Yeni Üyelik
14.
Bölüm
@sudesi

“Sen tam bir aptalsın Hazel!” Dedi Bahar saçlarını sinirle tepeden toplarken, bunu sadece çok ciddi olduğunda yapardı.

“Biliyorum, daha ne kadar tekrarlayacaksın?” Dedim. Ona kızamıyordum bile, aptalın tekiydim.

“Kendine gelmen için benden temiz bir dayak yemen mi gerekiyor? Nasıl bu kadar kör ediyorsun kendini anlamıyorum!” Sinirle kendi kendine söylenmeye devam etti. “Adam senin için deli oluyor, Bora bile onu hiçbir zaman bu kadar biriyle ilgilenirken, dahası birine bu kadar sabır gösterirken görmediğini söyledi”

Pişmanlık hissi içimde katmanlara bölündü sanki ve tüm vücudumu daha kalın bir şekilde sardı.

“Adam seni kıskanmış, belki konu işle ilgili olduğu için bu şekilde müdahale etmemeliydi ama ne var bunda? Nasıl ya da neyi kıskanacağına da mı senden izin alarak karar verecek Hazel?”

“Tamam Bahar, anladım. Zaten anında pişman oldum, yüzündeki ifadeyi görmeliydin. Bir daha beni kıskanmanın ucundan bile geçeceğini sanmıyorum, hatta benimle konuşacağından bile emin değilim” dedim yüzümü buruşturup. Ben gerçek bir aptaldım!

Bahar yüzümü izlediğinde bakışları yumuşadı.

“Herkesi geçmişte yaşadıklarınla yargılayamazsın Hazel” dedi kısık sesle. Uzanıp ellerimden birini yakaladı, avuçlarına hapsetti.

“Biri sana yanlış yaptı diye tüm dünyaya küsemezsin, hayat bu değil. Sen de bu kadar korkak değilsin” dedi. Anında gözlerimi gözlerine diktim.

“Biri bana yanlış yapmadı Bahar. Ben o yanlış yüzünden hem kariyerimi hem erkeklere olan güvenimi kaybettim”

Gözleri anlayışla parladı, elimi daha sıkı tuttu.

“Farkındayım ama bu durumdan etkilenen sadece sensin. Aşık oldun Hazel, bu adama aşıksın işte. Neyi kabullenemiyorsun? Adam seni öpmüş, hem de öyle basit bir öpücük de değilmiş bu” dedi gülümseyip.

“Ve sen adamı tamamen görmezden geldin, sadece korkuların yüzünden” diye ekledi.

“Bu kadar korkak mısın cidden sen?”

Nefes verip ayağa kalktım, içim daralmıştı. Mutfağındaki dolaptan kocaman bir bardak aldım ve su doldurdum. Bu konuşmanın üstüne anca soğuk bir su içilirdi.

“Demek ki öyleyim Bahar, yeniden aynı şeyin yaşanma ihtimali bile beni o kadar geriyor ki o ân’a ya da hissettiklerime odaklanamıyorum bile. Yanlış geliyor, kendime yaptığım bir kötülük gibi”

“Asıl şu an yaptıkların kendine kötülük, elinden belki de çok güzel birini kaçırdın ve farkında değilsin” dedi pat diye. Kalbim sıkıştığında bu yüzüme yansımış gibiydi, Bahar’ın ânında susmasına sebep oldu.

“Kaçırmadıysan da kaçırmak için elinden geleni yaptın Hazel” dedi. Arkadaşım gerçekçiydi, bunun için onu suçlayamazdım.

“Evet” dedim bıkkınca. “Peki ne yapmam gerekiyor?”

Yüzü aydınlandı, “Gidip konuşabilirsin mesela?” Dedi tek kaşını kaldırıp.

“Saçmalama Bahar, daha az önce adama haddini bil konuşması yaptım. Gidip ne diyeceğim? Ben bir aptalım ayrıca da sana aşığım mı?”

“Bence güzel oldu.” Dedi ağzına bir çikolata parçası atıp.

“Düzgün tavsiyeler versene!” Dedim sinirle.

“Bilmiyorum ama en azından ne hissettiğini belli et, yakın davran. Düzgün bir anınızda kendini hazır hissettiğinde de bu saçma davranışlarının altındaki sebebi açıklarsın” dedi.

Aklımda oluşan tereddütleri yok saymaya çalıştım, Bahar beni yıllardır tanıyordu. Düzgün kararlar alamadığım anlarda benim için karar vermesine göz yummalıydım. Belki de haklı olan oydu, bu sefer hayal kırıklığı olmayacaktı…

Biraz daha havadan sudan sohbet ettiğimizde biraz daha kendime gelmiştim.

“Akşam Bora ile bulaşacağım, gelsene sen de. Restorana gidecektim zaten” dedi. Oradaki yemekleri düşünmek bile karnımı acıktırdı.

“Yemek fikrine hayır diyemem şu an” dedim önündeki çikolatadan bir tane ağzıma atarken.

“Çağan da gelir belki, çağırabiliriz?” Dedi başını sorarcasına eğerken. Gözlerimi devirsem de başımı olumlu anlamda salladım.

“Olabilir, özür dilemem için belki bir fırsat çıkar” dedim.

Onun hazırlanmasını beklerken çantamdan rujumu çıkarıp tazeledim.

Saçlarımı elimle düzelttiğimde iyi gözüktüğüme dair kendimi ikna etmeye çalışıyordum, adam sanki beni her gün görmüyordu…

Yine de akşam ki tavrımdan dolayı aramıza aşılması zor bir mesafe koyduğumu fark ettim, sabrının son noktasıydı bu. Çağan’ın yüz ifadesi aklıma geldiğinde gözlerimi kapattım.

Tam bir salaktım…

Gözlerimi yeniden açtığımda aynadaki yansımama bakıp derin bir nefes aldım.

Bundan sonra ne yapacağımı bilmiyorum fakat en azından ne yapmayacağımı biliyordum. Onu kendimden uzaklaştırmaya çalışmayacaktım. Bahar’ın içimi rahatlatan ve beni cesaretlendiren konuşması en azından bu kadarını anlamamı sağlamıştı. Ne kadar çabuk kavrıyordum ben öyle…

Kendime göre sebeplerimin haklı olduğunu biliyordum, zamanı geldiğinde Çağan’ın da bunu anlayacağını düşünüyordum şu an. Ama bu akşama kadar onun benimle zaman kaybetmesini istemiyordum, benim saçma sapan takıntılarımı çekmek, bunları aşmama yardım etmek zorunda değildi. Güven problemiyle başlayan bir ilişkiye, birine alışmak da zordu. Belki onu bu kadar düşünerek ona da bencillik etmiştim…

Düşüncelerimi odasından çıkan Bahar dağıttı. Hazırlanmıştı, ayakkabılarımı ayağıma geçirip onunla birlikte evden çıktım. Arabama bindiğimizde restorana doğru sürmeye başladım.

“Çaktırmadan Çağan’ı çağırmasını sağlarım, kısa sürede sendeki değişimi anlar bence.” Dedi. Beni cesaretlendirmek için konuştuğunu biliyordum ama itiraz etmedim. Umarım dediği gibi olurdu.

Vardığımızda fazlasıyla kalabalık olan yerde boş bir masaya oturduk. Bora kısa sürede yanımıza geldi.

Baharı dudaklarından öpüp bana hafifçe sarıldı.

“Naber?” Dedi. Çağan’la aramızda geçenlerin ne kadarını biliyordu ya da biliyor muydu anlayamadım. Bana her zamanki haliyle davrandığı için kendimi ona karşı da mahcup hissettim, Bahar aynı şeyi yapmazdı biliyordum. Ben de öyle…

“İyidir canım, sen?” Dedim sarılmasına karşılık verirken.

“İyi ben de, oturun hadi. Ne hazırlayayım?” Diye sordu.

“En sevdiğim soru!” Dedi Bahar gülüp.

