@sonbahar_ayazi
|
Hızlıca girişe doğru ilerlediğimde iki güvenlik önümü kesti.
" İsminiz nedir bayan? "
Tatlı tatlı gülümsedim, Açelya rolündeki Asiye gibiydim.
" Sena Zengin ama beni tanımamanıza şaşırdım doğrusu. "
Güvenlik önümden çekildiği an Kırmızı halıda süzülerek içeri geçtim. İçeride birçok ünlü isim vardı. Alıcamız tabloyu ararken topuklularımdan çıkan ses dikkatimi dağıtıyordu.
Bir asker olarak bende düz taban bota alışmıştım.
" Tim herkes içerdemi ."
" no2 içerde " bendim
" no3 görev yerinde " Barış
" No 4 burda " Çağrı
"No5 Alan arıyor. " Gökçe
" No6 merkezde " Polat
Rütbeye göre sıralar verilmişti. Gezerken Çağrıyı yemek resmedilmiş bir tablonun önünde hüzünle dururken görmek gülmemi sağladı.
Sonunda tabloyu bulmuştum. Etrafında birçok insan vardı.
' Sokak Aynası ' tablosu çok beğeniliyor olmalıydı.
" Tabloyu buldum girişten kuzeye doğru dümdüz ilerleyin."
Kapalı bir alandaydık, kaç saat süreceğini bilmiyorduk. Ve kahvaltı yapmadan çıkmıştık, şimdi gel de sen dayan.
Dolaşmaya başladığımda ister istemez gezmek zorundayım. Durup sadece bir tabloya bakarsan çok dikkat çekerdim.
" Burda yemek yiyebilirmiyizki?"
Gökçe aç olduğunu bi nevi söylemişti.
" Bende kurt gibi açım "
Çağrı zaten hep açtı.
" Aç olan kaç kişi var ?"
Sırasıyla Çağrı,Gökçe,Polat no larını söylerken salaklığımızı farkettim. Bordo bereliydik ve yemek yemeyi unutmuştuk!
" Zıkkımın kökünü yiyin, bordo berelisiniz siz, bikaç saatten bişey olmaz. "
En azindan komutanımız burada haklıydı, birkaç saatten birşey olmazdı.
Bazen gezerken tabloları gerçekten beğeniyordum, iş için buraya gelişmekte kültürel manada zenginleşmiştik.
Dolaşırken bir yandanda bizimkileri arıyordum, ben neden kimseyi göremiyordum, herkes neredeydi?
" Herkes nerede, kimseyi göremiyorum."
ses gelmedi, hemde kimseden.
" Tekrar ediyorum ,ordamısınız. "
Adımlarm hızlandı. Yukarki kata çıkmış olabilirlermidi?
Kimseye gözükmeden yukarki kata çıktığımda son adımımı tamamlayarak yukarı bastığım an bir el beni ve ağzımı tuttu nefes almadım ağzıma bez tutuluyordu.
Adama durmaksızın vurduğumda sonunda beni canı yanınca bıraktı. koşmaya başladım fakat ilacı koklamıştım, gözlerim kararmadan önce iki adım atmiştımki... gücüm bukadardı.
...
Gözlerim aralandığında yüz yıllık uykudan uyanmış gibiydim.
" Sonunda uyanıyor. "
" Daha önce hiç bayıltılmamış olmalı, yoksa daha erken uyanırdı."
Gözlerim aralandığında karşımda Barış,Gökçe ve Polat vardı.
" Neden burdayız...Görev... "
Ayağa kalkmaya çalıştığımda Barış beni durdurdu.
" Komutanı kalkmayın yeni ayıldınız. "
Ayılmak? kahrolası bana ne olmuştu !
" Barış çıldırtmayın ne oldu anlatın çabuk! "
" Komutanım asıl plan tablo değilmiş, en başından beri bizi almak istiyorlarmış. Ve şu anda büyük ihtimalle bizi sınırdan çıkarmaya çalışıyorlar."
Sinirle yerimden firladim hafif sendelemiştim.
" Sınıra çok yakınız hemen çıkmamız lazım."
