45. Bölüm

38. Bölüm

Sude
sudesi

Beni otelin girişine bıraktığında ikimiz de konuşmadık, bir şey söylemesini bekledim ama sessizlik içinde inmemi beklemekle yetindi.

Tam ineceğim sırada “Bu ani gidişinin geçen geceyle bir ilgisi var mı?” Diye sordu. Elim kapı kolunda asılı kaldı, ona dönmek istemiyordum çünkü yüzünde nasıl bir ifade olacağını tahmin edemiyordum. Bu yüzden sadece “Hayır, işlerimi gidip halletmem gerekiyor” dedim. Sonra kapıyı açıp kendimi onun alıştığım etkisinden kurtardım.

Otele girip kendi odama çıkarken yansımamı izliyordum, fazla mutsuz bir görüntü vardı. Kendi yüzüme memnuniyetsizlikle baktım, bu kadar karalar bağlamamalıydım. En başından beri bunun 3 haftalık bir şey olduğunu biliyordum, kendime hatırlatmıştım defalarca. Yine de iyi hissetmiyordum işte, onu 3 hafta önce barda tanıştığım adam olarak bırakamıyordum. Çoktan kapılıp gittiğimi bile anlayamayacak kadar hızlı değişmişti hislerim, önünü alamamıştım. Yine de bunun hiçbir işe yaramayacağını biliyordum, o ve ben tamamen farklı dünyalardaydık. Üstelik bu sadece duygusal açıdan da değildi… en azından bunun bilincindeydim.

Asansör benim katıma geldiğinde düşüncelerimden sıyrıldım, soğuk bir duş alıp rahatlamaya çalışsam da bu pek mümkün olmadı. Saat henüz 11’di ve hiç uykum yoktu, odada nefes alamıyordum resmen. Bu yüzden üstüme hızlıca valizin en üstünde duran elbiselerimden birini geçirdim, çantamı alıp dışarı çıktım ve ilk bulduğum pub’a oturdum. En azından eğlenen insanları izlemek beni de eğlendirebilirdi, buradaki son gecemde odada perdeleri çekip felaket senaryoları hayal etmeyecektim.

Önümdeki biradan büyük bir yudum aldıktan sonra Helena’ya bir fotoğraf gönderdim.

Resmen bitti.

Kısa sürede cevap geldi.

Ben bile hala inanamıyorum, yalnız mısın?

Etrafımı izlerken ona yazmaya devam ettim fakat daha mesajı gönderemeden beni aradı.

“Evet, yalnızım. Yarın öğlen uçağım var, umarım beni özlemişsindir”

Sesim neşeden o kadar yoksun çıktı ki istemsizce yüzümü buruşturdum.

“Üzgün olduğunu ve ondan ayrılmak istemediğini bana itiraf edebilirsin Nora”

Gözlerimi kapattım, başıma inceden bir ağrı girmeye başlamıştı.

“Yani, bunu itiraf etsem ne olacak ki?”

“Bir tatil aşkıydı diyip unutabiliriz hayatım, bunu biliyorsun. Gidip onunla son gecenin tadını da çıkarabilirsin ama sen tek başına oturmuş üzgün üzgün bana mesaj atıyorsun”

“Bana hiç iyi fikirler vermediğinin farkındasın değil mi?” Dedim gülümseyerek.

“Farkındayım” güldüğünü duydum “Owen hüsranından sonra birine karşı bir şeyler hissetmen bile üzgün olmaman gerektiğini söylüyor Nora. “ ona geçen geceden bahsetmemiştim, bahsetseydim beni o konuyu konuşmam için zorlardı. Damien hakkında bana cesaret verici şeyler söylerdi ve aptal kalbim de bunlara inanıp umutlanırdı. Bunu istemiyordum, Damien da sürekli olarak bunu yapmamalıydık savaşında olduğu için aynı şekilde düşündüğünden emindim.

İşleri ikimiz için de karmaşık hale getiriyordu, yine de bu 3 hafta her anlamda sarsıcıydı. Onu Londra’da düşünmeden nasıl durabileceğimi bile bilmiyordum ama durum buydu işte.

“Hey, orada mısın tatlım?” Helena’nın sesini işittiğimde kaç dakikadır ona cevap vermediğimi bilmiyordum.

“Evet, düşünüyordum” dedim.

