Yeni Üyelik
11.
Bölüm
@sudesi

Annemi özlediğim pek olmazdı. İyi anlaşamadığımızdan değil, onu hatırlayamadığımdan. Pek anı olmayan birini insan özlemekte zorluk çekiyordu. Bazen bundan suçluluk duyuyordum, yine de elimde değildi. Onu en son 4 yaşımda görmüştüm, hatırladığım tek şey bana sürekli kitaplar okuduğuydu.

Geçirdiği kaza sonucu vefat etmişti. Babam onun ölümünü hiçbir zaman atlatamamıştı. Kendini tamamen işine vermiş ve şirketini giderek daha da büyütmüştü. Bu sürede benimle Aysel teyze ilgilenmişti. Ama annem değildi, bir annenin kız çocuğuna öğretebileceği ve verebileceği çoğu tavsiyeyi alamamıştım.

Bu yüzden kendimi çoğu zaman eksik hissettiğim oluyordu. Kötü ilişkilerimde bana akıl verecek ya da doğruyu yanlıştan ayırmama yardımcı olacak duygusal desteğimi hep çevremdeki arkadaşlarımdan almak zorunda kalmıştım. Sağlıklı bir ilişki görerek büyüme şansım olmamıştı, bunu kendi çabalarımla bulmaya çalışıyordum.

Böyle zor anlarda beni yargılamadan ve sadece beni düşünerek verilecek bir akıla, bir anne desteğine ihtiyacım oluyordu.

Çünkü belli ki ben bu konularda pek aklımı kullanamıyordum.

O olayın üstünden tamı tamına 10 gün geçmişti. Geçtiğimiz bu 10 günde Çağanla konuştuğumuz kelime sayısı 10'u bile geçmemişti.

O gece ne yaptığını hala Bahar'a soramamıştım, inadımdan. İçten içe kendimi cezalandırıyordum. Bunu bilmeye hakkım yoktu, umursamamalıydım.

Hayatında birinin olmadığını, en azından sabah benimle birlikteyken gece başkasını düşünecek biri olmadığını öğrenmeyi çok istesem de bunu bilmek içimde bir şeyleri ateşleyecek gibi hissediyordum. Şu an bile ondan uzak durmak yeterince işkence vericiydi.

 

Gözledim sulanmaya başladığında ekranı indirdim. Saat 20.00'ı çoktan geçmişti. Yine fazla mesaiye kalmıştım ama bu haftaki işlerimi çoktan bitirmiştim. Hafta sonuna sadece iki gün vardı ve Cumartesi Bahar'ın doğum günüydü. Bugün hediyesini almak için Avm'ye uğrayacaktım.

Nasıl bir kutlama yapabileceğimi günlerdir düşünüyordum ama fark ettirmeden ona Borayla baş başa bir planı olup olmadığını soramamıştım.

Çantamı toplarken telefonum çalmaya başladı.

Bora'nın telefonunu açarken ceketimi giyiyordum.

"Efendim Bora?"

Arkadan gelen seslerden restoranda olduğunu anladım. Kapıdan çıktığımda Çağan'ın kapısı açıldı.

Üstünde beyaz bir gömlek vardı ve her zamanki gibi çok çekici görünüyordu. Beni gördüğünde başıyla hafifçe selam verdi.

Gözlerimi kaçırarak aynı şekilde selam verdim ve birlikte koridoru geçtik.

Dikkatimi konuşan Boraya vermeye çalıştım.

"Bahar'ın doğum günü için bir şeyler planladım ama sizin bir planınız varsa ona göre düşünmek için önden sana sormak istedim" dedi. Çok düşünceli biriydi.

"Hayır henüz bir şey konuşmadık, ben de ne yapsak diye düşünüyordum. Ne planladın?"

Asansörün kapısı açıldığında Çağan geçmem için bekledi.

Bindiğinde yan yana gergin bir şekilde duruyorduk. Kolu hafifçe koluma sürtündüğünde kalbim heyecanla tekledi.

"Hafta sonu iki günlüğüne hep beraber dağ tarafında bir otele gidebiliriz diye düşündüm. Hem Bahar'ın doğum günü için ona güzel bir yemek hazırlamak istiyordum ve bu hafta biraz iş yüzünden bunalmış gibiydi. Bir yerlere gidersek iyi olur diye düşündüm." Dedi. Sesindeki gerginlik yüzümü güldürdü. Beğenip beğenmeyeceğimi düşünüyordu.

"Bahar öyle yerlere bayılır. Sessiz sakin ve samimi ortamları kocaman partilere tercih eder zaten. Yemek yapacak olman bile yeterli aslında" dedim gülerek. Çağan'ın bakışlarını üstümde hissettiğimde gülümsemem yüzümde dondu.

Bu asansör yavaşlamış mıydı?

"Çok rahatladım, ben bir otel bulacağım o zaman. Gelirsin değil mi?"

"Baş başa olmak istemediğinize emin misin?" Diye yineledim.

"Bahar her doğum gününde seninle beraber olduklarını söyledi. Bir çeşit uğur getiriyormuşsun, yani evet eminim" dedi gülerek. Bahar bensiz geçirdiği 17. Doğum gününü hala unutamıyordu. Kızın her işi ters gitmiş, partinin olduğu mekanı su basmıştı. O zamandan beri benim olmadığım her sene başına bir bela geleceğini düşünüyordu. Bunun yalan olduğunu ikimiz de biliyorduk. Yanında olmamı istediğini gösterme biçimiydi sadece.

"Peki, başka kimleri çağıracaksın?" Diye sordum.

"Çağan da gelir diye düşünüyorum. Dördümüz birlikte eğleniyoruz genelde. Bahar'ın başka beraber olmak isteyeceği birileri varsa diye sana sormak istedim" Tüm kaslarım gerildi. İki gün!

Koca iki gün Çağanla ne yapacaktık. Bora'yı bozmak istemiyordum. Sadece ikimizle ya da bizim arkadaşlarımızla olmak ona sıkıcı gelebilirdi. Hem Bahar ve Çağan da Boradan dolayı son derece yakınlardı. Onunla iyi arkadaş olduklarını biliyordum.

Asansör nihayet durduğunda aceleyle indim. Çağan'a sessiz bir iyi akşamlar diledikten sonra arabama yürüdüm.

"Ben düşüneceğim. Ekleyeceğimiz birileri olursa sana haber veririm ama Bahar'ın bu tarz bir etkinlikte pek insan istemeyeceğini düşünüyorum. Arkadaşlarımızla başka bir organizasyon düzenleyebiliriz." Çağan'ın arabası tam karşımdaydı. Yüzüne bakmamak için çantamı karıştırıyormuş gibi yaptım.

Adamla öpüşmüş ve önünde iç çamaşırlarımla uzanmış olmama rağmen tek kelime etmeden günler geçmesine izin vermiştim. Gerçek bir gerizekalıydım!

Ama kendimce sebeplerim vardı ve kimse anlamada da bunlar benim açımdan geçerli sebeplerdi.

Arabası önümden geçip gittiğinde Bora'yı zar zor duydum.

"Tamam o zaman, böyle daha rahat olacağımıza eminim. Senden tek isteğim Bahar'ı Cumartesi akşamı ikinizin planıymış gibi seçtiğimiz otele getirmen. Gerisini ben halledeceğim" dedi. Arkadaşımı böyle heyecanla sevmesi ve düşünmesi gözlerimi doldurdu.

Onunla biraz daha organizasyonla ilgili konuştuktan sonra kapattık ve yola çıktım.

Avm'ye uğrayıp Bahar için önceden ayırttığım çizmeleri aldım. Bunları uzun zamandır istiyordu ve bir türlü stokta bulamamıştı. Bu yüzden bunları gördüğünde sevineceğini biliyordum.

Ek olarak ona manevi değeri olacak bir şey almak istediğim için sevdiğim bir takı mağazasına uğradım. Onun neşeli ve adını yansıtan Bahar çiçeklerinden oluşan gold bir kolye seçtim. Minimal ve çok tatlıydı. Her zaman kullanabileceği bir şey almaya özen gösteriyordum.

Hediyelerim içime sindiğinde keyifle eve döndüm.

 

 

Sonraki iki gün ışık hızıyla geçmişti. Valizimi hazırlarken iki gün için fazla bir şey almamaya özen gösterdim. İnce askılı pijamalarımı ve bakım çantamı da yerleştirdikten sonra valizimi kapattım. Kazak elbisemin beline uyumlu bir kemer taktıktan sonra hafif bir makyaj yapıp botlarımı giydim.

Bahar'ın hediyelerini de alıp çıktım. Yol 1 saat sürecekti. Bora otelin konumunu yollamıştı. Navigasyona girip önce Bahar'ın evine sürdüm.

Neşeyle arabaya bindiğinde ona sarıldım.

"İyi ki doğmuş benim balım"

Gülümsedi.

"Bu planların beni heyecanlandırdı bak. Kızlar gecesi mi yapıyoruz?" Dedi.

Başımı salladım.

"Çok güzel bir gece olacak, emin ellerdesin" dedim.

Otel mini bungalovlardan oluşuyordu. İki katlı evlerin önünde sıcak havuzlar ve çok tatlı masalar vardı. Her evin kendi özel alanı olduğu için kutlama için çok güzel olacaktı. Önü tamamen uçuruma baktığı için manzarası da resimlerden gördüğüm kadarıyla fazlasıyla güzeldi. Bahar ve bana bir odayı ayırtmıştım. Diğer odalarla Bora ilgileniyordu.

Başka kimseyi çağırmadığımız için Çağan'ın kalıp kalmayacağını bilmiyordum. Evler yan yanaydı zaten, gece bunu anlardım.

Yolu sohbet ederek geçtiğimizde hava kararmıştı. Otelin girişinde bulunan resepsiyondan anahtarımızı aldığımda Bahar etrafı beğeniyle süzdü.

Çıkıp ormanlık alanda yürürken kıkırdıyordu.

"Buraya bayıldım, kesinlikle tam bize göre." Dedi.

Bora'yı içimden bir kez daha tebrik ettim. Yan evden gelen müzik sesini işittiğimde Bora'nın hala hazırlıkları bitirmeye çalıştığını biliyordum. Geldiğimize dair kısa bir mesaj attığımda Bahar kapıyı açıyordu. Bilerek Bora kendi odasının daha doğrusu kaldıkları bungalovun içini hazırlıyordu.

Bahar'a yemeğe gideceğimizi söyleyiş hazırlanması için onu üst kattaki yatak odasına yönlendirdim.

Yan evde Çağan'ın da olması tüylerimi diken diken ediyordu.

İş dışında onu bir yerlerde görmek beni geriyordu işte.

Valizimi üst kata çıkardım. Bahar üstüne uzun kollu sırtı açık bir elbise giymişti. Ayağına topuklu botlarını giyerken bana

"Abartı olmuyorum değil mi? Yemek dediğin için böyle giyiniyorum" dedi.

"Hayır canım, gayet güzel. Ayrıca bugün doğum günün, tabii ki hiçbir şey abartı değil" dedim.

Ben de siyah uzun kollu dar bir elbise çıkardım. Göğsü kalp şeklindeydi ve dekoltesi zarif denecek bir seviyedeydi.

Botlarımı tekrar ayağıma geçirdiğimde hazırdım.

Bahar saçlarını yaptıktan sonra odayı kilitleyerek çıktım.

Bora'ya geldiğimizi söyleyen bir mesaj attığımda Bahar otelin çıkışına yürüyordu.

"Bu taraftan bebek. Restoran hemen yanda" diye bir yalan uydurdum. Evleri birbirinden ayıran duvarı geçtiğimizde ışıklarla süslenmiş ev beni bile büyüledi.

"İyi ki doğdun güzelim" Boranın sesini duyduğunda Bahar şaşkınca bakakaldı.

Şapşal arkadaşım minik bir çığlık atarken Bora evin terasında duruyordu. Bahar ona doğru koştu.

"Sizi sinsi hainler. Beni kandırdınız. Hani senin iş için yurt dışına çıkman gerekiyordu."

Çocuğun üstüne atlarken bile saydırıyordu.

Bahar onun dudaklarına aşk dolu bir öpücük kondurduğunda gülümsedim.

Çağan da arkada durup onları izlerken benim gibi gülümsüyordu. Arkadaşlarımız için aynı hisleri paylaştığımızı biliyordum.

Üstünde yine onu inanılmaz çekici gösteren bir kazak ve kumaş pantolon vardı.

İkisiyle de selamlaştığımda Bahar neşeyle gülümsüyordu.

"Hadi içeri geçelim, hava çok soğuk" dedi Bora. İçerisi de tıpkı bahçe gibi ışıklarla süslenmişti ve şömine yanıyordu. Köşede duran valizlerden ikisinin de burada kaldığını anladım. Otel oldukça kalabalıktı, odaların dolu olduğuna şaşırmamıştım bu yüzden onlar da bizim gibi aynı odaya düşmüşlerdi sanırım.

Çağan'ın da hafta sonu boyunca burada olacağını anladığımda kalbim sıkıştı. İşler benim için giderek daha da sıkıntı verici oluyordu.

Karşımızda muhteşem bir masa vardı. Bora bir şefti ama hazırladığı masa resmen 10 kişilik bir masaydı.

"Bora bu kadar şeyi tek başına mı hazırladın?" Diye sordum şaşkınca.

"Çağan da yemek konusunda yetenekli. Pek belli etmiyor ama yarısını o yaptı" dedi. Kalbim...

Bu adamdan daha fazla etkilenmemem gerekiyordu.

O kadar ağır başlıydı ki bu daha da ona çekilmeme sebep oluyordu.

Masaya oturduğumuzda Bahar'ın ağzı kulaklarındaydı.

Hafif çalan müzikle birlikte güzel bir sohbet başladı. Genel olarak Bora ve Bahar konuşuyordu. Gerginliğimi üstümden atabildiğimde onlara eşlik etmeye çalışıyordum.

Çağan'ın varlığı beni yeterince geriyordu zaten.

Hafif kahkahasını duyduğumda gözlerimi ona diktim. Sert çene hatları ve düzgün burnu çizilmiş gibiydi i. Kavisli kaşları güzel gözlerini daha da ortaya çıkarıyordu. Koyu saçları hafifçe alnına dökülüyordu. Elleri şaraba gittiğinde onu izlemeyi sürdürdüm. Bakışlarımı yakaladığında bir anlık gözlerimiz takılı kaldı.

İçimde kontrol edemediğim bir heyecan dalgası patladığında bir korkak gibi aceleyle bakışlarımı çektim.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Bora mükemmel bir pasta getirdi ve mumları yaktık.

Bahar gözleri dolu dolu mumları üfledi.

"Geçirdiğim en güzel doğum günlerinden biriydi. Teşekkür ederim" dedi. Boraya minik bir öpücük verdikten sonra bize döndü. "Hepinize"

Ona sarıldım.

"Hediye zamanı!" Diye güldüğümde Bahar'ın gözleri kocaman açıldı. Bu kız çocuk gibiydi. Asla mütevazi olmazdı, duygularını gizlemezdi.

"En sevdiğim kısım!" Dedi. Onun bu hali herkesi güldürüyordu.

"Bekle, odadan alıp geliyorum. Ben gelmeden hiçbir şeyi açmıyorsun. Kusura bakma Bora, ilk benim. Geleneği bozamayız" dedim uyarırcasına. Bora cık cıklayarak bana baktı.

"Öyle olsun, çabuk ol. Hediye konusunda sabırsız olan sadece sen değilsin" dedi. Koştura koştura evden çıkıp yandaki eve girdim ve hediyeleri aldım.

Geri döndüğümde herkes şöminenin başındaki koltuklara yerleşmişti.

Gidip poşetleri Bahar'ın önüne bıraktım.

Çizmelerin olduğu kutuyu gördüğünde çığlık attı.

"Eğer bu düşündüğüm şey değilse seni öldürürüm Hazel. Beni umutlandırdığın için bu hak edersin" dedi. Kahkaha atmaya başladığımda kutuyu çoktan parçalayıp açmıştı.

"İnanamıyorum! Seni seviyorum! Hayır, sana aşığım. Seninle evleneceğim Hazel"

Gülmemi durduramadan üstüme atladı ve bana sarıldı.

"Çok bozuldum" dedi Bora gözlerini devirerek.

"Şimdi bunun üstüne nasıl çıkacağım"

"Orasını bilemem, en azından ben evleniyorum" dedim göz kırparak. Gülmemi yüzümden silemeden gözlerim Çağan'a takıldı. Güzel gözleri beni öyle dikkatli izliyordu ki kalbim durdu sandım.

İkinci paketi açtığında daha da gülümsedi.

"Çok güzel, her sene beni hediye konusunda o kadar mahcup ediyorsun ki" dedi. Ona sarıldım. Kolyeyi takmasına yardımcı olduktan sonra Çağan'ın oturduğu koltuğun köşesine oturdum.

Bora'nın hediyesi ikimizi de şok etti.

Tam olarak Bahar için yapılmış bir kolye ve çok zarif bir bileklik yaptırmıştı. Sadece 3 aydır birlikte olmalarına rağmen ona bu kadar bağlanması içimi rahatlatıyordu.

Çağan'ın da Bahar'a hediye alması çok inceydi.

Çok tatlı bir bileklik almıştı o da.

Bahar hepsini içtenlikle kabul edip taktı.

Sonrasında arkadaşlarımızla da bir organizasyon yapacağımızın sözünü vermiştim.

Şarap hepimizi mayıştırmıştı bu yüzden battaniyelere sarılıp bahçeye çıktık.

"Ben bize atıştıracak bir şeyler hazırlayayım" dedi Bora. Onu durdurarak ayağa kalktım.

"Sen otur artık. Ben hallederim!"

Battaniyeyi koltuğa bırakıp içeriye girdim.

Çağan peşimden geldiğinde varlığı küçücük mutfağı doldurdu, nefes alamayacak gibi hissettim.

"Biraz baş başa vakit geçirsinler" diye açıkladı.

"Güzel bir gece oluyor" diye geveledim. Aramızdaki sessizliği bozmak için konuşuyordum sadece.

"Evet, Borayı hiç böyle telaşlı görmemiştim." Gülümsüyordu.

Peynir tabağını masaya bıraktım. Dolaptan farklı peynirleri aldığımda Çağan'ın becerikli elleri onları çoktan dilimlemeye geçmişti.

Şarap yanında sevdiğimiz her şeyi tabağa doldururken yeniden ikimiz de sessizliğe gömülmüştük.

"Bu hafta uzun zamandır çalıştığımız bir marka tekrar bir proje istiyor. Bunun için bir toplantı ayarlamalıyız" dedi. Başımı salladım.

"Olur, hafta içi detayları konuşuruz zaten" dedim. Tabak bittiğinde onu eline alarak geçmemi bekledi.

Dışarı çıktığımızda ürperdim. Hava hala akşamları fazlasıyla soğuktu.

Üçüncü şişemizi açarken Bahar'ın tamamen sarhoş olduğunu anlamıştım. Saat 2yi geçiyordu ve geceyi kahkahaları inletiyordu resmen.

Benim de ondan aşağı kalır bir yanım yoktu. Gülümsemem ağzımı ağrıtmaya başlamıştı.

"Hadi bebeğim, seni odana götürelim ve dinlen" Bora onu kaldırırken itiraz ediyordu. Sonra onu kucağına aldı ve tamamen susturdu.

"Ben Bahar'ı yatırıp geliyorum. Siz keyfinize bakın" dedi.

Yaa, ne keyif ama!

Onlar gittiğinde yerimde rahatsızca kıpırdandım.

Şarap şişesine uzandığımda Çağan da kendine buzlu bir viski hazırlıyordu.

 

1 saatin sonunda Bora hala gelmemişti ve uyuduklarını anlamıştım. Beraber geçirdikleri geceyi mahvetmek istemediğim için odaya gidememiştim ve hala burada oturmaya devam ediyorduk.

"Sanıdım uyudular" dedim. Sesim şarap yüzünden buğulu çıkıyordu.

"Büyük ihtimalle" dedi. Sonra kararsız bir sesle "burada kalabilirsin, ben aşağıda yatarım" diye devam etti.

"Olmaz" kaşlarını çattı. "Yani sen yukarıda yat. Ben aşağıda rahat ederim. Zaten oraya sığamazsın" dedim gülümseyerek.

"Hadi Hazel, inatlaşma." Dedi.

Ona ters ters baktım. İçeriye girdiğimizde banyoya ilerledim ve yüzümü yıkadım. Makyajımın akmasını sağladıktan sonra rahatlamıştım.

Salona girdiğimde Çağan bir yastık getirmişti.

"Burada ben yatacağım. Sen yukarı çık" dedim. Bana itiraz kabul etmeyen bir bakış attı.

"Hayır, gerek yok. Yorgun görünüyorsun, gidip uyu" dedi. O benden daha yorgundu ve burası onun odasıydı.

"Olmaz, senin odanda kalmak zorunda olan benim." Dedim. Burada yatarsa uyuyamayacaktım.

