

Yeni bölüm bir iki güne gelir dostlar, hepinizi öpüyoruuum.
🔔🔔🔔50 oy ve 100 yorum sınırı olsun yoksa cidden herkes unutuyor,
Pencereden dışarı bakarken buranın ne kadar huzurlu gözüktüğünü zihnime kazıdım. Damien banyodaydı, onunla oda konusuna dair tek kelime etmemiştik, sanırım bağırıp çağırmamı bekliyordu çünkü bir süre şaşkınca suratıma bakmıştı. Benden bir ses çıkmayınca da duş alacağını söyleyerek banyoya kaçmıştı. Elimde olsa itiraz ederdim, her mantıklı insan gibi, aklı başında olan herkes gibi. Ama elimde değildi çünkü buraya eşiyle ya da sevgilisiyle gelmiş herhangi birinin ayrı odada kalması oldukça saçma ve uygunsuz olacaktı, en azından bizim durumumuzda
Bu yüzden zaten yeterince rahatsız görünen Damien'ı daha fazla rahatsız etmemek için çenemi kapalı tutmayı seçtim. Eminim bunu tahmin etmiş ve durumun bu olacağından haberdardı. Yine de elden bir şey gelmeyeceği için bana çaktırmamamaya çalıştığını varsayıyordum. Valizimden buraya daha uygun olduğunu düşündüğüm açık sarı kalın askılı elbiseyi çıkardım ve Damien'ın yokluğunda hızlıca giyindim, beyaz ipli sandaletlerimi ayağıma geçirdiğim sırada banyo kapısı açıldı.
Damien her an belinden düşecekmiş gibi görünen bir havlu ve göğsünden aşağıya sular damlayan bir halde çıktığında bakışlarımı yerde tutmaya çalıştım, ayakkabılarımla uğraşıyor gibi yapmaya devam ettim.
"Kıyafetlerimi almamışım" diye açıkladı valizine yürürken, neyse ki sırtı bana dönüktü de gözlerimle onu adeta yiyip bitirdiğimi göremedi. Kıyafetlerini alıp yeniden banyoya girdiğinde ne zaman tuttuğumu bile hatırlamadığım nefesimi bıraktım.
Odada kocaman bir yatak, pencerenin önüne konumlandırılmış ahşap bir makyaj masası ve gold işlemeli bir ayna vardı. Perdeler pastel bir yeşil tonundaydı ve odada kendimi bir prenses gibi hissetmeme sebep olacak şekilde dekore edilmişti, yatak bile eski dönemleri hatırlatıyordu. Tek sorun benim bu odada prenses değil de kedi fare oyun oynayacak ve köşe bucak kaçacak olmamdı. Bu durumda kimin kedi kimin fare olacağı bile belirsizdi...
Şişmiş gözlerimi biraz düzeltebilmek adına makyaj yaptım. Saat akşam 6 civarıydı, yemek ne zaman olacaktı bilmiyordum fakat karnım zil çalıyordu. Bu yüzden aceleyle saçlarımı sıkı bir topuz yaptım, Damien banyodan çıktığında üstünde kumaş bir pantolon ve lacivert yakası düğmeli bir tişört vardı. Kemerini takarken ona bakmamaya çalıştım. Parfüm sıktıktan sonra ona döndüm, gözleri bendeydi. Bir kedi gibi her hareketimi izliyordu, şimdilik fare olan benmişim gibi hissettim.
"Bir şeyler atıştırsak nasıl olur? Açlıktan öleceğim." Diye itiraf ettim.
"Birazdan başlayacakmış, ben de çok açım. Hadi gel, beklemek zorunda değiliz."
Birlikte odadan çıktık ve aşağıya, bahçeye girdik. Taş yolda yürürken bahçeye kurulan kocaman masayı gördüm, etrafında bir sürü insan vardı.
"Bunun bu kadar büyük bir organizasyon olacağını düşünmemiştim." Dedim hayretle. Damien da etrafını izledi, sanırım tanıdığı insanları arıyordu.