“Düşünecek bir şey yok bence Nora, bu kadar düşünme. Canın ne istiyorsa yap bence, zaten yarın dönüyorsun. En fazla ne olabilir ki?”

“Bilmem, mesela ona ne hissettiğimi anlayabilir Helena?”

“Bunun nesi kötü? Zaten dönüyorsun, olumlu ya da olumsuz seni etkilemeyecek bile”

“O kadar pervasız olamayacağımı biliyorsun Helena, bu çok anlamsız”

“Şu an mutsuzluğunun sebebi anlamsız olamaz.” Sonra konuyu değiştirmeye çalıştı. “Bir kaç yayıneviyle görüştüm, o herifin kolunun uzanamadığı bir kaç tane kalmış en azından. Yine de senin çok onaylayacağını sanmıyorum, düzgün bir taneyle anlaşmamız gerekiyor” dedi.

“Dönünce bu konuyu hallederiz, şu an yeterince kötü hissediyorum zaten.” Dedim. “Owen yine aradı bu arada, Damien’ın arabasındayken” sinirli bir iç çekiş duydum.

“Sülük gibi yapıştı, derdi neymiş?” Ona olanları ve Damien’ın tepkisini anlattım.

“Bu basbayağı kıskanıyor seni Nora” kimse görmese de omuz silktim.

“Evet, yine de bu hiçbir şeyi değiştirmiyor.”

Onunla biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattım, saatlerce oturduğum için düz sandalyede kıçım uyuşmuştu resmen. Kalkıp otele yürüdüm, evimi özleyeceğimi düşünmüştüm ama artık umurumda bile değildi. Nereye ait olduğumu bile şaşırmış gibiydim, bu tatilin sonunu hiç böyle hayal etmemiştim oysa ki.

Asansör kapısı açıldığında odamın önünde birini gördüm, kalbim heyecanla çırpındı.

Damien açılan asansörü görünce bana döndü, yanına ulaşana kadar gözlerini benimkilerden çekmedi. Saat 2’yi geçiyordu, bu saatte çoktan evine gitmiş olduğunu düşünmüştüm.

“Damien?” Elindeki bir şeyi bana doğru uzattı, bu gece taktığım kolye olduğunu fark ettim.

“Arabada düşürmüşsün” dedi.

“Bunun için mi geldin?” Dedim.

“Hem bunun için hem de sana bir şey soracağım” odamın önünde durmaya devam ettiği için ben de karşısında dikildim.

Elindekini aldım. Sorarcasına yüzüne bakmaya devam ettim.

“İşle ilgili sıkıntının Londrada çıkan şu haberlerle ilgisi var mı?” Sorusu karşısında bir an bocaladım, ağzım açılıp kapandı.

“Hayır, yani haber tabii ki garip karşılandı ama benimle ilgili bir site değildi. Orayı okuyan insanların beni tanıdığını bile düşünmüyorum” dedim.

“O adamın seni aramasının bununla bir ilgisi var mı?” Neyden bahsettiğini bile anlamadım.

“Kimin?” Kaşları çatılınca bu haliyle gerçekten korkutucu görünebileceğini fark ettim, sabır dilenir gibi bir an yukarı bakıp bana döndü.

“Eski sevgilinin”

Yine mi bu konuya dönmüştük.

“Gerçekten son gecemde bunu mu konuşacağız Damien” yanından geçip odanın kapısını açtım, beni durdurmadı ama izin almadan içeri girmeyi de es geçmedi. Gözü bir an köşede duran hazır valizime döndü, sonra bana baktığında bakışlarında hüzünlü bir şeyler parladı.

“Konuşacak daha iyi bir şeyimiz yoksa bunu konuşmak istiyorum” dedi. Yatağa oturup dümdüz yüzüne baktım, kalbimin hızla atmasını ona belli etmemeye çalışıyordum ama nafileydi.

“Bir nevi öyle olmuş, haberde 6 ay yazıyormuş herhalde. Bu durumda onu aldattığımı düşünmüş, o sürede onunla birlikteydik” dedim. Her cümlemde yüzündeki ifade daha da soğuklaştı. Aksi ses tonu odayı doldurunca gözlerimi başka yere çevirme ihtiyacını bastırdım.

“Anladı mı öyle bir şey olmadığını?”

“Bilmiyorum” omuz silktim. “Gidince öğrenirim zaten”

Kaşları kalktı. “Bunun için illa görüşmen gerekiyor yani”

“Damien, tam olarak derdin ne? Beni kıskanıyor musun yoksa 3 haftalık oyuncağını kaybettiğin için üzülüyor musun?” Sinirle konuştuğum zaman bana hayretle baktı.

“Durumun bu olduğunu mu düşünüyorsun?”

“Hiçbir şey düşünmüyorum Damien, düşünmem için bir fırsat olmadı. Neyse ki 12 saat sonra gidiyorum ve bizi bu kafa karışıklığından kurtarıyorum” dedim.

Bir süre yüzüme bakmayı sürdürdü.

“Sen neredeydin?” Üstümdeki elbiseyi yeni fark etmiş gibi beni süzdü.

“Bir şeyler içmeye çıkmıştım” ona neden açıklama yaptığımı bile bilmiyordum. Orada durmaya devam etti, oda sanki onunmuş da misafir olan benmişim gibi gözüktüğüne emindim. Pencereye insanı sinirlendiren bir rahatlıkla yaslanmıştı, tüm otelin onun olmasından kaynaklı da olabilirdi bu tabii…

Kollarını kavuşturunca üstündeki gömlek gerildi, onu incelemekten kendimi alamadım.

“Gitmek iyi bir fikir mi?” Dediğinde bakışlarımı gözlerine doğru kaldırdım.

“Ne?”

“Şu aşamada gitmen iyi bir fikir mi? Her şey daha yeni yeni inandırıcı olmaya başladı” dediğinde gözlerinin içine baktım.

“Tek umursadığın bu değil mi, benim hayatımın ya da işimin bir önemi yok. Orada beni bekleyen sorumluluklarımın olmasının hiçbir önemi yok senin için” başımı öfkeyle iki yana salladım.

“Senin yüzünden geldiğim durumu bile gördüğün yok” diye söylendim kendimi tutamadan, sonra anında ağzımı kapattım. Damien’ın dikkatli gözleri üstümde gezindi, bana yaklaşırken ondan kaçmak için yataktan kalktım ve valizime gidip bir şeyle uğraşıyor gibi gözükmeye çalıştım.

“Benim yüzümden tam olarak nasıl bir duruma geldin?” Sakince sorduğu soru karşısında ona sırtımı döndüm, valizden askışı bir pijama takımı çıkarıp yatağa atarken “Uyumak istiyorum Damien, yarın saatlerce uçakta olacağım ve uyuyamadığımı öğrenmişsindir” dedim.

Beni dinlemedi, ona döndüğümde hala olduğu yerde duruyordu. Sonra bana yaklaşmaya başladı, kalçam makyaj masasına değene kadar üstüme geldi.

“Gitmek zorunda değilsin, buradan halletmene yardım ederim” dediğinde başımı iki yana salladım.

“Evime dönmek istiyorum Damien, kendi hayatıma” dedim her kelimenin üstüne basa basa.

Bana biraz fazla yaklaştı ve daha fazla kaçacak yerim kalmadı.

“Ben dönmeni istemiyorum.” Nefesim kesilir gibi oldu, sakin olmaya çalıştım. Etkilenmemeye ve sonunda kalbimin kırılmaması için düzgün düşünmeye çalıştım ama o kadar zordu ki… kokusu tüm vücuduma sinecek kadar yakınken bu gerçekten çok zordu. Bu yüzden ona daha fazla öfkelendim.

“Niye?” Diye bir soru kaçtı ağzımdan.

“Çünkü ben artık kendi hayatıma dönemeyecek gibi hissediyorum”

Gözleri benimkileri bir an bile bırakmazken cümlesi beynimin içinde yankılandı, yeşil irisleri tüm renk geçişleriyle zihnime kazındı.

Hipnotize olmuş gibi onu izlerken yüzünün giderek benimkine yaklaştığını fark ettim, beni öpecekti. Dejavu yaşıyordum, beni öpecekti.

Mükemmel biçimli dudakları aralanıp benimkilere yaklaştığında titrek bir nefes aldım, sonra başımı geriye çektim. Damien bir an kalsa da geri çekilmedi.