Polat ve Barışın söyledikleri beni iyice tedirgin ediyordu. Ve şuanki mevkimle onların komutanlarıydım.
Dur bi saniye Yamaç komutan ve Çağrı neredeydi.
" Diğerleri nerde ! "
Sesim gereğinden fazla çıkıyordu gergindim.
" Bilmiyoruz komutanım "
Hızlıca olduğumuz yeri incelemeye başladım.
Arka kısım zincirlenmişti ama orta büyüklükte bir yırtık vardı.
" Bana kesici bir şey verin. "
Etrafı aramaya başlamıştık tüm kolileri boşalttığımızda içleri boştu.
" Şimdi napıcak komutanım? "
Hepsinin o anki ümidi bendim. Ellerimle başıma vurdum. Ve gerçekten unuttuğum şey aklıma geldi.
Göğüs dekoltemin yanına bıçak koymuştum.
Onlara arkamı dönüp hızlıca bıçağı çıkardım ve biraz daha yırtılan elbise omuzlarımdan düşücek gibi olmuştu duruyordu.
Askerlere bıçağı gösterdiğim bana güldüler .
" Size benden tavsiye görünen görünmeyen yerlerw muhakkak bi silah koyun. Bu gerekse bir taş gerekse bir bıçak. O an sizin neyin kurtaracağını bilemezsiniz. "
Hızlı gördüğüm boşluğu kesmeye çalıştım.
" Barış al sen kes "
Bıçağı Barışa verip ayaklarımı kontrol ettim topuklularda alabileceğim birtek iğne vardı. Diğerlerinin üstüne baktım.
Gökçenin üsüde kullanılabilecek bir şey yoktu aslında gözlüğü olsa işe yararlı ama o şuan yanında değildi.
" Gözlüğün yanında mı?"
" Evet komutanim yere koydum."
Bana verdiği gözlüğün hızlıca camlarını söktüm.
Polata döndüm.
" Askerler kemerlerinizi verin. "
Barış ve Polat diretmeden kemerlerini verdiler. Polatın kemerini alıp keskinleştirdiğim gözlük camlarından birini ona taktım, diğerinde Barışın kemerine.
Barışa baktığımda yeterli büyüklük oluşmuştu.
" Tamam Barış yeter. Şimdi plan şu Barış sen Gökçe yi Bende Polatlı arkama alıyorum yakınlarda geçebilecekleri tek bir yer var ve tahminen Biyerde ışıklara takilacaklar biz arkada beklicez o sıra araba ya yavaş lar yada durur ikisinden biri olduğu an atlicaz. Olası bir kapışmada arkamızdakileri koricaz böyle yapmamızın nedeni silah olmaması anlaşıldı. "
Hepsi başını sallayınca açılan delikten ilk ben geçicektim.
" Bana tutunun komutanım. "
Elimi Barışa vermiştim,
Zaten geçilmesi zor olan yerden üstümdeki elbiseyle geçmek bi hayli zor olmuştu.
" Şimdi Polat "
Polatın ardından Gökçe, Gökçenin ardından Barış geçmişti.
Araba yavaşlamıyordu bi ormanın içindeydik yani trafik lambalarını çoktan geçmiş olmalıydık.
Motordan dumanlar kesik kesik çıkmaya başlayınca araba baya yavaşlamıştı.
" Koşun ! "
Emri verdiğim an hepsi arabadan atladı ve koşmaya başlamıştık. Arabadan inen kişiler bağırıyor ve silahla ateş ediyorlardı.
"Gelin buraya! Sizi mahfedicez."
Durmadan koşuyorduk.
" Ağaçların arasına çabuk ! "
Yine verdiğim emir yerine getirilip koşmaya devam ettiler.
Ateş sesleri nasıl oluyor da durmadan geliyordu bilmiyordum. Ama ne olursa olsun onları burdan çıkarıcaktım.
" Komutanım silah sesleri yaklaşıyor."
" Kahretsin bu nasıl olur! "
Saklanıcak biyer arıyordum. Her taraf ot ve yine ottu. Elimdeki bir çeşit silahı Polata verdim.
