55. Bölüm

46. Bölüm

Sude
sudesi

Dağılmış dolabıma mutsuzluk içinde baktım. “Ne giyeceğini bu kadar düşünmen gerekiyor mu cidden hayatım?” yatağımda oturmuş telefonuyla oynayan Helenaya bakıyordum.

“Kendin iki bavulla gelmiyormuş gibi konuşma Helena!” Omuz silkti, yeniden telefonuna döndü.

“Ben aynı zamanda tatil de yapacağım, şık olmak istiyorum.” Dedi.

Akşam Los Angeles’a gidiyorduk. Kapak seçimini çoktan yapmıştık, baskı bitmişi ve bana gönderdikleri ilk baskı örnekleri o kadar güzeldi ki uzun zaman sonra derin bir nefes aldığımı hissediyordum. Helena amerikada tam 5 tane imza günü düzenlemişti. 5 farklı eyalette…

Kendimi gerçekten ünlü gibi hisseder olmuştum.

Bu hafta Damien’ın Fransadaki etkinliğine katılacaktık, döner dönmez Amerikadaki imza günlerini 1 haftada yapıp Londraya gelecek ve burada ayarlanan fuar ve imza için buluşmalar yapacaktık. Bu yüzden Helena tüm zamanını ayarlamıştı, ben Fransadayken o da Miami’de kuzenini görecek ve sonra buluşacaktık.

İki koca bavulu odamın köşesinde duruyordu. 1 saattir benim valizimi hazırlamaya çalışıyorduk, imza güleri için giyeceklerim hazırdı ama Fransa için başım beladaydı…

“Yanına güzel çamaşırlar almalısın tatlım. Belli mi olur?” ona kızgınlıkla baktım.

“Sen 1 hafta önce bana yılın azarın çekmedin mi Helena? Ne dediğinin farkında mısın acaba?” yeniden omuz silkti.

“Damien’ın işle bir ilgisi olmadığını gördüm, rahatladım diyebiliriz.”

“Ben rahatlamadım.”

“Onun da dediği gibi, en fazla amerikada bir yayıneviyle anlaşıp sevgiline daha yakın olmak istediğin yazılır. Onun dışında ben bile Damien’ın yayıneviyle bir bağlantısını bulamadım. Açık hiçbir belge yok, Brian için bile yok. Çalışanlar dışında bile Brian hakkında bir şey bilen yokmuş, rahat olabiliriz.” Dedi ağzındaki baklayı çıkarıp. Demek araştırmıştı, biraz olsun rahatlayabilsem de temkini elden bırakmamak gerekiyordu. Yeni bir krizi kaldıramazdım.

“Fransada biri işle ilgili bir şey sorarsa ne yapacağım?” diye sordum beyaz uzun ve üstünde minik pembe çiçekler olan elbiseyi valize atarken.

“Bence o kısmı Damien’a bırak. Bir yalan uydurursa ayak uydur ama gerçeği söylerse de rahatsız olma. Mesleklerinizin birbirine bir etkisi yok artık. Ailesi de biliyor zaten.”

Şampuanlarımı bir çantaya koyarken başımı salladım. “Zaten 3 günlük bir şey, idare edebilirim.” Dedim.

Gelip kalan kıyafetlerimi benimle birlikte yerleştirdi. Sonrasında daha fazla geç kalmamaya çalışarak evden çıktık. Helena 1 gün Los Angeles’ta kalacak ve yayınevi’nin ofisine gidecekti. Yüzyüze görüşmenin her zaman gerekli olduğunu düşündüğü için 1 gününü buna ayırmıştı, sonra Miami’de Austin ve Isac ile görüşecekti.

Damien ona otelde bir oda ayarlama konusunda ısrarcı olduğundan arkadaşım bunu keyifle kabul etmişti.

“Şu meşhur oteli ben de göreyim, belki ben de kendime bir anlaşmalı sevgili bulurum.” ona göz devirdim. Uçakta yan yana otururken bana döndü.

“Her konuda dalga geçecek bir şeyin var değil mi? Umarım bulursun ve ben de sana imzalaman için saçma sapan bir fikir veririm. O zaman ödeşiriz.”