“Uyumam gerekiyor” deyiverdim. Bu kez buna izin veremezdim, kendimi korumam gerekiyordu. Hem ondan hem de kendimden, yeniden umutlanamazdım. Özellikle de bana veda öpücüğü vermeye çalışırken…

Damien geri çekilirken yüzünden hiçbir şey okuyamadım, sadece bir iki adım çekildi ve ben kalçamı olduğu yerden çekebildim.

“İyi geceler” dedi kapıya yönelirken. Cevap verirsem sesimin titreyeceğinden emin olduğum için sustum, o da çıkıp gitti zaten.

Yatağa girdiğimde berbat hissediyordum, içimde bir boşluk vardı. Ne zaman açıldığından bile haberim olmayan bu boşluğu kendimle birlikte eve götürecektim. Berbattı…

 

Otelden çıktığımda telefonumdan bir uber çağıracağım sırada Brian yolun karşısından bana hafifçe el salladı. Üç numaraya vurulmuş saçları ve koca cüssesiyle el sallayan hali gözüme bir an çok komik gelse de gülemedim.

“Brian, ne oldu?” Diye sordum yanıma ulaştığı zaman.

“Seni havalimanına bırakacağım, hadi gel” dedi.

“Taksiyle giderim ben, işin yok mu senin?” Beni dinlemeden valizimi eline aldığında peşinden arabaya gitmek zorunda kaldım.

“Sana diyorum Brian, işin yok mu? Patronun kızarsa karışmam bak” kapıyı açtığımda irkildim. Damien koltukta son derece rahat bir şekilde oturuyordu, muhtemelen duymuştu.

“Kızmam merak etme” dedi gülümseyerek.

Elim kapı kolunda durmaya devam etti, ne arabaya binebildim ne de bir şey diyebildim.

“Uçağı kaçırmak istiyorsan biraz daha bekleyebiliriz” dedi Brian arkamdan. Gerisin geri arabaya bindim ve Damien’ın yanına oturdum.

“Benimle gelmenize gerek yoktu” dedim biraz gergin bir şekilde.

“Ortağımı uğurlamamda ne sakınca var? 3 haftadır iş yapıyoruz” dedi. Yüzünde dünün aksine durgun bir ifade vardı, her zamanki Damien gibiydi ama soğukluğu da geri gelmişti.

“Beni bu kadar özleyeceğinizi düşünmemiştim” dedim şakayla karışık, Brian dikiz aynasından benimle göz göze geldi.

“Hayatımıza biraz alaycılık getirdin Nora, elbette özleyeceğiz” dedi.

İçimden ağlamak geliyordu, bu histen nefret ettim. Sadece 3 haftadır tanıdığım bi adamdan bu kadar hoşlanamazdım. Bu adil değildi, kendimi bir çocuk gibi hissediyordum.

Havalimanına giden yol kaç dakikaydı bilmiyorum ama bana o kadar çabuk geldi ki bundan da nefret ettim. Brian inip valizimi çıkarırken Damien’a döndüm.

“Teşekkür ederim, her şey için” dedim.

“Teşekkür etmesi gereken benim” dedi.

“Anlaşma buraya kadar demek ha” ses tonumun titremesi ne onun gözünden ne de benimkinden kaçtı, Damien’ın gözlerinden bir an bir sis perdesi geçti.

“Buraya kadar” dedi.

Gülümsedim, ona elimi uzattığımda önce bu hareketime sonra da bana baktı.

“Anlaştık”

Elimi tuttu “Anlaştık Nora” dedi.

Kısacık bir an avucundaki elimin hissine odaklandım, sonra yavaşça dokunuşundan kurtuldum ve arabadan indim. Brian valizimin yanında bekliyordu, bana hüzünle gülümsedi.

Ona uzanıp kollarımı doladığımda bir an şaşırsa da bana sarıldı.

“Teşekkür ederim, umarım yine karşılaşırız” dedim.

“Gitmene izin verdiği için tam bir aptal” dedi kulağıma. Hafifçe kıkırdadım, en azından o rahatça dile getiriyordu.

Valizimi alıp havalimanından içeri girerken buradaki ilk günümde ne düşünüyorsam aynını düşünüyordum, bu anlaşma en başından beri saçmalıktı ve bedelini hiç beklemediğim şekilde ödemiştim…

Bölüm : 09.06.2025 00:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...