bile kendini bulamazsın." Sopayı tekrar sırtıma indirdi. Acılar içinde kıvranmaya başladım.

"Yalvarırım yapma." Canım bedenimden çıkıyor geri geliyordu.

"Benim olacaksın."

"Asla asla." Gözlerimdeki yaşlar kurumuyordu. Diz çöküp yanıma yaklaştı. Elini saçıma değdirmeye yeltenince yüzüne türdüm. "Sakın bana dokunma." Yüzüme tokatı indirdi.

"Beni zorlama o güzel yüzüne zarar vermek istemiyorum." Sustum. Sonra bedenimi odanın köşesine sürüpleyip oraya sindim. "Er ya da geç benim olacaksın."

 

"Asla asla."

"Sezen geçti güzelim. Bak ben yanındayım."

"Hatırlıyor musun?"

"Ormanda bir yerdi. Kulübe gibi bir ev."

"Ölen kızı çağırdığı kulübe olmalı. Senin yanında hiç biriyle konuştu mu?" Hatırlamaya çalıştım.

"Hatırlamıyorum."

"Tek miydiniz?"

"Biri vardı ama hiç o kulübeye girmedi."

"İsmini hatırlıyor musun?" Bir müddet düşünmeye başladım.

"Yanımda hiç ismini söylemedi."

"Sana sadece şiddet mi uyguladı?"

"Yeter! Başka soruya cevap vermek istemiyorum." Ayaklandım.

 

 

Loading...
0%