"Ben de öyle, yine de işimize yarayabilir. Kitapların için okuyucu toplayabiliriz." Dedi. Güneş saçlarına vuruyordu, bu haliyle gözüme çok tatlı geldi.
"Onların kitaplarımla pek ilgileneceğini sanmam" dedim takım elbiseli grubu işaret ederken. "sen bile okumadın." Damien ellerini cebine sokup bana biraz daha yaklaştı.
"Okuyup okumadığımı bilmiyorsun." Kalbim heyecanla çarptı.
"Okumadığına eminim." Dedim üstüne giderek. Bana cevap vereceği sırada yanımıza bir adam ve kadın geldi. Bunlar ilk gün, katıldığımız ilk davette yanımıza gelen çiftti, Damien ile çalışmak isteyen firmanın sahipleriydi. Kadın beni gördüğünde elini uzattı büyük bir cana yakınlıkla.
"Size yeniden görmek ne kadar güzel, nasılsınız?" diye sordu. Uzattığı elini içtenlikle sıktım.
"Teşekkürler, sizi de öyle." Dedim, isimlerinin Siena ve Matteo olduğunu öğrendiğim çift Damien ile işle alakalı sohbet ederken çevrede gezen garson bize iki kadeh şampanya uzattı.
"Siz ne iş yapıyorsunuz hanımefendi?" diye sordu Matteo sonunda Damien ile olan hararetli sohbeti bitince.
Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada Damien kolunu belime attı ve "Nora Londrada oldukça başarılı bir yazar." Dedi.
Bir anlık şaşkınlıkla gözlerim büyüse de belimdeki eli güven verici bir şekilde beni tutmaya devam eti, elbisenin altında tenimin alev aldığını hissettim.
"Ah ne kadar güzel, yetenekli biri ile birlikte olmanız büyük bir şans." dedi Siena. Utanç her yanıma hücum edince elimdeki kadehten bir yudum daha aldım.
"Öyle, hayatım onun sayesinde hiç sıkıcı değil." Dedi Damien, yaptığı ironiyi sadece ben anlasam da yüzümün ifadesini bomadım.
Onlar yanımızdan ayıldıktan sonra "Biraz çelişkili açıklamalar yapıyorsun, önceki davetlerden birileri ve kafaları karışacak. Kim olduğum konusunda yani." Dedim.
Damien omuz silkmekle yetindi.
"Karışsın boşver, yanlış hatırladıklarına inandırırız. İyi rol yapıyoruz sonuçta Nora." Göz devirmekle yetindim.
"Hadi gidip oturalım, ben de acıktım" dedi. Sonra masanın ortalarında ikimizin isminin yazdığı yerlere oturduk, etrafta müthiş bir lavanta kokusu vardı. Bu keyfimi yerine getirdi, karşımıza bir kadın ve adam oturduğu zaman Damien'ın tuhaf bir biçimde kıpırdandığını fark ettim.
Ona baktığımda karşımda oturan çifte bakıyordu. Daha doğrusu kadına baktığını sonradan fark ettim, başımı çevirip ben de o yöne baktım. Karşımızdaki kadın doğrudan bana bakıyordu, gözlerimiz buluşunca hafifçe gülümsedi. Koyu sarı saçları başının gerisinde zarif bir biçimde yarım toplanmıştı, çıkık bir çenesi ve büyük gözleri vardı. Sanırım yeşil ya da maviydi, güneş ışığında pek anlayamadım. Oldukça güzeldi, kuğu gibi bir duruşu vardı. Bakışları yanımdaki adama kaydığında göğsüme tuhaf bir sıcaklık yayıldı, ne olduğunu anlayamadım fakat boğazımın gerisinde, rahatsız edici bir yanma hissettim.
Damien'ın çenesini sıktığını fark edince bakışlarımı tabağıma indirdim, kadını tanıyordu. Dahası kadını görünce Damien'a bir şeyler olmuştu ve bu bana aralarında bilmek istemediğim bir şey varmış gibi hissettirmişti.
