Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@sudesi

Haftanın geri kalanı çok hızlı geçmişti. İşe alışmaya başlamıştım. Göksuyla ilişkimiz arkadaşlığa doğru gidiyordu, kızla cidden iyi anlaşmıştık. Son derece saygılıydı ve işine bağlıydı. Onun dışında ise yemekleri beraber yiyorduk ve bana sürekli sorular soruyordu. İş konusunda beni örnek aldığını dile getirmeye başladığında ona karşı hep mahcup oluyordum.

Akşam davet vardı bu yüzden herkes erken çıkmıştı. İşlerimi bitirip ben de toparlandım. Çağanla iş gerektirmediği sürece yüz yüze gelmiyorduk. Bence o da bunun için özen gösteriyordu.

Benim işime gelirdi, gerilmeye veya sinirlenmeye hiç gerek yoktu.

Eve gittiğimde hızlı bir duşa girdim. Çıktıktan sonra vücudumu kremleyerek hazırlanmaya başladım. Aldığım elbiseyi giydiğim zaman aynadaki görüntümü süzdüm, gerçekten çok güzel bir elbiseydi. İnce bantlı topuklu ayakkabılarımı giydikten sonra saçlarımı arkadan minik bi topuzla tutturdum.

Hafif bir göz makyaj yaptım ve dudaklarıma kırmızı rujumu sürdüm. Güzel olmuştum, en azından şık görünüyordum.

Telefonum çaldığında Görüntülü arama vardı.

Açıp parfümümü sıkarken Bahar'a

"Selam balım, naber?" Dedim.

"İşten yeni çıktım. Eve yürüyorum ve sinirlerim tepemde. Bu adamlar espriden bile anlamıyor, beyinleri yanmış hepsinin bilgisayara bakmaktan." Dediğinde kıkırdadım.

"Nereye böyle? Çok seksi olmuşsunuz hanımefendi" dedi merakla.

"Şirketin davetine gidiyorum." Dedim "iyi olmuş muyum?" uzaklaşarak elbisemi gösterdim. Minik bir ıslık çaldı.

"Bayıldım elbiseye, çok zarif" dedi.

"Yarın görüşelim de anlat bakalım şu beyni yananları" dedim. Haftasonu ikimiz de çalışmıyorduk.

"Olur bebeğim, git ve gecenin tadını çıkar. Bari birimizin günü iyi bitsin" dedi gözlerini devirerek. Vedalaşarak telefonu kapattım.

Arabama bindiğimde saat 8'e yaklaşmıştı ve 20 dakikalık mesafeyi trafiğe yakalanmadan atlatmıştım.

Geldiğimde Göksu'dan mesaj vardı. "Ben geldim Hazel hanım. Her şey tamam görünüyor" yazmıştı. Telefonu çantama atarak çıktım arabadan. Mekana girdiğimde son derece güzel gözüküyordu her şey, ışıklarla süslenmiş masalar ve sandalyeler vardı. Parfüm standına ilerledim ve küçük şişelerden birini elime alarak bileğime sıktım, gerçekten güzeldi.

Göksu beni gördüğünde el salladı. Onun yanına giderken Çağanla göz göze geldim. Onu gördüğümü fark etmedi, beni baştan aşağı süzmekle meşguldü çünkü. Bakışlarımı hemen çekerek Göksuya diktim.

"Çok güzel olmuşsunuz Hazel hanım" dedi kibarca.

"Sen de öyle, çok yakışmış elbise" dedim. Siyah mini çok tatlı bir elbise giymişti. Yanında erkek arkadaşı da vardı. Hızlıca beni onla tanıştırdı ve üçümüz sohbet etmeye başladık.

Markanın sahibi Çağanla beraberdi. Göz göze geldiğimizde Çağan bana hafifçe gülümsedi. Kalbim bir an için hızlanır gibi oldu. Sakin Hazel, salaklaşmaya başladın iyice.

Yanlarına ilerledim çünkü marka sahibiyle selamlaşmam gerekiyordu maalesef.

"Merhaba" dedim elimi uzatarak. Yaşlı adam beni görünce gülümsedi.

"Merhaba genç bayan" dedi. Çağan araya girerek "Kendisi benim çalışma arkadaşım, Hazel hanım. Projeleri beraber tasarlıyoruz artık. Birlikte yürüteceğiz her şeyi." Dedi gözlerimin içine bakarak. Bakışlarımı kaçırarak adama diktim.

"Ah ne güzel, beraber çalışmak her zaman daha iyidir diye düşünüyorum. Farklı bakış açıları bizim işimize yarar." Dedi.

Zafer Beyle sohbet ederken rahat olmaya çalışıyordum. Çağan'ın varlığını yok saymakta başarılıydım.

Konuşurken bana gözünü dikip bakmasa biraz daha rahat olabilirdim belki.

Zafer bey yanımızdan izin isteyerek ayrıldı. Çağanla baş başa kalmıştık şimdi, nereye kaçacaktık acaba.

Elimdeki içkiden bir yudum aldım.

"Çok güzel olmuşsun." Dediğinde nefesim boğazıma tıkandı bir an için. Bana söyleyip söylemediğinden emin olmak için yüzüne bakma ihtiyacı hissettim. Dosdoğru bana bakıyordu, tam gözlerimin içine.

"Teşekkür ederim, sen de çok şıksın" dedim gözlerimi ayırmadan. Senli benli ne zaman olmuştuk bilmiyorum ama bu biraz da olsa rahatlamamı sağlamıştı.

Yalnız gelmişti anladığım kadarıyla.

"Yalnız mısın?" Diye sordum dayanamayarak.

Başını salladı.

Güzel, harika, süper şimdi ne söyleyecektim ki?

"Geçen gece karşılaştığımız restoran en yakın arkadaşımın. Şef en yakın arkadaşım yani. Yanımdaki kız arkadaşımız, o ve ben üniversiteden beri arkadaşız. O gün ikimiz için bir şeyler hazırlamıştı." Dediğinde yüzünü izliyordum. Bana bir şey mi açıklıyordu? O günkü kadının sevgilisi olmadığını mı söylemeye çalışıyordu yoksa sadece havadan sudan muhabbet mi ediyordu?

"Gerçekten çok yetenekli bi arkadaşın var ve çok şanslısın. Benim en yakın arkadaşım sadece yemek yemeyi bilir." Dedim gülümseyerek.

"O kısmı anladım o akşam" dedi gülümserken.

Bizi izlediğini biliyordum, fazla dikkatli izlediğini bilmiyordum ama...

"Çok beğendik yemekleri gerçekten, sık sık gideceğimiz bir yer artık." Dediğimde bana bir adım yaklaştı.

"Orada sık karşılaşabiliriz o zaman, malum işte çok karşılaşamıyoruz" dediğinde donakaldım.

Ne?
Ondan kaçtığımı anlamış mıydı? İyi de o da benden farksızdı. Benimle bilerek aynı ortama girmediğini anlayabiliyordum.

"Yoğunuz, normal." Dedim elimdeki boş bardağa bakarak.

"Öyle mi?" Diye sordu.

"Hm bence öyle" dedim "sen de pek sosyal biri değilsin sonuçta, iş dışında kimseyle sohbet ettiğini görmedim" dedim.

Bana başını eğerek bakıyordu, topuklu giymeme rağmen benden hala çok uzun gözüküyordu.

"Bilmem, fark etmemiştim." Dediğinde şaşkınca gözlerim açıldı.

"Bilerek mi bu kadar soğuk davranıyorsun yoksa böyle biri misin?" Diye sordum merakla.

"Sadece istediğim kişilere sıcak olabiliyorum" dediğinde bozuntuya vermemeye çalıştım. Demek ki bana olan tavrı tamamen bilerekti.

"Harika bir özellik. Ben de istediğim kişilere buz gibi olabiliyorum, sen de bu özelliğimi keşfetmeye başlarsın" Dedim bakışlarımı ondan çekerek.

"İzninle" dedim bardağımı yandaki masaya koyup. Bu adamın saçma sapan dengesiz tavırlarına daha fazla tahammül edemeyecektim.

Arkamı dönüp uzaklaştım. Lavaboyu ararken sinirimden ölecektim. Salak herif! Ben çok istiyordum sanki seninle samimiyet kurmayı.

Girip ellerimi yıkadım. Biraz sakinleşmeliydim. Bu kadar sinirlenecek bir şey yoktu, adam demek ki iş arkadaşlığını bu samimiyette tutmayı tercih ediyordu. Bunun canımı sıkmaması gerekirdi.

Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Madem sıcak davranmak istemiyordu neden iltifat etmişti ki? Tanrım... bunları düşünemezdim. Kocaman kadın olmuştum ama hala bu tarz şeylerde kızarabiliyordum.

Lavabodan çıktığımda markanın sahibi konuşmasını yapıyordu. Arkalarda bir masaya geçip oturdum. Telefonumu çıkarıp Bahar'a mesaj attım.

"Artık ikimizin de günü kötü bitti" yazmıştım.

Bana üzgün ve ağlayan emoji atıp "yarın telafi ederiz" yazmıştı. Gülümseyerek mesajını okudum.

Başımı kaldırdığımda ela gözleri gördüm. Bu adamın işi gücü beni göz hapsinde tutmak falan mıydı bu gece? Üstelik kaşlarını çatmış bir şekilde?

Saat 10'a gelirken davetliler yavaş yavaş ayrılmaya başlamıştı. Çantamı alıp ben de çıkmak için hazırlandım.

Göksunun yanına gidip akşam için tebrik ettim. Çok iyi bir iş çıkarmışlardı gerçekten.

Mekandan çıkıp arabama doğru ilerlerken Çağan'ı arabasına yaslanmış bir şekilde beklerken gördüm. Arabam onunkinin arkasındaydı. Mecburen konuşmak zorundaydım

"İyi geceler" dedim kısaca ve yürümeye devam ettim. Adımlarından peşimden geldiğini anlayınca durakladım.

Tam önümde durduğunda ona tek kaşımı kaldırarak baktım.

"Sana seni istemediğimi söylemedim" dediğinde bir an ne dediğini anlayamadım.

"Efendim?"

"Sana soğuk davranıp kırıcı olmak istemedim" dedi. Gözlerine bakarken ciddi olup olmadığını tarttım.

"Kırıcı olmadın, merak etme. Hiç önemi yok" dedim yalandan gülümsememle.

"Hayır var." Dediğinde bana bir adım yaklaştı ve yüzüme eğildi.

"Hayır yok, karakterlerimiz uymuyor demek ki. Zoraki sıcaklığına da ihtiyacım yok. İş dışında bir şey konuşmuyoruz." Dedim bir adım gerileyip. Aramızdaki mesafeyi tekrar kapattı.

"Zoraki değil" dediğinde içimde bir şeyler kıpırdandı. Bana bu kadar yakın durmakla neyi amaçlıyordu?

"Peki öyleyse. Anlıyorum. Artık gidebilir miyim?" Dedim titrek sesimle.

"Benden kaçmaya devam edecek misin?" Diye sordu. Yakışıklı suratına bir tane geçirmek istiyordum cidden. Şaka mıydı bu adam?

"Ne münasebet? Senden kaçtığım falan yok. İşlerim vardı." Diye çemkirdim.

"Öyle mi? O zaman niye benimle karşılaştığın an göz göze gelmemek için kırk takla atıp odana kaçıyorsun?" Dedi. Yuh be adam onu da mı görmüştü!

"Kaçtığım falan yok, ayrıca her gördüğümde sana selam vermek zorunda mıyım? Sanki beni gördüğüne çok memnunmuş gibi davranıyorsun da" dedim sinirle.

"Seni gördüğüme çok memnun oluyorum, emin ol" dediğinde nabzım hızlandı. Bu adamın beni bu kadar heyecanlandırması hiç normal değildi. Buna izin veremezdim, sadece iş arkadaşım olabilirdi.

"Niye öyle davranmıyorsun o zaman? Arkadaş olabilirdik. Gelir gelmez beni eleştirmeseydin ya da birazcık kibar olsaydın mesela?" Dedim kollarımı birbirine dolayarak.

"Herkese davrandığım gibi davrandım sadece." Dedi anlamazca.

"O zaman bu tavrımı da normal karşıla." Dedim yanından geçmek için yeltendiğimde. Önümden çekilmedi.

"Benden kaçma, en azından bundan sonra." Dedi tekrar. Kaşlarımı çatarak ona döndüm.

"Şunu demeyi bırak, kaçtığım falan yok. Hoşuma gitmediği için seninle konuşmak istemedim genel olarak o kadar." Dedim "hallettik mi? Artık evime gidebilir miyim lütfen?"

Başını salladı.

"İyi geceler Hazel" dedi.

Ela gözlerinde daha önce görmediğim bir şey vardı.

"İyi geceler" dedim. Arkamı dönüp arabama binerken hala olduğu yerde duruyordu. Kalbim güm güm atarken arabayı çalıştırdım.

Bu adam benim dengemi bile bozmuştu.

Loading...
0%