
Uyandığımda kendimi hala patlamaya hazır bir bomba gibi hissediyordum, başım çatlıyordu ve bunun stresten olduğundan adım kadar emindim. Yatakta pencereye doğru döndüm ve camdan görünen bulutsuz havayı izledim, her şey ne kadar normal görünüyordu. Oysa benim için dünya tersine dönmüş gibiydi, kafamın içinde yüzlerce düşünce dönüyordu ve ben hiçbirini yakalayamıyordum.
Telefonumu yerden aldım, gözüm ekrana kayınca Damien’dan bir mesaj olduğunu gördüm.
Bir an açıp açmamak arasında kalsam da kaçınılmaz sonu kendim için geciktirmemek en doğrusuydu bu yüzden bildirimin üstüne tıkladım.
Yüzümde istemsizce alaycı bir gülümseme oluştu, ne bekliyordum ki?
“Acil bir toplantım çıktı, onu halletmeye gitmem gerekiyor.” Bu kadardı, hepsi buydu işte. Ne bekliyordum ki cidden, sabah her şeyin normal olacağını mı? İşin kötü yanı onu suçlamıyordum bile çünkü o benden kaçmasaydı ben ondan kaçacaktım, dün resmen ikimiz de kafayı yemiş gibiydik. Ne Damien ne de ben kontrolümüz dışında gelişen bir şeyi kabullenebilen bir ikili değildik, mantığımıza ters düşen şeyleri devam ettiremediğimizi tekrar anlamıştım. Yine de kalbim kırıldı, hatta belki de biraz fazla kırıldı çünkü karnıma bir ağırlık çöktü. Uyandığımda fazlasıyla aç olan halimden eser kalmadı, aksine midem bulanmaya başlamıştı.
Gitmesi bir yerde iyi de olmuştu, gecesinde birbirimizin üstüne atlayıp sabahında ne konuşacaktık ki? Toplantısı falan olmadığını biliyordum, emindim. Onun da aynı şeyi düşünüp gittiğini biliyordum, yine de duygusal tarafım umutlanmıştı, neye umutlandığımı da bilmiyordum ya neyse…
Bileğim iyiydi bu yüzden ayağa kalktım, hiçbir şey yapacak halim yoktu. Keyfim de yoktu zaten, yine de onu böylesine umursamayı reddettim ve kalkıp valizimden bir bikini çıkardım. Hala tatildeydim, hala kendim için buradaydım ve hala kendimi düşünmem gereken bir yerdeydim. Üstümü değişirken kendime bunu defalarca hatırlattım, kendim için bu tatile gelmiştim. Damien ile yaşanan hiçbir şey bunu değiştirmemişti, değiştirmeyecekti.
Odadan çıktım, güneş gözlüğümü takarken telefonum çaldı. Tam zamanında, Helena tam zamanında arıyordu.
“Efendim” dedim sıkıntıyla fakat onun sesi benimkini bastırdı, daha beter çıktı.
“Nora, bir sorunumuz var”
İç geçirdim. “Eminim vardır”
“Bu sefer ciddi” dedi. Kaşlarım çatıldı “Ne oldu?”
“Bir haber sitesi Damien ve seni yazmış, annen öğrenmiş. Owen da öyle”
Otelden çıktım, başıma giren ağrıyla geri odama dönme isteğimi bastırmaya çalıştım.
“O ne alaka?”
“Bilmiyorum, anneni aramış. O da beni aradı falan, asıl kötü kısım bu değil zaten. Haber sitesinin bunu nasıl paylaştığını bile anlamadım Nora, o kadar alakasız bir magazin sayfası ki kitabından birinin adını bile yanlış yazmışlar. Seni çok kötü lanse etmişler, kitaplardan para kazanamadığın için CEO’nun birini gözüne kestirdiğini ve o yüzden haftalardır amerikada gezip tozduğunu falan yazmışlar. Bu yüzden yeni kitabın çıkışını da ertelediğini hatta bunu umursamadığına kadar yazmışlar. Bu bilgilerin çarpıtılmasını geçtim böyle bir sayfa seni nereden buldu da haber yaptı kızım, ne alaka!” Sinirli ses tonu nefes nefeseydi “yayın evine de hala ulaşamıyorum zaten, yarın görüşmeye gideceğim. Bir de bu haber çıktı başımıza ya inanamıyorum!”
Ne diyeceğimi bilemedim, sinirlerim o kadar bozuldu ki gözlerim dolmaya başladı.
“Durum ne kadar kötü?” Diye sordum.
“Bilmiyorum, imajın açısından elbette kötü ama sonuçta sen bir oyuncu değilsin ya da o siteyi okuyanların takip ettiği biri değilsin. Sonuçta bir yazarsın, okuyucuların seni kişiliğinle tanımadı. İlgilendikleri şey hep kitaplarındı, yine öyle olacağını düşünmek istiyorum”
Gözlerimi kapattım “ucu yeni kitabın çıkışına dokunmuş ama bir şekilde, tatil yüzünden geciktireceğim durumu falan”
“Ama gecikmeyecek” dedi. “O kısım tamamen uydurma”
“Umarım öyle olur” dedim. “Ben bu haberin nasıl çıktığını anladım zaten”
“Nasıl?” Helena bir an durdu. İngilterede rastgele bir magazin sayfasına konu olmam tamamen saçmalıktı, sadece kitaplarla alakalı bir sayfa olsaydı ve bu yayınlansaydı elbette bu anlaşılırdı ama bir magazin sayfası ve benim yan yana gelmemiz bile normal değildi. Bu haberi biri bilerek yayınlatmıştı, kim olduğu zaten çok açıktı.
Bunun beni korkutacağını ve kaçıracağını sanmıştı fakat Helenanın da dediği gibi ben magazinin ilgileneceği bir konu değildim. Öyle bir rolüm de yoktu, Damien’ın da İngiltere magazini için bir rolü yoktu.
Kitabın çıkış tarihi gecikmediğinde okuyucularımdan bir şikayet alacağımı düşünmüyordum, imza günleri belliydi. Her şey ayarlanmıştı, kitap zamanında çıktığı sürece işimle ilgili bir durum yaşamayacağıma inanıyordum. En azından haberi tamamen amatör bir şekilde yayınlattıkları belliydi, en azından bu kadarından emindim. Biraz bile araştırmamışlardı…
“Anlatacağım sonra, bunu zaten yalanlarım. İşle ilgili bir sıkıntı çıkmaz fakat asıl felaket annem” dedim. Kumsalda yürürken rahatlamaktan çok iç sıkıntısı yaşamaya devam ediyordum.
“Evet, o kısım gerçekten felaket Nora. Owen’ın da derdi belli oldu. Hesap sormak için aramış demek ki” dedi.
“Of, artık dönmek istiyorum. Her şey karman çorman oldu zaten Helena. Sana çok ihtiyacım var” ağlamaklı sesimi duyduğunda o da mızırdanır gibi bir ses çıkardı.
“Farkındayım balım, sakin ol. Halleceğim ben”
Ona güveniyordum, yine de o herifin böyle bir şey yapmış olması diğer tehditlerini de ciddiye almama sebep oldu istemsizce.
“Yarın yayınevi ile görüşmeye gittiğinde beni arar mısın, toplantı yapalım” dedim.
“Tamam, ayarlayacağım. Ben bir konuşayım da”
Telefonu kapattıktan sonra girip attığı habere baktım, gerçekten de kitabımın adını yanlış yazmışlardı. Elimde olmadan güldüm, böyle saçma bir şeye inanacak bir okuyucu kitlem olmadığı için rahattım. Beni asıl endişelendiren böyle bir şey duyup beni hiç aramamış olan annemdi.
Ya böyle bir şeye hiç ihtimal vermemişti ya da krizi yönetmem için bana alan tanıyordu. Yara bandını bir anda çekme prensibine inanırdım bu yüzden onu ararken ikinci defa düşünmedim.
İkinci çalışta açtı “Efendim” dedi.
“Anne, naber?” Dedim gergin bir sesle.
“İyi, bir şeyler okuyordum.” Dedi.
“Öyle mi? Yoksa benim kitaplarımdan birini mi?” Diye sordum aramızdaki garip havayı dağıtmak adına.
“Hayır tatlım, biraz daha eğlenceli bir şeyler. Mesela ingiliz bir yazarla amerikalı bir iş adamının aşk kaçamağını. 6 aydır birliktelermiş, ne romantik öyle değil mi? Bana çok tanıdık geliyor kadının siması”
Dişlerimle dudaklarımı kemirmeye başladığım zaman alaycı ses tonu kulaklarımı tırmaladı, bana zaman tanıyacağını mı düşünmüştüm? Kadın telefonu açar açmaz minik bir tiyatro oynamaya başlamıştı!
“Öyle mi?” Diyebildim.
“Evet, 6 ay kısmı beni biraz şaşırttı doğrusu. Sonra gidip adamı araştırdım ve bir kaç site daha buldum. Oralarda da gerçekten böyle yazıyordu en azından 4-5 ay, bir kaç davette boy boy fotoğraflar da vardı” dedi. Rezillik! Tam anlamıyla kabusun içindeydim…
“Anne, lütfen. Açıklaması var”
“Owen onu aldattığını düşünüyor” dedi bir anda.
“Öyle bir şey yok, bu öyle bir şey değil anne! Arkadaşım, onunla bir kaç davete katılmamı rica etti o kadar.”
“Adam seni öpüyor Nora!”
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. “Anne! Öyle bir şey değil, öyle gözükmesini istedik o kadar. Kimseyi aldattığım falan yok! İnandırıcı olsun diye öyle söyledi ve geçti. 6 ay diye bir şey yok!”
“Ne yani, bu senin arkadaşın ve sadece bir kaç davete katılıp poz vermeni mi istedi”
“Evet, zaten tatilden döneceğim için bunun kimseye zararı olmaz diye düşündüm o kadar, yardıma ihtiyacı vardı”
“Buna inanmamı mı bekliyorsun sen? Oraya tek başına gitmen bile bir garipti zaten apar topar! Ne zamandan beri senin böyle bir arkadaşın var.” Biraz durdu. “Yine de bu anlaşılabilir”
İğneleyici cümlesi sinir katsayımı arttırdı.
“Öyle mi?”
“Yani, adam ünlü ve gerçekten başarılı. Üstelik hoş, senin için biraz fazla şey” dediğinde üstüne gittim.
“Benim için fazla ne?”
“Kızım, sen kendi halinde bir yazarsın, Londrada yaşıyorsun. Adam amerikalı bir milyoner”
“Yani, sence bunun gerçek olma ihtimali çok mu imkansız” ne diyordum ben?
“Öyle görünüyor” hafifçe güldüm. Öyle görünüyordu demek ki…
“Kapatıyorum anne, işlerim var. Bu söylediklerimi sakın Owen’a anlatayım deme, eski sevgilimin annemi arayıp onu aldattığımı söyleyecek kadar yüzsüz olması yeterince kötü zaten” telefonu yüzüne kapattığımda hala gülüyordum. Öyle gözükmesine sevinmeliydim, haberin yalan olduğu kendi annem tarafından bile şak diye doğrulanmıştı ne de olsa…
Eşyalarımı rastgele kuma atıp denize girdim, uçak biletimi öne çekip yarın buradan defolup gitme fikri beynimin her yanında dönüyordu. Yine de bunu kendime yediremezdim, yapmak istemiyordum. Damien ve ben gerçekten yan yana imkansız görünüyorduk demek ki… ne güzel bir haber.
Sinirimin geçmesi ve sakinleşmek için kendime biraz zaman tanıdım. O herife bu yaptığının hesabını sormak istiyordum, Damien’ın dedesiyle görüşme planından kaçmak istiyordum. Tıpkı Damien’ın bu sabah yaptığı gibi…
Bu düşüncelerle tüm gün ne yaptığımı bilemeden aynı yerde oturdum, gün batımını izledim. Bir yerlerde yemek yiyip odama döndüğüm zaman saat gece yarısını geçmişti. Damien’dan ne bir arama ne bir mesaj vardı, gelmeyeceğinden de emindim. Onu istemiyordum zaten, yine de aptal kalbim her telefon bildiriminde hızlanmayı kesmedi. Seslice nefes vererek yastığa gömüldüm, hawaiide depresyona girmeye izin var mıydı acaba?
Ertesi sabah uyandığımda telefonum yatağın içinde tiz bir sesle titreşiyordu, yarım açabildiğim gözlerimle telefonu kulağıma götürdüm.
“Efendim Helena”
“Uyan, konuşmalıyız” beynim anında alarma geçti. “Uyandım” dedim.
Arkasından gelen konra seslerini bastırmaya çalıştı.
“Toplantıdan çıktım, anlaşılan yayınevinin sessizliği pek de normal değilmiş Nora. Artık bizimle çalışmak istemiyorlarmış”
Ağzımdan bir şaşkınlık nidası çıktı. “Nasıl?”
“Bilmiyorum, Mark o kadr garipti ki 4 senedir çalıştığımız adam değil gibiydi. Neden diyorum öyle gerekti, satışlardan memnun değiliz diyor. Bu bizi ilgilendirmez ortada anlaşma var imza günleri ayarlandı diyorum, tazminat öderiz diyor. Gözümün içine bile bakmadı Nora, anlaşmayı feshetmeyi kafasına koymuş.”
Yanağımın içini dişlemeye başladım, her şey nasıl böyle üst üste geliyordu?
“Dosyayı Mary’e hiç atmamışlar değil mi?”
“Hayır, kadının haberi bile yoktu. Şok oldu resmen”
“Sebep neymiş peki?”
“Bir şey demedi, diyorum ya geveleyip durdu sonunda da anlaşmayı feshetmeye karar verdiklerini artık onların yayınevi bünyesinde çalışamayacağını söyleyip durdu”
Bir şey demedim, aklımda o herifin evini basma ve rezil etme düşünceleri geziyordu.
“Sana diyorum Nora, yeni bir yayıneviyle anlaşma için acilen araştırma yapmamız gerekiyor. İmza günleri hakkında da bir şey yayınlamalısın”
“Bu dünkü haberi doğrulayacaktır, bilerek kitabı geciktirdiğimi umursamadığım kısmını yani”
“Karşılıklı anlaşamadık ve bu yüzden farklı bir yayıneviyle çalışmak zorunda olduğumuzu söyleriz, bu pek çok yazarın başına gelebilir Nora. Sevgilinle tatil yapman çok farklı bir konu”
“Doğru”
“Nasıl bi kadar sakinsin sen? Ben sinirden Mark’ın üstüne atlayacaktım”
“Çünkü sebebini biliyorum” dedim.
“Nasıl biliyorsun?”
Ona her şeyi anlattım, azar işitmeyi bekledim ama yapmadı.
“Bu insanların parayla her şeyi böylesine tersine çevirebilmesi ne kadar garip” dedi sessizce.
“Kızmadın mı? Önlem almadığımız için yani, belki önceden ciddiye alıp sana anlatsaydım her şey çok farklı olabilirdi”
“Saçmalama Nora, para için işi bozabilecek birileriyle çalıştığımızı gördük işte. Daha iyi oldu, seni aşağıya çekerlerdi” dedi. İçim rahatlamalıydı ama ilerisini düşünüp daha beter oldum.
“Ne yapmam gerekiyor?” Diye sordum.
“Sen sosyal medya hesaplarından bir duyuru at, kitabın çıkış tarihini ertelemek zorunda kaldığımızı ve imza günlerinin de telafisinin yapılacağını falan söyle. Ben yayınevleriyle görüşeceğim”
Onunla bir şeyler daha konuştuktan sonra kapattım. Tek bildiğim bunu o adamın yanına bırakmayacaktım, durması gerekiyordu. İnadı bırakıp Damien’ı aradım.
Geç de olsa açtı. “Efendim?” Dedi.
“Oraya geliyorum, dedenle yemek yememiz için yarın konuşup ayarla istersen. Londraya erken döneceğim” dedim. Damien bir kaç saniye durdu.
“Bir sorun mu var?”
“Hayır, halletmem gereken şeyler var o kadar. Yarın görüşürüz”
Telefonu kapattım ve valizimi toplamaya başladım. Hiçbir şey umurumda değildi, bunu halledecektim. Sonra da buradan gidecektim, en başında olması gerektiği gibi.
selam dostlarr, oy ve yorum bırakmayı unutmayın. Tiktok hesabımı takip edebilirsiniz @bookbysusi
geçen bölüm yorumları 😭😭😭 herkesi yakmışız… öpüldünüz kocaman 🥰🥰🥰
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.98k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |