@sudesi
|
Aynadaki görüntüme son kez bakıp gür siyah saçlarımı ellerimle düzelttim. İyi görünüyordum. İlk iş günü için en azından. Evden çıkarken derin bir nefes aldım. Arabama binerken içimde az da olsa heyecan vardı. Evime 20 dakika uzaklıktaki şirket binasına girerken günümü planlamaya çalıştım. Reklamcılık departmanının başında olan biriyle ortak bir şekilde yürütecektik işleri. Eski işime göre pozisyonum fena sayılmazdı. Yine de orada gösterdiğim emeklerin heba oluşu aklıma geldikçe sinirlerim oynuyordu. İçeri girdiğimde kartımı okuttum ve 10. Kata çıktım, burası tamamen reklamcılık departmanı için ayrılmıştı. Beni görünce bir kız gülümseyerek yanıma geldi. Benden 4-5 yaş küçük görünüyordu. Kısa küt saçlarını düzelterek "Hoş geldiniz Hazel Hanım. Ben asistanınız Göksu." Dediğinde ben de ona gülümsedim. "Memnun oldum Göksu, bana kısaca bugün yapacaklarımız hakkında özet geçersen çok sevinirim. Genel işleri sonrasında bir sıraya koyarız diye düşünüyorum." Dedim dün bana gösterilen odaya ilerlerken. Genç kız da tabletinden bana günlük işleri özetlemeye başladı. Toparlamak için ve düzeni yakalamak için uğraşmam gerekecekti ama yapabileceğim işlerdi. Yeni bir proje üzerinde çalışılıyordu. Bir parfüm markasının reklamını üstlenmişlerdi. Bunu ortak çalıştığım diğer departman yöneticisiyle görüşmem gerekiyordu. Ferah dizayn edilmiş odaya girdiğimde çantamı koltuğa bıraktım. "Tamamdır Göksu, öğlen olacak toplantı için biraz notlara bakayım. Yetişmek için biraz zaman gerekecek bana, o zamana kadar bana yardımcı olursan çok sevinirim." Dediğimde kız kocaman gülümsedi. "Tabii ki, ben çıkıyorum o zaman. Bir şeye ihtiyacınız olursa girişteki masalarda çalışıyorum Hazel Hanım" dedi. O çıktığında üzerimdeki ceketi çıkardım ve bilgisayarımı masaya yerleştirerek oturdum. Raporları bana mail yoluyla ulaştırdıkları için hızlıca göz gezdirdim. Reklam filmi için güzel fikirler vardı. Kapı tıklatıldığında 1 saattir çalışıyor olduğumu fark ettim. Giren adam güler yüzlü ve orta yaşlı biriydi. "Merhaba Hazel, yeni başladığını söylediler. Toplantı için gereken dosyaları getirdim. Belki işini kolaylaştırır." Dedi masaya iki adet dosya bırakırken. "Yavuz ben, halkla ilişkiler müdürüyüm. Burasıyla da ilgileniyordum sen gelene kadar." Dediğinde ayağa kalkıp uzattığı elini sıktım. "Çok memnun oldum, teşekkür ederim getirdiğiniz için de, zahmet oldu" dedim mahcup bir şekilde. Adam gülerek başını iki yana salladı. "Ne zahmeti, beni bu departmandan kurtardın sonuçta." Ben de güldüm. "O kadar zor mu?" Diye dorduğumda başını olumlu anlamda salladı. "Zor beğenen biriyle çalışınca öyle maalesef" dedi. "Bir ihtiyacın olursa bana ulaşabilirsin. Seve seve yardım ederim. Kolay gelsin." Çıkarken ona tekrar teşekkür ettim. Zor beğenen biri derken çalışacağım adamı kastediyordu sanırım, ne tesadüftü ki ben de çok zor beğenen biriydim. Eski iş yerimde bu sayede yükselip sivrilebilmiştim. Tabii sonradan gelen patronum olacak o pislik olmasaydı daha da uzun sürebilirdi bu yükelişim. Adamı düşündüğümde bile nabzım hızlanıyordu. Babam varlıklı ve çok iyi bir iş adamıydı, sayesinde bu kadar öğrenebilmiştim belki de bu işi. Ama kararlarımız asla uymazdı bu yüzden onun yanında çalışmam çok uzun sürmemişti. Kendi bulduğum bir şirkette çalışarak inada bindirmiştim işi. Bu sayede sıfırdan başlayarak bu işte gerçekten iyi olduğumu ona kanıtlamıştım. Babamın saygısını kazanmak benim için çok önemliydi çünkü sektörde öncü liderlerden biriydi. Onun referanslarını kullanmadan bir şeyler başarabilmek özgüvenimi yerine getirmedi desem yalan olurdu. Kötü olaylar olmasa daha da iyi olacaktım.
Saat 12ye doğru dosyalarımı toparladım ve toplantı salonuna geçtim. İçeride ekip arkadaşlarım olduğunu anladığım bir kaç kişi vardı. Beni görünce hepsi gülümsedi ve tanışmak için yanıma geldiler. Sıcak kanlı insanlarla beraber çalışmayı her zaman sevmiştim. Uzun oval masada sandalyelerden birini çektim. Yavuz da buradaydı. Ona hafifçe gülümsedim. İçeri uzun boylu bir adam girdiğinde odada oluşan hareketliliği hissetmiştim. Köşedeki kadın üstünü düzelterek oturuşunu dikleştirdi. "Hoş geldiniz Çağan Bey." Dedi Yavuz selam vererek. Adam hafifçe başını sallayarak selam verdi. Gözlediyle içeriyi tararken bende takılı kaldı. "Sizinle beraber çalışacağız sanırım." Dedi yüzünde son derece memnuniyetsiz bir ifadeyle. Bu durumdan hoşlanmadığı belli olmuştu. "Evet, Hazel ben." Dedim ayağa kalkıp elimi uzatarak. Adam önce elime sonea da yüzüme bakarak sıkıntılı bir nefes verdi. Deli falan mıydı bu herif? Elimi sıkmaya tenezzül ettiğinde saniyeler sonra elimi elinden çekip yerime oturdum. Ukala herifin tekiydi, zaten hep öyle olurlardı. Biriyle çalışmak egosunu zedelemiş olmalıydı. Sunum yapmak için bilgisayarını açtığında adamı inceledim. Fazla uzun boyuyla dikkat çekiyordu. Saçları kısa ve koyu renkti. Gözlerine çok dikkat edememiştim ama kahve ela arası bir renkti sanırım. Giydiği takım elbisenin ona yakıştığını itiraf etmek gerekirdi. Reklam filmiyle ilgili yapılan işleri anlatırken "daha ilgi çekici ve duygulu olmasını istiyorlar. Bu yüzden bir hikayesi olması gerekiyor" dedi. İşte bu ilgimi çekmişti. Söylediklerini not aldım. Kafamda bir kaç fikir oluşmaya başlamıştı. Daha sonra üzerinde çalışabilirdim. "Bu arada vereceğimiz davet için reklam afişlerinin hazır olması gerekiyor bugün. 1 hafta içinde mekanı da kesinleştirmiş olmalıyız Yavuz. Ekibin bununla ilgilenirse çok sevinirim." Dediğinde Yavuz başıyla onayladı. Eğilerek Yavuza ne daveti olduğunu sordum sessizce. "Markanın tanıtım daveti. Haftaya cuma olacak bu yüzden yoğun çalışıyoruz" diye yanıtladığında Çağan'ın bakışları bize döndü. "Keşke gelmeden dosyaları okusaydınız Hazel hanım, işe daha çok hakim olmanızı beklerdim." Dediğinde donakaldım. Bizi mi dinliyordu yani? Bu adamın derdi neydi ki? "Yeterince hakimim Çağan bey , dosyalarda bu konuyla alakalı bir detay görseydim bunu mutlaka hatırlardım" dedim gülümseyerek. Altta kalacağımı falan mı sanıyordu? Bu kadar insanın içinde beni küçümseyebileceğini düşündüğü için içimden gülmek geldi. İş hayatında yeni değildim, bunun gibi egoistlerde çok karşılaşmıştım. Adam kaşlarını çatarak beni baştan aşağı süzdü. Bakışlarımı ona diktim. Benimle iyi geçinmesi kendi hayrına olurdu. Burada patron o değildi, sadece ortak çalışıyorduk o kadar. "Siz devam edin Çağan bey" dedi köşedeki sarışın kadın. Adama hayran hayran bakmayı kesseydi keşke... Çağan bakışlarını benden ayırmadan konuşmasına devam etti. Yaklaşık yarım saatin sonunda toplantı da bitmişti. Adam işinde iyi ve yaratıcıydı yalan yok. Onun gibi egolu olmadığım için bu özelliğini gözardı edemezdim.
Önümdeki notları dosyama koyarak Yavuz Beyle beraber çıktım. "Kahve makinesi karşı tarafta bu arada. Kahve sevdiğini düşünüyorum." Dedi gülümseyerek. "En ihtiyacım olan şey" dedim nefes vererek. Yanından ayrılırken kahve makinesine ilerledim. Kendime bir kupa getirmem gerektiğini hatırlattım.
