

Şaşkınlıktan ağzımı kaç kez açıp kapatmıştım acaba?
“Burada tam olarak ne dönüyor?” Kendime hakim olamadan sinirle konuştuğum zaman Damien hiç istifini bozmadan tezgaha yaslanmaya devam etti. Şükürler olsun ki üstünde kıyafetleri vardı, bir an aklıma annemin onu üstsüz görmüş olabileceği ihtimali geldi. O şekilde yakaladıysa artık dilinden kurtulamazdım.
“Seni beklerken arkadaşınla sohbet ediyorum Nora, ne oluyor gibi gözüküyor?”
Annemin aksi sesi mutfağı doldurdu, burnumdan soluyordum. Damien burada durmuş annemle ne konuşuyor olabilirdi cidden?!
“Damien?” Dedim sorarcasına.
O cevap veremeden annem yeniden sözs girdi. “Sabah koşuya çıktığını unutmuşum, kahvaltı ederiz diye gelmiştim. İyi ki arkadaşın buradaymış da bana kapıyı açtı” beğeni dolu gözleri Damien’ın üstünde gezinince yüzümü buruşturdum. Ben ölmüştüm, bu saatten sonra ben ölü sayılırdım. Annem beni asla rahat bırakmayacaktı, kafasında çoktan Damien ve beni düğün salonunda hayal ediyor olmalıydı.
“Damien da gidiyordu zaten, değil mi?” Dedim gülümseyerek.
Damien’ın girdiğimden beri yüzünden silinmeyen sırıtışı da da büyüdü.
“Kahve almışsın, gidiyor muydum?” Onu da öldürecektim, ben öldüysem o da benimle birlikte ölebilirdi.
“Evet, toplantın vardı unuttun mu? Hadi, ben seni geçireyim” ilerleyip onu kolundan yakaladığım gibi mutfaktan dışarı çektim.
“İnanamıyorum gerçekten!” Ona olan kızgın bakışlarımdan bir gram etkilenmedi.
“Ne kadar kabasın Nora, tam da annene nasıl tanıştığımızdan bahsetmek üzereydim. “
“Bana bak Damien, benimle oynama. Yoksa tüm amerika sözleşmeli sevgiline imzalattığın o muhteşem sözleşmeyi görür.”
Yüzünü buruşturdu. “Bu kadar kızma, sabah çıktığını bile fark etmedim, kapı çalınca gelenin sen olduğunu sandım ve açmış bulundum”
Ceketini eline tutuştururken “Annemle tanıştığın için elinden asla kurtulamayacağım Damien, keşke hiç açmasaydın. Belki giderdi”
Gözlerini devirdi. “Sana boş şans Nora, benim toplantım var” hala elimde tuttuğum kahve poşetinden birini aldı. “Kahve için teşekkürler, çok naziksin.” Çıkıp gittiğinde arkasından kötü kötü baktım, kapıyı kapatıp mutfağa döndüm. Annem bana gülümsediği zaman kulaklarımı tıkamak istiyordum fakat çok geçti. “Amerikadan dönememe sebebin buymuş demek ki, bana anlatabilirdin canım”
Yaa, tabii…
“Bir şey yok anne, arkadaşım. Bunu daha önce de söyledim, dün bende kaldı o kadar. Yakın arkadaşım”
“Anladım, arkadaşın.” Asla inanmadığını biliyordum. “Çok karizmatikmiş”
“Anne!” Diye çığlık attım. Damien’ın karizmatikliği en son konuşmak istediğim konuydu onunla!
“Bir şey demedim Nora, sakin ol. Owen’dan sonra normale dönmene sevindim”
“Yaa öyle mi? Lütfen anne, ona bayılıyordum. Şimdi Damien’ı gördüğün için sevindin mi?”
Kahvesinden bir yudum aldı, bir de kahve mi yapmışlardı beraber?
“Ne konuştunuz?” Diye sordum biraz çekinerek.
