4. Bölüm

4. Bölüm

Sude
sudesi

Suyun akmasını izlerken küvete çantamda getirdiğim duş jelimi boşaltıyordum. Kesinlikle buranın havasına alışkın değildim bu yüzden alışveriş yaparken kıyafet giyip çıkarmaktan yorulan vücudumu şu an bu küvetle ödüllendirebilirdim, 2 saatim olsa da çok acele etmeyecektim. En azından duş kısmı için…

Sıcak suda rahatladıktan sonra bornoza sarınıp çıktım ve vücuduma ışıltılı kremlerimden sürdüm. Bir yandan Helenayı görüntülü ararken saçlarımdaki fazla suyu sıkıyordum.

“Selam bebek” dedi beni gördüğünde. Bacaklarıma krem sürme işini bitirdikten sonra ona “ilk davetimiz için hazırlanıyorum ve bu ana şahitlik etmen için seni aradım. 1 saat sonra birinin sahte sevgilisi olacağım” göz devirirken sahte sözcüğünü ellerimle tırnak açarak vurgulamıştım. Helena bu hareketime güldü.

“Kendini kitaplarındaki karakterlerden biri gibi düşün hayatım, biraz rol yap ve gülümse. Zaten 3 hafta, kameradan gördüğüm kadarıyla bu otel odası için değer”

Çevreme göz gezdirdim ve omuz silktim “hala bunun boktan bir plan olduğunu düşünüyorum”

“Yine de uyguluyorsun”

“Düşünmeden hareket edemeyeceğimi ve kuralcı bir psikopat olduğumu söyleyenlerin utanacağına eminim” neyi kastettiğimi anladığında yüzü düştü.

“Şu müthiş tatili o aptal herifi düşünerek harcamayacaksın herhalde Nora”

“Düşündüğüm yok, aklıma gelince söyledim” dedim. Doğruydu, bu işe girerken beni gazlayan tek sebep buydu zaten.

“Bekle, elbisemi giyip geliyorum” kapıya astığım elbiseyi üstüme geçirdim, elbisenin sırtı derin olduğu için sütyen takmamıştım ve sert kumaş yeterince tutuyordu.

Ayağıma aldığım topukluları giydikten sonra tekrar odaya döndüm.

“Bak sen bizim hayalperest kızımıza, taş gibi olmuşsun!”

Bir ıslık çaldığında gülmeye başladım.

Onunla biraz daha çene çaldıktan sonra geç kalmamak için kapattım ve hazırlanmaya devam ettim. Islak saçlarımı kurutup ensemde bir topuz yaptığımda elbisenin çapraz sırt dekoltesi son derece zarif duruyordu. Öğrenebildiğim tek şey etkinliğin bir otelin havuz başında olduğuydu, bu etkinliğe nasıl tiplerin geldiğini ya da neler yaptığını bilmiyordum. Benim işim odamın köşesinde oturup bilgisayarıma dalmaktı bu yüzden bu ortamlara asla uyum sağlayamayacağımı bildiğimden en azından görünüşümle bunu dağıtmak istemiştim. Yoksa sevgili iş partnerim her an bu uyumsuzluğu fark edebilirdi…

Gayet iyi görünüyordum, evde eşofmanlarımla bilgisayar başında otururkenki ya da çoğu zaman tepemden topladığım saçlarımdan oldukça farklıydı halim. Elbette kendime her zaman özeniyordum fakat böyle değildi, daha rahat bir haldeydim.

Yüzüme buranın sıcağında akıp beni rezil etmeyecek seviyede minimal bir makyaj yapıp bolca maskara sürdüm.

Hazır olduğumda henüz 2 saatim dolmamıştı, bu yüzden küçük çantama son derece yavaş bir şekilde cüzdanımı ve telefonumu attım. Dudaklarıma koyu kahveye yakın sürdüğüm gloss’u tazalerken devasa odamın kapısı çalındı.

Benim bir şey dememi beklemeden Brian içeri daldığında ben de kapıya doğru ilerlemiştim. Beni gördüğünde hafifçe gözlerinin açıldığını fark ettim, şaşırmış gibiydi.

“Ne oldu? Bir anda sindirellaya mı dönmüşüm?”

Güldü “en azından elbisenin rengi uyuyor” dedi.

Bu sefer gülme sırası bendeydi.

“Hadi gidelim, Damien arabada bekliyor” dedi. Elbette egolu herif beni almaya kendi gelmezdi…

Birlikte asanöre bindiğimizde elbisenin sürekli düşen askılarından birini düzeltiyordum.

“Tüm gece böyle kıpırdanmamanı tavsiye ederim”

“Niye? Beyefendi ona da mı kızıyor?”

“Maalesef” gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi.

“Onun rahatını ondan fazla umursaman korkutucu Brian, yoksa ondan hoşlanıyor musun?” Dediğimde öksürmeye başladı.

“Hanımefendi, kendinize gelin”

Asansörün kapısı açıldı.

“Ne var? Ne dedim ki?” Gülmeye devam ederken asansörden indim ve otelin çıkışına ilerledim. Geçmem için kapılardan birini açtıklarında akşamın rüzgarı elbisemin yırtmacından açıkta kalan bacağımı okşadı ve hafifçe eteklerini uçuşturdu. Damien siyah bir rolls royce’a yaslanmıştı.

Üstünde tamamen oturan siyah bir takım vardı ve bedenini olduğundan daha iyi gösterdiği kesindi. Beni görünce yüzünde hiçbir mimik oynamadı, benim de öyle. Yanına gittiğimde ifadesiz bir yüzle “Gidelim mi?” Diye sordu. Tamamen kibarlıktan sorduğu bu soruyu aynı kibarlıkla başımı sallayarak yanıtladım. Geçmem için arka kapıyı açtığında Brian’ın sürücü koltuğuna geçtiğini göz ucuyla gördüm. Resmen asistandan çok şoför gibiydi.

Derin yırtmacı düzgünce zapt etmeye çalışarak oturduğumda Damien kapıyı kapattı ve diğer taraftaki kapı açıldı. O da bindiğinde dar alanda odaklanabildiğim tek şey yoğun erkeksi kokusuydu.

Brian arabayı çalıştırdığında biraz nefes almak için camı açtım. Gergindim çünkü rol yapmak bana göre değildi, bunun abartı bir şey olmaması için dua etmekten başka çarem de yoktu.

“Ne tür bir davete gidiyoruz? Ya da niye gidiyoruz?” Sorulabilecek en saçma sorulardan birini sormuşum gibi bana baktığında biçimli kaşları sinir bozucu seviyede alaycı bir şekilde çatılmıştı.

“Ortaklardan birinin yeni devraldığı bir projenin yatırım kutlaması” dedi. Bundan bir şey anlamam gerekiyormuş gibi bana baktı.

“Yani?”

“Yani tek amacımız destek olmak” dedi.

“Yani senin şu kesinlikle katılmak zorunda olduğun, üstelik yanında biriyle katılmak zorunda olduğun şeyler bu tür şeyler mi?”

Kolunu cama yaslamıştı ve sert çenesi de eline dayalıydı. Sorum karşısında hafifçe gülümsedi ama bana dönmedi.

“Sen kafanı bunlara yorma, gülümsesen ve bana aşık rolü oynasan yeterli”

“Bir de sana herkesin içinde övgüler yağdırmamı ister misin?” Dedim alayla.

“Ona gerek olmaz, sen yanımda şu an olduğu gibi eteğini çekiştirip kıçını kapatmaya çalışmadan dursan yeter” dediğinde yırtmacımla oynayan elimi hemen oradan çektim.

“Bir şey bilmem gerekiyor mu?” Diye sordum konuyu dağıtırken.

“Ne gibi?”

“Sevgilim hakkında? Senin hakkında bilmem gereken bir şey var mı? Bana bir şey sorarlarsa diye yani” dedim.

Elini camdan çekip vücudunu bana çevirdi ve bu bir dizinin benim çıplak bacağıma değmesine sebep oldu, bacağımı anında çektim ve bu onun yüzünde tuhaf bir sırıtışın belirmesine sebep oldu.

Yine de ona aynı şekilde bakmaya devam ettim.

“Damien Langley, 29 yaşındayım. 21 yaşından beri şirkette çalışıyorum. 25 yaşından beri CEO’yum.” Dediğinde kendimi gülmemek için sor tuttum.

“CV’nize eklememi istediğiniz başka bir şey var mı bay Langley? Mesela hangi liseden mezunsunuz? Ortalamanız kaçtı?”

Bana dümdüz bakmayı sürdürdü. “Ben sana bunları mı sordum? Nelerden hoşlanırsın? Biz nasıl tanıştık? Ne zamandır birlikteyiz? Ben senin tek gecelik ilişkilerinden bir başkası mıyım ya da gizli tutmak istediğin sevgililerinden biri miyim mesela?” Dediğimde gülümsedi ve gamzelerinden biri gözler önüne çıktı, bu onu ölümcül seviyede yakışıklı gösteriyordu. Bundan rahatsız oldum.

“Beni araştırmışsın demek” dedi.

“Mafyanın teki olmadığından emin olmalıydım, her gün biri bana sevgililik teklif etmiyor”

“Hayal gücünün bu konuda çalıştığına eminim” dedi.

“Şimdiden söylemeliyim, rol yapma konusunda berbatım. Beni ne kadar konuşturursan o kadar kötüyse gideriz” dedim.

“Niyetim tamamen seni konuşturmak çünkü benim bunlara ayıracak vaktim yok” dediğinde ona itiraz etmek için ağzımı açsam da dudaklarımı ısırarak bunu bastırdım. Anlaşma anlaşmaydı, o zaman yaratıcılığımı kullanma zamanım gelmişti.

Çantamdan dişlerimle bozduğum rujumu çıkarıp telefonumun yansımasından bakarak düzelttim. Rujun kapağını kapattığımda araba durmuştu, Damien bana daha doğrusu birbirine bastırdığın dudaklarıma bakıyordu.

“Hazır mısın?”

“Elbette” dedim. İndikten sonra bana elini uzattı ve inmem için yardım etti. Mekanın girişindeki kırmızı halıda yürürken oldukça şaşkındım ama bu şaşkınlığımın yüzüme yansımaması için de deli gibi çabalıyordum. Ne tür bir açılıştı bu böyle ve ne zamandan beri bu tarz şeylere bu kadar kamera dahil oluyordu?

Damien elimi tutup beni insan kalabalığının arasına çektikten sonra birilerinin fotoğrafımızı çekmesi için durmuştuk. Elini belime sardı, çıplak sırtımdan geçen bir alev tüm tenimde gezindi.

“Gülümse bebeğim” dediğinde sesindeki uyarı tonu hafifçe gülümsememe sebep oldu. Bedenimi onunkine yapıştırdığımda bir elimi göğsüne koydum ve ona döndüm.

“Böyle iyi mi bebeğim?” Dedim. Alaycı ses tonum sert çene hattında bir kasın seğirmesine sebep olduysa da dümdüz kameralara bakmayı sürdürdü.

Ona yapışık duran bedenimi daha sıkı sardığında bu sefer ellerinden diğeri saçlarımdan hafifçe gözüme düşen bir tutamı düzeltti.

Bana bakarken gözlerinde hiçbir sıcaklık yoktu, bu adam kesinlikle duygusuzun tekiydi.

Nihayet yeterince fotoğrafımızın çekildiğine ikna olmuş olacak ki benden hafifçe ayrıldı ve elimi tutup ikimizi tekrar kalabalığın arasından çıkarıp davet salonuna soktu. Salondan geçip havuzun olduğu yere ilerlerken ona yetiştim.

“Seni kimseyle sevgili yazmamalarının ya da buna inanmamalarının sebebini anladım” dedim. Bana döndüğünde açıklamam için bekledi.

“Bana bakarken biraz daha zorlasaydın nefret ettiğine dair dedikodular çıkarabilirlerdi ‘bebeğim’ dedim. Son kelimeme hala gülüyordum.

 

oy ve yorumları unutmayııın

Bölüm : 24.11.2024 14:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...