Dudaklarını büzdü. “Fena mı oldu? Bak o fikrim sayesinde neler yapıyoruz? Fransaya bile gidiyorsun.”

Gözlerimi devirdim. Beraber film izleyerek saatler geçirdik, yaklaştıkça kalbim hızlanıyordu. Damien’ı görmeyeli 1 hafta olsa da onu özlemiştim. Yine…

“Her şeyin bu kadar hızlı olmasına şaşırıyorum, 1 hafta önce ne haldeydik. Şimdi kitap çıktı ve imza gününe gidiyoruz.” Dedim. Helena başını salladı.

“Adam senin için yayınevi kurdu Nora, bu hayat boyu anlatacağımız kadar romantik bir şey, hala inanmıyorum.” İkimiz de sessizliğe gömüldük. Benim kafamın içi hiç de sessiz değildi zaten.

“Sanırım ona aşık oldum Helena” dedim bir anda. Öyleydi, kitap örnekleri evime geldiğinde ve kargo kutusunu açtığımda göğsüme çöken his bana bunu anlatmıştı. Ona aşık olmuştum, bir hoşlantı değildi. Kalbimi sıkıştırıp beni boğsa da bu çok tatlı bir histi, o kadar basit değildi.

Helena bana baktı. “Bunu anladığına sevindim, ben amerikadan döndüğün günden beri anlamıştım Nora. Gözlerin başka parlıyor.”

“Yine de aramızdaki bu mesafeye katlanabileceğimi sanmıyorum. Dahası onun da bir şeyler hissettiğine emin olsam da ne büyüklükte olduğunu bilmediğim için boşa umutlanmak bile istemiyorum.”

“Haklısın, yine de aşmak isterseniz mesafelerin pek önemi olmayacağından eminim.”

“Hep öyle denir Helena, sonra sorunlar başlar. Telefondan kavga edip kapattığımda yok olmak istemiyorum onun hayatından. O mesafelerin arasında koca bir okyanus var, pek de kolay aşılmaz. Kendime eziyet etmek istemiyorum.”

Ellerimden birini yakaladı.

“Şimdi bunu düşünme, kendini de şartlama. Bekleyip göreceğiz. Hem şu an o okyanusu aşıyoruz değil mi? Aşılamayacak bir şey değilmiş yani.”

Güldüm, evet her konuda dalga geçecek bir şeyi vardı.

Uçak indikten kısa bir süre sonra Brian bizi almaya gelmişti.

Helena ona tuhaf thaf bakıyordu, dirseğimle onu dürttüm.

“Ne var?” dedi kendini tutamadan.

“Adama ne biçim baktığının farkında mısın?”

“Çok tuhaf ama Nora, bu adam bizim yayınevinin sahibi! Bizi almaya geldi ve valizimizi taşıdı. Saçmalık!” güldüm. “Brian’ın birden fazla pozisyonda görev aldığına alışman zaman alailir. Ona sorduğunda işiyle ilgili ne diyeceğini merak ediyorum.” Dedim dikiz aynasından Brian’ın gözlerini süzen Helenaya.

“Ona hibir şey sormak istediğimi sanmıyorum. Bu çok rahatsız edici, keşke taksiye binseydik.”

“Büyütme, onlar arkadaşımız.” İçimden bu kafa karışıklığına gülüyordum. Aklıma süreli Brian’ın koruma olduğunu düşündüğüm anlar geliyordu.

“Bu hiç profesyonelce değil!” diye fısılıdadı yeniden, kendimi tutamayıp kıkırdadım.

“Hanımlar, asıl fısıldaşmanız hiç profesyonelce değil. Ben de arabadayım.”

Helena kıpkırmızı kesildi, çantasından bilgisayarını çıkarıp yalandan ilgileniyormuş gibi yapmaya başladığı zaman Brian ile dikiz aynasında göz göze geldik, başını iki yana salladı.

Sırıtmaya ara veremedim, oldukça komik bir iletişimleri vardı. Otele geldiğimiz zaman Helena ve ben içeri girdik. Brian Helena için ayarlanan odanın anahtarını istedikten sonra bana döndü.