“İşinden bahsetti, eski bir arkadaşınmış. Ben neden hiç bilmiyorum”
“Amerikada olduğu için, Helena’nın kuzeniyle tanışıyorlar” diye uyduruverdim. Kuyruklu yalanlarım artık birbirine dolanmaya başlamıştı, birine takılıp düşeceğime emindim. Yine de başka seçeneğim yoktu.
“Ah, doğru. Austin”
Başımı sallamakla yetindim.
“Bence onunla arkadaş olmamalısın” gerçekten delirecektim.
“Anne!” Diye çığırdım ikinci kez.
Annem gittiğinden beri önümdeki sözleşmeye bakıyordum, imzalamam gerektiğinin farkındaydım ama yine de dün gecenin hatıraları zihnimde bu kadar taze iken kararımı sorgulamadan edemiyordum.
Telefonum çaldığı zaman açtım, Helena’nın cıvıl cıvıl sesi odamı doldurdu.
“Bebeğim imzaladın mı? Ona göre Brian’a teslim etmeye gideceğim.”
Alışık olduğum imzayı hızlıca atarken ikinci kez düşünmedim. Aynı anda “evet, imzaladım.” Dedim.
Böylece ikinci kez tam anlamıyla Damien’a bağlanmış oldum, dolaylı anlamda…
Helena gelip belgeleri aldığı zaman salonumda karşılıklı oturuyorduk.
“Senin bu yüzünün hali ne? Seks falan mı yaptın sen? Dalıp dalıp gidiyorsun Nora?” Dalga geçip güldüğünden yanaklarım kızardı, Helena’nın gülüşü boğazına takıldı, arkadaşım öksürmeye başladığı zaman ellerimle yüzümü kapattım. Rezillikti!
“Hayır yapmadın! Yapmadım de! Nora yapmadım de!”
“Diyemem” dedim utançla.
“Nora Winslow! Yüzüme bak! Sana aylardır adamla yatman için verdiğim onca gazı almadın, üstelik 3 haftalık sözleşme sonunda hayatından defolup gideceğini bilmemize rağmen! Ama şimdi adamla iş yapıyoruz ve sen bunun olduğunu mu söylüyorsun bana? Nora!” Dedi sinirle. İşte, Helena’nın prensipleri de benimle aynıydı. İş yaptığın anda herhangi bir romantizm biterdi, hem de anında.
“Sana söyledim, öncesinde olsa neyse. Ama şu an bu bir saçmalık olacak, zaten sizi magazinden saklamak için bir taraflarımızı yırtacağız. Siz bir de sevgili mi oldunuz? Hani yayın evinin Damien ile bir ilgisi olmasını istemiyordun? Hani-“ onu susturdum.
“Sevgili falan olduğumuz yok Helena, bir dur. Adamla bir kez birlikte olduk ve bir daha olmaması konusunda anlaştık. O an öyle gelişti ve ilk defe kendimi tutmadım, bunun için üstüme gelme. Ben de ne olduğunun farkındayım, o yüzden bir daha olmayacak dedim ya.”
Sinirle yüzüme baktı.
“Yani tek gecelik bir şeydi?”
“Öyle adlandırmak istemiyorum ama illa bir şey diyeceksek evet, öyle bir şeydi” dizlerimi kendime çekip çenemi yasladım.
Helena bir süre sustu, söylediklerimi düşündüğüne emindim. “Ayrıca sen neden şimdi kızıyorsun, gece beni giydirip süslerken, randevu derken iş yapacağımızı bilmiyordun sanki”
Geriye yaslandı. “Öf! Sen bana ne bakıyorsun, ben bir öyle derim bir böyle! Arkadaşın olarak zaten aynı fikirdeyim, ama menajerin olarak kafam patlıyor düşünmekten. Bir şey olacak da üzüleceksin diye, işlerin bozulacak diye korktuğumdan aklıma bunlar geliyor.” Dedi. O bile ikilemdeydi, yoksa beni hiçbir şeyde durdurmazdı. Dünyanın en çılgınca şeyini yapsam bile durdurmazdı.