Karton bardaklardan birini alarak kahve için düğmeye bastım. Kahvenin olmasını beklerken arkamdan "Akşam için bir kaç fikir gözden geçirmemiz gerekiyor. Kahvenizi alıp odama gelirseniz sevinirim" diye bir ses duydum. Arkamı dönüp Çağan'ın kocaman cüssesiyle karşı karşıya geldim. Ben uzun boylu bir kadındım ama tanrım... bu adamın yanında küçücük kalmıştım. Başımı sallayarak onayladım ve tekrar arkamı döndüm. Kahvemi aldığımda çoktan odasına gitmiş olduğunu fark ettim. Masalardan birine oturup telefonumu açtım. Biraz bekleyebilirdi, kahvemi keyifle içmek benim de hakkımdı sonuçta. Kahvemi yudumlarken sosyal medya hesaplarıma göz gezdirdim. En yakın arkadaşlarımdan biri olan Bahar günümün nasıl geçtiğini ve yakışıklı adamlar olup olmadığını soruyordu. Kendi kendime güldüm, bu kız hiç büyümeyecekti. Hızlıca bir cevap yazıp boş kahve bardağımı çöpe attım. Gidip şu ukala herife biraz kibarlık öğretebilirdim. Odamın çaprazındaki odada adını okudum, kapıyı iki kez tıklatarak içeri girdiğimde bilgisayarından bir şeylerle uğraşıyordu. "Tekrar merhaba" dedim oturduğu masanın karşısındaki büyük masada bir sandalyeyi çekerek. Dosyalarımı ve bilgisayarımı da masaya bıraktım. "Merhaba, Hazel hanım size de göstermem gereken bir kaç fikir var." Dedi bıkkın bir ses tonuyla. Anladık tek başına çalışmak istiyordu da bu kadarı çocukçaydı. Bana zorunda olduğu için gösterecekti bunları, farkındaydım. Formalite... Yanıma gelip sandalyeyi çekti ve bilgisayarı masaya bıraktı. Adamın parfümünün kokusu genzime dolmuştu resmen. Hoş ve ferah kokuyordu, aynı zamanda erkeksi bir yanı vardı. Açtığı dosyadan reklam afişlerine tıkladı. İlk afiş önüme geldiğinde bilgisayara biraz yaklaşıp incelemeye başladım. Kırmızı arkaplanda şık tasarlanmış bir parfüm şişesi duruyordu. Kapağı siyahtı. Şişede hafif kırmızı pembe yansımalar vardı. Son derece güzeldi. "Bu arkaplanda daha iddialı bir koku olması gerekiyor bence, daha kadınsı ve seksi. Koku içeriğini bilmediğim için uyumu çözemedim" Dedim bilgisayarımı açarak. "Daha çiçeksi bir parfüm. Bize verilen bilgilerde parfümün notaları yazıyor." Dedi dosyayı açarak. Gül kokusunun baskın olduğu bir parfümdü. "Arkaplanı daha sakin bir afiş olmalı bence. Gül daha romantik ve tazeliği ifade eden bir koku. Buna uygun bir afiş seçersek kokuyla daha uyumlu olacağını düşünüyorum." Dediğimde dikkatli gözlerle beni inceliyordu. "İkinci afişi göstereyim." Dedi açarken. Daha beyaz tonlarda ve şişeyi daha çok ortaya çıkaracak bir arkaplandaydı. Parfümün arkasında minik bir gül silüeti vardı. Bu afiş ilkinden daha iyiydi. "Bu daha çok yansıtıyor bence. Ama bir şeyler eklenmeli, daha ilgi çekici olması açısından en azından." Dedim. "Evet, tekrar üzerinden geçmelerini söyleyeceğim. Şişeyi daha öne çıkaracak basit ama uyumlu nir arkaplan olmalı. Sakinlik ve tazelik. Temamız bu olsun." Dedi gülümseyerek. Vay be! Bu adam gülebiliyordu demek ki. "Demek ki ben de konuya yeterince hakimmişim değil mi?" Dedim imalı imalı. "Öyleymiş." Dedi buz gibi sesiyle. Cidden bu herif buz kütlesinin tekiydi. Bilgisayarımı kapatıp ayağa kalktım. Eteğimi düzeltip sandalyeyi yerine iterken "Rica ederim yardımlarım için" dedim ve suratına bakmadan odadan çıktım. Bu adamla çok işim vardı belli ki. |
0% |