" Ben kendimi korurum sen kendini koru. "
" Ama komutanım ! "
" Aması falan yok Polat! "
Yola doğru gitmeliydik.
" Ne kadar süredir gidiyoruz? "
" 2 saat komutanım. "
Barışın cevabıyla yine çileden çıkmıştım. Tam önümüzden gelen silah sesiyle elimle yukarıyı işaret ettim bu sefer yukardan aşşağı gelmişti.
Aşşağı işaret ettiğim an yine silah sesi geldiğinde ise birbirimize yaslandık.
Bıçak fazla kesmiyordu ama onuda Gökçe ye vermiştim.
Şuan tek savunmasız bendim.
Etrafımızı saran teröristler bize gülüyorlardı .
Ama bilmiyorlardıki son gülen iyi güler
" Bizden ne istiyorsunuz! "
" Türklerin kanının bitmesini istiyoruz ve sizden başlicaz."
" Bizim Vatanımızda bizim suyumuzu tüketme fikri pek te mantıklı değil sanki. "
Alaycı sesim hiç pusuya düşmemişim, hatta düşürmuşüm gibiydi.
"Türkler nekadar da aciz erkek bulamamislar kadın koymuşlar. Ama istersen sana yakışır bir yer verebilirim. Mesela benim hanım, nasıl komutan."
Yaklaşan iğrenç adamın kolunu çevirip silahını aldığımda artık işler bambaşkaydı. Onların komutanı bir silah kadar yakınımdaydı. Ve silah bana değil ona doğruydu.
Silahı kaç mermi vardı bilmiyordum. Bir tane havaya sıktım.
" Geri çekilip silahları atın. yoksa yemin ederim başını dağıtırım. "
Adamlar elimdeki sözde adama baktı, başını sallayınca hepsi gerileyip silahlarını attılar.
" Askerler silahları toplayın. Siz teröristler eller yukarı önden gidin kamyona doğru."
" Komutanım neymişsiniz siz be "
" İki dakikada kedi ettiniz adamı. "
Elimde kıpırdanan adama dirsek attığım an iki büklüm olmuştu.
Kulağına fısıfısıldadım.
" Benimde sana layık bir yerim var askeriye, nasıl sever misin ? AMA bak nekadar iyiyimki işkence odasını sana ayırdım. "
Adam iki büklüm kalmıştı.
" Gökçe önde ip vardır. Getir de şunları bağlayalım. "
Gökçe önden ip getirince hepsini sıkı sıkı baglamistim elimdeki adama sordum.
" Diğer ikisini nereye görürdünüz. "
Adam sessiz kalmıştı, hiç sevmezdim sessizliği cebimdeki bıçağı çıkarıp boğazina tuttum. Bir milim daha girse ölürdü.
" Tamam,tamam! kaçtılar bilmiyorum."
" Sana neden inanıyım? "
" Yemin ederim bilmiyorum lütfen ölmek istemiyorum hanım kızım."
Gür bir kahkağa attım.
" Demin gel bana eş ol diyen adamdan laflara bak, senden bi halt olmaz da... iste bakma bana lazımsın"
Adamları arkaya bindirmiştik hepsinin bağlı olduğundan emin olduğumuzda yola çıkmıştık 2 saate askeriyeye vardigimizda abim kapıda bekliyordu.
Ve evet hem komutanımız hemde Çağrı buradaydı, bizi aramamislarmiydi ?
Arabadan indiğim an başım dönmeye başlamıştı. Adım attığım an abim bana sarılmıştı. Bense onu saramadan yere yığılmıştım.
Bakılmadan önceki son cümlem.
" Bizi neden bulmaya gelmediniz komutanım " olmuştu.
♢♢♢♢
Evet yeni bölüm 1103 kelime olmuş bir günde yazmamı varsayarsak iyi iş çıkarmışım umarım beğenmişsinizdir.
Yeni bölümlerde görüşmek üzere " Son göz kırpan siz olun " Hepinize iyi günler dilerim.
|
0% |