“Ee? Nasıldı?” Dedi sonra, ses tonundaki heyecan saçma sapan sırıtmama sebep oldu.
“Azar bitti mi?”
“Nasıldı? İyi miydi? Anlatsana Nora! Aylardır bu anı bekliyoruz!”
“Sende bipolarlık olduğunu düşünüyordum, artık eminim. Az önce ne diyordun Helena!”
“O menajerinin sesiydi, şu an en yakın arkadaşın konuşuyor. Nasıldı?”
Bir kahkaha attım. “Sana bunu asla söylemeyeceğim, meraktan ölebilirsin.” Kalkıp mutfağa gittim. “Karnım acıktı, yemek yapalım”
Peşimden geldiğinde ofluyordu.
“Gelecek ay yoğun olacağız, amerikaya gideceğimizi de biliyorsun değil mi?” Elim buzdolabının kapısında asılı kaldı.
“Bu biraz ani değil mi? Orada bir imza günü yapsak bile ne kadar kişi gelecek ki? Bence bekleyelim” dedim bir şey çaktırmamaya çalışarak.
“Bırak da onu biz düşünelim, zaten kitabın çıkışı için gideceğiz Nora. Baskıyı görmemiz gerekiyor”
“Tamam, gideriz o zaman.” Yurtdışında bir yerle çalışmak bu anlamda ikimizi de zorlayacaktı, saat farkı vardı ve işlerin nasıl yürüyeceğine dair bir fikrim de yoktu. Yine de Brian’a güvenmeyi seçiyordum, Helenaya da tabii ki.
Onunla tüm gün beraber vakit geçirdik, bugün hafta sonu olduğundan çalışmıyordu, tek yapması gereken akşam Brian’a sözleşmeyi teslim etmekti. Gözüm ara ara telefonuma gidiyordu, Damien’dan bir mesaj ya da arama beklediğim için aptalın tekiydim. Dün hakkında konuşmayacaktık ama sabah öyle aceleyle çıkıp gittiği için bu konuda nasıl bir tavırda olduğunu bile görememiştim. Bu beni huzursuz ediyordu.
“Brian’ı nasıl buldun?” Dedim öylesine, amacım tamamen kendi düşüncelerimden uzaklaşmaktı.
“Ne demek nasıl buldum?” Dedi tuhaf bir panikle. Dikkatle ona baktım.
“İş açısından sormuştum Helena”
“N-nasıl bulacağım, iyi işte” tabağını kaldırıp mutfağa götürdüğü zaman arkasından bakakaldım.
“Bir şey mi oldu? Ne bu halin?”
“Bir şey olmadı Nora, adam biraz tuhaf. Tipi de tuhaf zaten, koruma gibi takılıyor. Konuşmuyor bile!”
Dudağının kenarını ısırdığı dikkatimden kaçmadı, Helena sadece fazla gerginken ya da bir halt yediyse bu durumda olurdu. Yine de üstüne gitmedim, bir şey varsa dökülecekti…
“Damien ne zaman gidiyormuş?”
“Bir iki güne giderler herhalde, bilmiyorum” diye yanıtladım.
“Bir daha görüşecek misiniz?”
“Bilmiyorum Helena, bana şöyle sorular sorma. İyice geriliyorum”
“Tamam hayatım, bir şey demedim. Merak ettim sadece o kadar. Ben şunu götüreyim, sonra da eve geçerim.” Beni öptükten sonra çantasını alıp çıktı. Ben de üst kattaki odama çıkıp yazmak için masama kuruldum.
Hava karardığında ve odam bilgisayar ışığı ile aydınlanana kadar yazdım, mola bile vermemiştim. Sanırım duygusal olarak karmaşık olmak beni yazma konusunda daha verimli biri haline getirmişti.
Telefonum çaldığı zaman arayanın Damien olmasıyla nabzım anlık olarak hızlandı, kendime bir kaç çalışlık izin verdim.
“Efendim?” Diye açtığımda yine de sesim bir tuhaf çıktı.
