Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@sudesi

Saat 7'ye gelirken eşyalarımı toparlamaya başladım. Halletmem gereken işlerin çoğunu bitirmiştim, çıkış saatini uzatmam iyi olmuştu.

Kattaki odaların tek tük ışıkları yanıyordu. Çantamı alıp odamın kapısını kapattım. Çağan'ın odasının kapısı kapalıydı. Uyuz herif eminim sabaha kadar bilgisayar başında çalışıyordu.

Arabama ilerlerken telefonumu çıkarıp Bahar'ı aradım.

"Naber fıstık?" Diye açtı telefonu. Canlı sesini duymak enerjimi anında yükseltmişti.

"İyidir bebeğim, sen?" Diye sordum çantamı yan koltuğa atarken.

"Aynı, bu sıkıcı adamlarla çalışmaya devam ediyorum." Diye söylendi. Mühendislik şirketinde çalışıyordu, çok başarılı bir endüstri mühendisiydi ama çalışma arkadaşlarının sıkıcılığından söz etmezse olmazdı.

"Yemeğe çıkalım mı? Karnım çok aç tüm gündür tek lokma yemedim." Dedim.

"Olur, bizim burada çok tatlı bi yer açıldı. Gel seni oraya götüreyim. Yarım saate çıkmış olurum." Dedi. Onaylayıp kapattım.

Bahar'ın işyerine giderken sakin bir müzik açtım. Beynimin arkaplanında olanları düşünüyordum. Eski çalıştığım yerde yaşadığım saçma sapan olaylardan sonra burası bana iyi gelecekti. Çağan Beyle anlaşabileceğimizi çok düşünmesem de iş konusunda fikirlerimiz ortaktı, en azından beni dinliyordu. Fikirlerime önem verilmesi beni motive ederdi bu yüzden bu konuda zıtlaşacağımızı düşünmüyordum. Karakteri beni çok ilgilendirmiyordu.

Bahar'ın iş yerine yaklaştığımda mesaj attım. 5 dakika sonunda kapıyı açtı. Turuncu kıvırcık saçlarını arkaya iterken kocaman gülümsemesiyle "Çok özlemişim seni, nasıl geçti" diye sordu. Uzattığı yanağına bir öpücük kondurdun ve arabayı çalıştırdım.

"Fena değildi, gıcık herifin biriyle ortak çalışıyoruz. Ama yine de güzeldi, ekiptekileri sevdim"

Sohbet ederek tarif ettiği restorana geldik. İçeriye girerken loş mekan ışığı hoşuma gitmişti. Çok lüks bir yer değildi ama şık tasarlanmıştı.

"Çok güzelmiş" dedim etrafı süzerekn.

"Evet, yemekleri efsane" dedi bahar garsonla masa arayışındayken. Orta kısımlarda bir masaya yerleştik, garson siparişlerimizi aldı. Çaprazımdaki masaya gözlerim kaydığında ela gözleri üzerime dikili buldum. Hay aksi! Bu adam çalışmıyor muydu yahu, ne ara çıkıp gelmişti buraya. Başımla hafifçe selam verdim, aynı şekilde karşılık verdiğinde gözlerimi kaçırıp Bahar'a diktim. Biriyle selamlaştığımı anlayınca arkasını dönüp Çağan'a baktı.

"Hazel hanım çok fenasınız. Kim o?" Diye sordu imalı imalı.

"Bahsettiğim gıcık herif" dedim kıkırdayarak.

"Hiç de gıcığa benzemiyor, bence tamamen yakışıklıya benziyor." Dedi gülerek. Bu kızın aklı ne zaman yerine gelecekti acaba? Lisedekinden farksızdı. Aşk hayatı onun kadar çalkantılı olan birini görmemiştim...

"Sen öyle san, adam herkesin içinde beni küçümsemeye çalıştı" dedim göz devirerek.

"Ağzının payını verdiğine şüphem yok." Dediğinde ona göz kırptım.

Havadan sudan muhabbet ederken yemeklerimiz geldi. Gerçekten güzeldi, Bahar her zaman güzel mekanlar bulurdu zaten.

Yeni açıldığı için sanırım pek müşterisi yoktu ama bir kaç ay sonra buranın tıklım tıklım olacağına emindim.

Çağan'a bir bakış attığımda karşısındaki kadınla sohbet ederek yemeğini yiyordu. Bir kaç kez güldüğünü yakaladığımda yediğim boğazımda kalacaktı neredeyse. Demek ki adam sadece iş için bu kadar huysuzdu, ya da yanındaki kadın onu gerçekten güldürebilen biriydi.

Garson silip süpürdüğümüz tabakları alırken yemeklerin nasıl olduğunu sordu. Bolca övgü yağdırdık. Tıka basa doymuştum.

"Uzun zamandır yediğimiz en güzel yemekti bence." Dedim peçeteyle oynarken. Bahar başını salladı.

"Kesinlikle" dedi.

Hesabı ödeyip kalkarken Çağan'a baktım. Bana başıyla tekrar selam verdi ben de aynını yaptım ve minik kibarlığımız son buldu.

Baharı evine bırakıp kendi evime geçtim.

Sımsıcak bir duşun ardından tüm vücudum gevşemişti. Göksu haftaya olacak olan davet için hazırlanan davetiye örneğini mail atmıştı.

Mekanın internetten fotoğrafına baktım. Lüks bir otelin davet salonu ayarlanmıştı. Bunun için kendime bir elbise ayarlamayı kafamda not ettim.

Hafta sonu alışverişe çıkmam gerekecekti.

 

Ertesi gün erken uyanıp hazırlandım. Koyu renk jeanlerimden birini ve üzerine kare yaka siyah bluz giydim. Kabanımı alıp çıktım, erken gidip sevdiğim kahve dükkanına uğramak istiyordum. Erken kalkabildiğim sabahlar oradan kahve içmeyi severdim.

Kahvemi alıp şirkete vardığımda hala yarım saat vardı mesaiye başlamama. Harika

Asansöre bindiğimde düğmeye bastım. 6. Katta duran asansörün kapısı açıldı. Başımı kaldırıp baktığımda Çağan'ın iri cüssesiyle karşılaştım. Beni görünce donuk suratıyla "Günaydın" dedi belli belirsiz.

"Günaydın" dedim zoraki bir şekilde. Parfümünün kokusu küçücük alanı doldurmuştu. Benden bir adım geride durduğu için daha da geriliyordum. Beni izlediğinin farkındaydım.

"Erken gelmişsiniz." dediğinde ağzını açıp bir şeyler söylemesi bile beni şaşırtmıştı.

"Evet. Gelip biraz çalışırım diye düşündüm" dedim. Bu adama ne diye açıklama yapıyorsam sanki. Anında pişman olmuştum.

"Anladım." Dediğinde kapı açılmıştı. "İyi günler" diyerek koşar adımlarla çıkıp odama geçtim. Bu adamın soğukluğu muydu beni geren bilmiyorum ama hiç hoşuma gitmiyordu.

Göksu odama gelip günlük işlerle ilgili raporları verdiğinde bile gergin gibiydim.

"Yeni afişler hazırlanmış Hazel hanım. Bugün karar verip onaylamanız gerekiyor." Dediğinde başımı salladım. Çağan Beyle bugün yine iş birliği gerekiyordu anlaşılan.

 

Öğle saatlerine doğru kapım tıklatıldı. Çağan içeri girdiğinde elindeki dosyalara baktım. Masamın yanına gelip dosyaları bırakırken "Yeni afişle alakalı konuşacaktım" dedi. Dosyadan bir çıktı aldı. Beyaz pembe tonlarında yapılmış afiş hoşuma gitmişti.

"Güzel olmuş bence, zarif gözüküyor. Reklam filminde de kullanılacak değil mi?" Diye sordum. Başıyla onayladı.

Tek elini masama tek elini sandalyemin sırtında dayamış afişi inceliyordu.

"Ben beğendim, onaylayabiliriz bunu. Konuştuklarımızı yansıtıyor." Dedim.

"Bence de öyle. İçime sindi ve dediğin gibi istediğimiz mesajı veriyor. Bunu yolluyorum o zaman." Dedi kağıdı alıp dosyanın içine koyarken.

"Tamamdır." Dedim. Odadan çıkmak için yeltendiğinde geri dönüp bana baktı yeniden.

"Yemek molası için 2.kata inebilirsiniz. Orada yemekhane ve kafeler var." Dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Teşekkür etmeme fırsat vermeden odadan çıkmıştı bile. Beyefendi bana yardım da ediyordu. Vay be...

Karnımın acıktığını fark ettiğimde 2. Kata indim. Göksu da yemeğe inmişti. Onunla beraber yemek yerken bana samimi bir şekilde işte olanları anlatıyordu. Haftaya yapılacak davet için hala çok iş vardı. Bana asistanlık etmek dışında organizasyonda da görevliydi bu yüzden tüm detayları alabiliyordum. Akşam davet için elbise bakmaya çıkacaktım.

Odama çıktığımda babamla kısa bir telefon görüşmesi yaptık, evlerimiz yakın olmasına rağmen pek sık görüşemezdik çünkü babam çok yoğun çalışırdı. Annemi küçük yaşta kaybetmiştim bu yüzden babam benim için çok özeldi. İşkolik biri olmasına rağmen bana gereken vakti hep ayırmıştı.

Kahve almak için kapıdan çıktığımda Çağan'ın göğsüne resmen tosladım. Sendeleyerek geri çekilirken kollarımı tutup sabit durmama yardımcı oldu. Teması çok kısa sürse de vücuduma elektrik verilmiş gibi bir etki yarattı. Benim odama geliyordu demek ki.

"Kusura bakmayın." Dedi beni süzerek. Kaşları endişeyle çatılmıştı.

"Hayır hayır, sorun yok. Bir şey mi istemiştiniz?" Dedim gözlerime düşen saç tutamını kulağımın arkasına iterek. Gözü bir an bu hareketime takıldı.

"Yarın için bir toplantı ayarlanmış yeni müşterilerle. Daha önce de birlikte çalıştığımız bir marka bu yüzden samimi olduğumuz kişiler. Dışarıda yapmak istediler toplantıyı o yüzden size de uygunsa haber vereceğim." Dedi. Vücutlarımız arasında hala bir adım mesafe vardı. Dediklerini tam olarak takip edemeyişim bu yüzdendi. Başımı sallamakla yetinebildim sadece.

Başıyla onayladı "iyisiniz değil mi?" Diye sorduğunda sesi bir an için sıcacıktı.

"Evet önemli değil" dedim gülümseyerek. Kenara çekilip geçmem için müsaade etti.

Adam dengesizin tekiydi ya da bana ısınmaya başlıyordu bilmiyorum, tavırları kafa karıştırıcıydı.

"Tamam o zaman" dediğinde sesi yine buz gibi çıkmıştı. Aramıza koyduğu mesafeyi resmen gözlerimle görmüştüm bir anda. Ona tuhaf tuhaf bakıp arkamı döndüm. Adam bana çarpıp mahcup olmuştu, bu bile çok kısa sürmüştü, taktığı maskeyi bir anlık indirdiğini görmek de mucizeydi zaten. Kahve makinesine ilerledim ve karton bardaklardan birini alıp kahve doldurdum.

 

Çıkış saatim geldiğinde bilgisayarımı son kez kontrol edip odamdan çıktım. Tanıştığım kişilere iyi akşamlar dileyip otoparka indim. Arabamın yanındaki arabaya binen Çağan'ı gördüğümde beni görmemesi için dualar ediyordum. Onunla muhatap olacak havada değildim cidden.

Arabamın kapısını açarken o tarafa bakmamaya çalışıyordum. Adamın koca bedeni her yerden gözüküyordu maalesef. Hızlıca park ettiğim yerden çıktım. Belki çocukçaydı ama resmen kaçmıştım. Öğlen yaptığım aptallıktan sonra onunla konuşmak istemiyordum. Hep o buz gibi davranacak değildi, benim de onu yok saymaya hakkım vardı bence.

Avmde durduğumda düzgün ve sade bir elbise aramaya giriştim. Şık bir yerde olacağı için uygun olmasını istiyordum mekana. Girdiğim ikinci mağazada siyah askılı sırt dekoltesi olan zarif bir elbise buldum. Hızlıca üzerime geçirip denedim.

Önü çok sade ve şıkrı. Yırtmaçlu olması hoşuma gitmişti. Güzel bu olurdu işte.

Hızlıca parasını ödeyip çıktım. İnce bantlı topuklu ayakkabılarımla konbinleyebilirdim.

Eve vardığımda saat 8'i biraz geçiyordu. Hızlıca dünden kalan yemekleri ısıtıp karnımı doyurdum.

Dizi açıp yatağıma uzandığımda odağımı veremiyordum. Aklımda Çağan'ın davranışları dönüp duruyordu. Adamı daha 2 gündür tanımama rağmen beyninde bu kadar yer edinmesi sinirlerimi bozuyordu.

İş arkadaşlığı dışında hiçbir arkadaşlığımız olamayacağını anlamıştım çünkü belli ki onun öyle bir niyeti yoktu. Kimseyle iş dışında konuştuğunu bile görmemiştim. Tüm gün odasında arı gibi çalışıyordu. Adamın bu özelliklerinden etkilenmiyor değildim, işine saygılıydı. Belki biraz fazla...

Bir an çok kaba bir an ise çok naif olması dengemi bozmuştu belki de bu yüzden bu kadar düşünüyordum. Ama acilen düşünmeyi bırakmam gerekiyordu...

 

Sabah hızlıca sıcak suyla duş aldım. Uzun saçlarımı kurutup kendi dalgasıyla şekillenmeye bıraktım. Üzerime triko dar siyah mini elbiselerimden birini giydim. Boğazlı elbise hem şık hem de rahattı. Gold renkli kalın küpelerimi takarken saati kontrol ettim. Topuklu botlarımı ayağıma geçirip kahve kabanımı da alıp çıktım. Telefonumdan güzel bir şarkı açıp yola çıktığımda 20 dakikam vardı.

Vardığımda Göksu'nun masasına gittim. Yeni gelmiş olduğu belliydi ama ceketini bile çıkarmadan bilgisayardan bir şeylere bakıyordu.

"Günaydın Göksu, ne var ne yok?" Dedim gülümseyerek.

"Günaydın Hazel hanım. Toplantı için size gereken raporları hazırlıyordum. 1 saate odanıza getiririm, dün aklımdan çıkmış" dedi mahcup bir şekilde.

"Önemli değil merak etme. Bir göz atsam yeter zaten acelesi yok" dedim. Bana başını sallayıp gülümsedi. Odama giderken Çağan'ın odasının önünde durdum.

Kapıyı çalış başımı hafifçe içeri uzattım.

"Günaydın Çağan bey." Dedim içeri girmeden.

Üzerinde koyu lacivert bir gömlek vardı. Bir kaç düğmesi açıktı ve yakışklı göründüğünü itşraf etmem gerekirdi.

"Günaydın Hazel hanım. Buyurun?" Dedi sorarcasına.

"Toplantı saatini öğrenecektim. Ona göre hazırlanayım." Dedim. Gözleri yüzünde gezindi.

"Saat 13'de olacak, benim arabamla gidebiliriz sakıncası yoksa" dedi.

"Olur, kolay gelsin" dedim ve zaman kaybetmeden kapıyı kapatarak kendi odama yöneldim. Adamla konuşurken bile geriliyordum. Mesafeli tavrı mıydı beni geren yoksa soğukluğu mu bilmiyorum ama kendimi diken üstünde hissettiriyordu.

Öğlene kadar Göksunun getirdiği notları okudum. Daha öncesinde bildiğim ve beğendiğim bir markaydı. Çalışmak zevkli olacaktı.

Saat 12 civarı kapıyı tıklatıp Çağan içeri girdi. Üstüne siyah ceketini giyinmişti.

"Hazırsanız çıkalım?" Dedi beni bekleyerek. Bilgisayarımı çantasına koyup kabanımı giydim.

Beni izlerken elim ayağıma dolanıyordu cidden. Önden çıkmamı beklerken tek kelime etmedim. Asansöre bindiğimizde "Göksu bana toplantıyla alakalı bilgileri verdi ama yine de ekstra eklemek istediğin bir şey varsa?" Diye sordum ona dönerek

"Hayır, zaten tam olarak konuşmamıştık. Bu daha ilk görüşme olacak, beraber hallederiz diye düşünüyorum" dedi gözlerimin içine bakarken. Bakışlarımı kaçırarak başımla onayladım. Bu adamın yanında kendim gibi davranamıyordum resmen.

Asansörden indiğimizde önden yürüdü ve arabanın kapısını benim için açtı. Kibarca teşekkür ettim ve ön koltuğa yerleştim. Arabanın içi onun parfümü gibi kokuyordu.

Kendi de bindikten sonra arabayı çalıştırdı. Küçük bir alanda onunla oturmak garipti. Daha önce beraber çalıştığım kimseyle fazla samimi olmamıştım ama bu kadar gerildiğimi de hatırlamıyordum.

Sohbet açacak konum bile yoktu.

Pencereden dışarıyı izlerken "Eskiden nerede çalışıyordunuz?" Diye sorduğunda başımı ona çevirdim. Yan profilini izlerken "Mezun olduğumda babamın şirketinde çalıştım bir süre, sonra onunla uyuşamadık iş konusunda bu yüzden kendi bulduğum yeni kurulmuş bir şirkette çalıştım 2 yıl boyunca." Dedim. Şirketin adını vermek istemiyordum. Benimle alakalı bu detayı bilmesi beni rahatsız ederdi, hoş olaylar yaşanmamıştı.

"Babanızın şirketiyle daha önce ortak bir proje yapmıştık." Dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.

"Soyadınızdan anladım yani. Babanız örnek aldığım kişilerden bu sektörde." Dedi içten bir samimiyetle.

"Öyledir. Çok kuralcıdır ama benim aksime. Çok uzun zamandır bu işi yaptığında o kurallara uygun çalışılmasını bekliyor" dedim hafifçe gülerek. Bakışlarını bana çevirdi.

"Bu yüzden mi anlaşamadınız." Diye sordu.

"Evet, herkesin kendi çalışma stili var sonuçta. Çok şeyi ondan öğrenmeme rağmen bu konuda uyuşmadık. Ben de kendim devam etmek istedim." Dedim kısaca.

"Anlıyorum" dediğinde ikimiz de sessizleştik.

Arabayı bir restoranın önüne park ederken çantamı elime alarak hareketlendim. İndiğimizde toplantının başlamasına 15 dakika civarı vardı.

İçeriye girerken yan yana yürüyorduk. Garson bizi masamıza götürdüğünde masada bizi bekleyen 2 orta yaşlı adam vardı. El sıkışıp selamlaştık.

"Merhaba, siz Hazel hanım olmalısınız." Dedi esmer olan adam elimi içtenlikle sıkarken.

"Babanızla çalıştığımızda siz de vardınız. Yaratıcılığınıza o zaman da hayran olmuştum." Dediğinde mahcup bir şekilde gülümsedim. Adamın neden tanıdık geldiği şimdi anlaşılmıştı.

"Çok incesiniz gerçekten" dedim gülümseyerek. Biraz sohbet ettikten sonra Çağan tasarladığı projeyi anlatmaya girişti. Konuşurken o kadar kendinden emin ve özgüvenliydi ki herkesi etkisi altına alıyordu.

Reklam panoları için düşündüğü ana temaları belirlemişti. Adamların beğendikleri yüzlerinden bile okunuyordu.

"Buna uygun bir slogan belirlersek ve sosyal medya hesaplarında daha büyük bir bütçeyle çalışırsak bence istediğimiz etkiyi alabiliriz" dedim araya girerek.

"Sosyal medya kısmıyla çok fazla ilgilenemiyoruz, şirketimiz biraz geri kafalı maalesef." Dedi sarı saçlı adam. Gülerek "hayır tabii ki, ama şu an en iyi etkiyi oralardan dağlayabiliyoruz. Bunun için daha farklı reklamlar verilebilir." Dedim.

"Bunu ekiple konuşup düşüneceğiz" dedi Levent bey.

Notlarıma bu konuyla alakalı bir kaç fikir ekledim.

"Bence her şey şu ana kadar istediğimiz gibi gözüküyor. Bu işi sizin emin ellerinize bırakıyoruz." Dedi İlker bey -sarışın olan beyefendi-.

"Harika o zaman. Yeniden görüşmek üzere." Dedi Çağan el sıkışarak. Vedalaşıp çıktığımızda "çok iyi iş çıkardık bence" dedim sırıtarak. Bu adam ne kadar soğuk olursa olsun şu anki neşemi bozamazdı.

"Bence de" dedi gülümseyerek. Gerçekten gülümsediğini görmek daha fazla sırıtmama sebep oldu. Arabaya bindiğimizde "davet için her şey hazıe bu arada. Cuma günü 20.00da olacak." Dedi konu açarak. Bunu yapması resmen bana rahat bir nefes aldırmıştı.

"Parfüm için koku standı hazırlamalıyız bence." Dedim.

"Aynı şeyi düşünüyordum. Davetten iki gün sonra satışa çıkacağı için güzel bir tanıtım olabilir." Dedi bana katılarak.

"Yalnız mı katılacaksın?" Dediğinde hafifçe öksürdüm? İş dışında bir şeyler mi sormuştu o bana?

"Evet, öyle görünüyor." Dedim kendimi toparlayarak.

"Sen?" Diye sordum bir an boş bulunarak, ama umrumda değildi. Resmiyeti iş dışında bir an için bırakabilirdim.

Bakışlarını bana çevirdi, ela gözleri gerçekten çok güzeldi.

"Bilmiyorum, belki" dedi. Bilmiyorum mu? Aklıma restorandaki kadın geldi. Belki de sevgilisiydi. Tanrım adam evli bile olabilirdi, bu neden daha önce aklıma gelmemişti ki. Parmağında yüzük yoktu gerçi ama yalnız olduğunu bana düşündüren neydi ki?

Kendime kızmakla meşgulken arabayı otoparka sokuyordu. Acele acele indim durduğunda.

Cidden utanmıştım. Belki de bu yüzden mesafeli ve soğuk davranıyordu bana, adamın hayatında biri vardı elbette. Ve bu beni asla ilgilendirmezdi sadece düşüncelerimden utanmıştım. Haksızlık etmiş olabilirdim.

"İyi günler Çağan bey" dedim beklemeden ilerlerken.

Yine çocukça kaçıyor olabilirdim. Umrumda mıydı? Asla

Loading...
0%