"Borayla kalsaydım da zaten koltukta yatacaktım. Beraber uyuyacak halimiz yoktu" dedi gülümseyerek.

Ben de güldüm. İkisini küçücük yatakta hayal edince gülümsemem büyüdü.

"Olmaz, zaten pijamam bile yok. Sabah Bora geldiğinde seni uyandırmadan çıkmak istiyorum"

"Gel hadi, sana rahat bir şeyler bulalım. Bu şekilde uyuyamazsın zaten" dedi üstümdeki kısa elbiseyi süzerek.

Köşede duran valizini açıp içinden bir tişört bulduğunda bana verdi.

"Eşofman verirdim ama belinden düşeceğini bildiğim için gerek olmadığını düşünüyorum" dedi.

Zaten tişört yeterince uzundu.

"Gerek yok, bununla idare ederim." Dedim. Banyoya girip elbisemi çıkardım ve onun tişörtünü giydim. Bu içimde resmen bir sıcaklık ortaya çıkardı. Onun tişörtünü giymem neden bu kadar seksi geliyordu? Sarhoş değildim ama içkinin kanımda dolaşması bana deli cesareti veriyordu.

Ergenlere dönmüştüm resmen.

Kalçamı örten tişörtle dışarı çıktığımda Çağan bedenimi öyle bir süzdü ki gözlerinde değişen parıltıyı fark ettim. Boğazım kurudu.

"Yukarı çıkıp uyu" keskin sesi sertti.

"Benimle uyursan ancak" dedim cesaretle.

Onun burada yatmasını istemiyordum. Beni hastayken bile yalnız bırakmamıştı ve bu küçücük koltukta sırf ben rahat edeyim diye uyumasına göz yummayacaktım.

"Gerek yok" dedi.

Merdivenin başında durdum.

"Hayır var" diye itiraz ettim.

Peşimden gelene kadar ona baktım.

Sonunda pes ettiğini gördüğümde zaferle gülümsedim.

Üstüne bir eşofman ve siyah bir tişört giymiş. Bu hali bile salaş olmaktan çok uzaktı.

Yukarı çıktığımızda yatağa oturdum. Işıklar sönük olmasına rağmen bahçenin süsleri ortamı loş bir şekilde aydınlatıyordu. Benimle birlikte yatağa uzandığında gerginlikten vücudum titriyordu.

Tişörtün açılmamasına özen göstererek örtüyü üzerimize çektim.

Başım dönüyordu. İçtiğim şaraptan mı yoksa onun kokusundan mı anlayamadım.

Yan dönüp ona baktığımda gözlerini kapatmış olduğunu fark ettim.

Bu kadar yakışıklı olması adil değildi.

Dudaklarımı ısırdığımda gözlerimi kapattım.

Nefesimi düzene sokmakta bile zorlanıyordum.

"O dudaklarını ısırmayı kesmelisin" dediğini duyduğumda istemsizce dudaklarımı serbest bıraktım. Sesi resmen en arsız yanımı ortaya çıkaracak şekildeydi. Söyleyiş şeklindeki bir şeyler kasıklarımı ağrıtıyordu.

"Neden?" Diye sordum. Oynadığım küçük oyunun farkındaydı.

"Çünkü bu beni tahrik ediyor" dedi.

Nefesim kesildi, bunu fark etti ve bundan keyif aldı.

Sarhoşluğuma rağmen her şeyin bilincindeydim. Bu yüzden kesik nefesimi belli etmemeye çalışarak sırt üstü uzandım ve gözlerimi kapattım.

"Benden artık kaçmana gerek yok, ikimiz de artık aynı şeyleri düşünüyoruz. Huzursuz olma, bir daha öyle bir şey yaşanmayacak" dedi.

Az önce söylediğinin aksine bu kalbime bir bıçak sapladı.

Onu gerçekten itmiştim, hem de kendimden çok uzağa.

Bu düşünceyle gözlerim doldu. Ona sırtımı döndüm.

"Buna sevindim" diye fısıldadım belli belirsiz. Kokusu ciğerlerime dolarken gözlerimi kapattım ve bir damla yaş yanaklarımdan aşağıya süzüldü.

Ben tam bir aptaldım.

 


Oy ve yorumları eksik etmeyin lütfen ❤️❤️❤️ teşekkürler şimdiden -Sude

Loading...
0%