“Nora, müsait miydin?”
“Evet, çalışıyordum” dedim. İstemsizce elim saçlarıma gitmişti, gerginlikten ne yapacağımı şaşırıyordum.
“Bir konuda yardımın gerekiyor” dedi. Sesinde sezdiğim mahcubiyet keyfimi yerine getirdi.
“Ayrıldığımızı tüm dünyaya duyurmadığını öğrenmiş oldum böylece Damien. Ne yardımı?”
“Uzun bir süre duyurmaya niyetim yok, arkadaşım olduğun için bunlara artık takılmazsın diye düşünüyorum, haftaya benimle Fransaya gelir misin?”
Bu adamın sorduğu soruların gariplik seviyesi giderek artıyordu.
“Fransa mı? Avrupaya mı açıldık Damien, Amerika yetmedi mi?”
Hafifçe güldüğünü duydum. “Avrupaya açılmak lafını tut aklında, kullanırız sonra. 3 günlük bir etkinlik yapılıyor, potansiyel müşteriler ve eşleri Fransada bir etkinliğe davet edildi. Kaynaşma gibi bir şey, yatırımcılar için networking haftası. Sıkıcı olacak ama yalnız gitmem tuhaf olur.”
“Ve sen de bu muhteşem hafta için beni mi düşündün?”
“Aklıma başka sahte sevgililik planı yapabileceğim kimse gelmedi, ayrıca bunu arkadaşına bir iyilik olarak görmeye devam et. Her şey bitmiş olabilir ama hala sana ihtiyacım olduğu zamanlar oluyor gördüğün gibi.”
Sıkıntıyla iç çektim. “Anlaşma bitti Damien, kafam atarsa beni tehdit edemezsin yani. Bunlara daha fazla katılmak istemiyorum, ciddiyim. Elini çabuk tut ve bir an önce sevgilin olmadığını belli et, yoksa daha çok böyle yerlere çağırılacaksın gibi duruyor.”
“Şirket için önemli olmasa aramazdım Nora, farkındayım seni zorladığımın”
Yine de onu reddetmek içimden gelmedi, bunun için başkasını bulması fikrinden korktuğumdan değil, kesinlikle değil.
“Tamam, gelirim. Ama arkadaşın olarak Damien, yani kimseye şov yapmayacağız. Sevgilin mi diye sorduklarında sesimi çıkarmam ama inansınlar diye de sana kur yapmam, haberin olsun.” Damien keyifle güldü.
“Tamam Nora, tamam. Hem bence sana ilham verecek”
“O niyeymiş?” Diye sordum merakla.
“Şatoda kalacağız da ondan”
Ağzımdan bir hayret nidası çıktı.
“Sıkıcı iş adamları için fazla şatafatlı bir organizasyonmuş”
“Sorma, duyduğumdan beri midem bulanıyor” dedi dalga geçerek. Bir kahkaha attım, onun da eğlenceli tarafları vardı.
“Akşam dönüyoruz bu arada, Brian sözleşmeyi almış zaten. Baskı için sizinle iletişimde olacak, yine de bir şeye ihtiyacın olursa yardım edebileceğimi biliyorsun.”
“Biliyorum, sen de öyle. Bir şey olursa yardım ederim yani. Onu demek istedim” kelimelerle aram giderek daha da kötüleşiyordu…
“Biliyorum, o zaman en kısa zamanda görüşürüz diyelim”
Vedalardan nefret ettiğimi söylemiştim değil mi? Hep böyle olacaktı işte, bu yüzden en mantıklısı arkadaş kalabilmemizdi. En azından daha az kaotikti.
“Görüşürüz, kitabıma iyi bakın” dedim biraz neşelendirmek adına.
“Merak etme, harika olacak.”
Bundan emindim…
merhaba dostlarımmm, oy ve yorum bırakmayı unutmayın. Tiktoktan takip edebilirsiniz @bookbysusi
oradan da haberleşiriz öpüldünüz 💖💖💖💖
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.98k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |