@sudesi
|
Uzandığım yerde gerinirken gözlerimi açmaya zorladım, kesinlikle uyanmak istemiyordum. Arkamdaki sıcak beden kıpırdandığında onun sıcaklığına biraz daha sokuldum, bunu bekliyormuş gibi belimdeki kolu sıkılaştı ve bedenim onunkinin altında eriyor gibi hissettim. Başımın altındaki kolu ileriye doğru rahat bir şekilde yatakta duruyordu, bir elimle avcunun içine dokundum. Hafifçe daireler çizerken saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı. “Günaydın” uykulu sesinin kesinlikle daha seksi olduğuna karar verdim o dakika. Adam her haliyle mükemmeldi… Ona döndüğümde başımı boynuna gömdüm, kokusu her yerimdeydi. Kendi kokumu bile alamayacak kadar onunla dolmuştu ciğerlerim. “Günaydın” başımı kaldırıp uykulu gözlerini izlerken dudaklarına minik bir öpücük bıraktım. “Buna hemen alışabilirim” dedi tatlı tatlı. Gülümsediğimde gözüm komodinde duran saate takıldı. 7’yi biraz geçiyordu. “Ben de ama o zaman işe geç kalırız” Kalkmak için hareketlendiğimde kolumdan yakaladı ve yatağa tekrar düştüm. Beni altına aldı, üstümdeki ağırlığını azaltmak için dirseklerinden güç alsa da tüm bedenini bana bastırıyordu. “Belki de bugün işe gitmemeliyiz ve telefonları kapatmalıyız” Kıkırdadım, mükemmel bi teklifti. “Bunu da yaparız” onu üstümden itmeye çalıştım ama gram oynamadı. “Ama şimdi değil.” Bana kocaman gülümsediğinde iç geçirmemek için tüm irademi kullandım, kalbim dörtnala koşmaya başladı. İşaret parmağına doladığı bir tutam saçımı bıraktı ve yanağımda gezinen parmaklar dudaklarımı buldu. Alt dudağımı hafifçe okşarken onun dudakları da aralanmıştı. Dudaklarını benimkilere bastırdığında başta yumuşak olan öpücük giderek yakıcı bir hal aldı. Bacaklarımı beline doladığımda bir eli uyluklarıma, oradan da kalçalarıma gitti. Kalçamı sıktığında inledim, kesinlikle kalkmalıydık yoksa teklifini ciddi ciddi düşünmeye ve kendimi onunla bu eve hapsetmeye çok yakındım. Ondan uzaklaştığımda yatakta yan tarafa uzandı. “Hadi Çağan, daha eve gidip üstümü değişeceğim” dedim gülümserken. Saçlarımı elimle topladım, o da yataktan kalktı. Üstündeki tişörtü başından çekip çıkardığında kaslı sırtını ve esmer tenini izledim. Alt dudağımı ısırırken bacaklarımın arasındaki sızıyı görmezden gelmekle uğraşıyordum. Dün gece konuşmuş, fazlasıyla öpüşmüş ve uyumuştuk. Çağan’ın bana dokunurken bile düşünceli olması çok hoşuma gitmişti ve tamamen konuşmaya dayalı olan geceyi öyle de bitirmiştik. Ama kesinlikle bundan şu an pişmandım… Ondan ne kadar uzak kalabileceğimi bilmiyordum zaten. Banyoya gidip yüzümü yıkadığımda Çağan’ın odadan çıktığını gördüm. Yerde duran elbisemi üstüme geçirdim. Dün gece iç çamaşırlarımla uyusam da Çağan kendini kesinlikle benden daha iyi kontrol etmişti. Mutfağa gittiğimde kahve demlediğini gördüm, bir kupayı önüme koydu. Tabureye oturup sıcak kupayı ellerimle sardım. “Seni eve bırakayım, sonra beraber gideriz” dedi kupasını dudaklarına götürmeden önce. “Yok yok, sen geç. Benim hazırlanmam uzun sürer, duş almam gerekiyor” Gülümsedi, kalçasını tezgaha yasladı. “Burada da alabilirsin” Gözlerimi kısarak ona baktım. Burada duş almaktan utandığımı mı düşünmüştü? “Alırım zaten ama temiz kıyafetlerim ve iç çamaşırlarım evde. O yüzden maalesef” Tezgahın üzerinden eğildi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı, böyle nefesi tüm yüzümü yalıyor, tenimi karıncalandırıyordu. “O zaman burada temiz kıyafetlerinin ve çamaşırlarının olduğundan emin olalım” Dudaklarını benimkilere bastırdığında ayak parmaklarıma kadar ürperdim. Buna ne zaman alışacaktım acaba? “Hm, olabilir. Benim için alışverişe çıkmaya ne dersin?” Geri çekildiğimde benden uzaklaşmadı, hala gülüyordu. “Sana iç çamaşır seçmekten ne kadar keyif alacağımı tahmin bile edemezsin” Tanrım… Bu adam her fırsatta lafı çeviriyordu! Yüzümün ısınması utancımdan değil, aklıma onun benim için bi şeyler seçerkenki görüntüsü geldiği içindi. Bu anlamsız bir şekilde…ateşliydi! Ya da ben kafayı yemiştim. Aklımdan geçenleri okuyormış gibi dudaklarının bir kenarı kıvrıldı. Bunu görünce kaşlarımı çattım. “Hadi hadi, geç kalacağız Çağan!” Kalkıp kenarda duran çantamı aldım, ondan kaçmanın tek yolu buydu demek ki… Beraber evden çıktığımızda arabaya bindik, kendimi bir kuş kadar hafiflemiş ve iyi hissediyordum. Günlerdir çektiğim sıkıntıyı nihayet üstümden atabilmiştim ve bu beklemediğim kadar kolay olmuştu. Çağan’ın bana kırgın olduğunu biliyordum ama dün öylesine anlayışlıydı ki kendi kırgınlığından daha çok beni dinlemeye odaklanmıştı. Ona haksızlık ettiğimin farkındaydım, gönlünü almak için de çabalayacağımı belli etmiştim. “Bu gece bende yemek yiyelim mi? Senin için bir şeyler yaparım?” Dedim aklıma gelen şeyle. “Hmm, harika olurdu. Ama akşam planımız var” sedi. Ellerinden biri bacağımda duruyordu, aşağıya baktığımda bu görüntü gözüme çok doğal göründü. Sanki hep olması gerekiyor gibi. Tutuşu son derece rahat olmasına rağmen sahipleniciydi. Onun karakterinden miydi bu hissim bilmiyorum ama Çağan olduğu her ortama ya da dokunduğu her şeye çok kontrollü bir hakimiyet kuruyor gibiydi. Çıplak tenimi yakan elleri bana bunu düşündürdü. “Ne planımız var?” Dedim kendi düşüncelerimi bir kenara bırakıp. “Seni bir yere götüreceğim, bir iki günlük valiz hazırlasan yeter” dedi. Başka bir detay vermedi, benim de itiraz edecek halim yoktu. Bu durumdan memnundum, birinin bana yalnızca valizini topla deyip her şeyi ayarlamasına bayıldığımı fark ettim o an. Kontrol manyağı ve plancı delinin teki olduğum için bunu asla yapamazdım. “Peki” dedim sonunu hafifçe uzatıp. Evimin önüne geldiğimizde çantamı aldım. İnmeden önce ona döndüğümde nazikçe başımın arkasından tuttu, dudaklarıma tutuşu kadar nazik olmayan bir öpücük bıraktı. “Görüşürüz güzelim” Gülümsedim. “Görüşürüz” indiğimde kalbim bir kuş gibi kanat çırpıyordu, o kadar iyi hissediyordum ki eve yürüyene kadar bir an içime korku doldu. Böyle hissetmeye alışık değildim. Apartmandan girdiğimde Çağan’ın arabayı çalıştırdığını duydum. Yukarı çıkarken asansörün aynasından kendime baktım. Yüzümde aptal bir sırıtış vardı be kıyafetimle tam bir twzat oluşturan saçlarımm gevşekçe yaptığım topuzun her yerinden çıkmıştı. Eve girerken telefonumdan konuşmak istediğim tek kişiyi aradım. Baharın uykulu sesini duyduğumda gülümsemem büyüdü. “Efendim canım?” İşe gitmemiş miydi bu kız? “Neredesin sen? Yatıyor musun hala?” “Borada kaldım, bekle. Uyanmasın şimdi salona geçeceğim” yataktan kalktığını gelen hışırtılardan anladım. “Demek Borada kaldın” “Sevgilim ya hani adam Hazel, bir takım yakınlaşmalar için evlerde kalabiliriz. Sen tam bir buz kraliçesi olduğundan bazen unutuyorsun bunları” “Unutmuyorum, ben de dün Çağan’da kaldım da.” “Ne!” Sesini alçalttı. “Kızım şimdi mi söylenir bu? Bora yerinden sıçradı. Önceden bi uyarı geçer insan!” Kıkırdadığımda bana eşlik etti, onu bu yüzden seviyordum. Asla yargılamıyor, eleştirmiyordu. Sadece destek oluyordu. “Gittim, konuştuk. Ayrıca Bahar hanım, benden gizli gidip aşık olduğum adama patır patır her şeyi döküldüğünü de öğrendim” dedim yapmacık bir kızgınlıkla. “Senin için yaptım, adam seni çok yanlış anlamıştı. Arkadaşımı öyle tanımasına ya da öyle yanlış anlamalarla yargılamasına izin veremezdim. Hem senin de konuşacağın yok gibiydi. Biraz müdahalede bulunmuş olabilirim” bir çocuk gibi dudak büzdüğünü hayal edebiliyordum. Gülümsedim “teşekkür ederim, sen olmasan hayatta nasıl kalırım onu bile bilmiyorum artık” “Eh, buzlarını eritmeden de pekala yaşıyordun. Çağanla da yaşadığınız kutup bölgesinden çıkmışsınızdır umarım” güldüğünde edepsiz cümlelerine devam etti “umarım bu buzları eritme olayı ikinizi de çırılçıplak kalana kadar eritmeyi de içermiştir” “Off Bahar, iki dakika ciddi kalamıyorsun değil mi?” Seks hayatımı onunla şu an konuşamazdım. Kısaca konuşmalarımızı özet geçtiğimde beni heyecanlanla dinledi. O arada giyeceklerimi dolaptan çıkarıyordum. “Şimdi duş alıp şirkete gideceğim, gün içinde konuşuruz” Telefonu kapattıktan sonra hızlı bir duş aldım, çok zamanım olmadığı için saçlarımı sıkıca toplayıp ıslakken topuz yaptım. Üstüme kolsuz bordo bir bluz ve düz inen bir jean giydim. Ayağıma bordo kısa topuk ayakkabılarımı geçirdikten sonra hafif bir makyaj yaptım. Evden çıkıp arabama bindiğimde yarım saat gecikmiştim, yine de iyi bir sürede hazırlandığım için kendime bu kadarlık izin verebilirdim. Kısa süre içinde vardım ve arabayı park edip kendi katıma çıktım. Kendimi biraz endişeli hissetsem de bunu kafamdan atmaya çalıştım, kimsenin ne düşüneceği umurumda olmamalıydı, yeteri kadar takmıştım kafama zaten. Göksunun masasından ayırdığı dosyayı alırken “Günaydın” dedim. Tabletinden başını kaldırdığında esniyordu. “Günaydın Hazel hanım, kusura bakmayın hala uyanamadım” “Önemli değil canım, ben de geç kaldım zaten. Bir kahve iç sonra gelirsin yanıma bir toplantı alırız” dedim. Gülümsedikten sonra başını salladı, ben de kendime odama yöneldim. Çağan’ın odasına kapıyı tıklatıp girerken bilgisayarından başını kaldırdı. Beni görünce yüzünde onu koşup öpme isteğimi kabartan bir gülümseme oluştu, bu adam bana böyle bakmayı acilen bırakmalıydı. “Hoş geldin” dedi. Çantamı masasının önündeki sandalyeye bırakırken dosyayı da masaya koydum. “Hoş buldum” bir an ne yapacağımı bilemeden masanın önünde dikildim. “Bakmam mı gerekiyor?” Dedi masadaki dosyayı işaret ederek. “Ha yok… ben öylesine uğradım” başımı iki yana salladım, buna alışmam zor olacaktı. Elimden tutup beni masanın arkasına, tam yanına çekti. “Çok güzel olmuşsun” belimi tuttu “ama saçlarını açık daha çok seviyorum” Gözleri sıkıca topladığım saçlarımda gezindi. “Kurutmaya zamanım yoktu, neden ayrıca?” Dedim. Benimle ilgili söylediği her şeyi seviyordum. “Bilmem, karakterinle tezat oluşturuyor. Sen çok düzenli, kuralcısın. Saçların fazla asi ve dağınık oluyor, bu hoşuma gidiyor. Tahrik edici” dedi yüzünü yüzüme yaklaştırırken. “Ayrıca bazı şeyleri merak etmeme sebep oluyor” Ben de ona yaklaştım, oynadığı oyuna katıldım. Ondaki bu arzuyu görmek içimdeki arsız yanı ortaya çıkarıyordu. “Neyi?” Dudaklarıma bir bakış attı, ela gözleri benimkileri bulduğunda gözlerinde içimi gıdıklayan bir parıltı yanıverdi. “Onları yumruğuma dolayıp seni sıkıca tuttuğumda nasıl görünceğini” Gözlerim şaşkınca aralandı, yüzümün kıpkırmızı kesildiğine emindim ama o geri çekilmedi. Beni utandırmaktan çok ciddiyetini anlamamı sağlamaya çalışıyor gibiydi. Hafifçe öksürdüm, bacaklarımın arasında hissettiğim şeyleri görmezden gelmem pek mümkün değildi: “Ben gideyim, işlerim vardı zaten.” Belimi tutan eli gevşedi ve geçmem için izin verdi. Kapıdan çıkarken hala keyifle sırıttığını göz ucuyla gördüm. Tenim cayır cayır yanıyordu. Söylediği şeyle mükemmel hayal gücüm çalışmaya karar vermiş gibiydi ve kafamdan atamadığım türlü sahneler gözümün önüne geliyordu… Masama oturduğumda derin bir nefes aldım, aynı anda şükür ki kapı çaldı ve Göksu benim dikkatimi dağıtmak için müthiş bir aracı oldu. Aksi takdirde kafamdan Çağan’ı, onunla dolu olan fantezi dünyamı atamayacaktım.
Öğle saatinde yorgunluktan ölsem de aç olmadığım için sadece bir kahveyle geçirdim ve çalışmaya devam ettim, bir kaç toplantı ayarladıktan sonra yeni müşterilerin talepleriyle ilgi görüşmeler yaptık. Çağan yeni çalıştığımız projenin çekimleri için ofis dışındaydı bu yüzden çıkışta bile onu göremedim. Eşyalarımı toplarken beni aradı “Efendim Çağan?” Hala ona nasıl hitap edeceğimi bilmiyordum, her şey öyle hızlı olmuştu ki. Daha bir ilişki içinde miydik onu bile konuşmamıştık, zaten bunu nasıl konuşacağımızı da bilmiyordum. “Çıktın mı Hazel?” Sesi her zamankinden daha yumuşak çıkıyordu, tenimde bir tüy geziyormuş gibi hissettirdi. “Şimdi çıkıyordum, kaçta hazır olmam gerekiyor” “Ne zaman hazır olursan o zaman ara güzelim, alırım zaten seni” Bu adam bana güzelim demeye devam ederse 17 yaşında ilk defa aşık olmuşum gibi bu kelimesine zıplaya zıplaya sevinecektim. “Tamam, ararım seni ben” Telefonu kapattığımda bile sırıtıyordum. Yolda tekrar telefonum çaldı. “Efendim Bahar” “Ee, şimdi siz sevgili misiniz yani?” Dedi. Bu kızın böyle çat çat konuşmasına gerçekten hastaydım. “Bilmiyorum, ne bileyim. Çıkma teklifi edecek hali yok adamın.” “E yani, ama sonuçta bir şeylere başladınız?” “Tam olarak neyi soruyorsun sen canım Bahar’ım?” Kıkırdadı “Yani arkadaş değilsiniz artık” “Değiliz Bahar tabii ki! Sevgili gibiyiz işte, henüz öyle dillendirmedik ama olmadığımızı da söylemedik” dedim. Doğruydu… bir ilişki yaşıyorduk, yalnızca tam olarak adını koymak için sadece bir gün geçmişti. Ne diyebilirdim ki… Umrumda da değildi zaten, sadece Çağan’ı istiyordum. “Beni bir yere götürecekmiş, şimdi eve gidip valiz hazırlayacağım” dedim. “Kulağa fazlasıyla romantik geldi, şimdi sana geliyorum. Detayları yüz yüze anlatırsın ben de sana seksi bir şeyler seçmen için yardım ederim. Öptüm!” Dedi ve cevabımı bile beklemeden kapattı. Bu kız tam anlamıyla deliydi… Bir saat sonra nereye gideceğini bile bilmeyen biri ne kadar karışık bir çanta hazırlayabilirse o kadar karışık bir şey hazırladım ve fermuarını kapatırken Çağan’ı aradım. “Ben hazırım” sesim heyecanlı çıkıyordu. “10 dakikaya orada olurum, geldiğimde yazarım.” Dedi. Beklerken içimden sürekli gülümsemek geliyordu. En son ne zaman bu kadar mutlu ya da rahat hissettiğimi hatırlamıyordum ve bu uzun bir zaman önce olduğunu bana gösteriyordu. Çağan gibi biriyle olacağımı asla düşünmezdim, en azından ilk tanışmamızda düşünmemiştim. Onun soğuk ve uzak hali bana kendimi hatırlatsa da asla onun kadar da soğuk olmamıştım. Bu yüzden yanında hep diken üstünde hissetmiştim başlarda, bir de fazlasıyla etkilendiğim için. Yaşadığım ilişkilerin hepsi uzun soluklu olmasa da değersiz bir şey yaşamamıştım, benim kuralcı halime tersti zaten. Bir ilişkide nasıl davrandığımı biliyordum ama Çağanla bu nasıl olacaktı orasını bilmiyordum işte. Tüm dengemi bozuyordu, içimdeki tüm küçük hisleri dev yapıyordu. Öfkemi, sevgimi, heyecanımı, arzularımı… Onun yanında her şey… fazlaydı. Bu beni korkutsa da buna alışıyordum, en azından alışaya çalışıyordum. Telefonuma mesaj geldiğinde oturduğum koltuktan kalktım, üstüme rahat bir şort ve askılı bir bluz giymiştim. Üstüne de beyaz gömleğimi giydikten sonra kapıdan çıktım. Spor ayakkabılarımı giyinirken gittiğimiz yerin neresi olabileceğini düşünüyordum. Binadan çıktığımda Çağan arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Üstüne giydiği jean ve beyaz tişörtü yapılı bedenini mükemmel bir şekilde sarmıştı. Onu süzmeyi bırakıp yanına ilerledim. Beni belimden tutup kendine çektiğinde bir an tökezlesem de güçlü kolları bunu engelledi. Valizim yanda öyle dururken tek eliyle de onu tuttu. “Selam” dedim kısık çıkan sesimle. Dudaklarını benimkilere değdirdiğinde bayıldığım tadı ağzımın içinde en sevdiğim meyvenin tadı gibi patladı. Kanım anında kaynadı, tüm duyularıma ona karşı harekete geçiyordu. Alt dudağıma minik bir öpücük kondurmadan önce “Selam” dedi. “Gidelim mi?” “Olur, merak ediyorum zaten” dedim arabaya binerken. Sıcak bedeninden ayrılmak beni bir anlık üşüttü ve hava bunun için fazlasıyla sıcaktı. “Beğeneceğine eminim” dedi. Sonra arabayı çalıştırdı ve ben yüzümdeki sırıtışı silmeye gerek bile duymadan yanında otururken sürmeye başladı. |
0% |