65. Bölüm

54. Bölüm

Sude
sudesi

Selam dostlarım, herkes iyidir umarım. Oy ve yorum sınırı koyuyorum ve asla dolmuyor, uzun uzun bekletince de benim hoşuma gitmiyor...

 

Oy verip yorum yapan herkese çok teşekkür ederim bu arada. Çook motive edici ve kıymetli.

 

Şimdiden keyifli okumalar diliyorum, bakalım tepkileriniz neler olacak???

 

 

 

 

Gece sonunda uykudan bayılacak gibi hissediyordum, Damien bu halimi anlamış olacak ki"Gidelim mi canım? Brian Helena'yı eve bırakır zaten." Dedi.

 

Helena da yanımıza dönmüştü. "Evet evet, siz gidin. Ben taksiyle de dönebilirim." Dedi Brian'a çekingen bir bakış atıp.

 

"Ben bırakırım seni, sorun değil." Dedi Brian ona bakmadan.

 

Birlikte kalktıktan sonra Helenayla vedalaştım.

"Seni ilk günden tek bıraktığım için kızmıyorsun değil mi?"

 

"Saçmalama Nora, eve gidip yatacağım. İnan umurumda bile değil." Dedi tatlılıkla. Gülümsedim, onlara el sallayıp Damien'ın arabasına bindikten sonra ona döndüm.

 

"Gidebiliriz."

 

Arabayı çalıştırdı. "Yarın yemeğe amcam ve kuzenlerim de gelecekmiş, dedem ara buluculuk yapmaya çalışıyor gibi anladım. Hiç hoşuma gitmiyor seni onlarla aynı masaya oturtmak Nora, bence iptal edelim."

 

"Hayır, neden edecekmişiz? Bizden çekinmesi gereken o Damien, beni işimden eden de o. Biz neden kaçalım ki?"

 

"Kaçmıyoruz güzelim, huzursuz olmanı istemiyorum. Saçma sapan bir şey derse kendimi tutamam. Onu diyorum."

 

"Tutarsın, istediğinde neleri içinde tuttun hem, eminim tutarsın." Dedim ona yandan bir bakış atarak.

 

"Her fırsatı kullanıyorsun değil mi Nora?" Dedi gülümseyerek. Gözleri trafik ışıklarında aydınlandı.

 

"Olsun o kadar, az sinirlenmedim Damien."

 

"Haklısın, koca bir aptal olduğumu her gün hatırlamam gerekiyor." Koca bir kahkaha attım.

 

"Her gün olmasa da ara sıra, yine de her şey doğru zamanda oldu..."

 

Aklıma gelen şeyle ona döndüm. "Bir şey soracağım."

 

"Sor tabii ki?"

 

"O kadın... hiç seninle iletişim falan kurdu mu?" Damien anlamamış gibi bana döndü.

 

"Kim?"

 

"Fransadaki." dedim. Adını söylemek istemiyordum. Başını iki yana salladı.

 

"Hayır, kuramaz zaten Nora. Buna izin vermem, güven bana. Senin canını sıkacak hiçbir şey yapamaz."

 

"Sıktı ama." Dedim itiraf ederek. "O günlerdeki halin canımı çok sıkmıştı."

 

"Düşündüğün gibi bir halim yoktu, senin kadar ben de sinirleniyordum laflarına. Bir rezillik çıkmasın diye sustum, hoşuma gittiğinden değil, senin halini gördükçe deliriyordum ben de."

 

"Biliyorum, o an onu düşünemedim. Açıklamasaydın zaten düşünemezdim de."

 

"Fransaya iyi ki geldin, yoksa burada olamazdık." Dedi.

 

Evet, belki de. "Yine de kaçınılmaz sonun bu olduğunu biliyorduk Nora, ikimiz de ne kadar reddetmek istesek de." Dedi içtenlikle.

 

"Başından beri bunun yürümeyeceğini düşünüyordum, hem hayatlarımızın farklılığı, saat farkı, dünyanın bir ucunda olman, başlama şekli, her şey bana bunun yürümeyeceğini söylüyordu. Uzak mesafe yeterince zorken bizim tanışma şeklimiz bunu ikiye katlıyordu." Diye açıkladım. Bunu ilk defa onunla bu kadar net konuşuyorduk. Başından beri yürümeyeceğini ve imkansız olduğunu, her yakınlaşmamız sonrası uzaklaşma sebebimizin bu olduğunu ikimiz de biliyorduk.

 

"Hala çok zor, bu kadar az görüşmek yani. Ben de aynı şeyi düşünüyordum Nora, bu şekilde bir ilişki yürür mü diye yani? Senin işin ve benim işim böyleyken, üstelik her şey sahte olacak diye başladığımız şeyin fazla gerçeğe dönüşmesini zor kabullenmiştik." Eli benimkini buldu ve sıkıca kavradı. "Yine de yürüyor, yürüyecek. Çünkü ne olursa olsun bunu istiyorum." Dedi.

 

"Başından beri sana her yaklaşmamdan sonra pişman olma sebebim buydu, sayılı gün sonra gideceğini ve burada kalıp kafayı yiyeceğimi biliyordum. Kendime engel olamayıp sonra engel olamadığım için pişman oluyordum, senin de kafanı karıştırdığım için yani."

 

"Aynı şeyleri düşünüyorduk Damien, hala bunu yapmamızda mantıklı bir yan yok." Dedim gülerek.

 

O da güldü "Olmasına da gerek yok zaten"

 

 

Arabayı evin bahçesine park ettiğinde indim. Ayaklarım sızlıyordu resmen. İçeri girdikten sonra "Sen odaya geç, ben geliyorum. Brian'a birkaç dosya göndermem lazım."

 

Başımı sallayıp yukarı, onun odasına çıktım. Bu eve son geldiğimde olanlar aklıma gelince kendi kendime güldüm. Her şey nasıl da değişmişti...

 

Odadaki banyoya girdim, üstümdeki elbiseyi çıkarırken suyu ayarladım. Çok terlemiştim, duş almadan uyuyamazdım.

Üstüme misafir havlularından birini sardıktan sonra çıktım, Damien'ın siyah kapaklı dolaplarından bir tişört bulup çıkardım.

Salaş tişörtü üstüme geçirdikten sonra yatağa uzandım. Çok geçmeden Damien kapıda göründü.

 

Yatakta uzanmış halime bakınca gözlerinden bayıldığım o ifade geçti.

"Dolaptaki tişörtlerden birini aldım, sorun olmaz değil mi?" Dedim oyuncu bir tavırla. İlk öpüştüğümüz gece onun da aklına gelince gülümsemesi büyüdü.

 

"Olmaz" dedi o geceyle aynı şekilde.

 

"Ama o gece kadar kontrollü olabileceğimden emin değilim." Dedi yatağa yanaşırken. Hafifçe kıkırdadım.

 

"O gece aklımdan neler geçtiğini tahmin bile edemezsin." Yatağın yanında durup ayak bileğimde parmaklarını gezdirmeye başladı. Sonra eli yavaşça yukarı, bacağıma doğru çıktı, tüm tüyleri diken diken oldu.

 

"O geceden sonra tişörtümü giydiğin bir fantezim türemiş bile olabilir." Daha çok kıkırdadım. Bacağımı çekmeye çalıştığımda eliyle yakaladı.

 

"Çok terbiyesizsin." Dedim cık cıklayarak. Eli daha yukarı, bacaklarımın arasına ulaştığında tenimle karşılaştı, kaşları havalandı. Evet, çamaşır giymemiştim. Çünkü yoktu.

 

"Beni baştan çıkarmaya çalıştığını itiraf et, asıl terbiyesiz sensin." Dedi. Üstüme uzanmadan önce yukarı sıyrılmış tişörte bir bakış attı.

 

"Evet, o gecenin sonunu getirebiliriz nihayet."

 

 

~~~~~~

 

 

"Sence savaş için hangi elbise daha uygun?" Diye sordum elimdeki iki elbiseyi havaya kaldırırken. Helena bana bir bakış attı.

 

"Bordo olan. En azından kan çıkarsa üstünde belli olmaz." Dedi. Arkadaşımın her olaya direkt uyum sağlaması komikti. Tüm gün onunla gezmiştik ve havanın durumunu umursamadan denize girmiştik. Şimdi Damien'ın ailesiyle yemek yeme vakti gelmişti, felaket saati...

 

"Bence de."

Midi boy dik yaka bordo elbiseyi üstüme geçirirken arkasındaki düğmeyi iliklememe yardım etti.

 

"Bir şey olura ara, o yemeği başlarına yıkarım." Dedi. "Özellikle o amcasının, o herif yüzünden çektiklerimizi ona ödetmek istiyorum."

 

"Ben de öyle, yine de Damien'ın tahammülü pek yok, en azından birimiz sakin kalsak yeter."

 

Saçlarımı düzleştirirken yatağıma uzandı. "Büyükbabası niye barıştırmak için uğraşıyorsa, bıraksın o herifle küs kalsın Damien."

 

"Aile işleri ortak diye olabilir belki, ya da sadece adama ders vermek istiyor da olabilir dedi Damien. İlgilenmiyorum, sırf katılmazsak büyükbabası üzüleceği için gidiyorum." Dedim.

 

Makyaj yaparken içime oturan hissi görmezden geldim, altı üstü bir yemekti. Tina da orada olacaktı, bir herifi görmezden gelmek zor değildi.

Damien aşağıda olduğuna dair bir mesaj atınca "Ben gidiyorum, geldiğimde her şeyi anlatırım." Dedim. Helena bilgisayarını kucağına çekerken bana bir öpücük attı.

 

"Bol şans bebeğim."

 

Çantamı alıp çıktım ve Damien'ın arabasına bindim. Uzanıp beni öptü. "Çok güzel olmuşsun."

 

Yanaklarım kızardı, her seferinde olduğu gibi. "Teşekkür ederim." Dedim.

 

Arabayı çalıştırdığı zaman "Büyükbabamın evine gidiyoruz, Tina oradaymış zaten." Dedi. Daha önce geldiğimiz evin bahçe yoluna girdiğimizde etrafı süzdüm, birkaç araba daha vardı.

 

"Kaç kişi var tam olarak?"

 

"Bilmiyorum, diğer amcam ve kuzenlerim de gelmiştir. Klasik bir aile yemeği, annem de gelebilir. Çok zorlamadım ama Tina gelip seninle tanışması konusunda ısrarcı." Dedi.

 

"Sen ne düşünüyorsun?" Diye sordum inerken. Gelip elimi tuttu.

 

"Canın ne zaman isterse o zaman tanışabileceğini düşünüyorum." Dedi. İçim biraz rahatladı, annesinden çekinmiyordum. Sadece Tina ile olduğu kadar rahat olamayabilirdim o kadar. Yine de içeri girdiğimiz zaman çok kalabalık bir masayla karlılaştım. Hastanedeki herkes vardı, en azından hatırladığım kadarıyla. Tina bizi görünce yerinden kalktı.

 

"Abi, hoş geldiniz." Dedi gülümseyerek. Sonra bana sarıldı.

 

"Nasılsın Nora, ne zamandır görüşmedik?" Dedi.

 

"Yeni geldim sayılır, iyiyim. Sen?"

 

Damien'ın annesi gülümseyerek yanımıza geldiğinde ona döndüm. Mavi gözlü kısa saçlı inanılmaz naif duran bir kadındı, üstünde siyah düz kesim bir elbise vardı, kulağındaki parlak küpeler dışında çok duru görünüyordu.

 

"Anne, kız arkadaşım Norayla tanış." Dedi Damien yumuşacık bir sesle. Kadın bana sarıldı, isminin Millie olduğunu hatırlıyordum.

 

"Merhaba." Dedim gülümseyerek.

 

"Damien bana yazar olduğundan bahsetti, nasıl gidiyor? Londrada her şey yolunda mı?" Diye sordu. Başımı salladım.

 

"Evet, imza günleri yeni bitti. Biraz tatil yapıyorum."

 

Onunla sohbet ederken Damien büyükbabasının yanına gitmişti.

 

"Phil, Scott gelmiyor mu?" Diye sordu Edward. O herifin oğluydu, tanıştığımız davetten hatırlıyordum. Babasına göre daha sıcakkanlı olan kişiydi.

 

"Biraz gecikecekmiş baba, başlayabiliriz." Dedi Phil, bakışlarımız kesiştiğinde bana o çirkin gülümsemesiyle baktı.

 

Ondan en uzak köşede, Tina ve annesinin yanındaki boş sandalyelere oturduk.

 

Servis başladığında Edward bana döndü, herkesin duyabileceği bir sesle.

"Aramıza hoş geldin Nora, daveti geri çevirmediğin için çok memnunum." Dedi. Damien gibi olan yeşil gözleri bana bakarken içtenlikle kısıldı.

 

"Davet ettiğiniz için ben teşekkür ederim." Dedim. Damien masanın altından elini bacağıma koydu, yemek boyunca bir an çekmedi.

Beklediğimin aksine yemek sorunsuz geçti, Damien'ın küçük kuzenleriyle sohbet ettim, iki kız kitaplarımı okuyordu, beni bir an bile boş bırakmadılar.

 

Tina kulağıma eğildi. "Onlardan asla kurtulamayacaksın."

 

Hafifçe güldüm. "Bu gecenin gerginliğini aldılar."

 

"Olanları duydum, amcamı boğmak istiyorum Nora. Sana yaptığı şeyi asla affetmeyeceğim." Dedi. Bu haliyle abisine o kadar benzettim ki onu, istemeden gülümsedim.

 

"Sanırım kalabalık ailelerde böyle şeyler olabiliyormuş, gördük." Dedim.

 

Yemeğe devam ederken Damien diğer amcasıyla havadan sudan sohbet ediyordu, onun şirketi umursamadığı fazlasıyla belliydi, tamamen kızlarıyla ilgilenen normal bir babaydı.

 

Phil'in eşi, yanında oturuyordu, ona göre fazlasıyla sessiz sakin bir kadındı. Pek insanla konuştuğu söylenemezdi, belki de zamanla aileden uzaklaşmış da olabilirdi. Haklı olarak...

 

"İyi misin?" Diye sordu Damien bana doğru eğilirken.

 

"Evet, merak etme. Gayet normal bir yemek işte." Dedim omuz silkerek.

 

O sırada içeri Scott girdi, yüzünde garip bir ifade vardı.

 

"Özür dilerim, geciktim. Bir işi halletmem gerekiyordu." Dedi.

 

Edward ona kaşlarını çatarak baktı. "Aile yemeğinden önemli ne işin olabilir Scott, kaç saat geçti? Gelmeyeceğini söyleyebilirsin oğlum."

 

Scott gülümsedi, "Maalesef bu biraz daha önemliydi, eminim görmek istersiniz." Cebinden bir şey çıkardı, ikiye katlanmış bir kağıt.

"Bence buradaki herkes görmek ister."

 

Bakışları Damien'ı buldu. Sonra yavaşça benimkileri. Anlayamadım, yine de gözlerindeki ifade kalbimin korkuyla ritim değiştirmesine sebep oldu, nefes almak için sırtımı biraz daha dikleştirdim istemeden.

 

"Özellikle Damien'ı ilgilendiren çok şaşırtıcı bir konu."

 

Elindeki kağıdı açıp Edward'a verirken öylece bakakaldım. Neyden bahsediyordu bu?

Yaşlı adamın yüzü aşama aşama değişti, ne düşündüğünü okuyamasam da az önceki keyifli halinden eser kalmadı.

 

"Damien, bu sözleşme de neyin nesi?" Kağıdı ikimize doğru çevirdi, kalbim öyle sert bir şekilde attı ki mideme bir korku krampı girdi. Altında Damien ve benim imzam vardı.

 

Yaptığımız sahte sevgililik sözleşmesiydi.

Bölüm : 06.10.2025 13:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...