@sudesi
|
Gözlerimi açtığımda rahat yatakta resmen bir kedi gibi gerindim, kesinlikle rüyadaydım. Yatak o kadar büyüktü ki içinde kaybolmuş gibiydim ve daha önce kaldığım hiçbir otel odasının bu kadar lüks olduğunu hatırlamıyordum. Bu oda resmen benim Londradaki evimin tamamı kadardı üstelik kendi evimi asla küçük bulmamıştım. Yataktan kalktığımda denizin dibindeymiş gibi görünen cama yaklaştım, kesinlikle şimdi tatilde gibi hissediyordum. Dün gecenin hala rüya olabileceğini düşündüğümden bir kaç kez gözlerimi kırpıştırdım ama hala aynı yerdeydim, kesinlikle rüya değildi. O zaman tadını çıkarabilirdim değil mi? Çantamdan bilgisayarımı çıkardım ve manzaranın tam karşıdında duran masaya oturdum, masanın üstündeki telefonu alıp oda servisi numarasını çevirdim ve kendime kesinlikle giyebileceğimden fazla kahvaltı söyledim. Artık sonuna geldiğim kitabın kaldığım yerini açıp aklımdaki şeyleri dökmeye başladığımda keyfim fazlasıyla yerine gelmişti. Akşama kadar bir şey yapabşlecek durumda değildim, dün yeterince koşturmuştum ve bu akşam Damien’ın çok önemli davetlerinden birine katılacaksam en azından fotoğraflarda düzgün çıkmayı umuyordum. O an aklıma acaba benim de kendi çapımda bir hayran kitlemin olmasının bir sorun teşkil edip etmeyeceğini düşündüm, söylediğim mesleği yapmadığımı anlaması çok uzun sürmezdi. Zaten anlaşmada da yalan söylemekle ilgili bir detay yoktu, çok önemli olsaydı akıllı avukatları beni çoktan araştırırdı. Omuz silktim, umurumda bile değildi. Parmaklarım hızla klavyenin üstünde gezerken bir yandan masaya koyduğum içi dolgulu pankeklerden yiyordum, bir de bunu kabul etmeyecektim öyle mi? Helenanın aramızda akıllı olan olduğunu düşünmeye başlamıştım… Odadaki telefon çalmaya başladığında yerimden istemeye istemeye kalkıp telefonu almaya gittim, yatağın üstüne fırlattığım telefonu aldığımda resepsiyondan aradığını söyleyen tatlı bir kadın sesi beni karşıladı. “Bayan Nora?” “Evet?” “Sizi arayan odaya bağlıyorum, biraz bekler misiniz?” “Tabii” dedim. Elbette arayanın Damien olduğunu anlayabilmiştim, dinlenme buraya kadardı anlaşılan. Telefondan bir dıt sesi geldiğinde tok sesi anlamsız bir şekilde oturuşumu düzeltmeme sevep oldu. Adam fazlasıyla ciddiydi ve kendimi onunla konuşurken bile fazla… ciddiyetsiz buluyordum. Üstelik ben kuralcının tekiydim… “Nora, müsaitsen seni alışverişe götürecek birini göndereceğim” dedi. Gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum. “Kimseyi göndermene gerek yok” o resmiyeti bıraktığı için ben de bırakmıştım, demek ki o aşamayı anında geçebiliyordu. “Ben kendim giderim, zaten daha çok vakit var” “Seni hızlıca götürüp getirsinler istiyorum, burada hazırlanman uzun sirebilir. Zaman kaybetme” Aa, çatmıştık! “Kendim giderim dedim, ne kadar sürede hazırlanacağımı da mı sen seçeceksin?” “Hazırlanıp kapıya çık, Brian seni bekliyor” Sinirle offladım. “Beni ararken çoktan adamı odamın önüne yollamıştın değil mi?” “Zeki olman iyiye işaret, en azından sana laf anlatmakla daha fazla vakit kaybetmeyeceğim” Telefonu kapatıverdiğinse kapattığı telefona baka baka ağzıma gelen küfürleri saydırdım. Üstüme mini siyah ve vücuduma yapışan kolsuz bir elbise geçirdim. Çantama cüzdanımı ve telefonumu atıp odadan çıktığımda odanın karşı duvarına yaslanmış suratsız adam beni karşıladı. Dün beni toplantı salonuna götüreb adamdan başkqsı değildi. “Harika, bay güler yüzle alışverişe de çıkmadım demem artık” dedim kendi kendime söylenerek. Adamdan bir homurtu yükseldiğinde taklidini yapmamak için tüm irademi ve hanımefendiliğimi kullanmak zorunda kaldım. Adam beni siyah bi jeep’e yönlendirdiğinde ön koltuğa geçtim. Saçları kısacık kesili adam bir an öylece kalsa da kapıyı kapatıp tip tip ona bakmayı sürdürdüm. Sonra kendini toparlayıp hızlıca ön taraftan dolaştı ve o da sürücü koltuğuna geçti. “Tam olarak ne iş yapıyorsunuz? Asistanı mısınız” Diye sordum kemerimi takarken. Damien denen adamın koruması mıydı asistanı mıydı ayırt edememiştim bile. “Damien’ın asistanıyım” dedi. Ses tonu bana asistan olamayacak kadar tuhaf geldi, bunu alaycı bir tavırla söylediği için de olabilirdi belki. Koltukta rahatça geriye yaslandım, bu inanları 3 hafta sonra görmeyeceğim için hiçbir şey umrumda değildi artık ve karakterimin keskin çizgilerini yok etmem için bunu bir fırsat olarak görüyordum. Kısa süre içinde beni bir avm’nin önüne getirdi. Arabayı otoparka bırakırken üst katta bir kaç mağazaya girdim ve kendime tam anlamıyla ihtiyacım olmayan kadar kıyafet aldım. Bir daha Damien için alışverişe çıkamayacak kadar üşengeçtim ve bunu kendime de yapmak istemiyordum. Aldığım ve bu akşam giymek için seçtiğim açık mavi tonlardaki saten elbiseye uyumlu gümüş ayakkabılar seçtikten sonra mağazadan çıktık. Brian ellerindeki poşetlerle ve girdiğimiz her mağazada kartı hızlıca okutup her şeyi ödemesiyle beni tam anlamıyla filmlerdeki zengin ukala kız gibi hissettiriyordu. Bu duruma gülmemek için kendimi zor tutuyordum her seferinde ve bu onun giderek daha da sinirlerini bozuyordu. “Bu kadar moralin bozuk durma, bu suratı gidip patronuna yap. Şu an bu durumda olmamızın tek sebebi o. Benim elimin ve kolumun olmadığını düşünmüş olacak ki seni gönderdi” sonra aklıma bu olayın sahte olduğunu kimseye belli etmemem gerektiği geldi. Hafifçe öksürdüm “sevgilisini yormak istemedi herhalde” dedim. Arabaya binerken söyleniyordum. “Ben de arkamdan eşyaları taşıyan ızbandut gibi birinin dolaşmasını istemezdim emin ol, oldukça sinir bozucu gözüküyor” dediğimde adam beni şaşırtan bir şey yaptı. Kıkırdadı, resmen kıkırdadı. “Izbandut mu?” “Evet? Sen işte” dedim. Daha çok gülmeye başladı. “Bunun bu kadar hoşuna gideceğini düşünmezdim” Gülerken başını iki yana salladı. “Damien kesinlikle seni sinir bozucu bulacak” “Neden sinir bozucu bulsun? Ben onun sevgilisiyim” dedim. Bana yandan bir bakış attı. “Gerçeği biliyorum Nora, az önce adamdan düşmanın gibi bahsederken bu detayı biliyor gibiydin” Omuzlarımı hafifçe kaldırıp indirdim. “İlk defa rol yapıyorum da, heyecanıma ver” dedim. Gülmeye devam etti “kesinlikle seni sinir bozucu bulacak” “O niye?” “Komik ve rahat bir kadınsın çünkü” “Şakacıyım diyelim” “Damien öyle demeyecektir” “Kendi bilir, 3 hafta bana ihtiyacı var.” “Orası doğru” “Sen onunla yakın gibisin, bunu sana anlattığına göre” dedim. Başını salladı. “Yıllardır en yakın dostum desem yeridir, aynı zamanda patronum” “Anladım” “Sen yine de kimseye belli etmemek için ondan hoşlanıyormuş gibi davranmaya alış, en azından mimiklerine hakim ol” güldüm. Otelin önüne geldiğimizde poşetlerden bir kaçını elime alınca beni durdurmaya çalıştı. “Brian, kendi poşetlerimi taşıyabilirim. Kendimi şımarık hissetmeme sebep oluyor” elimdeki poşeti çektim. Gözlerini devirdi, koca cüssesinin yanında minyon tipimle elimdeki poşetleri sıkı sıkıya tutarken komik gözüküyor olmalıydım ki bir kaç göz bize döndü. “Hem senin işin bu bile değil” dedim. Birinin boğazını temizlediğini duyduğumda arkamı döndüm. Damien kollarını kavuşturmuş bizi izliyordu. “Çekişmeniz bitti mi?” Brian’ın hala tuttuğu poşeti çektim. “Bitti” dedim gülümseyerek. Brian bana bıkkın bir bakış atıp arabada kalanları almak için bagaja gittiğinde Damien’ın hala olduğu yerde duran bedenine ilerledim. Onun da Brian gibi olduğunu gün ışığında tejrar fark ettim. Ondan uzun bile olabilirdi, kendimi daha da küçük hissettim. İyi ki topuklu ayakkabılarımı yüksek seçmiştim. “Kaçta hazır olmam gerekiyor?” “2 saate hazır olsan iyi olur, senin için yukarı birilerini göndereceğim” dedi. Tam önünde dikildim, sandaletlerim onun cilalı ayakkabılarının yanında çok komik duruyordu. “Ne için?” Başını hafifçe eğip benim boyuma gelmek için yaklaştırdı. “Hazırlanman için” Gülmeye başladım. “sanırım sen gerçekten bir filmde olduğumuzu falan sanıyorsun. “ dedim. “Kendim giyinirim ben, kimsenin elbisemin askılarını üstüme geçirmesine ya da saçımı çekiştirmesine gerek yok. Bu kadar önemli bir davetse başkasını bulsaydın, beni yönetmeye çalışma. Ben oyuncak bebeğin değilim, istediğin gibi süsleyip bir yerlere götüremezsin” “Anlaşmayı kabul ederken bir yerlere götüreceğimi biliyordun” sinir bozucu sırıtması yüzünden o sırıtışına yumruğumu geçirmek istedim. “Evet, beni istediğim yerlere götüreceğini ve üç hafta mükemmel bir tatili kabul ettim. Daha doğrusu kimliğimi ve pasaportumu bir an önce bulman için de anlaştık ama ikisi de henüz yok?” Dedim. “Hallediyorum” “Avukatların bu sefer o kadar iyi çalışmıyor sanırım” dedim. Yanından geçerken omzuna hafifçe çarptı, bilinçli. “2 saate hazır olurum” Yukarı çıkarken boğazıma kadar dolan kokusu sinir bozucu seviyede hoşuma gitti.
Oy vermeyi unutmayııın 💕💕 |
0% |