“Damien yoldaydı, seni birazdan alacak. İstersen burada bekle Nora, ben arkadaşını odasına çıkarıp geleyim.” Başımı salladım, Helena da tıpkı benim buraya ilk geldiğimde yaptığım gibi işlemeli tavanı inceliyordu. Onlar yukarı çıkarken Helena bana ölümcül bakışlar attı, Brian’dan o kadar haz etmiyordu ki onunla 2 dakika bile yalnız kalacak olmak suratını asmasına yetmişti. Ona elimle bir öpücük gönderdim, karşılık olarak eliyle boynunu sıyırdı ve sen öldün dercesine hareket ettirdi. Gülerek otelin çıkışına döndüğüm zaman kalbim tekledi, Damien kapının yanında kollarını kavuşturmuş gülerek beni izliyordu.

“Selam.” Dedim her zamanki gibi yanına ulaştığımda.

“Selam, yolculuk nasıldı?” Diye sordu.

“İyiydi, biraz yorulduk o kadar.” Ona sarılmak istiyordum, kokusunu özlemiştim.

“Maalesef yeniden uçağa bineceğiZ ama uyuyabilirsin belki bu sefer.” dedi şişmiş gözlerimi süerek.

“Sorun değil.” dedim. Buraya onun uçağı ile gideceğimiz için gelmiştim, Helenayı da yalnız göndermek içimden gelmemişti bu yüzden bir günde iki uçuş benim minik bedelim olacaktı.

“Hadi gidelim o zaman.” beraber arabasına bindik. Kısa süren bir yolculuk sonrası artık alıştığım ve alışmanın bile tuhaf geldiği uçağında yeniden aylar önce olduğu gibi karşılıklı oturuyorduk.

“Bu tarz şeylerin sana göre olmadğını sanıyordum.” dedim doğrudan ona bakarak. Yeşil gözleri kısıldı.

“Değil zaten, yine de şirket için iyi bir fırsat. Değerlendirmek zorunaydık, Brian’ı göndermeyi düşündüm ama beni öldürmekle tehdit etti.”

Bir kahkaha attım. “Onu o kadar çiftin arasında hayal edebilir misin cidden?” O da hafifçe gülümsedi.

“Kitabı gördün mü?” diye sordum merakla. Başını salladı.

“Her şey istediğin gibi mi?” diye sordu.

“Evet, kesinikle. Okuyucular kapağa bayıldı, tam hayalimdeki gibi olmuş.”

Bembeyaz dişlerini göstererek gülümsedi bu sefer, içim ısındı. “Sevindim, her şey istediğin gibi olacak. Merak etme.” Ne diyeceğimi bilemediğim için sadece başımı sallayıp önüme dönmekle yetindim.

“Bilmem gereken bir şey var mı bu gittiğimiz şeyle igili?”

“Ben de pek bir şey biliyorum, potansiyel müşterilerin ve yatırımcıların sözde kaynaşması için yapılan bir etkinlik. Hem iş hem eğlence gibi, rekabet ortamı olacağına eminim. Müşteri kapmak için yani.” Dedi.

“Desene seni iş üstünde izleme fırsatı doğdu bana.”

Güldü. “Göreceğiz, yine de bendeki soğuklukla müşterileri kaçırdığımı görürsen uyarman önemli. Daha önce işimize yaramıştı.”

“Sinirlerimi bozmazsan yardım ederim, yoksa hepsini kaçırman için elimden geleni yaparım Damşen, huyuma git.” dedim ona sataşarak. Gülmeye devam etti, gamzelerinden biri beni çıldırtmak için ortaya çıkıyordu resmen. Gözlerimi kaçırdım, onun yüzünden kalp hastası olacaktım.

Uçuş yaklaşık 11 saatti bu yüzden deli gibi uykum olduğundan uyumayı seçtim. 1 günden fazla süredir yoldaydım ve hala devam ettiğinden gözlerim balon gibi olmuştu. Damien arka tarafta toplantıdaydı, kimlerin orada olacağı ve kimlerle ne tür konuşmalar yapılacağına dair konuşulduğnu anladım. Asistanı olduğuna artık emin olduğum Julie tatlı sesli 40’lı yaşlarında bir kadındı, Damien’a bilgi verirken sesi bana ninni gibi geliyordu. Sonunda gözlerim kapandı ve biraz uyuyabildim.

Omzuma hafifçe dokunan biriyle gözleimi açtım, Damien’ın yeşil gözleri yüzümün çok yakınındaydı.

“Geldik Nora.”

Başmı salladım ve oturuşumu düzelttim, en azından artık eskisi kadar yorgun değildim.

“Neredeyiz?”

“Bordeaux, daha önce Fransaya geldin mi?” diye sodu.

“10 yaşındayken, annem ve babamla tatile geldik. Paris’e” dedim.

“Parise 5-6 saat uzaktayız, bence burayı da seveceksin.” Dedi. Zaten 3 gün kalacağımız için üstünde durmadım, birlikte transfer aracına bindikten sonra Damien bana döndü.

“Orada sıkılırsan başka yerlere gidebiliriz, tüm gün seni sıkıcı planlara dahil etmek istemiyorum. Bu yüzden rahat ol.” Dedi beni şaşırtan bi ilgiyle. Güldüm. “Baskıcı iş adamı tavrını bıraktığına sevindim, basıp gitmemden korkmuyorsun yani?”

“Yapmayacağını biliyorum, sen yine de lütfen bunu aklından geçirme.” dedi. Onunla uğraşmak oldukça keyifliydi, özellikle de ipler benim elimdeyken.

10-15 dakikalık bir araba yolculuğundan sonra üzüm bağlarının olduğu tarlaları geçmiş ve muhteşem manzaralı bir yere gelmiştik. Bu ciddi anlamda restore edilmiş bir şatoydu.

“Buranın adı ne? Kendimi cahil hissettiriyorsun Damien, beni bir şatoya getirip rehberlik etmemen hiç doğru değil.” Damien da güldü. Şato bir gölün kenarındaydı, büyülendim. Burası gerçekten ilham verebilirdi.

Château de Clairargent” dedi müthiş bir aksanla, ondan bir kez daha etkilendim. Bir dil daha bilip bilmediğini merak ettim.

“Fransızca konuşabildiğine bahse girerim.”

“Zengin bir ailede büyümenin getirdiği bazı avantajları kullandım, iş için iyi oluyor.” Dedi tamamen mütevazi bir tonda.

“Senin hakkında bilmediğim çok şey var sanırım.” Dediğim zaman bana döndü.

“Öğreneceğine eminim.”

Bakışlarımı ondan çekip manzaraya döndüm. Hem modern hem de tarihi görünen taş bina geometrik bahçeler, heykeller ve lavanta yollarıyla süslenmişti. Klasik Fransız mimarisine sahipti ve resmen büyüleyiciydi.

“Bazen etkinlikler için tamamen kapatılıyor, içinde çok fazla oda var. O yüzden burada kalınacak şekilde ayarlanmış. Ortak yemek saatleri ve bazı etkinlikler dışında istediğin her şeyi yapabilirsin, eminim eğlenecek bir şeyler bulacaksın.” Dedi rahatça. Arabadan inip peşine takıldım, içeri girdiğimizde kapıdaki görevlilerden biri Damien ve benim adımı aldı.

“Böyle buyurun lütfen, odanızı hazırlamışlardır.” Bizi üst kattaki devasa koridora soktu, duvar müthiş tablolarla süslüydü, kendimi bir an Gurur ve Önyargı kitabında gibi hissettim, evet burası kesinlikle ilham verici olacaktı.

Yüzümdeki gülümsemeyle etrafı izlerken bir kapının önünde durduk, altın renkli işlemelere sahip siyah kapıyı açan görevli ikimize gülümsedi.

“Odanız burası, keyfini çıkarın. Akşam yemeği için haber verilecek efendim.”

Yüzümdeki gülümseme anında silindi, tek oda vardı, dahası tek yatak vardı. Yine ve yine başa dönmüştük, Damien ve ben 3 gece aynı odada kalacaktık.

Bu bir felaketti.

 

selam dostlarr bölümü sevmişsinizdir umarım, oy ve yorum bırakmayı unutmayalımmm. Beni instagramdan takip etmek isteyenler, @sudeslog hesabım. Blog olarak kullanıyorum 🥹🥹.
yeni bölümde görüşelim, öpüldünüz 💖💖💖💖

Bölüm : 02.08.2025 16:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...