Sesimi çıkarmadım, onun yerine kedi olmayı seçtim ve sadece izledim. Yemeğin kalanı boyunca kadın bizden ya da Damien'dan tarafa hiç bakmadı, Damien da onlara. Ben sessizce önümdeki yemekle oynarken Siena ile normal bir şekilde sohbet etmeye çalışıyordum fakat aklıma tamamen başka yerdeydi.
"Londra'ya ne zaman döneceksiniz?" diye sorduğunda bakışlarım karşımdaki kadına takıldı yeniden. Sienanın sorduğu soru ilgisini çekmiş gibi bana bakıyordu şimdi. Yeniden yanımdaki hanımefendiye döndüm. "2 hafta sonra, imza günleri başladığında." Dedim sesimi alçak tutmaya çalışarak. Bu kadının bakışlarından hoşlanmamıştım, kim olduğunu bilmemek de sinirlerimi bozuyordu.
"Burada sıkılmıyorsunuzdur umarım, bu ortam eminim size sıkıcı gelmiştir." Dedi kadın gülümseyerek, ben de güldüm.
"Damien ile olmaktan mutluyum, yine de siz hariç kimseyi tanımadığımdan biraz sıkıcı olabilir." Dedim. Bunun üstüne kadın daha da güldü.
"Karşımızda oturan kişileri tanıyor musunuz acaba? Yatırımcılar mı?" diye sordum kendimi tutamadan. Siena karşımızdaki kadın ve adamı süzdü.
"Pek değil, sanırım bir reklam şirketleri vardı. Damien ile çalışmak istiyor gibiler, geldiğimizden beri onu izliyor." dedi. Demek ki kuruntu yapmıyordum, Siena bile bunu fark etmişti.
"İstemeleri de normal, sizinle karşılaştığımız geceden sonra Damien ile hemen bir toplantı ayarladık, işinde çok iyi."dedi. gülümsedim, Damien yanındaki adamla konuşuyordu elimde olmadan ara sıra ona bakarken buluyordum kendimi. Bir anda bana döndü, gözlerimi çekmekte geç kaldığımdan dolayı beni yakaladı. Bana yaklaştığı zaman geriye kaçamadım, kulağıma "Sıkıldın mı? Sıkıldıysan odaya çıkabiliriz." Dedi. Sonra hafifçe geri çekildi ve gözlerimi görcek kadar yakınımda kaldı.
"Hayır sıkılmadım, senin gibi ben de arkadaş ediniyorum. Yarın şarap tadımı için Siena ile bir randevum bile var." dedim gülümseyerek. Damien da gülümsedi.
"Sen de müşteri topluyorsun yani?"
"Sayılır." dedim tek omzumu silkerek. Damien geri çekildi. Dudaklarımı ısırıp önüme dönerken bakışlarım yine karşımdaki kadınla buluştu. Bizi izliyordu, kedi olma sırası ona mı geçmişti?
Elimde olmadan kaşlarım çatıldı, bakışlarını ilk kaçıran ben olmayacaktım bu sefer bu yüzden yüzüne bakmayı sürdürdüm. O da bana bakmayı sürdürdü, aramızda sessiz bir yarış başladı. Sonunda yanındaki adamın ona söylediği şey daha önemli olacak ki gözlerini üstümden çekti. Yediklerim boğazıma dizilmişti resmen, açlık falan kalmamıştı. Yerimden kalktığım zaman Damien bana döndü.
"Biraz dolaşacağım." Diye açıkladım.
Başını salladı.
"Beklersen eşlik edebilirim."
Gülümsedim, çevredeki birkaç göz bize dönmüştü. "Sen sohbetine devam et, beni merak etme." Başıyla onaylasa da gözden kaybolana kadar gözlerini üstüme diktiğini biliyordum, sırtımda hissettiğim sıcaklık bunun kanıtıydı.
Lavanta bahçesinin arasında dolaşırken derin bir nefes aldım. Aklımda hala kadının kim olabileceği, dahası Damien'ın yaşadığı huzursuzluk geldi. Onu hiç bu kadar tuhaf görmemiştim, ne olursa olsun duvar gibi duran adam bir iki saniyede resmen yerinde duramamıştı. Başımı iki yana salladım, beni ilgilendirmezdi. Ben daha kendi duygularımla ne yapacağımı bilmiyordum bir de onunkini düşünemezdim. Biraz yürüdüm ve temiz havanın tadını çıkardım, sonra odama çıkıp hızlı bir duş aldım ve temiz bir pijama takımı giydim. Telefonuma göz attığımda Helena'nın bir fotoğraf attığını gördüm, kitaplarımın arasında ağzını kocaman açık gülümsemişti.
"Her şey yolunda!" yazmıştı.
Kapı açıldığında gözüm saate ilişti, 11'i geçiyordu. Damien içeri girdi, yatakta bacaklarımı kendime çektim. Bana bir bakış attı.
"Uyuyamadın mı?"
"Yeni geldim zaten, dolaştım biraz." Dedim.
Damien banyoya ilerlediğinde bilgisayarımdaki boş beyaz ekrana bakmaya çalışıyordum. Banyo kapısını kapattıktan sonra nefesimi bıraktım.
"3 gün boyunca böyle nasıl uyuyacağım acaba?" diye söylendim sessizce.
Bilgisayarı çantama geri koydum ve yatağa girdim, o gelmeden uyursam belki daha rahat ederim diye düşündüm ama tabii ki bu olmadı sadece yatakta dönüp durdum, kapının klik sesi duyulduğunda da örtünün altında rulo olmuş halde yatıyordum.
Onun sessiz tıkırtılarını dinledim, ne yaptığına bakmamak için direniyordum. Sonunda bana döndü.
"Bu konuşmayı daha fazla geciktiremeyiz sanırım, ben nerede yatacağım Nora?" başımı örtünün altından çıkarıp ona baktım.
Ayak ucumda durmuş beni izliyordu, odayı süzdüm. Yatabileceği ne bir koltuk ne de başka bir şey vardı. Sadece yatağın ucunda duran minicik bir koltuk vardı ve Damien orada yatarsa yarın kalkabileceğini sanmıyordum.
İstemeye istemeye "Burada yatmaktan başka çaren yok gibi görünüyor." Dedim.
Damien sıkıntıyla iç geçirdi. "Rahatsız olacak mısın?"
"Olmam Damien, daha önce de bu durumlarda kaldık." Dedim normal tutmaya çalıştığım bir sesle.
"3 gün şu saçma sapan sandalyede yatamazsın zaten, gel hadi."
Örtünün kenarını tutup kaldırdım. Bir bana bir yatağa baktı, sonunda pes edip sol tarafa ilerledi.
Yatağın ondan tarafı çöktü, ben resmen sopa yutmuş gibiydim. Tavnı izliyor ve hareket etmeden yatıyordum. Işığı söndürdüğünde nefes alışımı düzene sokmaya çalıştım, adam her şeyi anlayacaktı. Heyecandan bayılmak üzere olduğumu mesela...
"Yarın şarap tadımı için Sienayla buluşacağız sanırım." Dedi. Hafifçe ona baktığımda benim gibi tavanı izleyerek yatıyordu.
"Evet, çok kibar bir kadın, eşlik edebileceğini söyledim." Dedim sessizce. Bir süre cevap vermedi, bu da bana kendimi tutamamam için resmen alan açtı. Ağzımdan istemsizce.
"Karşımızda oturan kadını tanıyor muydun?" sorusu kaçtı. Dilimi ısırdım, fazla meraklı görünmüştüm işte.
Damien'ın bana döndüğünü hissettim.
"Tanıyorum." Evet, bir sonraki sorumun ne olacağını düşündüm.
Nereden tanıyıp tanımadığını sormalı mıydım yoksa beni tersler miydi bilemedim. Sonunda ben bu ikilemi yaşarken Damien "İyi geceler." Dedi ve başka bi soruya kapılarını kapattı. Ona cevap vermedim ve arkamı döndüm. Bu sadece kadını daha çok merak etmeme sebep oldu.
Keşke hiç ağzımı açmasaydım diye düşünmeden edemedim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 49.98k Okunma |
4.58k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |