Yeni Üyelik
23.
Bölüm

22. Bölüm

@sudesi

Yol boyu Çağan ve ben açtığı hafif müzik eşliğinde sohbet etmiştik. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ama ormanlık yola girdiğimizde bununla ilgilenmeyi bırakmıştım.

“Yani bir kız kardeşin var, ne güzel. Benim de olsun isterdim. Tek çocuk olmak bazen zor olabiliyor” dedim.

Başım tamamen ona dönüktü ve yan profilini incelerken gülümsedi.

“Evet ama o çoğu zaman yurtdışında oluyor, liseden beri orada. Ben de tek çocuk gibi büyüdüm desem yeridir”

“Peki ailen?” Diye sordum.

“Onlar da burada yaşıyor, babamın kendi mimarlık ofisi var. Annemle birlikte yani, ailede herkes mimar diyebilirim” dedi.

“Sen değilsin ama”

“Çizim yeteneğim olsa da bunun yalnızca sanatsal olarak kalmasını tercih ederim, yapabileceğim bir iş değil. Şu an olduğum gibi başarılı olamazdım zaten” dedi. Bakışlarını karanlık yoldan bana çevirdi.

“Sen?”

“Ben ne?” Dedim gülerek.

“Sen neden bu alana yöneldin? Baban piyasanın en iyi şirketlerinden birine sahip, sadece o istiyor diye mi bu alana yöneldin yoksa seni çeken başka bir şey mi oldu?” Dedi.

“Reklamcılık okurken yalan yok aklımda sadece babam gibi olmak vardı, zaten hep beni şirketin geleceği olarak gördü. Ama dediğim gibi, anlaşamadık. Ben onun kadar katı değilim” dedim.

Bana inanamıyormuş gibi baktı “Babanı düşünemiyorum o zaman”

Ona gözlerimi kısarak baktım “o kadar da kötü değilim Çağan!”

Hafifçe güldüğünü işittiğimde keyiflendim.

“Hiç değilsin güzelim, bu halini seviyorum. İşimizi iyi yapmamızı sağlıyor”

“Sen çok farklısın sanki!” Dedi. Önüme dönerken.

Bakışlarını bana çevirdi “Bu yüzden iyi bir ikiliyiz işte” dedi. Gülümsememi dudaklarımı ısırarak engelledim.

“Geldik, tanıdın mı burayı” dedi. Bakışlarım önümde duran tabelaya yönlendi, Bahar’ın doğum gününde geldiğimiz oteldi.

“Niye burayı seçtin bakalım?” Dedim merakla.

“Çünkü o gece burada kollarımda uyuduğundan beri seni aklımdan atamıyorum, bu sefer tamamen rahat bir şekilde aynı şeyi yaşamak istedim” dedi. Kalbim eridi, tamamen onun olduğunu biliyordum. Artık onun benim hayatımda basit biri olarak kalamayacağını, bunun basit bir duygusallıkla alakası olmadığını da biliyordum. Çağan’ın yanında kendimi tamamen olduğum gibi hissedebilmek bana çok farklı geliyordu.

“Hadi gel” dedi arabayı park ederken. O gece kaldığımız odayı tutmuştu. Bahçeden geçip verandaya çıktığımızda kapıyı açtı. İçerisi soğuktu, bu yüzden şömineyi açarken onu bekledim.

Şömineden gelen çıtırtılar içimdeki heyecanla senkronize bir şekilde hareket ediyordu sanki.

Yanıma geldiğinde tam önümde durdu, yüzünü tam görebilmek için başımı kaldırmam gerekti.

“Teşekkür ederim, burayı gerçekten sevmiştim” dedim.

Yüzü yüzüme çok yakında ve ela gözleri ateşin ışığında daha da açık, erimiş bal gibi görünüyordu.

Dudaklarını benimkilere uzattığında ağzımdan titrek bir nefes kaçtı, o nefesi kendi nefesiyle yuttu. Yumuşak ağzı benimkinin üstünde dans ederken bir eli belime kaydı ve beni kendi bedenine yapıştırdı.

Yakıcı, dudaklarımdan boğazıma bir lav yürüyormuş gibi his bırakan öpücüğü sonlandığında gözledimi açtım.

“Sen otur, ben bize yiyecek bir şeyler hazırlayacağım” dedi.

Ona tek kaşımı kaldırarak baktım “Seni yemek yaparken izleme fırsatını tepeceğimi düşünmedin herhalde Çağan?”

Bana gülümsedi, elimi tutup mutfağa çektiğinde ada tezgahtaki taburelerden birine oturdum.

“Arabadan malzemeleri getiriyorum” dedi.

“Her şeyi düşünmen çok tatlı” dedim gülümserken.

“Bana tatlı demen çok komik” gözledini kısarak bana baktığında gülmem daha da büyüdü.

Kesinlikle komikti, gerçekti de.

Geri döndüğünde ellerinde poşetler vardı

“Ne yapacaksın?” Diye sordum.

“Sürpriz, sen salata yapar mısın?” Dedi.

“Tabii” dedim oturduğum yerden kalkarken.

Etleri marine etmek için sos hazırlarken onu izledim. Kesinlikle çok çekiciydi, omuzna attığı bir havluyla ve tavayı becerikli elleriyle çevirdiğinde iç geçirmemek için kendimi zor tuttum.

Uslu bir çocuk gibi benden istediği işi yerine getirmek için yeşillikleri yıkarken nile gözümün ucuyla onu izliyordum.

“Beni süzmeye devam edersen elini keseceksin” dedi başını tavadan çevirmeden.

“Seni izlemiyordum, yemeği izliyordum” dedim gülerek. İkimiz de gerçeği biliyorduk zaten ama kendimi ele veremezdim.

“Yaa, etlerin bu kadar ilgini çektiğini bilmiyordum” dedi.

Elimdeki bıçağı domateslerden birine geçirdim. “Evet çekiyor, birazdan midemde oluşacak şenliği düşünmeme sebep oluyor”

“Hm, sana daha çok yemek yapmalıyım o zaman. Etlerin yanında beni de izlemene sebep oluyor demek ki”

Güldüğümde o da hafifçe kıkırdadı.

Bu haliyle onu ilk gördüğümdeki hali o kadar farklıydı ki, bir uçurum vardı arada resmen.

“Her zaman yapabilirsin, bunu kim istemez ki” dedim.

Etleri tereyağında pişirirken biraz baharat ekledi. Ben de kestiğim domatesleri geniş salata tabağına aktardım.

Etler ve kuşkonmazlar hazır olduğunda etlerin üstüne vişneli bir sos gezdirdi. Bunu ne ara yaptığını görememiştim bile. Bize dolaptan bir şarap çıkardığında ben de peynir tabağı hazırlamakla meşguldüm. Hazırladığımız her şeyi masaya koyduk be açlıktan resmen karnım guruldamaya başladı. Saat 23.14’ü gösteriyordu ve biz daha bir şey yememiştik bile.

Yemeğimden ve sosundan bir lokma aldığımda keyifle inledim.

“Bu mükemmel bir sos!” Diye itiraf ettim. İkinci lokmamı alırken o da gülümsedi.

Beraber yemek yedik ve şarap içtik, bedenim onun yanında her zaman heyecanla titriyormuş gibiydi. Üstümdeki bu etkisini ne zaman tam anlamıyla aşabilecektim bilmiyordum ama bu bile bana yaşadığımı hissettiriyordu, gerçek bir şey yaşadığımı.

Yemek bittikten sonra ikimiz de şöminenin yanındaki koltuğa oturmuştuk, vücudum onun sıcak bedenine değiyordu.

“Biri bana şu an böyle olacağımızı söyleseydi asla inanmazdım” diye itiraf ettim. Bacaklarım onun bacaklarının üstündeydi. Elleri hafif hafif bacaklarımı okşuyordu, bu tahrik edici olmaktan çok rahatlatıcı bir dokunuştu.

“Bana da, yine de buradayız. Halinden memnun değil misin yoksa?” Dedi. Biçimli dudakları kadehle buluştuğunda gözlerim oraya takıldı.

“Memnunum” dedim bakışlarımı çekmeden. Bacağımdaki eli bir an kaldı, sonra dokunuşu değişti ve o değişimi tenimin altında hızlanan kan akışımda hissettim.

Elleri bacağımın üst kısmına kayarken açık renk gözleri karardı, bana kendimi ona iki saniye içinde teslim etmeme sebep olacak bir ateşle baktı.

Kendimi kaydırdım ve bacaklarımın durduğu yerde şimdi kalçalarım duruyordu. Kucağında yan otururken altımda sertleştiğini hissettim.

Kadehimi sehpaya uzanıp bıraktığımda onunkini de alıp aynını yaptım. Saçlarımı tek omzumda toplarken kucağında rahatça oturuyordum.

Açıkta kalan boynumu tutan eli hareket etti ve baş parmağı omzumla boynum arasında kalan hassas tenimi okşadı. Tüm tüylerim diken diken olduğunda kucağında ona doğru ihtiyaçla biraz daha kaydım, gözlerim yorgunluktan ve şaraptan biraz kapalıydı ama her şeyi bilinçli yapacak kadar da açıktı.

Dudaklarına gözlerimi diktiğimde beni tahrik etmek için olduğuna inandığım bir şekilde hafifçe onları ıslattı.

“Beni öpmek için daha ne kadar bekleyeceksin?” Dediğimde bakışlarım hala mükemmel ağzındaydı. Gerilip hafifçe kıvrılan dudaklarına yalnıza bir kaç saniye bakacak vaktim oldu çünkü hırsla benimkilere yapıştı o dudaklar ve beni nefes almama bile müsaade etmeyecek bir şekilde öpmeye başladılar.

Ağzımdan bir inleme çıktı, aynı anda Çağan bedenimi havaya kaldırdı ve bacaklarımı iki yana açmama sebep olacak şekilde tekrar oturttu. İçimdeki arzu tüm bedenimde geziyordu, tüm bedenim yanıyordu ve yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim.

Üstümdeki kazağı eteklerinden tutup çıkardığımda Çağan dudaklarımı bir an bile beklemeden tekrar yakaladı.

Alt dudağımı iki dudağıyla ezerken titrek bir nefes çektim içime, daha önce birini bu kadar istediğimi hatırlamıyordum. Kasıklarım sızlıyordu resmen

Ellerimi saçlarının arasına daldırıp dilimi dudaklarının arasına doğru kaydırdığımda kulağıma ilahi gelen bir inleme bahşetti.

“Beni çıldırtıyorsun Hazel” dedi nefes nefese. Asıl çıldıran bendim…

Boynumu emmeye başladığında gözledim kapandı, tüm vücudum zevkten titrer vaziyetteydi.

Beni kucağına alıp kaldırdığını zar zor anladım, boynumda gezinen dili daha aşağılara, açıkta kalan göğüslerimde gezindiğinde ağzımdan çıkan hiçbir sesi durduramıyordum.

Merdivenlerden çıkıp sırtımı yumuşak yastıklara bıraktı ve bacaklarımın arasına girdi.

Üstündeki gömleğin düğmelerini çözerken onu izledim. Sıcak bedenini benimkinin üstüne bıraktı ve sırtıma uzanıp sütyenimin kopçasını açtı. Üst bedenim tamamen çıplak kaldığında geri çekilip beni izledi. Utanç duygusundan tamamen yoksundum, gözlerim tepkisini ölçmek için yüzüne bakıyordu.

Çağan beni delirten ağzını her yerimde gezdirmeye başladığında bir eli açıkta kalan göğsümü sıkıyordu.

Taytımı ve çamaşırımı da çıkardığında karşısında kendimi fazlasıyla… savunmasız hissettim.

Yine de bu uzun sürmedi çünkü kısa süre içinde o da aynı duruma geldi. Gözlerimle her yerini süzerken kollarımı bedenine sardım. Dudaklarıma bir öpücük kondurduktan sonra çenesiyle göğüslerimin arasından karnıma bir yol izledi, yeni çıkmaya başlayan sakalları tenimi gıdıkladı.

Karnıma öpücükler kondurduktan sonra kasıklarıma indi ve dili geçtiği her noktayı ıslattı.

“Mükemmelsin” dediğini kendi inlemelerimin arasında zar zor duydum. Bacaklarımı eliyle iki yana açarken gözleri her noktamı izliyordu. Eğilip uyluklarımın iç kısmına ıslak bir öpücük bıraktığında “Çağan” dedim adını yakarır gibi.

Bu onun için son noktaymış gibi baktı bana, kendini içime iterken zevkle omurgam titredi. Bir süre bekledikten sonra bedenini hareket ettirdi. Her gidiş gelişinde gözlerim kayıyordu, her yerim kasılıyordu. Elleri belimi tutuyordu, tüm kasları gerginlike kasılmıştı ve tutuşunda kesinlikle ona daha çok kapılmamı sağlayan bir güç vardı.

Gözlerini yüzümden bir an olsun ayırmadı. Hızlandığında nefes nefese kalmıştım.

İçime girip çıkarken zevk içimde patladı, inlemelerim odada yankılanıyordu. Sonunda ikimiz de kendimizden geçtik, Çağan bedenini yanıma bıraktığında beni çekip kollarının arasına aldı. Çenemi göğsüne yasladığımda bana baktı, gözlerimi ve dudaklarımı izledi.

“Artık sana asla doyamayacağımı biliyorum” dedi.

Onun yanında kendimi gerçekten güzel hissettiğimi o an gark ettim, bana incitmekten korktuğu bir cam parçasıymışım gibi bakıyordu.

“Seni seviyorum Çağan” dedim kendimi tutamadan. Bu doğruydu, gerçekti. Söylemek için daha güzel bir zaman bulamamıştım.

Gülümsemesi gözlerine ulaştı.

“Ben seni tahmin ettiğinden bile daha uzun zamandır seviyorum Hazel”

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde başımı göğsüne yasladım, yorgun bedenim onunkinin sıcaklığıyla gevşedi. Üstüme ince örtüyü çektiğini hissettiğimde bedenimi uykuya bırakmıştım bile.

Sabah uyandığımda saatin kaç olduğunu bilmiyordum, doğrulup aşağıya mutfağı görebileceğim kadar uzandım. Çağan’ın altında her an düşecekmiş gibi duran bir eşofmanla yumurta yaptığını gördüm. Kalbim minnetle çarptı. Üstüme kenarda duran tişörtünü geçirip aşağıya indiğimde havanın geceden kalan şömine ateşiyle ılık olduğunu fark ettim.

“Günaydın” dedim. Sesim boğuk çıkıyordu, bana döndüğünde gülümsedi.

“Günaydın güzelim”

Gidip yanında durdum ve doğradığı salatalıklardan birini ağzıma attım.

“Sen beni bunlara alıştırırsan hiçbir şey yapmam söyleyeyim” dedim uyarırcasına. Bana gözlerini devirdi “Sen bilirsin, bu kılıkla gezeceksen sürekli yapabilirim” dedi. Tişörtün üstünden çıplak kalçamı sıktığında ona yalancı bir sinirle baktım.

“Çok terbiyesiz oldunuz Çağan bey, sizi profesyonelliğe davet ediyorum.”

“Güzel kıçını mutfağımdan çıkarırsan ancak normal halime dönebilirim” dedi.

Kıkırdarken ondan kaçıp köşede duran bavulumdan temiz çamaşırlar ve rahat bir eşofman takımı çıkardım.

“Ben duş alacağım hemen” dedim.

Ilık suyun altına kendimi bırakırken kalbimin hızla atmasına engel olamıyordum. Uzun zamandır bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyordum ve bunu sürekli düşünüyordum.

Duştan çıktıktan sonra saçlarımı bir havluyla kuruladım ve üstümü giyindim. Çıkıp mutfağa döndüğümde Çağan hazırladıklarını verandadaki masaya taşıyordu. Ona yardım ederek kalanları götürdüm. Birlikte masaya oturduğumuzda ağzım sulanıyordu resmen, çok açtım.

“Bugün de kalmak ister misin? Sana sormadan plan yaptım ama dönmek istersen kahvaltıdan sonra döneriz” dediğinde ağzımdaki lokmanın bitmesini bekledim.

“Hayır kalalım lütfen, ikimize de tatil oluyor hem. Yeterince yorulduk bu hafta” dedim. Başını salladı, kararımdan memnun olmuş gibiydi.

“O zaman kahvaltıdan sonra seni başka bir yere götürüyorum” dedi.

“Nereye diye sorsam söylemeyecek gibisin”

“Pek şaşılacak bir yer değil ama merakla etrafına bakmanı seviyorum, o yüzden hayır. Söylemeyeceğim” dedi gülerek. Gülünce yanaklarının kenarında oluşan çizgilere baktım, gamze olmayan bu çizgiler güldüğünde ona inanılmaz çekici bir hava katıyordu.

Artık yerlerini ezberlediğimi biliyordum, dudaklarının incelmesine kadar hafızama kazınmıştı gülüşü. Her yönüyle benim beğenimi nasıl kazanabiliyordu aklım almıyordu. Sevmek ya da aşık olmak böyle bir şey miydi? Ya da ben bugüne kadar bunları gerçekten yaşamamış mıydım acaba? Belki de bu tamamen ona özeldi…

Düşüncelerimin arasında kahvaltıyı bitirdim, tıka basa doymuştum.

Hava yeterince ısınmıştı, üstüme bir jean ve kolsuz bir bluz geçirdim, üstüme bir hırka alırken Çağan da polo yaka bir tişört ve kot pantolon giyinmiş banyoda saçlarını yapıyordu. Üstünü değişirken bir sapık gibi onu dikizlememeye çalışmıştım, aklımda hala dün gecenin izleri ve mükemmel vücut hatları dolaşırken bu yeterince zordu…

Birlikte çıktığımızda telefondan birine mesaj attığını gördüm.

Arabaya bindiğimizde aklıma gelen şeyle ona döndüm. Otelden çıkıyorduk, ormanlık yola sapan dönemeçten geçtik.

“Sana bir şey soracağım”

Bana döndü “Nedir?”

“Bahar sana bir şeylerden bahsettiğinde neden benimle konuşmaya gelmedin?”

“Çünkü bunu anlatması gereken sendin, beni o herifle bir tutmanı geçtim, bana bunu anlatacak kadar bile güvenmemene kırılmışken seninle konuşmaya gelemezdim” dedi. Gayet makuldü.

“Seni kimseyle bir tutmadım, sadece korktum. Sana hissettiğim şeylerin büyüklüğü bile beni korkuttu, bir şeyler kötü giderse soğukkanlı kalamayacağımı biliyordum” dedim itiraf ederken. Bunları yeterince konuşmuş olsak da aklına herhangi bir sorun kalsın istemiyordum, hala ona karşı kendimi affettirebilmiş değildim. O yalnızca mutlu olmamıza odaklansa da ben onu rahatlatmaya odaklanmıştım.

Elimi yakalayıp dudaklarına götürdü ve minik bir öpücük kondurdu.

“Hiçbir şey kötü gitmeyecek, giderse düzeltmenin bir yolunu buluruz güzelim. Biz iyi bir ikiliyiz, her konuda öyle olacağımızı düşünüyorum” bana göz kırptığında ona bir kez daha hayran oldum. Her konuda bir şeyleri halledebileceği güvenini veriyordu. Bana yaptığı tam olarak buydu, öyle bir güven aşılıyordu ki bünyeme ben bile şaşıp kalıyordum. Kontrol manyağı yanım bile iyi olacağından emindi sanki bu yüzden bu rahatlık bana yabancı geliyordu.

Yaklaşık 1 saat sonunda üzüm bağlarının ortasında olan bir restorana gelmiştik.

İçeri girdiğimizde garsonla konuşan kişiyi, daha doğrusu onların yanında etrafına bakıp duran kişiyi görünce güldüm.

“Yani bizi asla yalnız bırakmama konusunda ciddi bu kız?” Dedim yapmacık bir sinirle. Dediğimi duyunca bana döndü.

“Ay sussana Hazel, sanki bizi gördüğüne sevinmedin” gelip bana sarıldığında ona gözlerimi devirdim.

“Sevgilimle baş başa tatilimin ortasına daldığın için henüz karar veremiyorum” dedim. Bahar bana tek kaşını kaldırarak baktığında Çağan’a döndüm. Bana artık beni eskisi kadar sinirlendirmeyen kendini beğenmiş gülümsemesiyle bakıyordu.

Kulağıma eğildiğinde tüm bedenim kasıldı.

“Sevgilim diyen ağzını sabaha kadar öpeceğim, hatırlat”

Gülmemek için dudaklarımı ısırmak zorunda kaldım.

Loading...
0%