“Sen dur hayatım, zaten sana her yemeğimi denettim. Hazel seçsin” Bahar gözlerini devirdiri

“Ne istersin?” Dedi Bahar’ı başının üstünden öpüp.

“Benim canım deli gibi lazanya çekiyor” dedim. Menüde olduğunu biliyordum zaten, güzel yapıldığından da emindim.

“Birazdan hazır olur”

Bahar bir şey istemediğini söyledi, ikimiz için kokteyl sipariş ettiğinde Bora mutfağa gitmişti.

“Geçen gece Çağan’ın evinde kaldım” dedim atladığım bu detayı anlatmadan önce. Gözleri kocaman oldu.

“Ne? Yoksa!?” Dediğinde ona kaşlarımı çattım.

“Hayır Bahar, sence öyle bir şey olsa anlatmaz mıydım?” Dedim.

“Uyuyakalmışım, odasına taşımış. Uyandığımda o salonda yatıyordu”

“Keşke seninle uyusaydı, belki buzdan duvarların biraz olsun erken erirdi” dedi.

Biraz daha bana laf sokarsa komaya girecektim.

Neyse ki cevap vermeme ve son kalan gurur kırıntılarımı toplamama gerek kalmadan yemeklerimiz geldi.

Bora garsonun ardından geldiğinde Bahar heyecanla ona döndü.

“Çağan ne yapıyormuş? Ona da söyle istersen gelsin, işin bittiğinde beraber bi şeyler yaparız” dedi. Tatlı bakışlarını Boraya diktiğinde Bora ona hülyalı hülyalı baktı. Sinsi arkadaşım işini o kadar iyi biliyordu ki gülmemek için kendimi zor tuttum.

“Arayayım, bugün konuşmadık” dedi. Cebinden telefonunu çıkardığında şef ceketinin düğmeleriyle oynuyordu. Bahar elini çenesine yaslayıp onu izlerken dudaklarını ısırdı. Aklından geçirdiği edepsiz düşüncelerin sesini duyuyordum, adamın üstüne atlamamak için zor duruyordu.

İyi yemek yapan erkeklere olan takıntısını sonunda çözmüştük işte…

“Alo? Çağan nerdesin?” Dediğinden kalbim öyle hızlı attı ki ben bile şaşkınca gözlerimi açtım. Yüzümü dümdüz tutmaya çabalıyordum ama her şeyi duyabilmek için de kulaklarımı kabartmıştım.

“Anladım, buraya gel hadi o zaman.” Dedi.

Bahar gülümsedi.

“Tamam bekliyorum, mutfakta olacağım biraz. Kızlar burada zaten” dedi.

“Bahar ve Hazel” dediğinde kimin olduğunu sorduğunu anladık.

Sonra Boranın yüzü tuhaf bir ifadeye büründü, gözleri benimkileri buldu.

“Anladım, sen bilirsin o zaman.” Dedi. Üstü kapalı biçimde konuşmaya çalışsa da anlamıştım.

Benim burada olduğumu anladığı için gelmek istememişti. Kendimi buna üzülmemeye zorladım, normaldi. Beni görmek istemiyordu, bu en doğal hakkıydı.

Telefonu kapattığında üçümüzün arasında can sıkıcı bir sessizlik oldu.

“İşi varmış” diye geveledi Bora, bana mutsuz bir suratla bakıyordu. Ona gülümsemeye çalıştım. Bahar atıldı ve “Başka zamana artık, kendisi bilir” dedi.

Bor yanımızdan ayrıldığında ellerimi masaya dayadım, içinden sürekli bunu üzülmemen gerektiğini hatırlıyordum.

Zaten buna hakkım da yoktu, hiçbir şey olmamış gibi davranmayacaktı.

Yine de içimde küçücük bir taraf korkudan ödü kopmuş bir vaziyetteydi, ya bana tavır bile almayacak kadar umursamayı kesmişse? Ya gerçekten umrunda olmadığı için beni görmek istemediyse?

İşte üzüleceğim tek şey bu olurdu.

Loading...
0%